25 Ağustos 2014 Pazartesi

ÖZGÜRLÜK İÇİN SAVAŞMAYANA  SOSYALİST DENMEZ
Devrimci sosyalistler, proletaryanın ve insanlığın nihai kurtuluşunu amaç edinir. Proletarya ve insanlığın nihai kurtuluşunu amaç edinmiş olması, devrimci sosyalistlerin toplumun diğer ezilen, baskı gören bölüklerinin taleplerine, mücadelelerine duyarsız kaldığı, kalacağı anlamına gelmez, gelemez.
Proletarya, kendi kurtuluşu için bilinçli, örgütlü bir savaşıma tutuştuğu andan itibaren, toplumun diğer ezilen ve baskı görenlerin taleplerine sahip çıkar.
Onlarla ortak savaşımın çeşitli yollarını ve araçlarını arar.
Şehrin ve kırın ezilen, baskı gören küçük burjuvazisiyle, sömürge ve ezilen ulus ve ulusal topluluklarla, inkâr, asimilasyon, baskı ve zulüm altında olan inanç gruplarıyla, inanç özgürlüğünü savunanlarla; sömürülen, ayrımcılığa uğrayan, baskı altında olan kadın ve ezilen cinslerle, egemen olana, iktidara karşı ortaklaşmanın gereğine, zorunluluğuna inanır.
Bahsettiğimiz ve etmediğimiz tüm ezilen ve sömürülenlerin hak, adalet ve özgürlük istemlerini (proletarya) kendi istemleri olarak görür ve sahiplenir.
Proletaryanın öncü kurmayı komünist parti, kurtuluşun sosyalizmde olduğunun bilincini, sömürülen, ezilenlere durmaksızın taşır.
Onları bu bilinçle aydınlatarak örgütler ve savaştırır.
Ancak komünist parti, güncel siyasal, devrimci görevlerinin üstünden atlamaz, atlayamaz.
Bu nedenledir ki, toplumun ezilen, baskı gören kesimlerinin hak, adalet, özgürlük istemlerini sahiplenir.
Kendi talebi olan propaganda, ajitasyon, örgütlenme ve eylem özgürlüğü ile ezilen, sömürge ulus ve ulusal topluluklar, inanç grupları, ezilen cins vd. mazlumların taleplerini asgari program edinir.
Devrimci sosyalistler, bu programın yol göstericiliğinde tüm sömürülen, ezilen, baskı altında olan, kent ve kırın bütün güçleriyle birlikte özgürlük için en önde dövüşür.
Dövüşmek zorundadır!
Proletarya sosyalizme ulaşmanın en olanaklı yolunun toplumun farklı bölükleri ile birlikte mevcut işbirlikçi tekelci burjuva diktatörlüğünü (faşist devletine) karşı devrimci bir savaşımdan, devrimci demokrasinin kazanılmasından geçtiğini bilir.
Komünist parti, bu gerçeklikten hareketle asgari ve azami iki ayrı programa sahip olur.
Lenin’in deyimiyle, ezilenlerin taleplerine büyük bir duyarlılıkla sahip çıkmayan, devrimci demokrasiden geçmeyen bir proletarya, sosyalizmi gerçekleştiremez.
Komünist partinin asgari programı kır ve şehir küçük burjuvazisi, sömürge ve ezilen ulus ve ulusal topluluklarla, inanç ve cinsiyetlerinden dolayı baskı altında olanlarla, çevre ve doğanın yıkımına karşı mücadele edenlerle birlikte yürümeyi koşullar.
Devrimci demokrasinin kazanılmasının ardından proletaryanın bilinç ve örgütlülüğüne, şehir ve kır yoksullarıyla kurduğu ittifakın durumuna-düzeyine bakarak iktidarı ele alır.
Devrimci demokrasiden proletarya diktatörlüğüne geçişin barışçıl mı, yoksa çatışmalı mı olacağı, o günkü siyasal kuvvetlerin durumuna, proletaryanın diğer sınıf ve kesimler üzerindeki hegemonyasının düzeyine bağlı olacaktır.
Devrimci sosyalist parti, asgari programı kapsamında, toplumun diğer ezilen, baskı altında olan bölükleriyle, mevcut rejime (devlete) karşı ortak savaşım örgütlemesi hayati önemdedir.
Bunu başardığı ölçüde asgari programının gereklerini yerine getirmiş olacaktır.
Devrimci sosyalist parti “antiemperyalist demokratik devrim” görevlerini yerine getirdiği süreçte sosyalist görevlerini hiçbir koşulda ihmal etmez.
