tag:blogger.com,1999:blog-11650753009416052762023-11-15T06:02:59.231-08:00Yılmaz Hiç YılmazAnonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.comBlogger54125tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-77325387116179996192015-05-13T11:17:00.000-07:002015-05-13T11:17:15.333-07:00FELSEFENİN BAŞLANGIÇ VE TEMEL<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>İLKELERİNDEN ALINTILAR<br />
Gerçekten de Lenin, şöyle demişti; Devrimci teori olmadan devrimci hareket olmaz.<br />
Pratik nedir? Pratik; teoriyi hayata geçirmektir.<br />
Teori nedir? Teori, gerçekleştirmeyi istediğimiz şeylerin bilgisidir.<br />
İlk insanların bilgisizliği, onların araştırmalarına bir engeldi. Bunun içindir ki tarih boyunca, bu bilgisizlik nedeniyle, dünyayı olağanüstü güçlerle açıklamak isteyen dinlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu, bilime aykırı bir açıklamadır. Sonra yavaş yavaş, yüzyıllar boyunca, bilim gelişecek, insanlar, bilimsel deneyimlerden yola çıkarak maddi olgularla dünyayı açıklamayı deneyecektir buradan, -şeyleri bilimlerle açıklama iradesinden-, materyalist felsefe doğdu.<br />
Materyalizm, Evrenin bilimsel açıklamasından başka bir şey değildir.<br />
** Materyalist felsefenin tarihini incelerken, bilgisizliğe karşı mücadelenin ne kadar çetin ve güç olduğunu göreceğiz. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, materyalizm ve bilgisizlik, yanyana, birarada varlıklarını sürdürdüklerine göre zamanımızda da bu savaşım henüz son bulmamıştır.<br />
Barış uğruna savaş verilmeden, özgürlüğü savunmadan ve bu amaçlar için savaşıma yarayan düşüncelerin tamamı savunulmadan, ekmek için mücadele verilemez.<br />
Örnek: Elimdeki kağıt beyazdır. Bu kağıdın beyaz olduğunu bilmek, bir fikirdir ve bu fikri bana veren benim duygularımdır. Ama madde, kağıdın kendisidir.<br />
İdealizm, bilimsel olmayan anlayıştır. Materyalizm ise, bilimsel dünya anlayışıdır.<br />
İleride bunun kanıtları görülecektir, ancak şimdiden, taş metal, toprak gibi, düşünceye sahip bulunmayan nesnelerin varlığı deneylerle saptanabilmekteyken, tersine bedensiz, yani cisimsiz ruhun varlığının hiç bir zaman tespit edilemediğini söyleyebiliriz<br />
Materyalistler, "insan düşünüyor çünkü onun bir beyni var" ve "düşünce beynin ürünüdür", diye yanıt verirler. Onlara göre, maddesiz, cisimsiz, düşünce olamaz.<br />
"Bize ne kadar yüce görünürlerse görünsünler, bilincimiz ve düşüncemiz, maddi, bedensel bir organın, beynin ürünlerinden başka bir şey değildir".<br />
Buna göre materyalistler için, madde, varlık, bizim düşüncelerimizin dışında varolan gerçek şeylerdir ve varolmak için düşünceye ya da ruha gereksinme duymazlar. Aynı şekilde, ruh maddesiz varolamayacağına göre, ölümsüz ve bedenden bağımsız bir ruh da olamaz. Ruhu yaratan maddedir ve bilimsel olarak, asla maddesiz ruh görülmedi.<br />
İdealistlerin söylediklerinin tersine, bizi kuşatan şeyler bizden bağımsız olarak mevcutturlar, bize düşüncelerimizi veren onlardır. Bizim fikirlerimiz, nesnelerin beynimizdeki, yansımasından başka bir şey değildir.<br />
Evet, biz dünyayı tanıyabiliriz ve bizim bu dünyaya ait edindiğimiz fikirler, gittikçe daha doğru olmaktadır, çünkü biz, dünyayı bilimlerin yardımıyla inceleyip öğrenebiliyoruz, bilimler, sürekli olarak deney yoluyla bizi çevreleyen şeylerin kendilerine özgü ve bizden bağımsız gerçekleri olduğunu kanıtlamaktadır. İnsanlar daha şimdiden bu şeylerin bir bölümünü yeniden üretebilmekte ve yapay olarak yaratabilmektedirler.<br />
Madde, her ruhun dışında vardır. Maddenin kendine özgü bir varlığı olduğundan, varolmak için ruha ihtiyaç duymaz, dolayısıyla idealistlerin söylediklerinin tersine, şeyleri yaratanlar, bizim fikirlerimiz değildir. Fikirlerimizi şeylerden alırız.<br />
Görmekte olduğumuz masa; ondan uzaklaştıkça daha küçük görünür, ama bizden bağımsız olarak varolan gerçek masa, değişmez; o halde bizim zihnimiz, masanın imgesinden başka bir şeyi algılamamıştır. Aklın işaret ettiği bunlardır.<br />
Bugün , atomun nüfuz edilemez ve parçalara ayrılmaz (yani bölünmez) parçacık olmadığı, ama atomun kendisinin de, atom kütlesinin hemen hemen tümünün yoğunlaşmış bulunduğu bir çekirdeğin çevresinde büyük bir hızla dönen ve elektron denilen parçacıklardan (partiküllerden) oluştuğu biliniyor. Atomun kendisi nötr ise de, elektronlar ve çekirdek bir elektrik yükü ile yüklüdür. Çekirdeğin pozitif yükü, elektronların taşıdığı negatif yüklerin toplamına eşittir. Madde, bu atomlardan oluşmuş bir kütledir ve kendisi üzerinde etkiye bir dirençle karşı koyabiliyorsa, bu kendilerini oluşturan parçacıkların hareketi nedeniyledir.<br />
Materyalistler, "madde, bizim ruhumuzdan bağımsız, bir dış gerçekliktir ve varolmak için bizim ruhumuza ihtiyacı yoktur" yanıtını verirler. Lenin bu konuda, şunu söyler: "Madde kavramının, bize duyum içinde verilen nesnel gerçeklikten başka ifadesi yoktur." Hareket, maddenin varoluş biçiminden başka bir şey değildir.<br />
Materyalistler, "Uzay bizde değildir ama biz uzayın içinde bulunuyoruz. Zaman, yaşam akışının vazgeçilmez koşuludur. O halde, zaman ve uzay, bizim dışımızda varolan maddeden ayrılmazlar. "...her varlığın temel biçimleri uzay ve zamandır ve zaman dışında bir varlıktan bahsetmek, uzay dışında bir varlık gibi büyük bir saçmalıktır."<br />
O halde, bilinçten bağımsız bir gerçek olduğunu düşünüyoruz. Hepimiz, dünyanın bizden önce de varolmuş olduğuna ve bizden sonra da varolmayı sürdüreceğine inanıyoruz. Dünyanın, varolmak için bize ihtiyacı olmadığına inanıyoruz. Paris'in bizim doğuşumuzdan önce varolduğu ve kesin olarak yerle bir edilmedikçe, bizim ölümüzden sonra da varolacağı inancındayız. Paris'in, kendisini düşünmediğimiz zamanda da varolduğu gibi, hiçbir zaman ayak basmadığımız ve adlarını bile bilmediğimiz onbinlerce kentin de bizim haberimiz olmadan varolduklarından eminiz. İnsanlığın genel kanısı budur. Bilimler, idealistlerin bütün düzenbazlıklarını sıfıra indiren bir kanıtı, kesin bir açıklığa kavuşturmuşlardır.<br />
"Doğa bilimleri, yeryüzünün bir zamanlar insanın da, başka herhangi bir canlı varlığın da varolmadığı, varolmadığı bir durumda da var olduğunu kesin olarak doğrular. Organik madde, çok sonradan gelen bir olgudur, uzun bir evrimin ürünüdür."<br />
Bilim bize, maddenin zaman ve uzay içinde var olduğunu gösterirken, aynı zamanda maddenin hareket halinde olduğunu da kanıtlar. Çağdaş bilimlerin bize sağladıkları bu son açıklık çokönemlidir, çünkü, maddenin hareket yeteneği bulunmadığı, yani eylemsiz olduğu yolundaki eski teoriyi çürütmektedir.<br />
"Herkes maddenin varoluş biçimidir. ... Hareketsiz madde, maddesiz hareket kadar akıl almaz bir şeydir."<br />
Dünyanın bugünkü durumuyla, her alanda uzun bir evrimin ürünü olduğunu, bu anlamda, yavaş ve sürekli bir hareket halinde olduğunu biliyoruz. O halde, maddenin varlığını ortaya koyduktan sonra kesinlikle belirtmeliyiz.<br />
"Evren hareket halindeki maddeden başka bir şey değildir ve bu hareket halindeki madde, uzay ve zamandan başka bir şeyin içinde hareket edemez."<br />
Eğer materyalizmin uygulamasında tutarlı olunmazsa ya idealist olunur ya da idealizm ve materyalizm karması bir şey elde edilir.<br />
Burjuva bilginler, analizlerinde ve deneylerinde, her zaman materyalisttir. Bu normaldir, çünkü bilimde ilerlemek için madde üzerinde çalışmak gerekir ve eğer bilgin gerçekten maddenin yalnızca kendi ruhunda varolduğunu düşünseydi, deney yapmayı yersiz gereksiz bulurdu.<br />
Bilim ve inanç, kesin olarak birbirinin karşıtıdır.<br />
Egoist bencildir. Bencillik, materyalist bir davranış değildir. Bencil, evreni, kendi kişiliğinde sınırlandırır.<br />
"Devrimin bir eğitim sorunu olduğunu sanmak ve devrimin zorunluluğu, işçilere "bir kez iyice" anlatılınca, işçiler bunu anlamalıdırlar, eğer anlamıyorlarsa, devrim yapmaya çalışmak gereksizdir" demek de sekterliktir, materyalist bir tutum değildir.<br />
"Hiçbir şey sabit değildir; her şey akar; aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz, çünkü ırmak ardarda gelen iki an içinde asla aynı ırmak değildir; bir andan diğerine değişmiştir; başka olmuştur."<br />
19. yüzyılın ilk yarısında tarihsel olaylar yüzünden, materyalizmde bir gerileme görürüz. Bütün ülkelerin burjuvazisi, idealizm ve dinden yana büyük bir propagandaya başlar, çünkü, o, yalnızca ilerici (materyalist fikirlerin yayılmasını engellemek istemekle kalmaz, ayrıcva iktidarı elinde tutabilmek için düşünürleri ve yığınları uyutma ihtiyacı da hisseder.<br />
İdealizm, tarih boyunca, dinin yanısıra varolabilmiştir. Bunun temel nedeni idealizmin dinden doğmuş olmasıdır.<br />
Lenin, bu konuda bir formül yazmıştır: "İdealizm, dinin arıtılmış ve inceltilmiş bir biçiminden başka bir şey değildir." Bu, ne demektir? Bu, idealizm, kendi anlayışlarını dinden çok daha esnek bir biçimde sunabilir demektir. Evrenin, karanlıklar üstünde yüzmekte olan bir ruh tarafından yaratılmış olduğunu, Tanrı'nın maddesiz olduğunu iddia etmek, sonra, birden bire dinin yaptığı gibi, Tanrı'nın (kelam ile) konuştuğunu ve Tanrı'nın bir oğlu olduğunu (İsa) açıklamak, sadece kabaca sunulmuş bir dizi fikirden ibarettir. İdealizm, dünyanın ancak bizim düşüncemizde, bizim ruhumuzda varolduğunu iddia ederken, kendini daha üstü örtülü bir biçimde sunar. Aslında, bu da öz olarak aynı anlama gelir. Biçim olarak daha az kaba ve daha incedir. Bunun için idealizm, dinin inceltilmiş biçimidir.<br />
Engels, bu konuda, bize çok açık bir yanıt vermiştir: "Din, insanın sınırlı anlayışlarından doğmuştur". (Sınırlı burada kısıtlı anlamındadır.)<br />
İlk insanlar için bu bilgisizlik iki kattır: Doğayı bilmemek, kendi kendilerini bilmemek. İlkel insanlardan tarihini incelerken, sık sık bu çifte bilgisizliği düşünmek gerekir.<br />
Her şeye rağmen ileri uygarlık saydığımız Antik Yunanistan'da, bu bilgisizlik, bize çocuksu görünür; örneğin, Aristo'nun, yeryüzünün hareketsiz olduğunu, evrenin merkezi olduğunu ve gezegenlerin yeryüzünün çevresinde döndüğünü düşündüğünü gördüğümüzde (Aristo'ya göre, bu gezegenler 46 taneydi, bunlar bir tavana çakılı çiviler gibi kımıldamadan ve bir bütün halinde, yeryüzünün çevresinde dönmekte idi...)<br />
Ortaçağda, insanların, ruh üzerine garip inanışları vardı. Yağlı bir bedende ince bir ruh, ince bir bedende ise büyük bir ruh olduğu düşünülüyordu. Bunun içindir ki, bu çağda, çileciler (dervişler, ascetes), büyük bir ruhları olsun diye, ruha büyük bir barınak yapmak için sık sık uzun süren oruç tutuyorlardı.<br />
İlkel insanlar, önce saydam eş biçiminde ve sonra ruh biçiminde, insanın ölümünden sonra da yaşadığı ruhsal kaynağı benimseyecek, tanrıları yaratırlar.<br />
Felsefe tarihi boyunca, idealizm ile materyalizm arasındaki bu sürekli savaşıma tanık oluruz. Materyalizm, bilgisizliğin sınırlarını geriletmek ister. Bu, materyalizmin zaferlerinden biridir. Erdemlerinden biri olacaktır. İdealizm ve onu besleyen din, tam tersine, bilgisizliğin sürdürülmesi için, yığınların bu bilgisizliğinden, onlara baskıyı, ekonomik ve toplumsal sömürüyü kabul ettirmede yararlanmak için bütün çabaları harcar.<br />
İnsanlık tarihini içine alan bu mücadele, bilim ile bilgisizlik arasındaki savaşımdır. Biri, insanlığı bilgisizliğe doğru çeker, onu bu bilgisizlik içinde tutar; diğeri, tersine, bilgisizliğin yerine bilimi koyarak insanları özgür kılmaya, kurtarmaya yönelir.<br />
Bu savaşım, engizisyon döneminde olduğu gibi, zaman zaman zorlu biçimler almıştır. Engizisyon için, başka bir çok örnek arasında, Galileo örneğini alabiliriz. Galileo dünyanın döndüğünü ileri sürer. Bu, İncil'le ve Aristo ile çelişen yeni bir bilgidir; eğer dünya dönüyorsa, demek ki evrenin merkezi değildir, kısaca evren içinde bir noktadır, öyleyse yapmamız gereken şey, düşüncelerimizin sınırlarını genişletmek olmalıdır. Acaba Galileo'nin bu buluşu karşısında ne yapılıyor?<br />
Bilim devrimcidir ve insanlığın kurtuluşuna katkıda bulunur.<br />
Materyalizmin evrimini anlamak ve yanlışlarını ve boşluklarını iyi görebilmek için, bilimle materyalizmin birbirine bağlı olduğunu asla unutmamak gerekir.<br />
Marx bize şunu öğretir: Çevre, insanın bir ürünüdür ve öyleyse insan da, başlangıçta verilen bazı koşullar altında, kendi öz etkinliğinin ürünüdür. İnsan nasıl çevrenin etkisine uğrarsa, kendisi de çevreyi, toplumu değiştirebilir, öyleyse, kendisini de değiştirebilir.<br />
Örnek: Biz, bir çift sarı ayakkabı aldık, bir zaman sonra, birçok onarımdan (pençe, topuk değiştirme, birçok yamadan) sonra, biz, gene de "sarı ayakkabılarımı giyeceğim" diyoruz, onların artık o aynı ayakkabılar olmadıklarını hiç düşünmüyoruz. Onlar, bizim için, hep şu zaman, filan fiyata satın aldığımız sarı ayakkabılardır. Ayakkabılarımızda sonradan meydana gelen değişmeyi dikkate almıyoruz. Onlar daima aynıdırlar, onlar özdeştirler. Biz, yalnız özdeşliği gördüğümüz için, sanki önemli bir şey olmamış gibi, değişikliği önemsemiyoruz.<br />
Oysa bizim ülkemizde makine, patronun hizmetinde olup üretme işine yararken, insan sadece sömürülmek için mevcuttur. Sosyalizmde ise makine, patronun değil insana hizmet vererek üretim yaparken, insan, emek verdiği işin meyvesinden mutluluk duyan kişi konumundadır. Kapitalist ülkelerde artı-değer patrona gider, Sosyalizmde ise sömürücü olmayan ortaklığa gider.<br />
Peki nedir bu özdeşlik? Bir evin yapılışını gördük diyelim. Bunu izleyen diğer yıllarda, bu evin, özdeş bir ev olduğunu söyleyeceğiz, çünkü hep iki katlıdır, ön yüzünde hep yirmi penceresi ve iki kapısı vb. vardır. Ev hep aynı kalıyor, değişmiyor, farklı değildir. Demek ki, özdeş olmak, aynı kalmaktır, başka olmamaktır. Ama yine de bu ev değişmiştir. O yalnızca ilk bakışta, yüzeysel olarak aynıdır. Şeyleri daha yakından gören mimar ya da duvar ustası, evin yapılışından bir hafta sonra artık onun aynı ev olmadığını iyi bilir: şurada burada küçük bir çatlak oluşmuştur, şurada bir taş oynamıştır, ötede rengi solmuştur vb.. Şu halde şeyler, ancak "kaba olarak" düşünüldüklerinde, özdeş gibi görünürler. Ayrıntılarıyla tahlil edildiklerinde, durmadan değiştikleri görülür.<br />
Biz, şeylerde özdeşlik görmeyi, yani onları aynı kalmış görmeyi daha çok sevdiğimiz için, şöyle diyoruz: "Yaşam yaşamdır ve ölüm ölümdür" İddia ediyoruz ki, yaşam (aynı) yaşam olarak kalıyor, ölüm de aynı ölüm olarak kalıyor;<br />
Toplumda iki sınıf var dediğimizde burjuvazi hemen "zenginler ve yoksullar var" diye düşünür. Hiç kuşkusuz, bize "her zaman zenginler ve yoksullar var olmuştur" diyeceklerdir. Burjuvaziler burada yanılıyorlar, söyledikleri ancak kendi kapitalist iktidarlarında var. Sınırsız, sınıfsız ve mülkiyetsiz toplumların yaşamı içinde asla olmaz ve olamazda o da Sosyalizmdir, Komünizmdedir.<br />
Marsist yaklaşım tamamen farklıdır. Bizler, proletarya diktatörlüğünün, aynı zamanda, hem yığınların diktatörlüğü, hem de sömürülen yığınlar için demokrasi olduğunu düşünürüz.<br />
Biz yaşamın, canlı varlıkların yaşamının, ancak hücreler arasında sonsuz bir savaşım olduğu için, ancak sürekli olarak bir kısım hücreler öldükleri ve başka hücreler onların yerlerini aldıkları için olabildiğini düşünürüz. Bu biçimde, yaşam, kendi içinde ölümü de içerir. Biz, metafiziğin düşündüğü gibi, ölümün öylesine tam, eksiksiz ve yaşamdan ayrı olmadığını düşünürüz; çünkü bazı hücreler belirli bir süre yaşamaya devam ettiğine ve bu ölüden başka yaşamlar doğacağına göre, bir ölü üzerinde bütün yaşam tamamen yok olmamıştır.<br />
Acaba dünya, bu anlayışa uygunmudur? Acaba, doğada, şeyler değişmez ve hareketsiz midir? Hayır. Biz her şeyin değiştiğini saplıyor ve hareket halinde olduğunu görüyoruz. O halde, bu anlayış, şeylerin kendileriyle bağdaşmaz. Elbette ki, haklı olan doğadır ve yanlış olanbu anlayıştır.<br />
"Metafizikçi için, şeyler ve onların düşüncedeki yansımaları olan kavramlar, biri diğerinden sonra ve diğeri olmaksızın dikkate alınacak değişmez, eğilip bükülmez, her zaman aynı kalan, yalıtık irdeleme konularıdır. Metafizikçi ortak terimler olmaksızın, yalnızca anhti-tezler aracılığıyla düşünür: evet evet, hayır hayır der; bunun ötesine geçen şeye değer vermez. Ona göre, bir şey ya var, ya da yoktur; bir şey aynı zamanda hem kendisi, hemde bir başkası olamaz. Olumlu ile olumsuz birbirlerini mutlak olarak dıştalarlar; neden ve sonuç da aynı derece de sert bir biçimde birbirlerine karşı gelirler."<br />
Yer yuvarlağının dönmesi elbette mekanik bir harekettir, ancak yer yuvarlağı bir yandan dönerken, bir yandan da bazı etkilere uğrar, örneğin soğur. Öyleyse yalnız bir yer değiştirme yoktur, meydana gelen başka değişilkikler de vardır.<br />
Dünya durmadan dönüyorsa da ona hiçbir şey olmaz; dünya yer değiştirir, yuvarlağın kendisi değişmez; kendi kendisiyle özdeş kalır. Bizden önce olduğu gibi, bizden sonra da dönmeye devam eder, daima ve daima döner. Böylece her şey, sanki hiçbir şey olmamış gibi sürer gider. Öyleyse görüyoruz ki, hareketi kabul etmek, ama onu salt bir mekanik hareket olarak kabul etmek, metafizik bir anlayıştır, çünkü bu hareketin tarihi yoktur.<br />
Metafizik anlayış, toplumda hiçbir şeyin değişmemesini ister. Ancak bunu bu şekilde dile getirmez. Bazı değişikliklerin olabilirliğini kabul eder. Örneğin, üretimde hammaddeler işlenip nesnelere dönüşebilirler, siyasette hükümetler değişip birbiri ardına iktidara gelebilirler. Bu anlayış, bunları bilir. Ne var ki, kapitalist rejimi, kesin ve sonsuz sayar ve hatta bazen bir makine ile karşılaştırır. (Metafizik anlayış burada baştan aşağı yanılıyor. Kapitalizm, proletaryayı yaratarak, kendi mezarını kendi kazımıştır. Yarattığı proletarya, mutlaka, kapitalizmi yerle bir ederek, yapacağı devrimle özlemini duyduğu, sınırsız, sınıfsız ve mülkiyetsiz sosyalizm kuracaktır.)<br />
Felsefe metafizik denilen önemli bir bölüm vardır. Ama metafizik, Tanrı ve ruhla uğraştığından, burjuva felsefesinde böylesi bir önem taşır. Onda her şey sonsuzdur. Tanrı, sonsuzdur, değişmez, kendi kendisiyle özdeş kalır; ruh da öyle. İyi de, kötü de vb. hep aynıdır. Bütün bunlar açıkça belirlenmiş, kesin ve sonsuzdur. Demek ki, felsefenin metafizik denilen bu bölümünde şeyler, donmuş bir topluluk olarak görülürler. (yanılıyorlar madde hareketlidir.)<br />
Biz metafiziğin, dünyayı donmuş şeyler kümesi olarak kabul ettiğini biliyoruz. Halbuki, doğaya baktığımızda tam tersine, her şeyin kımıldadığını, her şeyin değiştiğini görürüz. Düşünce için de aynı şeyi saptarız. O halde, bu saptamadan, metafizik ile gerçek arasında bir uyumsuzluk bulunduğu sonucu çıkar. Bu nedenle, yalın bir biçimde tanımlamak ve öz bir fikir vermek için "metafizik" diyen "hareketsizlik" demektir. "diyalektik" diyen de "hareket" demektedir, diyebiliriz. Bizi kuşatan her şeyde bulunan hareket ve değişim, diyalektiğin temelinde yatan şeylerdir.<br />
"Doğayı, insan tarihini ya da kendi kafa etkinliğimizi düşüncenin incelemsi altına koyduğumuzda, bize ilk görünen şey, hiçbir şeyin olduğu gibi, olduğu yerde, olduğu biçimde kalmadığı, ama her şeyin hareket ettiği, değiştiği, olduğu ve yokolduğu sonsuz ve karşılıklı ilişkiler ve etkiler yumağı tablosudur."<br />
Engels'in bu çok açık metninden sonra, diyalektik bakış açısının, her şeyin değiştiğini, hiçbir şeyin olduğu yerde kalmadığını, hibir şeyin nasıl ise öyle devam etmediğini ve bu bakımdan bu görüşün gerçekle tam bir uyum içinde bulunduğunu görüyoruz. Hiçbir şey, bulunduğu yerde durmaz, bize hareketsiz görünse bile kımıldar. Yerin, güneşin çevresindeki hareketiyle birlikte kımıldar, yerin kendi ekseni üzerindeki hareketiyle birlikte kımıldar. Metafizikte özdeşlik ilkesi, bir şeyin kendi kendisi olarak kalmasını ister. Oysa biz, tam tersine, hiçbir şeyin durağan kalmadığını görüyoruz.<br />
Hep aynı kalıyormuşuz gibi bir izlenimimiz vardır. Bununla birlikte, Engels bize "aynılar, farklıdırlar" diyor. Siz, özdeş olduğumuzu düşünüyorsunuz ama daha bunu düşünürken biz değiştik bile. Çocuktuk, adam olduk ve bu adam, fiziksel olarak, asla aynı olamaz; her geçen gün yaşlanır.<br />
Demek ki, Elealırlar'ın savundukları gibi, hareket alsatıcı görünüş değildir; gerçekte, her şey kımıldar ve değişir, aldatıcı görünüş hareketsizliktir.<br />
Tarih bize, şeylerin oldukları gibi durmadıklarını kanıtlar. Toplum hiçbir zaman hareketsiz değildir. İlk çağda, köleci toplum vardı. Feodal toplum geldi, onu da kapitalist toplum izledi. Bu toplumların incelenmesi, bize, yeni bir toplumun doğmasına yolaçan öğelerin, bu toplumların bağrında sürekli olarak ve yavaş yavaş, gözle görülmeksizin geliştiklerini gösteriyor. Bunun gibi, kapitalist toplum da, her gün değişmektedir.<br />
Bizim duygularımız da değişir. Biz bunu pek az hesaba katıyoruz. bir sempatiden başka bir şey olmayan duygunun bir aşka dönüştüğünü, sonra da bazen bir kin haline geldiğini görürüz.<br />
Her yerde, doğuda, tarihte, düşüncede gördüğümüz şey, değişme ve harekettir. İşte diyalektik, bu saptama ile başlar.<br />
Ağaç üzerinde, rüzgarda sallanan bir elmanın hareketini incelemek, olgunlaşmakta olan bir elmanın içinde oluşan değişmeyi incelemekten daha kolaydır.<br />
Bir çekiçle vurulduğunda ses çıkar ve aynı zamanda ısı oluşur. Isıyı oluşturan harekettir. Ses havanın titreşimidir ve titreşim harekettir. İşte yapısı aynı olan iki olay.<br />
Materyalizmin diyalektik olmasını sağlayan bu dönüşüm 19. yüzyılda gerçekleşti. Diyalektik, gelişirken metafizik anlayışı da terk eden bilimlerin öz amacıdır. Materyalizm diyalektik oldu. Çünkü bilimler değişti. Metafizik bilimlere metafizik metaryalizm uygundu, materyalist bilimlere ise diyalektik materyalizm uygundur.<br />
Bu arada Marx ve Engels geldi; onlar metafizik materyalizmi ikiye böldüler, metafiziği attılar, materyalizme diyalektiği ekleyerek geliştirdiler.<br />
Dayalektik, ilk kez, bilimlerde gerçekleşen değişimi anlamasını bilen idealist Alman filozofu Hegel (1770-1831) tarafından geliştirildi. Heraklitos'un eski fikrini yeniden ele alarak, bilimsel ilerlemelerin de yardımıyla, evrende her şeyin hareket ettiğini ve değiştiğini, hiçbir şeyin ayrı, tek başına olmadığını, her şeyin her şeye bağlı bulunduğunu saptadı ve böylece diyalektiği oluşturdu. Hegel'den dolayı, bugün dünyanın diyalektik yapısından sözediyoruz. Hegel'in başta sezinlediği şey, düşüncenin hareketidir ve Hegel buna, diyalektik adını vermiştir.<br />
Ama Hegel idealisttir. Yani ruha birinci derecede önem verir, bu yüzden de o, özel bir hareket ve değişme anlayışı yaratır. Ruh değişmelerinin, maddedeki değişimlerin nedeni olduğunu düşünür. Hegel'e göre evren, maddeleşmiş fikirdir (idée'dir) ve evrenden önce, ruh vardır ve ruh, evreni bulur. Özet olarak, Hegel, ruhun ve evrenin aralıksız değişme halinde olduğunu saptar, ama bundan maddedeki değişmeleri, ruhun değişikliklerinin belirlediği sonucunu çıkarır.<br />
İşte bunun üzerine Hegel'in disipline bağlı olan, ama aynı zamanda materyalist olan ve materyalist olduğu için maddeye birinci önemi veren Marx (1818-1883) ve Engels (1820-1895), Hegel'in diyalektiğinin doğru ama tersine olumlamalar verdiğini düşünürler. Engels bu konuda şöyle diyecektir: Diyalektik, Hegel ile, başı üstünde duruyordu, onu ayakları üzerine oturtmak gerekti. Marx ve Engels, Hegel'in tanımladığı bu düşüncenin hareketinin başlangıç nedenini, maddi gerçeğe çevirdiler. Hegel'den aynı terimi alarak buna, diyalektik dediler.<br />
Bu durumda, "Marx ve Engels'in elinde, bir yanda 18. yüzyıl Fransız materyalizminden gelen materyalizm, öte yanda da Hegel'in diyalektiği vardı ve onlara, artık bu ikisini birbirine bağlamaktan başka bir şey kalmıyordu" demekten kaçınmak gerekir.<br />
Marx ve Engels, kuşkusuz, diyalektiği Hegel'den alacaklar, ama onu değiştireceklerdir. Materyalizm için de aynı şeyi yapıp bize, diyalektik materyalizmi vereceklerdir.<br />
Diyalektiğin birinci yasası, "hiçbir şey sabit kalmaz, hiçbir şey olduğu gibi kalmaz" gözlemiyle başlar. Diyalektik diyen herkes, hareket demektedir, değişme demektedir. O Halde, diyalektik bakış açısı dendiğinde bu, hareketin, değişmenin bakış açısında yeralmak demektedir: Şeyleri diyalektiği göre incelemek istediğimizde, onları hareketleri içinde, değişmeleri içinde inceleyeceğiz:<br />
İşte bir elma. Bu elmayı incelemek için iki yolumuz var: Bunlardan biri metafizik bakış açısı, diğeri ise diyalektik bakış açısıdır.<br />
Birinci durumda, bu meyvenin biçiminin ve renginin bir tanımlamasını vereceğiz. Onun özelliklerini sıralayacağız, onun tadından vb. sözedeceğiz. Sonra elmayı bir armutla karşılaştırarak, benzerliklerini ve farklılıklarını görebiliriz. Nihayetinde bir elma bir elmadır ve bir armut da bir armuttur sonucunu çıkarabiliriz. Eskiden şeyler bu biçimde inceleniyordu, sayısız kitaplar bunun kanıtıdır.<br />
Eğer elmayı, diyalektik açıdan incelemek istersek, hareket açısından inceleriz. Elmanın, yuvarlandığı ve yer değiştirdiği zamanki hareket açısından değil, onun evriminin hareketi açısından inceleyeceğiz. O zaman olgun elmanın, her zaman şu andaki durumunda olmadığını görürüz. Önce, yeşil bir elma idi. Çiçek olmadan önce bir tomurcuktu; böylece elma ağacının ilkyaz dönemindeki haline kadar uzanabileceğiz. Demek ki elma, her zaman bir elma olmadı, elmanın bir tarihi, bir geçmişi vardır; şimdi de, olduğu gibi kalmayacaktır. Eğer yere düşerse, çürüyecek, ayrışacaktır, çekirdekleri ortaya çıkacaktır, bu çekirdekler de, işler yoluna giderse, bir filiz, sonra da bir ağaç verecekelrdir. Demek ki elma, hep olduğu gibi değildir ve hep olduğu gibi kalmaz. (elma ise doğal bir süreç izleyerek değişir).<br />
Metafizik bakış açısıyla yeryüzünün biçimini, bütün ayrıntıları ile tanımlayabiliriz. Yüzeyde denizlerin, karaların, dağların bulunduğunu saptar, toprağın yapısını inceleriz. sonra yeryüzünü diğer gezegenlerle ya da Ay ile karşılaştırabilir ve nihayetinde şu vargıya varırız: Yeryüzü yeryüzüdür.<br />
Yeryüzünü diyalektik açıdan incelediğimizde ise, onun her zaman ne ise öyle olmadığını, bir takım değişikliklere uğradığını ve bu nedenle, yeryüzünün gelecekte de başka yeni değişikliklere uğrayacağını görürüz. Şu halde, bugün yeryüzünün güncel durumunun, geçmiş değişmeler ile gelecekteki değişmeler arasında bir geçişten başka bir şey olmadığını kabul etmeliyiz. Bu geçiş içinde gerçekleşen değişimler, bir elmanın olgunlaşmasında gerçekleşen değişimlerden çok daha büyük bir ölçüde olsalar bile seçilmez, farkedilmez değişimlerdir.<br />
Yine iki metodumuzu uygulayalım: Metafizik bakış açısından bize denecektir ki, zenginler ve yoksullar her zaman vardı. Büyük bankaların, koskoca fabrikaların bulunduğu belirtilecek, kapitalist toplumun ayrıntılı bir tasviri verilecek, geçmiş toplumlarla (feodal ve köleci toplumlarla); benzerlikleri ya da ayrılıkları araştırarak, karşılaştırılacak ve bize şu denecek: Kapitalist toplum ne ise odur.<br />
Diyalektik bakış açısından, kapitalist toplumun, her zaman ne ise o olmadığını öğreneceğiz. Eğer biz geçmişte bir zaman, başka toplumların da yaşamış olduğu gerçeğini düşünürsek, bundan, kapitalist toplumun da diğer toplumlar gibi son toplum olmadığı, bu toplumun dokunulmaz bir temeli bulunmadığı, tam tersine, geçici bir gerçek olduğu, geçmiş ile gelecek arasında bir geçişten başka bir şey olmadığı sonucunu kolaylıkla çıkarabileceğiz.<br />
Bu birkaç örnekle, şeylere diyalektik bakış açısından bakmanın, her şeye, geçici olarak, geçmişte bir tarihi olan ve gelecekte de bir tarihi olması gereken, bir başlangıcı ve bir soru olması gereken şeyler olarak bakmak demek olduğunu görüyoruz.<br />
"Diyalektik felsefe karşısında hiçbir şey, mutlak, kutsal değildir. Bu felsefe, her şeyin geçici karakterini ve her şeydeki geçici karakteri ortaya çıkarır ve onun karşısında, kesintisiz oluşur ve yokoluş sürecinden... başka hiçbir şey yürürlükte kalamaz."<br />
Diyalektik için kesin hiçbir şey yoktur. Bu demektir ki, diyalektiğe gene her şeyin bir geçmişi vardır ve bir geleceği olacaktır; yani, her şey, bir kez bulunduğu yerde, her zaman, kesin olarak bulunamaz. Bugünkü durumu, kesin ve son değildir.<br />
Diyalektiğe göre, "şeyleri, kesin, son biçimini almış bir durumda saptayabilecek ne dünyada, ne de dünya dışında, hiçbir güç yoktur". Bu durumda, "hiçbir şey mutlak" değildir. (Mutlak=absolu, hiçbir koşula bağlı olmayan, dolayısıyla evrensel, başsız ve sonsuz, eksiksiz, tam demektir.<br />
"Hiçbir şey kutsal değildir" demek, diyalektik her şeyi hoş görür, hiçbir şeye saygı yoktur demek değildir. Hayır! Kutsal bir şey, değişmez sayılan, dokunulmaması, tartışılmaması gereken, sadece yüceltilebilecek ve kutsal sayılabilecek bir şey demektir. örneğin, kapitalist toplum "kutsal"dır. Diyalektik, hibir şey, hareketten, değişmeden, tarihin değişikliklerinden kurtulamaz, kaçamaz demektedir.<br />
"Kalımsızlık" (cadueité) yaşla birlikte tükenen anlamına gelen "kadük" olan, dayanıksız olan, yıpranan, yaşlanan ve yokolmak zorunda olan bir şeydir. Diyalektik, kadük olan bir şeyin artık varlık nedeni olmayan bir şey olduğunu, ve her şeyin ortadan kalkmak, yokolmak gibi değişmez bir kederi olduğunu bize gösteriyor. Genç olan yaşlanır, bugün yaşayan yarın ölür ve diyalektiğe göre, "oluşun ve geçişin kesintisiz sürecinden başka" hiçbir şey mevcut değildir.<br />
Bugün kullanılmamış olan bu kalem, bir zamanlar yeniydi. Kalemin yapıldığı tahta, bir kalastan çıkarılır, bu kalas da bir ağaçtan. Şu halde görüyoruz ki, elmanın da, kalemin de birer tarihleri vardır ve ne biri, ne de diğeri, her zaman ne iseler, o olmamışlardır. ama elbette bu iki tarih arasında, bir farklılık vardır.<br />
Yeşil elma, olgun elma olmuştu. Yeşil elma olduktan sonra, her şey yolunda gittiği takdirde olgun olmayabilirmiydi? Hayır, olgunlaşmak zorunda idi, nasıl ki, yere düştüğünde de, çürümek, ayrışmak ve çekirdeklerini bırakmak zorundaysa.<br />
Kalemin tarihinde ise, tersine, ağaç bir tahta kalas, tahta kalas bir kalem, kalem de yontulmuş bir kalem olmayabilir. O halde, veri olan bir aşamayı, diğer aşama izlemeyebilir. Eğer kalem, bütün bu akşamlardan geçiyorsa bu, yabancı bir müdahale, yani insanın araya girmesi yüzündedir.<br />
Demek ki, diyalektik hareket, süreci ve diyalektik hareketin özü olan otodinamizmi içermektedir. Her hareket ve her değişme, diyalektik değildir. Eğer, diyalektik bakış açısından inceleyeceğimiz bir pireyi alırsak, o her zaman ne ise o olmadı ve her zaman da ne ise o olmayacak; ama onu ezersek, kuşkusuz, pire için bir değişme olacaktır diyebileceğiz. Peki, bu değişme diyalektik bir değişme mi olacaktır? Hayır. Biz olmasaydık, pire ezilmeyecekti. Şu halde bu değişme, diyalektik bir değişme değil, ama mekanik bir değişmedir.<br />
Şu halde diyalektik değişimden sözettiğimizde, çok dikkat etmeliyiz. Biz, yeryüzü varolmakta devam ederse, kapitalist toplumun yerini sosyalist toplumun, onun yerini de komünist toplumun alacağını düşünüyoruz. Bu, diyalektik bir değişme olacaktır. Ama, eğer yeryüzü havaya uçarsa, kapitalist toplum otodinamik bir değişmeyle değil, mekanik bir değişmeyle ortadan kalkmış olacaktır.<br />
Diyalektik, şeyleri incelemeden açıklama ve tanıma yolu değildir; diyalektik, şeylerin başlangıcını ve sonunu, nereden geldiklerini ve nereye gittiklerini araştırırken, iyi inceleme ve iyi gözlemler yapma aracıdır.<br />
Proletarya, nereden geliyor? Proletarya, bir ekonomik sistemden, kapitalizmden geliyor. Toplumun sınıflara bölünüşü, sınıf mücadelesi, marksizme karşı olanların iddia ettikleri gibi, marksizmden doğmamıştır. Tam tersine, marksizm bu sınıf mücadelesinin varlığını saptar ve gücünü zaten daha önceden varolan proletaryadan alır.<br />
Engels, diyalektiğin önemini belirtir: Bu büyük temel düşünce, "dünyanın, bir tamamlanmamış şeyler karmaşası olarak değil de, görünüşte durulmuş şeylerin, tıpkı beynimizdeki zihinsel yansımaları olan kavramlar gibi, kesintisiz bir oluş ve yokoluş değişiminden geçtikleri, son olarak bütün görece tesadüflere ve geçici geriye dönüşlere karşı, ilerleyici bir gelişmenin eninde sonunda belirmeye başladığı bir süreçler karmaşası olarak dikkate alınması gerektiği" düşüncesidir.<br />
Diyalektik, Şeyleri ""değişmez nesneler" olarak değil, üstelik "hareket halinde" düşünür. Diyalektiğe göre hiçbir şey bitmiş, tamamlanmış bir biçimde bulunamaz; her şey, her zaman bir sürecin sonu ve başka bir sürecin başıdır.. Her zaman değişme ve gelişme durumundadır. Bu nedenle, biz kapitalist toplumun, sosyalist topluma dönüşeceğine bu kadar güveniyoruz. hiçbir şey, son ve kesin olarak tamamlanmış olmadığından, kapitalist toplum, bir sürecin sonudur. Onu, sosyalist toplum, sonra komünist toplum izleyecek ve bu böylece sürüp gidecektir; sürekli olarak bir gelişme vardır. ve olacaktır.<br />
Ama burada, diyalektiği, alınyazısı olarak görmemeye dikkat etmek gerekir; böyle bir fikirden, şöyle bir sonuç çıkarılabilir: "Mademki siz istediğiniz değişmeden bu kadar eminsiniz, ne diye savaşıyorsunuz?" Çünkü, Marx'ın da dediği gibi" sosyalist toplumu değiştirmek için, bir ebe gerekecektir"; işte devrimin, eylemin zorunluluğu buradan gelir.<br />
Diyalektiğe göre, hiçbir şey bitmiş, tamamlanmış değildir. Şeylerin gelişmesine, son sahnesi olmayan bir gelişme olarak bakmak gerekir. Dünya tiyatrosunda, bir piyesin sonu, başka bir piyesin birinci perdesiyle başlar. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu birinci perde, bir önceki piyesin son perdesinde başlamıştır bile.<br />
Engels "Darwin, tüm doğa ürünlerinin, başlangıçta tek hücreli küçük tohumların uzun bir gelişme sürecinin sonucu olduğunu, her şeyin, kökeninde hücre bulunan uzun bir süreç sonucu oluştuğunu ortaya koymuştur" der.<br />
Bitkisel, hayvansal ve madensel konular arasında kesiklik yoktur, yalnız süreçler vardır. Her şey zincirleme birbirine bağlanır. Bu yargı, toplum için de doğrudur. İnsanlığın tarihi içinden geçmiş olan değişik toplumlar, birinin zorunlu olarak kendinden önce gelen toplumdan çıktığı bir süreçler zinciri dizisi olarak algılanmalıdır.<br />
Yani, şunu aklımızda tutmak zorundayız: Bilim, doğa ve toplum bir süreçler zinciri olarak görülmelidir. Bu zincirlemeyi geliştirmek için işleyen motor da otodinamizmdir. O halde dünyanın, doğanın, toplumun (sarmal biçiminde) tarihsel bir gelişmesi vardır. Bu gelişmeyi hareket ettiren güç, asla unutmayalım, otodinamizmdir.<br />
Ölüm yaşamı sürdürür, ölüm canlıdan gelir.<br />
Ya yaşam, ölümden çıkabilir mi? Evet. Çünkü ölü bedenin öğeleri, başka yaşamları doğurmak için dönüşecektir, örneğin toprak için gübre olacaklardır ve toprak daha verimli olacaktır. Ölüm, pek çok durumda, yaşama yardım edecek, ölüm yaşamın doğmasına izin verecek, ve canlı bedenle yaşam, ancak, ölen hücrelerin yerini sürekli olarak doğan başka hücrelerin almasıyla olanaklı olacaktır.<br />
Yine elma örneğini alalım. Yere düşmüş olgun bir elma görülür ve "İşte olgun bir elma" denir. Bununla birlikte, o, belirli bir zamandan beri yerdedir ve çürümeye başlamıştır bile; böylece doğru, yanlış olur.<br />
Yalnızca yaşam olsaydı, yaşam yüzdeyüz yaşam olsaydı, o, hiçbir zaman ölüm olmazdı; eğer ölüm, tüm olarak kendi kendisi, yüzdeyüz ölüm olsaydı, birinin diğerine dönüşmesi olanaklı olmazdı. Ama yaşam içinde ölüm ve dolayısıyla ölüm içinde yaşam hep vardır.<br />
Yakından baktığımızda, bir canlı varlığın hücrelerden oluştuğunu, hücrelerin, kaybolarak ve aynı yerde yeniden görünerek yenilendiğini görürüz. Hücreler, canlı bir varlığın içinde durmadan yaşarlar ve ölürler, öyleyse orada hem yaşam, hem ölüm vardır.<br />
Bir ölünün sakalının uzadığını biliyoruz. Tırnakları ve saçları da uzar. Bunlar açıkça, yaşamın, ölümün içinde devam ettiğini, kesin olarak kanıtlayan olaylardır.<br />
Sovyetler Birliği'nde, (o dönemde) bir ölünün kanı, özel koşullar altında saklanıyor ve kan aktarımı için kullanılıyor; böylece, bir ölünün kanıyla, bir canlı iyileştiriliyor. Bu durumda, "ölümün bağrında yaşam vardır" diyebiliriz.<br />
Öyleyse, şeyler yalnız birbirine dönüşmekle kalmaz ve bir şey yalnız kendi kendisi değildir, aynı zamanda kendisinin karşıtı olan başka bir şeydir, çünkü her şey kendi karşıtını da içinde barındırır. Her şey, aynı zamanda, hem kendini, hemde karşıtını içerir.<br />
Bir şey, bir çemberlem gösterilse, burada, merkezden dışa doğru itiş örneğinde olduğu gibi, bu şeyi yaşama doğru iten bir güç bulacağız (dışa doğru baskı), ama aynı zamanda bu şeyi, tam karşı doğrultuda, dıştan merkeze doğru iten ölüm güçlerini de bulacağız (içe doğru baskı). Böylece her şeyin içerisinde, birbirine karşı güçler, uzlaşmaz güçler birarada bulunurlar.<br />
Burada önce kendini olumlamaya yönelik güç, kendini korumayı sürdürmeye yönelik güç vardır. Bu, burjuva sınıfıdır; sonra burjuva sınıfının yadsınmasına yönelik ikinci bir toplumsal güç vardır. Bu proletaryadır. Öyleyse çelişki olgulardadır. Burjuvazi kendi karşıtını, yani proletaryayı yaratmaksızın varolamaz. Marx'ın dediği gibi, "burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılardır". Buna engel olmak için, burjuvazinin, kendi kendisi olmaktan vazgeçmesi gerekir, ancak, bu saçma bir şeydir. Öyleyse kendi kendini olumlarken, kendi yadsımasını yaratır.<br />
Bir tavuğun yumurtladığı ve üzerinde kuluçkaya yattığı bir yumurta örneğini alalım. Görürüz ki, yumurtanın içinde, belirli bir ısıda ve belirli bazı koşullar altında gelişen bir tohum bulunur. Bu tohum, gelişerek, bir civciv verecektir. Bu tohum, daha şimdiden yumurtanın yadsınmasıdır. Böylece, çok iyi görürüz; yumurtanın içinde iki güç vardır. Onu yumurta kalmaya doğru çeken güç ve civciv olmaya doğru iten güç. Öyleyse yumurta, kendi kendisi ile uyumsuzluk içindedir. Her şey, kendi kendisi ile uyumsuzluk içindedir.<br />
Bir şey, yadsımadan çıkan bir olumlama olarak başlar. Civciv, yumurtanın yadsımasından çıkmış bir olumlamadır. Bu, sürecin bir evresidir. Ama tavuğun kendisi de, civcivin değişmesi, başka bir hale dönüşmesi olacaktır. Bu dönüşmenin ortasında, civcivin tavuk olması için savaşım veren güçler ile civcivin civciv kalması için savaşım veren güçler arasında bir çelişki olacaktır. O halde, tavuk civcivin yadsınması olacaktır; civciv ise, yumurtanın yadsınmasından gelmektedir. O halde, tavuk, yadsımanın yadsınması olacaktır. Ve bu diyalektik evrelerin genel gidişi işte böyledir.<br />
1. Olumlama ya da Tez<br />
2. Yadsıma ya da Karşıtez.<br />
3. Yadsımanın yadsınması ya da sentez.<br />
Bu üç sözcük, diyalektik gelişimin özetidir. Bunlar, evrelerinin ardarda zincirlenişini belirtmek ve bir "evre"nin, kendisinden önceki "evre"nin yıkımı olduğunu göstermek için kullanırlar.<br />
<br />
Yıkım, bir yadsımadır. Civciv meydana gelirken yumurtayı kırdığına göre, civciv, yumurtanın yadsınmasıdır. Buğday başağı, gene aynı şekilde, buğday tanesinin yadsınmasıdır. Buğday bitki verecek ve bu bitki çiçek açarak buğday başağını verecektir. Bu başak ise bitkinin yadsınması ya da yadsınmanın yadsınması olacaktır. Yani diyalektiğin sözünü ettiği yadsıma, yıkımdan sözetmenin özetlenmiş bir biçimidir.. Yok olanın, yıkılmış olanın yadsınması vardır.<br />
<br />
1. Feodalizm, köleciliğin yadsınması olur.<br />
2. Kapitalizm, feodalizmin yadsınmasıdır.<br />
3. Sosyalizm, kapitalizmin yadsınmasıdır.<br />
Çelişki yönünden, sözdeki, çelişki ile mantık çalişkisi arasında bir ayrım yaptığımız gibi, "hayır" denen sözdeki yadsıma ile "yıkım" demek olan diyalektik yadsıma arasında bir ayrım olduğunu çok iyi bilmeliyiz.<br />
<br />
Fakat, yadsıma, yıkım demekse de, burada herhangi sıradan bir yıkım değil, ama diyalektik bir yıkım sözkonusudur. Bunun gibi, bir pireyi parmaklarımız arasında ezdiğimizde, o, bir iç yıkımla, diyalektik bir yadsıma ile ölmez. Onun ölümü, otodinamik aşamaların bir sonucu değildir; mekanik bir değişikliğin sonucudur.<br />
<br />
Yıkım, ancak bir olumlama ürünü ise, bir olumlamadan çıkıyorsa bir yadsıma demektir. Bunun gibi, kuluçkaya yatırılmış yumurta, yumurta olan şeyin olumlaması olarak kendi yadsımasını doğurur. Civciv olur ve civciv yumurtanın kabuğunu kırarak, onu yıkarak, yumurtanın yıkımını ya da yadsınmasını simgelerle ifade eder.<br />
<br />
Başlangıçta, bilgisiz olduğu için kendi öz yadsınmasını, yani idealizmi yaratan ilkel bir materyalizm buluyoruz. ama eski materyalizmi yadsıyan idealizm, kendisi de çağdaş ya da diyalektik materyalizm tarafından yadsınacaktır, çünkü felsefe gelişmektedir ve bilimlerle birlikte idealizmin yıkımını sağlamaktadır. O halde, burada da, olumlama, yadsıma ve yadsımanın yadsınmasını buluyoruz.<br />
<br />
Tarihin başında, bir ilkel komünist toplumun, sınıfsız, toprağın ortak mülkiyetine dayanan bir toplumun varlığını görüyoruz. Ama bu mülkiyet biçimi, üretimin gelişmesinin önünde bir engel oluyor. kendisi tarafından kendisinin yadsınmasının, yani sınıflı, özel mülkiyete ve insanın insan tarafından sömürülmesine dayanan toplumu yaratıyor. Ama bu toplum da, kendi öz yadsımasını kendi içinde taşıyor, çünkü üretim araçlarının gelişmesi, toplumun sınıflara bölünmesini yadsımaya, özel mülkiyeti yadsıma zorunluluğuna neden oluyor. Böylece çıkış noktasına geri geliyoruz: Komünist toplumun zorunluluğu, ama başka bir düzeyde; başlangıçta, bir ürün eksikliğimiz vardı; bugün, son derece gelişmiş bir üretim yeteneğimiz var.<br />
<br />
Böylece, çelişkinin, diyalektiğin büyük bir yasası olduğunu tespit ediyoruz. Evrim, uzlaşmaz karşıt güçlerin mücadelesidir. Şeyler, yalnız birbirlerine dönüşmekle kalmazlar ve her şey kendi karşıtına dönüşür. Şeyler kendi kendileriyle uyum içinde değildir, şeylerde, birbirine karşı güçler arasında sürekli savaşım vardır, çünkü şeylerde bir iç çeliki vardır.<br />
<br />
Şuna dikkat etmeliyiz: Olumlama, yadsıma, yadsımanın yadsınması, ancak diyalektik evriminin özetlenmiş ifadeleridir. Bu üç aşamayı bulmak için dünyayı dolanmak gerekmez. Belki onların hepsini her zaman bulamayacağız; ama bazen yalnızca birinciyi, bazen de yalnızca ikinciyi bulacağız, çünkü evrim bitmiş değildir. Öyleyse, bu değişimleri, her şeyde böylesine mekanik biçimde aramamak gerekir. Ancak, özellikle şunu aklımızda tutalım; çelişki, diyalektiğin büyük yasasıdır. işin özü budur.<br />
<br />
Diyalektik, bizi her şeyin kaynağını araştırmaya ve onun tarihini anlatmaya zorlar. Sadece diyalektik, bizim, şeylerin gelişmesini ve evrimini anlamamıza olanak verir. Sadece o, eski şeylerin yıkımını ve yenilerinin doğuşunu anlamamızı sağlar. Sadece diyalektik, şeylerin karşıtlarından oluşmuş bütünler olduklarını bize öğreterek, onların gelişmesini, dönüşümleri içinde anlamamızı sağlar. Çünkü, diyalektik anlayışa göre, şeylerin doğal gelişmesi, yani evrim, birbirine karşı güçlerin ve ilkelerin sürekli mücadelesidir.<br />
<br />
O halde, diyalektiğe göre birinci yasa, hareketin ve değişmenin "Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz, hiçbir şey olduğu yerde kalmaz." kuralının saptanması ise de, şimdi biliyoruz ki, bu yasa, şeylerin yalnız birbirine dönüşerek değil, ama kendi karşıtlarına dönüşerek değişmesiyle açıklanır. Yani, çelişki, diyalektiğin büyük yasasıdır.<br />
<br />
Bu nedenle, şöyle iddia edebiliriz: Eğer şeyler dönüşüyor, değişiyor ve evrim gösteriyorlarsa, bu, kendi kendileriyle çelişki halinde olmalarındandır. Kendi içlerinde kendi karşıtlarını taşımalarındandır, kendi içlerinde karşıtların birliğini içermelerindendir.<br />
<br />
Zıtların birliği, bir metafizikçi için, olanaksızdır. Ona göre şeyler, tek parçalı ve kendi kendileriyle uyumlu olarak yapılmışlardır. Şimdi biz, tersini iddia ediyoruz, yani şeyler iki parçadan -kendi kendileri ile kendi karşıtlarından- yapılmışlardır, şeylerde birbiriyle çatışan iki güç vardır, çünkü şeyler kendi kendileriyle uyumlu değildir; kendi kendileriyle çelişki halindedir, diyoruz.<br />
<br />
Bilimsiz bilgisizlik, yüzde yüz bilgisizlik yoktur. Bir birey, ne kadar bilgisiz olursa olsun, hiç olmazsa nesneleri, yiyeceğini tanımasını bilir. Asla mutlak bilgisizlik yoktur. Bilgisizlik içinde her zaman bir bilim payı vardır. Bilim, daha tohum halinde bilgisizliğin içinde vardır. O halde, bir şeyin karşıtının, o şeyin kendi içinde olduğunu iddia etmek doğrudur.<br />
<br />
"Araştırmada her zaman için bu görüş açısından yola çıkılırsa, artık bir daha kesin çözümler ve sonsuz gerçekler istemekten kesin olarak vazgeçilir; her zaman edinilen her bilginin zorunlu olarak sınırlı olma niteliğinin ve bu bilginin, içinde kazanılmış olduğu koşullara bağımlılığın bilincinde olunur; hala geçerli olan eski metafiziğin, doğru ve yanlış, iyi ve kötü, özdeş ve değişik, zorunlu ve olumsal gibi giderilemez karşıtlıklarının zorunlu etkisinden de kaçınılabilir. Bu karşıtlıkların ancak görece bir değerleri vardır. Şimdi doğru olarak bilinen şeyin gizli bir yanlışı da vardır. Bu, daha sonra ortaya çıkacaktır. Tıpkı şimdilik yanlış tanınanın da doğru bir yanı olduğu ve bu doğru yanı yüzünden daha önce doğru sayılır olduğu gibi."<br />
<br />
Bununla birlikte, biz çok iyi biliyoruz, burjuvasız proletarya yoktur ve burjuvazi, ancak proletarya ile vardır. Bunlar, birbirinden ayrılamayan iki karşıttırlar. Bu karşıtların birliği, içte olan, gerçek bir birliktir, ayrılmaz bir birliktir. Öyleyse, karşıtları ortadan kaldırmak, onları birbirinden kesip ayırmak yeterli değildir. İnsanın insan tarafından sömürüsüne dayanan bir toplumda, zorunlu olarak birbiriyle uzlaşmaz iki sınıf vardır: Antikçağda, efendiler ve köleler, ortaçağda senyörler ve serfler, bugün de burjuvazi ve proletarya.<br />
<br />
Şeyler, kendi öz karşıtlarını içlerinde taşıdıkları için, değişir ve başka şeye dönüşürler. Yadsıma "çözücü"dür (dissolvant), o olmasaydı, şeyler değişmeyeceklerdi. Gerçekte şeyler, dönüştüklerine göre, kendi içlerinde çözücü bir ilke taşıyor olmaları gerekir. Şeylerin değiştiğini gördüğümüze göre, böylesi çözücü bir ilkenin varlığını önceden kabul edebiliriz. Ne var ki, şeyin kendisini etraflıca incelemeden bu ilkeyi bulup çıkaramayız, çünkü bu ilke, her şeyde aynı görünüme sahip değildir.<br />
O halde diyalektik, pratikte, bizi şeyleri yalnızca tek yanıyla değil, her iki yanıyla dikkate almaya, yanlışsız doğruyu, bilgisiz bilimi asla düşünmemeye zorlar. Metafiziğin büyük yanılgısı, şeyleri yalnızca bir yanıyla düşünmek ve yargılamaktır. Şeyleri, tek yanıyla gördüğümüz ölçüde yanlışlar yaparız. Eğer çok sık yanlış yapıyorsak, bunun nedeni, tekyanlı düşünüş tarzını uygulamamızdandır.<br />
<br />
Biz, doğal olarak şeylerin ve insanların yalnız bir tek yanlarını görmeye sürüklenmişlerdir. Bir arkadaşımıza değer biçerken, hemen hemen her zaman onun yalnız iyi ya da kötü yanını görürüz. Birini de, diğerini de görmek gerekir, yoksa örgütler içinde kadrolar oluşturmak olanaklı olmazdı. Siyasal pratikte, tek yanlı yargılama metodu sekter harekettir. Gerici bir örgütten bir hasımla karşılaştığımızda, onun hakkında liderlerine göre karar veririz. Ama bununla birlikte, o, dertli, kırgın,ü saf, küçük bir memur olabilir. Biz, onu, büyük bir faşist patron gibi düşünmemeliyiz. bu düşünme metodu, patronların kendilerine de uygulanabilir; onlar bize kötü görünüyorsa da, kendileri de toplum yapısının baskısı altındadırlar, başka toplumsal koşullarda başka türlü olabilirlerdi.<br />
<br />
Sonuç olarak ve özetlemek için şunları söylemeliyiz: Şeyler değişirler, bir iç çelişkiyi (kendi kendilerini ve kendi karşıtlarını) içlerinde bulundururlar. Karşıtlar çatışma halindedirler ve değişmeler bu çatışmalardan doğar; başka bir şekilde ifade edersek değişme, çatışmanın çözümüdür.<br />
<br />
Kapitalizm de, proletarya ile burjuvazi arasındaki bu iç çelişkiyi içinde taşır. Değişme, çatışma ile açıklanır ve kapitalist toplumun sosyalist topluma dönüşmesi, bu çatışmanın ortadan kaldırılmasıdır. Bu konuda Engels: "Aslında diyalektik; doğanın, insan toplumunun ve düşüncenin genel hareket ve gelişme yasaları biliminden başka bir şey değildir."<br />
FELSEFENİN TEMEL <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>İLKELERİ<br />
Nitekim, 18. yüzyıl düşünürleri, toplumu kesin olarak dönüştürmek istiyorlardı. O zamanlar henüz devrimci nitelikte sınıf olan ve feodalitenin karşısında gerçekten zorlu bir mücadele veren burjuvazinin çıkarlarını ve dileklerini dile getiriyorlardı. 19. yüzyılın düşünürleriyse, artık tutucu hale gelen, bu burjuvazinin, artık egemen sınıf olan ve proletaryanın devrimci yükselişinden korkmakta olan burjuva sınıfın çıkarlarına hizmet ediyorlardı. Burjuvazi, ekonomik anlamda, kendisine en iyi payı veren bir dünyada değiştirilecek bir şey olmadığı kanısındadır.<br />
Olaylar, günümüz egemen sınıfı olan burjuvazinin, ülkemizin tüm emekçileri üzerinde sürdürdüğü baskı siyasetinin her geçen gün sertlik kazandığını göstermektedir: işsizlik ve yaşam pahalılığı gençlere iş olanaklarının kapanması, toplumsal yasalarla, grev hakkına, demokratik özgürlüklerin sınırlanması, baskı, silahlı saldırı, ülkenin Amerikan emperyalizmi tarafından bir sömürge yapılması, kanlı Vietnam Savaşı, Wehrmacht'ın yeniden canlandırılması vb.. Bu durumda, emekçi güçler, kendilerine şunu sormalıdırlar: Bu durumdan nasıl kurtulunuruz? Olanların nedenini bilmek ihtiyacı, gittikçe daha genel bir durum haline geliyor. Savaş tehlikesi nereden geliyor? Faşizm nereden geliyor? Yoksulluk nereden geliyor? Ülkemizin emekçileri, gelişmeleri anlamak istiyorlar, bu durumu değiştirmek için önce anlamak istiyorlar.<br />
Nasıl ki, nişan tahtasını vurmak için doğru nişan almak gerekiyorsa, dünyayı değiştirebilmek gücü için de doğru dünya anlayışına, doğru felsefeye sahip olmak gereklidir.<br />
Şunu kabul edelim; tüm emekçiler, gerçeğin bilinemeyeceğini düşünüyorlar. Bu durumda, savaş, işsizlik, açlık karşısında kendilerini savunamayacaklar demektir. Başlarına gelen her şey, onlar için anlaşılmaz bir şey olarak kalacaktır, bunları kaderin bir cilvesi olarak kabul edeceklerdir. Burjuvazinin, emekçileri götürmek istediği nokta budur. Dolayısıyla kendi çıkarlarına uygun bir dünya anlayışını yaymak için her çareye başvuracaklardır. Örneğin "her zaman zenginler ve yoksullar olacaktır" gibi düşüncelerin varlığı ve yayılması böyle açıklanabilir. Ya da, "toplum bir yağmur ormanıdır ve her zaman öyle olacaktır, yani, herkes kendi başının çaresine bakmalıdır! Eğer bu ormanda, başkasının seni yemesini istemiyorsan, sen başkasını yemelisin. İşçi, ücretlerinizi hep birlikte savunmak için iş arkadaşlarınla birleşeceğine, arkadaşlarının zararına patronun takdirini kazanmaya çalış. Kadın memursan, patronun metresi olmaya çalış, o zaman güzel bir yaşamın olur. Boşver ötekiler ne olursa olsun..." gibi düşünceler, hep böyledir. Burjuvazi, emekçilerin bilincini, bu zehiri kullanarak zehirlemek ister. Bu nedenle, emekçiler kendilerini sömürenlere karşı birleşerek, örgütlenerek korumalıdırlar.<br />
Lenin, kapitalist toplumu şöyle tanımlıyordu. "Eski toplumun temel ilkesi: soy ya da soyul, başkaları için çalış ya da başkaları senin için çalışsın, köle sahibi ya da köle ol. Doğal olarak, böyle bir toplumda yetişen insanlar, analarının sütüyle birlikte şu ruh halini, alışkanlığı, anlayışı da alırlar: ya bir köle sahibisin ya köle, ya da bir küçük mülk sahibi, bir küçük memur, bir aydınsın. Başka bir deyişle, kısaca yalnızca kendini düşünen ve başkasını umursamayan bir insan.<br />
"Eğer ben şu toprak parçacığını ekip biçiyorsam, başkalarının benim için önemi olamaz; eğer bir başkası açsa, bu benim açlığımdan daha iyi, buğdayımı daha pahalı satacağım anlamına gelir. Eğer benim önemsiz bir hekim, mühendis. öğretmen, hizmetli olarak bir işim varsa, başkalarının benim için ne önemi olabilir? Büyük bir işim varsa, başkalarının benim için ne önemi olabilir? Büyük bir olasılıkla, bu dünyanın güçleri karşısında dalkavukluk ederek, yaltaklanarak işimi koruma ve hatta sivrilme, bir burjuva olma başarısını gösterceğim."<br />
Doğru bir teoriye sahip olmadan, hiçbir mücadele başarıya ulaşamaz. Bazıları, başarmak için, başarı koşullarının varlığını yeterli sanırlar. Yanılırlar, çünkü, bu koşulları reailize etmeyi bilmek zorunluluktur. İşler zora girdiğinde, ne yapacağını bilmek, önem kazanır.<br />
Lenin "Devrimci teori olmadan, devrimci eylem olmaz", diyor.<br />
Eğer mevcut realiteyi (doğada ve toplumda) değiştirmek istiyorsak, onu tanımalıyız. İnsan, çeşitli bilimler yoluyla dünyayı tanır. Öyleyse, daha iyi bir yaşam için mücadelelerinde, emekçilere sadece tek bir bilimsel dünya anlayışı uygundur. Bu bilimsel anlayış, marksist felsefedir. Marksist felsefe ise, diyalektik materyalizmdir.<br />
Eğer mevcut realiteyi (doğada ve toplumda) değiştirmek istiyorsak, onu tanımalıyız. İnsan, çeşitli bilimler yoluyla dünyayı tanır. Öyleyse, daha iyi bir yaşam için mücadelelerinde, emekçilere sadece tek bir bilimsel dünya anlayışı uygundur. Bu bilimsel anlayış, marksist felsefedir. Marksist felsefe ise, diyalektik materyalizmdir.<br />
Stalin, bütün bu nitelikleri şöyle özetlemektedir: "Marksizm, doğanın ve toplumun gelişim yasalarının bilimidir, ezilen ve sömürülen sınıfların devrim bilimidir, bütün ülkelerde sosyalizt zaferinin bilimidir, komünist toplumun kuruluşunun bilimidir."<br />
Eğer, proletarya, gerçekten de, marksizt felsefeye bağlanıyorsa, bu felsefeyi kendinin sayıyorsa ve ona katkı veriyorsa, bu, proletaryanın, toplumu değiştirme mücadelesinin, ona bu toplumu anlamak ve onu bilimsel olarak incelemek sorumluluğunu vermesinden kaynaklanır. Burjuvazi, ayrıcalıklı sınıf çıkarlarını savunurken, emek sömürüsü üzerine kurulmuş egemenliğini unutturmaya çalışır. Kapitalist sömürü gerçeğini bile reddeder. Bu gerçeği kabul etmek, kendi sınıf çıkarlarının aleyhine olurdu. Sınıfsal çıkarları gereği, burjuvazi, gerçekleri reddeder.<br />
Proletaryanın durumu farklıdır. Boyunduruktan kurtulmayı isteyen sömürülen sınıfın çıkarı dünyaya olduğu gibi doğrudan bakmaktır. Sömüren sınıfın, sömürüyü sürdürmek için yalana ihtiyacı söz konusudur; devrimci sınıfın ise sömürüden kurtulmak için ihtiyacı olan şey gerçeğin ta kendisidir. Devrimci görevini iyi yapabilmek için, doğru bir dünya görüşüne ihtiyaç duyar.<br />
Marksistler, anlık ve yanıltıcı görünümlerin ötesindeki gerçeğe doğrudan bakmak isterler; bu nedenle, yöntemin onlar için önemi büyüktür.<br />
Bir çift sarı ayakkabı satın aldık. Belli bir süre sonunda, yapılan bir çok tamirden taban ve topuk pençesi yama işleminden vb. sonra, artık bunların aynı olmadığının farkına varmadan, hala "sarı ayakkabıları giyeceğim" deriz. Ama biz, aslında ayakkabılarımızın ani değişmesini önemsemiyoruz, değişiklikleri görmezden gelerek, onları, hiç değişmemiş gibi, aynısı olarak kabul ediyoruz.<br />
Burjuva devlet yapısı, (örneğin Birleşik Devletler'de) bütün haklara, bütün iktidara sahip olan büyük para sahipleri mutlu azınlığı için demokrasidir; çoğunluk üzerinde, ancak yanıltıcı haklara sahip olan küçük insanlar üzerinde diktatörlüktür.<br />
Kısaca ifade edecek olursak, metafizik düşünce, şeyleri değişmez olarak tanımladığından ve birbirlerinden özenle ayırdığı için, onları, tamamen uzlaşmaz karşıtlar olarak birbirinin karşısına koyar. İki karşıtın aynı zamanda olamayacağını düşünür. Bir varlık ya canlı, ya ölüdür der. Bir varlığın aynı zamanda hem canlı, hem ölü olabilmesi, ona anlaşılmaz görünür: bununla birlikte, örneğin, insan bedeninde, her an doğmakta olan yeni hücreler, ölmekte olan hücrelerin yerlerini alırlar: bedenin yaşamı, açık bir şekilde bu karşıt güçler arasındaki sürekli savaşımdır.<br />
Diyalektiğin yaptığı gibi, kendini gerçeğe uyduramaz, ama canlı gerçekliği, ölü çerçevelere hapsolmaya zorlar. Sürekli olarak gerçekten kopmaya uğraşır. Elbette bu uğraş tamamen başarısızlığa mahkumdur.<br />
Eski bir Yunan efsanesi, Procrust adlı bir haydudun yaptığı kötülükleri anlatır: bu haydut kurbanlarını bir yatağa yatırmış. Eğer kurbanı yatağa sığmayacak kadar büyükse, haydut, onun bacaklarını yatağa göre keser; eğer kurbanın boyu yataktan küçükse, ayaklarını gererek uzatırmış... İşte aynen bu örnekte olduğu gibi, metafizik gerçekleri böyle baskı altında tutar. Ama gerçekler inatçıdırlar. <br />
"Her organik varlık, her an için, hem aynı, hem aynı olmayandır; sürekli olarak değişim içindir; her an, yabancı maddeleri özümler ve başka yabancı maddeleri dışarı atar, her an vücudundaki hücreler yok olur ve yeni hücreler oluşur: az ya da çok, bir süre sonunda, bu vücudun maddesi tamamen yenilenir, başka madde atomları ile değiştirilir; sonuçta, her organik varlık hem hiç değişmez, hem de artık bir başka varlıktır.<br />
"Biz, gerçekte hiç bir zaman aynı ırmağa girmiyoruz."<br />
Marx, Hegelci sistemin "mantığın uygun çekirdeğini", yani diyalektiği alarak idealist kabuğunu attı.<br />
Mantıksal biçimiyle diyalektik, burjuvazi ile onun doktriner sözcüleri için bir rezalettir.<br />
Burjuvazi metafizikte kendine sığınak arar.<br />
Aynı şekilde, ne mutlak yaşam, ne mutlak ölüm vardır: her canlı varlık, her an ölüme karşı savaşımda kendi kendini yeniler; her ölüm kendi içinde yeni bir yaşamın öğelerini taşır (ölüm, yaşamın ortadan kaldırılması değil, bir organizmanın çözülüp dağılmasıdır).<br />
Yani, formel mantık, ancak gerçeğin en yakında bulunan görünümlerine varabilir. Diyalektik yöntem ise daha öteye gider, bir sürecin bütün görünümlerine ulaşmayı kendine amaç edinir. Diyalektik yöntemin, düşüncenin yasalarına uygulanmasına diyalektik mantık denir.<br />
Başka bir örnek; her fırsatta: "Spor, spordur; siyaset siyasettir. Ben hiçbir zaman siyaset yapmadım." diyen sporcunun durumu. Sporla siyasetin başka farklı eylemler olduğu doğrudur. Ancak onlar arasında hiçbir ilişki olmadığı yanlıştır. Eğer sporcunun satınalma gücü azalırsa, eğer işsiz kalırsa, spor gereçlerini ve giysilerini nasıl satın alabilir? Eğer savaş, spor için ayrılan, ödenekleri kemirip yutarsa, stadlar ve yüzme havuzları nasıl yapılabilir? Görülüyor ki: spor, metafizikçinin algılayamadığı, ama diyalektikçinin bulduğu bazı koşullara bağlıdır; ödeneksiz spor olmaz; ama bir barış siyaseti olmadan da ödenek olmaz. Bu şu anlama gelir; spor siyasetten ayrılamaz. Bu bağı bilmeyen, unutan sporcu, yalnız spor davasına ihanet etmekle kalmaz, aynı zamanda sporu savunma fırsatını da elinden kaçırır. Niçin? Çünkü her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu anlamamıştır. İzlenen savaş siyasetine karşı savaş veremeyecektir; bir an gelecektir, sporu, onun koşullarını gerçekleştirmeden istediği için, belki ülkenin yıkımı sporcu grupları yok edeceğinden, belki savaş çıkmış olacağından, artık hiç spor yapamayacaktır.<br />
Stalin, diyalektiğin birinci ilkesini yorumlarken şöyle yazar: "Bu nedenle diyalektik yönteme için, hiçbir doğa olayı, tek başına, çevresindeki olaylardan bağımsız olarak ele alındığında anlaşılamaz; çünkü doğanın herhangi bir alanındaki herhangi bir olay, çevresindeki koşulların dışında düşünülürse ve bu koşullardan ayrılırsa anlamsız bir şeye dönüşür; aksine, herhangi bir olay, çevresindeki olaylarla çözülmez bağlar açısından kendisini kuşatan olayların onu koşullandırdıkları gibi düşünülürse, anlaşılabilir ve açıklanabilir."<br />
En anlamlı karşılıklı etki örneklerinden biri de, canlıları, varoluş koşullarına, "ortam"larına birleştiren bağdır. Örneklersek: Bitki, havadan oksijeni alır, ama o havaya karbonik gaz, ve su buharı verir. Bu bu, yalnızca, birki ile ortam arasındaki karşılıklı etkinin en basit görünümlerinden biridir. Güneş ışığının sağladığı enerjiden yararlanarak, bitki, topraktan çekip aldığı kimyasal öğelerin yardımıyla kendi gelişmesine olanak hazırlayan bir organik maddeler bireşimi oluşturur. O gelişmekteyken, aynı zamanda, toprağı ve bununsonucu olarak da, kendi türünün sonraki gelişim koşullarını da dönüştürür. Kısaca, bitki, ancak, kendisini çevreleyen ortam ile birlikte vardır. Bu karşılıklı etki, canlı varlıkların bütün bilimsel teorilerinin temel hareket noktasıdır, çünkü karşılıklı etki varlığın evrensel koşuludur:canlı varlıkların gelişmesi, onların varlık ortamlarının dönüşümlerini yansıtır.<br />
Diyalektik, toplumsal olguları kavramayı ve açıklamayı başarır, çünkü, diyalektik, bu olguları, kendilerini doğrudan, bağlı oldukları ve karşılıklı etki ilişkisi içinde bulundukları tarihsel koşullara bağlar. Metafizik ise, yer ve zaman koşullarını hesaba katmaz ve soyutta kalır.<br />
Diyalektik, bizlere hemen her olgunun, her şeyin birbirine bağlı olduğunu öğretir. Sonuçta, bir amacın gerçekleşmesi için hiçbir çaba yararsız değildir. Barış savaşçıları, savaşın kaçınılmaz olmadığını bilirler, çünkü savaşa karşı yapılan her eylem, değeri olan, barışa hizmet eden bir eylemdir.<br />
Masa üzerindeki duran elma hareketsiz görünür. Ama diyalektik düşünce şöyle diyecektir: bu hareketsiz elma yine de hareket halindedir; bu nedenle 10 gün sonra bugünkü halinde olmayacaktır. O, yeşil bir elma olmadan önce bir çiçekti; ayrışacak, çekirdekleri dökülecek. Bahçıvana verilen bu çekirdeklerden yeni bir ağaç olacak ve ondan bir sürü başka elma düşecektir. Başlangıçta bir tek elmamız vardı; şimdi ise birçok. Demek ki, evrenin, görünüşlerin aksine, kendini yinelemediği doğru değildir.<br />
Diyalektiğin ikinci ilkesi budur: değişme evrenseldir, gelişme kesintisiz olarak devam eder.<br />
"Diyalektik, metafiziğin aksine, doğanın, dingin ve durağan, durgun ve değişmez değil, sürekli olarak kimi şeylerin doğduğu ve geliştiği, kimi şeylerin dağıldığı ve yok olduğu, kesintisiz yenilenme ve gelişme durumunda olduğunu kabul eder. "Bu yüzden, diyalektik yöntem, olayların sadece karşılıklı ilişkileri ve birbirlerini karşılıklı koşullandırmaları açısından değil, aynı zamanda hareketleri, değişmeleri, gelişmeleri, ortaya çıkışlar ve ortadan kayboluşları açısından dikkate alınmalarını gerektirir." Böylece her şeyin birbirine bağlı olduğunu gördük (diyalektiğin birinci ilkesi). Ama bu gerçek, aynı zamanda harekettir. Hareket, gerçeğin ikincil bir görünümü değildir. Doğa, artı, hareket; toplum, artı, hareket yoktur. Hayır, gerçek olan, harekettir, süreçtir. Bu doğada ve toplumda böyledir.<br />
Ama, Descartes'a göre, hareket, yer değiştirmeyle sınırlıdır: geminin bir yerden bir yere gitmesi, elmanın masanın üzerinde yuvarlanması gibi. Bu, mekanik harekettir. Hareket gerçekte, mekanik hareketle sınırlı değildir. Bir otomobil saatte yetmiş kilometre hızla gidiyor: bu mekanik bir harekettir. Ama hepsi bu değildir; yer değiştiren otomobil, yavaş yavaş durum değiştirir; motoru, lastikleri aşınır. Bundan başka yağmur, güneş vb. otomobil üzerinde etkilidir. Her ne kadar biz, "bu aynı arabadır" desek bile, bin kilometre yapmış olan bir taşıt başlangıçtakinin aynı değildir. Bir an gelecek araba tamamen kullanılamayacak hale gelene kadar, bazı parçalarını, kaportasını yenilemek gerekecektir vb.<br />
Hareket halindeki otomobil örneğini yeniden ele alalım. Büyük bir hızla giden araba bir ağaca çarpıyor ve ateş alıyor. Burada "Madde kaybı" yoktur. Alevler içinde yanan otomobil de, hızla giden otomobil gibi maddi bir gerçektir; ama bu, maddenin yeni bir görünümü, yeni bir niteliğidir. Madde yokolmuyor, ama biçim değiştiriyor. Maddenin biçim değiştirmeleri, sadece madde içerisinde oluşan hareketin dönüşümünden başka bir şey değildir: madde, harekettir; hareket maddedir. Çağdaş fizik, enerjinin dönüşümünü bize öğretir; enerji ya da hareket nicel olarak, tamamen yeni bir biçim alırken, varlığını korur; enerjinin bürünebileceği biçimler çok çeşitlidir.<br />
Çarpma sonucunda ateş alan otomobil olayında, patlamalı motorda kinetik enerji haline dönüşen kimyasal enerji, bütünüyle ısı veren enerji haline geçiyor. Öte yandan da, ısı veren enerji, bütünüyle ısı veren enerji haline geçiyor. Öte yandan da, ısı veren enerji de kinetik enerjiye dönüşebilir: bir lokomotifte tutulan ısı, mekanik bir harekete dönüşür, dolayısıyla lokomotif yer değiştirir, yani hareket eder.<br />
Mekanik enerji, elektrik enerjisine dönüşebilir: santralı "döndüren" çağlayan, elektrik enerjisi oluşturur. Daha sonra, elektrik enerjisi (akım) mekanik enerjiye dönüşür, yani motorları çalıştırır. Ya da elektrik enerjisi, ısı enerjisine dönüşür: ısı verir (elektrikle ısınma).<br />
Aynı şekilde elektrik enerjisi kimyasal enerji verebilir: belirli koşullar bir araya getirildiğinde bir elektrik akımı suyu osijen ve hidrojene ayrıştırır. Ama kimyasal enerji de elektrik enerjisine dönüşebilir (hidroelektrik pil) ya da mekanik enerji haline geçer (patlamalı motor), ya da ısı enerjisi olur (kömürün sobada yanması) vb.<br />
Bütün bu dönüşümler, gerçekte hareket halindeki maddeden başka bir şey değildir. Görülüyor ki, bu dönüşümler, basit yer değiştirmelerden, ya da yerin değişmesinden çok daha zengindirler.<br />
İşte evren durmadan değiştiği için, onun, yine Newton'un düşündüğü gibi bir "ilk hareket sağlayıcı"ye ihtiyacı yoktur. Hareket, dönüşme niteliğini bünyesinde barındırır. Evren, kendi öz değişmesidir. Canlı madde de, aynı şekilde, kesintisiz bir evrim sürecine tabidir. Yaşamın en ilkel dönemlerinden bu yana, biri ve hayvan türleri oluşmuşlardır. Bugün artık yüzyıllar boyunca din tarafından yayılan şu efsaneye değer vermek olası değildir: "Tanrı, kesin olarak değişmez türler yarattı." "Darwin sayesinde (19. yüzyıl), bilim bizlere, canlı türlerinin hayret ettirecek kadar çeşilti oluşunun, çok basit bir kaç varlıktan, tek hücreli canlılardan geliştiğini gösterdi. (her birki ve hayvan organizmasının, çoğalma ve farklılaşma yoluyla geliştikleri birim olarak hücrenin bulunuşu); bu tohumların kendileri de bir şekilsiz albüminden çıkmışlardır. Türler, kendi aralarındaki ve çevre arasındaki karşılıklı etkileşimlerinin bir sonucu olarak, kendilerini dönüştürmüşlerdir. Bu dönüşme sürekli devam etmektedir.<br />
"İlk hayvanlardan da, farklılaşmayla, hayvanların sayısız sınıflar, takımları, familyaları, cinsleri ve türleri; en sonunda da sinir sisteminin gelişmesiyle, omurgalı hayvanlar ve yine en sonunda omurgalılar arasında doğanın düşünen omurgalısı, yani insan gelişti." Demek ki, tüm doğa -fizik, evren, canlı doğa- hareket halindedir.<br />
Hareket, maddenin varoluş biçimidir. Hiçbir zaman, hiçbir yerde, hareketsiz madde olmamıştır, olamaz. Evrende hareket, her gök cisminin üzerinde daha küçük kütlelerin mekanik hareketi; ısı, elektrik ya da manyetik akım biçiminde moleküler titreşim; kimyasal dağılma ve bileşim; organik yaşam: evrendeki her madde atomu, her belirli anda, bu hareket biçimlerinden herhangi birine, ya da birçoğuna birden katılır.<br />
"Dünyanın sürekli olarak hareket halinde olduğu ve geliştiği doğru ise, eskinin yokolup yeninin doğmasının, gelişmesinin bir yasası olduğu doğru ise, artık 'değişmez' toplum düzenleri, (özel mülkiyet ve sömürü gibi) olmayacağı; köylülerin toprak sahibine, işçilerin kapitaliste bağımlılığı gibi 'sonsuz düşünceler' olmayacağı açıktır. "Bu nedenle, kapitalist düzen, nasıl feodal düzenin yerini aldı ise, sosyalist düzen de kapitalist düzenin yerini alacaktır."<br />
"Lenin'in büyüklüğünü, öncelikle, Sovyet Cumhuriyetleri'ni kurarak, dünyanın ezilen halklarının, kurtuluş umudunun kaybolmadığını, büyük toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin egemenliğinin sonsuz olmadığını, emeğin iktidarının, emekçilerin bizzat kendi çabalarıyla kurulabileceğini, ve bu yönetimi gökte değil yeryüzünde kurmak gerektiğini fiili olarak göstermiş olmasındandır. O, böylece bütün dünya işçilerinin ve köylülerinin yüreklerini kurtuluş umuduyla coşturdu. Bu, Lenin adının, ezilen kitleler için sevgili adı haline gelmesini açıklar.<br />
Nasıl bir ilk günah yoksa, sonsuz insan da yoktur. Bugün, kapitalizme karşı mücadele edenlerin tamamı, bu mücadele yoluyla kendi öz bilinçlerini de dönüştürürler. İnsanlı dışı bir rejime karşı savaşanlar, verdikleri mücadele ölçüsünde insanlaşırlar. Her gerçek gibi, insan gerçeği de diyalektiktir. Hayvanlar aleminden çıktıktan sonra insan, doğaya karşı bin yıllık bir savaş içinde yükselmiştir.<br />
Tohum ne kadar zayıf olursa olsun, yine de yaşamı bünyesinde taşır. Toplum bu yaşamı bütün yöntemlere başvurarak korumalıdır: onun uğruna hiçbir çaba, boşa gitmemiştir.<br />
Gerçekte unutulmaması gereken nokta şudur: nitel değişiklik (sıvı halinde suyun su buharı oluşu) bir raslantı sonucu değildir. Zorunlu olarak, nicel değişiklik, ısının derece derece artmasının sonucunda oluşur. Sıcaklık belirli bir dereceye (100 dereceye) vardığında ise, normal atmosfer basıncı koşullarında su kaynar. Eğer atmosfer basıncı değişirse, o zaman, her şey birbirine bağlı olduğuna göre (diyalektiğin birinci ilkesi), kaynama noktası da değişir; ama belirli bir cisim için ve belirli bir atmosfer basıncı altında kaynama noktası, her zaman aynı olacaktır. Bu, nitel değişikliğin bir yanılgı olmadığını gösterir; nitel değişiklik, doğal bir yasaya uyan, nesnel, maddi bir olaydır. Bilim, belirli bir nitel değişikliğin oluşumunda gereken nicel değişikliklerin neler olduklarını arar.<br />
"Diyalektik, sıradan olan, her hangi bir önemi göze çarpmayan, yavaş değişmelerden, göze çarpan, kökten değişmelere, nitel değişmelere geçen, nitel değişmelerin kademeli olmadığı, ama hızlı oldukları, bir durumdan öteki duruma sıçramalarla geçerek gerçekleştikleri bir gelişme olarak ele alır; bu değişmeler, zorunludurlar; farkına varılmayan ve dereceli, hissedilmeyen ve nicel değişmelerin birikiminin sonucudurlar." Bu tanımlamanın bazı yönlerini açalım; Nitel değişikliğin bir durum değişikliği olduğunu bir önceki pragrafta söyledik; sıvı durumundaki su, su buharı durumuna geliyor: ya da sıvı su, katı su (buz) oluyor. Yumurta, civciv oluyor. Gonca, çiçek haline geliyor. Canlı varlık ölüyor, ceset oluyor.<br />
Stalin, "Sekiz-on yıllık bir sürede, ülkemiz tarımında, burjuva düzenden, bireysel köylü işletmeciliği üzerinden, sosyalist kolhoz düzenine geçişi başardık. Bu, köyde eski burjuva ekonomik düzeni tasfiye edip, yeni, sosyalist bir düzen yaratan bir devrim olmuştur. Bu köklü dönüşüm, patlama yoluyla yapılmadı, yani varolan iktidarın devrilmesi ile ve yeni bir iktidarın yaratılması ile değil, eski kırsal burjuva düzenden yeni bir düzene geçişle yapılmıştır. Bu devrim ancak bu şekilde yapılabildi, çünkü bu, yukardan yapılan bir devrimdi, çünkü bu köklü dönüşüm, varolan iktidarın girişimi üzerinde ve köylülüğün kitlesel desteği ile başarıldı." Ancak bu, sosyalizmden komünizme geçiş de bir nitel değişmedir, ama bunalımsız gerçekleşen bir nitel değişmedir, çünkü, sosyalist düzende marksist bilimle donanmış insanlar, kendi tarihlerinin efendileridir, çünkü sosyalist toplum birbiriyle uzlaşmaz karşıt sınıflardan oluşmaz.<br />
Bir litre su alalım. Bu hacmi iki eşit parçaya bölelim; bölme, cisminin yapısını hiçbir şekilde değiştirmez; yarım litre su yine sudur. bu şekilde bölmeye devam edebiliriz ve her seferinde daha küçük parçalar elde ederiz: Bir yüksük dolusu su, bir toplu iğne başı kadar su... ama su, hep sudur. Hiçbir nitel değişim yoktur. Ama bir an gelir, su molekülüne varırız. Su molekülü, iki hidrojen atomu ile bir oksijen atomu taşır. Bölmeye devam edebiliriz, su molekülünü parçalarına ayırabilir miyiz? Evet, uygun bir yöntemle bu yapılabilir. O zaman elde ettiğimiz şey artık su değildir, hidrojen ve oksijendir. Bir molekül, suyun bölünmesi ile elde edilen hidrojen ve oksijen, artık, suyun özelliklerine sahip değildirler. Oksijen alevi besler, su ise yangın söndürür.<br />
Gerçekte ise, canlı doğanın gelişmesi, nitel değişikliklere dönüşen bir nicel değişiklikler birikimi ile açıklanır. İşte bu nedenle Engels şöyle yazıyordu: "Tek bir hücrenin oluşumunu bile, yapıdan yoksun canlı protein yerine ölü madde ile açıklamaya kalkmak, birazcık kokmuş su ile, doğanın, binlerce yılda yarattığı şeyi 24 saatte yapmaya zorlanabileceğini sanmak saçmalıktır"<br />
Aynı şekilde, yumurtadan hareketle nitel bakımdan birbirinden farklı, her birinin özel bir görevi olan bir çok organ oluşur: canlı varlığın büyümesi, hücrelerin basit çoğalması değildir, sayısız nitel değişikliklerden geçen bir süreçtir.<br />
Marksist felsefeyi, diyalektik materyalizmi inceliyorum. Bu, ancak, aynı zamanda, hem bilgisizliğimin bilincinde isem, ve hem de bu bilgisizliğimi yenmek ve bilgiyi elde etmek iradesine sahipsem olanaklıdır. İncelemenin devindiricisi, incelemedeki ilerlemenin mutlak koşulu, benim bilgisizliğim ile onu yenme iradem arasındaki savaşımdır, bu benim bilgisizliğim konusundaki bilincim ve bu bilgisizlikten kurtulmaktaki iradem arasındaki çelişkidir. Bu zıtların mücadelesidir; bu çelişki, inceleme alanımın dışında yer almaz. Eğer ben ilerleme gösteriyorsam, bu, bu çelişkinin durmadan kendisini ortaya koyması ölçüsündedir. İncelemenin ilerlemesini belirleyen kazançların her biri, bu çelişkinin çözülmesidir (bugün, dün bilmediğimi biliyorum); ama her bir çözülmenin arkasından, bildiğimle bilmediğimin bilincinde olduğum arasında yeni bir çelişki vardır ve buradan incelememde yeni bir çaba, yeni bir çözülme ve yeni bir ilerleme oluşudur. Her şeyi bildiğimi zannedenler, hiçbir zaman ilerleyemeyecektir, çünkü bilgisizliğini gidermeye, yenmeye çalışmayacaktır. Bu hareketin ilkesi,, incelemedir, daha az bir bilgiden, daha daha büyük bir bilgiye kademeli geçişin motor gücüdür. Zıtların savaşı, (bir yandan) benim bilgisizliğim ile (öte yandan) bilgisizliğimi yenmek iradem arasındaki savaştır.<br />
"Diyalektik, metafiziğin aksine, doğadaki nesnelerin ve olayların iç çelişkiler içerdikleri, çünkü hepsinin olumlu ve olumsuz yanlışları, bir geçmişleri ve bir gelecekleri olduğu, hepsinin yokolup giden ya da gelişen öğeler taşıdıkları görüşünden hareket eder; zıtların mücadelesi, eski ile yeni, ölen ile doğan, yitip giden ile gelişen arasındaki savaş, işte bu, gelişme sürecinin, nicel değişmelerin nitel değişmelere çevrilmesindeki içeriktir." Gelişmenin ilkesi olarak çelişkinin incelenmesi, şu başlıca nitelikleri ortaya çıkarmamıza olanak sağlar: çelişki içtedir; çelişki yenileşmeyi sağlayandır; zıtların birliği söz konusudur.<br />
Her gerçek, harekettir, bunu gördük. O halde, her hareket, bir çelişkinin, bir zıtlar savaşının ürünüdür. Bu çelişki, bu savaş içtedir, yani ele alınan hareketin dışında değildir, onun esasını oluşturur.<br />
Biraz düşünme gösterir ki, gerçekte de, dünyada her hangi bir çelişki olmasaydı, dünya değişmeyecekti. Eğer bir tahıl tanesi sadece bir tane olsaydı, sonsuza dek hep tahıl tanesi olarak kalacaktı; ama, o, mademki bir bitki olacaktır, değişim gücünü kendinde taşır. Bitki taneden çıkar, ve onun aniden ortaya çıkması, tanenin ortadan kaybolmasını içerir. Bu, her gerçek için böyledir; eğer gerçek değişiyorsa, o , özünde, aynı zamanda hem kendisi ve hem de kendisinden başka bir şeydir. Yaşam, çiçeklerini ve meyvelerini verdikten sonra neden ölüme yönelir? Çünkü yaşam, sadece yaşam değildir. Yaşam ölüme dönüşür, çünkü yaşam bir iç çelişki taşır, çünkü yaşam ölüme karşı verilen gündelik savaşdır (her an bir kısım hücreler ölür, başka hücreler onların yerini alır, ta ki ölüm onlara da üstün gelinceye kadar)..<br />
Çelişki, her değişmenin içinde vardır.<br />
Lenin; "Gelişme, zıtların 'savaşı'dır"<br />
Suyun gerçek buz, gerek su buharı halinde dönüşümünü yeniden ele alacak olursak, böyle bir değişmenin de bir iç çelişkinin varlığıyla açıklandığını saptarız: bir yandan, su moleküllerinin yapışma kuvvetleri ile, öte yandan, her moleküle özgü hareket (molekülleri dağılmaya sevk eden kinetik enerji) arasındaki çelişki; yapışma kuvvetleri ile dağılma kuvvetleri arasındaki çelişki. Elbette, suyu yalnız sıvı haliyle, yani 0 derece ile 100 derece arasında ele almakla yetinilirse, bu savaşı göremeyiz, her şey dingin ve durgun gibidir. Görünen, sıvı durumun kalımlılığıdır. Görünen görüntü derin gerçeği, özü, yani yapışma kuvvetleri ile dağılma kuvvetleri arasındaki savaşı gizler. Bu iç çelişki, işte sıvı durumun gerçek içeriği. İşte bu çelişki, sıvı suyun birdenbire katı su ya da su buharı halinde dönüşmesini açıklar. Yeni bir duruma nitel geçiş, ancak karşıt kuvvetlerden birinin öteki üzerinde zafer kazanmasıyla olanaklıdır. Sıvı durumundan katı duruma geçişte yapışma kuvvetlerinin zaferi, sıvı durumundan gaz durumuna geçişte dağılma kuvvetlerinin zaferi söz konusudur. Bu zafer, karşıt kuvvetleri yok etmeyen, ama onların bir bakıma "görüntüsünü" değiştiren bir zaferdir: katı durumda olumsuz (ya da ikincil) görüntü, moleküllerin hareketidir; gaz durumunda olumsuz (ya da ikincil) görüntü, yapışmaya doğru olan eğilimdir.<br />
Bu, dış koşullar, çevre koşullar hiçbir rol oynamaz demek midir? Hayır. Diyalektiğin birinci yasasının (her şey birbirine bağlıdır) incelenmesi, bir gerçeği, hiçbir zaman kendisini kuşatan koşullardan ayırmama gerektiğini bize göstermişti. Su olayında, durum değişikliği için gerekli olan bir dış koşul vardır: bu, ısının yükselmesi ya da azalmasıdır. Sıcaklığın yükselmesi, moleküllerin kinetik enerjisinin artmasına, yani onların hızının artmasını mümkün kılar. Soğumanın ise, ters etkisi vardır. Ama unutmamak gerekir ki, eğer ele aldığımız nesne içinde (bu durumda: su) iç çelişkiler olmasaydı -daha yukarıda da gördüğünüz gibi- dış koşulların etkisi bir sonuç oluşturmayacaktır.<br />
Diyalektik ise tam tersine, toplumsal gelişmenin karşısına çıkan sorunların çözümü için, bir iç çelişki, bu toplumu oluşturan uzlaşmaz karşıt sınıflar arasında çelişki varolduğu sürece, devrimci çıkış yolunun kaçınılmaz olduğunu bilimsel olarak gösterir. Devrim, çeşitli aşamalardan geçen bu çelişkinin ürünüdür; devrim ne tanrıdan, ne de şeytandan gelir.<br />
Çelişkinin iç karakterini saptamak yeterli değildir. Bu çelişkinin, eski ile yeni arasında savaş olduğunu da görmek gerekir. Yeni, eskinin bağrında doğar; eskiye karşı büyür. Çelişki, yeninin kesin olarak eskiye üstün geldiği zaman çözülür. O zaman iç çelişkilerin yenileştirici niteliği, verimliliği ortaya çıkar. Gelecek, geçmişe karşı savaşımda hazırlanır. Savaş olmadan zafer yoktur.<br />
Devrimci güçleri savaşımdan döndürmek sosyal demokrasinin temel görevidir; sosyal-demokrasi devrimci güçleri savaşımdan döndürecek bozmaya, yozlaştırmaya çalışır.<br />
Proletarya, sömürülen sınıf olarak ortadan kalkınca, burjuvazi de sömürücü sınıf olarak ortadan kalkar<br />
Burjuvazinin kuvvet kazanması, onun karşıtının, proletaryanın zayıflaması demektir. proletaryanın her kuvvetlenişi de karşıtının, burjuvazinin zayıflamasıdır. Aynı şekilde, sosyalist ideolojinin her güçsüzlüğü burjuva ideolojinin bir ilerlemesidir ve aksine. ... O halde, onun zayıflayacağını sanmak yanılgıdır; bu durumda asıl kuvvetlenen burjuvazidir, zayıflayan da proletarya. Onun için Marx, eğer işçi sınıfı, durumu iyileştirmek için bütün fırsatları yakalamasaydı "ezilmiş, artık hiçbir umudu kalmamış, ömür boyu açlık çeken sefil yaratıklar yığının başka bir şey olamazdı."<br />
Her değişikliğin motor gücü olan çelişki, evrenseldir.<br />
Bundan önceki dersimizde su örneğini verdik: suyun sıvı durumundan gaz durumuna, sıvı durumundan katı durumuna nitel dönüşümünü açıklayan, zıtların savaşıdır. Gerçekte, bütün doğal süreçler zıtların savaşını içerirler. Daha, hareketin en basit biçimi olan bir yerden bir yere geçiş, yer değiştirme, çelişki ile açıklanır.<br />
Doğada hareketin temel biçimi, çekme ile itme arasındaki savaşıdır. Bu iki karşıtın, yani çekme ve itmenin birliği ve savaşı, ister en uzak galaksiler, yıldızlar ya da güneş sistemi -katı kitleler, sıvı damlalar, ya da gaz kümeleri- ister moleküller, atomlar ya da onların çekirdekleri sözkonusu olsun, bütün maddi kitlelerin, kümelerin oluşumunu, evrimini, devamlılığını, durum değerlendirmesini ve parçalanıp yokolmasını belirler.<br />
Belirli bir türü, bitki ya da hayvan türünü ele alalım. Bu türü oluşturan bireylerin her biri, sırası gelince, kaçınılmaz olarak, ölür. Bununla birlikte tür, varlığını sürdürür ve çoğalır. Birey ölçüsünde üstüne gelen yaşamdır. Yaşam canlı olmayan üzerinde bir kazanç, bir başarı olduğuna göre; bir bireyin ölümü ve ayrışıp dağılması bir gerilem, geri çekilme, üsttekinden alttakine, yeniden eskiye doğru bir dönüştür diyebiliriz. Buna karşılık, türün genel gelişmesi, yeninin eski üzerinde başarısı, alttakinden üsttekine doğru bir ilerlemedir. Şu halde yaşam ve ölüm, sonsuz bir şekilde kendini sergileyen ve çözülen bir çelişkinin iki yönüdür. Doğa, böylece, dönüşür, her zaman aynı şekilde ve her zaman yeni.<br />
Şüphesiz, son derece küçük bir arsenik dozu ile organizmamız arasında çelişki vardır; ama eğer vücudun emdiği arsenik dozu çok yetrsiz kalırsa, çelişki, uzlaşmaz karşılığa varamayacaktır. Dozu artırınız, işte o zaman uzlaşmaz karşıtlıktır: yani şiddetli, organizma için ölümcül olan karşıtlığa varan çelişki. Aynı şekilde, kapitalist toplumun bağrında da, her zaman, birarada bulunan karşıtların savaşı vardır: burjuvazi-proletarya savaşı.<br />
Örneğin kapitalist toplumun baş çelişkisi nedir? Proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişkidir. Kapitalizm varoldukça bu çelişki de vardır; ve proletaryanın zaferi kapitalizmin ölüm saatini çalar.<br />
Kaçınılmaz bir şekilde çeşitli kapitalist ülkeler birbirinin amansız rakipleridirler. Amerikan kapitalizminin diğeri kapitalist ülkeler arasındaki üstünlüğünün, kapitalizmin içinde ve ondan ayrılmaz şekilde mevcut olan çelişkilere bir son vereceğini sanmak bir yanılgıdır.<br />
Teorik olarak kötü donanmış bir devrimci parti, çelişkilerin karşılıklı hareketini anlayamayacak ve önceden göremeyecektir. O, ancak olayların kuyruğuna takılacaktır.<br />
Komünist Parti Manifastosu'nda Marx, Proudhon'u, tutucu sosyalizm ya da burjuva sosyalizmi kategorisi içinde sınıflandırır. "Sosyalist burjuva, modern toplumsal koşulların bütün üstünlüklerini istiyor, ama buradan gerekli olarak çıkan savaşlar ve tehlikeler olmadan. Bunlar mevcut toplumu istiyorlar, yeter ki, devrimci ve çözücü öğeleri çıkartılmış olsun. Proletaryasız burjuvazi istiyorlar. Bu da sosyalizmi yüreğinden yaralar." (Marx, Engels, Komünist Manifesto)<br />
Gerçekte Proudhon, zıtların birliğini, iyi yan ile kötü yanın birliği olarak değerlendirir. İyi yanı koruyarak kötü yanı atmak ister. Bu, çelişkinin içte olma niteliğini reddetmektir: burjuvazi-proletarya çelişkisi, kapitalist toplumun gerçek öğesidir, ve kapitalist sömürü ancak bu çelişkiyle birlikte ortadan kalkar. Temelden birbirine karşıt olan sınıfların çıkarlarının uzlaşması ütopyadır.<br />
Marx, Proudhon'u şöle nitelendiriyor: "Bilim adamı olarak, burjuvaların ve proleterlerin üstünden süzülerek uçmayı arzular; oysa sermayeyle emek, sadece ekonomi politikle komünizm arasında ileri geri yalpalayan küçük-burjuvadır." (Karl Marx, Felsefenin Sefaleti)<br />
Böylelikle burjuvazi karşısında teslimiyeti haklı gösteriyorlar. Böylece, Blum'un deyişiyle, "kapitalizmin sadık temsilcileri" gibi davranıyorlar. Teslim olmak, proletaryayı burjuvaziye teslim etmek, işte onların sözde "iki cephe üzerinde savaş"larının sözde "üçüncü güç"lerinin gerçek anlamı. Sosyal-demokrasi baştan aşağı oportünizmdir; proletarya, eğer sınıf düşmanını yemek istiyorsa, onunla kıyasıya savaşmalıdır.<br />
Marx, Engels, Lenin ve Stalin'in bilimsel sosyalizmi tek devrimci olandır, çünkü, zıtların savaşımını, gerçeğin temel yasası olarak birinci plana alır. Onun için de devrimci proletaryanın "karşıtı" gerici burjuvaziye karşı ve diyalektiği reddederek savaşın tam orta yerinde proletaryayı savaştan alıkoymak için çelişkileri maskelemeye çabalayan sosyal-demokrasi liderlerine karşı amansız bir savaş yürütür.<br />
Henüz imcelediğimiz diyalektiği, gerçek alemden -doğa ve toplumdan- ayıracak olursak, hiçbir anlam taşımaz.<br />
Materyalizm sözcüğünün öz anlamı, doğru anlamı, onun felsefi anlamıdır. Bu anlamda materyalizm, bir dünya anlayışıdır, yani belli ilkelerden hareket ederek doğa olgularını ve bunun doğal sonucu olarak toplumsal yaşamın olgularını anlama ve yorumlama tarzıdır. Bu "dünya görüşü", her durumda ve koşulda uygulanan çeşitli bilimlerin temelidir. Her çeşit bilimsel çalışmalara sağlam bir temel, kısaca teori denen şeyi sağlayarak, evrenin genel bir açıklamasını oluşturur.<br />
Herkes bilir ki, gerçekten de, gerçekte görebildiğimiz, dokunabildiğimiz, ölçebildiğimiz ve maddi denilen şeyler vardır. Öte yandan fikirlerimiz, duygularımız, isteklerimiz, anılarımız vb. gibi, ne görebildiğimiz, ne dokunabildiğimiz ve ne de ölçebildiğimiz, ama diğerilerden daha az varolmayan şeyler de vardır: bunların maddi olmadıklarını anlamak için bunların düşünsel (ideal) oldukları söylenir. Böylece varolan her şeyi, iki alana paylaştırıyoruz: maddi (materiel) ya da düşünsel (ideal). Daha diyalektik bir biçimde de söylenebilir, ve gerçek, bir maddi yön ve bir de düşüncel yön sunar denebilir.<br />
İdeal üstüne söylenen şatafatlı sözleri, emekçilere kabul ettirdiği sömürünün üstüne örtmeye çalıştığı asma yapraklarından başka bir şey olmayan "idealist" burjuvaziyi, Engels, bütün çıplaklığıyla ortaya koyar: "Kısır anlayışta olan darkafalı burjuva, idealizm sözcüğünden ise, başkaları önünde göklere çıkardığı, ama kendisi, ancak her zamanki "materyalist" aşırılıklarının gerekli sonucu olan sıkıntı dönemlerini ya da bunalımlar atlatması sözkonusu olduğu sürece, inandığı erdeme, insanlığa ve genellikle 'daha iyi bir dünya'ya imanı anlar ve durmadan pek sevdiği şu nakaratı yineler: 'İnsan dediğin de nedir?.. Yarı-hayvan yarı-melek!"<br />
Şimdilik, materyalizm ile idealizm kesin olarak birbirleriyle bağdaşmadıklarına, biri diğerini uzaklaştırdığına, ve yalnız bir tek doğru yanıt olabileceğine göre, bir çelişki karşısında olduğumuzu tesbitle yetinelim. İdealizm ile materyalizm bir birlik oluştururlar, iki karşıt gibi ayrılmaz bir şekilde birbirlerine bağlıdırlar. Materyalizmin her ilerlemesi, idealizme indirilmiş bir darbedir. Ve aksine, materyalizmden her uzaklaşma, idealizmin bir ilerlemesidir. Bu karşıtların birliği, materyalizm ile idealizm arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğu, idealizm ile materyalizm arasında hiçbir sentez, hiçbir uzlaşma olamayacağı anlamına gelir.<br />
Marx'ın diyalektik materyalizmin, materyalizm ile idealizm arasındaki eski çatışmayı artık günün konusu olmaktan çıkardığını yazdığı doğrudur. O, bununla, diyalektik materyalizmin bu bin yıllık tartışmayı kesin olarak materyalizmin lehine sonuçlandırma fırsatı sağladığını, çünkü materyalizmin gerçekten geliştiğini ve idealizmi onulmaz bir yenilgiye uğrattığını söylemek istiyordu. Şu halde, demek ki, diyalektik okurken gördüğümüz gibi "uzlaşma"yla, "sentez"le değil, idealizme karşı savaşla bu çelişki çözülebilir.<br />
Biryıldırım tehlikesi, iki şekilde uzaklaştırılmaya çalışılır. Ya paratoner kurularak, ya da tanrıya yakarıp, mum yakarak. Birinci yöntem, yıldırımın belirli maddi nedenleri olan maddi bir olay olduğu ve bunun sonuçlarından da, bilimsel bilginin ve tekniğin bize sağladığı yollarla sakınılabileceği fikrinden hareket eder. İkinci yöntem, yıldırımın her şeyden önce doğaüstü bir nedeni olan, tanrısal öfkenin ve tanrı kudretinin bir işareti olduğu ve bundan ötürü de mum yakma ve dua gibi sihirli, büyülü çarelere başvurarak insan ruhunun tanrının ruhu üzerindeki etkisinin savuşturulmaya çalışılması fikrinden hareket eder. Böylece gördüğümüz gibi, olayların nedenlerini anlayış tarzı, kaçınılmaz olarak, farklı pratik yollarla, birinci durumda materyalist ikinci durumda idealist yollara götürür ve doğal olarak pratik sonuçlar da farklı olur.<br />
Toplumsal yaşamın olayları sözkonusu olduğu zaman da, bu engelleme daha az gerçek değildir. Rabelais, Picrochole'un Savaşı bölümünde, iki tutumun sanatsal bir tablosunu bıraktı. Saldırgan Picrochole, yağma etmeye niyetlendiği manastıra saldırdığında, keşişlerin çoğu mihrap dairesine kapanıyor ve ruhlarını tanrıya emanet ediyorlar; yalnız Jean des Entommeurs birader eline geçirdiği sağlam bir sopayla, o zamana kadar meyve bahçelerini tahrip etmiş olan Picrochole'un paralı askerlerine kıyasıya vurarak onları hep dışarı ediyor; böylece, bir saldırgandan kurtulmak için ona karşı koymanın dua etmekten daha çok işe yaradığını gösteriyordu.<br />
İdealizmin en eski biçimi, doğa olaylarını maddi olmayan güçlerin etkisiyle açıklamak ve doğayı "ruhlar" tarafından canlandırılmış olarak kabul etmekten ibarettiri. Öyle görünüyor ki, idealizmin bu fu formayla savaşmak çok zor olmasa gerekir. Üretimin, tekniğin ve bilimin ilerlemesi sonuç olarak bu çeşit açıklamaları gittikçe, yavaş yavaş ortadan kaldırmıştır. Çok önceleri de, gelişmiş halklar, ateş, su ve hava cinlerini, ancak sihirle, büyüyle açıklayan gizemli güçleri doğadan kaldırıp atmışlardır ve peri ve cin masallar ancak küçük çocuklara anlatılar masallar haline gelmiştir.<br />
Nesnel idealizm, bazı çağlarda, mantığa uygun bir çekirdeği olan büyük felsefeler doğurabildiyse de, cançekişen burjuvazinin her çareye başvurarak kitlelerin dikkatini dünyanın materyalist açıklamasından çevirmeye gerek duyduğu çağımızda -emperyalizm çağında- idealizm, açıkça, akla-aykırı, gerici bir durum alır.<br />
Örneğin Freud, insanı ve toplumsal yaşamın olaylarını, insanda maddi olmayan bir kuvvetin "bilinçaltı" dediği gizemli bir kuvvetin gizli "eğilimleri"nin varlığıyla açıklar. İyi niyetli insanların saflıklarını kötüye kullanma kararında olan şarlatanlar için güzel bir nimet. Bilinçaltı, gerçekte, canlıcılığın, dünyada maddi olmayan güçlerin varlığına inancın en son şeklidir.<br />
"Dünyayı, 'mutlak fikir'in, 'evrensel tin'in, 'bilinç'in cisimleşmesi olarak düşünen idealizme karşılık, Marx'ın felsefi materyalizmi, dünyanın, doğası gereği, maddi olduğu; evrenin sayısız olaylarının hareket halindeki maddenin başka başka olguları oldukları; diyalektik yöntemin ortaya koyduğu gibi, olayların bağıntılarının ve birbirlerini karşılıklı koşullandırmalarının, hareket halindeki maddenin gelişmesinin gerekli yasaları oldukları; dünyanın, hareket halindeki maddenin yasalarına göre geliştiği ve hiçbir 'evrensel tin'e ihtiyacı olmadığı ilkesinden hareket eder." (Stalin, Diyalektik Materyalizm ve Tarihi Materyalizm, s 10)<br />
Stalin evrenin çeşitli olaylarının, ne olurlarsa olsunlar, ruhların ya da maddi olmayan "güçler"in müdahalesinden ileri gelmediklerini, ama hareket halindeki maddenin çeşitli yönleri olduklarının önemle altını çizer.<br />
Materyalizme göre, hareket, maddenin temel özelliğidir, madde harekettir.<br />
Fakat burada, tarihsel bir olguyu hesaba katmak gerekir: basit yer değişmenin ya da bir yerden bir yere gitmenin yasalar bilimsel olarak ancak yeni tanınıyordu. Maddenin diğer hareket biçimleri henüz yasalarını açığa vurmamışlardı: kimya, termodinamik, biyoloji yoktu. Ya da daha çok bilimlerin inceledikleri bütün olaylar, mekanik nedenlerle açıklanmaya çalışılıyordu. Maddenin hareketinin çeşitli biçimlerinin karekterislik niteliği bilinmediği için, yanlış yolda yürünüyordu. Bu çağın materyalizmine verilen mekanist materyalizm adı da bundan ileri gelir. Engels, bunun, marksizm-öncesi materyalizmin başlıca kısır noktalarından biri olduğunu söyler.<br />
Sadece diyalektik materyalizm, maddenin hareketinin karakteristik biçimlerinin sözkonusu olduğunu göstererek, maddenin yalnız mekanik harekete değil, gerçek değişikliklere ve nitel dönüşümlere yetenekli olduğunu, son olarak maddenin, şeylerin kendi bağrındaki çelişkilerin varlığında yatan bir iç dinamizme, bir etkinliğe, bir yaratıcı güce sahip olduğunu göstererek bu olaylara doyurucu bir açıklama getirebildi.<br />
Doğanın diyalektiğini net olarak izah eden, mekanist materyalizmin kesin olarak aşılmasını ve diyalektik materyalizmin kurulmasını sağlayan, üç büyük bilimsel buluş olmuştur;<br />
a) nitel değişiklik fikrini yaratan ve çeşitli fizik "kuvvetleri"i, maddenin hareketinin yönleri olarak ortaya koyan enerjinin dönüşümünün bulunması;<br />
b) canlı organizma yapısının sırrını açıklayan, kimyasaldan biyolojik olana geçişin kavranılmasına ve canlı varlığın gelişmesinin anlaşılmasına olanak sağlayan canlı hücrenin bulunuşu;<br />
c) çeşitli türler arasındaki metafizik engeli, insanla doğanın geri kalan bölümü arasındaki engeli yıkan, canlı türlerin evriminin bulunması ve insan toplumları da içinde olmak üzere, bütün evreni, doğal tarih süreci olarak, tarihsel bir gelişmeye bağlanmış madde olarak ortaya koyan, genel olarak evrim teorisinin bulunması.<br />
<br />
Diyalektik materyalizm, yaşam gibi, düşünce gibi olayların kendilerine özgü niteliklerinden hiçbir şeyi kaybettirmeden, hiçbir "yaşamsal" ya da "ruhsal ilkenin" yardımına başvurmaksızın doğal açıklamasını gerçekten yapabilecek güçtedir. Bu açıklamanın ayrıntısını nerede aramalı? Bunu yanıtlamak elbette ki, bilime; ileri doğru gidişi diyalektik materyalizmin ilkeleriyle aydınlanan bilime, Miçurin ve Lisenko'nun, Olga, Lepeşinskaya'nın, Seçenov'un, Pavlov'un ve onların öğrettiklerinin bilimine düşer.<br />
<br />
Diyalektik materyalizm, bilimin gücüne güvenir. İdealizm ise, aksine, sanki her şeye göre hazırlanmış bir yanı olması gerekmiş gibi, güçsüzlüğünü ilan etmekte acele eder. Yalnız ahmaklar, bilimin henüz önünde duran sorulara acele bir yanıt isteyebilirler. Bilimin maymuncuk yanıtı yoktur. İdealizmin ise böyle bir yanıtı vardır: bu "Ruh"tur; ama, bu, bilgisizliği örten bir sözcüktür. "Ruh", tanımlamaya göre, belli bir anda maddenin bilinen özelliklerinden hiçbirine sahip olmadığı için, maddenin henüz bilinmeyen özelliklerinden hiçbirine sahip olamadığı için, maddenin henüz bilinmeyen özelliklerinden ileri gelen her şeyi "açıklamaya" olanak verir. İdealist, kısaca, bilmediğimi ruha malederim, der.<br />
<br />
Materyalizmi, ikibin yıldan beri (!) evrim göstermemekle ve hep aynı şeyi yinelemekle suçlayan idealist ("yaklaşımın" değerini değerlendirme olanağına sahibiz"), madde hakkında donmuş, kalıplaşmış, dogmadik bir fikre sahiptir. Her ne zaman ki bilim, maddenin evrensel hareketinin yeni bir yönünü bulur ve böyle idealistçe "açıklama"ya kalan alanı daraltır, idealist, "madde"nin yokolduğunu, uçtuğunu vb. bildirmeye dikkat ve özen gösterir Yok olan, sönüp giden, onun, madde hakkında sahip olduğu dar, mekanist ve metafizik fikridir, başka bir şey değil. Maddenin, belli bir anda bilgilerimizin durumunu belirten, gittikçe daha derin ve gittikçe daha zengin olarak ardarda gelen bilimsel kavramları ile bilimsel araştırmalara sağlam teorik temel ödevi gören felsefi madde kavramını birbirine karıştırmamak gerekir.<br />
<br />
"Materyalizm, diyordu Engels, her yeni büyük buluşla yeni bir görünüm almak zorundadır." Bu noktayı, bir sonuca bağlayarak, Engels'le birlikte, "hareketin, maddenin varoluş tarzı olduğunu", canlılık, özgüç (iç dinamiğinin) kaynağının, maddenin kendi içinde bulunduğunu söyleyelim. "Materyalist doğa anlayışının, doğanın, kendisini bize sunduğu gibi, yabancı bir katma olmadan, basitçe kavranılmasından başka bir anlama gelmediği doğrudur..." (Friedrich Engels)<br />
<br />
Örneğin, kar kristallerinin (ya da kristalleşebilen herhangi bir cismin kristallerinin) her zaman belirlenmiş geomtrik bir biçim almasını nasıl açıklamalı? Nasıl olur da bir tavuk yumurtası bir civciv, bir ördek yumurtası ise bir ördek palazı verir? İki hayvan biçimi, civciv ve ördek palazı, henüz yumurtaların içinde mevcut değilken yumurtalar, aslında, ancak madde olarak birbirlerinden ayrılırlar, biçim olarak değil. Görülüyor ki, soru geneldir ve biçimleri, coğrafya biçimlerini, kristal biçimlerini, bitkisel biçimleri, hayvansal biçimleri ve hatta gramer biçimlerini ve hareket biçimlerini ve "içgüdü" denen hayvanların davranışlarını da unutmadan bütün biçimleri inceledikleri için, bu soru, "morfoloji" denilen bilimin bütün bölümlerinden sorulur.<br />
Bu sorulara diyalektik materyalizmin yanıtı farklıdır (mekanist materyalizm ise bir yanıt verme yeteneğinde değildir ve alanı finaliteye boş bırakır). Diyalektik materyalizme göre biçim, güncel içerik ile, yani "olayların karşılıklı bağlantıları ve koşullandırmalarıyla", maddenin güncel durumu ve madde içindeki, maddeyi çevreleyen ortamdan gelen koşullarla ayrılmaz bir şekilde bağlı bulunarak gelişen çelişkilerin durumuyla belirlenir.<br />
Yumurtanın bu kimyasal içeriği, dış koşulların etkisi altında (örneğin ısı ile) ve kendi iç çelişkileri temelinde kendi kendine farklılaşır. Şu halde, son tahlilde, hayvanın bedeninin biçimini belirleyen şey, çeşitli hayvan türlerinin yumurtasının biyo-kimyasal yapısıdır: içeriğin gelişmesi, biçimin gelişmesinden önce gelir. Hiçbir düşüncel ön-oluşma, hiç-bir önceden belirlenmiş "kendinde-biçim" yoktur. Zaten böyle olsaydı, yani biçim önceden belirlenmiş olsaydı, bit türün bütün bireyleri kesin olarak tıpatıp birbirlerinin aynısı olurdu. Diyalektik materyalizme göre, biçim içeriksiz, yani belirlenmiş bir içerik olmadan varolamaz ve karşılık olarak içerik de biçimsiz, belirlenmiş bir biçim olmadan varolmaz.<br />
İçeriğin biçim olmadan varolmayacağını söylemek, hiç de içeriğin biçim tarafından belirlendiği anlamında değildir. Biçimi belirleyen, içeriktir. Bu demektir ki, biçim, önceden varolan, değişmez bir şey değildir, yani değişkendir. İçerikte oluşan değişikliklerin sonucu olarak değişir. Çevre koşullarının değişmesinin etkisiyle önce içerik değişir; biçim, sonradan, içerikteki değişikliğe, içeriğin iç çelişkilerinin gelişmesine uygun olarak değişir. Bundan şu anlam çıkıyor ki, biçim, gelişmeden önce söz konusu değildir, biçim, belli bir gecikmeyle gelişmeyi yansıtır: biçim içerikten sonra gelir.<br />
"Gelişme süreci boyunca, içerik biçimden önce gelir, biçim içeriğin gerisinde kalır. biçim olmaksızın içerik olanaksızdır, ama kastedilen şey, belli bir biçimin, içeriğin gerisinde kalması nedeniyle, bu içeriğe asla tamamen uymaması; ve bunun için yeni içeriğin bir süre kendisini eski biçimle örtmek 'zorunda olması' ve bunun, aralarında bir çatışmaya yolaçmasıdır." (Stalin, Anarşizm mi? Sosyalizm mi?)<br />
<br />
Diyalektik materyalizm, idealist amaç teorisini kökten baltalar, yıkar. Bunu görüyoruz, ama aynı şekilde, çeşitli olayların birbirleri üzerinde etkisini basit bir mekanik tarzda, sağlam, katı cisimlerin değişmez, hareketsiz biçimlerle bir içiçe geçişi biçiminde tasarımlayan mekanist gerekirciliği de reddeder.<br />
<br />
Marksist materyalizm, bilime, üretken bir öğreti durumuna getirir;bilimin bulduğu yasaların, diyalektik yöntemle düzenlediği ilgi ve bağıntıların keyfi ilişkiler olmadığı, hareket halindeki maddenin gerekli yasaları oldukları fikrini getirir.<br />
Materyalist bilim, olayların birbiri ardına gelişini saptamakla yetinen ve durmadan kendi kendilerine yarın güneşin doğup doğmayacağını sorabilen "görgücüler"in ("empiristes") sıkıntı ve korkusunu tanımaz.<br />
Materyalist bilim, belli koşullarda, öngörülen olayın olumlamasının olanaklı olmadığı, çünkü doğanın kendi kendine sadık olmadığı, doğanın bir olduğu fikrinden hareket eder.<br />
Materyalist bilim, bilimin, maddenin nesnel bir özelliğini ifade ettiği belli koşullarda, belli bir gelişme sırasında, belli bir olayın ortaya çıkışının kaçınılmazlığını ifade ettiği fikrinden hareket eder.<br />
<br />
Engels, herhangi bir gezegen üzerinde gerekli koşullar biraraya geldiğinde yaşamın belirlenmesinin kaçınılmazlığını ve türlerin evrimi süreci sırasında, başka bir gezegende ve başka bir zamanda da olsa gerekli koşullar biraraya gelirse, insanın ortaya çıkışının kaçınılmaz olduğunu belirtmiştir.<br />
<br />
İşte, doğal zorunluluklar, evrenin birliğiyle, maddenin yasalarının evrensel oluşuyla ilgili olarak anlaşılması gereken şey budur. Burada şu anlam vardır; doğanın ve toplumun yasaları ne yaratılabilir, ne de yok edilebilir ya da ortadan kaldırılabilir. Doğanın ve toplumun yasaları ancak keşfedilebilir.<br />
"Bu yasaları keşfetmek, onları bilmek ve onlara dayanarak, onları toplumun yararına kullanmak, bazı yasaların yıkıcı etkilerine başka bir yön vermek, etki alanını sınırlamak, kendilerine yol arayan başka yasalara yolaçmak olanaklıdır, ancak, ne varolan yasalar yok edilebilir, ne de yeni ekonomik yasalar oluşturulabilir." ( J. Stalin, ).<br />
<br />
Diyalektik materyalizmin çıkışı, dinin ve tanrıbilimin eleştirisini derinlemesine değiştirdi. Eskiden rasyonalist filozoflar hıristiyan tanrısı üstüne eleştirilerini, böyle bir kavramın sürüklediği sayısız tutarsızlıklara işaret ederek geliştiriyorlardı: bir saf ruh, nasıl maddeyi oluşturabilir? Zamandan, oluştan, değişiklikten bağımsız, hareketsiz bir sonsuzluğun dibinde, değişmez bir varlık, nasıl zamanın bir anında dünyayı yaratabilir? "İyi"liği sınırsız olan bir varlık, nasıl ucubeleri, canavarları, zararlı hayvanları, depremleri ve Apocalypse'in üç kara atlısıyla simgelenen kötülükleri; savaş, kıtlık ve salgınlar yaratabilir? Tanrı her şeye kadirdir, güçlüdür, 2 kere 2'yi 5 ettirmeli ve doğruyu yanlış yapabilmelidir. Öyle değil mi? Eğer bunu yapamıyorsa, o zaman her şeye muktedir olabilir mi? Eğer bunu yapamıyorsa, o zaman her şeye muktedir olabilir mi? ve eğer tanrı, en üstün derecede, tanrısalca eksiksiz ve yetkin ise, adaletsizliği cezalandıramaz mı? Ve adaletsiz olmayabilir mi? vb. vb.<br />
Din, bilgisizlikten doğduğundan, bilimsel açıklamaların yerine imgesel açıklamaları koyduğu ölçüde, büyük bir bölümüyle, gerçeği maskelemeye, olayların nesnel açıklamasını gizlemeye yardım eder ve kendi kuruntularına bağlı dindar adam şu ya da bu biçimde, ilke olarak, şeytan işi saydığı bilime düşmandır. Bu özellik, kendi sömürülerini yığınların gözünden gizlemekte çıkarı olan sömürücü sınıflar tarafından, sonuna kadar kullanılmaktan geri kalmıyordu.<br />
Kendi sınıf baskılarını sonsuzlaştırmak için yığınların edilgenliğine, eylemsizliğine, onların inanışına, yumuşak başlılığına, mutsuzluğun alın yazısı olduğu inancına muhtaçtırlar, ama, aynı zamanda, kitlelerin mutluluk umutlarının diğer dünyaya doğru çevrilmesi gerekir: geleceğe ait avutucu cennet umudu, sömürülen kitlelere yeryüzündeki "fedakarlıklarının" ödülü olarak sunulmuştur. Böylece, önce, antikçağda aman vermez bir kader olarak tasarlanan ruhun (ame) ölümsüzlüğü, diğer dünyada kurtuluş umuduna dönüşmüştür.<br />
En eski zamanlarda, bilgili-görgülü yönetici sınıflar, kitleler üzerindeki etkisini sürdürdükleri yalanların bir sözcüğüne bile inanmazlarken, dinden, "düzenin korunmasının" ideolojik kuvveti olarak, Marx'ın formüle ettiği gibi halkın afyonu olarak yararlanılmıştı.<br />
Daha eski Mısır rahipleri, tanrıların heykellerini kendi kendilerine hareket ettirerek mucizeler "imal ediyorlardı"; Romalılar, "iki kahinin gülmeden birbirine bakamayacaklarını" sağlıyorlardı ve Ciceron, dinin, kadınlar ve kölelere göre olduğunu bildiriyordu. Eski Düzenin gerici feodalleri, bilimdeki ilerlemeleri yavaşlatmaya çalışmak için dini kullandılar; tıbbi araştırmaları, cerrahlığı yasak ettirdiler. Dünyanın, evrenin merkezi olmadığını söylediği için Galile'yi mahkum ettirdiler. 20. yüzyılda bile,, Çarların Rusyası'nda, Miçurin, çarlık polisine, kutsal şeylere saygısızlık eden bir adam olarak ihbar edilmişti: Miçurin, bitki türlerine çaprazlama yapıyordu.<br />
Günümüzde devrimci olan tek görüş, diyalektik materyalizmdir.<br />
Materyalizm, insanı sosyalizme götürür.<br />
Hareket halindeki maddeden başka hiçbir şey sonsuz değildir.<br />
Hiç kuşkusuz, mikroplar, keşiflerinden daha önce de vardı, çünkü, o zamana kadar tedavi edilemez sanılan ve mikropların bulunuşuyla tedavi edilen hastalıklar, mikropların bulunuşundan önce de vardı.<br />
Hiç kuşkusuz, bir canlı varlığın varolabilmesi için gereken koşulların hepsinin birden yeryüzünde bir araya gelmediği bir zaman olmuştu.<br />
Hiç kuşkusuz, toplumun maddi yaşamı, insanların bilincinden bağımsız olarak vardır, çünkü, ne kapitalist ne de proleter, kimse, ekonomik bunalımı dilemez, ama o yine de kaçınılmaz bir şekilde oluşur.<br />
<br />
Marx: "Düşünceyi, düşünen maddeden ayırmak olanaksızdır.Bu madde, evrende var olan bütün değişmelerin etkenidir."<br />
Engels: "Bize ne kadar yüce görünürlerse görünsünler, bilincimizin ve düşüncemizin, maddi, bedensel bir organın, beynin ürünlerinden başka bir şey değillerdir."<br />
Lenin: "Dünyanın tablosu, maddenin nasıl hareket ettiğini ve 'maddenin' nasıl 'düşündüğünü' gösteren bir tablodur"<br />
<br />
Düşünce bir hareket değildir, düşünce, "düşünce"dir demek, hemen hemen "ısının bir hareket değil, ısı olduğu" ileri sürmek kadar bilimseldir, gözleminde bulunuyor.<br />
Düşünce, canlı türlerdeki duyu organları, sinir sistemi ve özellikle sinir sisteminin organizmaya komuta eden üst segmenti beyin, temsil ettikleri yüksek bir yetkinlik derecesine varan doğa gelişiminin tarihsel bir ürünüdür. Beyin, aynı zamanda, hem organizma içinde hüküm süren koşullar, hem de dış koşullar yansıtır.<br />
<br />
İnsan türünün başlangıcında düşüncenin ilk hareketlerini oluşturan iştir., pratiktir, üretimdir. İş, bir bedduanın, "ekmeğini alnının teriyle kazanacaksın" bedduasının meyvesi değildir.. Emek, insanla doğanın öz birliği, tözel birliğidir, insanın yaşayabilmek için doğaya karşı savaşıdır, bütün düşüncenin kaynağıdır.<br />
<br />
Engels, ünlü bir metinde, emeğin, hayvanlıktan henüz çıkmakta olan insanın duyumlarını çoğaltarak, ellerini ve bunun sonucu olarak da beynini nasıl geliştirdiğini ve bunun da ona nasıl yeni pratik gelişimler sağladığını göstermiştir. Demek ki, el, emek organı el, aynı zamanda emeğin ürünüdür.<br />
<br />
Bilim şunu öğretir, eğer bir kişi bütün sosyal yaşamından kopar, onun dışında kalırsa, düşüncesi aşırı ölçüde değişir, körelir; belleği dağılır; iradesi zayıflar, yok olur. Eğer bu kişi sosyal yaşamını hiç tanımadıysa onun insan niteliği kaybolur. Ormanlara bırakılmış ve kurtların koruyup baktıkları çocukların, kurtların huylarını aldıkları görülmüştür.<br />
<br />
İnsan beyni, inceliyor ve yeni ilgilerle zenginleşiyor. Şu halde beyin, aynı zamanda toplumsal bir üründür de. Son olarak dilin ortaya çıkışı, ön anlamıyla düşüncenin ve düşünmenin ortaya çıkışıdır. Önemli bir basamak atlanmış, ileri doğru kesin bir adım atılmıştır. Emek olmadan, toplumsal eylem olmadan, dil olmaz, düşünce olmaz.<br />