Bu görevlerinin ne olduğu haklı olarak sorulabilir.
Buna kısaca vereceğimiz yanıt; “İşçilerin, şehir ve kır yoksullarının (yarı-proletaryanın), kendi sınıf çıkarları ve nihai kurtuluşlarının gereği olarak, komünist partide örgütlenmesi, sosyalizm propagandasının bir an bile aksatılmadan kesintisiz yapılmasıdır” şeklindedir.
Kendisinin ve sınıfının kurtuluşunun bilincine varmış işçiler, yoksullar, kendi savaş örgütü olan komünist partide örgütlenir.
Diğer emekçi, ezilen, baskı görenlerle, onların siyasal temsilcileriyle birlikte işbirlikçi tekelci burjuvazinin egemenliğine son vererek, devrimci demokrasiyi gerçekleştirir.
Proletarya, bilinç ve örgütlülük düzeyine, şehir ve kır yoksullarıyla birleşme düzeyine bakarak, devrimci demokrasiden, nihai amacı doğrultusunda sosyalizme doğru yeni bir devrimci adım atar, atacaktır.
Daha somut ve güncel tartışmalar üzerinden söylediklerimizi açıklığa kavuşturalım.
Bugün devrimci demokrasi için mücadele güncel, üzerinden atlanılmayacak bir görev olarak duruyor önümüzde.
Bu nedenledir ki, Marksist Leninistlerin bir asgari, bir de azamı programı var.
Asgari programını gerçekleştirmek için, toplumun diğer devrimci, demokrat, ilerici kuvvetleriyle ortak bir savaşım örgütlemeye çalışır, çabası içinde olur.
Nitekim HDK ve HDP (Halkların Demokratik Kongresi, Halkların Demokratik Partisi) bu devrimci demokratik, ilerici cephenin önemli oluşumlarıdır.
Dolayısıyla, ML’ler bu cephenin devrimci bir nitelik kazanması ve hedefine ulaşması için, bu oluşumlarda en etkin, güçlü şekilde yer alır.
Alıyor da. Bu demokratik, ilerici cephe, devrimci amaçlar doğrultusunda ne denli güçlü örgütlenebilir ve mücadeleye çekilebilir ise proletarya partisi de asgari programını gerçekleştirmeyi o denli hızlı gerçekleştirmiş olur.
HDK ve HDP’de yer alan siyasal kuvvetler arasında, açık veya kapalı kıyasıya bir siyasal, örgütsel hegemonya mücadelesinin yaşandığı, yaşanacağı kuşkusuzdur.
Farklı sınıf ve kesimlerin çıkarlarını temsil eden yapıların içinde yer aldıkları böyle bir cephede, hegemonya mücadelesinin yaşanması kaçınılmazdır.
Bu mücadeleyi “demokratik rekabet” kapsamında görmek, tutmak önemlidir.
Devrimci sosyalistler bu hegemonya mücadelesinde, siyasi etkinlikleri ve örgütsel kuvvetleri ile belirleyici olabilirler.
Komünist parti, proletaryayı, kır ve şehir yoksullarını asgari ve azami programı etrafında saflarında örgütlemeyi başardığı ve seferber ettiği düzeyde, diğer devrimci, demokratik, ilerici güçler üzerinde etkin olabilirler.
Sonuç olarak; devrimci sosyalistler asgari programlarının ve güncel devrimci görevlerinin gereği olarak, HDK ve HDP’de aktif şekilde yer alırlar.
Ama aynı zamanda bağımsız örgütsel varlığını, siyasal-örgütsel çalışmalarını kesintisiz ve etkin bir şekilde sürdürürler.
İşçileri ve diğer yoksulları sosyalizm bilinci ile eğitip, saflarında örgütlenmede bir an bile duraksamazlar.
“Politika güçle yapılır.” Herhangi bir devrimci, demokratik ittifak ve cephede etkin olmak istiyorsa devrimci sosyalistler, doğru siyasal öngörüler ve doğru bir programın yanı sıra güçlü örgütlü kuvvetlere sahip olması gerekir.
Sağlam bir ideolojik duruş, doğru siyaset, bu doğrular için savaşacak örgütlü kuvvetlere sahip olmak, devrimci demokratik ortaklıkta, cepheleşmede tayin edici olmak demektir. İşte, asıl mesele budur.
Görevimiz; hem geniş işçi ve yoksul kitleleri Marksist Leninist partiye kazanmak, örgütlemek, hem de devrimci demokratik cephede, proletaryanın devrimci etkinliğini gerçekleştirmektir.