<br />
"İnsanların varlığını belirleyen şey, bilinçleri değil, tam aksine, onların bilincini belirleyen toplumsal varlıklarıdır." (Karl Marx)<br />
<br />
Daha karmaşık bir örnek alalım: küçük tüccar, çok ağır vergiler ödüyor, tekstil işçisi işsizlik tehdidinde, küçük memurun aldığı aylık aybaşını zor getiriyor. Diyelim ki birincisi "Milliyet", ikincisi "Sabah", üçüncüsü "Cumhuriyet" gazetesini okuyor. Herbiri kendi gazetesinde kendi sefaletinin bir yankısını bulur; burjuva yazar, küçük insanların üzüntülerinden yakınır. Bu gazeteler, TV. kanallar, durumu duygusal yönleriyle kısmen yansıttılar. Ama o kadarla kalırlar, durumun nedenlerine yönelik açıklama yapmaya yanaşmazlar, gelişigüzel bir şekilde onu-bunu, yönetimin israfını küçük işletmelerin sayısını ya da köylüleri suçlarlar.<br />
<br />
Marksizme göre bu, yalnızca duyularımızla algıladığımız bilginin yeterli olmadığının, çünkü, her ne kadar duyularımız gerçekle temasımızı sağlıyorlarsa da bize gerçeğin ne olduğunu anlatamadıklarının kanıtıdır. Diyalektik bize bir olayı anlamak için, olayla başka olaylar arasında bağlantılar kurmak gerektiğini, onun kökenini bilmek, iç çelişkilerini yakalayıp ortaya çıkarmak gerektiğini öğretir. Bilim, fikirlerle tanıma, yalnızca güneşin gerçekte nasıl olduğunu bize bildirmekle kalmayacak, aynı zamanda, onu neden düz ve kırmızı gördüğümüzü de öğretecektir. Bilim bize olayların özünü verir.<br />
<br />
"Bilginin duyusal aşaması, yani duyumlar ve izlenimler aşaması, bilginin ilk aşamasıdır. Toplumsal pratik sürüp gittikçe, pratiğin seyrinde insanda algılar ve izlenimler uyandıran şeyler, (Bu yineleme beklenmedik bir şey değildir, doğal zorunluluğun sonucudur.) birçok kez tekrarlanır ve insan zihninin bilgi sürecinde, sonucu kavram kurulmasına varan, ani bir değişim, bir sıçrama olur. Bu haliyle kavram, artık, şeylerin doğasını, bunların birleşimden kopuk aşamalarını ya da dış ilişkilerini değil, bunların özlerini, bütünlüklerini, iç ilişkilerini kapsar. Kavram ve algı, yalnızca nicelik yönünden değil, nitelik yönünden de birbirinden farklıdır." Lenin; "Kavramlar maddenin kendisinin en yüksek ürünü olan beynin en yüksek ürünleridirler."<br />
<br />
İnsanların fikirleri arasında çelişkiler varsa, bu, bizim düşüncemizin yansıttığı gerçekte de çelişkiler olmasındandır. Şeylerin diyalektiği, fikirlerin diyalektiğini yaratır ve tersi olmaz<br />
<br />
Marx; "Düşüncenin hareketi, maddi dünyanın insan aklında yansımasından ve düşünce biçimlerine dönüşmesinden başka bir şey değildir."<br />
<br />
Eğer önce değişilkiğe uğrayan şartların kendisiyle ve sonra bunun sonucu olarak insanların bilinci değişiyorsa, şu ya da bu öğretinin, teorinin, ya da idealin derin nedenini, ne insanların beyninde, ne onların imgeleminde, ne de yaratıcı dehasında değil, maddi koşulların gelişmesinde aramak gerekir. Ancak bu koşulların analizine dayanan bir fikir iyidir ve kabul edilebilir.<br />
<br />
İkinci olarak, eğer insanların bilincini, duygularını, gelenek ve göreneklerin dış koşullar belirliyorsa, yalnızca bu koşullardaki değişikliğin insanların bilincini değiştirebileceği açıktır. Sonsuz bir insan, "sonsuz bir insan doğası" yoktur. Bireysel varolma savaşımının geliştiği bir özel mülkiyet sisteminde, insanın bir başka insan için kurt olması "doğaldır". Sosyalist yarışmanın, sosyalist mülkiyetin geliştiği bir sistemde, insanlar arasındaki kardeşlik fikirlerinin zafer kazanması kaçınılmazdır. İnsan ne iyi, ne de kötüdür; koşullar onun nasıl yapmışlarsa öyledir. Marksizm, burjuva ideloglarının ortaya attıkları, insanı kötü yapan "kötü kurumlardır" demek mi doğrudur, yoksa insanın kötülüğü "kurumları" bozar demek mi doğrudur, sorusuna kesin bir yanıt getirir. İnsanın ahlakını bozan "kurumlar" değil, sistemdir yani kapitalizmdir. "Ahlaki yenilenme" yoluyla devrğim fikri, bir yalandır.<br />
<br />
"Bütün insanların bu evrensel kanısı, bizlere, zihnimizde hiçbir şeyin bir imgesi ya da algısı olmadan varolmayacağını öğreten birazcık felsefe bilgisiyle hemen sarsılır. Götmekte olduğumuz masa, ondan uzaklaştıkça daha küçük görünür, ama bizden bağımsız olarak varolan gerçek masa, değişmez; o halde bizim zihnimiz, masanın imgesinden başka bir şeyi algılamamıştırç"<br />
<br />
Lenin: "Bilinemezciyi biraz kazıyınız altında idealist bulacaksınız." demektedir. Öznel idealizmden hareket ederek nesnel idealizme ulaşılır. Yeter ki ona bir şans verilsin, bugün tanrı bilimin bütün isteyebileceği de işte budur. Bilinemezcilik ve olguculuk, bilginlerin ufuklarını daraltarak, onlara genişliği olan bütün teorik genellemeleri yasaklayarak, onların ellerini-kollarını bağlayıp, tanrıbilimin buyruğuna verdiği gerçekliği olmayan uydurmaların kucağına atarlar; papa, kendilerine aşağı-yukarı şu ağızla konuşur: "Bilim, görüyorsunuz, güçsüzdür: yalnız, onu aşam inan evrenin gizemini bulup ortaya çıkarmaya olanak verir." Yalnız marksist anlayış ve diyalektik materyalizm yöntemi, olgunculuğun içine hapsettiği bu güçsüzlükten, bilimi, çekip çıkarabilir.<br />
<br />
"Dünyayı ve onun yasalarını bilme olanağını reddeden, bilgilerimizin değerine inanmayan; nesnel gerçeği tanımayan ve dünyanın, bilimin hiçbir zaman tanıyamayacağı, bilemeyeceği 'kendinde şeyler'le dolu olduğunu düşünen idealizme karşılık, marksist felsefi materyalizm, dünyanın ve yasalarının pekala tanınabilir, bilinebilir oldukları, deneyimle, pratikle gerçeklenmiş doğanın yasalar hakkındaki bilgimizin geçerli bir bilgi olduğu, nesnel bir gerçek imlemi taşıdığı; dünyada hiç de bilinemez şeyler olmadığı, ama yalnızca henüz bilinmeyen, bilim ve pratik yoluyla bulunacak ve bilinecek şeyler olduğu ilkesinden hareket eder."<br />
<br />
Materyalizm, aksine, insan zekasının kökeni sorununu, insan zihninin, evrimin bir ürünü, insanlığın binlerce yıllık deneyiminin ürünü, pratiğin bir ürünü olduğunu, bilincin ise toplumsal bir ürün olduğunu gösterir. Eğer bilinç, doğadan ve toplumdan çıkıyorsa, doğaya ve topluma yabancı değildir. O halde doğa ve toplum yasalarını doğru olarak yansıtabilir. "Fikirlerin diyalektiği şeylerin diyalektiğini oluşturmaz." (Lenin).<br />
<br />
Diyalektik materyalizme için bilgi, aklın, duyuların verilerini "yorumlamasına" aracılık eden bir işlem değildir, insan beyninde gerçeğin gittikçe daha doğru, daha şaşmaz yansımasını oluşturan karmaşık bir süreçtir. Biliyoruz ki, bu süreç, nitel bakımdan birbirlerinden ayrılan iki dereceyi içine alır: duyusal derece, akılcı derece ya da pratik ve teori. Ayrıca gördük ki, pratik, pratik, teorinin gerekli hareket noktası, bilginin kaynağıdır. Aynı zamanda gerçeğin kriteridir. Yani her teori, gerekli olarak, pratiğe dönmelidir ve bu, iki nedenden böyle olmalıdır: birincisi, teori, kesin olarak pratik tarafından yaratılmıştır, dünyayı seyreden hevesli bir hoş merak için değil, dünyayı değiştirmeye yardım etmek için kurulup hazırlanmıştır; ikincisi, mademki gerçek, kesiksiz hareket ve değişikliktir, kendi kendine yeterli olmaya çalışan bir teori, sonuçta kısırlaşır, artık ölü bir dogmadır; ısrarla, durmadan pratiğe dönmezse, bilgi süreci duraklar, artık gerçeğin gittikçe daha kesin, daha şaşmaz bir yansısını elde etmek, teorinin yetersizliklerini düzeltmek, dünya bilgisini derinleştirmek mümkün olmaz.<br />
<br />
Teoriyi ihmal eden pratikçiliğe saplanır, körler gibi karanlıklar içinde yürür. Pratiği ihmal eden ise dogma içinde donar kalır, artık kafası çınlayan bir doktrinerden başka bir şey değildir. "Kuşkusuz ki teori, devrimci pratiğe bağlanmadıkça amaçsızdır; tıpkı yolu devrimci teori ile aydınlatılmayan pratiğin, karanlıkta yürümesi gibi." ( J. Stalin).<br />
<br />
Marksizt bilgi anlayışı, "tarafsız", "nesnel" olmak için, gerçeği görmek için kendini pratikten uzak tutmak gerektiği yolundaki yanlış fikri çürütmemizi sağlar. Burjuva nesnelciliği denen bu yanlış fikir, marksizme karşı bir savaş makinesidir. Bu, kendi deneyimlerinden "etkilenmiş" olduğu için deneyler yapan fizikçinin nesnel olamayacağını söylemek gibidir.<br />
<br />
"Bilgi edinmek istiyorsanız, dünyayı, yani gerçeği değiştirme pratiğine bizzat katılmalısınız. Armudun tadını bilmek istiyorsanız, armudu, bizzat yiyerek ağız tadınızı değiştirmek zorundasınız. Atomun yapısını ve özelliklerini bilmek istiyorsanız, atomun durumunu değiştirmek için, fizik ve kimya deneyleri yapmanız gerekir. Devrimin teorisini, yöntemlerini bilmek istiyorsanız, devrime katılmak zorundasınız. Bütün gerçek bilgi, doğrudan deneyimlerden doğar." (Mao).<br />
<br />
Bu nedenle, harekete katılmak yerine kollarını bağlayıp seyrederek, marksizmi doğru olarak ve derinlemesine özümle-meyve olanaklı değildir. Ancak hareketten uzak durularak marksizmin değeri hakkında bir yargıya varabileceğini ileri süren küçük-burjuva ideologları alınmasınlar; teori ancak hareketle kurgulanır, doğrulanır ve zenginleşir. Yalnız devrimci pratik, kapitalist toplum gerçeğini bulmak fırsatını sağlar, çünkü yalnız devrimci pratik, bu toplumu dönüştürmeye, bu toplumun içinde hareket ettiği koşulları değiştirmeye niyetlenir; ve yalnız devrimci pratik, gerçeğe gereksinme duyar, çünkü, doğru bir teori olmayınca başarıya ulaşılamaz. Bunun içindir ki: "Materyalizm, şu ya da bu biçimde parti zihniyetini varsayar; materyalizm, her olayın değerlendirilmesinde, belirli bir toplumsal grubun görüşünü açıkça ve hiçbir kuşkuya meydan vermeyecek biçimde benimsenmemizi gerekli kılar." (Lenin).<br />
<br />
Günümüzde bu sosyal grup, devrimci proletaryadır. "Pratik yoluyla doğruyu bulmak ve pratik yoluyla doğruyu kanıtlamak ve geliştirmek. Algısal bilgiden başlayarak onu fiilen akla uygun bilgi haline getirmek ve sonra akla-uygun bilgiden başlayarak öznel ve nesnel dünyayı yeni bir kalıba dökmek için devrimci pratiğe geçmek, pratik, bilgi, daha fazla pratik, daha fazla bilgi ve bu örneğin sonsuza kadar yinelenmesi ve her devirde pratik ve bilginin kapsamını daha yüksek bir düzeye ulaştırmak." (Mao).<br />
<br />
Marksizm bir bilimdir; herkes ona gereksinme duyar ve onu öğrenmelidir; Marksizm hiç kimse için gereksizdir ve yarasız değildir.<br />
<br />
Objektif olmak, teorileri reddetmek değildir; toplumsal gelişmenin süreçlerine uygun bir teoriyle yetinmektir. Bu uygunluk, ancak toplumsal pratikle denetlenebilir, bu, pratik gelişme sürecini yaratmaz, ona ancak yardım eder, nasıl ki, bir bilim insanı, laboratuvarında bir sürecin gidişini hızlandırmaya çalışabilir ama bu sürecin yasasını ne ortadan kaldırabilir, ne de yaratabilirse.<br />
<br />
Sonuç olarak, bilinemezciliğe karşı sadece teorik bakımdan savaşmamalıyız, aynı zamanda, yaptıklarımızın anlamını bilerek, dünya üzerinde etki yapılabileceğini ve marksizmin tarihsel gerçek olduğunu kanıtlayarak bilinemezciliği pratik bakımdan da yıkmalıyız. Örneğin, bilinemezcilik, savaş kimin suçu? bilinmez! derken, namuslu insanların eylemi, onları, savaş suçlularını ortaya çıkartmaya yöneltti. Böylece proletarya, marksist materyalizmin değerini, olmadan olmadan olacağı bilmenin değerini deneyimleriyle doğruladı. Sosyalistlerin hiçbir zaman doğruyu söyleyen ve haklı olan ilk insanlar olmaktan başka kusurları olmadığı sonucuna vardı. Oysa, olmadan olacağı doğru söyleyen, gerçek bilimi söylüyor demektir. Böylece, bilinemezcilik burjuvazinin sınıf çıkarlarına hizmet eder: eğer toplum bilimi yoksa hiçbir şey önceden bilinemez ve bu durumda elbette hiçbir şey yapmamak gerek; bırakalım egemen sınıf rahatına baksın! Bilinemezcilik sömürülenleri zayıf kılar. Tam aksine, toplumun bilimsel olarak bilinmesi mümkünse, ezilenler ve sömürülenler bu bilgiye sahip olabilirler, pratik ile teori arasındaki birliği, savaşımlarının sürükleyici yıldızı yapabilirler.<br />
<br />
Şüphe ve kötümserlik doğuran, kavrayamadıkları olayların altında kalan insanların, artık hiçbir şeye inanmayan, yani ne olursa olsun, herhangi bir şeye inanmaya hazır insanların işi olan bilinemezciliğe karşı diyalektik materyalizm, rasyonel iyimserlik yaratır. İnsanın, olayların akışını bilmesine ve yön verebileceğinin anlaşılmasını sağlar. Materyalizm, eylemle birleşen düşüncenin gücüne sınırsız bir güven ilham eder. Marx'ın tezinin derinliği böylece aydınlanır.<br />
<br />
"Filozoflar, dünyayı sadece değişik biçimlerde yorumladılar oysa söz konusu olan onu değiştirmektir." (Marx).<br />
<br />
Marksist materyalizmin durumu tamamen farklıdır: savaşların nedeni, toplumların objektif gerçeklerinde yatar. Emperyalizm çağında, savaşların kökeninde, zor yoluyla yeni pazarlar elde etmeye çalışmasına neden olan ekonomik bunalımlar yatar. Objektif bir yasa olan azami kar yasası,, savaşları böyle açıklar. Öznel sürece (savaş fikrine, kine, saldırganlık içgüdüsüne) gelince, bunun kökeninde, objektif bir savaş durumu yaratan maddi çelişkiler vardır. Öznel sürecin ortaya çıkışını açıklayan objektif gerçektir, objektif gerçeği açıklayan öznel süreç değildir.<br />
<br />
"Doğanın, varlığın, maddi alemin ilk verisi olduğu gerçekse, bilincin, düşüncenin ikincil veri, türev olduğu doğru ise, maddi dünyanın, insanların bilincinden bağımsız olarak varolan objektif gerçeklik olduğu, oysa bilincin bu objektif gerçekliğin bir yansıması olduğu doğru ise, bundan çıkan sonuç: toplumun maddi yaşamı, toplumun varlığı da, aynı şekilde ilk veridir. Buna karşılık, toplumun manevi yaşamı, ikincil bir veri, bir türevdir; toplumun maddi yaşamı, insanların iradesinden bağımsız olarak bulunan objektif bir gerçekliktir, oysa toplumun manevi yaşamı bu objektif gerçekliğin bir yansısı, varlığın bir yansısıdır." (Stalin: Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm,)<br />
<br />
"Varlıklarının toplumsal üretiminde, insanlar, aralarında, gerekli ama kendi iradelerine bağlı olmayan belirli ilişkiler kurarlar; bu üretim ilişkileri, onların maddi üretici güçlerinin belirli bir gelişmişlik derecesine denk düşer." (Marx)<br />
<br />
Yansıma olarak bizlere ideolojinin en belirgin örneklerinden birini, din verir. Teologların örneğine uyarak idealistler bütün insanların tanrı fikrini kendi kendilerine bulduklarını ve bu fikrin insanlığın başlangıcından beri varolduğunu ve insanlık sürdükçe süreceğini öğretirler. Gerçekten, tanrı fikri insanların eski toplumlardaki objektif durumunun bir ürünüdür. Engels'in formülüne göre din, insanın sınırlı anlayışlarından doğmuştur. Ne bakımdan sınırlı anlayışlar? Bir yandan, ilkel insanın düşman ve anlaşılmaz bir doğa karşısındaki hemen hemen tüm güçsüzlüğüyle; diğer yandan anlamadıkları ve kendilerine üstün bir iradenin ifadesi gibi görünen bir topluma körükörüne bağımlılıklarıyla sınırlı. Böylece açıklanamaz ve her şeye gücü yeten varlıklar, doğanın ve toplumun efendileri olan tanrılar, insanın doğa ve toplum karşısındaki objektif güçsüzlüğünün sübjektif yansısı oldular.<br />
<br />
İnsanın insan tarafından sömürüsü sürdükçe, mutluluk ve mutsuzluk dağıtan insanüstü bir varlığa inancın objektif koşulları da varoluyorlar. "İnsan öneriyor, tanrı dağıtıyor, veriyor": Eski Rusya'nın yoksulluk altında ezilen ve gelecekten umutsuz köylüsü, kaderini, tanrısallığın ellerine emanet ediyordu. Sosyalist devrim, topluluğa, üretici güçlere egemen olma yeteneğini verirken, aynı zamanda, insanlara da doğa üzerindeki yetilerini giderek daha hızla arttırarak, doğayı, bilimsel bir biçimde yönetmek fırsatını verdi. O zaman, insanların bilinci dışında başka objektif koşulların doğurmuş oldukları ve sürdürdükleri dinsel aldatmacaların yavaş yavaş silinmesi için objektif koşullar ortaya çıktı.<br />
<br />
Belli bir dönemde çözülebilir sorunlar, yalnız toplumun ihtiyaçlarının koyduğu sorunlardır. Onun için marksistler, eylemlerini, belli bir dönemde objektif koşulların derinlemesine incelemesi temelinde oluştururlar; onun için, bu eylem verimlidir. Böylece marksistler, tolumsal olayların, özellikle ekonomik olayların maddi niteliğini reddederek sosyalizmi mistik bir hale getiren Blum'un idealizmine karşı çıkarlar; olayların maddi niteliği reddedilirse, her eylem, başarısızlığa mahkumdur.<br />
<br />
Emekçilerle ilişkilerinde, devrimci militan, hiçbir zaman onların düşündükleri ile yetinemez. Fikirler başka bir şeydir, maddi koşullar tamamen başka bir şey. Şu ya da bu proleter, farkında bile olmadan, burjuvazinin ideolojik baskısına uğrayarak tutucu fikirlere sahip olabilir. Bu şaşılacak bir şey midir? Hayır, çünkü, egemen sınıf, bir yandan emekçileri sömürürken, diğer yanda, emekçileri en iyinin böyle olduğunu inandırmak için her çareyi kullanır. (Okulda öğretilen resmi ahlak, sınıf savaşımını değil, varolan durumun sessiz sedasız kabulünü över). O halde, bu proleteri suçlamamak gerekir: onun yanlış fikirleri burjuvazinin hüküm sürdüğü bir toplumun objektif gerçeğini ifade eder. Dahası var! Emekçilerin paylaştıkları görüşlerin çeşitliliğinin de ötesinde, objektif koşulların materyalist tahlilini yapan devrimci, çıkar ortaklığını ortaya koyarak, aydınlatacaktır. Eylem birliği böyle kurulur: eylem birliği olanaklıdır, çünkü, son tahlilde, sınıf savaşımının koşulalrını belirleyen düşünceler değildir, sınıf savaşımının koşulları, fikirleri belirler.<br />
<br />
Devrimci fikirlerin nüfuz etmesi, ancak yaşamın somut görevleriyle bağlantı halinde, şantiyedeki atölyedeki, bürodaki, savaş içinde ve savaş yoluyla olabilir. Emekçilerin bilincinde (objektif yansı) kesin değişiklikleri olanaklı kılan, toplumsal savaşdır (objektif koşuldur). Böylece, henüz devrimci olmayan emekçiler, toplumun objektif çelişkilerini çözmek için birleşik savaşımda deneyim kazanırlar. Onlar da sıraları gelince devrimci olurlar.<br />
<br />
"Ekonomik durum temeldir, ama, çeşitli üstyapı öğeleri -sınıf savaşımının siyasal biçimleri ve sonuçları,- - savaş bir kez kazanıldıktan sonra, kazanan sınıf tarafından hazırlanan anayasalar vb.,- hukuksal biçimler; hatta bütün bu gerçek savaşımların, savaşa katılanların beynindeki yansımalar, siyasal, hukuksal, felsefi teoriler, din anlayışları ve bunların daha sonraki dogmatik sistemler halindeki gelişmeleri, hepsi de tarihsel savaşımların gidişi üzerinde etki yaparlar ve birçok durumda ağır basarak onun biçimini belirler. Bütün bu etkenlerin etkisi ve tepkisi vardır..." (Engels)<br />
<br />
"Buna, bir de ideologların şu ahmakça düşünceleri eklenir: tarihte bir rol oynayan çeşitli ideolojik alanların bağımsız tarihsel bir gelişmeleri olduğunu reddettiğimiz gibi, onların her türlü tarihsel etkinliklerini de reddediyoruz. Bu, bayağı, diyalektik olmayan, iki kutup gibi birbirine kaskatı karşı bir neden ve sonuç anlayışından, karşılıklı etki konusunda kopkoyu bir bilgisizlikten yola çıkmak demektir." (Engels)<br />
<br />
"Anlaşılmadığı sürece ideolojik bir görüş açısı dediğimiz şeyi oluşturan bu tepetaklak duruşun, kendisinin de ekonomik temel üzerinde etki yapması ve bazı ölçüler içinde onu değiştirebilmesi olgusu bana göre apaçık birşeydir... "Barth, ekonomik hareketin siyasal yansımalarının vb., bizzat bu hareket üzerindeki bütün tepkisini neredeyse kabul etmediğimizi öne sürerken, yel değirmenlerine karşı savaşmaktan başka bir şey yapmıyor...<br />
<br />
"Bütün bu baylarda eksik olan şey diyalektiktir. Her zaman burada yalnız neden, şurada da yalnız sonuç görüyorlar. Bunun boş bir soyutlama olduğunu, gerçek dünyada buna benzer metafizik kutupsal karşıtlıkların ancak bunalımlarda varolduğunu; ama şeylerin ileriye doğru bütün büyük akışının, güçlerin, kuşkusuz hiç de eşit olmayan güçlerin, etki ve tepkisi biçiminde oluştuğunu -bu güçler içinde ekonomik hareketin de oranlanmayacak ölçüde en güçlü, en başta gelen, en kesin güç olduğunu, burada mutlak diye bir şey olmadığını, her şeyin göreli olduğunu; bütün bunları, ne yapalım ki, bu baylar görmüyorlar..." (Engels)<br />
<br />
Kapitalizm, doğasının bir sonucu olarak, emperyalist savaşlar doğurur demektir. Ama, kapitalizm savaşların gerekli nedeniyse de, onun varlığı, savaşlar başlatmaya yetmez; niçin? Çünkü birde halkların bu savaşı yapmayı kabul etmeleri gerekir. Kapitalistlerin askeri güçlere ihityacı vardır. Onların, halkları, savaş yapmak gerektiğine kandırmaya yönelen savaş siyasetleri, savaş ideolojileri buradan geliyor: Bu araçlarla, kapitalizmin yasasının -onu savaşa sürükleyen yasanın- serbestçe, kendi çıkarlarına olarak gerçekleşmesini sağlayacak bir şekilde hareket etmeye çalışıyorlar. Ama halklar, savaş politikasına, savaş ideolojisine karşı, zaman kaybetmeden, adım adım savaş vererek kapitalistlerin savaş için elverişli koşullar gerçekleştirmelerine engel olurlar. Fikirlerin önemi görülüyor. Bu tarihsel aşamada barışın olanaklı olduğu fikri, Sovyetler'e karşı bir haçlı seferi için kesin bir engel olma yolundadır. Niçin? Çünkü kitleler, bu fikri, gittikçe daha kuvvetle kendilerine maletmektedirler. Oysa savaşa gereksinmesi olan kapitalizm (bu anlamda savaş, kapitalizm için gereklidir), eğer halk yığınları "hayır!" derse, bu savaş gereksinimine gerek kalmayacak ve yerine getiremeyecektir! (bu anlamda savaş, kader değildir).<br />
<br />
"Maddi ve düşüncel -iki farklı biçimde ifade edilen tek ve bölünmez bir doğa; maddi ve düşüncel- iki farklı biçimde ifade edilen tek ve bölünmez bir toplumsal yaşam: işte, doğanın ve toplumsal yaşamın gelişmesine böyle bakmalıyız." ( J Stalin)<br />
<br />
"Bir de, toplumun öncü güçlerinin çıkarlarına hizmet eden, yeni öncü düşünceler ve teoriler vardır. Bunların önemi, toplumun gelişmesine, ilerlemesine yardım etmelerindedir; ayrıca, toplumun maddi yaşamdaki gelişmesinin gereksinimlerini ne kadar iyi, ne kadar aslına uygun yansıtırlarsa, o kadar daha önem kazanırlar. (Stalin: Tarihi Materyalizm ve Diyalektik Materyalizm, s. 16)<br />
<br />
"Toplumsal yeni düşünceler ve teoriler, ancak, toplumun maddi yaşamındaki gelişme, toplumun önüne yeni görevler koyduğu zaman ortaya çıkarlar. Ama bir kez ortaya çıktıktan sonra, toplumun maddi yaşamındaki gelişmenin koyduğu yeni görevlerin yerine getirilmesini kolaylaştıran çok önemli bir güç haline gelirken; toplumun gelişmesine yardım ederler. İşte, yeni düşünce ve teorilerin, yeni siyasal görüş ve kurumların örgütleyici, hareket sağlayıcı, değiştirici rollerinin bütün önemi o zaman kendini gösterir. Açıkçası, yeni toplumsal düşünceler ve teoriler ortaya çıkıyorsa, bu doğrudan doğruya, topluma gerekli oldukları içindir, çünkü onların örgütleyici, hareket sağlayıcı ve değiştirici etkileri olmadan, toplumun maddi yaşamındaki gelişmesinin getirdiği, geciktirilemez, zorlu sorunların çözülmesi olanaksızdır. Toplumun maddi yaşamındaki gelişmenin koyduğu yeni görevlerin ortaya çıkardığı yeni toplumsal düşünce ve teoriler, kendilerine bir yolaçarlar, harekete geçirdikleri ve toplumun can çekişen kuvvetlerine karşı örgütledikleri halk yığınlarının öz malı haline gelirler, böylece, toplumun maddi yaşamının gelişmesini engelleyen bu kuvvetlerin devrilmesine yardımcı olurlar." (Stalin: Tarihi Materyalizm ve Diyalektik Materyalizm, s. 16<br />
<br />
Burjuvazinin egemenliği için yaralı olan fikirlerle savaşmamak, proletaryanın ellerini bağlamak demektir.<br />
<br />
"Halklar barışın sürdürülmesi davasını kendi ellerine alırlarsa ve onu sonuna kadar savunurlarsa, barış sürdürülür ve netleşir. Savaş suçluları, halk yığınlarını yalanlarla sarmalayabilir ve onları yeni bir sünya savaşına razı edebilir ve sürükleyebilirlerse, bu durumda savaş kaçınılmaz olabilir." ( J Stalin)<br />
<br />
** Toplumsal fikirlerin ve teorilerin kesin, belirleyici rolü, toplumun maddi gereksinmeleriyle birebir uyumlu olan, tarihi yapan ve sömürücü burjuvazinin dirençlerini kırabilecek gücün tek sahibi olan emekçi yığınlarının ihtiyaçlarına tamamıyla uyan bir teorisi edinmemizi bir ödev, bir yüküm haline getirir. Opotünistlerin yaptıkları gibi -Rus Menşeviklerinden tutun, Leon Blum'a ve Jules Moch'a kadar- teoriyi küçümsemek, işçi sınıfının, devrimci harekete yön veren pusuladan yoksun bırakmak demektir.<br />
<br />
"Felsefe tarihi ve toplumsal bilim tarihi bize tam bir açıklıkla göstermektedir; marksizmde, dünya uygarlığının gelişim prensibi dışında doğmuş, dargörüşlü, taşlaşmış bir öğretisi olan 'sekterizm'e benzer hiç bir şey yoktur."<br />
"Tam aksine, Marx'ın dehası, tamamen, insanlığın en önde gelen beyinlerinin getirdiği sorulara yanıtlar sağlamış olmasındadır. Onun öğretisi, felsefenin, ekonomi politiğin ve sosyalizmin en büyük temsilcilerinin öğretilerinin, dolaysız ve doğrudan bir devamı olarak doğmuştur." (V. İ. Lenin).<br />
<br />
Nasıl Fransız devrimi, o güne kadar sonsuz sanılan feodal düzene son verdiyse, diyalektik de aynı şekilde sonsuzluğuna inanılan gerçekleri tahdından indiriyor.<br />
<br />
İdealizm, her zaman, objektif bir güçsüzlüğün yansımasıdır.<br />
<br />
"Ödenmemiş emeğe elkoymanın, kapitalist üretim tarzının ve bu üretim tarzında ortaya çıkan işçi sömürüsünün temeli olduğu; ve kapitalistin, işçinin emek gücünü pazardaki bir meta gibi tam değerini ödeyerek satın alsa bile, ondan, ona ödediğinden daha çok değer çıkardığı (sağladığı); ve son çözümlemede, bu artı-değerin, varlıklı sınıfların ellerinde sürekli olarak artan sermaye birikimlerinin çıktığı değerler tutarını oluşturduğu gösterildi. Kapitalist üretimin ve sermaye üretiminin doğumu, ikisi de, açıklandı." (Engels)<br />
<br />
Ütopik sosyalizm, kapitalist toplum tarafından yaratılmış olan koşullar içinde doğmuştur. Burjuvazi, feodal düzene karşı, özgürlük ve kardeşlik adına savaş vermişti. Oysa onun egemenliği Fransa'da ve İngiltere'de toplumdan tam bir orman yarattı. Kapitalizm çerçevesi içinde sanayinin gelişmesi, işçilerin sömürülmesi koşuluna dayandığı için, zenginlikleri elinde bulunduran burjuvaziye bolluk ve iktidar sağlayan yeni feodallikler, bir tür para feodalleri oluşurken, toplumun diğeri kutbunda emekçi sınıfların yoksulluğunun alabildiğine korkunç oranlarda arttığı görüldü.<br />
<br />
Şu halde, kapitalizmin içinde filizlenen ve bir bunalım halinde patlak verinceye kadar gelişen ve kaçınılmaz bir şekilde kapitalizmin yıkımını hazırlayan çelişkinin: kapitalizmde gelişen üretici güçlerin toplumsal niteliği (büyük sanayi) ile mülk edinmenin özel niteliği (kapitalist kar) arasındaki çelişkinin bulunup ortaya konmasına götüren yol, objektif tahlildir -yersiz bir önyargı değildir. Proletaryayı burjuvazinin yerini alacak bir sınıf olarak görmeye sevkeden şey, elverişli bir önyargıyı ya da bir "duygu" değildir, kapitalizmin objektif tahlilidir; Marx, kapitalizmin ancak artı-değer sayesinde, yani proletaryanın sömürülmesi sayesinde mevcut olabileceğini buldu. Öyleyse, burjuvazi ile proletaryanın çıkarlar arasındaki çelişki, kapitalizmin içindedir, ondan ayrılmaz ve burjuvazi ile proletaryanın savaşı kapitalizmin gerekli bir sonucudur. Görülüyor ki, Marx'ı, "sınıf savaşımını icat etmekle" (Burada Sınıf savaşı (sınıflar değil, "sınıf"), burjuvaziye karşı proletaryanın savaşı anlamına gelir.<br />
<br />
Benim yeni olarak yaptığım: 1) Sınıfların varlığının ancak üretimin gelişimindeki belirli tarihsel evrelere bağlı olduğunu; 2) sınıf savaşımının gerekli olarak proletarya diktatörlüğüne vardığını; 3) bu diktatörlüğün kendisinin bütün sınıfların ortadan kaldırılmasına ve sınıfsız bir topluma geçişten başka bir şey olmadığını tanıtlamak olmuştur..."<br />
<br />
Sınıf savaşı tarihin motor gücüdür, çünkü, üretici güçlerle üretim ilişkileri arasındaki çelişki, onunla çözülür. Kapitalizm için de aynı şey olacaktır: proletaryanın, sömürülen sınıfın, sömüren sınıfa, burjuvaziye karşı savaşı, üretici güçlerle, kapitalist üretim ilişkileri arasındaki çelişkiyi çözecektir. Nasıl? Üretim ilişkilerinin üretici güçlere uygun hale getirilmesiyle, üretim araçlarının toplumsallaştırılmasıyla, yani tarihsel gelişmenin gerekli aşaması olan sosyalizm ile (eskiden kapitalizm ile olduğu gibi).<br />
<br />
Marx, kapitalist burjuvazinin tarihini inceleyerek, burjuvazinin feodaliteye karşı objektif olarak devrimci bir savaş yürütmüş olduğu şeklinde belirleme yapıyor. Büyük üretimin hızla gelişmesini, toplumların ilerlemesinin koşulu olan üretimin gelişmesini sağlayan burjuvazi oldu. Ama, bundan böyle, devrimci sınıf rolü, toplumsal gelişmeyi engelleyen burjuvaziye karşı sınıf olmak rolü, artık peroletaryaya düşüyor.<br />
<br />
Çünkü, burjuva toplumun karakteristlik ürünü proletarya (diğeri sınıflardan: zanaatçılar, köylüler, küçük-burjuvalardan farklı olarak) yaşamını ancak egemen sınıfa; kapitalist burjuvaziye karşı savaş vererek sağlayabilir. Çünkü kapitalizmin yoğunlaşması, proletaryanın da yoğunlaşmasını önüne geçilmez bir şekilde kuvvetlendirir ve proleter güçleri sayıca artırır.<br />
Her şeyden yoksun olan proletaryanın gerçekte zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yoktur. Çünkü, en ilerlemiş üretici güçlere bağlı olan proletaryanın kurtuluş için tek çaresi vardır; bu çare, kesin olarak, bu üretici güçlerin proletaryaya karşı dönmelerine neden olan kapitalist üretim ilişkilerini ortadan kaldırmaktır; onun çıkarı, böylece büyük üretim ve değişim araçlarını, her türlü sömürünün ortadan kalkacağı bir toplumda, herkesin mülkiyeti haline getirmek üzere burjuvaziden koparıp almaktadır. Başka bir deyişle, proletaryanın gerekli olarak ancak bir, bir tek prespektifi: sosyalist devrim.<br />
<br />
Kapitalizmin varlığının ortaya çıkardığı ve Marx'tan bağımsız bir objektif gerçeklik olan işçi hareketini Marx yaratmamıştır. Ama Marx, bilimsel sosyalizmle, işçi hareketine, yolunu aydınlatan ve onu yenilmez kılan pusulayı vermiştir.<br />
Sosyalizme işçi hareketinin kaynaşması onunla oluştu. Ezilen, ekmek kavgasının ağırlığı altında belini doğrultamayan proletaryanın, o zamanlarda, toplumsal bilimi, ekonomi, politiği kendi hazırlayabilmesi için ne zamanı, ne de olanakları vardı. Bu bilim, ona, dışardan insan düşüncesinin bilimsel sosyalizmle taçlanan en iyi kazançlarını herkesten önce benimseyip özümleyen Marx sayesinde geldi. Bilimsel sosyalizm, böylece ilerici burjuva aydınların yapıtı oldu.<br />
<br />
"Ne Yapmalı?"da Lenin, spontanlığın klasik bir eleştirisini yapmıştır.<br />
Bunu anımsatmak gerekir, çünkü, kendini marksist sananların çoğu, marksizmin "sınıf içgüdüsü" ile aynı şey olduğunu söylerler. Bu kanı, insanı, eğitilmiş proleter ile, savaş vermek istediği halde kendi çıkarları hakkında doğru bir bilince sahip olmadığı için vuruşlarının hedefini gerektiği gibi seçemeyen bir proleteri aynı yere koymak demektir.<br />
<br />
Lenin, proletaryanın spontan hareketinin onu, sendi-kalizmden, yani her çeşit siyasal inançtaki emekçileri biraraya toplayan ve işçilerin yaşam düzeyleri ve ücretleri için savaş amacındaki sendikaların kurulmasından daha öteye götüremeyeceğini belirtir. Ama böyle bir sendika, marksist siyasal partinin özgürlüğünü, devrimci perspektifi ve devrim bilimini işçilere veremez. Kapitalist sömürünün kökleri ancak bu şekilde günışığına çıkartılabilir. Şu halde, her yanda yaygın olan burjuva ideolojisine karşı inatçı bir savaşımladır ki, bilimsel sosyalizm, işçi sınıfının yolunu bulabilir. Bu görev, devrimci bilimle olmuş ve emekçi yığınlarına (kendi üyelerinin de aralarından toplandığı emekçi yığınlarına (kendi üyelerinin de aralarından toplandığı emekçi yığınlarına) bağlı, onlara sosyalist bilinci götüren bir parti olmadan gerçekleşmesi olanaklı olmayan bir iştir. Proletaryanın devrimci çıkar, böyle, kendi zaferi için varlığı gerekli olan kendi öz partisini her türlü saldırıya karşı korumayı ve güçlendirmeyi emreder. Kendiliğindenlik teorisine gelince, o, proletaryayı burjuvazinin denetimi altına sokar.<br />
<br />
"Spontan teorisi tüm oportünizmin mantıksal temelidir." J. Stalin, Leninizmin İlkeleri, s 20). (Bu uğursuz teori bazı sendikalist yöneticilerin bütün anti-komünist akıl yürütmelerinin temelinde bulunur. Emekçilere, "bağımsızlık"larını kurtarma bahanesiyle, "siyaset yapmamayı önererek, sendikalizmin her şeye yettiğini ileri sürerek, bu yöneticiler emekçileri sömürünün (ve onun politik aleti olan burjuva devletin) nedenlerini aramak ve bunlarla savaşmaktan alıkoyarlar. Böylelikle de burjuvazinin saltanatını uzatırlar. Bu, (özellikle Franc- Tireur'de) "sol havalar" takınmaktan elbette geri kalmayan oportünizmin özüdür.<br />
<br />
Proudhon'da Blum'a kadar marksizmin bütün düşmanları bunun tam tersini yaptılar. Bunlar, burjuvazinin uşakları oldukları için, proletaryaya, onu uyutmak amacıyla ütopya uyuşturucusunu önerirken, onu sınıf işbirliğine çağırmadılar. Böylece, emperyalizmin başında, kendilerini bilimsel sosyalizmin düzelticileri (reviseur) olarak tanıtan İkinci Enternasyonalin liderleri ("revizyonistler" sözü buradan gelmektedir), emekçileri, kapitalizm kendiliğinden sosyalizme dönüşeceğine göre, sınıf savaşımının durdurulabileceğine inandırmak istediler. Daha sonraları, Blum, Amerikan emperyalizmine olan bağımlılığını, sosyalizmin birinci aşaması olarak takdim edecektir!<br />
<br />
Gerçekte, bilimsel sosyalizm kurulduğu gün, her türlü ütopya, gerici duruma düşüyordu. Böyle bir ideolojinin rolü, proletaryayı sınıf savaşından koparmaya çalışan bir saptırma rolünden başka bir şey olamazdı. İzlenecek yegane devrimci yol, bilimsel sosyalizmin yoludur. Ütopyacılara gelince, onlar artık bundan böyle karşı-devrimci zehirlerden başka bir şey olamazlar.<br />
<br />
Bundan, büyük bir gerçek ortaya çıkıyor: bilimsel sosyalizmle kazanılmış zaferler, aynı zamanda işçi hareketindeki bilimsel sosyalizm düşmanlarına karşı kazanılmış zaferlerdir. Anti-marksist ideolojilere karşı uzlaşmaz savaş, demek ki, proletaryanın bütün dünya çapındaki savaşımının ikincil, araya katılmış bir yönü değildir. Zorunlu bir yöndür. Emekçileri, prudonculuğun, anarşizmin, revizyonizmin, blumculuğun yıkıcı, etkisinden koparmak için savaş vermemek, proletaryanın geleceğini mezara gömmek demektir. Zaten Marx ve Engels, bu savaşımın örneğini vermişlerdir: onlar, bütün ömürleri boyunca, kapitalizmin en iyi müttefikleri olan sahte sosyalistlere karşı durup dinlenmek bilmeyen zorlu bir savaş yürütmüşlerdir.<br />
<br />
"O halde, toplumun maddi yaşam koşullar sistemi içinde, toplumun çehresini, toplumsal düzenin niteliğini, toplumun bir düzenden diğerine doğru gelişmesini belirleyen başlıca güç hangisidir?" (Stalin, Diayalektik Materyalizm ve Tarihsel Materyalizm, s. 19.)<br />
<br />
Gerçekte kapitalizm, emperyalist aşamada, varlığını sürdürmek için savaşa gereksinir. Paul Eluard: Onlar dünyada yalnız kalmak için ellerinden geleni yaparlar" diyordu.)<br />
<br />
Üretim olmasaydı, ne paylaşım ne de tüketim olurdu.<br />
<br />
Yaşamak için yiyeceğe, giyeceklere, barınağa, yakacak maddelere vb gereksinim vardır. Bu maddi değerlere sahip olmak için toplumun bunları üretmesi gerekir. Bunları üretmek için de, bu işe yarayan aletler gerekir, bu araçları yapmak ve onları kullanmasını bilmek gerekir.<br />
<br />
Henüz analizimizin sonuna daha çok var. Üretim, insanın doğaya karşı savaşıdır. Ama, insan, hiçbir yerde ve hiçbir zaman bir hayvan durumuna gelmek ya da boyun eğmek tehdidi altında bulunarak tek başına savaş vermez. İnsanlar doğaya karşı toplu halde savaş verirler. Koşullar ne olursa olsun, üretim, daima toplumsal bir üretimdir. İnsanı insan yapan toplum olmuştur, insanı hayvan olmaktan çıkaran toplumsal üretimdir.<br />
<br />
Üretimin incelenmesini sadece üretici güçlerin incelenmesinden ibaret kılmak hatadır. Bununla birlikte, bu yanlış, marksizmin, toplumların gelişmesini yalnız üretici güçlerin gelişmesiyle açıklamaktan ibaret olduğunu sanan ve üretim, ilişkilerinin niteliğini sessizce geçiştirenler tarafından işlenen bir hatadır. Modern dünyayı, kapitalist üretim ilişkilerinin analizini yapmadan, buhar makinesiyle açıklamak, materyalist olmak değildir, marksizmi bozmak, karıştırmamaktır. Okul çocuklarına, tekniğin tarihsel ilerlemesini, kapitalist sömürünün ne olduğunu öğretmeden açıklamak, onları aldatmak, onlara, geçmiş, içinde bulunduğumuz zaman ve gelecek hakkında yanlış bir imge vermek demektir.<br />
<br />
Bunun tersi durumda, bütün üretim araçlarından yoksun olanlar, bunları elinde bulunduranların emrine tabi olmadan yaşamayacaklardır. İnsanların kimisi çalışır, kimisi de bu çalışanların emeğini sömürür. Bazılarının çıkarları diğerlerin çıkarlarıyla çatışır. Dayanışma, ancak, üretimde aynı rolü oynayanlar arasında vardır: bu, bir sınıf dayanışmasıdır.<br />
<br />
Bu gerçek, idealist için bir skandal konusudur; idealist dinmek bilmez maddi servet susuzluğunu ortaya koyar; Hristiyanlık bunda şeytanın, kötünün işini görür. Ama aynı zamanda, bu konular yalnız emekçi yığınların kullanımı içindir: onlara açlık, perhiz yapmak, nefsine hakim olmak telkin edilir; oysa sömürücü sınıflar, tiksindirici bir maddi servetler bolluğu, savurganlığı içindedirler.<br />
<br />
"Burjuvazi, kazandığı her yerde bütün feodal, ataerkil, romantik ilişkilere son verdi. İnsanı 'doğal efendiler'ine bağlayan çok çeşitli feodal bağlar acımasızca kopardı ve insan ile insan arasında, çıplak öz-çıkardan, katı 'nakit ödeme'den başka hiçbir bağ bırakmadı. Dinsel tutkuların, şovalyece coşkunun, darkafalı duygusallığın, bencil hesapların buzlu sularında boğdu. Kişisel değeri, değişim-değerine indirgedi ve sayısız yok edilmez ayrıcalıklı özgürlüklerin yerine, o tek insafsız özgürlüğü, ticaret özgürlüğünü koydu. Tek sözcükle, dinsel ve siyasal yanılsamalarla perdelenmiş sömürünün yerine, açık, utanmaz, dolaysız, kaba sömürüyü koydu.<br />
Burjuvazi, şimdiye dek saygı duyulan ve saygılı bir korkuyla bakılan bütün mesleklerin halelerini söküp attı. Doktoru, avukatı, rahibi, şairi, bilim adamını kendi ücretli emekçisi durumuna getirdi.<br />
"Burjuvazi, aile ilişkilerindeki duygusal peçeyi yırtıp attı ve bunu basit bir para ilişkisine indirgedi." (K. Manifasto, s. 31.)<br />
<br />
Şu halde, gerçek tarih bilimi, kralların, komutanların, fatihlerin yaptıklarını incelemekle sınırlandırılamaz, çünkü, tarih, son tahlilde, halkların tarihidir.<br />
<br />
"Toplumsal gelişmenin tarihi, maddi değerlerini üreticilerinin tarihidir, üretim sürecinin temel güçleri olan ve toplumun varlığı için gerekli maddi değerleri üreten emekçi yığınların tarihidir." (Stalin, Diyalektik Materyalizm ve Tarihsel Materyalizm, 3. b, p. 21.)<br />
Tarihi yapmak, üretim biçimindeki gerekli değişikliklere karşı koyan gerici sınıfların direncini yenmektir. Tarihi yapmak, demek ki, sömürülenlerin ve ezilenlerin işidir, görevidir. Tarih, maddi değerleri üretenlerin tarihidir ve sömürülen ve ezilen sınıflar, tarihi yaparlar: halk, tarihin gerçek yapıcısıdır.<br />
<br />
Bütün dünyaya yayılmakla, bir ülke halkının çoğunluğunu sömürmekle, başka ülkelerin halklarını köleleştirmekle, kapitalizm, son evresinde, daha önceki düzenlerdekiyle karşılaştırılamayacak kadar geniş yığınları harekete getirir. Proleter devrim ve sömürülen halkalrın kurtuluşu çağı, dünya halklarının birdenbire tarih sahnesine çıkıverdikleri bir çağdır.<br />
<br />
Bununla birlikte, sömürü, bu gerekli uygunluk yasasında uygulama yöntemi olarak varolduğunda, sınıf savaşı büyük bir önem kazanır. Bu anlamda -ve sadece bu anlamda- sınıf savaşı, tarihin motor gücüdür.<br />
<br />
"Analık hukukunun yıkılışı, kadın cinsin tarihsel yenilgisi oldu. Evde bile, idare erkeğe geçti; kadın aşağılandı, köleleşti ve erkeğin keyif ve çocuk doğurma aleti haline geldi. Kadının, özellikle Yunanlıların kahramanlık çağında, sonra da klasik çağda görülen bu aşağılanmış durumu, giderek süslenip püslendi, aldatıcı görünüşlere sokuldu, bazan yumuşak biçimler altında saklandı; ama hiçbir zaman ortadan kaldırılmadı." (Engels: Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, s.57)<br />
<br />
Sömürülen, ürettiği şeyden yoksun kalırken, sömüren de üretmediği şeye sahip çıkmaktadır. Sömürülenin bilinci kendi kendinden ayrılmaktadır. Çünkü kolu-kanadı kırılmış, sakatlanmıştır, kendi ereklerini serbest bir biçimde gerçekleştirlemez; sömürenin bilinci de kendi kendinden ayrılmıştır, çünkü sürekli olarak yalan bilincine yerleştirmiştir, çünkü serbest bir şekilde kendi ereklerini kendi kendine açıklayamaz.<br />
<br />
Sömürü, dayanılmaz, çekilmez hale geldikçe, sömürenler dünyasında dağılma, çürüme ve skandal gittikçe daha çok yerleşir. İşte o zaman, sınıflı toplumun, bozucu, kokuşturucu niteliği ve bir yenilenme zorunluluğu daha açık olarak ortaya çıkar.<br />
<br />
Yalnızca sınıf savaşının sonu, insanlığın kendi arasında bölünüşünün sonunu, insanı kendi kendisiyle ulaştırabilecek ve mutlu bir bilincin gelişini hazırlayacaktır. Ne var ki, sınıf savaşının ortadan kalkması, ancak, sınıf savaşının sonuna kadar götürülmesiyle olur.<br />
<br />
İnsanlık dışı davranışlar ve sömürücü sınıfların gericiliğine karşı başarılı savaşında proleterler ve müttefikleri, insanlığı kendileri için yeniden ele geçirirler ve insanın amacını kesin olarak gerçekleştirirler. Zaten amaçla araç özdeşleşmiştir. O halde, tek yenileşme umutlar halk yığınlarının eyleminde yatar, çünkü savaş verenleri değiştiren kesin olarak savaşımın kendisidir.<br />
<br />
Tarihte, insanın insan tarafından sömürüsünün üç biçimi vardır: köleci sömürü, feodal sömürü, kapitalist sömürü.<br />
<br />
Köleci üretim ilişkilerinin karakteristlik çelişkisi, köle sahibi olan efendi sınıf ile köle sınıfı arasındaki çelişkidir. Köle sağlamak için yapılan savaş, ve bunun yarattığı kölelik düzeni, savaş tutsaklarının zorla çalıştırılmasından başka bir şey değildir. Başından sonuna kadar amansız bir sınıf savaşımının geçtiği bir tiyatro sahnesidir.<br />
<br />
Eski savaş tutsağı olan köle, bir hayvan gibi satın alınabilir, satılabilir ve öldürülebilir. Üretim araçları bir azınlığın elinde toplanmıştır, toplum üyelerinin çoğunluğu ise azınlığa bağımlıdır. Ortak ve serbest çalışma son bulmuştur; varolan, sadece, bir yanda sömürülen emekçinin zorla çalıştırılması, diğer yanda ise üretimle ilgilenmeyen ve onu artırmak için kölelerin sayısını artırmaktan başka yol göremeyen efendilerin tembel oluşu. Köle sahibi ilk ve en belli başlı mülk sahibidir, mutlak sahiptir.<br />
<br />
Köle, sömürüyü iliğine kadar hissetmektedir: emeğinin tüm ürününün efendiye gittiği duygusundadır; gerçekte bunun bir bölümü -gerçekten de en ufak asgariye indirilmiş bir bölümü- yiyecek olarak kendisine verilmektedir. Ama, kölelerin savaş biçimleri, ilkel ve gelişmemiş biçimleridir: zoraki çalışmaya karşı pasif direnme, efendinin topraklarından kaçma, korsan çeteleri kurma, Son olarak toplu ayaklanma.<br />
<br />
Ücretli proleterya, iflas etmiş, topraklarından kovulmuş köylüler, rekabet yüzünden iflas etmiş zanaatçılar, feodallerin işsiz kalmış paralı askerleri ve feodal baskıdan kaçan bütün bu insanlar arasından sağlanıyordu: özgür olsa da, üretim araçlarından mahrum bulunan bu insanlar açlıktan ölmemek için emeklerini burjuvaya satmak zorundadırlar; çünkü kendisi de meta üretiminden doğan burjuvaya göre, her şey maldır, satın alınır ve satılır.<br />
<br />
"Kapitalist düzende, üretim araçlarının kapitalist mülkiyeti, üretim ilişkilerinin temelini oluşturur: üreticiler, ücretli işçiler, mülk değildir artık, kapitalist, üreticiler, yani ücretli işçileri ne öldürebilir, ne de satabilir, çünkü onlar her türlü kişisel bağımlılıklarından kurtulmuş ve özgürdürler ancak üretim araçlarından yoksundurlar. Açlıktan ölmemek için emeklerini kapitaliste satmak ve sömürünün boyunduruğuna katlanmak zorundadırlar." (Diyalektik Materyalizm ve Tarihsel Materyalizm, J. Stalin, s. 25-26)<br />
<br />
Başka bir ifadeyle: kapitalist ilişkiler, sömüren sınıfın (kapitalist burjuvazinin) çıkarı ile sömürülen sınıfın (proleteryanın) çıkar arasındaki temel çelişkiyi içerir. Bu çelişki, kapitalizmi karakterize eden çelişkidir. Kapitalist burjuvazinin varlığının ve gelişmesinin, proleterlerin ücretli emeğinden başka kaynağı olamayacağına göre, bu çelişki, kapitalizmi oluşturur.<br />
<br />
O halde, sınıf savaşımının kapitalizmden ayrılmaz bir şey olduğu anlaşılıyor. Sınıf savaşı, kapitalist üretim ilişkilerinin iç çelişkisini, insanın insan tarafından kapitalist sömürüsünü ifade eder. Kapitalist üretim ilişkileri -bizzat feodal toplumun bağrında- şekillenir şekillenmez, burjuvazi ile proleterler arasında sınıf savaşı da ortaya çıkar.<br />
<br />
Ama, operasyonal olarak, bir karın gerçekleşebilmesi için, kapitalistin, pazarda, tamamıyla kendine özgü bir özelliği, kendini yenilemek için gerekli olandan daha fazla değer üretme gibi bir özelliği olan bir meta bulması gerekir; ve kapitalist böylece üretilen değer fazlasına elkoymalıdır.<br />
<br />
Kapitalist için o kadar ilgi çekici olan bu meta nedir? Bu meta, besbelli ki, işçinin emek gücüdür (İş Gücü), çünkü emekten başka değer üretebilecek hiçbir şey yoktur.<br />
<br />
"Emek-gücü'nden, insanın, kendisinde bulunan ve hangi türden olursa olsun bir kullanım değeri üretirken harcadığı zihinsel ve fiziksel yeteneklerin bütünü anlaşılmalıdır."<br />
<br />
O halde, iş verme, proleterin emek-gücünü satın almaktan başka bir şey değildir. Ama ödeme nasıl olacaktır? Bütün metalar gibi, emek-gücünün değeri de, üretimi için gerekli-emek miktarı ile, onun iyi durumda tutulması için, yenilenmesi için gerekli ürünlerin değeriyle, proleterin yaşaması, çocuklarının büyümesi ve onun yerini alması için gerekli ürünlerin değeriyle belirlenir. Bu değer, işgünü süresi içinde, emekçi tarafından üretilen değerden çıkartıldığından, fazlalığın hepsi, yani artı-değer sermayeyi artıracaktır: birinci bölüm, ücrette ifadesini bulur; ikinci bölüm ise kar doğurur. (Emek gücünün değeri, geçim araçlarının değeri ile, yani bunları üretmek için gerekli-emek miktarıyla belirlenir." (Karl Marx, Ücret, Fiyat ve Kar - Ücretli Emek ve Sermaye,)<br />
<br />
Bu nedenle, kapitalistin çıkarı işgününün uzatmakta, proleterin çıkarı ise, bunu kısıtlamaktadır. Eğer emekçinin emek-gücünün iyi durumda tutulması ve sürdürülmesinin gerektirdiğine eş bir değer üretmek için üç saat gerekiyorsa ve işçi sabah saat 6'da çalışmaya başlıyorsa, saat 9'dan itibaren kapitalist için çalışıyor demektir. Eğer, kesintisiz çalıma, saat 14'te bitiriyorsa, 5 saat kapitalist için çalışmıştır; ama eğer saat 19'da çalışmayı bırakıyorsa (hep kesintisiz bir çalışma düşünüyoruz) 10 saat kapitalist için çalışmıştır. Şu halde, 8 saatlik bir iş günü ile 13 saatlik bir işgünü (bu, kapitalizmin başlangıcında çok görülen bir şeydi) arasında kapitalistin karı iki katına çıkarıyor. Oysa ücret, hep aynı kalıyor: ücret, emek-gücünün iyi durumda tutulması, emek-gücünün sürdürülmesi için gereken değerle, üretilmesi için üç saatin yeterli olduğu değerler saptanılmıştır. Kapitalist, ücreti günün sonunda, kendi talep ettiği iş bittikten sonra ödeyerek, bu olguyu gizler. O halde bu şu anlama gelir: proleter, açlıktan ölmemek için, eğer ücretini almak istiyorsa, saptanılan bütün zaman içinde çalışmak zorundadır.<br />
<br />
O Halde Kapitalizmde de, feodal düzende ve kölelikte de olduğu gibi, ödenmemiş emeğe özel olarak sahip çıkma durumu vardır; ama proleter, bu sömürünün içyüzünü hemen bulamaz.<br />
<br />
"Artı-değere, yani metaların toplam değerlerinin, içinde artı-emeğin, yani işçinin ödenmemiş emeğinin cisimleşmiş olduğu bölümüne kar diyorum." Çünkü çalışmasının karşılığının, işgününün sonunda kendisine ödendiği düşüncesindedir. Serf kendi özel ekonomisinin ürünlerine sahip bulunuyordu ve bir şu kadar gün bedeva olarak feodal için çalıştığını biliyordu. Modern proleter, köle gibi, "özgürlüğü", yani kendi emek-gücünü satma yetisi bir yana hiçbir şeye sahip değildir. Köleyi efendisi besliyordu: kapitalist, proletere, ücret şeklinde, beslenmesi için bir asgariyi verir ve hatta bazen, verdiğini, kantinde ve ayrıca mesken bedeli şeklinde hemen hemen tümden geri alır: kapitalizm, tamıtamına ücretli köleliktir.<br />
<br />
"İyi" kapitalizm yoktur, çünkü her kapitalizm sömürücüdür. Bir yandan kapitalizmi, yani üretim araçlarının özel mülkiyetini sürdürürken, diğer yandan proletaryayı ve kapitalist sömürüyü ortadan kaldırmanın sözü-nü etmek, dünya ile alay etmektir. Proletaryayı ortadan kaldırmak için kapitalizmi ortadan kaldırmak gerekir.<br />
<br />
Bununla birlikte, sermaye ile emek arasındaki çelişkinin, kapitalizmin başlangıcından beri var olan tek çelişki olmadığına dikkati çekmek de yerinde olur. Kapitalizmde, ayrıca rekabet, kapitalistler arasındaki savaş da vardır. Ama, rakip kapitalistler arasındaki çıkar çelişkisi temel bir çelişki değildir; bu, kapitalizmin karakteristlik çelişkisine, sömürücü kapitalist ile sömürülen emek arasındaki çelişkiye bağlıdır, karakteristik çelişkinin altında yeralır: gerçekten bu son çelişki olmasaydı, kapitalizm de olmazdı. Onun için kapitalist düzende üretimde anarşi yasası, temel olan artı-değer yasasına bağımlıdır, ona göre tali önem taşır.<br />
<br />
Öyleyse, kapitalizmin gelişmesini sağlayan, proleterlerin sömürülmesidir. Erkekleri, kadınlar, çocuklar yiyip bitiren korkunç bir yoksulluk pahasına, modern uygarlığın harikalarını yaratmış ve kapitalist burjuvazinin, büyük zenginlik ve iktidarını üzerlerine oturttuğu üretici güçlerin şaşılası gelişimini sağlamış olanlar modern proleterlerdir. (Sermaye, ölü emektir ve ancak vampir gibi canlı emeği emmenin sağladığı avantajlar yaşayabilir ve ne kadar çok emerse o kadar çok yaşar.<br />
<br />
Üretici güçlerin daha önce hiç görülmemiş bir biçimde gelişmesiyle kapitalizm, pazara her gün daha çok artan miktarlarda ve daha düşük fiyatla meta sürecek durumdadır; böylece rekabeti ağırlaştırır, güçleştirir; küçük ve orta özel mülk sahipleri kitlesini yıkıma sürükler. Bir yandan büyük çoğunluğun yoksulluğu yaygınlaşırken (orta sınıfların, köylülerin vb. yoksullaşması), zenginlik, küçük bir grup kapitalistin (tekllerinin) elinde toplanır. Sermaye, sömürücü bir azınlığın elinde topladıkça, sayıca önemleri durmadan artan bütün bu yoksullaşan tabakaların satınalma gücü görünür bir biçimde azalır, pazar daralır, alışveriş durgunluğu kendini gösterir, çünkü, nüfusun çoğunluğu tüketimini asgariye indirir. Üretim ile tüketim arasında var olan dengesizlik gitgide daha çok belirgin hale gelir; bu, kapitalistin "aşırı-üretim" dedikleri bunalımdır.<br />
<br />
Stalin şöyle diyor: "Kapitalizm, üretici güçleri çok büyük ölçülerde geliştirmesi nedeniyle, kendisinin de çözemeyeceği çelişkilere gömülmüştür. Kapitalizm gitgide daha büyük miktarlarda meta üretecek, ve bu metaların fiyatını düşürerek, rekabeti ağırlaştırır, küçük ve orta özel mülk sahibi yığınını yıkıma uğratır, onları proleter durumuna düşürür, satınalma güçlerini azaltır; bunun sonucu olarak, mamul metaların sürümü olanaksızlaşır. Kapitalizm, üretimi genişleterek, ve alabildiğine kocaman fabrika ve işyerlerinde milyonlarca işçiyi biraraya toplayarak, üretim sürecine toplumsal bir nitelik kazandırır. Sonuç olarak bununla da kendi kuyusunu kazar: çünkü üretimin toplumsal niteliği, üretim araçlarının toplumsal mülkiyetini gerektirir, oysa üretim araçları mülkiyeti, üretim sürecinin toplumsal niteliğiyle bağdaşmaz bir özel, kapitalist mülkiyet olarak kalır."<br />
"İşte dönem dönem patlak veren aşırı üretim bunalımlar sırasında kendini gösteren şey, üretici güçlerin niteliği ile üretim ilişkileri arasındaki bu uzlaştırılamaz çelişkilerdir; kapitalistler, yine kendilerinin sorumlu oldukları, yığınların yıkıma uğraması yüzünden malın karşılığını ödeyebilecek alıcı bulamayınca, tahılı yakmak, mamul malları yok etmek, üretimi durdurmak, üretici güçleri tahrip etmek zorunda kalırlar ve bir yanda milyonlarca insan, meta eksikliği yüzünden değil, tam aksine fazla mal üretildiği için işsizlik ve açlıktan acı çeker." (J. Stalin. Diyalektik Materyalizm ve Tarihi Materyalizm).<br />
<br />
Sınıf çıkarı yüzünden üretici güçlere hız vermekle, azami karı elde etmek üzere her gün onları daha çok merkezileştirmekle, kendi mezarını kazmış oldu. Mezar kazıcılar ise, emeğiyle ve sefaletiyle kapitalizmin geçmişteki heybetli ve güzel günlerini elleriyle yaratmış olan sınıftan, proleteryadan başkası değildir.<br />
<br />
Sonraları, asıl sorumlunun makine değil de kapitalizm olduğunu keşfettiler. Gerçekten de, kapitalizm, makineleri kullanarak üretimin maliyetini düşürür. Emek-gücünün değeri de doğal olarak azalır; ücretler düşer. Proleter ücretlerini savunmak için savaşa girişirler. Proleterler, kapitalistin proleterleri birbirine karşı kullanmaya çalıştığını anlayarak (en bahtsız olanlar, kendilerinden daha az bahtsız olanların zararına, çok düşük ücretleri kabul ettiklerinden, daha az şanssız olanlar o andan itibaren işsiz kalırlar ve onlar da, bu kez, daha da düşük ücretleri kabul ederler. Bu böylece sürer) ortak sınıf çıkarlarının bilincine varırlar. Bunun için de ortak düşmana karşı, kapitaliste karşı savaşı yürütmek için birleşirler.<br />
<br />
Parti, proletaryanın ilerici unsurlarını biraraya toplayarak, gerçekten de sosyalist bilinci işçi sınıfı içine sokmak ve işçi sınıfını ve onunla dayanışma içinde olan bütün emekçi tabakaların, kapitalizme karşı yöneltmek gibi bir rol oynar. Parti, ücretlilerin yakın istemleri, hak davaları için savaş verir, ama bununla yetinmez: onlara sömürünün kaynağını bilimsel yolla açıklayarak, insanın insan tarafından sömürülmediği bir toplumu, sosyalist toplumu kurarak, bu sömürüden kurtulabileceklerini gösterir. Ancak böyle bir savaş, devrimci, savaş denebilir.<br />
Proletaryanın bu savaşı sonuna kadar götürmekte ve kapitalist üretim ilişkilerini yıkmakta büyük çıkarı vardır. En gelişmiş üretici güçlere bağlı olan proletaryanın, kapitalist sömürünün gerekli bir ürünü olduğunu gördük. O halde, proletarya ne sömüreni ne de sömürüleni bulunmayan bir toplumda herkesin mülkü haline getirmek üzere, üretim, araçlarını, burjuvaziden, sömürücü sınıftan koparıp alarak, sınıf sömürüsünden kurtulabilir. Orta sınıflar, küçük mülk sahibi sınıflar (küçük imalatçılar, parakendeciler, zanaatçılar, yoksul ve orta köylüler) kapitalizmin bağrında küçük mülk sahipleri olarak varlıklarını sürdürmeye bakarlarken, kesin olarak kendi emek-gücünden başka hiçbir şeyi olmayan proletaryanın, konusu olduğu sömürüyü ortadan kaldırmaktan, yani sınıfsız toplumu kurmak üzere, sömürülen sınıf olarak kendi kendisini ortadan kaldırmaktan başka perspektifi olamaz.<br />
"Bütün ülkelerin proleterleri, birleşiniz!"<br />
Böylece, proletarya enternasyonalizmi, milliyetleri ne olursa olsun, proleterlerin objektif durumlarından ileri gelir: bütün ülkelerin sömürülenlerinin milliyeti ne olursa olsun ortak düşmanı olan, sömürücü sınıf vardır.<br />
Büyük-burjuvazi, ancak, çevresinde yoksulluk ve sefaleti genelleştirerek gelişebilir. Böylece, -doğal düşmanından, devrimci proletaryadan başka- yoksullaşmış orta sınıflar, emekçi köylüler, zanaatkarlar, esnaf vb. burjuvazinin yıkıma sürüklediği bütün sosyal güçler, önüne geçilmez bir biçimde burjuvaziye karşı direnirler. Partisinin rehberliğinde proletarya, düşüşten kurtulmak isteyen bütün bu sosyal güçleri, ortak düşmana, sömürücü büyük burjuvaziye karşı aynı cephede toplar. Böylece, kapitalist ilişkileri kırmaya yetecek güçte, yeni üretim ilişkilerinin, modern üretici güçler düzeyine uyan sosyalist ilişkilerin kurulmasına yolu açan toplumsal bir güç gerçekleşmiş olur.<br />
Gerçekte, dolaylı vergi, tüketim araçlarına konduğu için, kapitalistten çok, ücretlilere, köylülere, orta sınıflara dokunur.<br />
Kader öğretisi, rekabet içinde yaşayan bir sınıfa, rekabetin sonuçlarını kabul ettirmekle, meta üretimini sağlamlaştırıyor.<br />
Kilise, serflere, senyöre boyun eğmeyi öğretti. Kuşkusuz, kahraman ve savaşçı olan derebeyler, onları, cehennem ateşi korkusuyla "tanrının yasaklarına" saygı göstermeye zorladı. Ama bu önlemler, öncelikle o toplumun yaşaması için gerekli olan kültürü koruyor, üretimi kayırıyor, ayaklanmaları önlüyordu. Kısacası, feodallerin "aşırılıklarına" karşı feodaliteyi koruyordu. Ama Reims başpiskoposu haykırıyordu:<br />
"Serfler, efendilerinize karşı daima uysal olunuz. Onların sertliğini ya da cimriliğini bahane etmeyiniz. Sadece iyi ve ölçülü olanlara değil, böyle olmayanlara da bağlı kalınız. Kilisenin kurallar, servetleri başkaldırmaya, itaatsizliğe, hileye itenlere ve hele hele onlara açıkça karşı koymayı öğretenlere karşı aforozlarını ilan eder."<br />
Burjuvazi, kendini tehlikede hisseder hissetmez, dini, kendi çıkarlarına uydurarak, yeniden kalkındırdı ve kapitalist üstyapının bütünü içinde bir bölüm olarak dine yeniden güç ve arka verdi. Sonuç olarak, dinsel eğitim ile laik öğretimi birbirinin tamamlayıcısı olarak sundu. 1887 yılının ilkokul hakkındaki resmi bilgileri şunu gösterir: "Laik öğretim, dinsel öğretime karşı koymadan ondan ayrılır. Öğretmen rahibin yerini almaz. ..her çocuğu namuslu bir insan yapmak için kendi çabalarını rahibin çabalarına katar."<br />
Burjuvazi, bütün yumurtalarını aynı sepete koymuyorsa da, yine de kemanlarını akort etmeyi biliyor!<br />
Uzlaşmaz sınıf karşıtlıklarla, uzlaşmazlıklarıyla parçalanmış bir toplum, gerçek bir ahlaki ve kültürel birlik gösteremez. Egemen sınıf, kend, ideolojisini kabul ettirebilir, ezilenlerin sesini boğmayı başarabilir. Yalnız sınıflararası uzlaşmaz karşıtlıkları olmayan bir toplum, gerçek ahlaksal ve manevi birliği tanıyabiliriz, bu birlik hiçbir zaman bilginin ilerlemesi için gerekli olan fikir savaşımını kaldırıp atmaz.<br />
Sınıfların ilk kez ortaya çıkışından bu yana insanlar, insanın insan tarafından sömürüsünün ve sınıf savaşının ortadan kalkacağı ideal bir sosyal düzenin hayal etmekten hiç geri durmadılar. Halkların özlemlerinin gerçek bir yeraltı akımı, antikçağdaki altın çağa dönüş inancından beri ezilen yığınların tarihi boyunca sürüp gider. Halklar, hiçbir zaman, insanlığın geleceğiyle ilintili olarak umutsuzluğa kapılmadılar. Bütün çağlarda, ozanlar ve düşünürler, yeni zamanların ilk ışıklarını beklediler ve kutladılar. 16. yüzyılın sonunda Güneş Ülkesi'ni yazan ve 27 yılını hapiste geçiren Thomas Campanella gibi Hristiyan dini, ikibin yıl boyunca ezilen insanlara, "mutluluk krallığının bu dünyada olmadığı"nı yineledi durdu, ama hiçbir şey kitlelerin yüreğindeki yeryüzünü mutluluk umudunu öldüremedi ve Beethoven, o harika Dokuzuncu Senfoni'siyle gelecek günlerin marşını yarattı.<br />
Marksizm, herhangi bir toplumda, üretim ilişkilerinin temel öğesinin üretim araçlarının mülkiyet biçimi olduğunu gösterirken, aynı zamanda, sosyalizmin, ne genel olarak "servetlerin" ortaklığından, ne "servetlerin" paylaşılmasından, ne özel sermayelerin birleştirilmesinden, ne de kapitalizmin merkezileşmesinden ve örgütlenmesinden ibaret olmadığını gösterdi.<br />
Özel mülkiyetin kurbanı doğrudan doğruya proletaryadı.<br />
Yoksullaştırılan kitlelerin emeğinin ürününü, yüzyıllar boyunca kendilerine mülk edinen kapitalistler, kitleleri yoksullaştırarak mülksüzleştirmişlerdir. Sosyalizm, mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesidir.<br />
"Meta olarak emek-gücü ve işçilerin 'ücretliliği' üzerine sözler sosyalist sistemde bir hayli anlamsızdır; sanki üretim araçlarına sahip olan işçi sınıfı kendi kendini ücretlendiriyor ve kendine kendi emek-gücünü satıyormuş gibi. Bugün 'gerekli-emek'ten ve 'artı-emek'ten sözetmek aynı derecede gariptir; sanki bizim koşullarımızda üretimi genişletmek, eğitimi geliştirmek, halk sağlığını korumak, ulusal savunmayı örgütlemek vb. için işçilerin topluma verdikleri emek, bugün iktidarda bulunan işçi sınıfı için, işçinin ve ailesinin kişisel gereksinimlerini karşılamak için sarfedilen emek kadar gerekli değilmiş gibi." (J. Stalin, "SSCB'nde Sosyalizmin Ekonomik Sorunları", Son Yazılar,)<br />
Marksizm tarafından bilimsel olarak tanımlanan sosyalizm, insanın insan tarafından sömürüsünün ortadan kaldırılmasıdır. Dolayısıyla toplum içindeki uzlaşmaz karşıtı olan sınıfların kaldırılmasıdır. O halde, ekonomik plandaki sömürülenlerle sömürülenler arasındaki sınıf çelişkisi de son bulur.<br />
Üretimin sürekli olarak artması, bir "üretim fazlası bunalımı"na varmaz, çünkü, herkes emeğine göre aldığı için, üretimin artması, gerekli olarak bütün emekçilerin satınalma güçlerinin yükselmesi ve tüketimlerini artırmalarıyla birlikte gider. Üretim ile tüketim arasındaki düzensizlikler ve bundan doğan bütün bozukluklar -işsizlik, üretici güçlerin tahribi- meydana gelmez. Yani, sosyalizm, ekonomik bunalımların ve emperyalizmin ortadan kalkışı ve savaş nedenlerinin yok oluşudur.<br />
"Bugün için yalnız SSCB'nde gerçekleşmiş bulunan sosyalist sistemde, üretim ilişkilerinin temeli, üretim araçlarının sosyal mülkiyetidir. Burada, artık ne sömüren, ne de sömürülen vardır. Ürünler, verilen emeğe göre ve 'çalışmayan yemez' prensibi gözönünde tutularak paylaşılır. Üretim süreci içinde insanlar arasındaki ilişkiler, sömürüden kurtulmuş çalışanların kardeşçe işbirliği ve sosyalist yardımlaşma ilişkileridir." (Stalin: Diyalektik Materyalizm ve Tarihi Materyalizm)<br />
Sosyalist mülkiyet, kimi yerde devlet mülkiyeti (bütün halkın mülkü), kimi yerde de kolhozların işortaklığı mülkiyeti (her kolhozun mülkiyeti, kooperatif birliklerinin mülkiyeti) biçimine bürünür. (SSCB Anayasasının 15. maddesi.)<br />
Toprak, yeraltı, sular, ormanlar, yapımevleri, fabrikalar, kömür madenleri, maden ocakları, demiryollar, suyolu, havayolu ve ulaştırma, bankalar, PTT, devlet tarafından düzenlenen büyük tarım işletmeleri (kolhoz, makine ve traktör istasyonları vb.), aynı şekilde, belediye işletmeleri, kentlerdeki konutların esas kitlesi, sanayi kümelenmeleri devlet mülkiyetidir, yani bütün halkın malıdır. (6. madde).<br />
Kolhozlardaki ve kooperatiflerdeki ortak girişimler, hayvan sürüleriyle, tarım alet binalarıyla birlikte, kolhozların ve kooperatiflerin sağladıkları üretim, bunu gibi ortak binalar, kolhozların ve kooperatiflerin sosyalist mülkiyetini oluştururlar (7. madde).<br />
Tarım kooperatiflerinin, tasarruf hakkı, ücretsiz ve daimi olarak kendilerine verilmiş olan toprağı işledikleri görülmektedir. Ayrıca devlet, kendilerine bol miktarda traktör ve birinci derecede öneme hazi başka makineleri sağlar, bunların da mülkiyeti devlete aittir. Kolhozun tam özgürlük içinde istediği gibi kullanılıp yararlandığı şey, aslında işletmelerinden ve binalarından başka, onun gelirlerinin kaynağı olan kolhoz üretiminin ürünüdür.<br />
Her kolhoz ailesinin, ortak kolhoz ekonomisinin esas gelirinden başka küçük bir toprak parçasından yararlanmaya hakkı vardır, bu toprak üzerinde, özel olarak yardımcı bir ek ekonomiye: oturtmak için eve, ürün veren hayvanlara, kümes hayvanlarına, ufak tarım gereçlerine sahiptir.<br />
Yasa, köylülerin, zanaatkarların, başkasının emeğinin sömürülmesi dışında, küçük özel mülkiyetlerini kabul etmektedir.<br />
Tüketim araçları konusunda ise, yurttaşların, kendi emeklerinden gelen gelirlere ve biriktirilmiş paralara kişisel olarak sahip olmaya, oturdukları evin, yardımcı ev ekonomisinin, ev eşyasının ve günlük kullanım eşyasının, kişisel tüketim ve kullanım eşyasının (örneğin otomobil) mülkiyet hakları vardır; ve bu kişisel mülkiyetin miras hakkına sahiptir.<br />
İnsanın insan tarafından sömürüsü ile birlikte kent ile köy arasındaki -kentin kapitalist burjuvalar tarafından yerleri elinden alınan ve yıkıma sürüklenen köy arasındaki- çelişkiler kayboldu -bu çelişkiler, köylülerin kentliler hakkındaki düşmanlığının, kentlilerin de köylüler hakkındaki horgörülerinin temeliydi. İnsanın insan tarafından sömürüsüyle birlikte, kol emekçileri ile, sömürücü burjuvazinin araçları olan kafa emekçileri arasındaki çelişkiler de ortadan kalktı -bu karşıtlık, kol emekçilerinin kafa emekçileri hakkındaki düşmanlığının, kafa emekçilerinin ise kol emekçilerine karşı hoşgörülerinin temeliydi.<br />
Son olarak, insanın insan tarafından sömürüsünün ortadan kalkmasıyla birlikte kadının köleliği de kaybolmuştur ve erkekle kadının eşitliğinin temelleri kurulmuştur.<br />
Üretim araçlarının kamulaştırılmasıyla ve insanın insan tarafından sömürüsünün ortadan kalkmasıyla, uzlaşmaz karşıt olmayan sosyalist üretim ilişkilerinin, yeni, karakteristlik bir ekonomik alt yapı yasasının ortaya çıkmasını sağlayan koşullar yaratılmış oldu. Bu yasa sosyalist ekonominin sömürüsüz ve bunalımsız bir ekonominin amaç ve araçlarını yansıtır. Böyle bir ekonominin, kitlelerin maddi ve kültürel ihtiyaçlarının en yüksek ölçüde karşılanmasını sağlamaktan başka amacı olamaz. Ama sosyalizmin bu karakteristlik yasasını incelemeden önce, sosyalizme geçişin toplumların temel yasasına, üretim ilişkileri ile üretici güçlerin niteliği arasında uygunluk yasasına belirli objektif koşullar gerektirdiğini belirtelim<br />
"Proleterya, politik hakimiyetini, tüm sermayeyi burjuvaziden derece derece koparıp almak, bütün üretim araçlarını devletin, yani egemen sınıf olarak örgütlenmiş proletaryanın elinde merkezileştirmek için ve üretici güçlerin tamamını olabildiğince çabuk artırmak için kullanacaktır." (Max, Engels, Komünist Manifesto)<br />
Proleterya diktatörlüğünün hazırlanıp kurulduğu tarihsel dönem, sınıf savaşımının en keskin evresine girdiği dönemdir. Sosyalizmin ekonomik uzlaşmaz karşıtlıkları ortadan kaldırışından uzun zaman sonra, savaş, burjuva kalıntılarının kapitalizmi onarma, yeniden canlandırma çabalarına karşı devam eder ve bu, sosyalizmin, yeryüzünün daha büyük kısmında başarıya ulaşmasına kadar sürer. Kitleler ilk kez olarak, kendilerinin olan bir demokrasiye kavuşuyorlar. Bir düşünün! İlk kez olarak milyonlarca insan böyle insanca bir yaşama çağrılıyor. Böylece, örneğin, Çin'in en uzak köylerinde, o zamana kadar kendilerine yük hayvanlar gibi davranılan köylüler bellerini doğrultuyor ve kendilerini yurttaş ve kamu yararının sorumlusu hissediyorlar. Proletarya diktatörlüğünün yaptığı büyük iyilik işte budur: O, kendilerine bütün ufukların kapalı bulunduğu bu insan topluluğuna bilinçli, etkin bir yaşam olanağı verir.<br />
"Proleterya diktatörlüğü sınıf savaşının sonu değildir; onun yeni biçimler altında sürmesidir. Proleterya diktatörlüğü yenilmiş ama, direnmeyi bırakmak şöyle dursun, direncini daha da yoğunlaştırmış, yokolmamış, ortadan kalkmamış burjuvaziye karşı iktidarı eline geçirmiş bulunan proletaryanın sınıf savaşıdır." (Stalin. Leninizmin İlkeleri)<br />
"Sadece sınıf savaşımını kabul edenler henüz marksist değildir; bunlar henüz burjuva düşüncenin ve burjuva siyasetinin sınırları içerisinde bulunabilirler. Marksizmi sınıf savaşı teorisi içinde hapsetmek, marksizmi budamak, onu çarpıtmak, onu burjuvazi tarafından kabul edilebilir bir şeye indirgemek anlamını taşır. Marksist, sadece, sınıf savaşının kabulünü, proletarya diktatörlüğünün kabulüne dek genişleten kimsdir.1 (Lenin, "Devlet ve Devrim")<br />
"Sosyalistler'in proletarya diktatörlüğünü anlayamamalarının başlıca nedeni, sınıf savaşı fikrini mantıksal sonucuna kadar götürmeyişleridir." (Lenin, "Devlet ve Devrim" s. 145)<br />
Proletarya diktatörlüğü bir sınıf egemenliğidir. Kimin üzerinde egemenlik? Kapitalistler üzerinde, kapitalist çöplüğüne üşüşen ve onun devlet iktidarını destekleten çeşitli sömürücü, açıkgöz, serüvenci tabakaların üzerine<br />
Bu yüzden proletarya diktatörlüğü, alışılmadık yepyeni tipte bir devlet iktidarıdır. Tarihin daha önce tanımış olduğu bütün siyasal iktidarlar, sömürücü sınıfın egemenliğini, azınlığın çoğunluk üzerindeki egemenliğini temsil ediyorlardı. Proletarya diktatörlüğü, ilk kez sömürülenlerin sömürenler üzerindeki egemenliğini temsil ediyor. Onun için de, çalışan, sömürülen ve ezilen diğer sosyal tabaka ve sınıfların desteğini kazanıyor: o halde proletarya diktatörlüğü çoğunluğun azınlık üzerindeki egemenliği, emekçilerin egemenliğidir.<br />
Proletarya diktatörlüğü sadece bir egemenlik aleti değildir, aynı zamanda, proleterya ile emekçi köylüler ve orta sınıflar arasında bir ittifakın da aletidir. Bu diktatörlük, müttefiklerini ulusal çıkara uygun bir yolda yönetmek için proletaryaya çok gereklidir. Mademki, çoğunluğu azınlık üzerindeki hakimiyeti, proletarya diktatörlüğü, burjuvazinin yığınlara zorla kabul ettirdiği siyasal boyunduruğun sonudur, emekçiler için, kitleler için demokrasidir, proletarya diktatörlüğünün gelişi bir kurtuluştur ve bu siyasal kurtuluş koşulu, burjuvazinin hile ve dolaplarının önlenmesidir.<br />
Proletarya diktatörlüğü, tarihte ilk kez kitleler için bir demokrasi olduğundan, demokrasinin en yüksek biçimidir. Bu, bir dönemeçtir; burjuva demokrasisinden, sermaye diktatörlüğünden proletarya diktatörlüğüne, halk diktatörlüğüne dönen, ezenlerin demokrasisinden ezilen sınıflar demokrasisine dönen bir dönemeç. O zamana kadar büyük kitleler ezmeye yarayan özel bir güç olan devlet, son olarak bastırılmış olan ezenlere karşı, halkın çoğunluğunun, işçilerin ve köylülerin ve onların müttefiklerini genel gücünün ifadesi haline gelir.<br />
"Sömürülenlerin için gerçek özgürlükler, proleterlerin ve köylülerin ülkenin yönetimine gerçekten katılması, ancak proleterya diktatörlüğünde olanaklıdır." (Stalin, Leninizmin İlkeleri)<br />
Proleterya diktatörlüğünde fonksiyonlarını yerine getiren devletin sadece özel bir baskı gücüne dayanamaması olgusu ve halkın çoğunluğunun genel gücüne dayanması onun niteliğini kökten değiştirir. Bu, yeni tipte bir devlettir. Burjuvazi bir sınıf olarak bütün dünyada yenilmiş ve tasfiye edilmiş olmadığı sürece bu devletin sürekli olarak proleterya tarafından güçlendirilmesi zorunludur; bu devletin güçlendirilmesi, her şeyden önce kitlelerin bilinçli politik eylemine destek verilmesi ve güçlendirilmesi demektir. Buna karşılık, burjuva devletlerin "güçlendirilmesi", polis kuvvetlerinin artırılmasından ve yığınların politik eyleminin boğulmaya kalkışılmasından başka bir şey değildir. Proleterya diktatörlüğünün güçlendirilmesi, sömürücü sınıf devletlerinin "güçlendirilmesi"nin tam karşıtıdır; bu nedenle, proleterya diktatörlüğünün güçlenmesi, aynı zamanda, devletin"klasik" çizgilerinin gerçekten zayıflaması demektir: halkçı bir polisin tutumu, yığınlarla olan bağları, bir burjuva devletin polisininkilerle -eğer bu polisin kitlelerle olan bağlarından sözedebilirse- hiç bir şekilde kıyaslanamaz. Bir halk ordusunun yaklaşımıyla emperyalist bir ordunun hiçbir ilişkisi, benzerliği yoktur: Çin'in kurtuluşu sırasında bütün dünya bunu görüp anladı. Yeni devletin siyaseti dar ve kapalı "uzman" çevrelerinde hazırlanmaz, kitlelerin arasında ve kitlelerin öncü güçleri arasında hazırlanır: kolhozdan bir milletvekili kendi kolhozunda sıradan bir emekçi olarak kalır.<br />
Sovyetler, proleteryanın ve bütün sömürülenlerin en geniş yığın örgütlenmesi, bizat kitlelerin doğrudan organıdır. Sovyetler karar verirler, yerine getirirler ve verdikleri kararların denetlenmesini bizzat kendileri yaparlar. Burjuva parlamenter meclislerinden (ulusal ya da yerel) farklı olarak bütün iktidarı, yani yürütme ve yasama gücünü ellerinde bulundururlar. Sovyetler, devlet iktidarının yerel ve merkezi organıdırlar. Sovyetlerin üyeleri her an kendilerini seçenler tarafından geri alınabilirler.<br />
Bu nedenle, -düzenbaz yaparak, sosyalizmi faşizme benzeten burjuva ideologlar kusura bakmasınlar- Sovyetler Birliği'nde, hiç kimse yasalara itaatten muaf değildir. Büyük sermayenin en gerici güçleri tarafından kurulan faşist diktatörlüğün, keyfi yönetiminden ve terörden başka silahı yoktur. Burjuva yasallığın ihtiyaç duyduğunda kendisi ayaklar altına alır. Tam aksine, sosyalist demokrasi, gücünü, emekçilerin desteğinden alır; onun için ancak emekçilerin özel ve kamusal haklarının kullanılmasını güven altına alarak varlığını sürdürebilir. Sovyet hükümeti, bütün yurttaşlar gibi, anayasaya saygı göstermek ve yasalara uymak zorundadır. Otoritesini kaybetmeksizin başka türlü hareket edemez.<br />
Kitlelerin bilinçli eylemine dayanan sovyet devletinin, sosyalizmin kuruluşunda büyük rolü vardır. Yeni iktidar, yeni üretim ilişkilerinin ortaya çıkışı için vazgeçilmez öznel bir koşuldur. Gerçekten proletarya iktidar, tarihsel bakımdan kendi ekonomik altyapısından önce iktidara gelmek ve kendi alt yapısını oluşturmak zorunluluğunda olmak gibi bir özellik gösterir. Burjuva iktidarı ise, burjuva devrimi sırasında en başta burjuvazinin politik egemenliğini, mevcut burjuva ekonomisiyle uygunlaştırmanın kendisiydi. Ayrıca, proletarya devriminden önceki devrimlerin amacı, bir sömürü biçimi (feodal) yerine, bir başka sömürü biçimini (burjuva) getirmekti; proleterya devrimi, aksine, tüm sömürüyü ortadan kaldırır ve bu da ancak proleter devletin önemini arttırır.<br />
"Çalışma hakkı, ulusal ekonominin sosyalist biçimde düzenlenmesiyle, sovyet toplumunun üretici güçlerinin sürekli olarak büyümesiyle, ekonomik bunalım olanaklarını ortadan kaldırmasıyla ve işsizliğin tasfiyesiyle güven altına alınmıştır." (Madde 118.)<br />
Bu görevi yerine getirmek için sovyet devletine iki şey gereklidir: 1) doğanın ve toplumun yasalarını tanımak yani bilim; 2) yeni fikirleri anlayıp benimsemiş kitlelerin bilinçli desteği. Proletaryanın politik iktidarının kuruluş sırasında bilimsel sosyalizmin oynadığı büyük rol, gitgide artacaktır. Burjuva ideolojisine karşı bilinçli savaş, marksizm-leninizmin kitleler arasında yayılması, biçimiyle ulusal içeriğiyle sosyalist yeni bir kültürün yaratılması, böylece sosyalizmin kurtuluşu için elzem olan öznel koşulalrdır.<br />
Sosyalizm kurulup yerleştiği ölçüde, sovyet devletinin, bu yeni tipte devletin eğitimdeki rolü ve kültürel rolü büyüktür. Devletin rolünün bu artışı, hiç de marksizmin düşmanlarının sözünü ettikleri "totaliter baskı"nın atışı anlamına gelmez. Devletin bu yeni rolü, yığınların kültürel ve entelektüel düzeylerini egemen sınıf için tehlike oluşturmadan yükseltemeyen kapitalist burjuva devletlerince neredeyse hiç bilinmeyen bir şeydir. Bu yüzden, kapitalist devlet, en başta bastırma işleriyle ilgilenir. Halbuki, emekçilerin devleti, ekonomik alanda olduğu kadar kültür alanında da varlığını korumasını bilerek, kitlelerin yaratıcı emeğinin yönetici merkezi haline gelir: emekçilerin devleti, kitlelerin düşmanı değil, onların örgütleyicisi ve eğitimcisidir.<br />
Kültürel devrim, öncü fikirlerin ve öncü bilimin kitleler içinde yayılması, sosyalist ideolojinin burjuva ideolojisini yenmesi, diyalektik materyalizmin, fikirlerin sosyal yaşamdaki rolü konusunda öğrettiklerine uygun olarak, bizzat devletin bütün dikkatini üstünde toplayacağı bir konusur. Üretim ilişkilerinin değişmesi, burjuva ideolojisinin objektif temellerini, üretim araçları özel mülkiyetini ortadan kaldırarak, kitleler arasında yeni bir bilincin oluşması için gerekli koşulları yaratır. Yani, yeni sosyalist bilinç, hiç yoktan gelmez: devletin rolü, yığınların bilinci ile yeni objektif, sosyalist koşullar olanaklı olduğu kadar doğru ve eksiksiz olarak birbirine uygun hale getirmek - er ya da geç yeni bir bilinç biçiminin yeni içeriğe uygun gelişmesini isteyen süreci çabuklaştırmaktır. Aynı zamanda, gelişme perspektifleri bilgisinin de objektif koşullar üzerinde etki yaparak ekonomik gelişmeyi hızlandırması için, toplum yasalar bilgisinin yardımıyla sosyalist bilinci ileri götürmek gerekir. Görülüyor ki, sosyalist toplumda birbirleriyle çelişki halinde olmayan objektif koşullar ve öznel koşullar, karşılıklı bir etki oluştururlar ve birbirlerini karşılıklı olarak desteklerler. Bu nedenle, sosyalist toplum, madden ve kültürel olarak, burjuva toplumunda bilinmeyen bir tempoyla gelişebilir. Sosyalist ilerleme yarışması, sosyalist üretimin gelişmesinde, yığınların yeni bilincinin öneminin bir örneğidir. Bu bilinç değişmesinde edebiyat ve sanata büyük bir rol düşer: yazarlar, Stalin'in ifadesiyle, "ruhların mühendisleri" olurlar.<br />
Nihayi olarak, eğer işçi sınıfı ve onun müttefiklerinin başlarında, bilinçli ve örgütlü birlikleri, kitlelere bağlı ve toplumların doğru devrimci teorisiyle donatılmış politik bir parti olmasaydı, sosyalist devlete düşen bütün görevler -proletarya diktatörlüğünün kazanılmasından kültür devrimine kadar- gerçekleşmesiydi. Sosyalist toplumun yolunu aydınlatan, teoriyle pratiği birleştiren öncü rol, yeni maddi ve kültürel zorunluluklar ortaya çıktığı ölçüde ve sovyet devletinin rolü büyüdüğü ölçüde artar, eksilmez. <br />
Sosyalizmin temel ekonomik yasası, objektiftir. Kitlelerin maddi ve kültürel ihtiyaçlarının en yüksek ölçüde tatminini sağlamk, bir hükümetin "bağımsız tercih"inin eseri değildir. Bu, üretim araçlarının topluma maledilişinin (kamulaştırılışının) gerekli sonucudur, ve yalnız işçi sınıfı iktidarı, kitlelere vaadettiği şeyi verebilir; çünkü o, üretim araçlarını topluma maletmiştir ve yeni üretim ilişkilerini niteleyen objektif yasaya dayanmaktadır. Marksist sosyalizm anlayışını ütopik anlayışlardan ayıran, yığınların binlerce yıllık hak davası ile, bilimsel olarak belirli bir üretim biçiminin temel ekonomik yasasının gereklerini birbiriyle bağdaştırmasıdır.<br />
Sosyalizmin rakibi olan, kapitalist burjuvazi, sosyalist kurtuluşun başarılarının ancak bireyin köleleştirilmesiyle elde edilebileceğini yineleyip dururlar. Sosyalizmin, insanın kişiliğini, kişisel enerji ve girişkinliğini, bireyin yeteneklerini, hak ve özgürlüklerini ezdiğini ve yok ettiğini; ihtiyaçlar ile beğenileri bir düzeye getirdiğini öne sürerler. Ama, emekçileri, fizik bakımından ve kafaca sömürerek ve sakatlayarak bütün bir nevi ilgiler, ezilenler ve insan yetenekleri dünyasının üzerine çöken ve onu boğan; varlığını güvensizliğe borçlu olan, insanlar birer robot haline getiren, bir baskı, açlık ve işsizlik rejimi altında işçiyi makinenin bir eki, uzantısı haline getiren; onu fizik ve manevi bireyliğin içinde sakatlayan, işçiyi bir köle durumuna indirgeyen kapitalizmdir. Kapitalizmin karşısında birey yalnız ve silahsızdır; onu kurtaracak olan, sadece sömürülenlerin vfe ezilenlerin birliği, devrimci savaşıdır. Stalin 1906 da Kitlelere "Marxism devrimci savaşın temel taşıdır" diyordu. Yığınlar kurtarılmadan birey kurtarılamaz. Kitlelerin kurtuluşu, bireyin kurtuluşunun ön koşuludur.<br />
Kapitalizmin savunucuları, kapitalizmde, girişkenlik ve yetenek sahibi her insanın, servet sahibi olmasa bile, "kendi yolunu kendisinin aşabileceğini" ve yeteneklerine uygun bir duruma geçebileceğini öne sürerler. Ve milyoner olmuş ayakkabı boyacıları gibi "mutlu olayları" anlatırlar. Ama, herhangi bir kimsenin "başarı"sının binlerce sömürülen emekçinin kazancından ödendiğini gizlerler. Kapitalizmde herkesin "kendi yolunu kendisinin açması" zorunluluğu, burjuva toplumda insanların durumunun özel mülkiyetin alanı ile belirlendiğini kanıtlar.<br />
İnsanların durumları, onların servet, sınıf, kast durumlarıyla, ulusal kökenleri, cinsiyetleri, inançları, yakınlıklar, ilişkileri, kayrılmaları vb. ile belirlenir. İşte kapitalizmin "düşünürler"i ve "ahlakçılar!" tarafından "sonsuz", "mantıksal" sayılan "düzen", akla yatkın ve kavranılır kabul edilen tek "düzen" budur. En üstün sıraları haketmediklerini kanıtlamak adına, Krupplar'ın, Stinnesler'in, Morganlar'ın, Rothschildler'in, Rockefellerler'in, Fordlar'ın, Boussaclar'ın "dehaları" göklere çıkarılır. Ama kapitalistlerin "dehaları", artı-değerin üreticilerden zorla koparılıp alınması becerisine dayanır ve onların egemen durumunu belirleyen şey, sadece sermayelerinin büyüklüğüdür. Ve işte kapitalizmde bir insanın "değerini" belirleyen budur.<br />
Sosyalizmde ise, aksine, bireyin yükselmesinin, yeteneklerinin, dehalarının gelişmesinin koşulu, bizzat kitlelerin deha denecek yeteneklerinin yükselmesidir. Sosyalizmin temel ekonomik yasası, öncü tekniği rolünü bize gösterdi; sosyalizmin özel koşullarının incelenmesi, sosyalist bilincin, bu yeni toplumun muazzam etkin gücünün öneminin altını çizerek vurguladı.<br />
Sosyalizm tam olarak kitlelerin yönetimidir, yüzyıllar süren baskının kurbanları olan ve sömürü yüzünden her çeşit insani gelişmeden yoksun bulunan milyonlarca insanın yönetimidir. Tarihi yapan bu kitlelerdir, çünkü yalnız bu kitleler sermaye iktidarını yere serebilirler. Bir kere boyunduruktan kurtulduktan sonra, kitleler, büyük bir coşkunlukla kendileri için yeni bir yaşam kurarlar. Kitleler, insanın insan tarafından sömürüsünü ortadan kaldırarak, bireyle toplum arasındaki uyuşmazlığı gidermiş ve herkese açılıp gelişme olanağı sağlamışlardır.<br />
Tamamıyla, gelişmiş olan komünist topluma oranla değerlendirmek istediğinde, az önce incelediğimiz sosyalizm, bir ilk aşamadan ibarettir. Sosyalizmin prensibi "herkesten yeteneğine göre, herkese emeğine göre" ilkesidir. Ama komünizmin prensibi, "herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre"dir. Çağdaş dünyada, herkes, ihtiyacına göre alamıyorsa, bunun başlıca engelinin, insan emeğinin bütün zenginliklerini boş yere israf eden kapitalist sömürü olduğu gerçeğidir. İnsanın insan tarafından sömürüsünün ortadan kaldırılmasının ilk sonucu, emekçinin, ürettiği zenginliğin bir bölümünü, kendisinden alınmadan, verdiği emeğe göre alabilmesidir.<br />
Sosyalizmin "herkesten yeteneğine göre, herkese emeğine göre" formülü, elbette tüketimde bir ölçü bulunması gereği olgusuna uygun düşer.<br />
Bu ölçüyü nerede bulmalı? Elbette ki emekte. Gerçekten de, her bireyin sosyal üretimden alacağı payı belirleyen, onun sağladığı emeğin nitelik ve niceliğidir; bu, hak edilen tüketimi ölçmenin en doğru yoludur. -Ayrıca, emek (iş, çalışma), üretici güçlerin hızla yükselişinin, bu bakımdan da ileri aşamaya geçişin koşuludur. Böylece sağlanan emeğin karşılığı için, bireyin tüketimini ölçmeye artık ihtiyaç olmayacak bir aşamaya geçişi hazırlar.<br />
Emekçileri, niteliklerini geliştirdikleri takdirde yaşam düzeylerini iyileştireceklerine inandırmak isteyen kapitalizmin alayıcı sözleri, sosyalizmde, bir gerçek haline gelir, çünkü sosyalizmde sömürü ortadan kalkmıştır.<br />
"Her hak tek bir kuralın değişik insanlara, gerçekte aynı ve eşit olan insanlara uygulanmasından ibarettir." (Devlet ve Devrim. s.84)<br />
Buna karşılık, komünist toplumda "eşitlik" şundan ibaret olacaktır: yetenekleri eşit olmayan ve bu yüzden topluma (nitel ve nicel olarak) farklı bir emek sağlayan bireyler yine de eşdeğer bir biçimde, her biri azami ihtiyaçlarına göre alacaklardır. Niçin? Çünkü üretim, artık herkesin ihtiyacına göre alabileceği ölçüde artmış olacaktır.<br />
O halde, sosyalist toplumda, emek ölçüsünün, bu bakımdan da tüketim ölçüsünün sıkı bir biçimde denetimi (gerekli olarak) hüküm sürer. Çalışma bir zorunluluktur, ama, herkesin, en adil şekilde, verilen emeğe göre alması gibi bir karşılığı vardır. Artık ne imtiyazlı, ne sömürücü, ne de kar hırsı vardır; emek her şeyin en yükseği, en yücesidir, emek hakimdir.<br />
"Sosyalist toplumda, bir ölçüde, bir servet eşitsizliği vardır. Ama sosyalist toplumda artık ne işsizlik, ne sömürü, ne de ulusal topluluklar üzerinde baskı vardır. Sosyalist toplumda, her ne kadar çalışması karşılığında ihtiyaçlarına göre değil de, verdiği emeğin nitelik ve niceliğine göre alıyorlarsa da, herkes çalışmak zorundadır. Yani bu nedenle, hala bir ücret, hemde eşit olmayan, farklılaşmış bir ücret vardır. Ancak kişilerin çalışmaları karşılığı toplumdan emeklerinin nitelik ve niceliğine göre değil de, ihtiyaçlarına göre alacakalrı bir düzen kuruluşu başarıldığı zaman komünist toplum kurulmuş olacaktır." (Stalin)<br />
"Komünist toplumun daha yüksek bir aşamasında, bireylerin işbölümüne ve onunla birlikte kafa emeği ile kol emeği arasındaki çelişkiye kölece boyun eğişler sona erdiği zaman, emek, sadece bir geçim aracı değil, ama kendisi birincil hayati ihtiyaç haline geldiği zaman; bireylerin çeşitli biçimde gelişmeleriyle, üretici güçler de arttığı ve bütün kolektif zenginlik kaynaklar gürül gürül fışkırdığı zaman, ancak o zaman burjuva hukukunun dar ufuklar kesin olarak aşılmış olacak ve toplum, bayraklarının üstüne şunu yazabilecektir: 'Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre." (K. Marx, F. Engels)<br />
Komünist toplumda, öncü teknik, kol emeği ile kafa emeğini birleştirir, aynı zamanda, emekçiye niteliklerini geliştirmek için boş zaman bırakmak ve böylece ona bütün yaşamı boyunca aynı işe bağlanıp kalmama fırsatını vererek emek-zamanının azaltılmasını sağlar. İş bundan böyle artık insanın kişiliğini sakatlamayacak, bu kişiliğin en yüksek ifadesi olacaktır. Ve iş sayesinde, herkes, yeteneklerini açıp geliştirecektir: sömürüden kurtulan emek, her bireyin temel ihtiyacı haline gelecektir.<br />
Açgözlü hesabı, kapitalizmde ne kadar "doğal" ise, komünist toplumda da bütün toplumun çıkar bilinci o kadar "doğal" bir alışkanlık haline gelir.<br />
Elbette ki bu küçük-burjuva, kendini ölümsüz sanmaktadır. Kendi bencilliğinin ve kendi kısır düşünce yapısının, sonsuz insanın çehresini şekillendirdiğine sersemce inanmıştır. Marksistler, insan değişiyor ve toplumla birlikte değişecektir dedikleri zaman, küçük- burjuva, omuzlarını silker ve "ütopya"dan sözeder. Asıl ütopya, kendi varlığının yani küçük-burjuva ideolojisinin, sosyal koşullar ortadan kaybolduktan sonra da, sonsuza kadar devam edeceğine inanmaktadır.<br />
Bununla, birlikte, zafer kazanmış proletaryanın, bütün topluma yayacağı "atölye disiplini", ne bir ideal, ne de bir son amaçtır, "bu, sadece kapitalist sömürünün bütün kötülüklerinden ve bütün pisliklerinden toplumun iyice arındırılması için ve daha ileri gelişmeler için atılması gereken bir adımdır." (V. İ. Lenin, "Devlet ve Devrim".<br />
Komünist toplum ise, sadece sınıflar arasında uzlaşmaz çelişkilerin olmaması olgusuyla değil, artık hiç sınıf olmayışı olgusuyla tanımlanır. Şu halde artık yalnız bir tek sosyal mülkiyet biçimi, bütün halkın kolektif mülkiyeti biçimi vardır. Görülüyor ki, bu iki aşama arasında farklar vardır: önce ürünlerin paylaşımını düzenleyen ilkede fark; ama aynı zamanda herkes için bolluğun hüküm sürmesini olanaklı kılacak bir üretici güçler gelişmesi sağlaması gereken üretim ilişkilerinden de fark vardır. Üretim ilişkilerinin değişmesi için, önce üretici güçlerin değişmiş olması gerektiğini biliyoruz.<br />
Ürettim ilişkileri öyle bir nitelik gösterir ki, devlet mülkiyetinin, yani bütün halkın mülkiyetinin yanında, sosyalist bir grubun mülkiyeti, kolhoz mülkiyeti vardır: kolhoz, kendi işletmelerinin, kendi binalarının ve kendi üretiminin sahibidir. Amaç ile aracın özdeşliğinin diyalektik gerçeği, hiçbir yerde daha iyi açıklanamaz, hiçbir yerde, insanın, komünizmin başı ve sonu, onun "en değerli sermayesi" olduğu daha iyi görülemez.<br />
Komünizmi hazırlamak için doğayı, yeryüzü şekillerini, iklimi değiştirmek, hidrografik ağı, ormanları düzenlemek, bataklıkları kurutmak, çölleri yok etmek, toprağı canlandırmak, yeni hayvan ve bitki türleri yaratmak, ulaştırma araçlarını genişletmek, yorucu işlerin hepsini tümüyle mekanileştirmek vb. zorunludur.<br />
"Ancak bütün bu önkoşullar, tamamıyle alınarak, yerine getirildiğinde, 'herkesten yeteneğine göre, herkese emeğine göre' sosyalist formülünden, 'herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre' komünist formülüne geçilebilecektir.<br />
Engels: "Sosyalizm ve komünizmde, bireysel varlık için savaş sona erer. Yalnız o zaman insan, bir anlamda, hayvanlar aleminden çıkar, gerçekten insani koşullara geçmek üzere hayvani varlık koşullarını terk eder.<br />
Eluard aşağıdaki şiiri (Komünizmden etkilenerek yazmış)<br />
Karanlıkları bağlarıyla ateşe atıyoruz<br />
Paslanmış kilidini haksızlığını kırıyoruz.<br />
Artık kendi kendilerinden korkmayan İnsanlar gelecek,<br />
Çünkü insanlar güveniyor tüm insanlara<br />
Çünkü yok oluyor insan yüzlü düşman<br />
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------<br />
KAPİTALİZM, İNSANLARIN İÇİNE DÜŞMÜŞ BİR KURT GİBİ İKTİDARLARIYLA, YASALARIYLA, SAVCILARIYLA, POLİSLERİYLE VE ORDULARIYLA YER BİTİRİRLER (Cuma Tokgöz)<br />
Burjuvaziler, (yani fabrikatörler, tekelci burjuvaziler, holdingler, tüccarlar, feodal toprakağaları, büyük silah kaçakçıları ve oligarşiler) büyürler. Kimisi devlet aracılığıyla silah kaçakçılığıyla, kimisi uyuşturucu tüccarlığıyla, kimisi bonolarla, senetlerle, dolarlarla ve URO ile büyürler ve devlet desteğiyle büyürler, halkın sırtına basa basa büyürler, halkı eze eze, sömüre sömüre büyürler. Bu engerekler, bu çiyanlar, halkın üzerine yaşayacakları sarayları ve hanları inşa ederler ve bu saraylarda yönetirler iktidarlarını, bu saraylarda yasalarını değiştirirler, bu saraylarda emir veriler ordularına, polislerine halka saldırması için. Burjuvaziler, halkın üzerine inşa ettikleri bu kumdan saraylarını birgün mutlaka halkla birlikte proletarya (işçi sınıfı) ayağa kalkarak yerle bir edip burjuvazilerin başına yıkarak kendi insanca yaşayacağı, sömürenin ve sömürülenin olmayacağı, ezen, ezilenin olmayacağı ve alttabaka ve üsttabakanın olmayacağı kardeşçe eşit, sınırsız ve sınıfsız yeni dünyaları olan sosyalizmi kuracaktır. (Cuma Tokgöz)<br />
AK Saraylarda hazırlanan yasalar, AK Saraydakilerini, patronları, toprak ağalarını "burjuva"zileri temsil eder, fabrikalarda işçiler tarafından hazırlanan yasalar da işçileri yani "proletarya"yı temsil eder. (CUMA TOKGÖZ)<br />
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------<br />
AK saraylarda hazırlanan yasalar, kanunlar saraylarda, villalarda yaşayanları temsil eder, Gecekondularda hazırlanan yasalar ve kanunlarda varoşlarda yaşayan yoksul halkı, giderek büyüyen işsizler ordusunu ve sokaklarda, köprü altlarında, şehir çöplüklerinde yatan ve ekmek toplayanları temsil eder. (CUMA TOKGÖZ)<br />
<br />
Jandarma İçişleri Bakanlığına bağlanıyor.<br />
Polisler de artık panzere ve tanka sahip olarak halka karşı ikinci bir polis ordusu kurulacak, çürüyen iktidar artık kendisini koruyan güçlüler ordusuna sahip olacak. buna alternatif olarak halk ise işsizler ordusuna sahip olacak. (CUMA TOKGÖZ)<br />
<br />
DEVLET<br />
Bir sınıfın diğer bir sınıf üzerindeki tehaküm baskı aracıdır. (burjuvazi "zenginler" sınıfının, ezilen sömürülen yoksul halklar üzerindeki, ordusuyla, polisiyle, yasalarıyla, kanunlarıyla, tankıyla, topuyla, gazbomlarıyla, tomolarıyla ve coplarıyla baskı aracıdır) devlet parantez içindeki saydıklarımızla haksızlığa başkaldıran halklar üzerinde kullanarak, burjuvaziler sınıfını korur. (Cuma Tokgöz)<br />
<br />
Kapitalist iktidarın nasıl bir yönetim biçimi olduğunun bir örneğide hastanelerdir. Bir hastanede hastalar muayene olabilmek için birbirlerinin üztüne basarak kavga dövüş doktora ulaşabilmeye çalışıyorsa, bu mülkiyetçi kapitalist rejimin kar hırsı uğruna genetiğiyle oynatılmış, daha çok kar hırsı uğruna hormanlaştırılarak zehir (gıdalar) satmalarından kaynaklanmaktadır. buna barbar kapitalizm denir. Bir ülkede doktorlar hastahaneden muayene etmek için hasta bekliyorsa bunada mülkiyetsiz ve sınıfsız bir dünya, yani sosyalizm denir. (Cuma Tokgöz)<br />
<div>
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-33526685918803635962015-05-03T14:29:00.002-07:002015-05-03T14:29:59.126-07:00ERMENİ SORUNU ÜZERİNE <br />
Osmanlı İmparatorluğu'nda “Ermeni Sorunu”, gayrimüslimlere Müslümanlarla eşit hukuki haklar tanınması yolunu açan 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat fermanları ile birlikte bir iç sorun olarak ortaya çıkar. Bu fermanlarla Hristiyan azınlık haklarının tanınması taahhüt edilmiştir. Öte yandan, 1830'lu ve '40'lı yıllarda Osmanlı yönetimi tarafından merkezileşme politikaları çerçevesinde Kürt beyliklerinin özerk yapılarına son verip, aşiretlerin toprağa yerleştirilmesi kararı uygulamaya konulmuştur. Bu süreçte, göçerlerle yerleşik düzende yaşayan topluluklar arasında süren gerginlikler ve çatışmalar daha da artmıştır. Geleneksel hale gelen köy baskınları ve yağmalama olayları, haraç almalar bunlar arasındadır. İlk Ermeni direniş örgütleri bu dönemde kurulmaya başlar. Kafkaslardan Rus baskısından kaçıp gelen Müslüman göçmenlerin bir kısmı da bu yöreye yerleştirilmiştir. İç içe geçmiş yerleşimler oluşmuştur. Bu da karşılıklı çatışmaları beraberinde getirmiştir. Ermeni sorunu, başlangıçta uluslararası diplomasiye Ermenilerin, Kürtlerin ve Çerkezlerin saldırısından korunması çerçevesinde dahil olmuştur.<br />
93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan Ayestefanos (Yeşilköy) Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma süreci resmiyet kazanır. Orta Avrupa ve Balkanlar'da neredeyse Osmanlı toprağı kalmaz. Çıkarlarını tehlikede gören İngiltere ve Fransa’nın duruma müdahalesi ile Berlin Muahedesi imzalanarak Rusya’ya sınırlamalar getirilir. Ancak, her iki anlaşmada da, Ermeni nüfusun yoğun olduğu Doğu vilayetlerinde söz verilen reformların derhal yapılması koşulu yer alır. Böylece, Ermeni sorunu, Osmanlılar bakımından aynı zamanda devletlerarası bir soruna dönüşür.<br />
Reform sözleri Ermenilere karşı baskı politikalarının da artması demektir. Bu arada, Osmanlı topraklarında II. Abdülhamit’e karşı “Jön Türk” muhalefetinin ilk faaliyetleri de başlamıştır. Ermeni örgütler, Jön Türk muhalefetinin içinde yer almazlar. Ancak aralarında temas ve işbirliği arayışları 2. Meşrutiyet'e hattâ daha sonrasına kadar sürer. 1890, II. Abdülhamit rejiminin özellikle Ermeni hareketine karşı örgütlendirdiği “Hamidiye Alayları”nın kurulduğu yıldır. Bu yarı-resmî milis gücü, Doğu’daki Ermeni nüfus üzerindeki Kürt grupların baskısını devlet kontrolünde, yasal ve sistematik hale getirmektedir. Sonuçta reform bir yana Van, Bitlis, Muş yöresinde şiddetli çatışmalar olmuş, çoğunluğu Ermeni, binlerce insan ölmüş, dağlık Sason bölgesinde isyan özellikle uzun sürmüştür. Ve Sason isyanı, Abdülhamit’e bir katliam gerekçesi sunmuştur.<br />
1900’lerin başında Taşnak komitacılarının Osmanlı Bankası baskını, 1905’te Abdülhamit’in son anda kurtulduğu suikast girişimleri Abdülhamit yönetimine bir tepki olarak değerlendirmiş, Ermeni hareketi, Jön Türk muhalefeti ile ilişki içinde 2. Meşrutiyetin ilanını sevinç ve umutla karşılamış, bunu Müslüman ahali ile birlikte yapılan gösterilerle kutlamıştır. Tehcir’den sağ çıkanlardan Harputlu Sargis Khaçatıryan (1903 doğumlu) o dönemi şöyle anlatır: “...hatırlıyorum da, 1908 tarihinde Türkiye’de ihtilal olduğunda, insanlar sokaklarda şarkı söylüyorlardı”. Bu şarkılardan biri şöyledir: “Kalkın, hey vatandaşlar!/ Sevinelim yoldaşlar!/İşte size hürriyet: Yaşasın Osmanlılar!”. Yine sağ kalanlardan Bitlisli Hımayak Boyacıyan (1902 doğumlu) ise anısını anlatırken şöyle der: “1908’de hürriyet ilan edildiğinde, başlangıçta herkes Ermeni ve Türk’ün kardeşçe beraber yaşayacağı konusunda hemfikirdi. Hatta köyümüzde şölen oldu ve tüfekler ateşlendi…”<br />
19’uncu yüzyılda doğmuş Sasunlu [Sason] görgü tanığı Yeğyazar Karapetyan (1886 doğumlu) geçmişin tarihi olaylarını hatırlayarak şunları söyler: “...1908’de ilan edilen hürriyet bütün siyasi mahkûmları özgürlüklerine kavuşturdu; artık Ermeni, Türk ve Kürt hepsi de eşit haklara sahip olacaklardı. Her yerde sevinç çığlıkları duyuluyordu. Hürriyet yasasıyla, Ermenilerin küçük düşürülmesine, dövülmesine, soyulmasına, küçümsenmesine, küfürlere ve soyguna maruz kalmasına son veriliyordu. Bu tür davranışları sergileyen kişi en ağır cezalara çarptırılıyor, hatta idama mahkûm ediliyordu. Her iki halka da tam güvence veriliyordu: Ermenilere serbestçe oy verme, kendi temsilcilerini seçme ve önerme hakkı veriliyordu. Bu, batı Ermenilerinin yaşamında bir yeniden doğuş idi…”<br />
Ancak bu hava 1909’da Adana’da patlak veren olaylarla bozulur. 1909 yılında, Paskalya haftasının 1-3 Nisan günleri, Adana çevresiyle birlikte alevler içindedir. Bir Müslüman-Ermeni çatışması kışkırtılmıştır. Adana’nın Ermeni mahallelerine ve çevre köylerde katliamlar ve yağmalama eylemleri olur. Hükümet, Edirne’den Ermeni Osmanlı Mebusu Hakob Papikyan’ın Adana’ya hareket etmesini, olayı yerinde incelemesini ve Meclis-i Mebusan için Türkçe resmi bir rapor hazırlamasını tavsiye eder.<br />
H. Papikyan Adana’ya gider, olan biteni detaylı bir şekilde araştırır ve teferruatlı bir rapor hazırlar. Raporda “…kurban sayısı 30.000’e ulaşmakla kalmıyor”, denmekte, ayrıca, “katliamların yerel makamların bilgisi dahilinde ve emriyle düzenlendiği apaçık ortadadır” biçiminde ifadeler yer almaktadır. Tahrikçilik yaptıkları gerekçesi ile biri Ermeni kırk kişi idam edilir. Ama yine de İttihatçı ve Taşnak ilişkisi, 1909 sonrasında stratejik işbirliği düzeyine çıkmış, her iki parti ortak yayımladıkları deklarasyon ile Meşrutiyet’i koruyacaklarını ilan etmiştir. İki parti arasındaki resmî ilişki 1911 Taşnak Kongresi’ne kadar devam etmiş, 1912 yazı ile birlikte ilişkiler tümüyle bozulmuştur.<br />
Ermeni sorununda asıl dönüm noktası Balkan Savaşlarından sonradır. 1911 Trablusgarp Savaşı Osmanlı'nın Afrika'dan tasfiyesi anlamına gelirken, Balkan Savaşı yenilgisi de Avrupa'dan tasfiyesini ifade etmektedir. Ve sıra Asya'daki topraklara gelmiştir. Bu savaşta İmparatorluğun kalbi sayılan, İttihatçı yöneticilerinin çoğunun doğum yeri olan Rumeli’nin tamamına yakını kaybedilir. Kaybedilen topraklarla birlikte Anadolu'ya doğru büyük bir Müslüman göçmen akını başlar. Hristiyan düşmanlığı da bu koşullarda yükselişe geçer.<br />
Görünen o ki, bu yenilginin ardından iş başına gelen İttihat Terakki Partisi, yönetimi bundan sonra benimsediği geleneksel ittihat-ı anasır; yani dinî, millî cemaatleri bir arada tutma siyasetinin iflas ettiğini kabul eder. Bu durumdan köklü bir değişiklik yapmanın zorunlu olduğu sonucunu çıkarır. Çok uluslu bir imparatorluğu ayakta tutma politikasının güdülemeyeceği, artık elde kalan topraklara sahip çıkılması gerektiği görüşü güç kazanır. Osmanlı'dan kopan ya da kopma eğiliminde olan diğer halklar gibi milli bir politika yürütülmesi gerektiği, aksi halde topyekun yok olma tehlikesi ile karşı karşıya gelineceği düşünülmektedir. Bundan böyle İttihat Terakki yönetimi bir Türk milli politikası takip edecektir. Ve bu politika, bu tarihten sonra Türk milletinin vatanı olarak algılanacak olan Anadolu üzerine yoğunlaşacaktır. Anadolu’da ise Ermeniler, Kürtler, Türkler, Rumlar, Yahudiler ve başka halklar birlikte yaşamaktadırlar. Bu politikanın etnik temizlik anlamına geldiği ortadadır.<br />
Öte yandan, 1912'nin son aylarından başlayarak Osmanlı-Ermeni kuruluşları Doğudaki altı vilayette özerklik istemektedirler. Rusya'nın baskısı ve dönemin altı büyük Avrupa devletinin katılımıyla özerklik projesi hazırlanıp Mart 1914'te Yeşilköy Anlaşması ile Osmanlı hükümetine kabul ettirilir. Özerklik; Van, Muş, Bitlis, Erzurum, Sivas ve Diyarbakır’ı da içeren altı vilayet için söz konusudur. Bu projenin pratikte bağımsızlık demek olduğu aslında bütün taraflarca kabul edilir. Uzun görüşmeler sonucu yöre iki yönetim bölgesine ayrılır ve yönetmek üzere iki Vali atanır. Norveçli Müfettiş Hoff ve Hollandalı Westenen, Ağustos 1914'ün başında Erzurum'a gelmişlerdir.<br />
Bu durumda, Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ve Osmanlı devletinin savaşa katılması bu projeden kurtulmanın çaresi olarak görülmüştür. Osmanlı hükümeti savaşa girdiğinde artık, Ermeniler köşeye sıkışmış ve neredeyse gidecek yeri kalmamış Türk milliyetçiliğinin, Batılı büyük devletlere duyulan kin başta gelmek üzere, tüm nefretini kusacağı bir kesim olarak topun ağzındadır. Üstelik Rumeli’nden vazgeçmek zorunda kalan ve yüzünü Doğu’ya dönen İttihatçıların İslam ve Türk coğrafyasına ulaşmalarının önünde engel olarak görülmektedirler.<br />
İttihatçılar artık bütün Anadolu’yu merkezi ve üniter bir Türk-Müslüman ulusal devleti kimliğine sokmayı planlamaktadırlar. Dahası, emperyalist paylaşım savaşına, bir Turan İmparatorluğu kurma hayalleriyle dahil olmaktadırlar. Profesör Stefanos Yerasimos’un dediği gibi; “1914-1915 kışında yerleşen kanı bir vatanın iki talibi olamayacağı ve Ermenilerden kurtulmanın yolunun bulunması gereği, yani 'ya biz ya onlar' psikolojisidir. Bu 'kurtulma'nın yolları ise yerine ve koşullara göre uygulanmıştır”. Tehciri büyük bir coşkuyla uygulayan Diyarbakır Valisi Çerkez Reşit Bey’in “Ya onlar bizi ya biz onları” sözü bu anlayışın en açık ifadesidir.<br />
1914 Yeşilköy Anlaşması görüşmeleri sırasında Alman Büyükelçisi Wangenheim Berlin’e gönderdiği raporda, “bu iş taksimin başlangıcı demektir” diye yazar. Avusturya Büyükelçisi Pallavicin’in, Rusların reformun gerçekleşmesi ile birlikte, “Türkiye’nin Asya parçasının bölünmesinin artık bitmiş bir iş olduğunu” hiç saklamaya gerek görmeden kendisine söylediğini ifade eder. İttihat ve Terakki yöneticilerince kırım kararının alınmasında Birinci Dünya Savaşından yenilgiyle çıkılması durumunda bu özerklik kararının hayata geçirileceğini bilmenin de etkisi vardır.<br />
1890’larda yapılan katliamlardan sonra Van yöresinde Ermenilerle ve yerel güçler arasında çatışmalar artar. 1915 Nisan'ının ortasında İstanbul'a ayaklanma haberi gelir ve tehcir kararı alınır. Aslında bu denli kapsamlı bir tehcir kararı alınmasında artık Ermenilerin eylemleri yalnızca bir bahanedir. Ve nitekim resmi yazışmalarda tehcirin bu bölgelerde oluşturulması kuvvetle muhtemel bir Ermeni devletinin varlığını engellemek amacını güttüğü açıkça ifade edilir. Sarıkamış yenilgisi ve Çanakkale savaşının başlaması, kararın hızla uygulamaya sokulmasına yol açar. Ermeni bağımsızlığının ilanının an meselesi olduğu düşünülmektedir.<br />
“…1914 yılında Türkiye genel seferberlik ilan etti… -diye anlatır Harputlu Sargis Khaçatıryan (1903 doğumlu)- Ermeni gençlerini Türk ordusuna aldılar. Götürüp amele taburlarında çalıştırdılar; sonra hepsini de öldürdüler...”. Doğal olarak, eğer Ermeniler Van’da meşru müdafaaya başvurmasalardı, onlar da aynı şekilde şehit olacaklardı. Burada soykırımdan kurtulan Vanlı Ardsrun Harutyunyan’ın (1907 doğumlu) sözlerini hatırlatmakta fayda var: “Meşru müdafaa, halka karşı şiddete başvurulduğunda doğmaktadır…” “Dolayısıyla, Van’da, Şatakh’ta [Çatak] ve diğer yerlerde kahramanca yapılan savunma muharebeleri, İttihat Hükümeti’nin uyguladığı şiddete baş kaldıran batı Ermenilerinin haklı bir isyanıydı, onların dünyadaki büyük devletlere yönelttikleri şikayet sesiydi” şeklinde ifade etmektedir Ermenilerin görüşlerini, Verjine Svazlian (Sıvaslıyan) Ermeni Soykırım ve Tarihsel Hafıza adlı çalışmasında.<br />
Tehcirin resmi gerekçesi, ordu için tehlike teşkil eden Ermenilerin savaş bölgelerinden uzaklaştırılmasıdır. “1915’te Ruslarla çarpışan Türk ordusunu arkadan vurmaya çalışan Ermeni çetelerine yardım eden Ermenilerin güneye gönderilerek yerlerinin değiştirilmesini hedef alan” Tehcir Kanunu, 14 Mayıs 1915’te yürürlüğe girmiştir. Tehcir Kanununun tam metni şöyledir: “1-Vakti seferde ordu ve kolordu ve fıkra komutanları ahali tarafından herhangi bir suretle evamir-i hükümete ve müdafaa-i memlekete ve muhafaza-i asayişe müteallik icraat ve tertibata karşı muhalefet ve silahla tecavüz ve mukavemet görürlerse, derakap, kuvayı askeriye ile şiddetli surette tahribat yapmağa ve tecavüz ve mukavemeti esnasında imha etmeye mezun ve mecburdur. 2- Ordu, müstakil kolordu, tümen komutanları, askeri icaplara mebni veya casusluk ve hainliklerini hissettikleri köyler ve kasabalar ahalisini tek tek veya topluca diğer yerlere sevk ve iskan ettirebilirler”. Resmi tezi savunanlar işte bu yasal gerekçeye dayanmaktadır. Yapılan iş savaş hukukunun gereği sayılmaktadır.<br />
Tehcir Kanununun çıkarılmasından hemen sonra çeşitli illere, valiliklere, kaymakamlıklara şifreli telgraflar çekilir. Yöntem her yerde aynıdır. 24 saatte tespit edilen yörelerin boşaltılması emri verilir. Polis, asker ve milis gelir, önceden belirlenmiş evlerin kapısını çalar teker teker. Onlara her şeyi arkalarında bırakıp gitmeleri için birkaç dakika zaman verilir. Kafileler halinde toparlanırlar. Hiçbir ayrım yapılmamıştır. Yaşlı hasta çoluk çocuk demeden aniden Batıdakiler de Doğudakiler de bir ölüm yolculuğuna çıkartılmıştır. Bursa’nın Medz Nor Köyü’nden Aşot Ohanyan (1905 doğumlu) bu ölüm yürüyüşünü şöyle anlatır: “1914’te Türk Hükümeti gençlerimizi toplayıp, silah altına aldı; ondan sonra da ailelere ‘araba kiralayın, yakın bir yere gideceğiz’ denildi. Parası olan yük arabası kiraladı, parası olmayan da yayan gitti. Biz de çocuktuk; annemizin eteğinden tutup yürüyerek gittik. Uzun süre yolculuk ettik. İlk durağımız Konya idi. Orada, bizi şehre sokacaklarına, dağlarda jandarmaların gözetimi altında aç susuz bıraktılar. Ertesi sabah bizi Bozkur’a doğru yola çıkardılar. Oradan da geçtik. Günlerce, haftalarca yürüyorduk. Ayaklarımız kanlar içinde yürüyorduk. Zaptiyeler kamçıyla vuruyorlardı. Birçokları buna dayanamayıp, yolda öldü. Cesetler yerde kalıyordu ve geceleri kurtlar onları yiyordu. Yayan gidiyorduk. Zaten çok az kişi kalmıştık, çünkü birçok insan ölmüştü. Bir de İğde diye bir köyün yakınlarına ulaştık. Orada ‘Paranız yok mu? Paraları çıkarın!’ diyerek üstümüze saldırdılar ve soygun başladı”.<br />
Yol uzundur. Ve göç ettirilenlerin çoğu yaya yürütülmektedir. Geğetsik Yesayan (1901, İzmit doğumlu) sürgün yollarında çektikleri inanılmaz eziyetleri ve geçtikleri bölgeleri şöyle anlatır: “1915 yılında, Büyük Felaket sırasında ben 14 yaşındaydım. Sürgün başladı. Ailemizdeki 12 kişiyle sürgüne gittik; sadece 2 kişi hayatta kaldık. Yolda bizi kamçılarla dövüyor, bize eziyet ediyor ve su vermiyorlardı. Biz yürüyerek Devlet, Eskişehir, Konya, Ereğli, Bozantı, Kanlı Geçit, Bab, Meskene, Abu Arar ve Tigranakert’ten [Diyarbakır] geçip sonunda Der Zor’a vardık…”<br />
Bu varılan kamplarda neler olduğunu ise Cemal Paşa’nın Kurmay Başkanı Ali Fuad Elden Suriye Hatıraları’nda “İki Ölçü” başlıklı bölümde anlatır. Cebeli Dürûz’e bir teftiş seyahati yapar Cemal Paşa. Karşılayıcılar arasında “çıplak kara kuru iskelet halinde” insanlar görür. “Belli ki açtılar. Susuyorlardı” der Ali Fuad. Cemal Paşayı alkışlamıyor, öylece bakıyorlardır. Adamları merak edip kim olduklarını sorar. Ermeni göçmenlerdir. Cebeli Dürûz ordunun zahire ambarıdır.Ve hasat zamanıdır. Her tarafta tepecikler halinde zahire yığılıdır. Kurmay Başkanı Cemal Paşa’dan göçmenler için iki ton buğday ihsan etmesini ister. O vakte kadar kudretli ve cömert bir insan olarak bildiği Cemal Paşa Kurmay Başkanı’na: “Fuad Bey! Sen daha hala anlamadın mı?” der. Anlamamıştır. “Halep’te başka bir ölçü uygulanmıştı. Cebeli Dürûz’da başka bir ölçü uygulandı” diye yazar anılarında.<br />
Göç yollarında neler yaşandığı hakkında sayısız tanıklık vardır artık günümüzde. Fethiye Çetin “Anneannem” adlı kitabında içimizden birinin, “kılıç artığı” sayılan Heranuş nenenin öyküsünü anlatır. Anlatılan tanıklıklar, yaşananlar çok yakındır birbirine: Önceden ayrılıp öldürülen erkekler, parçalananlar, yakılanlar, yollarda saldırı, açlık, çocukların genç kızların kaçırılması, kendini azgın sulara atmak zorunda kalan genç gelinler, öldürülen bebekler. Vahşet, vahşet, vahşet… Açlıktan ot yiyenler, açlıktan insan eti yiyenler, parçalanmış ceset tepeleri, akarsularda yüzen cesetler… Anadolulu Heranuş nenenin tanıklığı ile Talat Paşa davasının tanıklarından Cristine Terzibaşıyan’ın anlattıkları birbirinden çok da farklı değildir bu yüzden. Aslında her katliam kurbanının yaşadığı hep aynı yazgının farklı coğrafyalara savrulan parçalarıdır; Almanya’ya, Amerika’ya, Fransa’ya ve İtalya’ya ve Ermenistan’a…<br />
Göçertme Anadolu’nun 70 yerleşim yerinde hemen hemen aynı anda başlatılır. Erzurumlu Loris Papikyan (1903 doğumlu) da şöyle anlatır yaşadıklarını: “…Yolda, Türklerin Ermeni kızlar ve kadınlarla nasıl alay ettiklerini gördüm. Ben öyle korkunç bir sahneye tanık oldum ki, dünya tarihinde eskiçağlardan bugüne kadar hiçbir barbar kavim kadınlara karşı buna benzer bir vahşet sergilememiştir. Dört rütbeli şahıs, insani görünümlerini yitirmiş, vahşi sırtlanlar gibi azmış aşağılık yaratıklar, bir masanın etrafına oturmuştu ve bir grup Ermeni kadın da yanlarında ayakta duruyordu; o kadınlar muhtemelen birkaç gün sonra doğum yapacaklardı. O rütbeliler hamile kadınların rahimlerindeki çocukların cinsiyeti üzerine bahse giriyor ve emirlerindeki askerlere hamile kadının karnını bıçakla deşerek bebeği dışarı çıkarmalarını emrediyorlardı. İnsan görünümlü vahşi hayvanlar neler yapmıyorlardı ki. Eğer ben bahsi geçen sahneyi şahsen görmüş olmasaydım ve bugün onu bana anlatsalardı ya da bir kitapta okusaydım, benzer bir vahşetin sergilenmiş olduğuna asla inanmazdım”. Gerçekten de bu tanıklıkları okurken yaşadığımız duygulara tercüman olmaktadır aynı zamanda Loris Papikyan.<br />
Tehcir eylemi, ilgili yasadan çok önce gündeme gelmiştir. Emrin çıkarılması Batılı Devletlerden gelen protestolardan sonradır. İttihat ve Terakki Partisi, Jön Türk devrimini gerçekleştiren örgüttür. Ancak iktidarı gerçek anlamda ele geçirişi Ocak 1913’tür. Anadolu’yu Türkleştirme planları da bu tarihten sonra yürürlüğe sokulur. Özellikle 1914 yılında Enver Paşa’nın Harbiye Nazırı olmasıyla somut planlar ortaya konur. Teşkilat-ı Mahsusa’nın (Özel Örgüt) kurulması da bu planın en önemli unsurlarındandır. Teşkilat-ı Mahsusa’nın önde gelen isimlerinden Kuşçubaşı Eşref ; “Teşkilatın görevi Anadolu’daki gayrı Türk unsurların tasfiye edilmesidir” der.<br />
Anılarında, 23 Şubat 1914 tarihinde Enver Paşa ile bir görüşme yaptığını yazar. Enver, Eşref’e, devletin kurtuluşunun gayrı Müslimlere karşı alınacak tedbirlere bağlı olduğunu söyler. Teşkilat-ı Mahsusa’nın görevi, “hükümetin görünürdeki kuvvetlerinin ve asayiş teşkilatının kat’iyyen başaramayacağı hizmetleri yerine getirmektir.” Hainler ve sadıklar ayrılmalıdır. Bu amaçla; “büyük bir plan hazırlamıştık.... Bu plan, Osmanlı Devleti’nin asırların yükü ve mirası olarak omuzlarında taşıdığı mâzi miraslarının zararını asgari hadde indirecek tedbirleri ihtiva ediyordu” der, Kuşçubaşı. Anlattıklarına bakılırsa devlet yöneticileri, gayrimüslimleri ayrılıkçı ve “öldürücü bir dert” olarak görmektedir. Plan yürürlüğe konulur, “stratejik noktalara kümelenmiş ve dış menfi tesirlere bağlı gayrı Türk yığınakların tasfiyesi” başlatılır.<br />
Tehcirin amacı, hiçbir biçimde yalnızca güvenlik gerekçesiyle göç ettirme değildir. Tehcir, Anadolu’nun gayri Türk unsurlarından arınması için kullanılan bir araçtır.<br />
Bu durumu, tehcir eylemini Teşkilat-ı Mahsusa adına organize eden, Bahaddin Şakir’in Adana murahhası Cemal Bey’e 25 Şubat 1915’te yazdığı bir mektupta söyledikleri de açıkça ortaya koymaktadır: “Cemiyet vatanı bu mel’un kavmin (Ermenilerin) ihtizasından kurtarmaya dâi hazırdır. Osmanlı tarihine sürülecek lekenin mesuliyetini düşulhamiyetine almaya karar vermiştir”. Bu, soğukkanlı bir bilinçlilik halidir. 1920 yılında Ankara’da yeni açılan Büyük Millet Meclisi’nde bir konuşma yapan Hasan Fehmi Bey; “Tehcir meselesi, biliyorsunuz ki, dünyayı velveleye veren ve hepimizi katil telakki ettiren bir vaka idi. Bu yapılmazdan evvel âlem-i nasraniyetin bunu hazmetmeyeceği ve bunun için bütün gayz ve kinini bize tevcih edeceğini biliyorduk. Neden katillik unvanını nefsimize izafe ettik? Neden o kadar azim, müşkül bir dava içine girdik? Sırf canımızdan daha aziz ve daha mukaddes bildiğimiz vatanımızın istikbalini taht-ı emniyete almak için yapılmış şeylerdir” diyerek bu bilincin bir unsuru olduklarını açıkça ifade edecektir. Zaten, Kurtuluş Savaşını yönetenler de İttihat ve Terakki’nin ikincil kadrolarıdır.<br />
Ermeni Kırımının resmi başlangıç tarihi, 24/25 Nisan 1915 olarak kabul edilir. Bu tarihte Van’daki olaylar bahane edilerek Ermeni toplumunun önde gelenlerinden 235 kişi tutuklanır, bunu 600 kişinin daha tutuklanması izler. Tutuklananlar 24 Mayıs'ta 2 bin 345 kişidir. Aralarında Grigor Zohrap, şairler Daniel Varujan, Siamanto, yazar ve doktorlar Ruben Zardaryan, Ruben Sevak, Hovhannes Tılkatintsi, Melkon Gürcüyan, Yeruhan, Sımbat Bürat, Tigran Çöküryan, Nazaret Tağavaryan ve daha birçok ünlü sima vardır. Başta İstanbul’dan olmak üzere Sivas’tan, Diyarbakır’dan, Merzifon’dan, Erzurum’dan, Kayseri’den, İzmir’den ve Ermenilerin yaşadığı diğer yerlerden alınarak sürülmüş ve katledilmişlerdir.<br />
Ermeni milletvekili Grigor Zohrap ve Vartekes’in ölümünü gazeteci Ahmer Refik (Altınay), 'İki komite İki Kıtal' adlı kitabında anlatır. Grigor Zohrap ve arkadaşları sürgün sırasında Cemal Paşa’nın karargahının olduğu Halep’e kadar gelirler. Ve Paşa’dan korunmalarını isterler. Cemal Paşa olaylar durulana kadar onları gözden uzak tutmaya karar verir. Ve Talat Paşa’ya başvurur. Talat tüm ısrarları reddeder. Ve yargılanmak üzere Diyarbakır’a gönderilmelerini ister. Yola çıkarlar. Yolda, Çerkez Ahmet Çetesi Zohrap ve arkadaşlarını öldürür. Cemal Paşa, Şam’dan emir yollayarak Eskişehir’de Çerkez Ahmet ile arkadaşı Halil Bey’i tutuklatır.<br />
Çerkez Ahmet’ten Abdullah Çatlı’ya<br />
Çerkez Ahmet hükümetin fedailerindendir. “Cavit Bey'in şerefine Zeki Bey’i öldürenlerdendi”, diye yazar Ahmet Refik. Halep’e ulaşan Ermenileri görünce Cemal Paşa’ya; “Emir buyrun, Bir teşkilat yapalım. Bunları da temizleyelim” demiş, ancak Cemal Paşa izin vermemiştir. “Çerkez Ahmet, Ermeni fecayi için mühim bir vesika idi” der Ahmet Refik. Ve Eskişehir’de yakalanan fedaiye sorular yöneltir. Çerkez Ahmet, Ahmet Refik’in Doğu illerinde ne yaptığı sorusunu şöyle yanıtlar; “Bey birader, dedi, şu hal namusuma dokunuyor. Ben bu vatana hizmet ettim. Gidin, görün, Van ve havalisini Kabe toprağına döndürdüm. Bugün orada tek bir Ermeni’ye tesadüf edemezsiniz. Vatana bu kadar hizmet ettim; sonra o Talat gibi hergeleler İstanbul’da buzlu bira içsinler beni de böyle taht-el hıfz getirsinler, yok bu haysiyetime dokunuyor!”<br />
Zohrap ve arkadaşları sorulduğunda da yanıtı şudur: “Halep’ten çıkmışlardı yolda rastladık, derhal arabalarını kuşattım. Gebereceklerini anladılar. Vartekes dedi ki; ‘peki Ahmet bey bize bunu yapıyorsunuz, fakat Araplara ne yapacaksınız? Sizden onlar da memnun değiller’, ‘o senin bileceğin iş değil, kerata’ dedim, bir mavzer kurşunuyla beynini patlattım. Sonra Zohrap’ı yakaladım. Ayağımın altına aldım. Koca bir taşla kafasını ezdim, geberinceye kadar ezdim”.<br />
Falih Rıfkı Atay, askerliğini Cemal Paşa’nın yanında yapar. O da, hapishaneden adam çıkarıp çeteler kurulduğuna şahittir. Zeytindağı adlı anı kitabında Zohrap ve Çerkez Ahmet olayını kendi cephesinden anlatır. Cemal Paşa, Talat’tan Zohrap ve Vartekes’i Lübnan’a gönderme izni alamamıştır. Ancak onları öldüren Çerkez Ahmet, arkadaşlarını yakalatıp Şam’a getirtir. Bu kez Talat onların bırakılmasını ister. Yine uzun yazışmalar olur “Talat Paşa nihayet; Bu vesile ile onlardan kurtulmuş oluruz kararını vermiş olacaktı” diye yazar Falih Rıfkı. Anlattığına göre; sonunda Cemal Paşa, Çerkez Ahmet ve arkadaşı Nazım’ı (Ahmet Refik, Nazım’ın daha önce öldüğünü yazar, tutuklanan Halil Bey olmalıdır -I.K.) mahkemeye çıkarır. Çantalarında yağma malzemesi bulunmuştur. “.. bu iki serserinin bir ideal için fedakarlık değil, zengin olmak için cinayet işledikleri belli idi” diye yazar Falih Rıfkı. Çerkez Ahmet’ten Çatlı’ya ya da Yeşillere “devlet için kurşun sıkanların” durumu budur. Karşı olunan hiçbir vakit eylemlerinin biçimi olmamıştır. Cemal Paşa yetkisini kullanarak önce onları astırır. Sonra İstanbul’a haber verir. Bu da kullanılan insanlar üzerinden paşalar çekişmesidir. Ama anlatılanlar Türk yazarların kaleminden tehcir gerçeğinin en açık bir ifadesidir de. Katliama belge arayanların Türkçe kaynaklara bakması bile gerçeği görmelerine yetecektir. Eğer gerçeği arıyorlarsa tabi.<br />
Talat Paşa davasının bilirkişilerinden Dr. Johannes Lepsius; “Tehcir kararı Jön Türk Komitesi tarafından alındı. Dahiliye Nazırı Talat Paşa ve Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından planlanarak, Jön Türk Teşkilatı tarafından uygulandı” diye açıklar kanısını. Sürgün emrini alan devlet görevlilerin bir kısmı emri şaka sanmış, bir kısmı itiraz etmiş, emri tekrar tekrar doğrulatmaya çalışmışlardır. Emirlere uymayanlar görevden alınmıştır. Hemen her yerde Parti ve ona bağlı Özel Örgüt devlet daireleri üzerine baskı uygulatmış, emri bizzat uygulamış ve uygulatmışlardır. Tehcir kısmen İstanbul, İzmir ve Halep gibi şehirler dışında tüm Ermenileri kapsayacak biçimde uygulanmıştır. Bu şehirlerden de sürülenler olmuş, daha geniş sürgün elçilikler ve konsolosluklar aracılığıyla engellenmiştir. Anadolu Ermenileri, hükümet ve parti tarafından gönderilen emir üzerine, Mezopotamya çölünün kuzey ve doğu kenarına, Dair- es Zor’a, Rakka’ya, Homs-Hama, Meskene’ye, Ras –el Ain’e ve Musul’a kadar sürülmüşlerdir. Batı Anadolu, Klikya ve Kuzey Suriye’de yaşayan Ermenilere yapılan budur. Çölde oluşturulan toplama kamplarında birkaç yüz bini bulan nüfusun büyük çoğunluğu açlık ve düzenli olarak yapılan katliamlar sonucu hayatlarını yitirmiştir. Toplama kamplarında yer darlığı başlayınca bir çoğu çöle götürülüp yok edilmiştir.<br />
Doğu Anadolu bölgesinden sürülenlerin sadece yüzde 10’u sürgün yeri olarak saptanan yerlere ulaşmıştır. Yüzde 90’ı yollarda öldürülmüştür. Kadın ve kızlar jandarmalar tarafından satılmış, Türkler ve Kürtler tarafından kaçırılmıştır. Tehcirin resmi gerekçesi Ermenilerin ordu için tehlike teşkil ettikleri bölgelerden uzaklaştırılmasıdır. Ama Anadolu Ermenilerinin tümü savaşsız bölgelerden alınmış, doğrudan savaş bölgelerine, ordu birliklerinin bulunduğu yerlere sürülmüşlerdir. Üstelik yaşamlarını devam ettirebilmeleri için hiçbir önlem alınmamıştır. İaşeleri konaklama gereksinmeleri düşünülmemiştir. Uluslararası insani kuruluşlarının, Amerika ile İngiltere’nin insani yardım önerileri ise reddedilmiştir.<br />
Tehcir emrinin bir katliam emrine, ama aynı zamanda bir Ermeni direnişine dönüştüğü yer Van’dan Elazığ’a (Harput) uzanan bölgedir. Ermeni nüfusun görece en yoğun olduğu bu bölgede silahlı gruplara sahip Ermeni topluluklar üzerlerine gelen Teşkilat-ı Mahsusa timleri ve eski Hamidiye alayları mensuplarına karşı koyarak ya Sason ve çevresindeki dağlarda veya çoğunlukta oldukları ve zaten isyan halini sürdürdükleri Van’da savunmaya çekilerek Rus kuvvetleri gelinceye kadar tutunmaya çalışmışlar ya da düzensiz gruplar halinde Osmanlı-Rus hududunu geçip Rusya’ya sığınmaya uğraşmışlardır.<br />
Çukurova’da Ermenilerin bir kısmı dağlara sığınarak ve kaçarak hayatta kalmayı başarmışlardır. Kimi yerlerde direnmeler örgütlemişlerdir; “…ve batı Ermenilerinin farklı kesimlerinin kendi temel yaşamsal haklarını müdafaa etmek için zulme karşı haklı ve şerefli mücadeleleri (1915 Van Muharebesi, Şatakh [Çatak], Şebinkarahisar ve Sasun’da [Sason] ölüm kalım mücadeleleri, Musa Dağ, Urfa ve daha sonraları 1920-21’de Ayntap [Gaziantep] ve Hacın muharebeleri) görgü tanıklarının anlattıkları anılara yansımaktadır” diye anlatır Verjine Svazlian (Sıvaslıyan).<br />
İstanbul yargılamalarında verilen ifadelerden anlaşıldığına göre; her bölgede yaklaşık %5 civarında bir Ermeni nüfus bırakılmasına izin verilmiştir. Ermeni halkı bazı bölgelerde, örneğin Yozgat ve İzmir’de elleri kolları bağlanarak götürülmüşler, Trabzon civarında kayıklara bindirilerek denize dökülmüşlerdir. Trabzon milletvekili Mehmet Emin Bey, Ermenilerin kayıklara doldurularak boğulmalarına kendi gözleriyle şahit olduğunu söylemiştir. Öldürmeler çoğu kez yerleşim yerlerinin dışına çıkar çıkmaz başlamaktadır. Öldürme işi hemen daima Teşkilat-ı Mahsusa çetelerince gerçekleştirilmiştir. Doğu illerindeki çeteler Kafkas ve Çerkez göçmenlerinden, Hamidiye alaylarından, adli mahkumlardan, sivil görünümlü subaylardan ve İttihat Terakki’nin yöredeki mensuplarından oluşmuş, işler yine jandarmayla birlikte yürütülmüştür. Muş’ta ise işe ordu da karışmıştır.<br />
TTK tarafından bastırılan Ermeniler Sürgün ve Göç adlı kitapta, Alman ve Amerikan konsoloslarına dayanılarak, Trabzon bölgesinden gönderilecek Ermenilere ilişkin başlangıçta yapılan bazı istisnalar anlatılarak tehcirde Osmanlı İttihat Terakki yönetimince Ermenilere iyi davranıldığı ispatlanmaya çalışılır. Oysa çocuklara, yaşlılar ve hastalara Alman Konsolos Bergfeld’in Vali ile iyi ilişkileri dolayısıyla tanınan bu istisnalar İttihat ve Terakki Partisinin hoşuna gitmemiş ve Alman Konsolos Bergfeld’in raporunda söylediği gibi İstanbul’dan gelen emirle ve Valinin yokluğu da fırsat bilinerek 3 gün sonra derhal kaldırılmıştır. Son andaki müdahale ile yalnız çocukların kalmasına izin verilmiştir.<br />
“İstisnaya tabi tutularak, sürgüne gönderilmeyen çocukların akıbeti hakkında da yeteri kadar bilgi vardır. Hepsi kaldıkları yerlerden toplandılar ve çoğu ya hastanede zehirlenerek ya da denize dökülerek öldürüldüler. Çeşitli konsolosluk raporları yanı sıra, bu boğulma olayları, 1919’da İstanbul’da Trabzon’daki tehcir olayı sanıkları aleyhine açılan davada da dile getirildi. İlgili davanın, 12 Nisan 1919 tarihli onuncu; 1 Mayıs 1919 tarihli on beşinci; 5 Mayıs 1919 tarihli on altıncı ve 10 Mayıs 1919 tarihli on yedinci oturumlarında, vali, tüccar, asker (hepsi Türk) şahitler, sürgünden geriye kalan çocukların ve hastaların öldürülmelerine ilişkin bilgiler aktarmışlardır” diye yazar Taner Akçam.<br />
Tehcir işi Genelkurmay tarafından koordine edilmekle birlikte ordu çoğu kez direkt olarak işlere karışmamıştır. Profesör Vahakn N. Dadrian ordu içinden üç subayın adını zikreder: Enver Paşa, Miralay Seyfi Düzgören ve 3. Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşa. Kamil Paşa kırımın örgütlenmesinde önemli görevler üstlenmiştir. Paşanın komutanı olduğu 3. Ordu adına yayınladığı genelge, tehcirin amacının ne olduğunu göstermesi bakımından öğreticidir. Genelgede; “Bir Ermeni’yi tesahüp edecek (koruyacak) bir Müslüman’ın hanesi önünde idam hanesi ihrak (yakmak) ve memurinden ise tard ve Divan-ı Harbe sevk ve himayeyi reva görenler cihet-i askeriyeden iseler nisbet-i askeriyelerinin kat’berayı muhakeme mezkur Divan-ı Harplere tevdi olunması” bildirilmektedir. Yani, bir Ermeni’ye yardım eden sivil Müslüman gerekçesiz asılıp idam edilirken, devlet görevlileri aynı sonuçla yargılandıktan sonra karşılaşacaklardır. Eski sosyalistlerden Abidin Nesimi’nin babası Lice kaymakamı Hüseyin Nesimi, Basra Valisi Ferit, Beşiri kaymakam vekili Sabit, Müntefak mutassarıfı Bedi Nuri, Ermenileri katletmeyi reddettikleri için öldürülenler arasındadır. 3. Ordu Komutanı Vehip Paşa, yol yapımında çalışan ve Sivas’tan 4. Orduya sevk edilmek üzere yola çıkartıldıktan sonra imha edilen Ermenilerin ölümünden sorumlu Yüzbaşı Nuri Efendi'yi, hemen Divan-ı Harbe vererek yargılatır ve idam ettirir.<br />
Bir başka zulüm ve yok etme mekanizması da Amele Taburlarıdır. Seferberlik ile birlikte 20-45 yaş arası Ermeniler zaten askere alınmışlardır. Bunu, taşımacılık işlerinde kullanılmak üzere 15-20 ve 45-60 yaş arasındakilerin askere alınması izler. Erzurum yöresinde görev yapan yabancı görevlilerin raporları, amele taburlarına alınanların nasıl yol işçilerine ve yük hayvanlarına dönüştürüldüklerini anlatır. Bunların çoğu kötü muamele, soğuk, dayak ve açlık gibi nedenlerle ölmüşler, dayanamayıp kaçanlarınsa evleri yakılmıştır. Sarıkamış yenilgisinden sonra durum daha da kötüleşmiş, Ermeni askerler önce silahsızlandırılmış sonra imha edilmişlerdir.<br />
Dr Johannes Lepsius, Talat Paşa tarafından imzalanan kararnamede “Sürgünün hedefi yoktur” dendiğini söyler. Sonuçlar bunu doğrulamaktadır. Talat Paşa tarafından Diyarbakır’a çekilen bir telgraf amacın ne olduğunu çok iyi anlatır. Diyarbakır Valisi Dr. Reşit’in yaptıkları o kadar boyutlanır ki, hakkındaki şikayetler İstanbul’a ulaşır. Çeteler tarafından yalnız Ermeniler değil diğer Hristiyan ahali de geceleri şehir dışına çıkarılıp boğazlanmaya başlamıştır. Öldürülenlerin toplam sayısının 2000 kişi civarında olduğu kendisine bildirilen Talat şu telgrafı çeker; “Ermeniler hakkında ittihaz edilen tedabir-i inzibatiye ve siyasiyenin diğer Hristiyanlara teşmili kat’iyyen gayr-i caiz olduğundan ... bi’lhasa ale’l ıtlak Hristiyanların hayatını tehdit edecek bu kabil vekayi’a derhal hitam verilmesi ve hakikat-i halin işarı”. Yani, bu telgrafta Talat, boğazlamalar karşısında bir soruşturmaya bile gerek görmeyerek, boğazlamayı Ermenilerle sınırlı tutmasını ve durumu bildirmesini istiyor yalnızca.<br />
1915-1917 arasında öldürülen Ermeni sayısının 800 bin olduğu o dönemde pek çok Türk kaynak tarafından telaffuz edilmiştir. İstanbul Hükümetince açılan soruşturmanın sonuçlarını açıklayan Dahiliye Nazırı Cemal Bey, Damat Ferit Paşa ve Mustafa Kemal de bu rakamı verirler. 1927 yılında Genelkurmay’ın savaştaki kayıplarla ilgili bir yayınında yine 800 bin sayısının telaffuz edildiğini yazmaktadır Taner Akçam. Ermeni kaynakları ise 1 ila 1,5 milyon arasında bir rakam ortaya koyarlar. Berlin’de Talat Paşa’nın öldürülmesi davasında bilirkişi olan J. Lepsius, Ermeni patrikhanesinin verdiği rakamlara göre savaş öncesinde Türkiye’de 1.850.000 Ermeni’nin yaşadığını söyler. Ona göre bu nüfusun 1.400.000’ü tehcir edilmiştir. Geriye 450.000 kişi kalmıştır. Bunlardan 200.000’i İstanbul, İzmir ve Halep’teki Ermenilerdir. Ermenilerden 250.000’i Rusların Doğu illerini işgali sonucu tehcirden kurtularak Kafkasya’ya göç etmişlerdir. Van gölünün batı yakasına kadar ilerleyen Rus ordusu giderken Ermenileri de götürmüştür. Ölen Ermeni sayısı ise 1 milyon kişidir.<br />
Mahkemede bunları söyleyen Lepsius, “Peki bu noktaya nasıl gelindi?” sorusunu sorar. Yanıtı kendi verir: “Ermeni sorunu durup dururken ortaya çıkmamıştır. Avrupa diplomasisinin yarattığı bir sorundur. Ermeniler, Rusya ve İngiltere’nin politik çıkarlarının bir kurbanıdır. Bu iki devletin Doğudaki rekabeti Kırım Savaşı ve Berlin Kongresi'ne kadar uzanır. Ermeniler, Londra ve Petersburg arasındaki diplomatik satranç oyununun kurbanı oldular. 'Hristiyanların korunması', 'insani kaygılar' ve benzeri gerekçeler sadece bahaneydi. Rusya ve Fransa’nın dikte ettirdiği reformları kabul etmek zorunda kalan Abdülhamit, 1895’te katliama başladığında, Lord Salisbury Ermeni sorununun kapandığını açıkladı. Prens Lubanov da Padişaha Rusya’nın reformları denetlemeyeceğine dair garanti verdi. Abdülhamit bu tavırlardan gerekli dersi çıkardı. Zaten 1894’te 1000 Ermeni’nin ölümüne neden olan Sason katliamından ve reformlardan sonra 1895/96 katliamlarında 100.000, yine 1913 reformlarının arkasından 1915/18 katliamlarında 1.000.000 Ermeni öldürüldü. 1894-1895-1915 yıllarına denk düşen 1000-100.000-1.000.000 tablosu, dünya katliamlar tarihinde benzeri görülmemiş bir ateş eğrisidir. Bu tabloya bir de 1909 yılında 25.000 cana mal olan bir katliam (Adana Katliamı-I.K.) daha sıkıştırılmıştır.” İşte “sözde” soykırımın rakamsal sonuçları budur. Ve bu sonuçlar katliamın hiç de rastlantısal olmadığını göstermektedir.<br />
Lepsius; Jön Türklerin ve Abdülhamit’in, diplomatik oyunların yarattığı güvensizliğin bir sonucu olarak, sorunu Ermenileri yok ederek çözdüğünü söyler. Ama onun söylemediği ve sakladığı, bu katliamda Almanların oynadığı roldür. Bugün Ege ve Pontos yöresindeki Rumların savaş sırasında göç ettirilmesi talebinin Türkiye’de Başkomutanlık yapan Alman general Liman Von Sanders’den geldiği bilinmektedir. Bu, İttihat Terakki yöneticilerinin işini kolaylaştıran bir durum olmuştur. Almanlar ve Lepsius’un da katkısıyla belgelerin kendi sorumluluklarını vurgulayan bölümlerini çıkarmışlardır. Ve bazı belgeler yok edilmiştir. Talat Paşa’nın Tehcir kararı öncesinde durumu Almanya’ya bildirdiği bir vakıadır. Alman Hükümeti ve Genelkurmayı açısından destekleme ve en önemlisi fikir verme söz konusudur. Doğu yöresindeki olaylara bizzat katılan Alman subaylardan söz edilmektedir. “Ermeni Tehciri sadece sinsice gizli tutulmuş bir ölüm fermanıydı”, diye yazan Fransız siyaset yazarı René Pinon'un kitabının başlığı kanımca durumu iyi özetlemektedir; “Ermenilerin yok edilmesi, Alman yöntemi, Türk işi”. Tehcir sırasında katledilen Ermeni mebusu Grigor Zohrap günlüğünün 18 Nisan/ 9 Mayıs tarihli bölünme şunları yazmıştır: “Taşradan gizlice ulaşan haberler, her yerdeki tutuklamaları bildiriyor. Alman askeri düşünüşünün ürünü otage [rehin alma] sistemi bu. Ermeni kırımı ne güne duruyor?”<br />
Tüm bu verilere baktığımızda Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu’nun tamamında yok edilmesinin önceden tasarlanmış sistematik bir girişim olduğu açıktır. Ve ne yazık ki bu plan büyük oranda başarıyla uygulanmıştır. Bu nedenle de Talat Paşa, 31 Ağustos 1916’da Alman Büyükelçilik temsilcisi Fürst Hohonlohe Langenbug’a rahatlıkla; “La question Armenienne n’existe plus” (Artık Ermeni problemi mevcut değildir) diyebilmiştir. İsa’dan 4 bin yıl önceden beri bu topraklarda yaşayan kadim halk neredeyse tümüyle sanki bu topraklarda hiç yaşamamışlar gibi yok edilmiştir.<br />
Sonuç; olarak yaşananlar toplumsal hafızamızın gerilerine itilmiş, resmi tarih de “Ermeni ihaneti” üstüne inşa edilmiştir. Elbette özellikle savaş sonrasında intikam amaçlı karşılıklı kırımlar da yaşanmış, Müslüman katliamları da olmuştur. Bunlar özellikle 1917 Ekim Devrimi’nin ardından Rusların yöreden çekilmesi sonrası yapılan eylemlerdir. 1919-21 arası da karşılıklı çatışmalar ve katliamlar söz konusu olmuştur. Ama bu olgu, 1915’te yapılanın soykırım olduğu gerçeğini değiştirmez. Üstelik hiçbir kötülük diğerinin mazereti değildir. İsviçre’de “soykırım yoktur” dediği için yargılanan Doğu Perinçek’in savunmasında iddia makamına sunduğu Sovyet belgeleri içinde verdiği örnek de 1920 tarihlidir. Sorun hükümet eliyle yürütülen “tehcir”in ne anlama geldiğidir. Yani, 1915-16 arasında yapılanlardır. Bu da mukatele-karşılıklı etnik çatışma, olarak gösterilemez. 1915 İttihat Terakki Hükümeti’nin yürüttüğü, dolayısıyla devletin korumakla yükümlü olduğu kendi tebaasının büyük bir kısmına uyguladığı planlı programlı, açık ve gizli emirlerle yürütülen tek yanlı bir temizlik hareketidir.<br />
Yöntem konusunda bir fikir sahibi olmak için yine anılar yol göstericidir. Dönemin yöneticileri ve Osmanlı aydınları; “devletin bekası” ve milli mevcudiyetin korunması görüşüne sıkı sıkıya bağlıdırlar. Bu bakımdan dönemin Meclis-i Mebusan Reisi ve Talat Paşa ile yakın Halil Bey'in (Menteşe) anılarına bakmak verimlidir. Menteşe, Hürriyet Vakfı Yayınlarından çıkan anılarında; “Talât Bey, Balkan Harbinde hıyanetleri tebarüz eden anâsırdan memleketi temizlemeyi ön safa almıştı” diyor. Burada özellikle Trakya yöresindeki Rumları kastediyor. Neler yapıldığını anlatıyor; “Sıra Trakya’daki Rumlara gelmişti. Fakat bu çok ihtiyat isteyen bir işti. Zira yeni bir harbi doğurabilirdi. Alınan tedbir şu oldu; Valiler ve diğer memurin resmen işe müdahale eder görünmeyecek. Cemiyetin teşkilatı işi idare edecek. Bir vak’a ihdas edilmeyerek yalnız, Rumlar ürkütülecek, bu talimat dahilinde harekat başladı”. Böylece 100.000 civarında Rum, Halil Bey’in deyimiyle kimsenin burnu kanamadan çekip gidiyor. Aynı eylem tarzı İzmir ve yöresi için de uygulanıyor. Yalnız burada biraz işler karışıyor. Yunan Başbakanı Venizelos protestoda bulunuyor, ortalık geriliyor, savaş havasına giriliyor. Hükümet yalanlamalarda bulunuyor. Göçün halkın kendi arzusuyla gerçekleştiği iddia ediliyor. Menteşe; “İzmir civarından da 200.000 civarında Rum Yunanistan’a gitti” diye bildiriyor.<br />
Burada bir açıklık var. Ermeni sorununa da ışık tutuyor. Hristiyan ahali her biçimde göçertiliyor. Rumlar Yunanistan’a gidebiliyor, Yunan hükümeti onlara sahip çıkıyor. Ve bulundukları yörelerde belli nüfus yoğunlukları oluşturuyor. Şiddet unsuru daha sınırlı kullanılıyor. Oysa Ermeniler’e büyük devletler yalnız çıkar için yaklaşıyor. Bulundukları yerlerde çoğunluk değiller ve koruyanları yok. Bu yüzden bu Ermeniler ”temizlenirken” yoğun şiddete maruz kalıyorlar. Halil Bey yapılanları saklamıyor. Çünkü yapılan işin doğruluğundan emin. Tıpkı bugünün pek çok aydını ve yöneticileri gibi, milletin selameti ve devletin bekası için her yolu mübah görüyor. 1913-1914 yıllarında göçertme işini yürütenler için; Onlar ne metin, ne vatanperver, ne fedakar insanlardı. İzmir valisi Rahmi Bey, İttihat Terakki Cemiyeti Kâtib-i Mesulû de Celal Bayar’dı” diyor. Halil Bey’in anlattıkları bir tarzı açığa koyuyor. Türkiye Cumhuriyetinin 3. Cumhurbaşkanı Bayar’ın İzmir’de gördüğü işi Ermeni katliamı işinde Bahattin Şakir, Kuşçubaşı Eşref ve benzerleri görüyor. 1990’lara gelindiğinde onların yerini Erseverler; Çatlılar, Ağarlar ve onları yönetenler alıyor.<br />
Ermeni Tehciri söz konusu olunca Türkiye’de sağ ve sol cenahtaki tüm Türk entelektüellere tam bir savunmacı mantık egemendir. Savunmacılık ve haklılık Türk aydınının tipik tepkisidir. Fransızların Cezayirlilere ve Korsikalılara yaptıklarını, Amerikalıların Kızılderili katliamını ve zencilere yaptıklarını öne sürmek bunlar arasındadır. Sanki Amerikalıların ayıbı Türk egemenlerinin ayıbının yok sayılmasına neden olabilirmiş gibi! Ermeni ulusal direniş çetelerinin varlığı bütün bir halkın toptan yok edilmesinin gerekçesi sayılabilirmiş gibi!<br />
Aydınların hemen tamamına yakını, muhafazakar olsun liberal olsun karşılıklı kıyım ve savaş koşullarından kaynaklanan ölüm tezine yatkınlar. Gündüz Aktan örneğinde olduğu gibi pek çok aydın da soykırım kavramının 1948 sonrasının bir olgusu olduğundan yola çıkarak, geçmişe teşmil edilmesini doğru bulmuyor. O dönemde soykırımın bir hukuki tanımının olmaması vicdanların rahatlaması için bir gerekçe oluyor. Aktan bu konuda Radikal gazetesinde yazdığı bir çok yazıda aydınlara “hukuk” dersi veriyor. Böylece ortaya analitik tanımların tarihsel olgulardan önce keşfedilmesi gerektiği gibi komik bir sonuç çıkıyor. Kimileri de, Türkiye’de hala Ermenilerin yaşıyor olmasını soykırım olmamasının bir kanıtı olarak gösteriyorlar! İnsanın bu mantık karşısında aklı tutuluyor. Ölenlerin sayısının az ya da çok olmasının katliamı yok saymaya yeteceği sanılıyor. Osmanlı’nın 1914 yılı salnamelerine göre Ermeni nüfusu 1 milyon 221 bin 850’dir. Bu rakam, Cumhuriyetin ilk yıllarında 250-300 bine inmiştir. Bugün ise 50 bindir. Rakamlar işte böyle konuşuyor.<br />
Soykırım kavramı ve hukuku<br />
Türkçe karşılığı, ‘soykırım’ olan ‘genocide’ kelimesi, Yunanca genos (soy ya da ırk) ve Latince kökenli cide (öldürmek) sözcüklerinin birleşmesiyle türetilmiştir. Genocide sözcüğü İngiliz dilinde ilk kez 1944 yılında Polonyalı hukukçu Raphael Lemkin tarafından Nazilerin kitlesel Yahudi kırımını anlatmak için kullanılmıştır. Çünkü daha önce kullanılan kelimeler, İkinci Dünya Savaşı koşullarında karşılaşılan planlı programlı ve soğukkanlı toplu imha olgusunu açıklamaya yetmemiş soykırım sözcüğü bu ihtiyaçtan ötürü türetilmiştir.<br />
İnsanlık kuşkusuz Yahudi kıyımından önce de kitlesel öldürme olaylarıyla karşılaşmıştır. Avrupalı beyazların Amerika, Avustralya ve Afrika’da yerli halkları imha etmesi bu kitlesel yok etme kategorisinde düşünülebilecek işlerdir. Ancak Yahudiler herhangi bir ekonomik ve politik çıkar sorununun ötesinde yalnızca zararlı bir ırk olarak görüldükleri için yok edilmişlerdir. İşte gerçekleştirilen ırkçılık esasına dayalı bu kitlesel kıyım olayından sonra, hangi nedene dayandırılırsa dayandırılsın benzeri olaylar ‘soykırım’ olarak adlandırılmaya başlanmıştır.<br />
Soykırım hukukunun oluşmasında Polonyalı Hukukçu Raphael Lemkin’in önemli payı vardır. Lemkin, 1933’ten 1945’e kadar, Cemiyet-i Akvam’da diplomatları Doğu’da olan şeyin Avrupa’nın göbeğinde de olabileceği konusunda uyarmak için yoğun bir çaba harcamıştır. Bu çaba, Yahudilerin salt Yahudi oldukları için yok edilmelerini önlemeye yetmemiştir. Ancak Naziler yenilmişler ve Nurenberg’de işledikleri insanlık suçlarından ötürü yargılanmışlardır. Savaşın bitiminde kurulan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1948’de “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”ni onaylamıştır. Bu aynı zamanda Lemkin’in başarısıdır. Türkiye’nin de 1950 yılında onayladığı sözleşmeye göre soykırım zaman aşımına uğramayan, bir ülkenin iç sorunu olarak görülemeyecek uluslararası bir suç olarak kabul edilmiştir. Sözleşmenin giriş bölümünde 1948 öncesi olaylar için de soykırım gerçeği tanınmış, ancak soykırım suçlaması yapılamayacağı vurgulanmıştır.<br />
Böylece; Avrupa’da kapitalizmin şafağında yaşananlar bir yana, Almanların 1904-1907 arasında bugünkü Namibya’da Herreroların dörtte üçünü yok etmeleri, Kongo’da Belçikalıların benzer eylemleri, İtalyanların 1935-41 arasında Etiyopya’da yüz binlerce kişiyi öldürmeleri de yargı konusu olmamıştır. Emperyalist devletler kendi suçlarının sorgulanmasını önlemek için, sözleşmeyi karmaşık hukuk kurallarıyla muğlak hale getirmişlerdir. Ermeni kırımı da bu kapsamdadır.<br />
Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme'nin 1’inci maddesi; Sözleşmeci Devletler, ister barış zamanında isterse savaş zamanında işlensin, önlemeyi ve cezalandırmayı taahhüt ettikleri soykırımın uluslararası hukuka göre bir suç olduğunu teyit eder” demektedir. 2’inci Madde ise; Bu sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur” diyerek, madde madde 5 eylem saymaktadır : a- Gruba mensup olanların öldürülmesi; b- Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi; c- Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek; d- Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak; e- Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek”. Sayılan beş ayrı eylem türünden sadece bir tanesini bile işlemek, suçun maddi unsurunun (actus reus) yerine gelmesi olarak kabul edilmektedir.<br />
Bundan anlaşılacağı gibi maddede herhangi bir neden veya saik (ırkçı, politik, dinsel, vb.) tanımı yoktur. Önemli olan, “bir grubu, grup niteliklerinden dolayı kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak kastının olmasıdır”. Bu husus önemlidir, çünkü Türkiye’de sadece ırkçı saikle yapılan imhaların soykırım sayılması demokrat aydınlar arasında da yaygın bir kabuldür. Genel kanı Osmanlı'da Ermenilere karşı ırkçı nefret olmadığı, tehcirin arkasında da politik saikler olduğu için “Ermeni Soykırımı” diye bir şeyin olamayacağı yönündedir. Halbuki tanıma göre saikin şu veya bu olması, suçun ağırlığını azaltmamaktadır. Üstelik Rafael Lemkin’i jenosit konusunda esinlendiren olayın Ermeni Tehciri olduğu bilinmektedir. Osmanlı İttihat Terakki Partisinin 1915’te yani Birinci Dünya Savaşı yıllarında, ‘tehcir’ adı altında gerçekleştirdiği Ermeni Kırımı da bu tanımlara göre soykırım kategorisinde bir eylemdir. Bugünlerde, ‘sözde’ Ermeni Soykırımı üstüne koparılan gürültünün nedeni bu kabulün giderek uluslararası camiada yaygın bir resmiyet kazanmakta oluşu ile ilgilidir.<br />
Soykırım sözcüğü de ne yazık ki ilk kez Ermeni katliamlarının duyulması üzerine kullanılmıştır. 1895 yılındaki Ermeni gerilla faaliyetleri ve isyanlara karşı sürdürülen pogramlar sonucu yaklaşık 100 bin Ermeni’nin öldürülmesi sonrasında New York Times gazetesi, “Another Armenian Holocaust” başlıklı bir yazı yayınlamıştır. İnsanlığa karşı suç kavramı ise uluslararası hukuka ilk kez Ermeni Tehciri sonrası dahil olmuştur. 24 Mayıs 1915’te Rusya, Fransa ve İngiltere Osmanlı hükümetine bir telgraf çekerek katliamları; “insanlığa ve uygarlığa karşı suç olarak” tanımlayarak kınamışlardır.<br />
Savaş sonrası Tehcir suçluları yargılanmış, İstanbul, Yozgat ve İstanbul’da kurulan mahkemelerde bazı idam cezaları verilmiştir. İşgal sonrası katliamla suçlanan 150 kişi yargılanmak üzere Malta’ya götürülmüşler, bunların bir kısmı oradan kaçıp Kurtuluş Savaşı’na dahil olmuştur. Diğerleri de delil yetersizliğinden serbest bırakılmıştır. Lozan Anlaşması’yla birlikte 1 Ağustos 1914 ile 20 Kasım 1922 arasında işlenen tüm savaş suçları affa tabi tutulmuştur. İttihatçı önderlerden Talat, Cemal ve Sait Halim Paşa da dahil olmak üzere 12 İttihatçı, Ermenilerin yaptığı suikastlar sonucu ölmüş; Kara Kemal, Çerkez Reşit intihar etmiş, diğerleri ise 1926 yılında Mustafa Kemal’e karşı düzenlenen İzmir Suikastı nedeniyle idam edilmişlerdir. Suikast nedeniyle “Los Angeles Examiner” gazetesine (1 Ağustos 1926’da) verdiği demeçte, bizzat Mustafa Kemal’in kendisi de Jön Türkleri kınayarak şöyle dendiği söylenmektedir; “Şahsımı hedef alan o suikast Jön Türk, İttihat Partisi tarafından düzenlenmişti; o partinin, yaşadıkları yerlerden acımasızca kitlesel olarak sürgüne gönderilen ve yok edilen bizim milyonlarca Hristiyan vatandaşımızın canlarının hesabını vermesi gerekirdi…” <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span> Işık KUTLU<br />
<br />
ERMENİ SOYKIRIMININ <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>TARİHSEL KÖKENİ <br />
RESMİ İDEOLOJİ VE ONUN ETKİSİ ALTINDAKİ TÜRK BURJUVA AYDINLAR, ERMENİ ULUSAL DEMOKRATİK MÜCADELESİ GİBİ OSMANLI'DA GELİŞEN HEMEN HEMEN HER ULUSAL MÜCADELEYİ VE DEMOKRATİK REFORM TALEPLERİNİ SADECE EMPERYALİST GÜÇLERİN KIŞKIRTMALARIYLA İZAH EDİYORLAR. OYSA SOMUT OLGULAR. BÖYLE BİR İNDİRGEMEYLE İZAH EDİLEMEYECEK KADAR KARMAŞIKTIR. BİRÇOK TARİHSEL OLGU VE ÇELİŞKİ İÇ İÇE GEÇMİŞ VE ÜST ÜSTE BİNMİŞTİR.<br />
Ermeni soykırımı üzerinden 100 yıl geçti.<br />
Bu 100 yıl zarfında soykırımla yüzleşilemedi.<br />
Soykırımcı zihniyetle hesaplaşıp mahkum edilmedi.<br />
Bu yüzden bir asırdır Ermeniler ve diğer gayrimüslimler, Kürtler, Aleviler, Ezidiler ve bütün ezilen halklar, soykırımcı devlet zihniyetinin terörü altında katliama ve zulme uğramaya devam ediyor.<br />
Koçgiri ve Dersim'den Roboski'ye, Çorum ve Maraş'tan Gazi ve Sivas'a; Varlık Vergisi ve Trakya olaylarından 6-7 Eylül olayları ve Hrant'ın katline, Tan Matbaası baskını ve KIanlı Pazar'dan '77 1 Mayıs'ı ve 19 Aralık hapishane katliamlarına kadar sayısız katliam ve katliam girişimi yaşandı Türkiye ve Kürdistan'da.<br />
Bu devlet, Osmanlı'dan devraldığı soykırımcı ve katliamcı geleneği sürdürüyor.<br />
Bu gelenek ve zihniyetle hesaplaşmak ve onu mahkum etmek halklarımızın boynunun borcudur.<br />
Ancak bu yolla katliamlara yenilerinin eklenmesi engellenebilir, bu zihniyetin taşıyıcısı devlet ve düzenyıkılarak yerine adil, özgür ve halkların eşitliğine ve kardeşliğine dayalı bir düzen kurulabilir.<br />
Ayrıca soykırım zulmünü yaşamış Ermeni, Süryani ve Rum halklarının bir biçimde hayatta kalmış evlatlarının yüreğindeki acıyı, ruhundaki fırtınayı bu yolla hafifletmeye yardımcı oluruz.<br />
Daha da ötesi, köklü bir yüzleşme ve tarihle hesaplaşmanın halklar lehine evrensel sonuçları olacaktır.<br />
Çok değil, çeyrek asır sonra Hiğtler; Yahudi soykırım hazırlığı yaparken "Sonuç olarak bugün Ermenilerin imha edilmesinden söz eden var mı?" diyebilmişti.<br />
Zamanında Ermeni soykırımıyla yüzleşilmediği, bu zihniyet mahkum edilmediği, katillere hak ettiği ceza verilmediği ve soykırımın politik ve ideolojik sonuçları ortadan kaldırmadığı için faşist Hitler çok rahat bu sözleri edebildiği gibi, 20. yüzyılın en büyük soykırımına da cesaret edebildi.<br />
Dünyanın değişik yerlerinde bir dizi soykırım daha gerçekleştirildi.<br />
Bunlardan Kamboçya, Bangladeş, Etyopya, Kuzey Kürdistan, Güney Kürdistan (Enfal soykırım), Ruanda soykırımları ilk akla gelenler.<br />
Yüzleşmek, Ermeni soykırımın tarihsel arka planını bilmek ve soykırımcı zihniyetinin oluşumunu kavramak ve geçmişle hesaplaşmakla mümkündür.<br />
"Ermeni meselesi"nin mayalandığı ve ortaya çıktığı 19. yüzyıla yoğunlaşmadan önce Ermeni halkına dair birkaç söz etmek gerekir.<br />
ANADOLU VE MEZOPOTAMYA'NIN KADİM HALK<br />
Başbakan A. Davutoğlu'nun ima ettiği gibi Ermeniler bu coğrafyaya "sonradan gelmiş" değiller.<br />
En az dört bin yıllık bir geçmişleri var bu topraklarda.<br />
Tarihleri boyunca nice savaşlar gördü nice aktliamlara uğradılar.<br />
Makedonya, Roma, Pers, Moğol ve Osmanlı imparatorlukları geçti bu topraklardan.<br />
Hepsi de kılıcını kana bulamadan, halkları atlarının nalalrı altında ezmeden geçip gitmediler.<br />
Çağlar boyu her türlü zulüm ve zorbalığa rağmen terk etmediler Anadolu ve Mezopotamya'yı. 19. yüzyıldaki katliamlar doğasına, 20. yüzyıldaki soykırım ve yeni katliamlara rağmen hala yüz binlercesi yaşamaya devam ediyor.<br />
Anadolu ve Mezopotamya'da büyük imparatorlukların kesişme alanında yaşadıklarından tıpkı Kürtler gibi uzun bir dönem devlet oluşturamadılar.<br />
En son Ermeni devleti, 12. ve 14. yüzyıllar arasında hüküm sürmüş Klikya Krallığıdır.<br />
500-600 yıl sonra yeniden devletleşebildiler.<br />
Çalışkanlıkları ve becerileriyle Ermeniler takdir edilen bir halktır.<br />
Bağrında Anadolu'nun en iyi zanaatçılarını ve sanatçılarını çıkarmıştır.<br />
Osmanlı mimarisinin zirvesi kabul edilen Mimar Sinan, Ermeni'dir.<br />
Sonradan Müslüman olmuştur.<br />
Çoğu yıktırılmış ya da yakılmıştır ama hala ermeni ustaların elinden çıkma düzinelercesi ayakta durmaktadır.<br />
İstanbul Boğazı'ndaki neredeyse tüm Osmanlı sarayları, kaleleri, meşhur camileri ve Anadolu'nun dört bir yanındaki görkemli birçok kilise Ermeni ustalarının hünerlerinin ürünüdür.<br />
Bu becerileri sayesinde çağlar boyu egemenlerin ilgisini çekmiştir.<br />
Ortaçağ'ın sonlarında Şah Abbas bu yetenekli halkı ülkesine götürmek istemiş, Osmanlı ordusunun takibi altında halkı ordusunun önüne katıp hızla İran'a geçmeye çalışırken binlerce Ermeni, Aras Nehri'nde boğulmuş, yaklaşık 200 bini de bu sırada ölmüştür.<br />
20. yüzyıla girildiğinde zanaatçılık, kuyumculuk, ticari becerilerinden dolayı Anadolu'nun 150'nin üzerinden kentine dağılmışlardır.<br />
Anadolu iktisadının bel kemiğini oluşturuyorlardı.<br />
Aranan mesleklere sahip olduklarından, Kürt ve Türk halkları kasabalarına yerleşmeleri için teşvikte bulunuyorlardı.<br />
Ermeni halkının önemli bir bölümü de Osmanlı Kürdistan'ında köylüydü.<br />
Tarımla uğraşıyorlardı.<br />
Anadolu'nun diğer bölgelerinde tarımla uğraşan Ermeniler seyrekti.<br />
Batı Avrupa'daki gelişmeleri yakından takip eden Ermeni aydınları, entelektüelleri, Anadolu'da burjuva aydınlanmaya öncülük ettiler, demokratik ve sosyalist ilerici fikirlerin taşınmasını sağladılar.<br />
Gençlerini Batı Avrupa'ya eğitim için yollama, kentli Ermenilerde yaygındı.<br />
Rumlarla birlikte Anadolu'da ticaret burjuvazisinin gelişmesine de öncülük ettiler.<br />
Bu kısa hatırlatmadan sonra, Osmanlı'da milliyetçiliğin gelişim ve özelde de Ermeni milliyetçiliğinin oluşumu ve Ermeni milliyetçiliğinin oluşumu ve Ermeni meselesinin kökenlerine yönelebiliriz.<br />
OSMANLI'DA ULUSAL MÜCADELELER VE <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>BÜYÜK DEVLETLERİN DEVREYE GİRMESİ<br />
Resmi ideoloji ve onun etkisi altında Türk burjuva aydınlar, Ermeni ulusal demokratik mücadelesi gibi Osmanlı'da gelişen hemen hemen her ulusal mücadeleyi ve demokratik reform taleplerini sadece emperyalist güçlerin kışkırtmalarıyla izah ediyorlar.<br />
Oysa somut olgular, böyle bir indirgemeyle izah edilemeyecek kadar karmaşıktır.<br />
Birçok tarihsel olgu ve çelişki iç içe geçmiş ve üst üste binmiştir.<br />
Fransız Devrimi'yle ivmelenen ulusal uyanışlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altındaki ulusları ve halkları da etkisi altınaalmaya başladı.<br />
Balkanlar ve Mısır'da ulusal demokratik nitelikler de taşıyan ilk ayaklanmalar 18. yüzyılın sonlarında patlak verdi; 19. yüzyılda yoğunlaşarak yaygınlaştı.<br />
Rusya, 18. yüzyılın sonlarından itibaren Asya'da olduğu gibi Avrupa'da Osmanlı'yı geriletmeyi hegemonya alanını genişleymeyi ve boğazlardan geçiş hakkı kazanarak Akdeniz'e inmeyi amaçları arasına almıştı.<br />
Rusya, hegemonyasına almak amacıyla Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ortodoks halkalrı hedef alan politik çalışmalar yürütüyordu.<br />
Bu yüzden Osmanlı devletiyle sık sık savaşa girmekten de geri durmuyorlardı.<br />
1768-1774 Osmanlı-Rus savaşından sonra imzalanan K. Kaynarca Anlaşması'yla Rusya Osmanlı İmparatorluğu'ndaki bütün Ortodoksların koruyucusu olma hakkını elde etti.<br />
Bu karar, Rusya'nın uzun yıllar Osmanlı'nın iç siyasetine karışmasını sağlayarak Ortodoks halkalr üzerinde siyasi etkisini artırmasına yaradı.<br />
19. yüzyıldaki Osmanlı-Rus savaşları, Osmanlı'nın Balkanlar'daki egemenliğini zayıflatarak bağımsız eğilimlerini daha da güçlendirdi.<br />
Sırbistan'da, Hersek'te, Karadağ'da ve Girit'te kiminde birden çok olmak üzere ulusal ayaklanmalar art arda geldi.<br />
Yıllarca süren ulusal direnişler yaşandı.<br />
Her seferinde ordunun zoruyla binler, kimi durumlarda on binlerce direnişçi katledilerek ayaklanmalar bastırılırken, Osmanlı devleti kimi ulusal demokratik hakları kabul etmek zorunda kalacaktı.<br />
Ulusal statü ve demokratik reform talepleri sadece Balkanlar'dan gelmiyordu.<br />
Trakya ve Anadolu'da Ermeni, Rum ve Arnavut halkalrı başta olmak üzere farklı halklardan da demokratik reform talepleri geliyordu.<br />
İngiltere ve Fransa, kurdukları siyasi ve ekonomik ilişkiler aracılığıyla Osmanlı'yı borçlandırıp ve pazar alanları olarak kullanmaları önünde bir engelleri olmadığından başlangıçta parçalayarak hegemonya alanlarını genişletme öncelikli hedefleri arasında değildi.<br />
Ancak sömürgeci devletler arası rekabetin sertleşmesi, Osmanlı'nın gerek bu rekabet gerekse gelişen ulusal mücadeleler karşısında tutunamayacağı ve giderek dağılacağı açığa çıktıkça, bu devletler de Balkanlardaki ulusal mücadelelere çıkarları doğrultusunda yön vermeye çalıştılar.<br />
Bugün olduğu gibi o zaman da sömürgeci devletler yoktan ulusal sorunlar icat etmiyorlardı.<br />
Uluslar ve ulusal sorunlar, onların iradesinden bağımsız olarak ortaya çıkıyordu.<br />
Onların yaptığı ise ortaya çıkan ya da uç vermeye başlayan ulusal mücadeleleri çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışmaktadır.<br />
Ezilen ulusun üzerindeki baskı ve zulmü hafifletmek için başkaca devletlerden yardım istemeloeri, onlardan yardım almaları ve hatta onlarla işbirliği içinde olmaları verdikleri ulusal mücadelenin tarihsel haklılığını karatmaz.<br />
ULUSAL DEMOKRATİK MÜCADELELER VE TANZİMAT<br />
Babıali; orduyu, maliyeyi, eğitimi ve devleti merkezileştirerek modernleştirmek, yeni ulusal ayaklanmaların önüne geçebilmek ve İngiltere, Fransa ve Rusya'nın bu doğrultudaki baskılarını savuşturmak için 1839'da Gülhane Hattı Hümayunu ve 1856'da Islahat Fermanı adlarıyla reformlar ilan etti.<br />
Böylece, başka iyileştirmelerin yanı sıra "padişahın tebaasının can, namus ve malının güvence altına alınması" ve "hangi dinden olursa olsun bütün tebaa için yasa önünde eşitlik" sağlanacağı belirtildi.<br />
Gayrimüslimlerin aşağılanması yasaklandı.<br />
Islahat Fermanı'nın ilanından hemen sonra Paris Anlaşması imzalandı.<br />
Bu anlaşmayla, Rusya'nın yanı sıra İngiltere, Fransa ve Avusturya da Hristiyanları himaye etme hakkı elde etti.<br />
Böylece, Hristiyanlar adına Osmanlı'nın iç işlerine karışma hakkı kazanan devlet sayısı dörde çıkmış oldu.<br />
Tanzimat reform politikaları, halkın tabandan gelen belli düzeyde demokratik reform talebi hesaba katılsa da onların doğrudan inisiyatifiyle oluşturulamadı.<br />
Bir dereceye kadar toplumun gayrimüslim kesimlerinin desteğini alsa da, reformların belirlenme sürecine doğrudan katılmalarının olanakları oluşturulmadı.<br />
Reformlar, başı çeken bürokratlar tarafından ulusal statü ve demokratik haktalebinde bulunan hakları yatıştıracağı umularak ve "Büyük güçlerin" baskısıyla kabul edilmişlerdi.<br />
Adli sistemde gayrimüslimlerin eşitliği lehine iyileştirmeler yapıldı.<br />
Ama şeriat hiçbir zaman kaldırılmadı, aile hukukuyla sınırlandı.<br />
Bu ikili hukuk sistemi elektrik sorunlu bir mekanizmaydı.<br />
Moderm hukukla şeriat hukuku arasındaki sınır çizgilerinin muğlaklığı, uygulayıcılarının geleneksel alışkanlığı, Müslümanların baskısı, konjonktürel politik gelişmelerle de birleşerek çarpık uygulamalara yol açabiliyordu.<br />
Osmanlı, iktisaden çağın gerisinde Avrupalı kapitalistlere yetişmesi bir toplumsal ve zihniyet devrimi yapmaksızın zordu.<br />
Toplumun Müslüman kesimi ise küçük bir aydın ve bürokratik kesim hariç Avrupa'daki gelişmelre ilgi göstermiyorlardı.<br />
Toplumun Hristiyan ve Yahudi kesimi Avrupa'daki iktisadi, teknik, politik ve toplumsal gelişmelerle hızla ilişkilenerek Osmanlı'nın ticaret burjuvazisinin gelişmesine öncülük ettiler.<br />
Zenginlikleri ve güçleri gözle görülür hale gelince Müslüman halkın ön yargılarını da yedekleyen Osmanlı feodal egemenleri hristiyanlara karşı bir tepki örgütlemeye başladı.<br />
İleride iktidarın başına geçecek olan 2. Abdulhamit, Müslümanların bu tepkilerini yedekleyen bir politika izleyecek ve yeri geldiğinde bunu Hristiyan halklara karşı katliamlara ve linç saldırılarına dönüştürecekti.<br />
Bedelini de ağırlıkla Ermeni ve Rum halkları ödedi.<br />
"Ermeni ve Rum cemaatleri içerisinde doğan ticaret burjuvazisi gitgidezenginleşmekte ve kendine daha fazla güvenmekteydi.<br />
Onların Avrupa'yla olan ilişkileri aynı zamanda kendi mensupları arasında siyasal düşüncelerini de yaymaktaydı.<br />
Bu "millet" örgütlerini kiliselere mahsus denetimden kurtarmaya yönelik bir harekete yol açtı.<br />
Temsili şekilde örgütlenen ve varlığı (İngiliz baskısıyla) 1850'de tanınan yeni Protestan Ermeni "millet"i bu harekete daha da hız kazandırdı.<br />
Gregoryen, Ermeni "millet"i uzun müzakereler ve mücadelelerden sonra 1863'de Osmanlı Meşrutiyet hareketine de esin kaynağı olacak olan bir anayasa benimsedi."<br />
"Ermeni Anayasası" olarak da bilinen "Ermeni Katogosluk ve Patrikliği Nizamnamesi"ni oluşturan Ermeni ulusal Meclisi, aynı zamanda Ermenilere dönük saldırıları ve hak ihlallerini de takip edip raporlaştırıyordu.<br />
Bu raporları düzenli olarak Babıali'ye sunuyordu.<br />
Bu raporları düzenli olarak Babıali'ye sunuyordu.<br />
Bu raporlar, Doğu illerinde Ermenilere dönük öldürme, baskı, topraklarına zorla el koyma, din değiştirmeye zorlama, kadın ve kızların kaçırılıp zorla Müslümanlaştırılarak evlendirilmesi vb. saldırıların zamanla yoğunlaşarak artığını gösteriyordu.<br />
BİR EŞİK: BERLİN ANLAŞMASI<br />
1870'lerin sonlarında, Osmanlı İmparatorluğu'nun olduğu kadar Ermenilerin de geleceğini belirleyen önemli gelişmeler yaşandı.<br />
Artan vergilerin halkta yarattığı hoşnutsuzluk, Balkanlar'da 1876'da yeni bir isyan dalgasına yol açtı.<br />
Bosna Hersek ve Bulgaristan'da ayaklanan köylüler, Osmanlı askerleri tarafından kanlı biçimde bastırıldı.<br />
Bulgaristan'da on iki binden fazla direnişçinin katledilmesi Avrupa kamuoyunda büyük tepki yarattı.<br />
Avusturya Macaristan ve Rusya harekete geçti.<br />
Avusturya Macaristan, Bosna Hersek için reform talebinde bulundu.<br />
Rusya ise Bulgaristan için özerklik istedi.<br />
Babıali birinci isteği kabul edip ikincisini ret edince Rusya Osmanlı'ya savaş ilan etti.<br />
93 Harbi de denilen savaşta Osmanlı ağır bir yenilgi aldı.<br />
Rusya; doğuda Erzurum'a kadar ilerledi, batıda ise İstanbul önlerine Ayastefanos'a (Yeşilköy) kadar geldi.<br />
3 Mart 1878'de barış anlaşması imzalandı.<br />
Bu anlaşmayla Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmakta olduğu resmiyet kazandı.<br />
Ayastefonas (Yeşilköy) anlaşmasının 16. maddesine göre Babıali, Ermeni reformlarını kabul edip gerekli adımları atana kadar Rus devleti Batum, Kars, Ardahan ve Doğubeyazıt'ı askeri ve siyasi egemenliği altında tutacaktı.<br />
Ancak Rusya ile İngiltere arasındaki rekabet buna engeldi.<br />
İngiltere, Rusya'nın bölgedeki varlığını doğru ve Ortadoğu'daki sömürge çıkarlarına karşı tehdit olarak görüyordu.<br />
Beş ittifak gücünün bu anlaşmadan dışlanmasına itiraz etti.<br />
"...Ama Osmanlılara acımalarından dolayı değil, eğer Avrupa güç dengesi yürürlükte kalacaksa Rusya'nın Balkanlar ve küçük Asya'daki egemenliğinin kabul edilemez olmasından dolayı" İngiltere ve Avusturya Macaristan'ın çağrısında Berlin'de diğer "büyük güç"lerin de katıldığı konferans toplandı.<br />
Haziran 1878'de yeni bir anlaşama imzalandı.<br />
Anlaşmaya göre Rusya, Balkanlar ve Anadolu'dan çekilecek, Romanya, Sırbistan ve Karadağ'ın bağımsızlığı, Bulgaristan'ın da özerkliği tanınacaktı.<br />
Berlin Anlaşmasının amaçlarından biri Rusya'nın önünü kesmekti.<br />
Bu amaçla, Ayastefarons Anlaşması'nın 16. maddesi geçici olarak iptal edildi.<br />
Berlin Anlaşması'nda Ermenilerle ilgili 61. madde şöyle formüle edildi.<br />
"Babıali, Ermenilerin yaşadığı vilayetlerde yerel koşulların gerektirdiği düzenlemeleri ve reformları daha fazla ertelemeden gerçekleştirmeyi ve Çerkezler ile Kürtlere karşı onların güvenliğini sağlamayı tahaddüt eder...<br />
Bu tahaddünyerine getirilmesi için atılacak adımlar uygulamayı dikkatle izleyecek.<br />
Büyük güçlere periyodik olarak bildirecektir"<br />
62. maddede ise "din özgürlüğü medeni ve siyasal haklar ile kamu işlerine girebilme hakkı sağlar" denilerek, Babıali'nin daha önce yapılan reformlar ve yapılan anlaşmalardan kaynaklı yükümlülükler hatırlatıldı.<br />
Böylece Rusya Anadolu'dan çekilirken, Babıali'ye de Ermenilerin yoğun olduğu altı doğu ilinde (Erzurum, Van, Bitlis, Sivas, Harput, Diyarbakır)reform yapması yükümlülüğü getirildi.<br />
Sultan Abdülhamit, Ermeni reformları konusunda adım atmamada kararlıydı.<br />
Sürekli oyalama, reformların içini boşaltarak içeriksizleştirme ve geçiştirme yolundan yürüyecekti.<br />
Ne emperyalist devletler ne de Rusya, Ermeniler için çıkarlarını riske edecek adımlar atmayacaklardı.<br />
Aralarındaki rekabetin giderek keskinleşmesi bunun önünde engeldi.<br />
Gerçekte Berlin Anlaşması, Ermenileri büyük bir riskle karşı karşıya bırakmıştı.<br />
Böylece Ermeni sorunu, Osmanlılar bakımından aynı zamanda devletler arası bir sorun haline geldi.<br />
Berlin Anlaşması, Ermeniler için yeni bir dönemeçtir.<br />
Bir yandan demokratik reform beklentisi ve umudu Ermenilerde ulusal bilince ve örgütlülüğe itilim kazandırırken, diğer yandan başta Sultan Andülhamit olmak üzere Osmanlı feodal egemenlerin öfkesinin ve düşmanlığının yöneldiği hedef haline gelirler.<br />
Bu çelişik durum soykırıma kadar varacaktır.<br />
ABDÜLHAMİT'İN <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>SOYKIRIM PROVASI<br />
<br />
1890'LAR İLE 1990'LAR ARASINDA ÖĞRETİCİ İRONİLER VE PARALELLİKLER VAR. 1890'LARDA ANADOLU VE MEZOPOTAMYA'NIN ERMENİLERİ ULUSAL DEMOKRATİK HAKLAR VE STATÜ TALEBİYLE BİR UYANIŞ VE MÜCADELE İÇİNDEYDİLER. 1990'LARDA KÜRTLER ULUSAL DİRENİŞLERİNİ DEVRİM DÜZEYİNE SIÇRATABİLMİŞLERDİ. 1890'LARDA OSMANLI DEVLETİ ERMENİ ULUSAL DEMOKRATİK DİRENİŞİNİ BASTIRMAK İÇİN KATLİAM, SÜRGÜN, ASİMİLASYON, İŞKENCE, KONTRA VB. AKLA GELEBİLECEK HEMEN HER YOLA BAŞVURUYORDU. 1990'LARDA DA TÜRKİYE CUMHURİYETİ KÜRT ULUSAL DEVRİMCİ DİRENİŞİNİ BASTIRMAK İÇİN ABDÜLHAMİD'DEN GERİDE KALMAYACAĞINI İSPATA ÇALIŞIYORDU.<br />
Berlin Anlaşması (18789, Ermeniler için olduğu kadar Osmanlı İmparatorluğu için de bir dönemeçti.<br />
Balkan ulusların çoğu bağımsızlığını ilan etmiş, imparatorluk daralmış ve nüfusta Müslüman yoğunluğu artmıştı.<br />
Osmanlı yöneticileri ve egemenlerine göre bunun sorumlusu, ihanet içinde olan Hristiyanlardı.<br />
Hem Balkanlarda hem de Karadeniz kıyısı ve Kafkasya'da Türklerin de içinde olduğu Müslüman halklar; ya maruz kaldıkları katliamlar ve baskılar sonucu ya da kendisine yabancı gördüğü/benimsemediği bir iktidarın egemenliği altında yaşamak istemediği için Osmanlı'ya göç ediyorlardı.<br />
Bu dönem, muhacirlerin sayısı 800 bini bulmuştu.<br />
Bu göçler, Batı'da İstanbul'a ve Batı Anadolu'ya geçerken, Doğu'da ise Ermenilerin de yoğunlukla yaşadıkları vilayetlere yerleştiriliyorlardı.<br />
Muhacirlerin geldikleri yerlerde maruz kaldıkları katliamlar, baskı ve zulüm onlarda toplumun Hristiyan kesimlerine karşı bir tepki ve düşmanlığa yol açıyordu.<br />
Bu durum Türk, Kürt ve diğer Müslüman yerli halkları da etkiliyordu.<br />
Buna Abdülhamit'in izlediği Panislamcı politik çizgi ve inşa etmeye çalıştığı baskıcı, gerici istibdat rejimi de eklenince, Ermeniler başta olmak üzere Hristiyan halkalrın durumu kritik bir hal almaya başladı.<br />
Ayrıca 1877-'78 Osmanlı Rus Savaşı'nda (93 Harbi) savaşın kaderi üzerinde önemli bir rol oynamayacak kadar az Kafkas Ermeni'sinin Rus ordusu içindeki varlığı ve Anadolu Ermenilerinin sınırlı bir bölümünün de onlara yardım etmiş olmasını; ne Osmanlı devleti ne de yerel Kürt ve Türk ağa ve eşrafının önemli bir bölümü unutacaktı.<br />
Yıllarca Ermenilere dönük saldırılar, önyargılar ve "Ermeni Korkusu" yaratmanın propagandası olarak kullanılacaktı.<br />
Bu konuda gerçeklerle ilişkisi koparılmış hikayeler tarih kitaplarında yazılmaya devam ediliyor.<br />
Bugünkü Erzurum'da, masallarla süslenmiş Ermeni düşmanı ırkçı-şoven anlatımlar hak arasında yaygın.<br />
Bu koşullar altında devletin yerel Kürt, Türk ve Çerkes egemenlerinin yönlendirildiği çetelerin ve kışkırttıkları Müslüman halkların Ermenilere dönük saldırılarında bu savaş ve akabinde imzalanan Berlin Anlaşması'ndan sonra bir tırmanış başladı.<br />
Anlaşmanın yarattığı umut ve güven, süreklileşmiş saldırılar Ermenileri daha fazla örgütlenmeye ve mücadele etmeye yöneltti.<br />
Van, Bitlis, Erzurum, Arapkir, Diyarbekir, Harput, Sivas ve Muş gibi Kürdistan (bu bölgenin bir kısmı tarihi Ermenistan ya da Doğu Ermenistan olarak da anılır) illerinde önemli bir Ermeni nüfus yaşamaktaydı.<br />
"Van merkez sancağındaki Garzan, Adilcevaz, Bergiri (Muradiye) ve Marks (Müküs) kazaları dışında hiçbir yerde açık farkla çoğunlukta" değillerdi.<br />
En yoğun bulundukları diğer sancaklarda en fazla nüfusun yarısı Ermenilerden oluşuyordu.<br />
Ermeniler, çoğunlukla kentli olsa da Erzurum, Muş ve Van kırsalında tarımla ve hayvancılıkla geçinen önemli bir nüfus yaşamaktaydı.<br />
Kürt komşuları gibi kendilerine ait küçük bahçeleri ve arazileri işliyor; gittikçe ortakçılığa ve kiracılığa zorlanıyorlardı.<br />
Yeni düşüncelerle İstanbul, İzmir, Selanik gibi büyük kentlerde ve yurt dışında kaldıklarında tanışıyor, memleketine dönenlerin getirdiği yayınlar; Batı Avrupa ve ABD'nin bölgede açtığı misyon okulları aracılığıyla yaygınlaşıyordu.<br />
İlk olarak yurt dışındaki metropol kentlerde kurulan devrimci/demokratik Ermeni dernekleri, Anadolu kent ve köylerinde de yavaş yavaş çoğalıyordu.<br />
1880'lerin sonunda, İran ve özellikle Rus sınırından yayınlarla birlikte silahlar da getirilmeye başlanmıştı.<br />
"...Sosyalizm ve milliyetçilik düşünceleri, Ermenilerin yerel Kürt eşkıyadan sürekli zulüm gören ve devlet tarafından yeterince korunmayan köylü hemşehrilerini koruma girişimleriyle birleşti.<br />
Ermeniler'de gelişmekte olan demokratik ulusal bilinç, 1880'lerde artık ulusal demokratik devrimci ve sosyalist örgütlerinin ortaya çıkmasına zemin oluşturmuştu.<br />
1880'de Erzurum'daAnavatan Müdafaası, 1885'de Van'da Arwenakan, 1887'de Cenevre'de Devrimci Hınçak (Çan Sesi, 1909'da Sosyal Demokrat Hınçak Partisi adını aldı), 1890'da Tiflis'de ulusal devrimci komitelerin birleşmesiyle Taşnaksutyan (Ermeni Devrimci Federasyonu) adlı örgütler ve partiler kuruldu.<br />
Devrimci şiddeti de benimseyen bu örgütlerin hedefi, bağımsız Ermenistan'ı kurmaktı.<br />
"Öte yandan 1830'lu ve 1840'lı yıllarda Osmanlı yönetimi tarafından merkezileşme politikaları çerçevesinde Kürt beyliklerinin özerk yapılarına son verip, aşiretlerin toprağa yerleştirilmesi kararı uygulanmaya konulmuştur.<br />
Bu süreçte güçlerle yerleşik düzende yaşayan topluluklar arasında süren gerginlikler, çatışmalar daha da artmıştır.<br />
Geleneksel hale gelen köy baskınları ve yağmalamaolayları, haraç almalar bunlar arasındadır.<br />
Kafkaslardan Rus baskısından kaçıp gellen Müslüman göçmenlerin bir kısmı da bu yöreye yerleştirlmiştir.<br />
İç içe geçmiş yerleşimler oluşmuştur.<br />
Bu da karşılıklı çatışmaları beraberinde getirmiştir.<br />
Ermeni sorunu başlangıçta uluslararası diplomasiye Ermenilerin, Kürtlerin ve Çerkeslerin saldırısından korunması çerçevesinde dahil olmuştur.<br />
Berlin Anlaşması'nda Ermenilerin korunması doğrultusunda alınan kararı, bazı Kürt aşiret reisleri kendilerine dönük tehdit olarak algıladılar.<br />
Bunlardan Şemdinanlı Şeyh Ubeydullah başı çeker.<br />
"Ermeniler Van'da bağımsız bir devlet kuracaklarmış ve Nasturiler de kendilerini İlgisiz tebaası ilan edip İngiliz bayrağını yükselteceklermiş.<br />
Kadınları silahlandırmak zorunda kalsam da buna asla izin vermeyeceğim" diyerek, isyan bayrağını kaldırır.<br />
Bölge aşiretlerden geniş tabanlı bir ittifak oluşturdu.<br />
Osmanlı yönetimi bu ittifakın bölgede zaten zayıf olan otoritesinin daha da zayıflatılacağını düşünüp müdahale ederek uzun uğraşlar sonucu bu isyanı 1881'de bastırdı.<br />
HAMİDİYE ALAYLARI<br />
VE TOPRAK GASPLARI.<br />
Bu gelişmeler Babıali için uyarıcı oldu.<br />
Kürtleri merkeze daha fazla bağlayarak asimile etmek, Ermeniler üzerinde baskı kurmak, Rusya ve İran tarafından gelecek tehditlere karşı ve Kürtleri Doğu cephesi dışındaki savaşlara da katmanın bir yolu olarak Hamidiye hafif süvari alayları 1891'de oluşturulmaya başlandı.<br />
Hamidiye Alayları, ağırlıkla Ermenilerin yoğunlukta olduğu altı ilde oluşturuldu.<br />
"Bu hafif süvari alaylarının çoğunluğu Kürt'tür.<br />
1892'de (alay sayısı) 40 iken 1899'da 63'e çıkar.<br />
Bir alay 500-1000 kişidir.<br />
Bir alayın kurulmasını sağlayan her aşiret belli sayıda adam verir ve komuta aşiret reisinde olur.<br />
Devamlı hizmette olmazlar ve ancak hizmetteyken maaş alırlar.<br />
Bu sisteme bağlı aşiretler silahlıdır ve diğer aşiretlere baskı yapıp hakimiyet altına almayı sağlayacak üstünlüğe sahiptirler."<br />
Kürt aşiret reisleri, Hamidiye Alayları'nın sağladığı güçten aşiret çıkarları için de yararlandılar. "...bölge halkı da kaynaklar üzerindeki kontrolünü artırmaya çalıştı, bunun arka planında daha büyük küresel bir süreç olan toprağın ticarileşmesi ve buna bağlı olarak toprağın değerinde meydana gelen artış yatıyordu.<br />
Milislere yazılan Kürt reisleri devletin başka amaçlarla sağladığı destekle kendi gündemlerini yürütmek için elverişli bir konuma geldiler ve çoğu Ermeni olan komşularının topraklarına ve kaynaklarına el koydular.<br />
Bu büyük şema içinde daha zayıf Kürt komşular da risk altındaydılar.<br />
Hamidiyeli reisler katliamlarla, tehditler, şantajla, göçe zorlayarak Ermeni köylülerin topraklarına el koyuyorlardı.<br />
O dönem bir Ermeni'yi devrimci ya da sempatizanlıkla suçlamak, toprağına el koymanın yollarından biriydi.<br />
Bunun, her durumda doğru olması da gerekmiyordu.<br />
Topraklara el koymak her zaman zorla olmuyordu.<br />
Bunun yasal yolları da vardı.<br />
Köylüler, ağırlaşan vergiler karşısında malını ya da hasadını ipotek ettirmek zorunda kalıyordu.<br />
Borcunu ödemeyince de satış yoluyla el konuluyordu.<br />
Bu yeni bir yöntem olmasa da bu dönem Ermenilere karşı yaygın bir uygulamaydı.<br />
Bazı bölgelerde devlet yöneticileri Ermenileri topraklarından söküp atma politikalarını destekliyorlardı.<br />
Ermenilerden boşalan topraklara Kürt aşiret mensuplarını ve Kafkasya'dan gelen Müslüman muhacirleri yerleştiriyorlardı.<br />
Yersiz yurtsuz kalan Ermeniler çaresiz Rusya başta olmak üzere başka ülkelere geçmek için izin almaya çalışıyorlardı.<br />
Toprak meselesi, Ermenileri eyleme geçiren önemli konulardan biridir.<br />
Aynı şekilde Hamidiyeli Kürt aşiret reislerini de harekete geçiren önemli motivasyonlardandır.<br />
Hamidiyeliler, çıkar sağladıkları sürece devletle hareket ediyorlardı.<br />
Çıkarları olmadığında ya da çıkarlarına ters düştüğünde pekala farklı hareket edebiliyor ya da devlet yöneticilerini aldatıp farklı yönlendirebiliyorlardı.<br />
Ermenilerin tasfiyesi, devletin de Kürt ağa ve beylerinin de işine geliyordu.<br />
Topraklar için başlayan kavga, her iki tarafı da dönüştürerek Ermeni ve Kürt ulusal bilincinin gelişmesini hızlandırıyor, iki halk arasındaki çelişkinin derinleşmesine yol açıyordu.<br />
Bu da, çatışmaların yaygınlaşmasına ve sertleşmesine neden oluyordu.<br />
Eşkiyalar, Hamidiye Alayları ve devlet saldırıları kadar toprak sorunları da Ermeni halkını hızla örgütlenmeye ve mücadeleye sevk ediyordu.<br />
Osmanlı'da oyun çoktu.<br />
Binlerce yıldır yan yana ve iç içe barış içinde yaşayan iki ezilen halk olan Ermeniler ve Kürtler arasına düşmanlık tohumları ekiliyordu.<br />
Berlin Anlaşması'na kadar Ermenilere dönük çete saldırıları daha çok eşkiyalar, kimi Kürt ağaları ve rüşvetçi yerel devlet yöneticileri eliyle yapılıyordu.<br />
Bunlara Kafkasya ve Karadeniz kıyılarından katliam, baskı, zulümle göçe zorlanarak Anadolu'ya gelmek zorunda kalan, bu yüzden de Hristiyanlara karşı nefret duyguları besleyen Çerkeslerin bir kısmını da eklemek gerek.<br />
Sonrasında ise saldırılar Babıali tarafından yönlendiriliyor ve teşvik ediliyordu.<br />
Askerler de bu saldırılarda aktif yer alıyordu.<br />
Hamidiye Alayları, ittihatçıların iktidara gelişi ile isim değişikliğiyle varlığını sürdürmüştür.<br />
Yeni Türk devletinin kurulmasıyla dağılmıştır.<br />
Kürt isyanları patlak verince Kemalist iktidar yine Abdülhamit ve ittihat geleneğine sarılmış, 1924-'25 yıllarında çıkarılan köy kanunuyla Hamidiye milislerine benzer köy koruculuğu getirilmiştir.<br />
Ermenilere karşı olduğu gibi Kürt isyanlarına karşı da Kürt işbirlikçileri kullanılşmıştır.<br />
1980'lerin ortalarında Kürt ulusal devrimci hareket atılım yaptığında devlet zaman kaybetmeksizin aynı paslı silaha başvurdu.<br />
'84-85'te çıkardığı yasalarla köy koruyuculuğu yeniden canlandırılarak kurumsallaştırıldı.<br />
Koruyucular, Hamidiye Alaylarının Ermenilere yaptığı saldırıların hemen hepsini Kürt yurtseverlerine yönelttiler.<br />
Katliam, kaçırma, işkence, işkenceyle öldürme, köyleri yakma, mallarını yağmalama ve topraklarına el koyma vb. Hamidiye Alayları'ndan devralınmış çeteler, hala köy koruyucuları şahsında yaşatılıyor.<br />
Köy koruyuculuğunu reddetmek, Hamidiye Aalayları'nı katliam ve saldırganlıklarıyla yüzleşilmeden yüzeysel ve içeriksiz kalır.<br />
ANADOLU'DA KATLİAMLAR<br />
YÜZYILI AÇILIYOR<br />
Abdülhamit, kabul etmek zorunda kaldığı reformları uygulamak yerine katliamlarla Ermenileri sindirmek ve etkisizleştirme yolunu izledi.<br />
1878 ve 1890 Erzurum, 1894 Sason (Sasun) 1895-96'da Ermenilerin yoğunlukla bulunduğu Kürdistan vilayetleri, kimi başkaca Anadolu kentleri ve İstanbul; 1902 tekrar Sason ve 1909'da da Adana'da katliamlar gerçekleştirildi.<br />
Yüz binlerce Ermeni ve Hristiyan katledildi.<br />
Bundan dolayı Abdülhamit "İstibdadın kanlı sultanı" Avrupa kamuoyunda da "Kızıl Sultan" olarak anılmaya başlandı.<br />
Anadolu ve Mezopotamya'da yeni katliamlar asrı Ermeni katliamları başlamış; Süryani, Keldani, Yakubi, Bulgar, Rum, Kürt, Ezidi ve Alevilere kadar hemen hemen ezilen halkların hepsinin maruz kaldığı bir devlet geleneğine dönüşmüştür.<br />
Abdülhamit'ten ittihatçılara, Kemalistlerden AKP'ye 1878'de yeni çağın ilk Ermeni katliamı olan Erzurum katliamından Roboski'ye bir tarihsel süreklilik ve bağı vardır.<br />
1877-'78 Osmanlı Rus Savaşı'ndan sonra Berlin Anlaşması'yla Erzurum'dan Rus askerleri çekilince 80 bin Ermeni katliam riskiyle karşı karşıya kaldı.<br />
Bu saldırılarda binlerce Ermeni katledildi.<br />
İki yıl sonra Erzurum'da bir katliam daha yaşanacaktır.<br />
Ermenilere yönelik 1889 Ekim'inde Diyarbakır çerçevesindeki köylerde Kürt ağalarının öncülüğünde yağmalamalar başlar.<br />
Ermeni ve Yakubi köyleri talan edilir, cinayetler işlenir.<br />
1892'de Mardin Mutasarrıfı Enis Paşa'nın organize ettiği sabotajda Mardin çarşısı ateşe verilir.<br />
Ağırlıkla Ermenilerin dükkanları yanar.<br />
Dükkanı yanan az sayıda Kürt ve Türk'ün de önceden haberdar olduğundan dükkanları boşaltılmıştır.<br />
Yıllardır devletin baskısı ve zulmü, Hamidiye ağalarının ve eşkiyaların saldırıları altında bulunan Ermeniler, bir de çifte vergi ödemek zorunda bırakılmışlardı.<br />
Hem devlete hem de yerel Kürt beylerine vergi ödemek zorundadırlar.<br />
1894'te çifte vergiye karşı başlayan Sasun ayaklanması dört bir yanda Ermenilerin coşkulu dayanışma eylemleriyle selamlandı.<br />
Ayaklanmada ve protestoların yaygınlaşmasında başta Hınçak olmak üzere devrimci örgütlerin önemli bir rolü oldu.<br />
Ordu ve Hamidiye Alayları'nın ortak saldırısıyla ayaklanma kanlı biçimde bastırıldı.<br />
Sasun katliamı Abdülhamit'i tatmin etmemiş olacak ki, Ermenilere "ders vermek" için katliamları yaygınlaştırma talimatı verdi.<br />
Ermenilerin çoğunlukla yaşadığı altı Kürdistan ili başta olmak üzere, Trabzon, Halep, Adana, Ankara, İstanbul vilayetleri ve İzmit ve Zeytun kasabalarında katliamlar yapıldı.<br />
1896 yılının sonlarına kadar aralıklarla süren katliamlarda toplam 200 ile 300 bin arasında Ermeni ve diğer Hristiyan halklarından yaşamını yitiren oldu.<br />
İstanbul'da katliamları protesto eden Hınçak'ın öncülük yaptığı kitle, 30 Eylül 1895'te Babıali'ye doğru yürürken Andülhamit'in askerleri kitlenin önünü keserek elli Ermeni'yi öldürdü.<br />
Ardından, Abdülhamit'in ajanlarının kışkırttığı medrese öğrencileri ve esnafın saldırısında Ermenilerden iki bine yakını yaşamını yitirdi.<br />
1896'da İstanbul'da Taşnak üyesi Arman garo ismini kullanan Ermeni devrimci Karekin Pastırmacıyan'ın başında bulunduğu 31 devrimci, coğrafyamızın devrimci tarihine altın harflerle yazılması gereken cüretkar bir eyleme imza attılar.<br />
Devam etmekte olan Ermeni katliamının derhal durdurulması için Osmanlı Bankası'nı işgal ettiler.<br />
Askerin ve linç güruhlarının saldırıları boşa çıkınca devlet eylemdeki devrimcilerin bütün taleplerini kabul etti.<br />
30 saat süren işgal; 27 Ağustos akşamı, günlerdir İstanbul'da devam eden katliam bıçakla kesilir gibi durunca sona erdirildi.<br />
İstanbul'da binlerce Ermeni'nin yaşamını yitirdiği bu katliam işgal eylemi sayesinde daha fazla büyümeden durduruldu.<br />
Yapılanlar sadece katliamlarla sınırlı değil, zorla Müslümanlaştırma, kadın ve çocukların kaçırılarak "evlendirme" ya da "aileye katma" yoluyla asimile etme; köle pazarlarında satma, mallarına ve topraklarına el koyla yağlama, yıkama, tahrip etme saldırıları katliamlara eşlik etti.<br />
Saldırılar sadece Ermenilere yönelmedi, Süryani, Keldani ve Yakubilere de yönelmiştir.<br />
Bu katliamlar sonucu "Yakubi topluluğu tamamen yok edilmiştir." Bu halk kültürüyle, inancıyla artık yaşamıyor.<br />
Sınırlı bir nüfusa sahip olması ve geriye hiç kimsenin kalmamasından dolayı pek gündeme de gelmemekte.<br />
Oysa, açıkça ve netlikle söyleyebiliriz ki, bir Yakubi soykırımı yaşanmıştır.<br />
"Önce Türk birlikleri katliam amacıyla bir kasabaya geldiler daha sonra Kürt başı bozuk askerleri ve aşiretleri yağmacılık amacıyla geldiler.<br />
Nihayet ateş ve yıkımla katliam geldi ve kaçakları izleme ve temizleme harekatlarıyla o vilayetteki topraklara ve köylere yayıldı.<br />
1895 yılının bu cinayetler karşısında, Doğu Türkiye'deki 20 kadar ilçede Ermeni nüfusunun büyük bir kısmının yok edildiğine ve mülklerinin tahripedildiğine tanık olundu.<br />
1895 katliamları Urfa'da genellikle Cuma günü (günümüze kadar birçok katliam veya katliam gelişmesinde olduğu gibi muhtemelen Cuma namazından sonra) boru çalarak katliamlar başlatılıyordu.<br />
Ve yine borunun çalmasıyla da katliamlara o günlük ara veriliyordu.<br />
Kurtulma umuduyla kilise ve benzeri yerlere sığınanlar, mekan ateşe verilerek kadın ve çocukların da içinde olduğu Hristiyanlar diri diri yakılarak öldürüldüğü örnekler az değil.<br />
"Genç Ermenilerden oluşan büyük bir grup bir şeyhin huzuruna getirildiğinde şeyh onları sırt üstü yatırmış, el ve ayaklarını bağlamıştı.<br />
Daha sonra bir gözlemcinin deyimiyle Kur'an'dan ayetler okundu ve "Koyun kurban edilirken yapılan Mekke ayininin (Mecca Rite) ardından boğazlarını kesti."<br />
Katliamlarda kılıç ve silahla doğrudan öldürmelerin yanı sıra işkenceyle yakarak, diri diri gömme, parçalayarak veya boğazını keserek öldürme gibi en insanlık dışı ve vahşi biçimlerinin de uygulandığını görüyoruz.<br />
Bir diğer önemli unsur ise yukarıdaki örneklerde de gördüğümüz gibi egemenler katliam ve yağmaları meşrulaştırmak için dini bir araç olarak kullanmaktan da geri durmuyorlar.<br />
Sonraki katliam ve soykırımlarda da linç güruhlarını toplayabilmek için İslam'ın kullanıldığını biliyoruz.<br />
Çorum, Maraş, Sivas gibi yakın dönem Alevi katliamlarında da; bugün IŞİD ve El Kaide'nin yaptığı katliamlarda da benzer bir tabloyla karşı karşıyayız.<br />
Müslüman halklarının bu gelenekle yüzleşip kopuşması, sadece tarihle hesaplaşma değildir.<br />
Güncel, toplumsal ve politik sonuçları da olan acil bir görevdir.<br />
Katliamlarda İslam'ın kullanılmasının önüne geçilecektir.<br />
Birçok kaynağa göre, Rabiali'nin talimatı Ermeni katliamıdır.<br />
Ancak bir kere kıyıma dini motif giydirilince Müslümanları Hristiyanlara karşı kışkırtınca yerel yöneticiler, Hamidiyelileri ve bunlara katılan linç güruhları her zaman öldürdükleri kişi Ermeni mi değil mi ayırt etmemeye başladılar.<br />
Kaldı ki yerellerde çıkan çatışmaları ya da saldırgan tarafın yağmadan mal ve mülk edinme iştahı kabarınca kimin Ermeni olup olmadığını çok önemi de kalmıyordu.<br />
Katliamlar, asimilasyon, kaçırma, köleleştirme, yağma ve mülklerine el koyma saldırıları sonrası Ermeni göçleri daha da yaygınlaştı.<br />
Ermenileri göçe zorlamak, Babıali'nin ve yerel Kürt aşiret reislerinin ve ağalarının ortak amaçlarından biridir.<br />
Babıali için göçe zorlamak, altı Kürdistan ilinde Ermeni nüfusunu seyrelterek reformları gereksiz kılmak, onları bir özerk ya da bağımsız Ermenistan'ın önüne geçmekti.<br />
Zira, Babıali, kabusla sonuçlanan Balkanların ikinci bir baskısını Doğu'da yaşamak istemiyordu.<br />
Kürt aşiret reislerinin bağımsız Ermenistan korkusu vardı, yanı sıra Ermeni göçü onlara yeni topraklar sağlıyordu.<br />
KAÇIRMA KÖLELEŞTİRME ASİMİLASYON<br />
Ermeni kadınlarının kaçırılarak Müslümanlarla zorla evlendirilmeleri, 19. yüzyıl boyunca yaşansa da özellikle Berlin Anlaşması'ndan sonra devletin desteğini alan yaygın bir uygulamaya dönüştü.<br />
1894-'96 katliam döneminde ise kitlesel bir hal aldı.<br />
"1894-'96 katliamları boyunca kadınların ve genç kızların Müslüman evlere kapatılarak zorla Müslüman yapmak istenmesi, genç çocukların kaçırılarak Müslüman evlere alınması, basılan Ermeni köylerinde tüm halka Müslüman olmaları için baskı yapılması, erkekelrin toplu olarak zorla sünnet ettirilmeleri ve kiliselerin camiye çevrilmesi ve bazı durumlarda onlara 'Hamidiye Camisi' isminin verilmesi yaygın pratiklerdi."<br />
Din değiştirmeye zorlamalar Süryani, Keldani ve diğer Hristiyan halklarının da sorunuydu.<br />
"Ermenilerin kiliseye doldurulmaları ve tek tek dışarıya alınarak Müslüman olmaları istenmesi bir başka yaygın uygulama idi.<br />
Müslüman olmayı kabul etmeyen kişi hemen orada öldürülmekteydi.<br />
Bu nedenle canlarını kurtarmak isteyen Ermeniler, Müslümanlığı kabul etmekten başka bir seçeneğe sahip değillerdi."<br />
Bazı durumlarda Müslümanlığı kabul etmeleri, hayatlarını kurtarmaya yetmiyordu, "yalandan din değiştirdikleri" bahanesiyle öldürülenler az değildi.<br />
Katliam döneminden sonra kendilerini güvende hissettikleri gelişmeler gördüklerinde Hristiyanlığa geri dönüşler oluyordu.<br />
Ancak Osmanlı'ya güvenmeyip verilen güvencelere rağmen açıktan Müslüman görünüp, Hristiyanlığı gizli olarak yaşamaya devam etme örnekleri de bu dönem ortaya çıkıp yaygınlaştı.<br />
Hristiyanlığa döndüklerinde öldürülecekleri tehditleri alıyorlardı.<br />
Nitekim Hristiyanlığa döndükleri için öldürülenlerin sayısı az değil.<br />
Kaçırılan kadın ve çocukların bazıları ise köle olarak satılmış, çalıştırılmış, tekrar tekrar el değiştirmiştir.<br />
Birkaç kentte geçici olarak köle pazarı kurulmuştu.<br />
Halep'deki Bab-Nera çarşısındaki esir pazarı, 1908 devrimine kadar varlığını korumuştur.<br />
1890'LARDAN 1990'LARA TARİHSEL İRONİ VE PARALELLİKLER<br />
1890'lar ile 1990'lar arasında öğretici ironiler ve paralellikler var.<br />
1890'larda Anadolu ve Mezopotamya'nın Ermenileri ulusal demokratik haklar ve statü talebiyle bir uyanış ve mücadele içindeydiler.<br />
1990'larda Kürtler ulusal direnişlerini devrim düzeyine sıçratabilmişlerdi.<br />
1890'larda Osmanlı devleti Ermeni ulusal demokratik direnişini bastırmak için katliam, sürgün, asimilasyon, işkence, kontra vb. akla gelebilecek hemen her yola başvuruyordu.<br />
1990'larda da Türkiye Cumhuriyeti Kürt ulusal devrimci direnişini bastırmak için Abdülhamid'den geride kalmayacağını ispata çalışıyordu.<br />
Abdülhamid, Hamidiye Alaylarını ve hırsız, katil, tecavüzcü eşkiya çetelerine Ermenileri katletmesi için görev ve yol vermişti.<br />
MGK'nın kumandasında Özal, Demirel, Çiller hükümetleri döneminde kontrgerilla, JİTEM, Hizbullah ve koruyucular, Kürt ulusal devrimci direnişini ezmek için her yola başvuruyorlardı.<br />
Yüzyıl önce Ermenileri linç etmek için Kürtleri Türkleri ve Çerkesleri kışkırtıyorlardı.<br />
1990'larda da linç saldırısının hedefi Kürtler, Aleviler ve devrimciler olmuştu.<br />
1990'larda kent merkezlerinde devletin resmi ve gayri resmi silahlı güçleri, devrimci karargahlara infaz amacıyla baskın yaparken çevrede linç güruhları organize edilerek tempo tutuluyordu.<br />
1896'da Ermeni devrimciler, Osmanlı Bankası'nı işgal ettiğinde asker kuşatması ve saldırısına linç güruhları aynı organizasyon ve aynı biçimde tempo tutuyorlardı.<br />
Demek ki; Abdülhamit'ten Kemalist çömezlere ne gelenek değişmişti ne de zihniyet.<br />
93 Harbi'nin ardından Osmanlı ile Rusya arasında, 3 Mart 1878 tarihinde imzalanan Ayastefanos Antlaşması'nın ağır yükümlülükleri ve Rusya'nın Balkanlar üzerindeki artan hakimiyeti üzerine 13 Haziran 1878 tarihinde İngiltere, Avusturya-Macaristan, Fransa, Almanya, Rusya ve Osmanlı Devleti arasında imzalanan antlaşma.<br />
Yakubiler, Batı Süryanileridir.<br />
Hz. İsa'nın tek doğası olduğunu kabul ederler.<br />
Edessa psikoposu Yakub'un adından dolayı Yakubiler olarak da anıldılar.<br />
İTTİHATÇILIĞIN YÜKSELİŞİ<br />
1908 DEVRİMİ VE ERMENİLER<br />
İTTİHATÇILAR ŞAHSINDA DEVRİMCİ DÜŞÜNCELER. ERMENİ SORUNU GİBİ ULUSAL SORUNLARI OSMANLI SINIRLARI İÇİNDE ÇÖZMEYE ÇALIŞTI; TUTARLI DEMOKRATİK BİR PARADİGMAYA SAHİP OLMAYIŞI DAYANDIĞI TÜRK BURJUVA SINIFIN GÜDÜKLÜĞÜ OSMANLI'NIN BİRLİĞİNİ "KORUMA" VE "DEVLETİ KURTARMA" SAPLANTISI SEÇKİNCİ KABA MATERYALİST VE POZİTİVİST İLERLEMECİ ANLAYIŞI BÜROKRATİK VE GİDEREK DAHA FAZLA ORDUYA DAYANAN YAPISI İKTİDARA GELDİKTEN SONRA İTTİHATÇILARI HALKTAN KOPARTARAK EZİLENLERİN DÜŞMANINA DÖNÜŞTÜRDÜ.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span> Osmancılığın içinde 19. yüzyılın sonlarında örtük olarak ortaya çıkan Türk milliyetçiliği, 20. yüzyılın ilk yıllarından itibaren görünür hale gelip 1908 Devrimi'nden hemen sonra ilerici niteliği yavaş yavaş gerileyerek, Balkan savaşlarından itibaren de bu sınırlı demokratik niteliğini tamamen tüketerek ezilen uluslara ve halklara düşman ırkçı yayılmacı Turancı bir karaktere büründü.<br />
Bu noktaya gelmeden önce İttihatçılar şahsında devrimci düşünceler Osmanlının dört bir yanına yaydı.<br />
1906-1907 vergi ayaklanmalarına 1908 Devrimine ve devrimi takip eden 4-5 yıllık politik özgürlüklerin görece genişçe kullanıldığı bir döneme öncülük etti.<br />
Osmanlı sınırları içinde çözmeye çalıştı; tutarlı demokratik bir paradigmaya sahip olmayışı, dayandığı Türk burjuva sınıfın güdüklüğü Osmanlı'nın birliğini "koruma" ve "devleti kurtarma" saplantısı seçkinci kaba materyalist ve pozitivist ilerlemeci anlayışı bürokratik ve giderek daha fazla orduya dayanan yapısı iktidara geldikten sonra İttihatçıları halktan kopartarak ezilenlerin düşmanına dönüştürdü.<br />
Ne Ermenilerin demokratik reform taleplerini tam olarak karşılayabilmiş ne de toprak sorunlarını çözebilmiştir.<br />
Aksine giderek gericileşmiş Abdülhamit'i aratır duruma gelmiştir.<br />
'İSTİBDADIN KANLI SULTANI'NA KARŞI <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>MÜCADELE BİRLİĞİ<br />
İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (İTC) önceli olan "İttihadi Osmaniye" bir Ermeni'nin de içinde olduğu farklı uluslardan kadrolarla 1889'da Ahmet Cevdet öncülüğünde Tıbbiye-i Askeri mektebi öğrencileri arasında kuruldu.<br />
"İttihadi Osmaniye de Osmanlı tebasının birliği anlamına geliyordu ve Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Yahudi, Arnavut tüm ulusların eşir haklara sahip olacağı bir siyasal düzenin özlemini ifade ediyordu...<br />
1908 Devrimi'ne kadar örgüt önce Ahmet Rıza daha sonraları doktor Bahveddin Şakir tarafından Paris'teki merkezden yönetildi.<br />
20. yüzyılın ilk yıllarında İttihatçılar içinde başlayan fikir ayrılığı 1906'da Prens Sabahattin'in önderliğindeki liberal kanadın ayrılıp ayrı bir örgütlenmeye gitmesiyle sonuçlandı.<br />
Aynı yıl Selanik'te örgütlenme yeteneği gelişkin olan bir posta memuru olan Mehmet Talat'ın önderliğinde Osmanlı Hürriyet Cemiyeti kuruldu.<br />
Bu cemiyet, Binbaşı Enver'in de içinde olduğu Makedonya ve Edirne'de 2. ve 3. Ordu içindeki subaylar arasında etkindi.<br />
Osmanlı Hürriyet Cemiyeti Ahmet Rıza'nın önderliğindeki Paris grubuyla ilişkiye geçti.<br />
Bu gelişmeler, İTC içinde Türkçü merkeziyetçi ve asker ağırlığının güçlenmesine yol açtı.<br />
O dönem, İttihatçılar içinde Türkçü kavramı yaygın bir kullanıma sahip değildi.<br />
Bunun yerine Osmanlı kavramı kullanılıyordu.<br />
İttihatçıların literatüründe Osmanlı ifadesi önceleri bütün Osmanlı devlet sınırları içindeki uluslar için kullanılıyordu.<br />
Zamanla, Osmanlı ile Türkler veya asimilasyonla Türkleştirilebileceği düşünülen Müslümanlar için de Balkan savaşlarından sonra Osmanlı/Osmancılık terk edilerek Türk/Türkçülük/Turan önce çıkarılmaya başlandı.<br />
Ermeni örgütleri, Narodinkler başta olmak üzere Rus devrimcilerinden güçlü biçimde etkilenirken İttihatçılar ise aynı şekilde kuruluşlarından itibaren Ermeni devriğmci örgütlerinden etkilendiler.<br />
İttihatçılar hep Ermeni örgütleriyle ilişki içinde oldu.<br />
Ermeni Anayasası'ndan açık ve gizli örgütlenmelerinden silahlı mücadele biçimlerinden öğrenip örnek aldılar.<br />
Yer yer Ermeni örgütlerden yardım da aldılar.<br />
İTC, ayrılıkçı eğilimin gelişmesini engelleyeceği öngörüsü ile Ermeni reformlarını savundu.<br />
"Sovyet araştırmacıları, İttihatçıların Doğu'da Ermenilerden Kürt feodallerinin gasp ettikleri toprakların Ermeni köylerine iade edilmesini vaat ettiklerini açıkça kaydediyorlar."<br />
"1907 yılında, Taşnaksuyun ile İttihat ve Terraki örgütü Abdülhamit'e karşı birlikte mücadele etme kararı aldı.<br />
Bu, devrimci hareket için büyük bir ilerleme demekti."<br />
BEKLENTİLERİ KARŞILAMAYAN DEVRİM<br />
İttihatçıların girişimiyle patlak veren 1908 Devrimi, Ermeniler başta olmak üzere ezilen ulusların halkların ve onların öncü örgütleri tarafından desteklendi.<br />
1908 Meclisi Türklerin yanı sıra Arap, Arnavut, Rum, Ermeni, Bulgar ve Yahudilerin de bulunduğu çok uluslu bir meclisti.<br />
İlk meclis, aynı zamanda İttihatçılar, Türk/Müslüman liberaller Taşnak, Hınçak, Bulgar ulusal devrimcileri ve sosyalistleri ve bağımsızlardan oluşan politik çoğulculuğa da sahipti.<br />
Oysa resmi ideoloji, cumhuriyetten önceki ilerlemeleri inkar ederek 1908'deki bu ulusal teslimiyetteki zenginliği ve politik çoğulculuğu yok sayar çok partili dönemi 1946'dan başlatır.<br />
Soykırımdan kurtulan Sasunlu Yeğyazar Karapetyan (Doğum 1886) 1908 Devrimi'ni ve hissiyatını şöyle anlatıyor: "1908'de ilan edilen hürriyet, bütün siyasi mahkumları özgürlüklerine kavuşturdu, artık Ermeni, Kürt, Türk hepsi de eşit haklara sahip olacaklardı.<br />
İttihat ve Terakki Partisi ve Taşnak Partisi'nin imzaladığı Kardeşlik Paktı'na göre, Ermeni kurtuluş mücadelesine son verilecekti ve Osmanlı ülkesinde yaşayan bütün milletler güçlerini birleştirip vatanseverlik ruhuyla Osmanlı İmparatorluğu'nun kabul ettiği anayasayı ve onun ilerci kanunlar koyan yeni hükümetini sadık bir şekilde koruyacaklardı.<br />
Özel bir genelgeyle fedailer Muş'a davet edildiler.<br />
Ruben öncülüğünde gerilla grubu silahsız olarak ortaya çıktı.<br />
Her yerde sevinç çığlıkları duyuluyordu.<br />
Hürriyet Yasası'yla Ermenilere karşı onur kırıcı davranışlarda bulunmaya, dayağa, küfürlere, yağmaya, hırsızlığa ve küçümsemeye son veriliyordu.<br />
Benzer davranışlarda bulunanlar en sert cezalara, hatta ölüm cezasına çarptırılıyordu.<br />
Her iki halka da tam güvence veriliyordu.<br />
Ermenilere serbestçe oy verme kendi temsilcilerini seçme ve önerme hakkı veriliyordu.<br />
Bu, batı Ermenilerin yaşamında bir yeniden doğuş idi.<br />
Yeni seçilmiş parlamento ilk oturumunda bir dizi kanun kabul etti, bunlar arasında Ermenilerin Osmanlı ordusunda görev yapmak üzere askere alınmaları da vardı.<br />
Ancak bu olumlu hava uzun sürmeyecekti.<br />
İttihatçıların Ermeni örgütleriyle ilişkileri güvensiz ve temkinliydi.<br />
Ermeni örgütlerin aynı derece politik uyanıklığa sahip oldukları söylenemez.<br />
Devrimin daha ilk aylarında Ermeni devrimci ve demokratların artık mücadeleyi bırakmalarını, kaderlerini ittihatçıların ellerine bırakmayı salık veriyorlardı.<br />
Devrimin ilk günlerinde kutlama için İstanbul'da kitle toplantısı yapan Ermeni kuruluşlarının davet ettikleri ittihatçı kadrolar yaptıkları konuşmalarda üstü örtük tehditler ve uyarılarda bulunmayı ihmal etmemişlerdi.<br />
İttihatçıların dayanağı Türk burjuva sınıfın güdük oluşu "Osmanlı birliğini koruma" ve "devleti kurtarma" kaygıları iktidara geldikten sonra hızla halktan kopma ve ezilen uluslarla aralarına mesafe koymalarına yol açtı.<br />
Onlar da "özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet" (hürriyet müsavat uhuvet adalet) şiarı, Osmanlı'yı ve devleti korumaya hizmet ettikleri oranda bir değeri vardı.<br />
Gerektiğinde bu şiarları rafa kaldırabilecekelrini, kıyıcı zalim bir iktidara dönüşebilecekelrini devrimi takip eden üç-beş yılda göstediler.<br />
Meclis-i Mebusan yeniden açıldığında, 1876'dan beri resmi dil olarak kabul edilip kullanılan Türkçenin yanı sıra Yunanca, Ermenice ve Arapça'nın da resmi dil olması önerileri oldu.<br />
Bir dönem bu tartışmalar sürdü, İttihatçıların karşı çıkmasıyla bu öneriler kabul edilmedi.<br />
Mecliste, Rumların ve Ermenilerin nüfus oranına paralel biçimde daha fazla temsil edilmelerinin önünün açılması önerileri de yine ittihatçılar tarafından reddedildi.<br />
Bunları, İttihatçıların egemen Türkçü ve antidemokratik refleksleri olarak da okumak gerekir.<br />
İttihatçıların devrimin derinleşmesini engellemeye dönük yaptıkları ilk hamle aynı yılın Ekim'inde çıkardığı Tatil-i Eşgal Kanunu'yla grev hakkının sınırlandırılması oldu.<br />
Sonrasında, gazeteci Hasan Fehmi Bey'in öldürülmesi ve Adana katliamındaki rolleriyle gericileşmesinin başkaca sinyallerini verdi.<br />
Adana katliamı, İttihatçılarla Ermeniler arasındaki ilişki açısından dönemeç noktalarından biridirir.<br />
1909 ADANA KATLİAMI<br />
Adana'da, pamuk tarım ve ticareti Ermenilerin elindeydi.<br />
Bölgenin varlıklı ailelerin önemli bir kısmı Ermeni'ydi.<br />
Ağırlıkla zanaatçılıkla uğraşan Ermenilerin de iktisadi durumları görece iyidi.<br />
Bu durum, geçmişten beri Türk-Müslüman burjuva feodal yerel egemenleri rahatsız ediyordu.<br />
1908 Devrimi'yle birlikte Ermeni düşmanlığı daha da arttı.<br />
Ermeniler ise devrimin getirdiği kazanımları yetersiz buluyor daha da genişletilmisini istiyordu.<br />
Bu koşullar altında Türk/Müslüman burjuva feodal egemenler "Ermeni krallığını tekrar ihdas etme" amacı taşıdıkları propagandasına hız vermişlerdi.<br />
"31 Mart 1909'da, Adana Valisi başkanlığında vilayet meclisi oturumu gerçekleşti burada Ermenilerin yok edilmesi kararı alındı.<br />
Kırıma başlanması yönünde taşraya gizli yazılar yollandı.<br />
Kırım öncesi iktidar çevreleri Müslüman ahaliye büyük ölçüde silah ve mühimmat dağıttılar, yüzlerce katili hapishanelerde serbest bıraktılar."<br />
Ermenilerin Paskalya Haftası etkinlikleri yaptıkları 1-3 Nisan'da, Ermeni mahalleleri ve çevre köylerine saldırıyı kışkırtarak Ermeni/Müslüman çatışması yaratıldı.<br />
12-14 Nisan'da yeniden başlayan çatışmalar çevre kasabalara da yayıldı.<br />
Miss İncirlik Ceyhan (Hamidiye) Osmaniye Tarsus Sis'e de (Kozan) sıçrayan çatışmalarda, Ermeni mahalleleri ve köylerinde dükkanlar yağmalandı ve ateşe verildi.<br />
Kadın çocuk demeden Ermeniler linç güruhları tarafından katledildi.<br />
Muhtemelen o sırada İstanbul'da patlak veren karşı devrimci silahlı ayaklanmanın duyulması saldırganları daha da cesaretlendirmiştir.<br />
Katliamının planlı ve organize olduğunun bir diğer kanıtı da İçişleri Danışmanı Adil Bey'in bölgedeki memurlara gönderdiği telgraftır.<br />
Telgrafta "yabancı dini kuruluşlara ve konsolosluklara zarar gelmemesi için büyük bir özen gösterilsin" yazıyordu.<br />
Böylece hedefin sadece Ermeniler olduğunun altını çizmişti.<br />
"İki Ermeni gencin öldürüldüğü 13 Nisan'dan beri Müslümanların dükkanlarına bir zarar gelmemesi için beyaz tebeşirle işaretlenmesi, hükümet yetkilileri de dahil bütün Müslümanların fes yerine sarık giymeleri, Payas Hapishanesi'nden üç bin tutuklunun silahlandırarak salıverilmesi, Ermeni tarafından kasıtlı ve planlı olduğunun karinesi olarak görülüyordu.<br />
Hareket Ordusu gelecek diye Ermenilerin elindeki silahlar toplanarak devlet yetkililerine teslim edildi.<br />
Bu noktadan sonra Ermeni katliamı daha da boyutlandı.<br />
23 Nisan'da Hareket Ordusu'nun bir bölüğü kentte girdiğinde olaylar devam etti.<br />
Bu arada Musa Dağı, Dörtyol, Hacin, Sis, Zeytun (Süleymanlı), Şeyh Murat, Fındıcak gibi kazalarda katliamın daha da büyümemesinin nedeni, Ermenilerin güçlü ve etkili direniş ve savunma örgütleyebilmelerindendir.<br />
Olayların tanıklarından Tonit Gabriyel Tonikyan (Doğum 1898) direnişi şöyle anlatıyor: "Biz Musa Dağı'nda, 7 köyünün Ermeni ahalisi tedbir aldık, geceleri nöbetçi yerleştirdik."<br />
Hovhonnes Abelyan (Doğum 1903) ise "1909'da Adana katliamı yaşandığında Şayban Ağa Kırbin başıbozuk toplamış ve Kesab'ı yağmalamaya gelmişti. Orduya varmıştı. Biz, direniş göstermeye başladık Aşağı Es Güran Köyü'nde çatışma çıktı dört-beş saat sürdü, direndik. Sonunda bizimkiler şöyle dediler: Devam etmek artık imkansız, silah yok haydi kaçalım, kıyıdaki Kesab'a gittik."<br />
Ayrıca Müslümanların hepsinin katliama katılmadığı bazı yerlerde Ermenileri korumaya çalıştıkları ve bu yolla katliamı sınırladıkları kayda geçen veriler arasında yer almaktadır.<br />
Bir başka Ermeni Tanık Mikail Kaşenyan (Doğum 1904) katliamın nasıl sonlandırıldığını anlatıyor; "O dehşetli geceye, Türkler Camış (Manda delirdi) adı verildi. Zira, gerçekten de Sultan çıldırmıştı. Onun emriyle insanları boğazladılar, 30.000'e yakın Ermeni'yi katlettiler, evleri yakıp yıktılar, küle çevirdiler. Herkesi toplayıp Adana Irmağına götürdüler Sultan Hamit'e haber gönderdiler, 'Bütün Ermenileri toplayıp Irmak kenarına getirdik, emri bekliyoruz' diye. Bir tarafta su, öbür tarafta ateş. Babam beni kucaklamıştı. Onları omzunun üzerinden seyrettiğimi hatırlıyorum. Annem de bizimleydi bizi ırmağın kenarına doldurmuşlardı. Sultan'dan emir geldi. At emri. Bize de 'Padişahım çok yaşa' dedirttiler. Eve döndük ama öldürülenler öldürülmüştü.<br />
Hükümet, resmi bir rapor hazırlayıp Meclise sunması için iki mebusu Yusuf Kemal Bey ve Hagop papikyan'ı Adana'ya yolladı.<br />
Ancak bu iki mebus aralarında anlaşamadıkları için ortak bir rapor hazırlayamazlar.<br />
Hagop Papikyan raporunu bitirdikten hemen sonra şüpheli bir biçimde ölür.<br />
Bir çok kaynak zehirlenerek öldürüldüğü üzerinde durur.<br />
Raporda, Papikyan "Katliamların yerel makamların bilgisi dahilinde ve emriyle düzenlendiği apaçık ortadadır" demektedir.<br />
Tarihçi yazar Ayşe Hür, raporun 1992'de Kilikya gazetesinde yayınlanan Türkçe Metine dayanarak 21 bin Ermeni'nin öldürüldüğünün ifade edildiği belirtilmektedir.<br />
Ermeni araştırmacı yazar Pr. Verine Svazlıan ise aynı raporun 1919'da Ermeniceye çevrilerek yayınlanmış metinden "Kurban sayısı 30.000'e ulaşmakla kalmıyor" alıntısını yaparak başka bir rakam veriyor.<br />
Sonradan Adana Valisi olarak atanan Cemal Paşa ise aralarında 17 bin Ermeni ile 1850 Müslüman'ın ölümünden bahseder.<br />
"Uzun bir süreçten sonra tutuklu bulunan 130'u Müslüman, 95'i gayrimüslim (çoğu Ermeni) 225 kişiden 9 müslüman, 6 Ermeni suçlu bulunarak 10 Haziran 1909'da idam edildi.<br />
İdamdan sonra olaylar devam etmiş, ortalık ancak Ağustos ortalarında Adana'ya Vali olarak atanan Cemal Paşa'nın 47 Müslüman ile bir Ermeni'yi daha idam ettirmesinden sonra durulmuştu.<br />
13 Nisan 1909'da İstanbul'da patlak veren karşıdevrimci silahlı ayaklanma sonrası ittihatçıların yaptığı ortak cephe çağrısına Taşnak da katılır.<br />
Adana katliamından sonra Taşnak içinde İttihatçılara güvensizlik belirten bir grup oluşur.<br />
Bu grup, katliamda İTV'nin rolü olduğunu savunur.<br />
Taşnak'ın çoğunluğu ise Adana katliamında Abdulhamit, dincileri ve liberalleri sorumlu tutar.<br />
Ama yine de İttihatçı ve Taşnak ilişkisi 1909 sonrasında stratejik işbirliği düzeyine çıkmış her iki parti olarak yayımladıkları deklarasyon ile meşrutiyeti koruyacaklarını ilan etmişlerdir.<br />
İki parti arasındaki ilişki 1911 Taşnak Kongresi'ne kadar devam etmiş, 1912 yazı ile birlikte ilişkiler tümüyle bozulmuştur.<br />
Sosyalist Hınçak ise Taşnak'ı, İttihatçılarla girdiği ilişkilerden ve onun politikalarına fazla bel bağlamasından dolayı eleştirdi.<br />
Bu duruşundan dolayı Hınçak'ın Ermeniler arasında örgütlülüğü ve siyasi etkisi arttı.<br />
Adana katliamının Abdülhamit yanlıları başta olmak üzere Türk/Müslüman burjuva feodal yerel egemenler ve İttihatçıların ortak organizasyonu olduğunu söylemek yanlış olmaz.<br />
İttihatçıların katliamla ilgili merkezi kararı olmayabilir.<br />
Zira bu dönem, Osmanlı Balkanlarında Bulgarları göçe zorlamak için çeteci saldırgan bir politika izlemekle birlikte henüz Anadolu'nun homojenleştirilmesi gündemde değildi.<br />
Adana ve çevresindeki İttihatçı kadroların merkezden bağımsız olarak katliamlara ortak olduklarını düşünmek akla yatkın olanıdır.<br />
KÜRDİSTAN'DA<br />
ÇÖZÜLEMEYEN ÇELİŞKİLER<br />
İttihatçılar, 20. yüzyılın ilk yıllarında Kürdistan'da da örgütlenmeye başlamışlardı.<br />
1908 Devrimi'ne kadar esas olarak kentlerde olmak üzere okumuş aydın, yarı aydınlar ve esnaf üzerinde belli bir örgütlülüğe ve siyasi etkiye ulaştılar.<br />
İttihatçı kadrolar Ermeni örgütleriyle de temas içindeydi.<br />
Kürt ağalarına ve Hamidiye ağalarına mesafeli duruyor, yer yer de tepki koyuyordu.<br />
1905 Temmuz'unda ve 1907 Kasım'ında Ermenilerin de şikayetçi olduğu İbrahim Paşa'nın Diyarbakır'da yaptığı eşkıyalıkları protesto etmek için telgrafhane işgali yaparlar.<br />
Ziya Gökalp'ın da içinde bulunduğu ikinci işgal, 11 gün sürer ve bu eylem sonucu Abdülhamit, İbrahim Paşa'yı sürgün etmek ve talan ettiklerini iade edilmesi kararı almak zorunda kaldı.<br />
Devrimi takip eden bir kaç yıl içinde İttihatçıları meşgul eden bir mesele de toprak sorunlarıydı.<br />
Ermeniler, son 20-30 yılda zorla gasp edilmiş topraklarını geri istiyorlardı.<br />
Yurtdışına ve kentlere göç etmek zorunda kalmış Ermeniler de devrimin yarattığı umudun etkisiyle köylerine dönerek gasp edilmiş araziğlerini geri almak için mücadeleye giriştiler.<br />
1908-1910 arasında Osmanlı hükümeti ve yerel yöneticiler, toprak meselesine adil bir çözüm getirmek niyetindeydiler.<br />
Komisyonlar kuruldu, davalar açıldı, talimatlar başladı.<br />
Toprakların sınırlı bir kısmı asıl sahiplerine iade edildi.<br />
Hüseyin Paşa gibi önde gelen toprak yağmacılarına tutuklama çıkarılması vb. önlemler, Kürt ağalarıyla İttihatçılar karşı karşya getirdi.<br />
Birçok yerde gerginlikler ortaya çıktı.<br />
Kısa sürede İttihatçılar toprak meselesinin kolay çözülebilir olmadıklarını anladılar.<br />
"Gergin olan sadece Ermeniler ile toprak talep ettikleri ağalar arasındaki ilişkiler değildi.<br />
Hükümet ve toprakları topun ağzında olan Kürt reisleri arasında da büyüyen bir husumet oluşmaktaydı. (Aşiret) reislerinin hoşnutsuzluğu hükümette ciddi bir isyanla karşı karşıya kalma korkusunu uyandıracak kadar büyüdü.<br />
Bu koşullarda hükümet, Kürt aşiret reislerinin Rus Hükümet görevlileriyle görüştüklerine dair duyumlar alınca Kürtleri kaybetme riskiyle karşı karşıya olduklarını düşünmeye başladılar.<br />
Zira önemli Müslüman nüfusa sahip ve jeostratejik bir bölgeyi tutan Kürtleri kaybetmeyi göze alamazlardı.<br />
Politikalarından geri adım atarak toprak meselesinde İttihatçı hükümet Kürt toprak ağaları 1910'da eski statükoda anlaştılar.<br />
Toprak meselesinde İttihatçılar 2. Abdülhamit çizgisine geri dönerken yine mağdur olan toprakları gasp edilmiş Ermeni köyleri oldu.<br />
Bekelnti içinde olan Ermeni köylülerde tepki ve hoşnutsuzluk arttı.<br />
Bu sefer Ermenilerle İttihatçıların arası açılmaya başladı.<br />
Balkan savaşlarından sonra Ermeni karşıtı politika, İttihatçılar için bilinçli bir tercihe dönüştü.<br />
Diğer gelişmelerle de birleşerek daha fazla Türkçülüğe kaydılar.<br />
Ermenilerin 19. yüzyılın ikinci yarısında Babıali'ye kadar taşınan can ve mal güvenliğinin yanı sıra zorla el konulan toprakların geri verilmesi ve toprak reformu vergilerin azaltılması ve genel af talepleri, 1890'lardan beri somut eylemin ve isyanların konusu haline gelmişlerdi.<br />
Bu talepler, Hınçak ve Taşnak partilerinin de programlarında yer alıyordu.<br />
1908 Devrimi'yle birlikte çifte vergi uygulamalarına son verildi ve devlet yöneticilerin keyfi biçimde kendileri ve hayvanları için karşılıksız yiyecek tahıl vb. ürümlere el koyması uygulamaları da uzun sürmeyen bir iyileşmeden söz edebiliriz.<br />
Genel afla birlikte tutsaklar serbest bırakıldı.<br />
Fedailer dağlardan indi. (Ermenilerin silah bulundurmaları ve taşımaları yasak olduğundan güvenlikleri için kendini halka ve ulusal devrimci/demokratik mücadeleye adamış fedailer olarak adlandırılan gençler silahlıydı.<br />
Bunlar, köylere yakın dağlarda ve devlet güçlerinin olmadığı zamanda köylerinde konumlanıyor, saldırılara karşı köylüleri koruyorlar ve isyan ve direnişlerde öne çıkıyorlardı.<br />
Devrimci örgütlerle de ilişkiliydiler.<br />
Bu fedailer, afla birlikte kutlamalar eşliğinde köylerine indi.) Hamidiye Alayları kaldırıldı, devlet yöneticileri can ve mal güvenliğin sağlamak için iki-üç yıllık bir çabaları oldu.<br />
Ancak bu durum da uzun sürmedi.<br />
İttihatçılar yüzünü Kürt ağalarına ve beylerine dönünce, Hamidiye Alayları, Hafif Süvari Alayları adı altında yeniden kuruldu.<br />
İttihatçıların değişmeye başlayan politikalarına paralel olarak devlet yöneticilerin Ermenilere yaklaşımı da değişmeye başladı.<br />
"Kürtlerin konumu ve Ermeni hareketliliği İttihat ve Terakkiye hem bazı yöntemleri getiriyor hem de uygulamalarındaki zigzagları açıklamaya yardımcı bir rol oynuyor.<br />
1906'da yeniden ve asıl kuruluşunda hem Kürtler hem de Ermeniler, İttihat ve Terakki'ye büyük umutlar bağlıyorlar ve bu umutları 1908 Devrimi ile daha da artıyor.<br />
Fakat devrimden hemen sonra, Sovyet araştırmacı yazar Lazorev'e göre devrimden hiç bir iz kalmıyor.<br />
Bunu Jön Türklerin dayandıkları burjuvazinin zayıflığına bağlayan profesör Lazarev bir de şunları yazıyor: "Ulusal politika alanında İttihatçılar, Abdulhamit'in gerçek mirasçıları ordularını gösterdiler ve ondan merkezileştirici ve asimilasyoncu eğilimleri devraldılar." Gerçekten de Kürtler ve Ermeniler Hamit karşıtlığı ve JönTürk yandaşlığıyla yağmurdan kaçarken doluya yakalandılar.<br />
İttihatçılar ulusal alanda Hamit çizgisini daha cüretle ve şiddetle uygulamaya koydular."<br />
1910-1912 yılları arasında Ermeni köylülerin durumu yavaş yavaş yeniden kötüleşmeye başladı.<br />
Balkan savaşlarından sonra ise bütün Osmanlı Ermenilerinin durumu tamamen değişecekti.<br />
İttihatçılar, hemen hemen bütün temel unsurlarıyla Ermeni sorununda Abdülhamit'in politikalarına geri dönecekti.<br />
Zaman içinde daha da ileri giderek Abdülhamit'i de geride bırakacaktı.<br />
Abdülhamit döneminde 1890'larda Babıali'de 6 Doğu ilinde yaşayan Ermenilerin güneye sürülmesi tartışılmış, ancak o günkü uluslararası koşullarda bunun gerçekçi olmayacağı düşünülerek rafa kaldırılmıştı.<br />
Abdülhamit, topyekün bir sürgünü gerçekleştirecek uluslararası koşullarıyakalayamamıştı.<br />
İttihatçılar ise emperyalist paylaşım savaşının yarattığı kargaşadan yararlanarak topyekün bir kırıma/soykırıma cesaret edebildiler. (Atılım 164. sayı).<br />
<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>İTTİHATÇILARIN <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>SOYKIRIM PROVASI<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>BALKAN SAVAŞLARI DAHA BİTMEDEN 1913 OCAK'INDA "BABIALİ BASKINI" DENİLEN DARBE BİLE OSMANLI YÖNETİMİNİN TALAT, ENVER VE CEMAL PAŞALARIN TEKELİNE GİRMESİYLE DENGELER DEĞİŞTİ. BU YÖNETİM TOPYEKÜN YOK ETME DE (SOYKIRIM) DAHİL OLMAK ÜZERE HER YOLA BAŞVURMAYLA HRİSTİYAN HALKLARDAN KURTULMAKTA KARARLIDIR.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Ermeni soykırımının iki temel 'provası' yapıldı.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Bunlardan ilki, 1894-1896 yıllarında 200 binden fazla Ermeni'nin katledilmesiyle doruğuna varan on binlercesinin zorla Müslümanlaştırıldığı, binlerce kadın ve çocuğun kaçırılarak asimile edildiği ya da köle pazarlarında satıldığı, toprakları malları ve mülklerine el konulduğu, on binlercesinin göç etme zorunda bırakıldığı "istibdadın kanlı sultanı" II. Abdülhamit döneminde yaşanmıştır.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Günümüze kadar süren katliamcı, soykırımcı geleneğin miladı olarak da alabiliriz bu dönemi.<br />
Soykırımın ikinci "provası" ittihatçıların kurdukları ama henüz yasal bir statüye sahip olmayan Teşkiları Mahsusa (Özel Özgür) çeteleri aracılığıyla 1910'da Trakya ve Batı Anadolu'da, Bulgarları ve Rumları sürekli biçimde gözaltına alarak işkence ederek tehdit, şantaj, hırsızlık, öldürme, yağmalama, linç ve katliam tehdidiyle göçe zorlamlarıyla başlamıştır.<br />
1913 yılından itibaren bu yönteme bir de Yunan, Bulgar ve Sırp devletleriyle yapılan anlaşmalarla karşılıklı sürgün (mübadele) eklenmiştir.<br />
Teşkilatı Mahsusa çetesinin üyesi Celal Bayar, anılarında bu yöntemlerle bir buçuk milyon Hristiyan'ın kovulmasında oynadığı rolden dolayı kendine övünç payesi çıkarmaktadır.<br />
Bu saldırganlık, 1913'te daha sistematik hale getirilerek devam ettirilmiştir.<br />
Bu iki soykırım 'provası' arasında devrimci yükseliş ve 1908 Devrimi dönemleri diyebileceğimiz bir 'mola' dönemi yaşanmıştır.<br />
Balkan savaşları daha bitmeden 1913 Ocak'ında "Babıali baskını" denilen darbe ile Osmanlı yönetiminin Talat, Enver ve Cemal Paşaların tekeline girmesiyle dengeler değişti.<br />
Bu yönetim topyekün yok etme de (soykırım) dahil olmak üzere her yola başvurmayla Hristiyan halklardan kurtulmakta kararlıdır.<br />
Artık soykırım için fırsat kollanmaktadır.<br />
Çok geçmeden emperyalist paylaşım savaşı patlak verince aradıkları "fırsat"ı yakalamış oldular. "Tehcir" ise soykırımı yapmanın aracı ve örtüsü oldu.<br />
OSMANLICILIĞIN İFLASI VE<br />
PANTÜRKİZM (TURAN) YÖNELİMİ<br />
Balkan savaşı yenilgisi, Osmanlı devleti ve ittihatçılar kadar Ermeniler başta olmak üzere Osmanlı devlet sınırları içindeki ezilen ulusları ve halkları için de yeni bir dönemeç noktasıdır.<br />
Osmanlı işgal altında tuttuğu ülkeleri, ya ulusal bağımsızlık mücadeleleri ya da emperyalist işgal ve dayatmalarda teker teker kaybetmeye devam etmektedir.<br />
1911'de Trablusgarp'a İtalya'nın dayatttığı savaştan yenilgiyle çıkan Osmanlı Afrika'dan atılır.<br />
Sıranın Balkanlar ve Ortadoğu'ya geldiği ortadadır.<br />
Osmanlı İmparatorluğu Balkan Savaşlarıyla Avrupa'daki topraklarını tamamına yakınını kaybeder.<br />
Elde bir tek Doğu Trakya kalır.<br />
Sadece Hristiyan uluslar değil; Boşnaklar, Arnavutlar ve Araplar gibi Müslüman uluslar da bağımsızlık kervanına katılmışlardır.<br />
Makedonya, Arnavutluk ve Batı Trakya'nın kaybı Osmanlı'yı ve ittihatçı yönetimi derinden etkiler.<br />
Çünkü bu bölge imparatorluğun kalbi kabul edilir.<br />
Osmanlının beş yüz yıllık bir geçmişi vardır bu topraklarda.<br />
İktisadi gelişmişlik ve ticaret bakımından da en önemli bölgedir.<br />
Modern düşünce ve politikanın da merkezi olduğu için, Osmanlı yöneticilerinin çoğu burada doğup büyümüştür.<br />
Selanik, ittihatçıların ikinci kuruluşu sayılan 1906'dan beri en önemli merkezleridir.<br />
Toplantılarını yaptıkları, güç toplandıkları ve 1909 Nisan'ında İstanbul'daki karşı devrimci ayaklanma sonrası kaçıp sığındıkları ve karşı saldırıya hazırlandıkları karargahlardır.<br />
1978'de olduğu gibi Balkanlardan İstanbul'a ve Batı Anadolu'ya büyük Müslüman göçü başladı.<br />
Bu göç sürecinde kolera ve tifo salgınında muhacirlerin ölüm oranı oldukça yüksekti.<br />
Kısa sürede yeme, içme, barınma ve sağlık sorunları çözülmedi, yıllarca baraka tipi yerlerde sersefil yaşadılar.<br />
Bu insani trajediyi yaşayanlar ve tanık olanlarda bilinç geriliği, çarpık önyargılar ve ittihatçı yöneticiler başta olmak üzere egemenlerin propagandaları sonucu Hristiyanlara karşı düşmanca duygular besleme gelişip yaygınlaştı.<br />
El attıkları her bölgenin teker teker elden çıkması ittihatçıları şaşkınlığa ve çaresizliğe sürükledi.<br />
"İttihat ve Terakki, artık yaralı bir hayvandır; acılı ve saldırgan...<br />
Müslüman kardeşleri bile onu arkasından "hançerler"ken diğerleri durur mu?<br />
Bu yüzden İttihat ve Terakki dümeni hızla Pantürkizme doğru çevirir.<br />
Ancak bir yandan da Panislamizmi elden bırakmaz.<br />
Geniş Arap Ortadoğu toprakları Osmanlı mülkünde kalmaya devam etmektedir.<br />
İmparatorluk hala halifeliği elinde tutmaktadır.<br />
Ancak ittihatçı kadronun çıkış programı 'Turan İmparatorluğu' hedefi olarak giderek belirginleşir.<br />
"Bu iki 'tarz-ı siyaset' bakımından da Ermeniler dışlanan bir pozisyondadırlar.<br />
Ne Türk ne de Müslüman olan Ermenilere karşı ittihatçıları, Anadolu'nun Müslüman halklarını kışkırtırlar."<br />
Gündeme getirilip yer yer tartışılan, ısıtılıp ısıtılıp yeniden servis edilen bir konu da Balkan Savaş'nda Ermenilerin özellikle de Hınçak ve Taşnak militanı ve taraftarlarının ordudan firarları ve Sırp ve Bulgar saflarına katılmalarıdır.<br />
Birincisi bunda anlaşılmayacak bir durum yoktur.<br />
Kendisi de ulusal demokratik bir mücadele veren bir ezilen ulus olan Ermenilerin aynı durumda olan başka uluslarla empati kurmasından daha doğru ne olabilir ki?<br />
Kaldı ki "...Cepheden kaçanların büyük bir bölümü Türk askerleriydi.<br />
Öyle ki Şevket Süreyya, Kırklareli kaybedildiğinde 'Türk piyadesinin kaçışı, Bulgar süvarisinin ilerleyişinden dahi hızlıydı!' diye yazacaktı."<br />
Asker fırarları Ermenilere has bir olgu değildi.<br />
Öncesini bir kenara bırakırsak, 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Osmanlı neredeyse sürekli bir savaş halindedir.<br />
Bitmeyen savaşlar, Türk ve Müslüman halklar üzerinde de bezdirici bir etki yaratmıştı.<br />
Birçok aile bu yüzden dağılmış, neredeyse her aileden en az bir kişi savaşta hayatını kaybetmemiştir.<br />
En az dört-beş yıl süren zorunlu askerlik kimi durumlarda yirmi yıla kadar uzamaktadır.<br />
Yemen türküsünde belirtildiği gibi gidenin geri gelmediği bir dönemdir.<br />
Osmanlı'da tam bir savaş yorgunluğu hakimdir.<br />
Anadolu ve Rumeli dağları asker kaçaklarıyla dolup taşmaktadır.<br />
Kaldı ki madalyonun bir başka yüzü vardır.<br />
Harbiye Nazırı Nazım Paşa, Balkan Savaşı'nda Ermenileri cesareti ve özverisiyle övmüştür.<br />
Irkçı-şoven propagandanın aksine, sonradan Çanakkale Savaşı'nda da madalya alan Ermenilerin varlığı bilinmektedir.<br />
Bir ikili durumda bahsedebiliriz.<br />
1908 devriminden sonra Hristiyanların da askere alınmaları kararı, Ermenilerde eşit yurttaşlar olma hakkının bir gereği olarak olumlayan bir damarın yanı sıra ilk andan itibaren Osmanlı saflarında asker olmayı kabullenemeyen, bin bir yolla askere gitmemeye çalışan bir damar da vardı.<br />
Ermeniler söz konusu olduğunda bu özgünlüğü ve yarılmayı göz önünde bulundurarak değerlendirmekte yarar var.<br />
Bu yarılma, uluslaşma sürecinin henüz tamamlanmasıyla izah edilebilinir.<br />
Bütün bu gelişmeler yaşanırken Osmanlı'da iktidar klikleri arasındaki mücadele de yeni bir düzeye sıçradı.<br />
İttihatçılar, iktidarlarını 1908'den beri Meclis-i Mebusu'ndaki çoğunluğu ellerinde bulundurmalarındanve ordudaki rütbelilerin içindeki ağırlıkları sayesinde koruyabiliyorlardı.<br />
Yıllar içinde orduda Abdülhamit yanlılarını temizliyebilmişlerdi.<br />
Ancak meclis çoğunluğu garanti değildi.<br />
Şiddetlenen muhalefet, ittihatçıların iktidarını sarsıyordu.<br />
Bunun üzerine meclis çoğunluğunu koruyabilmek için 'Sopalı Seçim' olarak anılan 1912 seçimlerinde her türlü zorbalık, baskı, şantaj ve şiddetle mecliste ezici bir üstünlük sağladılar.<br />
1913 başında da Enver Paşa'nın başında bulunduğu yüz kadar subay ve çeteci Babıali'ye baskın yaparak, Kamil Paşa hükümetini devirdiler.<br />
Böylece ittihatçılar, iktidar tekellerini güçlendirirken iktidarın karekteri de yarı askeri nitelik kazandı.<br />
Balkan yenilgisiyle iç içe gelişen bu süreç, Osmanlı için yeni bir dönemeçti.<br />
Bu yarı askeri karakter cumhuriyet dönemine de taşınarak tek parti diktatörlüğünden günümüze iktidarın değişmez niteliklerinden biri haline gelecektir.<br />
İttihatçılar iktidarlarını güçlendirerek sıkıyönetim ilan ettiler.<br />
İstanbul Muhafızlığı Hafiye Teşkilatı'na dönüştürüldü.<br />
Muhalifler hapsedildi ya da idama gönderildi.<br />
Diş geçiremediklerini de yurtdışına sürgün ettiler.<br />
ANADOLU VE MEZOPOTAMYA'NIN <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>HOMOJENLEŞTİRİLMESİ PROJESİ<br />
İttihatçılar, iktidarlarını güçlendirdikten sonra ezilen Hristiyan uluslardan Balkanların intikamını almaya yöneldi.<br />
1910-'11 yıllarında Bulgarlar ve Rumlar şahsında Rumeli ve Batı Anadolu'daki Hristiyanlardan kurtulma yöntemi üzerinden İttihatçılar içinde bir fikir ayrılığı oluşur.<br />
Bir kısmı tüm Bulgarları katletmeyi savunurken, diğer bir kesim katliamları sınırlı tutmayı ve esas olarak her türlü baskı ile göç ettirme yöntemini savunurlar.<br />
Sonuçta katliamları sınırlı tutup baskı ve zorbalıkla göçe zorlamakta karar kılınır.<br />
Makedonya ve Trakya'da yaşayan Bulgarlara dönük saldırıların amacı, yıldırıp Bulgaristan'a göçe zorlamaktı.<br />
Bu yolla Bulgar nüfusunu seyreltip Bulgar devletinin Makedonya ve Doğu Trakya'ya kadar sınırlarını genişletmesinin önüne geçebilmeyi tasarlıyorlardı.<br />
Benzer amaçlarla ve aynı biçimde Ege'nin Rumlarına saldırdılar.<br />
Rumlara yönelik saldırıların Balkan savaşlarından önceki asıl amacı servet transferiydi.<br />
İTC yöneticisi Kara Kemal bu amacı "Avrupa'da hükümetler ya işçiye ya da burjuva tabakalarına dayanıyorlar.<br />
Güç anlarında güvenecekelri toplumsal desteğe sahiptirler.<br />
Biz, hangi sınıfa dayanacağız.(...) Böyle güçlü bir sınıf Türkiye'de var mı?<br />
Bulunmadığına göre biz neden yaratmayalım?" şeklinde özetlemişti.<br />
İttihatçıların mirasını devralan Mustafa Kemal de bir konuşmasında "milyonerler yaratmalıyız" diyerek aynı amaca işaret etmişti.<br />
"Milli İktisat" yaratma amacıyla zorla Rumların mallarına ve mülklerine el koyma saldırısı Balkan Savaşı'ndan sonra daha da sistematik hale geldi, soykırım döneminde ise doruğa ulaşacaktı.<br />
Bu uygulamalar Kemalist iktidar dönemine de taşınacak, yağmalanan Ermeni ve Rumların mülkleri hiçbir zaman iade edilmeyecekti.<br />
Cumhuriyet döneminde yasal/yasadışı her yolla gayrimüslimlere karşı sürdürülecek; 1934'te Trakya olayları, 1942'de Varlık Vergisi ve 1955'te 6-7 Eylül olaylarıyla katliamlar, eşliğinde bu politika uygulanmaya devam edecekti.<br />
Balkan savaşlarından sonra ise İttihat ve Terakki tamamen saldırgan bir pozisyona geçmiş, her türlü ölçüsüzce saldırıyı kural haline getirmişti.<br />
Çekindikleri tek şey uluslararası baskı ve topyekün bir direnişti.<br />
Her ikisini de devre dışı bırakacak her türlü hile oyun ve taktik ittihatçıların uzmanlık alanıydı.<br />
Ezilen ulusların ve halkların mücadele birliğini örgütleyecek bir önderliğin olmaması ittihatçıların işini kolaylaştıracaktı.<br />
Madem Osmancılık iflas etmişti Panislamcılık da istenilen sonucu vermemişti, o zaman Türkçülüğe ağırlık verip Turan'a uzanılmalıydı.<br />
Müslüman ulusların Türkçülüğe asimile edebileceği düşünülüyordu.<br />
Ama Hristiyan ulusların artık asimile edilmeleri mümkün görünmüyordu.<br />
O zaman Hristiyanlardan kurtulunmalıydı.<br />
Şimdi sıra, Doğu Trakya'daki Bulgarlarla birlikte Batı Anadolu'daki Rumları da kaçırmaya gelmişti.<br />
Ermenilere sıra sonra gelecekti.<br />
Pozitivist ilerlemecilik bu kadar kaba formüllerle her yönüyle insanlık dışı içeriğe dönüşmüştü.<br />
Anadolu'yu bütün Hristiyan halkları kökünden söküp atarak homojenleştirme politikası netleşmişti.<br />
Plan dahilinde adım adım hayata geçiriliyordu.<br />
Bulgarların ve Rumların gönderilecekleri devletler vardı.<br />
Oysa Ermenilerin gönderilecek bir devletleri yoktu.<br />
O yüzden onlar için başka bir yol bulmak gerekiyordu.<br />
Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi Halil Menteşe, anılarında planı en yalın biçimde şöyle özetlemişti.<br />
"Talat Bey, Balkan harbindeki hıyanetleri teberruz eden anasırdan (unsurlardan) memleketi temizlemeyi ön safha almıştı.<br />
İstanbul Muhades ile Edirne, Kırkkilise (Kırıkkale) ve civarındaki Bulgarlar Bulgaristan'a sevk edilmişti.<br />
Fakat bu çok ihtiyat isteyen bir işti.<br />
Zira, yeni harbi doğurabilirdi.<br />
Alınan tedbir şu oldu: Valiler ve diğer memurlar resmen işe müdahale eder görünmeyecek.<br />
Bir vak'a ihdas edilmeyecek, yalnız Rumlar ürkütülecek.<br />
Balkan harbindeki ihanetlerinin tepkisiyle maneviyatı bozulmuş Rum halkı gitme üzerine ayaklandı.<br />
Bunlardan sonra aynı tarzda İzmir, Bergama, Dikili ve Menemen Rumları da ayaklandılar.<br />
İzmir'in civarında 200.000'e yakın Rum Yunanistan'a gitti."<br />
"Ürkütme'nin yolu da katliam, işkence, yağmalama, malını ve barkını yakma, hırsızlık, tecavüz ve akla gelebilecek her türlü kirli çeteci faaliyettir.<br />
Kuşçubaşı Eşref'in yönetimindeki çeteler, Rum köylerine baskınlara başladılar.<br />
24 Haziran 1914 tarihli bir belgeye göre o güne kadar İzmir ve çevresinde katledilen Rum sayısı 500-600 civarındadır.<br />
Bu kıyıcılık, baskı ve zorluk karşısında Rumlar Yunanistan'a göçe başlarlar.<br />
Emperyalist savaş başlamadan önce 200 bine yakın Rum, göç etmek zorunda kalıyor.<br />
Eğer bölgesindeki Teşkilatı Mahsusa çetelerin başı Celal Bayar anılarında bu bölgenin toplamda bir buçuk milyon gayrimüslimden temizlendiğini belirtmektedir.<br />
Değişik kaynaklar bu rakamın yarısının Yunanista^'a ya da dünyanın değişik yerlerine göç etmek zorunda kaldığını, diğer yarısının bir biçimde katledildiğini belirtmektedirler.<br />
Gayrimüslimleri Anadolu ve Trakya'dan kovmanın bir diğer yolu da devletler eliyle nüfusunun karışıklı sürgün edilmesidir.<br />
1912-'13-'14 yıllarında Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan'da birden çok karşılıklı sürgün (mübadele) anlaşması yapıldı.<br />
Her seferinde on binlerce gayrimüslime karşı aynı oranda Türk ve Müslüman karşılıklı sürgün edildi.<br />
Karşılıklı sürgünler daha az trajik değildi.<br />
Yüz binlerce insan doğduğu, bütüdüğü toprakları terk etmek zorunda kaldı, malını, mülkünü ve bütün yaşanmışlıkları geride bırakıp gittiği yerde sıfırdan yeni bir hayat kurmak zorunda kaldı.<br />
Bu politika büyük bir travma yaratmıştır, öyle ki kimi etkileri günümüze kadar sürmektedir.<br />
SOYKIRIMA DOĞRU<br />
Batı Anadolu ve Doğu Trakya'da Rumların zorla göçe zorlanması belli bir başarı sağlar.<br />
Gerek emperyalist devletlerden gerekse Yunanistan'dan, Osmanlı'yı bu politikadan vazgeçirecek caydırıcı bir tepki gelmez.<br />
Emperyalist güçler arası rekabet çok keskinleşmiş ve kritik dengeler oluşmuştur.<br />
Şimdilik kimse bu dengeleri bozacak taraf olmak istemiyor.<br />
İttihatçılar 1913'te Ermenileri Der Zor Çölü'ne 'tehcir' etme kararı alırlar.<br />
Bu kararın anlamı en başından beri topyekün bir katliamdır.<br />
Zira Talat Paşa, Der Zor ile ilgili araştırma yaptırarak "bu çölde yaşama imkanı yoktur" sözü üzerine Ermenileri oraya sürmeyi planlamıştır.<br />
Öncesinden katledilmeseler bile Der Zor'da zamanla yok olacakları düşünülmüş olmalı.<br />
Her halükarda bu bir topyekün yok etme soykırım kararıdır.<br />
Ancak insanın yaşama azmini, gücünü ve Ermenilerin zanaatçılıklarını, üretkinliklerini yeterince hesaba katmamışlardı.<br />
Nitekim soykırımın başlamasından bir yıl sonra Der Zor'a ulaşmayı başarmış Ermenilerin yeni bir yaşam kurdukları, bölgeyi zanaatçılığın ve ticaretin merkezi haline getirdikleri görülünce yeni bir katliam saldırısı başlatılıyor.<br />
Yüz binlerce Ermeni daha yaşamını yitiriyor bu çölde.<br />
İttihatçılar soykırım hazırlıkları yaparken, Ermeniler de yeniden tırmanışa geçen devletin zorbalığı ve baskısı karşısında 1912'nin sonlarından itibaren özerklik talebini yükseltirler.<br />
Rusya'nın baskısı ve dönemin altı büyük Avrupa devletinin katılımıyla özerklik projesi hazırlanıp 8 Şubat 1914'te Yeşilköy Anlaşması'yla Osmanlı hükümetine kabul ettirilir.<br />
Ermenilerin yoğun olduğu altı doğu ili, iki yönetim bölgesine ayrılır ve yönetmek üzere iki vali atanır.<br />
Norveçli müfettiş Haff ve Hollandalı Westenen, Ağustos 1914'te yönetimi devralmak için gelirler.<br />
Bu anlaşma, tıpkı öncekilerde olduğu gibi Türk burjuva-feodal egemenleri ve sözcüleri ittihatçıları daha da kışkırtır.<br />
Berlin Anlaşması'ndan sonra Abdülhamid'in misillemesi 1894-'96 katliamlarıdır.<br />
1908 Devrimi'nden sonra Adana katliamı gelir.<br />
1914 Yeşilköy Anlaşması'nın misillemesi de soykırımın olacaktır.<br />
Osmanlı yönetimi, Alman emperyalizmiyle birlikte savaşa girmek için hazırlık yapmaktadır.<br />
"6 Ağustos 1914 günü Türk-Alman anlaşması imzalanır.<br />
Alman Büyükelçi Wangeheim, İTF Hükümetine verdiği notada şöyle diyordu: "Eğer Osmanlı hükümeti sorumluluklarına sadık kalarak üçlü ittifak'a karşı harbe girerse Almanya ona şu avantajları sağlar."<br />
İmzalanan anlaşmanın 6 maddesinden biri de şöyleydi: "Almanya, Osmanlı İmparatorluğu'nun doğu sınırlarının Rusya'da yaşayan Müslüman nüfusla Türkiye'nin direk teması sağlanacak şekilde düzenlenmesini şart koşacaktır."<br />
"Osmanlı hükümeti savaşa girdiğinde artık Ermeniler köşeye sıkışmış ve neredeyse gidecek yeri kalmamıştır.<br />
Türk milliyetçiliğinin Batılı büyük devletlere duyulan kin başta gelmek üzere, tüm nefretini kusacağı bir kesim olarak topun ağzındadır."<br />
Eğer Osmanlı savaştan yenilgiyle çıkarsa, soykırım altı doğu ilinde bağımsız Ermenistan'ın kurulmasının engellenmesinin tedbiri olarak görülmüştür.<br />
16 Aralık'ta Yeşilköy Anlaşması iptal edilerek özerk Ermenistan yönetimi için gelen valiler anlaşmaları feshederek memleketlerine geri gönderilirler.<br />
Artık soykırım planı yürürlüktedir.<br />
Ermenilerin gönderilebilecekleri bir dış ülke yoktu.<br />
Osmanlı devlet sınırları içerisinde nereye sürgün ediseler ileride orada 'sorun' olacaklardır.<br />
Onları topyekün yok etmek ya da önemsiz bir azınlık düzeyine indirmek gerekiyordu.<br />
Bunun için uygun uluslararası koşullar gerekliydi.<br />
Uygun 'fırsat'ı emperyalist paylaşım savaşı yarattı.<br />
İttihatçılar, Türk ulusunu bu yolla yaratacaklarına ikna olmuşlardı.<br />
ALMAN EMPERYALİZMİNİN YOLU<br />
Ermeni soykırım projesi Türk-Alman ortak yapımıdır.<br />
İttihatçılar egemen bir ulus olarak kalabilmek için Anadolu ve Mezopotamya'da Türk olmayanların oranını %25'in altına indirmek fikrini Alman generallerden almışlardı.<br />
Alman devlet yöneticileri, 1913 yılında Ermeni meselesi ile ilgili tartışmalar yürüttüler.<br />
Aralarında Ermenileri kazanacak bir strateji izlemek gerektiğini savunanlar var.<br />
Bunun için Ermeni reformlarını sahiplenmeleri gerekiyor, bunu yaptıklarında da Osmanlı ile yönetimiyle karşı karşıya gelecekelr.<br />
Osmanlı ile Ermeniler arasında tercih yapmaları gerekiyor.<br />
Burada, tercihlerini Osmanlı'dan yana yapıyorlar.<br />
Zira Osmanlı, Alman emperyalizminin yarı sömürgesidir.<br />
Alman devleti ile birkaç yıl içinde Ortadoğu ve Kafkasya'yı sömürgeleştirme planları yapmaktadır.<br />
Bunun için Osmanlı devleti uygun bir araçtır.<br />
En azından rakiplerini alt edip sömürgeci işgali tamamlayana kadar Osmanlı'yla iyi geçinmek zorundalar.<br />
Diğer yandan, Ortadoğu için İngiltere ile Kafkasya için Rusya ile rekabet halindeydi.<br />
İngiltere ve Rusya ile ilişkileri olan Ermenilerin ülkesi Ermenistan, hem Ortadoğu hem de Kafkasya'ya köprü durumda.<br />
Ermenilerin İngiltere ve Rusya ile ilişkileri ileride Almanya'nın emperyalist planlarını bızabilirdi.<br />
Bu koşulda Ermenileri kısa sürede kazanmak mümkün olmadığına göre onlardan kurtulmak Alman emperyalizminin de çıkarınaydı.<br />
Almanlar soykırıma doğrudan iştirak etmeseler de suç ortaklığı yaparak destek sağladılar.<br />
Ayrıca, Ermeni kiliselerden, evlerinden, işyerlerinden cam başta olmak üzere toplananmateller eritilerek Almanya'ya yollanıyordu.<br />
Bunlar silah yapımında kullanılıyordu.<br />
Alman yöneticilerinin önemli bir kısmı bu metallerin kaynağını çok iyi biliyorlardı.<br />
Yine de seslerini çıkarmıyorlardı.<br />
İttihatçılar için Ermenilerden kurtulmanın şartları oluşmuştu.<br />
Emperyalist savaş bunun için en uygun 'fırsat'tır.<br />
İttihat'ın İcra Komitesi üyesi Bahaeddin Şakir, bu fırsatı "savaştayız" diyerek şöyle devam eder: "Avrupa büyük devletlerinin müdahale etmesi gibi bir korku yoktur, dünya basını da protesto sesini yükseltemez.<br />
Protesto etse bile hiç bir sonuç vermez, ileride sorun bir oldu bitti haline gelir." Savaş hızla dünyaya yayılırken, Anadolu ve Mezopotamya halklarının üzerine de kara bulutlar çökmeye başladı.<br />
Soykırım Ermeni, Süryani, Keldani ve Rumlar için nasıl ki büyük bir felaket ve trajedi getirdiyse; Türk, Kürt, Çerkes ve Müslüman halklar için de bu büyük suçun sanığı yapmasa da sorumlusu yaptı.<br />
Toplumumuzda ırkçı şoven yabancılaşma güçlü kökler saldı.<br />
Ermeni soykırımını inceledikçe bunun evrimini izlemek mümkün.<br />
<br />
DİPNOTLAR<br />
1 - Talat Göçmen, Kanlı Bir Miras Öyküsü ya da Ermeni Soykırımı, T. Doğrultu sayı 21<br />
2 - Ayşe Hür, Öteki Tarih, 1. cilt sayfa 179<br />
3 - Aktaran Ayşe Hür, age sayfa 189<br />
4 - Aktaran Talat Göçmen, age<br />
5 - G. Lazyan'dan aktaran Prof Dr. Verjine Svazlian, Ermeni Soykırımı s. 78<br />
6 - Işık Kutlu, Ermeni Sorunu Üzerine, T. Doğrultusu sayı 26<br />
<br />
SOYKIRIM NASIL VE NEDEN <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>BAŞLADI <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>VE RESMİ TARİHİN YALANLARI <br />
ŞUBAT 1915'TE İTTİHAT ÖNDERLİĞİ, HEM KAFKAS CEPHESİNDE ÇETECİ FAALİYETİ YOĞUNLAŞTIRMAK HEM DE ERMENİ SOYKIRIMI İÇİN HAZIRLIK YAPMAK VE KİMİ ÖN ADIMLARINI ATMAK AMACIYLA TEŞKİLATI MAHSUSA'YI (ÖZEL ÖRGÜT) YENİDEN ORGANİZE ETMEK İÇİN ÇEŞİTLİ KARARLAR ALDI VE PLANLAR YAPTI. "ÜÇLÜ İCRA KOMİTESİ" ADINDA ÖZEL BİR KOMİSYON KURULARAK TEŞKİLATI MAHSUSA'NIN BAŞINA GEÇİRİLDİ. TEŞKİLATI MAHSUSA'NIN ÇETELERİ, NİSAN'A KADAR ESAS OLARAK KAFKASYA VE VAN GÖLÜ ÇEVRESİNDE KULLANILDI. KAFKAS YENİLGİSİNDEN SONRA İTTİHATÇILARIN BİRİNCİ HEDEFİ ERMENİLERİN TASFİYESİ OLDU. TEŞKİLATI MAHSUSA'NIN DA ASIL İŞİ ERMENİ KATLİAMLARI OLDU.<br />
Emperyalist payalaşım savaşına Osmanlı devleti daha fiilen girmeden, 3 Ağustos 1994'te seferberlik ilan etti.<br />
Seferberlik özellikle Ermeni halkı derinden etkilendi.<br />
Önce 20-45 yaş aralığı erkekler askere alındı.<br />
Sonra askerlik yaş limiti 15'e indirildi, son olarak da askeri donanımın nakledilmesi ve yüklemesinde çalıştırılmak üzere 45 ile 60 yaş grubunda olanlar toplandı.<br />
1915 Mart sonuna kadar Ermeniler de ön cephede savaşlara katılıyorlardı.<br />
Çanakkale ve Sarıkamış cepheleri başta olmak üzere hemen her cephede yer aldıkları biliniyor.<br />
Bazı kaynaklara göre Sarıkamış'ta donarak ölen askerlerin 10-15 bininin Ermeni olduğu belirtiliyor.<br />
1915 Mart sonunda hükümetin Ermenilerin silahsızlandırılması kararı doğrultusunda Enver Paşa'nın talimatıyla ellerindeki silahlar toplanarak yaklaşık 300 bin Ermeni önce Amele Taburları'na kaydırıldılar; kademeli olarak da katledildiler.<br />
Henüz askere alınmamışlar ve asker kaçakları ise köy köy, kasaba kasaba yapılan baskınlarla toplanıyor ve genellikle yerleşim yerlerinden çıkarıldıktan hemen sonra katlediliyordu.<br />
Yozgatlı soykırım tanığı Vernioka Berberyan (Doğum 1907) yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Akşama doğru bütün erkekleri Osmanlı ordusuna göndermek üzere toplamışlar; fakat orada Ermenileri diğerlerinden ayırmışlar... Ertesi gün (Değirmenci Artin Ağa) değirmenin yanında bir sürü insan kafası, ayak ve eller görmüş."<br />
Askere gitmemek için aylarca direnenler de olur.<br />
Bunlardan biri Diyarbekir'de 2 bin Ermeni gencin silah kuşanıp beş ay boyunca evlerinin damlarında direnmesi, diğeri de Zeytun'da 300 gencin Manastır'a girip aylarca direnmesidir.<br />
Benzer örneklerin daha çok yaşanmış olduğunu düşünmemizin pek çok yaşanmış olduğunu düşünmemizin pek çok nedeni var.<br />
Osmanlı savaşa girince seferberliğin kapsamı daha da genişletildi.<br />
Ordunun ikmali ve iaşe kategorisine giren hemen hemen her şey toplanıyordu.<br />
El koymalarda Ermeniler özel olarak hedef alınıyordu.<br />
Yanı sıra, devlet görevlilerinin ve askerlerin bu işleri yaparken Ermenilere karşı kışkırtıcı, onur kırıcı aşağılayıcı davranışları eksik olmuyordu.<br />
Palulu soykırım tanığı Hazakhan Torosyan (Doğum 1902) aramaların nasıl yapıldığını şöyle anlatıyordu.<br />
"Şehirde aramalar başladı; sözde silah arıyorlarda; para bulduklarında kendilerinin oluyordu, soğan ayıklamak için kullanılan bıçağı bile topladılar.<br />
Sialahlarını teslim etmeyenlerin tırnaklarını çekiyorlardı; dövüyor ya da silah satın almak için para istiyorlardı."<br />
Askere gitmeyi reddedenlerin ve malının mülkünün yağlanmasına karşı çıkanların yer yer sergiledikleri direnişler, Osmanlı yönetimini daha da saldırgan hale getirmişti.<br />
11 Kasım 1914'te, cihad ilan edilerek savaşa kutsal bir görünüm verilmeye çalışıldı.<br />
Osmanlı savaşa dahil olurken Anadolu'nun birçok yerinde Ermenilerin toptan sürgün edilecekelri ya da yok edilecekleri söylentileri dolaşıyordu.<br />
Daha Ocak 1914'te Rus basınında Alman ve Türk devletlerinin Ermeni sürgünü planında anlaştıkları yazılıyordu.<br />
"Türk gazetelerinden İktam, 17 Ocak 1914 tarihli sayısında 'Golos Moskoy'daki haberi beceriksizce yalanlamayı deniyordu."<br />
Benzer söylentileri okuyup kayda geçiren birçok tanık var.<br />
Bu veriler, soykırımın çok öncesinden planlandığının farklı kanıtlarıdır.<br />
İTTİHATÇILARIN JİTEM'İ TEŞKİLATI MAHSUSA'NIN<br />
DEVREYE SOKULMASI<br />
Şubat 1915'te İttihat önderliği, hem Kafkas cephesinde çeteci faaliyeti yoğunlaştırmak hem de Ermeni soykırımı için hazırlık yapmak ve kimi ön adımlarını atmak amacıyla Teşkilatı Mahsusa'yı (Özel Örgüt) yeniden organize etmek için çeşitli kararlar aldı ve planlar yaptı.<br />
"Üçlü İcra Komitesi" adında özel bir komisyon kurularak Teşkilatı Mahsusa'nın başına geçirildi.<br />
Çetelerin amacını ve çalışma tarzını belirledi.<br />
Komisyonda, Bahaeddin Şakir, Dr. Nazım, Mithat Şükrü yer aldı.<br />
Teşkilatı Mahsusa'ya katmak için hapishanelerden, özel bir afla 30 bin hırsız, katil ve tecavüzcü salıverildi.<br />
Abdullah Çatlı ve Haluk Kırca gibi faşist katillerin hapishanelerinden kaçırılarak 1980'lerde ASALA'ya karşı kullanılmasında da benzer bir yol izlendiği göze çarpıyor.<br />
Keza JİTEM'in itirafçılardan oluşturulması da bu gelenekten geliyor olmalı.<br />
Teşkilatı Mahsusa'nın çeteleri, Nisan'a kadar esas olarak Kafkasya ve Van gölü çevresinde kullanıldı.<br />
Bu dönem Ermenilerin tasfiyesi ittihatçıların öncelikli hedefi değildi, en fazlasından ikinci ya da üçüncü hedefleri arasındaydı.<br />
Kafkas yenilgisinden sonra ise İĞttihatçıların birinci hedefi Ermenilerin tasfiyesi oldu.<br />
Dolayısıyla Teşkilatı Mahsusa'nın da asıl işi Ermeni katliamları oldu.<br />
Öncesinden İttihatçılar içinde siyasi cinayetler işleyen provokasyonlar yapan küçük bir ekip olarak ortaya çıktı.<br />
1910-'11'den itibaren de Trakya ve Batı Anadolu'da Bulgar ve Rumlara karşı çeteci saldırılarda bulunan örgüt 1913'den sonra kendilerini fedai ya da komiteci olarak adlandırıken, bu tarihten sonra Teşkilatı Mahsusa olarak adlandırılmaya başlarlar.<br />
1914 yılında resmi statü kazanarak bahaeddin Şakir tarafından yönetilmeye başlandı.<br />
Üniformalı kontracı özel bir birliktir artık.<br />
Teşkilatı Mahsusa'nın çeteci geleneği Kemalist iktidara aktarılacak günümüze kadar kontrgerilla JİTEM, MİT; Hizbullah vb. adlarla yaşatılıyor.<br />
Nerede ilerici halktan yana bir gelişme olsa orada devletin bu çeteler aracılığıyla gayri resmi ya da resmi saldırıları eksik olmaz.<br />
ZEYTUN DİRENİŞİ VAN AYAKLANMASI VE<br />
İLK SÜRGÜNLER<br />
Ermenilere dönük genel sürgün ve katliamlar 24 Nisan 1915'te başlasa da, işkence lokal tutuklamalar, sürgünler ve katliamlar Şubat 1915'ten itibaren ivme kazanmaya başladı.<br />
Van ayaklanması ve Zeytun direnişi, resmi Türk tarihçileri tarafından "tehcir"in gerekçelerinden biri olarak öne sürülüyor.<br />
Zeytun 300 kişilik direnişçi ile 'ayaklanma' yapıyorlar, Van ayaklanmasından önceki devlet saldırganlığını ve katliamlarını da görmemezlikten geliyorlar.<br />
Zeytun'daki olaylar, Şubat ayında 20-25 kişinin askere gitmek istememesiyle başlamıştır.<br />
Askere gitmek istemeyen gençler, Aziz Astavatsatsin (Tekye) Manasırı'na sığındı, onlara destek verenlerle sayıları 300'e ulaşarak, direnmeye başladılar.<br />
Osmanlı yerel yöneticileri orantısız bir askeri yığınakla direnişi kırmaya çalıştır.<br />
İkisi, dağ topu 6 bin askerle 25 Mart'ta manastırdaki direnişçilere saldırdı.<br />
Sabahtan akşama kadar süren çatışmalarda Ermeni direnişçiler 37 ölü 100 kadar yaralı, askerlerde ise biri binbaşı olmak üzere 8 ölü 26 yaralı verildi.<br />
Olayın ayaklanmaların uzaktan yakından bir alakası yoktur.<br />
Aksine Ermeni önde gelenleri araya girerek, olayın daha fazla kayıp vermeden sonuçlanmasını sağlamışlardır.<br />
Halrp valisi Celal Bey, olayların büyümesinde Maraş mutasarrıfının kışkırtıcı davranışlarının rol oynadığını belirtmiştir.<br />
Hükümet Dörtyol'da bazı Ermeni gençlerin İngilizlerle yazışmalarını ele geçirmiş, bu veriyi Zeytun'daki asker kaçakçılarının direnişiyle birleştirerek, bunları İngiliz emperyalizminin denizden bölgeye çıkarma yapma ve eşgüdümlü bir Ermeni ayaklanması hazırlığı olarak değerlendirmiştir.<br />
Önlem olarak da Zeytun Ermenilerini Konya ovasındaki Sultaniye ve Karapınar'a, Dörtyol Ermenilerini de Osmaniye, Ceyhan ve Adana'ya sürgün etmiştir.<br />
Zeytun'lu Ermenilerin evlerine çok değil 20 Nisan'da Makedon muhacirlerin yerleştirilmesi, İttihatçıların bu planı çok önceden hazırladıklarının göstergesidir.<br />
"İstanbul'daki Ermeni cemaatinin önde gelenlerinin Çankırı ve Ayaş'a doğru yoloa çıkarıldığı 24 Nisan günü, Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Talat Paşa, Cemal Paşa'ya bir yazı göndererek, Zeytunluların Konya'ya sevklerinin güvenlik gerekçeleri nedeniyle artık mümkün olmayacağını, belirtmiş, yeni kafilelerin Urfa ve Halep'e yönlendirilmesini istemişti.<br />
Çünkü İttihatçıların imparatorluğunun tüm Ermeni tebası için başka planları vardı."<br />
Van'daki olaylar ise Cevdet Bey'in vali olarak atanmasının ardından başladı.<br />
Cevdet bey öne çıkan bir Ermeni olan Taşnak lideri Işıkhan Bey'i görüşme bahanesiyle çağırarak, kurduğu pusuda öldürtür.<br />
Bununla da yetinmeyerek iki çocuğunu diri diri kuyuya attırır.<br />
Ardından da Kasap Taburu'nu Ermeni köylerine saldırtarak katliam ve yağmayı başlatır.<br />
Katlimın tanığı Van Narek Köyü'nden Simbat Davti Davityan'ın (Doğum 1905) anlattıkları tam bir vahşettir.<br />
"Köylere girdiler.<br />
Bizimkiler dağa çıktılar.<br />
Kadınlar ve biz çocuklar köyde kaldık.<br />
Onlar kilisenin kapısını kırarak içeri girdiler.<br />
Süt emen erkek çocukları dahi kesme emri vardı.<br />
25 erkek çocuk öldürdüler.<br />
kızları toplayıpğ götürdüler.<br />
Anneler çığlık atmaya başladı.<br />
Avlunun kapısı açık kalmıştı.<br />
Yaklaşık 20-30 erkek gördük; ayağı kesikleri içinde olan dayım da onların arasındaydı.<br />
Onların hepsini manastırın ahırına doldurup üzerlerine gaz dökerek diri diri yaktılar."<br />
Köylerde bunlar yaşanırken, Van'da Ermeni halkının öfkesi patlamaya hazır bir bombaya dönüşmüştü.<br />
Bombanın fitilini ateşleyen ise 20 Nisan 1915'te bir askerin Ermeni kadını dövmesi, bunu gören Ermeni gençlerin de askere silahla cevap vermesi oldu.<br />
Kentte çatışmalar yaşanırken, 24 Nisan'da İstanbul'da Ermeni toplumun önde gelen aydın, sanatçı ve politikacısı Ayaş ve Çankırı'ya sürgünleri başlar.<br />
Bir dizi başkaca karar uygulanmaya konur.<br />
Van daha Ermenilerin konrolüne geçmeden, ayaklanma daha bir kaç günlükken bu adımlar atılıyor.<br />
Resmi tarihçilerin iddia ettiğinin aksine belli ki İttihat hükümeti bu planı çok önceden hazırlamıştı.<br />
Van'daki katliam ve kışkırtmalar da bu planın parçasıydı.<br />
Hesap etmedikleri şey Ermenilerin ayaklanmayla kentin kontrolünü ele geçirebilecekleri olgusu ve Rus ordusunun kısa süre içinde Van'a kadar ilerleyebileceğiydi.<br />
"Rus istihbaratı, 15 Mart ve 3 Nisan 1915 tarihli Türkiye raporlarında, bütün ülkede Ermenilere yönelik tutuklamalar yapıldığını, Erzurum, Dörtyol, Zeytun ve çevre bölgelerde sistematik katliamlar gerçekleştirildiğini, Van, Bitlis ve Muş'ta kanlı çarpışmaların cereyan ettiğini, Eğin'de (Kemaliye) ve bütün Ermenistan'da şiddet ve yağmalama olaylarıyla cinayetler olduğunu, iktisadi çöküntü yaşandığını ve genel bir kıyım gerçekleştirdiğini belirtmiştir.."<br />
CEPHELERDE ALINAN YENİLGİLER<br />
VE İTTİHATÇI YÖNETİCİLERİN MAZERETİ<br />
"Ermenilere yönelik politikalarda önemli değişiklik, 1915 Mart ve Nisanaylarıyla birlikte gözlenir.<br />
Bu değişiklikte Kafkaslar ve Van gölü civarındaki Teşkilatı Mahsusa yenilgiler, Sarıkamış bozgunu ile Çanakkale savaşı nedeniyle İstanbul'un her an düşme tehlikesiyle karşı karşıya olmasının etkin olduğunu söylemek yanlış olmaz.<br />
Özellikle Rusya cephesinde bir biri ardı sıra alınan yenilgilerden Rusya yanında savaşan Ermeni çeteleri sorumlu tutuldu.<br />
İttihatçı yöneticiler "Ermeni eylemleri"ne onların gerçekten oynadığı rolün çok ötesinde bir anlam biçti ve bunu tüm ülke sathında Ermenilerin sürgün ve imha edilmesinin en önemli bir argüman olarak kullandı."<br />
Döneminde sürgün ve katliamların gerekçelerinden biri olarak öne sürülen Rus ordusundaki Ermeni gönüllü klişesi bugün de resmi Türk tarihçileri tarafından sıklıkla kullanılmaktadır.<br />
Oysa somut veriler aksini gösteriyor.<br />
Rusya'nın teşvikiyle Kafkas Ermenilerin önderliğinde Avrupa, Amerika ve Anadolu'dan gelen bazı Ermenilerin katılımıyla savaş başlamadan Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmuştur.<br />
Başlangıçta 2.500 gönüllüden oluşan birlik 1914 Ekim'inde tamamlandığında 7.000 rakamına ancak ulaşmıştı.<br />
Bunların içindeki Anadolu Ermenilerin sayısı bir kaç yüz en fazlasından bini geçmiştir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Çok açık ki bu rakamlar Kafkas cephesindeki yüz binlerce Osmanlı ordusunun yenilgisinin mazereti olarak gösterilmesi akıl ve mantıkla izah edilebilecek bir durum değildir.<br />
Trajikomik bir durumdur.<br />
Oysa, Ermenilerin Kafkasya'ya/Batı Ermenistan'a kitlesel kaçışları ve Rus ordusuna kitlesel katılımları, katliamların başlamasından sonra olmuştur.<br />
Aynı şekilde Erzurum, Bitlis ve Van hattında Ermenilerin posta yollarına saldırıları, karakol baskınları ve telgraf tellerinin kesilmesi gibi eylemler, Eremeni devrimcileri ve eşkiyaları tarafından önceden de yapılıyor olmasına rağmen esas olarak devletin baskıları ve katliamlardan sonra yaygınlık kazanmıştır.<br />
Aksine, Ermeni devrimci önderleri katliam hazırlıkları göstere göstere yapılıyor olmasına rağmen yeterli politik uyanıklık göstermedikleri ve gerekli tedbirleri almadıkları için eleştirilmelidir.<br />
Taşnak'ın savaş karşısında izlediği 'tarafsızlık politikası' katliamlar başladıktan sonra da bir süre politik kararsızlık ve bekleme şeklinde devam etmiştir.<br />
Ermenilerin Kafkasya'ya geçmekte alıkoymuş, kaçıp kurtulma şansı heba edilmiştir.<br />
İkinci katliam dalgası başladığında çoğu için iş işten geçmişti.<br />
İttihatçılar savaşlarda üst üste aldıkları yenilgilerin nedenini kendi hata ve yetmezliklerinde görme yerine en kolay ve ucuz yolu seçtiler; başarısızlığı 'Ermenilerin ihanetine' bağlayıp, hem hata ve yetmezliklerin üstünü örttüler hem de Ermenilere karşı kin ve nefreti yayarak soykırıma meşru bir zemin yaratmaya çalıştılar.<br />
Ermeni sürgünü ve katliamlarına doğu illerinden başlayarak yapılan bir savaş tedbiri olduğu görüntüsü vermeye çalıştılar.<br />
Bu paslanmış gerekçe soykırım zihniyetini yaşatan devletin resmi burjuva tarihçilerin ve ırkçı faşist kesimlerin popüler argümanı olmaya devam ediyor.<br />
Osmanlı devletinin Kafkas yenilgisi, Ermenilerin genel sürgün ve katliamlarını yoğunlaştırarak yaymanın zamanlamasını belirleyen önemli olgulardan biridir.<br />
Kafkas yenilgisi iki temel sonuç doğurmuştur.<br />
İlki; ittihatçılar, böyle giderse topraklarının bir bölümünü daha, Anadolu'nun doğusunu kaybedecekleri korkusuna kapılmışlardır.<br />
İkincisi; Teşkilat-ı Mahsusa çetelerinin Kafkasya'da artık ciddi bir rol oynama imkanı kalmamıştır.<br />
Bu çeteleri içte tamamen Ermeni katliam ve tasfiyelerinde kullanma imkanı ortaya çıkmıştır.<br />
Mart sonunda çetelerin baş reisi Bahaeddin Şakir'in İstanbul'a gelmesiyle ittihat yönetimi Ermenilere karşı hareket planını güncellemiştir.<br />
Nisan sonuna kadar Doğu illerinde katliam ve katliam girişimleri devam ettirilmiş, Ermenilerin refleksleri ölçülmüş neler yapabileceklerini görmüşlerdir.<br />
Mart ve Nisan'da Van, Bitlis, Muş ve Şatakh'daki (çatak) katliam ve katliam girişimleri, soykırım için ön prova işlevi görmüştür.<br />
Ermenilere dönük genel saldırıya geçmeden önce alınması gereken önlemler ve öncelikleri; bu sayede belirlemiş oldular.<br />
1916 Şubat'ında Çankırı-Kayseri hattında yaklaşık 40 bin Ermeni'nin katledilmesinde rol oynamış Şükrü yüzbaşı nasıl düşündüklerini şöyle itiraf etmişti; "Zira, Ermenileri padihın yaptığı gibi katletmek isteseydik biz de çok kayıp verirdik...<br />
Ermeniler kolay teslim olmazdı.<br />
Sokaklara ve taş evlerine barikatlar kurup silahlarıyla direnirlerdi.<br />
Nesela Şebinkarahisar ve Urfalı Ermeniler aylarca devleti uğraştırdı."<br />
Yerleşim yerlerinde katliam yapmanın Ermenilere savunma imkanı verdiğini, Van'da olduğu gibi ayaklanan Ermeniler çatışmaları bütün kente yayılabilecekelrini bu durumda da Osmanlı'nın kayıplarının artacağını düşündüler.<br />
O yüzden Osmanlının uzmanlık alanı olan sistematik hileleri devreye sokmaya karar verdiler.<br />
'Tehcir' veya soysürüm hem katliamları örtmenin hem de Ermeni halkı aldatarak sadece geçici bir sürgünle karşı karşıya olduklarına inandırmanın bir aracıydı.<br />
Bu planlar büyük bir iki yüzlülükle ve disiplinle uygulandı, birçok sürgün konvoyu katliamla karşı karşıya kalana kadar katledebileceklerine inanmadılar.<br />
O yüzden de çoğunlukla bir savunma veya direniş imkanı yaratmak için uğraşmadılar.<br />
Sürgün yolunda defalarca aramalardan geçirilen Ermeniler, katliam ve yağma anı gelip çattığında kendilerini savunacak bir bıçak bile üzerlerinde kalmıyordu.<br />
Tarihçi yazar Ayşe Hür, tehcir öncesi atılan adımların maddeler halinde özetledi;<br />
"1) Savaş vergisi, asker toplama ve asker kaçağı adı altında köylere sistematik baskılar yapılmıştır.<br />
2) Teşkilat Mahsusa birlikleri Kafkas ve İran sınırlarına sızarak buralardaki Ermeni köylerinde katliamlar yapmıştı,<br />
3) 1908'den itibaren kendi öz savunması için silah bulundurma hakkı olan Ermeni halkı silahsızlandırmaya başlanmıştı,<br />
4) Bazı sorumlu bölgelerden idari ve askeri gerekçelerle sürgünler yapılmıştı."<br />
DİPNOTLAR<br />
1 - Prof. Dr. V. Svazlian, Ermeni Soykırımı, Belge yayınları<br />
2 - Age.<br />
3 - Hrant Dink, Sanat ve Hayat, sayı 27<br />
4 - Ayşe Hür,<br />
5 - Prof. Dr. V. Svazlian, Ermeni Soykırımı, Belge Yayınları<br />
6 - Age.<br />
7 - Taner Akçam, Ermeni Meselesi Hallolmuştur, İletişim Yayınları<br />
8 - Krikor Balakyan, Ermeni Golgotası, Belge Yayınları<br />
9 - Ayşe Hür, Öteki Tarih 1, Profil Yayınları.<br />
24 NİSAN 1915:<br />
TOPYEKUN SÜRGÜN<br />
VE KATLİAMIN STARTI<br />
MART, NİSAN SALDIRI DENEYİMLERİYLE DONANMIŞ İTTİHAYÇI ÖNDERLİK SOYKIRIM SALDIRISININ İLK HAMLESİNDE DİRENİŞ POTANSİYELİNİ ORTADAN KALDIRMAYI HEDEFLEMİŞTİR. VAN, MUŞ, BİTLİS, SASUN VE ŞATAKH KATLİAM VE KATLİAM GİRİŞİMLERİNE KARŞI ERMENİLERİN SERGİLEDİKLERİ DİRENİŞ, İTTİHATÇI ÖNDERLİĞE GÖSTERMİŞTİR Kİ AYNI HATTAN YÜRÜNDÜĞÜNDE ERMENİ DİRENİŞİ ANADOLU'NUN DÖRT BİR YANINA YAYILACAKTIR.<br />
1913'te kararlaştırılan Ermeni soykırımı, fırsatlar kollanarak iki yıllık hazırlıkları tamamlanmış, Mart, Nisan 1915'te de birkaç yerde lokal ön provaları ya da pilot uygulamaları diyebileceğimiz bir süreç yaşanmıştır.<br />
Sıra, Anadolu ve Mezopotamya'da soykırım startını vermeye gelmişti.<br />
24 Nisan'da İstanbul'da 220 aydının tutukalnarak Ayaş ve Çankırı'ya sürgün edilmeleri yeni aşamanın ilk adımıdır.<br />
Bu aydınların 129'u katledilmiş, geride kalanları bir biçimde kurtulmayı başarmıştır.<br />
Bu tutuklama ve aydın katliamıyla amaçlanan, Ermenileri önderliksiz bırakmaktı.<br />
24 Nisan tutuklamaları ve sürgünüyle başlayan ve akabindeki bir kaç gün içinde atılan adımlara baktığımızda Ermenilere karşı lokal ve tedrici saldırılardan topyekun bir saldırıya ve imhaya geçildiği anlaşılmaktadır.<br />
O yüzden 24 Nisan yer yer vurgulandığı gibi sembolik bir gün değildir.<br />
O gün atılan adımlar İstanbul'daki tutuklamalarla da sınırlı değildir.<br />
Ortaya koyacağımız veriler de gösteriyor ki soykırım startı tam olarak 24 Nisan'da verilmiştir.<br />
Şubat'ın sonlarından itibaren başlayan 24 Nisan'a kadar devam eden saldırılar sonrasıyla karşılaştırıldığında en fazlasından soykırım ön provası olarak adlandırılabilir.<br />
Mart, Nisan saldırı deneyimleriyle donanmış ittihatçı önderlik soykırım saldırısının ilk hamlesinde direniş potansiyelini ortadan kaldırmayı hedeflemiştir.<br />
Van, Muş, Bitlis, Sasun ve Şatakh katliam ve katliam girişimlerine karşı Ermenilerin sergiledikleri direniş, ittihatçı önderliğe göstermiştir ki aynı hattan yüründüğünde Ermeni direnişi Anadolu'nun dört bir yanına yayılacaktır ve bir iş savaşa dönüşme potansiyeli taşımaktadır.<br />
En azından bu aşamada başka imkanları vardır, yoksa gerektiğinde halkları birbirine kırdırtmaktan çekinmeyeceklerdir.<br />
24 Nisan'da İstanbul'daki Ermeni toplumunun aydın, yazar ve önderlerinin sürgün yapıldığı gün; Dahiliye Nazırı (içişleri bakanı) Talat Paşa tarafından bütün vilayet ve mutasarrıflıklara "Ermeni önde gelenleri"ne seyahat yasağı getirildiğini telgrafla bildirir.<br />
Sonraki aylarda seyahat yasağının kapsamı genişletilerek; önce 17-55 yaş arası Ermeni erkekleri, 21 Ağustos'ta da tüm Ermenilere bulunduğu yeri terk etme yasağı getirildi.<br />
Böylece, Ermeniler öndersiz kaldıkları gibi bölgeler arası iletişimleri de tamamen kesilmiştir.<br />
Bu iletişimsizlik, Ermeni halkının yaşananları öğrenmesi, savunmaya geçmesi ya da direniş örgütlemelerini engellemiş, sürgünler ve katliamlar karşısında tam bir felç hali yaratmıştır.<br />
Bir çok bölge, sıra kendilerine gelene kadar, devlet görevlerinin hğilelerine, yalan ve aldatmalarına kanmış, "tehcir"e boyun eğmiştir.<br />
Sürgün konvoyları, yerleşim yerlerinden uzaklaştıklarında katledilmişlerdir.<br />
Katliamı önceden haber alan ancak kıyımdan şans eseri kurtulmayı başaran tanıkların anlatımları sayesinde haberdar olmuşlardır.<br />
24 Nisan'da tüm vilayet ve mutasarrıflıklara ulaştırılan bir talimat da şüpheli görülen tüm Ermenilerin gözaltına alınıp tutuklanması olmuştur.<br />
Keyfi tutuklamalar art arda gelmiştir.<br />
24 Mayıs'a kadar 2.345 kişi tutukalnacaktır.<br />
Bunların tamamına yakını hapishanelerde işkence altında ya da sürgün yollarında katledilmişlerdir.<br />
Yine tüm Taşnak ve Hınçak örgütlerinin kapatılması, yöneticilerinin tutuklanarak oluşturulacak Divan-ı Harb-ı Örf-i İdare Mahkemelerine sevk edilmeleri talimatı da 24 Nisan'da verildi.<br />
Aynı gün ilgili vilayetlere gönderilen bir diğer talimat da; daha önce Zeytun, Maraş civarında Konya'ya sürgün edilenlerin rotası değiştirilerek; İskenderun, Dörtyol, Adana, Hacin, Sis'den "ihracına lüzum görülecekelr"le birlikte Der Zor'a sürgün edilmelerinin istenmesi olur.<br />
Bu, önceki sürgünlere benzememektedir.<br />
Gerçekte bir katliam talimatıdır.<br />
Çünkü aynı paralelde Teşkilat-ı Mahsusa çetelerine sürgün güzergaları iletilerek katliam talimatı verilmiştir.<br />
Çok değil, iki gün sonra, 26 Nisan'da Harbiye Nazırı (savaş bakanı) Enver Paşa, hükümetin Ermeni örgütlerini kapatma, evrak ve belgelerine el koyma, tutuklama ve silah arama kararlarını özel bir yazı ile tüm ordu kumandanlarına iletir.<br />
Enver Paşa, Müslümanların silahlarına el konulmayacağını özel olarak vurgular.<br />
Genel arama ve silah toplama işi tam bir talana, sistematik ve vahşi işkencelere dönüşür.<br />
Yozgat'lı Berberyan böyle bir tanıklığını da anlatmaktadır: "Katliamdan önce zaptiyeler gelip silahı topladılar. Zengin Karapet Efendi'nin oğlu demiki;'silahımız yok' zaptiyeler arama yapmış, silah bulmuş ve onun tırnaklarını çekmiş, kollarının altına da haşlanmış yumurta koyarak bağlamışlardı."<br />
Harputlu Hakob Holobikyan'ın (Doğum 1902) babasının gördüğü işkenceler ayrı bir vahşetin göstergesidir.<br />
"Asık suratlı birisi olan Ahmet onbaşı işkence etmek için babamı hapishane hücresinden işkence odasına getiriyor; yüzüstü yatırıyor, her iki yanında duran polisler palamut ağacından yapılmış coplarla emir bekliyorlar.<br />
Babamdan tekrar mauser, mossin tüfekleri, revolver vermesini istiyor.<br />
"Ver!<br />
ya da yat!<br />
Başlayın vurmaya!" diye emir veriyor onbaşı, kırk darbeden sonra oturtuyorlar.<br />
Ahmet onbaşı diyor ki; "Silahlarını getirmek istemiyor musun?"<br />
Babamın anlattığına göre Ahmet onbaşı yanına kilise ve okulun müzik öğretmenini, Armenak Petrosyan'ı oturtmuştu; yani kendisindensonra sıra ona gelecekti "Muallim Efendi, silahım yok".<br />
Yeniden kırk darbe indirirler ve aynı soruyu yöneltirler.<br />
Cevap yine aynı olur.<br />
Üçüncü defa yatırmadan evvel sorar: "Söyle kimin silahı var?"<br />
Babam, ispiyoncu olamazdı.<br />
Bilse bile söylemezdi.<br />
Yüz yirmi darbeden sonra yarı ölü halde tutukevine sürüklerler".<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Bölgede katliam ve sürgünler Nisanda başlamış olmasına rağmen; Van ve civarı Erzurum, Bitlis ve kazaları Muş ve Tabri'nin "tehcir" talimatı 9 Mayıs'ta ulaşır yerel yöneticilere.<br />
Dikkat edilirse sürgüne ilk uğrayan yerler, güneyde İngiliz devletinin çıkarma yapabileceği düşünülen bölgeler, doğuda ise Rus devletinin ilerleme güzergahında olan bölgeler.<br />
Resmi tezlere göre tehcirin amacı "bağımsız Ermenistan kurma düşüncesiyle savaş içindeki kendi devletlerini arkadan vuran Ermenilerin verdikleri zararı önlemek gayesiyle zorunlu olarak alınmıştır".<br />
Çünkü "Ermeni tehdiş (terör) hareketleri bir türlü durmak bilmeyince, hükümet ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenileri, savaş bölgelerinden uzak yeni yerleşim merkezlerine götürmek zorunda kalmıştır".<br />
İflah olmaz şovenist aydınların da sıklıkla kullandığı bu tezin hiçbir tutar yanı olmadığından, her tarafından yama yapıyorlar, ama açık yamayla kapanacak gibi değil.<br />
Ankara, Yozgat, Eskişehir, İzmit, Adapazarı... Ve daha sayamayacağımız onlarca yerin hangi savaşın cephe gerisi olduğunu izah edemiyorlar.<br />
Ankara gibi uzun yıllardır Ermenilerle Türkler arasında hiçbir ciddi olayın olmadığı ve kentin eşrafının ve valinin karşı çıkmasına rağmen "tehcir"in başlatılmasını görmemezlikten geliyorlar.<br />
Katliamları çete saldırılarına ve hastalıktan ölümlere indirgeyince her şey halloldu sanıyorlar.<br />
Binlerce Ermeni, Kürt ve Türk tanığın anlatımları, 1919'da İstanbul'da başlayan mahkeme tutanaklarını yok sayıyorlar.<br />
Osmanlı arşivlerinin bir kısmını yok edip kalanına da erişimini engelelyince her şeyin üstünü örttüklerini sanıyorlar.<br />
Bu yamanın dikiş tutmayacağı çoktan belli oldu.<br />
En iyisi gelin günahlarınızla yüzleşin.<br />
Ne kadar erken yüzleşirseniz, sizin için o kadar hayırlı olur.<br />
<br />
DİPNOTLAR<br />
1 - Prof. Dr. V. Svazlian, Ermeni Soykırımı, Belge Yayınları<br />
2 - a.g.e.<br />
3 - Genelkurmay Arşivi. Teoride Doğrultu, sayı 21.<br />
ATILIM - 3 nisan 1915 - sayı 167 <br />
ÇİFTE MEKANİZMA:<br />
SÜRGÜN VE KATLİAMLAR<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span><br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>TEHCİR, 1915 İLKBAHARINDA BAŞLAMIŞ YAZ KIŞ DEMEDEN 1917 SONBAHARINA KADAR DEVAM ETMİŞTİR. BİNLERCE KİLOMETRELİK UZUN YOLCULUKLARI ÇOĞUNLUKLA YÜRÜYEREK KATEDİLMİŞTİR. BU DÖNEM YOLLAR, DERELER, NEHİRLER İNSAN CESETLERİYLE DOLUP TAŞMIŞTIR. BU MANZARALARIN ULUSLARARASI BASINA YANSIMASI ÜZERİNE İTTİHAT ÖNDERLİĞİNİN TALİMATIYLA YOL KENARLARINDAKİ CENAZELER TOPLANMIŞ TOPLU MEZARLARA GÖMÜLMÜŞTÜR.<br />
Ermeni soykırımında çifte bir mekanizma yürürlükteydi: Sürgün ve katliam.<br />
Sürgün, hem katletmenin bir aracıydı hem de katliamları kamufle etmenin bir yoluydu.<br />
Doğrudan katliamları ise başta Teşkilatı Mahsusa çeteleri olmak üzere askerler ve kışkırtılmış linç güruhları yapıyordu.<br />
Her ne kadar sürgünler Anadolu'nun doğusunda ve bazı güney kasabalarında Nisan ayında başlasa da 24 Nisan'a kadar bu sürgünlerin bazıları Anadolu'nun iç bölgelerine, bazılarının ise yönü belirsizdir.<br />
Bir diğer nokta ise doğu illerinde Mart-Nisan 1915 sürecinde sürgün yollarında katletmekten ziyade yerinde katletme politikası ön plandadır.<br />
Van, Muş, Bitlis, Sansun köylerinde bu açıkça görülmektedir.<br />
Bu dönemde Doğu cephesinde bulunan 3. Ordu komutanı Mahmut Kamil Paşa ile Dahiliye Nazırı Talat Paşa arasındaki yazışmalar gösteriyor ki, 24 Nisan'a kadar merkezi bir genel sürgün ve katliam talimatı yoktur.<br />
Mahmut Kemal Paşa, sürekli biçimde Ermeni eylemlerini abartan telgraflar çekmektedir merkeze; bir an önce bölgedeki Ermenilerin sürgün edilmelerini istemektedir.<br />
Bu dönemdeki saldırganlık ve katliamların ağırlıkla Mahmut Kamil Paşa'nın inisiyatifiyle yapıldığını düşünmemizi sağlayan veriler var.<br />
24 Nisan'dan itibaren saldırılar merkezi ve geneldir; amacı çok açık ve nettir.<br />
Doğu ve Güney illerinden başlayarak Anadolu'da Ermenilerin bulunduğu her yerde sürgünler başlatılmıştır.<br />
İstanbul, İzmir ve Halep'te sürgünler sınırlı kalmıştır.<br />
Ermeniler dağ yollarından geçirilmiş, dolambaçlı bir seyir izlemiştir.<br />
Öyle ki dairesel bir döngü söz konusudur.<br />
Uzun ve eziyetli bu yolculuklara, kasıtlı aç ve susuz bırakmalara, yazın kavurucu sıcakalrı ve kışın dondurucu soğukları eklenince kitlesel ölümler başlar.<br />
Bu koşullarda bulaşıcı hastalıklar başta olmak üzere bir dizi hastalığın ortaya çıkması kaçınılmaz olur.<br />
Sürgün kervanları yola çıkarıldığında, aynı anda güzergahtaki çetelere de haber salınır.<br />
Aralıklarla konvoylara yapılan saldırılarda yağmalamalar eşliğinde gerçekleştirilen katliamlarla konvoylar eritilir.<br />
Kimi konvoylarda Güney'e ya da Der Zor'a bir tek kişi bile varamamıştır.<br />
Özellikle Diyarbakır'dan ve Yozgat-Boğazlıyan güzergahında geçen kafilelerin önemli bir kısmı tamamen yok edilmiştir.<br />
Diyarbakır Valisi Dr. Reşid ve Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal (1999 seçimlerini kazanan MHP'li Ceyhan belediye başkanı heykelini dikti)kıyıcıklarıyla ün salmışlardır.<br />
Teşkilatı Mahsusa çeteleri özel olarak görevlendirilmişlerdi.<br />
Katliam, vahşet ve yağmada başı çekiyorlardı.<br />
Katliamlara sadece çeteler katılmıyordu.<br />
Valisinden mutasarrıfına, komutanından askerine kadar devlet yönetiminin her kademesinden görevliler katliamlarda rol alıyorlardı.<br />
Yer yer halkı da kışkırtıp bu yağma ve katliamlara dahil ediliyorlardı.<br />
Türk ve Kürt halkının büyük bir çoğunluğu katliamlara katılmıyor ama korkudan sesini de çıkartamıyordu.<br />
Bunun yanında hemen her yerde yasak olmasına ve idam dahil her türlü ceza olasılığına rağmen açıktan tepkisini koyan Ermenilerin kaçmasına yardım eden ya da evlerinde aylarca ve yıllarca saklayan Türk ve Kürtlerin sayısı hiç de az değildi.<br />
Osmanlı belgelerinde Ermenilere yardım ettikleri için cezalandırılan, idam edilenlerin varlığını görebiliyoruz.<br />
Ayrıca ister Ermeni olsun istern Türk olsun soykırım tanıklarının anlatımlarından buna yüzlerce örnek sayabiliriz.<br />
TEHCİR YA DA SOYSÜRÜM<br />
Dahiliye Nazırı Talat Paşa imzalı güneye ilk tehcir talimatı, 25 Nisan 1915 tarihli ve Zeytunluların sürgünüyle ilgili Telgrafla Konya'ya sürgün edilmeye başlanan Zeytunlu Ermenilerin artık Halep ve Der Zor'a yönlendirilmeleri talimatı iletilmektedir.<br />
5 ve 9 Mayıs tarihli telgraflarda da sürgünün Zeytun'daki tüm Ermenileri kapsayacak tarzda genişletilmesi talimatı iletilmektedir.<br />
9 Mayıs tarihli bir başka telgrafta Van, Erzurum, Bitlia, Muş, Sasun, Talori Ermenilerinin sürgününün başlatılması istenir.<br />
Harput'un sürgün kararının kente ulaştığı tarih ise 12 Mayıs'tır.<br />
Sürgün ve katliam haberlerinin yayılmasıyla Rusya, Fransa ve İngiltere hükümetleri, 24 Mayıs 1915 tarihli ortak bildiriyle Osmanlı hükümetini protesto ederler.<br />
Katliamlardan hükümeti sorumlu tutacaklarını eklerler.<br />
Bunun üzerine Talat-Enver-Cemal üçlüsü tehciri yasallaştırma arayışına girerler.<br />
İlk olarak, Ermeni meselesinin kökten çözüleceğinin ifade edildiği bir tezkereyi 26 Mayıs'ta çıkarırlar.<br />
Tezkerede Erzurum, Van, Bitlis vilayetlerindeki tüm Ermenilerin Anadolu güneyinde ise hariç bırakılması gereken yerler sayılarak geriye kalan kazalardaki Ermenilerin sürgün edilecekelri belirtilmiştir.<br />
Doğu illerindeki Ermenilerin Musul civarında, Anadolu'nun güneyindekilerinin de Halep vilayetinin güneyi ve doğusuna gönderileceklerinin altı çizilmiştir.<br />
Bir gün sonra 27 Mayıs'ta ise Meclisi Vükela (Bakanlar Kurulu) "Tehcir metni şöyledir:<br />
"1 - Vakti seferde ordu ve kolordu ve fıkra komutanları ahali tarafından herhangi bir suretle evamir-i hükümete ve müdafaa-i memlekete ve muhafaza-i asayişe müteallik icraat ve tertibata karşı muhalefet ve silahla tecavüz ve mukavemet görürlerse, derekap, kuvayı askeriye ile şiddetli sürette tahribat yapmaya ve tecavüz ve mukavemeti esasında imha etmeye mezun ve mecburdur. 2. Ordu, müstakil kolordu tümen komutanları, askeri icaplara mebni veya casusluk ve hainliklerini hissettikleri köyler ve kasabalar ahalisini tek tek veya topluca diğer yerlere sevk ve iskan ettirilebilir."<br />
Kanun, dört maddeden oluşmaktadır.<br />
Son iki maddesi işin bürokrasisi ile ilgilidir.<br />
Tehcir Kanunu'nda dikkat çeken iki nokta var.<br />
Birincisi; Ermeni, Rum, Süryani vb. vurgusunun olmamasıdır.<br />
Esas olarak büyük devletlerin baskısına ve uluslararası kamuoyunun tepkisini azaltmaya dönük alınmış bir önlemdir.<br />
Sürgüne yasal bir kılıf uydurulmaya çalışılıyor.<br />
Çıkarılan kanunda Ermeniler özel olarak hedef alınmıyor görüntüsü vermek için yapılmış bir hiledir.<br />
Vilayetlere, mutasarrıflıklara ve ordu kumandanlarına gönderilen talimatlar ve telgraflarda tehcirin asıl hedefinin Ermeniler olduğu açıkça belirtilmiştir.<br />
Kanunda dikakt çeken diğer nokta ise "casuzluk ve hıyanetlerini hissettikleri" ifadesidir.<br />
"Hissetmek" gibi yoruma açık, subjektif uygulamaların önünü açan bir ifadeyle, keyfi olarak herkes hedef haline getirilebilir.<br />
Bu keyfi yorumdan hareketle 1915'in ortalarına kadar. Anadolu'nun savaşla uzaktan yakından alakası olmayan her tarafındaki Ermeniler tehcir saldırısının hedefi haline gelmiştir.<br />
Resmi ideoloji, bu tutarsızlıklara rağmen bu kanuna dayanarak sürgünü "savaş tedbiri" olarak savunmaktadır.<br />
Dönemin anayasasına göre hükümetin aldığı kararın yürütmesi devam eder ve meclisin ilk oturumunda kanunu görüşmesi gerekir.<br />
Meclis savaş bahanesiyle tatil edildiği için ancak 4 Kasım 1918'de kanunu görüşüp, Ermeni katliamları, kurbanların sayısı ve hükümetin sorumluluğu tartışılarak iptal edilecekti.<br />
Yaklaşık 6 ayda 70 kent ve yüzlerce köye Ermeniler, büyük oranda yerlerinden yurtlarından koparılarak sürgün yollarına çıkarıldılar.<br />
1917 Kasım'ına kadar yaklaşık 18 ay "tehcir" katliamlar eşliğinde devam etti.<br />
Ermenilerin trajedisi burada bitmedi.<br />
1922 Eylül'üne kadar katliamlar aralıklarla devam etti.<br />
Katliam ve sürgün tehdidi, inkar ve asimilasyon günümüze kadar devam etti/etmeye devam ediyor.<br />
Çok değil, 4-5 yıl önce dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan Ermeni devletini Türkiye'deki tüm Ermenileri kovmakla tehdit etmedi mi?<br />
İstanbul ve İzmir'de 1915-'17 arasında sürgünlerin yaşanmadığı iddia ediliyordu.<br />
Taner Akçam'ın "Ermeni Meselesi Halolmuştur" kitabında ortaya koyduğu belge ve olgular gösteriyor ki; bu illerde de sürgünler aralıksız sürmüş, ancak kamuoyunun ve Avrupa devletlerinin dikaktini çekmemek için tanınmayan, bilinmeyen kişilerden başlayarak küçük kafileler halinde nispeten uzun zamana yayılı olarak sürgünler yapıldı.<br />
Bu iki kentten on binlerce Ermeni'nin katliamlardan kurtulmak için yasal olmayan yollardan Avrupa başta olmak üzere dünyanın bir çok yerinde "gönüllü" sürgünlüğe gittiğini bir kenara bırakacak olursak, on binlercesi de küçük gruplar halinde ölüm yolculuğuna çıkarıldı.<br />
KATLİAM VE VAHŞET<br />
Bir yerleşim yerinde soykırım uygulaması, genellikle "tehcir" adı altında kafileler halinde yola çıkarılıp yerleşim yerlerinden uzaklaştıktan sonra katledilmeye başlanmıştır.<br />
Eğer daha önce askere alınmamışlarsa asker kaçaklarının toplanması adı altında tek tek köy ve kentler kuşatılarak sıkı aramalarla 15-60 yaş arası erkekler Amele Taburları'na katma bahanesiyle toplanıp yollarda katledilmişlerdi.<br />
Kimi durumlarda toplu mezarları yine kendilerinin kazması istenmiştir.<br />
Son olarak da kadın, çocuk ve 60 yaş üstü ihtiyarlar sürülüyordu.<br />
Köy ve kasabalardaki Ermeni kadın ve çocuklar tek bir konvoyla yola çıkarılıyorlardı, Ermeni nüfusun on binleri bulduğu ya da yüz bini aştığı şehir merkezlerinde belli aralıklarla birden çok sürgün konvoyu oluşturulmuştur.<br />
Erzurum ovası ve Pasinler de Ermenilerin tamamına yakını 1915 Mayıs'ında 1'den 15'ine kadar sürülmüşlerdi.<br />
Resmi rakamlara göre, 128 bin Ermeni'nin yaşandığı (Ermeni kaynaklarında 200 bin civarındadır) Erzurum merkezde sürgünler 3 Haziran'da başlamış, 16 Temmuz'da son kafilenin ayrılmasıyla toplam 6 kafile olarak yola çıkarılmıştır.<br />
Şehirde sadece 10 zanaatkar Ermeni ailesi kaldı.<br />
Kimi durumlarda daha sonra kendilerine geri verileceği söylenerek değerli eşyaları ve paraları toplanarak kaydediliyordu.<br />
Bu uygulama, sorunsuz mal varlıklarını yağmalamanın yollarından biriydi.<br />
Yerleşim yerlerinden Ermeni halk çıkartıldıktan sonra devlet yöneticileri, askeri kumandanlar ve çeteler eşgüdümlü hareket ederek katliamlara başlıyorlardı.<br />
Sıkı bir koordinasyon ve görev bölüşümüyle sürgün ve katliamlar yaparlardı.<br />
Dahiliye Nazırlığından vilayetlere ve mutasarrıflıklara telgrafla sürgün ve katliam kararı ve güzergahları iletilirdi.<br />
Tehcir kararları resmi devlet yazışmaları şeklinde iletilirken katliam talimatları İTF sekreterliği aracılığıyla kurye gönderilerek iletilirdi.<br />
Kimi durumlarda yazılı, kimi durumda talimatlar sözü iletilirdi.<br />
Katliam kararı yazılı iletildiğinde, karar metni geri getirilerek imha edilirdi.<br />
Buradan, İttihat Terakki merkezinin katliamlar konusunda yazılı bir belge bırakmamak konusunda sıkı bir disiplin uyguladıkları anlaşılıyor.<br />
Kimi devlet yöneticileri, kumandanlar ve Türk, Kürt eşraf veya ağaları, halktan bazı kesimler, daha sürgün konvoyları toplanırken Ermeni kadın ve çocukları toplanırken Ermeni kadın ve çocukları "ailelerine katma" adı altında el koyarak ya da kaçırarak götürmeye çalışırlar.<br />
Aynı durum, katliamdan hemen önce de yaşanırdı.<br />
Katliamlar yerleşim yerlerinden uzakta da yapılsa, yakın yerleşim yerlerinde devlet yöneticileri ve çeteler tarafından kışkırtarak katliama ve yağmaya katılmak isteyen "gönüllüler" toplanır.<br />
Katliam başlamadan önce Türk, Kürt, Müslüman ahalinde istediği kadın ve çocuğu almasına izin verilirdi.<br />
Özellikle uyarılar çekilir "katliamdan kurtarmak için değil, evlenmek veya ailesine katma" koşuluyla istediği Ermeni kadın ve çocuğu almalarına izin verilir.<br />
Genellikle katliamdan önce bütün Ermeni kadın ve çocuklar defalarca aranır, üzerindeki para ve her türlü değerli eşya ve elbiseleri alınır.<br />
Katliam ondan sonra başlatılır "Savaştayız" deyip nadiren kurşun harcarlar.<br />
Her türlü kesici alet, sopa ve süngüyle katliamlar gerçekleştirilir.<br />
Yozgatlı Yüzbaşı Şükrü şunları itiraf ediyor: "Ermenilere tehcir edileceklerini söyleyerek önce silahsızlandırdık. Tehcir ettikten sonra da en küçük bir direnişle karşılaşmadan yok ettik. Yozgatlı kadınlara gelince: Onlardan şehirde kurtulmak isteseydik bütün altın ve gümüş mücevherlerini ve değerli taşlarını elimize geçmesinler diye tuvaletlere atıp yok ederlerdi. Bu yol çok daha etkiliydi. Onları kocalarına gönderdiğimizi düşünmelerini sağlayarak kandırdığımızda, yanlarına halı ve kilimleri ile beraber bütün mücevherlerini de aldılar.<br />
Böylece, birkaç gün içinde onları bir araya toplayıp çırılçıplak soymamız çok kolay oldu. Bu arada aramalar sırasında çok sayıda elmas mücevherleri yuttuklarını sen de biliyorsun. Ama Türk köylüler, özellikle de kadınlar bu çürüyen cesetlerin yanında günlerce dolaştılar, bağırsaklarını yarıp çok miktarda mücevher topladılar."<br />
Seçilen genç kadınlara, askerler ve çeteler defalarca tecavüz eder.<br />
Tecavüze uğramamak için ya da tecavüzden sonra intihar eden kadınların sayısı hiç de az değildir.<br />
Kimi durumlarda da köprülerden, uçurumlardan toplu olarak atlayarak intihar ederler. Erzurumlu Loris Papikyan (Doğum 1903) böyle bir tanıklığını anlatmaktadır.<br />
"Jandarmalar köprü yakınlarında kendi çadırlarının etrafında bir şölen düzenlemişlerdi; zorla bir kız ve gelin kaçırmalar ve sapık tutkularını tatmin edecek çeşitli oyunlar düzenleyerek Ermeni kızlar ve gelinlerle mutlu oluyorlardı. Ben, görevlilerin Ermeni kızların en güzellerini, yaklaşık 30 kişiyi nasıl ayırdıklarına onları birbirlerine bağlayıp nöbetçilerin eşliğinde iğrenç niyetlerini gerçekleştirmek için kendi daimi mekanlarına götürmeye çalıştıklarına şahit oldum. Ancak o kızlar grubu, Fırat Nehri üzerindeki köprünün yakınlarına ulaştığında bir şimşek hızıyla tek bir vücut gibi hareket ederek korkunç bir yükseklikten Fırat Nehrine atladı ve gelecekte çekeceği eziyetlerden ve maruz kalacağı işkencelerden ebeddiyen kurtuldu."<br />
Bütün kıyımlara rağmen Der Zor'a 500 bin civarında Ermeni ulaşır.<br />
İttihat önderliği bu kadar çok Ermeni'nin katliamlarından kurtularak Der Zor'a ulaşabileceğini beklememektedirler.<br />
Ermeni nüfusu Der Zor'da %10'u geçmeyecek tarzda yerleştirme politikası yürürlüktedir.<br />
Der Zor'a ulaşan Ermeni nüfusunun oranı, yerli Müslüman Arap halkının yarısına yakındır.<br />
1916 yılının yaz sonunda yeni bir katliam tertiplenerek 200 bin Ermeni katledilir.<br />
Tehcir, 1915 ilkbaharında başlamış yaz kış demeden 1917 sonbaharına kadar devam etmiştir.<br />
Binlerce kilometrelik uzun yolculukları çoğunlukla yürüyerek katedebilmiştir.<br />
Zorlu doğa koşullarının da etkisiyle Ermeniler yorgun ve bitkin düşmüş, kasıtlı olarak aç ve susuz bırakılmış, yürümekten ayakları parçalanmış, vücutları yara bere içinde, ölümcül hastalıklar ve kitlesel ölümler baş göstermiştir.<br />
Bu dönem yollar, dereler, nehirler insan cesetleriyle dolup taşmıştır.<br />
Bu manzaraların uluslararası basına yansıması üzerine İttihat önderliğinin talimatıyla yol kenarlarındaki cenazeler toplanmış toplu mezarlara gömülmüştür.<br />
Öyle ki, daha önce düz olan yerlerde toplu mezarların yer aldığı büyük tepeler oluşmuştur.<br />
Kimi durumlarda artık yürüyemeyecek duruma düşerek yollara yığılan insanlar daha ölmeden boyunlarına ip geçirilerek toplu mezarlar için kazılmış çukurlara kadar sürükleyerek götürüp diri diri gömülmüşlerdir.<br />
Soykırım tanığı Harputlu Aram Köseyan (Doğum 1908) başından geçenleri şöyle anlatıyor:<br />
"Biz küçükleri geceleyin tepecik gibi bir yerde topladılar. Yorgunduk. Meğer o tepecik insan kafataslarından oluşuyormuş! Sabah gün ağardığında üst üste dizili kesik başlar gördük; bunlar bir tepecik oluşturmuştu."<br />
Bir başka soykırım tanığı Sivaslı Süren Sargasyan (Doğum 1902) gördüklerini Dante'nin cehennemine benzetiyordu:<br />
"Ertesi gün Kürtler geldi, beraberinde meşhur Zeynel Bey ve serseri cellat kardeşleri vardı. Onlar kervanın içinde ne kadar küçük oğlan buldularsa toplayıp, kollarını bağlayarak uzak bir dağın tepesine odun yığınlarının yandığı bir yere götürdüler. Orada onların kafalarını baltayla keserek, vadiye fırlattılar. Bizden önceki kervanlarda bulunan çocuklara da aynısını yapmışlardı. O yüzden de o vadiye 'Kanlı Dere' adı verildi. Mevcudu yarı yarına azalan kervanımız Samasat'ın (Samsat) güneyinde Fırat Nehri kıyısında konakaldı.<br />
Her taraf cesetlerle kaplıydı; ölü kadınlar her tarafa yayılmış yerde yatan çocuklar, tarlalarda kumların üstünde her yerde yarı ölü, hastaların iniltileri yalvarırcasına yardım dileyen bakışlar ve onların yanında kokuşmuş, çürümüş, şişmiş büyük bir kısmı kadınlara ait cesetler. Dante'nin Cehennemi Fırat'ın kıyısındaydı. Sonra beyaz giysili kızlar getirip hepsini gecenin karanlığında kazığa oturttular. Anaların ve yakınlarının feryatlarından ağlama sızlama ve gürültüsünden kulaklarımız sağırlaşıyordu. Kürtler ellerinde iplerle halkın arasına daldılar; hastaları ezerek, ölü ya da diri kim yere yatmış ise boynuna ip geçirip çeke çeke götürerek çukura atıyor sonra da geri dönüyorlardı. Hatta canlı olanların bile boynuna ip geçiriyor götürüp çukura atıyorlardı. O insanların yakınlarının feryatlarına ve çığlıklarına kulak asmıyorlardı. Tifoya yakalanmış kadınlar 'su verin' diye yalvarıyorlardı."<br />
<br />
DİPNOTLAR<br />
1 - Krikor Balakyan - Ermeni Golgotası<br />
2 - Prof. Dr. Verjine Srazlıyan - Ermeni Soykırımı<br />
3 - Age.<br />
4 - Age.<br />
ATILIM - 10 NİSAN 2015 - SAYI 168<br />
<br />
<br />
ERMENİ SOYKIRIMININ <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>İKİNCİ SAFHASI<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span><br />
SÖMÜRGECİ DEVLETİN TARİHİ KAN VE KATLİAMLARLA DOLUDUR. ERMENİLERE, RUMLARA, KÜRTLERE, ALEVİLERE KARŞI SUÇ DOSYASI HAYLİ KABARIKTIR. YÜZ YIL ÖNCE KARDEŞ HALKLARINDAN ERMENİLER, BİR DEVLET POLİTİKASI İLE SOYKIRIMA UĞRATILDI. BURJUVA DEVLET, BU KATLİAMLARI HER DÖNEM SAHİPLENDİ VE SAVUNDU.<br />
24 Nisan 2015 tarihinde, Ermeni soykırımın üzerinden 100 yıl geçti.<br />
Yani, soykırımın 100. yıl dönümüne giildi.<br />
Soykırım ve sürgünün üzerinden bir asır geçti, yine de bu soykırım unutulmadı.<br />
Ermeni halkımıza karşı bu suçu işleyenler hala hesap vermediler.<br />
Üstelik devletin Ermeni düşmanlığı bugün de sürüyor.<br />
Bugün, Suriye Kessab'da yaşayan Ermeniler, Türk burjuva devletinin desteklediği El Kaide'ci çeteler eliyle yeni bir katliam ve sürgünle yüzyüzeler.<br />
Binlerce Ermeni yerinden yurdundan ediliyor yine.<br />
Ermeni soykırımı ise hala kapanmamış, sürekli kanatılan bir yaradır.<br />
İttihat ve Terakki'nin gerçekleştirdiği bu insanlık suçu, iki safhada uygulanır. Birinci safhası, 24 Nisan 1915'te başlatılır.<br />
Kürdistan ve Karadeniz'de yaşayan Ermeniler; Nisan, Mayıs ve Haziran'da organize bir şekilde sürgüne gönderilir.<br />
Diğer bölgelerden gönderilenler de var, ama ağırlıklı olarak Kürdistan'dan gönderildiler.<br />
Uygulanan bu soykırım ve katliamın bir de ikinci safhası var.<br />
Temmuz 1915'te başlayan bu safhada Trakya, Batı Anadolu ve Kilikya'da yaşayan Ermeniler, Suriye'deki kamplara gönderilir.<br />
Sürgüne yollanan yüz binlerce Ermeni, yollarda, toplama kamplarında açlıktan ve hastalıktan ölürler.<br />
Örgütlenmiş çetelerin saldırılarına uğrarlar.<br />
Pozantı-Suriye arası yollar cesetlerle dolar, taşar.<br />
Büyük bir insanlık dramı yaşanır.<br />
Ermeni soykırımı üzerine bugüne değin yazılanlar, okunanlar, Kürdistan ve Karadeniz'e ilişkindir.<br />
Batı'da yaşayan Ermeni halkımıza yapılanlar yeterince verilmedi.<br />
Soykırımın ikinci safhası eksik kaldı.<br />
Genel söylemlerle verilmeye çalışıldı.<br />
Bu da, o gün orada yaşananları anlatmaya yetmez.<br />
Belge Yayınları'ndan Şubat 2011'de çıkan "Soykırımın İkinci Safhası" adlı kitap, bu konuda ayrıntılı bilgiler vermektedir.<br />
Araştırmacı Raymond H. Kevorkian'ın arşiv belgelerine dayanarak hazırladığı bu çalışma, soykırımın batı ayağını aydınlatıyor.<br />
Hangi bölgeden kaç Ermeni sürüldü, hangi kapmta kaç kişi toplandı, bu kamplarda kaç kişi öldürüldü, bu zulümden kaç insan sağ çıkmayı başardı; kitapta belge ve tanıklıklara dayanılarak verildi.<br />
"Tarihçi Raymond H. Koverkian, bu çalışmasıyla Ermeni Diasporası'nın köklerini sürüyor.<br />
Suriye ve Mezepotamya'daki çöllerde hayattta kalanların çocuklarının doğum kütüğünü sergiliyor sanki.<br />
Yaptığı çalışmasında İttihat ve Terakki Partisi'nin, Teşkilat-ı Mahsusa'nın ve ordunun 1915 trajedisinde oynadığı rol, İTF Merkez-i Umumisi tarafından uygulanmaya konulangenel işleyiş düzeni ve mekanizma daha iyi sergilendi.<br />
Bu çalışmada ise Halep'te bulunan Şükrü Kaya'nın yönetimindeki İskan ve Muhacirin Dairesi tarafından yönetilen toplama kampları ağı ortaya çıkarılıyor..." (Belge Yayınları)<br />
ÖNCE ERMENİLER, SONRA RUMLAR<br />
Soykırımın ikinci safhası, Dahiliye Nazırı Mehmet Talat tarafından 27.05.1915'te hazırlanan talimat ve resmi olarak yayınlanan geçici sürgün yasası ile başlatılır.<br />
Osmanlı tebaaları olan Ermenileri imha etme programına bu şekilde yasallık kazandırılır.<br />
Bu doğrultuda, Ermenileri toplayarak sürgüne yollayacak örgütlenmeler hazırlanır.<br />
"Bütün Ermenilerin Mezopotamya'ya doğru gönderilmeleri görevini üstlenecek Halep'te, Göçmen Genel Müdürlüğü kuruldu (...) Türkiye'nin bütün noktalarından Ermeniler Zor sancağına ve Mezopotamya'ya doğru yönlendirilmek zorundalar.<br />
Bu, İttihat ve Terakki Komitesi'nin geri alınamaz, bozulamaz kararıdır.<br />
Bitirdikten sonra kitle halinde Rumların dışarı atılmasına başlayacağız.<br />
Fakat şu an için bu noktaya dokunmayacağız." (s. 22)<br />
Açıkça görülüyor ki, Ermenilerin katline karar verenlerin hedefinde Rumlar da bulunuyor.<br />
Rumlardan sonra sıranın Kürtlere gelmesi uzak değil.<br />
Türk burjuva egemenleri, Anadolu'da kendilerinden başka kimseyi istemiyorlar.<br />
ALMANYA'NIN ONAYI ALINIR<br />
Soykırımı yapanlar bu planlarını ittifak yaptıkları Alman ve Avusturya devletlerine de sunarlar.<br />
Onlardan da onay alırlar.<br />
Türk burjuvazisi, kendi çıkarları için Anadolu'nun kadim halklarından Ermenilere görülmemiş bir katliam uygular.<br />
Kürdistan ve Karadeniz'deki soykırım tamamlanır.<br />
Artık sıra Batı'daki ve Akdeniz'deki Ermenilerin sürülmesine gelmiştir.<br />
Bu amaçla harekete geçen katiller, İzmit'in 42 yerleşim yerinden ve Bursa'nın 58 topluluğundan oluşan 180.667 kişiyi sürgüne yollarlar.<br />
Trakya'da yaşayan ve 27-28 Ekim 1915'te, Edirne ve Tekirdağ'dan toplanan Ermeniler, bilinmez bir yolculuğa çıkartılırlar.<br />
Bu bölgelerden 30.316 Ermeni toplanır.<br />
Bunların 17 bini Suriye'ye yollanır.<br />
Kalan 13 bin Ermeni, Bulgar yetkililerin çabaları sonucu sürgünden kurtarılır.<br />
İstanbul ve Çanakkale'den 40 bin; Konya, Niğde ve Antalya'dan 20.738, Kastamonu'dan 13.462, Ankara'dan 60 bin Ermeni sürgüne yollanır.<br />
Buralardan toplanan Ermeniler aç, susuz, yaya ve güvenliksiz olarak Pozantı Transit Kampı'nda toplanır.<br />
Geride kalan Ermeniler ise bölgede katledilir.<br />
Adana'dan 119.414; Zeytun, Albach, Elbistan, Dörtyol ve Hasan Bey bölgesinden 30 bin insan sürgüne yollanır, bu bölgedeki Ermeni nüfus, temmuz boyunca tamamen boşaltılır.<br />
ÖLENLER TOPRAĞA GÖMÜLEMEZ<br />
Batı ve Güney'den getirilen Ermeniler toplama kamplarından tutulurlar.<br />
"Türk yetkililerin genel stratejisi, o zaman sürgünleri geçici kamplarda birkaç hafta 'çürümeye' bırakmak.<br />
Sonra onları başka bir kampa götürmek için yeniden yola çıakrmak ve bu şekilde kafilelerin sayısını can çekişen, ölmek üzere olan birkaç kişiye indirgemeye kadar böyle aralıksız devam etmektedir." (s. 44)<br />
İttihatçılar, bu mantıkla sürgünlerin yerlerini sürekli değiştirirler.<br />
Kar, yağmur, çamur demezler.<br />
Açlık, hastalık demeden, işkence amacıyla bunu uygularlar.<br />
Bir süre sonra kamplardan, yolalrdan ceset kokuları yükselir.<br />
Kamplar, ölüm kampına dönüşür.<br />
Ölen insanları toprağa gömmeye yetişemezler.<br />
'AH MAMA, SEN DE BENİ PİŞİRECEK MİSİN?'<br />
Hiçbir ihtiyaçları karşılanmayan insanlar açlığa, hastalığa terk edilir.<br />
İnsanlar beslenmek için at ve eşekleri yerler.<br />
Bir süre sonra bunlar da kalmaz.<br />
Yaşayanlar, hayatta kalmak için yeni ölmüş çocuklarını ve ölümle yüz yüze kalanları pşirip yemeye başlarlar.<br />
Bu, Ermenilere yapılanları anlamak açısından sözün bittiği noktadır.<br />
"... Ahh... Mama, sen burada yokken, bu kadın kendi çocuğunu öldürdü ve şu an onu yemeleri için pişiriyor. Sen de bana aynı şeyi mi yapacaksın?" (s. 12)<br />
Aç küçük kız, annesine böyle sormaktadır.<br />
Buna benzer birçok tanığın anlamı var.<br />
KAMPLAR: ÖLÜM MERKEZLERİ<br />
Sürgüne gönderilen Ermeniler için onlarca kamp oluşturulur.<br />
Bu kamplarda on binlerce Ermeni tutulur.<br />
Bu kamplar:<br />
1) Pozantı (Bozantı): Batı'dan getirilen sürgünlerin toplanma yeridir. Sürgünler önce buraya getirilir, buradan diğer kamplara dağıtırlar.<br />
2) Mamura Kampı: Ağustos-Ekim 1915'te Osmaniye Kanlıgeçit'te faaliyet yapar. Buraya, toplam 80 bin sürgün getirilir. Açlık, hastalık, işkence eksik olmaz. Tanıklıkların anlatımlarına göre, vallılar, barınaksız, giysisiz, ekmeksiz, kurumuş ölü dallar gibi düşüyorlardı... Ölüler gömülmeden üst üste yığılıyordu. Alan ölülerle dolmuş, örtünmüştü..." (s. 44) Nir süre hayatta kalanlar zorla başka kamplara taşınırlar.<br />
3) İslahiye Kampı: Halep'te önceki ilk toplama kampıdır. Birçok sürgünburaya toplanır. Zor koşullarda yaşarlar. Her gün yüzlerce insan ölür. Ölüleri toprağa gömmeye yetişemezler. Bir günde ancak 580 insan gömülebilir. Kampın açık kaldığı 10 ayda 60 bin Ermeni yaşamını yitirir.<br />
4) Raco, Katma ve Azaz Kampları: Bu kamplarda 40 bin sürgün tutulur. Teşkilat-ı Mahsusa çetelerince sürekli sirkülasyon yapılır. Zaman zaman sayısının 200 bine çıktığı olur. Buradan on binlerce insan ölür.<br />
5) Amanus Kampı: Mayıs-Haziran 1916'da 30 bin Ermeni burada tutulur. Teşkilat-ı Mahsusa çetelerince 2 bin kişilik kafileler halinde Maraş tarafından katledilirler. Bu kıyımlardan kurtulan sınırlı insan vardır.<br />
6) Rab ve Akhterim Kampları: Burası hem transit, hem de toplama kampı olarak kullanılır. Sürekli sürgünler getirilir. Sabit bir sayısı bulunamaz. Ama Kasım 1915'le Şubat 1916 arasında 50 bin insan burada yaşamını yitirir. Buradan getirilen insan sayısının fazla olduğu görülüyor.<br />
7) Lale ve Tefrice Kampları: Kitapta, bu kamplar için şöyle deniliyor: "... Gerçek bir mezarlıktırlar. Başka bir şey değil" Burada oluşturulan sürgün kamplarına genellikle 'ancak birkaç gün yaşama ümidi bulunanlar' konulmaktaydı. Bu, binlerce ölümün merkezlerden uzak gerçekleşmesi için oluşturulmuştur. Aralık 1915'ten Mart 1916'ya kadar açık kalır.<br />
8) Munbuç Kampı: Diğer kamplara göre özel bir kamp özelliği taşır. Kuruluşundan itibaren bu kampta piskoposluğun yüksek görevlileri, köy papazları, kilise adamları tutulur. Cemal Paşa'nın özel isteği üzerine papazlar halktan ayrı tutulur. Daha sonra Meskene'ye taşınır.<br />
'MERHABA' DENECEK ERMENİ BIRAKILMAZ<br />
Ermenilerin toplandığı kamplar bunlarla sınırlı değil.<br />
Bu kamplar dışında Halep, Morra ve Res'ul Ayn kampları da bulunur.<br />
Buralarda acımasız uygulamalar hüküm sürmektedir.<br />
Ayrıca Kürdistan ve Karadeniz'den sürülen Ermenilerin konulduğu kamplar var.<br />
Fırat yolu üzerinde 6-7 kamp oluşturulur.<br />
Bu kampların hepsi ölüm kampı işlevi görür.<br />
Kamp yöneticilerinden ve Teşkilat-ı Mahsusa adamlarından Salih Zeki şunları söylemektedir: "Artık merhaba demeye (muktedir) hiçbir Ermeni kalmamalıdır.<br />
Herhangi bir adamın Ermenilere karşı acıma duygusu ihtiva ettiğini öğrendiğim zaman onu keserim ve dışarı çekip çıkarırım."<br />
Kamp sorumlusunun bu saldırgan açıklaması şu sonuçlara neden olmuştur:<br />
Pozantı Transit kapmında, 1915 yaz-sonbahar döneminde açlık ve hastalıktan 10 bin insan;<br />
Mamunat Toplama Kampı'nda 40 bin;<br />
İslahiye Kampı'nda Ağustos 1915 ile 1916 başları arasında 60 bin;<br />
Amanus tünelleri çalışma kampında Mayıs-Haziran 1916'da 30 bin;<br />
Raco, Katma ve Azaz kamplarında 1915 sonbaharı ile 1916 ilkbaharı arasında 60 bin;<br />
Rab ve Akhterim kamplarında Ekim 1915 ile 1916 ilkbaharı arasında 50 bin;<br />
Lale ve Tefrica kamplarında Aralık 1915'le Şubat 1916 arasında 5 bin;<br />
Halep Kampı'nda 1915 yazı ile 1916 sonbaharı arasında 10 bin;<br />
Res'ul Ayn Kampı'nda yaz 1915'le Nisan 1916 arasında 13 bin insan hastalık ve açlıktan katledilir.<br />
40 bin insan da çeteler tarafından öldürülür.<br />
Meskene Toplama Kampı'nda Kasım 1915 ile Nisan 1916 arasında 60 bin;<br />
Dispi Kampı'nda Kasım 1915 Nisan 1916 arasında 30 bin;<br />
Sebka Kampı'nda Kasım 1915-Haziran 1916'da 5 bin;<br />
Der-Zor, Marat kamplarında Kasım 1915-Aralık 1916'da 192 bin 750 insan (bunlardan 40 bini açlık ve hastalıktan, 150 bini çeteler tarafından) katledilir.<br />
Musul'da sonbahar 1915-Ocak 1916 döneminde 15 bin insan General Halil tarafından katledilir.<br />
Hama, Humus, Amman, Hawran ve Maan kamplarında, sonbahar 1915 ile yaz 1916 arasında 20 bin insan öldürülür.<br />
Bu kıyımlardan 240 bin insan sağ çıkar.<br />
Bunlardan 20 bini (kadın ve çocuklar) yerlilere satılır.<br />
120 bini zorla İslamlaştırılır.<br />
10 bine yakın Ermeni şehir ve köylerde gizlenir.<br />
Sürgüne götürülen 100 binlerce Ermeni'den hayatta kalan çok azdır.<br />
Geriye dönen ise hiç yoktur.<br />
İNKARCILIK DEVLET SİYASETİ<br />
Sömürgeci devletin tarihi kan ve katliamlarla doludur.<br />
Ermenilere, Rumlara, Kürtlere, Alevilere karşı suç dosyası kabarıktır.<br />
100 yıl önce kardeş halklardan Ermeniler, bir devlet politikası ile soykırıma uğratıldı.<br />
Burjuva devlet, bu katliamları her dönem sahiplendi ve savundu.<br />
En yetkili ağızlardan, "Biz yapmasak onlar bize yapacaktı" şeklinde açıklamalar yapıldı.<br />
O gün Ermenilere uygulanan ırkçı politikalar, daha sonra Rumlara'da uygulandı.<br />
Rum ve Ermeni düşmanlığı, Kürtlerin ve Alevilerin inkarı, burjuva devletin kuruluş siyaseti haline getirildi.<br />
Bugün de bu siyaset aynı içerikle sürdürülüyor.<br />
Burjuva devlet bu suçların hesabını vermedi.<br />
Üstelik bu suçlarına yenilerini ekliyor.<br />
Aradan 100 yıl geçtiği halde soykırımın izlerini ve acılarını hala yaşayan, Suriye Kessab'daki Ermeniler, Mart ayından beri katliam ve sürgün tehditleri altındalar.<br />
Bu insanlık suçu yine burjuva devletin desteği ile El Kaide'ci çetelere yaptırılıyor.<br />
Ermeni soykırımının hesabını sormak, mevcut saldırıların önünde barikat olmak; cağrafyamız halklarının yüzleşmesi ve hesaplaşmasıyla mümkündür.<br />
Hrant'ın cenazesinde "Hepimiz Ermeni'yiz" diye yürüyen yüz binler, soykırımın yüzüncü yılında geçmişiyle yüzleşebilmelidir.<br />
Kessab için de sesini yükseltebilmelidir.<br />
Ve elbette bu konuda en büyük görev sosyalistlere, devrimcilere düşüyor.<br />
<br />
KANLI BİR MİRAS ÖYKÜSÜ <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>YA DA<br />
ERMENİ SOYKIRI MI<br />
“Babam şimdi 90, annem ise 82 yaşında.<br />
Büyükbabamı idam etmişler, babaannem ise ırzına geçilerek öldürülmüş.<br />
Dokuz çocuklu aileden bir tek babam ve 5 yaşındaki kardeşim kurtulmuşlar.<br />
Anne tarafımın hikayesi ise farklı, biraz anormal ama bu yüzden ihmal edilmesi gerekmiyor.<br />
Annemin babası, ailesi önünde, hamile karısı ve yaşları 2 ile 8 arasındaki dört çocuğun gözleri önünde idam edilmiş.<br />
Dedemin bir iş arkadaşı varmış Hacı Halil.<br />
Dedeme, başına gelebilecek kötü bir durumda tüm aileye bakacağını, gözünün arkada kalmaması sözünü vermiş.<br />
Tahmin edilebilecek felaketlerin en kötüsünden bile daha dehşetli olan bu felaket meydana geldiğinde ise Hacı Halil sözünü tutmuş ve evinin çatısında bizim aileyi tam bir yıl boyunca saklamış.<br />
Ailenin saklandığı yer lojistik bakımdan oldukça tehlikeliymiş.<br />
Anneannemin yeğeni de dahil toplam yedi kişi imişler çatı katında. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Kimsenin dikkatini çekmeden yedi kişi için alış veriş yapmayı, her gün, bir sonraki geceye yetecek kadar yemek hazırlamayı Hacı Halil aylarca yapmış.<br />
Arada bir, iki karısını ve hizmetçilerini akrabalarına yollayarak saklananların aşağıya inmesini, elbiselerini yıkamalarını ve banyo yapmalarını da sağlamış.<br />
Çocuklardan ikisi öldüğünde onları da gizlice gömmüş.<br />
Tüm bunları yaparken çok büyük riske girdiğini biliyordu Hacı Halil.<br />
Üstelik hizmetçileri ne yaptığından haberdardılar ve eğer yakalansaydı, onun da kaderi Ermenileri bekleyen kaderle aynı olacaktı.<br />
Ben kendi kuşağımın, amca ve teyzeleriyle birlikte büyüyebilen çok az çocuğundan birisiyim.<br />
Tüm bunlar bana hep Hacı Halil’i hatırlatıyor.<br />
Tanrının rahmeti onunla olsun.<br />
Daha sonra Halep ve Beyrut’ta Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde yaşadım, okula gittim, Zavarian hareketi gibi örgütlere katıldım. Özgür ve bağımsız Ermenistan rüyası ve Türkler tarafından yapılan kabus, gördüğüm eğitimin iki temel direği idi.<br />
Hem Ermeni örgütlerden, hem de hayatta kalanlardan Türklerin insanlık dışı yaratıklar olduklarını öğrendim...<br />
Ama Hacı Halil’in anısı benim bilincimin bir parçası idi ve ben insancıl Türkün, onun ailesinin varlığının bende yarattığı ikilemi bilerek büyüdüm. Bende içselleşmiş olan bu ikiliğin bana öğrettiği bir gerçek var: Gerçeklik ve adalet o kadar kolay değil, bu mutlaka araştırılmalıdır...<br />
Elimi buradan, Türkiye’nin insanlarına uzatmak istiyorum.<br />
Hatırlamaları için rica ediyorum; bir zamanlar devletleri belki katiller tarafından yönetilmişti, ama onların Hacı Halil’leri de vardı.<br />
Jenosit gerçeğini kabul etmek, üzüntüyü dile getirmek, bu sonuncuların anısına yakışan şey olacaktır.<br />
Bizler arasındaki iyileşme süreci de belki böyle başlayacaktır...”<br />
KARDEŞLİK ELİ<br />
“Elimi buradan, Türkiye’nin insanlarına uzatmak istiyorum.”<br />
Bu sözler, Zoryan Enstitüsü Başkanı Greg Sarkisyan’a ait.<br />
Sarkisyan, Soykırımın 80. yılı dolayısıyla düzenlenen bir sempozyumda, Türk halkına işte böyle sesleniyor.<br />
Sarkisyan, aradaki soykırım duvarına rağmen, Türk işçi ve emekçilerine kardeşlik elini uzatmakta tereddüt etmiyor.<br />
O’nun ve halkının tek bir isteği var: Türk halkının, Ermeni Soykırımı’nı kabul ederek, İttihat ve Terraki’nin kanlı mirasını red ve mahküm etmesi.<br />
Bu yüzden Hacı Halil’de ve benzerlerinde cisimleşen Türk halkı onuruna sesleniyor Sarkisyan, “Acımıza ortak olun!” diye.<br />
Ermeni halkı; tam 100 yıldır bu çağrıyı yükseltiyor.<br />
Ancak Türk halkının bu çağrıyı duyduğunu, duyabildiğini söylemek mümkün değil.<br />
İttihat ve Terakki’nin mirasçıları, yıllarca bu sesin duyulabilmesini, soykırımın red ve mahküm edilmesini engelledi.<br />
Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte, Ermeni soykırımı derin bir sessizliğe boğuldu, unutturuldu ve yok sayıldı.<br />
Ama, sessizlik artık hükmünü yitiriyor.<br />
Ermeni Soykırımı, iç politikanın da en önemli gündemlerinden biri haline geldi.<br />
Soykırım, aylardır TV’lerin ve gazetelerin manşetlerinden inmiyor.<br />
Hakim ses, hala soykırımın mirasçılarına ait, ama aykırı fikirler de duyuluyor artık.<br />
Bu değişim, Türk emekçileri için büyük bir fırsattır.<br />
Soykırımın vebalini üzerinden atmak, Türk burjuvazisinin emekçilerin boynuna doladığı şoven zincirden kurtulmak için... Uzun yıllardan sonra Ermeni Soykırımını masaya yatırabilmişken, zaten asıl mesele de bu değil mi?<br />
Devletin tutumundan çok, halklarımızın bu sorun karşısında alacağı tutum önemli.<br />
Türk işçi ve emekçileri, Ermeni halkının uzattığı kardeşlik elini tutabilecek mi?<br />
İşte bugün yanıtı aranan soru bu!<br />
TEHCİR YA DA SOYSÜRÜM <br />
Soykırım vahşeti, dönemin içişleri Bakanı Talat Paşa, Savaş Bakanı Enver Paşa ve Eğitim Bakanı Dr. Nazım’ın gizli genelgesiyle başlar.<br />
Ermenilerin tehcir edilmesini buyuran 15 Nisan 1915 tarihli genelgede açıkça şöyle denilmektedir: “Ermenileri yok etmek lazım.<br />
Osmanlı bu konuda hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacaktır... Türk topraklarında Ermenilerin yaşama ve çalışma hakkı tamamen iptal edilmiştir.<br />
Buna göre, Hükümet, beşikteki bebeklere bile acınmamasını emrediyor.<br />
Açık bir soykırım ilanı olan bu genelgenin hemen ardından seferberlik ilan edilir ve 18 ile 45 yaşları arasında bütün Ermeni erkekler silah altına alınır.<br />
1915’ten 1918’a uzanan zaman diliminde, yaklaşık 300 bin Ermeni zorla askere çağırılır.<br />
Bunlardan “Amele Taburları” oluşturulur.<br />
Değişik bölgelere sürülen ve zorla çalıştırılan bu taburlara bağlı askerler, daha sonra Enver Paşa’nın özel emri ile katledilir.<br />
Seferberliğe, Ermeni bölgelerinin silahsızlandırılması ve aydınların tutuklanması eşlik eder.<br />
“Silah toplama” gerekçesiyle Ermenileri yağmalayan, evlerini harabeye dönüştüren ve katleden Osmanlı, Soykırımın başlangıcı olarak kabul edilen 24 Nisan 1915’de ise, İstanbul’da yaşayan 273 Ermeni aydınını tutuklar.<br />
Sonra da gönderdiği sürgünde katleder.<br />
Ermeni okullarını kapatır ve Ermeni kiliseleriyle birlikte kullanılamaz hale getirir.<br />
Soykırım saldırıları, Ermeni ulusal kurtuluş mücadelesinin güçlü olduğu Van’da start alır.<br />
Ermenilerin yaşadığı ilçe ve köyler, İttihat ve Terakki’nin örgütlediği Teşkilat-ı Mahsusa çetelerinin baskınına maruz kalır.<br />
Kan gövdeyi götürür.<br />
Birkaç ay içinde onbinlerce Ermeni kılıçtan geçirilir.<br />
Bir o kadarı da yerinden yurdundan edilir.<br />
Bu insanlık vahşeti, Van’la da sınırlı kalmaz; hızla Bitlis, Ağrı, Antep, Maraş ve Malatya’ya doğru yayılır.<br />
Din adamları, “Kim 7 gâvur öldürürse cennete gider".<br />
"Gavurların katli vaciptir” şeklinde vaazlarla bu katliama çanak tutarken, işbirlikçi Kürt aşiret reisleri de bu katliamın suç ortaklığında yer alır.<br />
Kürt feodal ağalarının inisiyatifinde oluşturulan Hamidiye Alayları, Ermenilerin üzerine atılır.<br />
Bu saldırılara, yer yer Muş Ovası’nda iskan edilmiş Kafkas kökenli obaların silahlı çeteleri de katılır.<br />
Tüm bu katliam saldırıları karşısında “tarafsız”mış gibi bir görüntü çizmeye özen gösteren İttihat ve Terakki Hükümeti, ortaya çıkan Ermeni direnişlerini de fırsat bilerek, “tehcir” (yer değiştirme) politikasını gündeme getirir.<br />
İşgalcilerin ve sömürgecilerin klasik yöntemlerinden biri olan yer değiştirme ya da sürgünün amacı, ulusal direnişi etkisiz hale getirmek, ulusal bilinci parçalamaktır.<br />
Tıpkı Kürt halkının 3 bin köyünün boşaltılarak yakılması, yüzbinlerce Kürdün Batı’ya göç ettirilmesinde olduğu gibi.<br />
Resmi tezlere göre; tehcirin amacı, “Bağımsız Ermenistan kurma düşüncesiyle, savaş içindeki kendi devletlerini arkadan vuran Ermenilerin verdikleri zararı önlemek gayesiyle zorunlu olarak alınmıştır.”<br />
Çünkü, “Ermeni tedhiş (terör) hareketleri bir türlü durmak bilmeyince hükümet, ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenileri, savaş bölgelerinden uzak yeni yerleşim merkezlerine götürmek zorunda kalmıştır.”<br />
Özcesi Osmanlı masumdur!<br />
Kendisini, “sözde vatandaş”ların mezalimi karşısında korumaya çalışmaktadır sadece!<br />
“Sözde vatandaş”ların provokasyonları!..<br />
Egemenler, Ermeni Soykırımı’ndan bu yana oldum olası bu yalana sarılıyor.<br />
Bu politik argüman tam 100 yıldır hiç eskimedi.<br />
Örneğin, yakın zaman önce Mersin’den Trabzon’a uzanan linç girişimi, ‘sözde vatandaşlar’ karşısında bayrağı savunmak için yapılmadı mı?<br />
Ulusal haklarını talep eden Kürt halkı ve devrimciler, ‘sözde vatandaş’ ilan edilip, hedef gösterilmedi mi?<br />
Türkiye Cumhuriyeti’nde “özde vatandaşlar”, her daim tetiktedir. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>“Sözde vatandaşlar”a karşı uyanıklığı, bir an için bile elden bırakmazlar bunun için.<br />
Tehlike anında hemen harekete geçilir ve “bölücüler” etkisiz hale getirilir.<br />
Ama bu politika, her daim çok bilinçli bir şekilde açıktan gündeme sokulmuyor.<br />
Öncelikle, tarafsızlık görünümü altında komplolar ve kışkırtmalar tertipleniyor.<br />
Bunun için genellikle düzenin besleyip el altında tuttuğu paramiliter güçler kullanılıyor.<br />
Bu güruh, zincirlerinden boşandırılıyor ve tepki hareketi örgütleniyor.<br />
Devlet, ancak bundan sonra olaylara müdahaleyi kendisine görev biliyor.<br />
Tabii ‘olayları yatıştırmak’ ve ‘asayişi sağlamak’ için güçlü ve şefkatli kollarını da göstermemezlik etmiyor.<br />
Bu komplolar zinciri, 100 yıldır özünde hiç değişlmedi: Çorum’da, 12 Eylül’de, Sivas’ta ve tabii ki Gazi’de hep aynı senaryo tertiplendi.<br />
‘SÖZDE VATANDAŞLAR'<br />
BU ERMENİLERDİR<br />
Tarih, 27 Mayıs 1915’e işaret ederken, devlet yine “sözde vatandaş”lara “büyüklüğünü” gösterir.<br />
İttihat ve Terakki’nin gelişmeler karşısındaki “tarafsız”lığı bozulur. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>“Tehcir Kanunu” ve bu kanuna dayalı olarak çıkarılan genelgelerle, Anadolu’daki 70 yerleşim biriminde Ermeniler yerinden yurdundan sürülmeye başlanır.<br />
Bu zulme karşı yer yer direnişler patlak verir.<br />
Zeytun isyanı, örneğin bunlardan en bilinenidir.<br />
Konya istikametinde zorunlu göçe tabi tutulan Ermenilerden 32’si, kendilerini manastıra kapatarak bir direniş gerçekleştirir.<br />
Bu “sözde vatandaşlar” da tabii ki direnme haklarını yaşamlarıyla ödemek zorunda bırakılır.<br />
Ermeni Soykırımı, büyük oranda 9 Haziran 1915 ile 8 Şubat 1916 tarihleri arasında süren tehcir sırasında meydana gelir.<br />
Tehcir Kanunu nedeniyle evlerinden yurtlarından zorla kopartılan Ermeniler, büyük kafileler halinde yola koyulur.<br />
Yolda ise, onları ölüm beklemektedir.<br />
Osmanlı’nın örgütlediği Teşkilat-ı Mahsusa çeteleri, çoktan yollara pusu kurmuş, kan dökmek için beklemektedir.<br />
Tehciri, “Dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır” şeklinde öven resmi teze göre; tehcir sırasında Osmanlı askerleri Ermenileri katletmemiştir.<br />
Çetelerin “öngörülemeyen” saldırıları dışında, ölen Ermeniler tabii ki olmuştur, ama onlar da, olsa olsa açlık ve hastalık gibi önlenemeyen felaketler nedeniyle yaşamlarını yitirmiştir.<br />
Bu ölümlerden Osmanlı ve İttihat ve Terakki Hükümeti sorumlu olamaz ki!<br />
Resmi tez, aynen böyle diyor!<br />
Ne ala?<br />
Yüzbinlerce insanın yaşam hakkı, resmi tezlerin soğukluğunda kolayca yitip gidebiliyor!<br />
Oysa tehcir kararını aldıktan sonra, bu göçün güvenli bir şekilde gerçekleşmesi, her durumda İttihat ve Terakki’nin sorumluğu altındadır. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>İttihat ve Terakki ile mirasçıları bugün de olsa bu sorumluluktan kaçamaz.<br />
Çünkü tarih ve gerçekler onların peşini bırakmıyor, bırakmayacaktır.<br />
Gerçekler, İttihadçıların yalan perdesini yırtmakta inatçı.<br />
Binlerce Ermeni’nin 20 kişilik asker kafileleriyle göç yollarına salınması, katliamlara davet çıkarmak değilse nedir?<br />
Ya da, Osmanlı arşivlerinde yer alan Der Zor Çölü’ne ilişkin bilgiler, planlı bir katliamdan başka neyi anlatabilir?<br />
Osmanlı arşivlerine göre; Talat Paşa, 1913’te Der Zor ile ilgili bir soruşturmada bulunur ve “Bu çölde yaşama imkanı yoktur” yanıtını alır. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Buna rağmen bundan iki yıl sonra, Der Zor’a tehcir kararı almakta tereddüt etmediği görülecektir.<br />
Hatta, tehcirin sürdüğü 1915 Ağustos’unda, daha da ileri gidecek ve “Ermenilerin yeni vatanı Der Zor’dur”, “Ermeni meselesi çözülmüştür” sözleriyle, bu ölüm sürgününü savunacaktır.<br />
Resmi tezin savunucularına soruyoruz: Sonuçları öngörülebilir olduğuna göre Der Zor’a tehcir kararı, planlı bir katliama, etnik bir temizliğe işaret etmemekte midir?<br />
Ermenileri, yaşama şansı dahi olmadığı bilinen bir yere göndermek, soykırım değilse nedir?<br />
Resmi tezlere bakılırsa, tehcir sırasında 50 bin Ermeni çete saldırıları, açlık ve hastalık nedeniyle ölmüştür.<br />
Oysa, soykırımın mimarlarından Talat Paşa’nın günlüğü bile 800 bin rakamına işaret etmektedir.<br />
Bu sayı, Ermeni tarihçilerinin 1.5 milyon önermesine daha yakındır.<br />
Yine de yer değiştirme sırasında ne kadar Ermeni’nin yaşamını yitirdiği hala tam olarak bilinmemektedir.<br />
Çünkü devlet, tüm Osmanlı arşivlerini incelemeye açmamış, diğer kanıtları ise büyük ihtimalle yok etmiştir.<br />
Araştırmacıların ortaya koydukları rakamlardaki farklılıklar, matematiğin diliyle söylenenlerin soğuk özünü değiştirmiyor.<br />
Her iki Ermeni’den biri, ya da her üç Ermeni’den biri, ya da her dört Ermeni’den biri... öldürülmüştür.<br />
Özcesi, bağımsızlık uğruna mücadele ettiği için bir halk yerinden, yurdundan sürülmüş, katledilmiş ve yok edilmiştir.<br />
Asıl önemliside bu değil mi?<br />
Ermeni halkı, 1918’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin yardımıyla kazandığı ulusal haklarına kadar, Osmanlı’nın baskılarına ve katliamlarına maruzkalır.<br />
Örneğin, Ermenilere yönelik saldırılar, tehcirin ardından da sürer.<br />
Ocak 1920’den itibaren Türk orduları, Maraş ve civarındaki Ermeni yerleşim yerlerine yeni saldırılar gerçekleştirir.<br />
22 gün süren bu saldrılarda, 11 binden fazla Ermeni katledilir.<br />
1922’de, İzmir’in Ermeni ve Rum mahalleleride yerle bir edilir, binlerce Ermeni katledilir.<br />
Yani Cumhuriyet, Ermenilerin cesetleri üzerine inşa edilir.<br />
Bunu ilerde açacağız.<br />
SOYKIRIMI ÖNCELEYEN KOŞULLAR <br />
Soykırımı önceleyen tarihsel koşullar, 1895’e kadar uzansa da asıl dönüm noktası, 1912 Balkan Savaşı’dır.<br />
Çünkü Abdülhamid’in baskıcı iktidarını yıkan ve 1908 Anayasası’nı yürürlüğe koyan İttihat ve Terakki.<br />
Cemal Paşa Partisi, 1912’ye gelindiğinde hızla ilericilik barutunu tüketir.<br />
Ermeni örgütlerle işbirliği dahilinde 1908 devrimini gerçekleştiren İttihatçılar ya da diğer adıyla Jön Türkler, giderek Abdülhamid’in zulüm rejimini aratmayacak baskı araçlarını devreye sokar.<br />
İlginçtir; Ermenilerin siyasi temsilcileri olan Hınçaklar ve Taşnaklar, buna rağmen 1914’e kadar İttihat ve Terakki ile ittifak içinde olmayı sürdürür.<br />
Ancak bu, Ermenilerin İttihatçılar tarafından katledilmesini engelleyemedi.<br />
Dönemi şöyle bir gözümüzün önüne getirelim: Osmanlı işgali altındaki Balkanlar ve Ortadoğu’da hızla ulus devletler kurulmaktadır.<br />
Osmanlı’nın ezilen halkları başkaldırmış, ulusal isyanlar dört bir yanı sarmıştır.<br />
İttihat ve Terakki çaresizdir.<br />
Osmanlı’nın bu çöküşünü önce “Osmanlıcılık” ideolojisiyle durdurmaya yönelir, ancak ağır Balkan yenilgisi ve Rumeli’yi kaybetme şoku, bu çabanın iflas belgesi olur.<br />
Müslüman Boşnaklar bile, o koşullar altında ulusal bağımsızlıklarını ilan ederek, Osmanlı’yı, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in ifadesiyle, arkasından“hançer”leyiverir.<br />
Hatırlanacaktır; Çiçek, Boğaziçi Üniversitesi’nde Ermeni Konferansı düzenlemek isteyen aydınları bununla itham edip, tehdit etmişti.<br />
Boşnakların bağımsızlıkçı girişimini, Müslüman Arnavut ve Arap halkları da izlemekte gecikmeyecektir.<br />
İttihat ve Terakki için, Müslüman kardeşlerinden yediği bu darbeler, bardağı taşıran son damlalar olur.<br />
Osmanlıcılık, artık açık ki hükmünü yitirmiştir.<br />
Hatta Libya’nın ve Mısır’ın elden gitmesi ve Balkanlar’daki Müslümanların ayrılığı, Panislamizm’in de iflasının habercisi olur.<br />
İttihat ve Terakki, artık yaralı bir hayvan gibidir; acılı ve saldırgan... Müslüman kardeşleri bile onu arkasından “hançerler”ken, diğerleri durur mu?<br />
Bu yüzden İttihat ve Terakki, dümeni hızla Pantürkizm’e doğru çevirir. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Ancak bir yandan da Panislamizm elden bırakılmaz.<br />
Geniş Arap Ortadoğusu toprakları Osmanlı mülkünde kalmaya devam etmektedir.<br />
İmparatorluk hala Halifeliği elinde tutmaktadır.<br />
Ancak İttihatçı kadronun çkış programı, “Turan İmparatorluğu” hedefi olarak giderek belirginleşir.<br />
Bu iki “tarz-ı siyaset” bakımından da Ermeniler dışlanan bir pozisyondadırlar.<br />
Ne Türk ne de Müslüman olan Ermenilere karşı İttihatçılar Anadolu’nun Müslüman halklarını kışkırtırlar.<br />
Aslında aynısını Abdülhamid de Adana katliamıyla yapmıştır.<br />
Senaryo, önceden de işaret ettiğimiz gibi, zaten hazırdır: “Sözde vatandaşlara” karşı “özde vatandaşlar”ın öfkesi... Bu amaçla “özde vatandaşlar” önce “sözde vatandaşlar”a karşı kışkırtılır.<br />
Katiller, tecavüzcüler ve hırsızlar zindanlardan salıverilir.<br />
Onlardan Teşkilat-ı Mahsusa çeteleri oluşturulur.<br />
Anlayacağınız, soykırım için artık her şey hazırdır.<br />
İlk provokasyonların startı verilir.<br />
İlk hedef Bulgarlar ve Rumlar olur.<br />
Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi Halil Menteşe, bakın anılarında bu durumunu nasıl anlatıyor: “Talat Bey, Balkan Harbi’ndeki hıyanetleri tebarüz eden anâsırdan memleketi temizlemeyi ön safa almıştı.<br />
İstanbul Muahedesile Edirne, Kırkkilise ve civarındaki Bulgarlar, Bulgaristan’a sevk edilmişlerdi.<br />
Sıra Trakya’daki Rumlara gelmişti.<br />
Fakat bu çok ihtiyat isteyen bir işti.<br />
Zira yeni harbi doğurabilirdi.<br />
Alınan tedbir şu oldu: Valiler ve diğer memurin resmen işe müdahale eder görünmeyecek, Cemiyet’in teşkilâtı işi idare edecek.<br />
Bir vak’a ihdas edilmeyecek, yalnız Rumlar ürkütülecek.<br />
Balkan Harbi’ndeki hıyanetlerinin tepkisi ile maneviyatı bozulmuş Rum halkı gitmek üzere ayaklandı.<br />
Bundan sonra aynı tarzda İzmir, Bergama, Dikili ve Menemen Rumları da ayaklandılar... İzmir’in civarında 200.000’e yakın Rum Yunanistan’a gitti.”<br />
“Hiyanetleri tebarûz eden anâsırdan memleketi temizlemek”, yani tehcir, etnik temizlik ve soykırım... Bunlar, İttihat ve Terakki’nin devlet politikası haline getirilir.<br />
Homojenleştirme operasyonuyla, elde kalan topraklardan Müslüman ve Türk olmayan nüfusun temizlenmesi, devşirilmesi ya da bu nüfusun tehlikeli görülen coğrafi yoğunluğunun dağıtılması amaçlanır.<br />
İttihat ve Terakki’ciler, Anadolu’yu Türkleştirerek, Akdeniz’den Orta Asya’nın Talat Paşa içlerine ve Altay’lara kadar uzanacak olan bölgede “Turan Devleti” kurma emelini beslemeye koyulur.<br />
İttihat ve Terakkiciler, tehcir kararını 1913’te alır.<br />
Ancak planlama ve uygun koşullarının oluşması için, 1915’e kadar bekleyeceklerdir.<br />
1914’te patlak veren Birinci Dünya Savaşı, bu soykırım operasyonu için bulunmaz fırsat olur.<br />
Bu yüzden etnik temizlik operasyonunun startı, savaşın ilanıyla verilir. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Osmanlı, Almanya’nın yanında emperyalist paylaşım savaşına katılır. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Amaç çok nettir: Orta Asya’ya doğru yayılmak, başta Ermeniler olmak üzere Hristiyan azınlıkları Anadolu topraklarından tehcir etmek.<br />
Önce Rumlar, Bulgarlar ve Süryaniler Anadolu topraklarından sürülür. Hemen ardından sıra Ermenilere gelir.<br />
Ama Ermeniler sözkonusu olduğunda durum Bulgarlar ve Rumlardan çok farklıdır.<br />
Ermenilerin, Bulgarlar ve Rumlar gibi gönderilecekleri ya da kaçırtılacakları yerleri, ulusal toprakları yoktur.<br />
Bu yüzden Ermeni sorunu, “ılımlı” yöntemlerle çözülemeyecektir. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Benzer bir durum, daha sonra Kürtler için de geçerli olacaktır.<br />
Ermenileri hedef alan homojenleştirme ya da soysürüm operasyonu, bu yüzden daha kanlı olmak zorundadır.<br />
Öyle de olur!<br />
Ermeni tehciri, öncekilerden farklı olarak bir soykırıma dönüşür.<br />
Yüzbinlerce Ermeni tehcir yollarında katledilir.<br />
1915’ten önce de Ermenilere dönük katliamlar meydana gelir, ama hiçbiri, soykırım olarak nitelendirilmeyi hak etmemişti.<br />
Örneğin, 1910’daki Adana Katliamı da bunlardan biridir.<br />
On binlerce Ermeni’nin öldürüldüğü bu katliam, bir soykırım değildir. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>1915’e kadar, Osmanlı yöneticilerinin bazen doğrudan sorumlu oldukları, bazen ise olayların kontrolünü bütünüyle ellerinden kaçırdıkları etnik çatışmalar söz konusunudur.<br />
Ama bunların programlı bir etnik temizliğe dönüştüğünü iddia etmek mümkün değildir.<br />
Çünkü, “Soykırım; ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubu toptan ya da onun bir bölümünü yok etmek niyetiyle: Grup üyelerinin öldürülmesi, Grup üyelerinin fizik ya da akıl bütünlüğünün ağır biçimde zedelenmesi, Grubun fiziksel varlığının tümü ya da bir bölümü ile yok edilmesi sonucunu verecek yaşam koşulları içinde tutulması, Grup içinde doğumları engelleyecek önlemler alınması, Grup içindeki çocukların başka bir gruba zorla geçirilmesi eylemlerinden herhangi birine başvurulması”dır.<br />
Bir ulus böyle yaratıldı Egemenlerin yüzleşmekten korktukları asıl şey, kendi başına Ermeni Soykırımı değildir.<br />
Rejimin sahiplerini asıl korkutan, İttihat ve Terrakki ile Cumhuriyet arasındaki tarihsel sürekliliğinin sergilenmesidir.<br />
Onlar, Ermeni Soykırımı’nın, günümüze ışık tutmasından, Susurluk Kontgerilla devletinin köşe başlarını tutan “özde vatandaş”ları, yani neo-ittihatçıları deşifre etmesinden çekiniyorlar asıl.<br />
Onlar, “Ne mozayiği ulan; mermer, mermer!” söylemi ile “Vatan, Millet, Sakarya” edebiyatının Ermenilerin kanıyla sulandığını tarihsel gerçeğini yadsımak amacını taşıyorlar.<br />
Tahammülsüzlükleri bundandır.<br />
Yukarıda da değindiğimiz gibi; Türkiye Cumhuriyet’nin harcında yüzbinlerce Ermeni’nin kanı var.<br />
Türk uluslaşması, önemli oranda Anadolu’da yaşayan diğer ulus ve azınlıkların, özellikle de Ermenilerin ve Kürtlerin inkar ve imhası üzerine oturmuştur.<br />
Böyle olduğu için de, Ermeni Soykırımı, Türk ulusal kimliğini, onun üzerinde yükselen devleti ve onun algılanış biçimini ciddi bir şekilde sarsacak, hatta tuzla buz edebilecek bir sorun niteliğindedir.<br />
Türk devleti, tarihi ile yüzleşmek zorunda kalırsa, kurumlar, zihniyetler, alışkanlıklar, kültür ve hatta dil de dahil olmak üzere her şey sorgulanmaya başlanacaktır.<br />
Egemenler, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarından bazılarını, kahramanlar olarak değil de, hırsız ya da katil olarak tanımlamak zorunda kalacaktır.<br />
NEO-İTTİHATÇILIK<br />
Neo-İttihatçılık, bu tarihsel sürekliliğe işaret eden en uygun nitelemedir.<br />
Ermeni Soykırımı’na imza atan İttihatçılık ile Cumhuriyet’i kuran ve yöneten Neo-İttihatçılar arasındaki tarihsel sürekliliğin dökümü şöyle yapılabilir:<br />
* Her şeyden önce Cumhuriyet’le taçlanan ulusal kurtuluş hareketi İttihatçılar tarafından planlanmıştır.<br />
Mondros Mütarekesi'nden sonra, ilk savunma ve direniş örgütleri İttihat ve Terakki kadroları tarafından kurulmuştur.<br />
Örneğin, bu direniş örgütlerinden Karakol adıyla bilineni, doğrudan İttihat ve Terakki liderleri Enver ve Talat Paşalar tarafından kurulmuş ve yönetilmiştir.<br />
Karakol örgütünün birincil görevi, direnişi örgütlemek olduğu kadar, Ermenilere karşı işlenmiş suçlardan dolayı aranan İttihat ve Terakki kadrosunun yurtdışına gizlice kaçırılmasını örgütlemektir.<br />
Hatta, Mustafa Kemal bile İttihat ve Terakki Partisi üyesidir, ancak bu parti içinde sivrilmiş biri değildir.<br />
Ya da ulusal kurtuluş hareketinin dönüm noktalarından Erzurum Kongresi’ni oluşturan tüm delegeler İttihatçıdır.<br />
Keza, 1920’deki Meclis’in en az beşte biri de İttihatçıdır.<br />
Bu bilgi açıkça Meclis kataloğuna geçmiştir.<br />
Anlayacağınız, yeni rejimin sahipleri, bu gerçeği gizleme ihtiyacı bile duymamıştır.<br />
* İttihatçılar sadece ulusal kurtuluş hareketinin ana gövdesini oluşturmakla kalmamış, Cumhuriyet önemli ölçüde bu kadroların omuzları üzerinde yükselmektedir.<br />
Ermeni tehciri konusunda aktif görev alan Şükrü Kaya, Tevfik Rüştü Aras, Abdülhaik Renda gibi şahsiyetler, Cumhuriyet’in önemli bakanlıklarını işgal etmişlerdir.<br />
Daha da önemlisi, bu zatlar, aynı zamanda yeni vatandaş tipolojisinin oluşturulması sürecinde devletin belkemiği, şoven politikasının mimarları da olmuşlardır.<br />
Örneğin, Ermeni Tehciri'nin İskan-ı Aşair ve Muhacirin Umum Müdürü (Sevkiyat Reis-i Umumusi) Şükrü Kaya, İçişleri Bakanlığı ve CHP'nin Genel Sekreterliğini yapmıştır.<br />
Şükrü Paşa Malta'ya sürgün edilmiş ancak 6 Eylül 1921'de firar etmişti.<br />
Kırım sırasında önce Bitlis daha sonra Halep Valisi olan Abdülhalik Renda, Malta'dan döndükten sonra önce Maliye, Milli Eğitim ve Milli Savunma bakanlıklarında bulunmuş, ardından TBMM Başkanlığı yapmıştır.<br />
Soykırım yıllarında Diyarbakır milletvekili olan Arif Fevzi (Pirinççizade) bir süre Malta'da gözetim altında tutulduktan sonra dönmüş, Mayıs 1922 Ekim 1923 arasında Nafıa Vekilliği yapmıştır.<br />
Yine, Malta'da 2805 no'lu tutuklu olarak bulunan İttihat Terakki'nin Antep milletvekili Ali Cenani Bey Kasım 1924-Mayıs 1926 arasında Ticaret Bakanı olurken, Ermeni ölülerinin gömülmesinden sorumlu Sağlık Genel Müfettişi olan Dr. Tevfik Rüştü Aras 1925-1938 arasında bir çok önemli görevinin yanı sıra ikinci Dünya Savaşı sırasında Dışişleri Bakanlığı’nı da yürütmüştür.<br />
Bu simaların en dikkat çekeni ise, kuşkusuz ki Celal Bayar’dır.<br />
Siyasi yaşamına İttihat ve Terakki’de başlayan Bayar, devamında bu partinin kurdurduğu gizli istihbarat örgütü Teşkilat-ı Mahsusa’nın bir üyesi olarak faaliyet yürütmüştür.<br />
1911’de Batı Anadolu Rumları’nı tehdit edip kaçırtarak, kanlı siyasi kariyerine önemli halkalardan birini eklemiştir.<br />
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin en uzun süreli üyelerinden biri olmuş ve Lozan’a Türk heyetini temsilen katılmıştır.<br />
Üstüne üstlük bir de Maliye Bakanlığı yapmıştır.<br />
Garip bir tesadüf mü bilinmez, ama Celal Bayar 6-7 Eylül olayları sırasında da Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmaktadır.<br />
Bu yüzden Türk burjuvazisinin katliamcı geleneğinin bir sembolü olarak da pekala nitelendirilebilir.<br />
Celal Bayar bu olaylar nedeniyle hakim karşısına çıkarılır çıkarılmasına, ama yaş haddi nedeniyle beraat ettirilir.<br />
Devletin, böylece sadık hizmetkarına teşekkür etmeyi bir görev bildiği göstermektedir.<br />
Tıpkı fiili burjuvazisinin, yüzbinlerce insanın katili cunta şefi Pinochet’e sahip çıkması gibi.<br />
* Anadolu’da, kapitalist ilk birikimin ilk kurbanı, Ermeniler olmuştur. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Türk burjuvazisi, sermayesini, Ermenilerden, Rumlardan, Yahudilerden gasp edilen sermaye üzerine inşa etmiştir.<br />
Örneğin devletin ekonomi politikasının belirlendiği 1923’teki İzmir iktisat Kongresi’ne tek bir gayrimüslim bile çağırılmamıştır.<br />
* Cumhuriyet, bu kanlı mirası yadsıyarak, yani savunarak İttihatçıların ayak izlerine basarak geleceğe yürüme kararlılığında olduğunu göstermiştir. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Bu reddi miras, tarihsel sürekliliğin en önemli göstergelerinden biridir.<br />
* Ama bunların belki de en önemlisi, Cumhuriyet’ten sonra da süren katliam geleneğidir.<br />
Soykırım vahşeti, Türk burjuva devletini iliklerine kadar işlemiştir. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Çünkü soysürüm politikası, boyutları değişse de, Cumhuriyet’ten sonra da azınlıklara karşı kullanıla gelmiştir.<br />
1920’li yıllarda Ermeni tüccarların kent sınırları dışına çıkmasını engelleyen veya Ermenileri evlerini göçmenlerle paylaşmak zorunda bırakan uygulamalar; 1942 Varlık Vergisi ve 1955’teki 6-7 Eylül Olayları bunun kanıtlarıdır.<br />
1934'de Trakya'da yaşayan Yahudilerin birçok saldırıya maruz kalması ve bu saldırılar sonucu yaklaşık 15 bin Yahudi’nin yerlerinden edilmesi; 1963'te Rumların İstanbul'dan kaçırtılması ve Süryanilerin Avrupa ve ABD'ye göçertilmesi de aynı kanlı mirasın tarihsel izdüşümleridir.<br />
Ama etnik temizlik dehşeti bunlarla da sınırlı değildir.<br />
Çünkü soykırım mirasının en çıplak göstergelerinden biri, Kürt halkına dayatılan inkar ve imha siyasetidir.<br />
Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte, diğer halklar gibi Kürtler de Türk burjuvazisi tarafından asimilasyona tabi tutulmak istenir.<br />
Ancak Kürt ulusu da, bu dayatmaya baş kaldırır.<br />
Rejimin yanıtı ise alışıla geldiği üzere yine imha olur.<br />
Şeyh Sait ve Dersim isyanları kanlı bir şekilde bastırılır.<br />
1990’larla birlikte vahşet operasyonları daha da hız kazanır.<br />
Tehcirin bir biçimi olan kirli savaş devreye sokulur.<br />
Böylece Teşkilat-ı Mahsusa, bu kez kontrgerilla olup karşımıza çıkar. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Kürt köyleri boşaltılır, üç milyona yaklaşan bir köylü Kürt nüfusu kentlere sürülür.<br />
Bu katliamlar zincirinde Alevileri de unutmamak lazım.<br />
Ya da darbeler tarihi de pekala, bu neo-İttihatçı şebekenin bir “Teşkilatı Mahsusa” operasyonu olarak değerlendirilmeyi hak ediyor.<br />
Özcesi, neo-İttihatçılık ile Susurluk Devleti, Türk burjuvazinin aynı fosseptik çukurundan besleniyor.<br />
MAVİ KİTAP YA DA<br />
PROPAGANDA KİTAPLARI<br />
Mavi kitap ya da propaganda kitapları Neo-İttihatçıların bugün dillerinden düşürmediği propaganda kitapları meselesine de değinmekte yarar var.<br />
Egemenlerin, Ermeni Soykırımı’nı belgeleyen Mavi Kitap ile ilgili yürüttükleri traji-komik kampanya, bunu zorunlu kılıyor.<br />
Neredeyse her konuda anlaşmazlığa düşen AKP ile CHP’nin, Mavi Kitap konusunda bir araya gelmesi ve ortak bir deklarasyon yayınlaması ibret vericidir.<br />
Bu ortaklık bile, Neo-İttihatçılığın burjuvazinin tüm bölükleri açısından geçerli bir niteleme olduğunu göstermektedir.<br />
Propaganda kitapları; emperyalist güçlerin, rakibini dize getirmek için kullana geldiği araçlardan biridir.<br />
Savaşın, savaş alanlarının dışına da taşırılması ve bütünsel bir karakter kazanmasının unsurlarıdır.<br />
Psikolojik muharebe diye bilenen savaş yöntemi, bu tarz araçların sistemli bir şekilde kullanımına dayanır ve artık kitapların kullanımıyla da sınırlı değildir.<br />
Medyanın tüm unsurları, bu savaşın günümüzdeki araçlarıdır.<br />
Soğuk Savaş dönemi, bu harbe ilişkin çarpıcı verilerle doludur.<br />
Hatta Soğuk Savaş diye nitelenen dönemin en temel savaş biçimidir, psikolojik savaş yöntemi.<br />
Girişte de ifade ettiğimiz gibi, bu kitaplar emperyalist güçlerin, rakibini dize getirmek için kullana geldiği araçlardan biridir.<br />
Ancak böyle oldukları için, bu kitaplar aynı zamanda emperyalistler arası rekabetin de dışavurumudur.<br />
Çeşitli katliamların belgelenmesinde önemli roller üstlenmişlerdir.<br />
Dönemin propaganda kitapları, Ermeni Soykırımı’nın yanı sıra, örneğin Alman emperyalizminin 1904’te Namibya’daki katliamını da belgelemiştir.<br />
İngiltere’nin savaş boyunca propaganda amacıyla bir çok kitap yazdığı bilinmektedir.<br />
Bu sadece İngiltere’ye has bir uygulama da değildir.<br />
Tüm emperyalist güçlerin, bu yöntemi benimsediği ve bu doğrultuda birçok kitap bastığı bilinmektedir.<br />
Ne de olsa dönemin psikolojik savaşı, kitap savaşları olarak da tanımlanabilir.<br />
Ancak psikolojik savaş amaçlı yazılmış olsalar da bu, propaganda kitaplarının, illa ki tarihi çarpıttıkları anlamına gelmemektedir.<br />
Hatta gerçeklere dayanan propaganda kitapları her zaman daha makbul olmuştur emperyalistler için.<br />
Mesela Mavi Kitap’ın yazarı İngiltere, bu konuda her zaman çok hassas olmuştur.<br />
O dönem İngiltere’nin bastığı tüm propaganda kitapları belgelere ve gerçeklere dayanmaktadır.<br />
Sorun bu gerçeklerin İngiliz amaçları için derlenmiş olmasıdır, yoksa gerçek olmaması değil.<br />
Türk egemenleri, şimdi Mavi Kitap’ın bilimsel olmadığı fikrini kabul ettirmeye çalışıyor.<br />
Hatta bu amaçla İngiltere parlamentosuna mektup bile gönderdiler geçenlerde.<br />
Tek dayanakları, kitabın propaganda amaçlı yazılmış olması.<br />
Oysa kitabın yazarı da dahil olmak üzere, tüm saygın tarihçiler bu kitaptaki verilerin gerçek olduğunu teyit ediyor.<br />
Tarihçilerin bu iddiası, sadece bu kitaba değil, bu kitapla paralellik gösteren dönemin tüm anlatılarına ve belgelerine dayanıyor.<br />
Egemenlerin bu çırpınışı, ne kadar da komik?<br />
Kürtlerin varlığını yok saymak için ucube “Güneş-Dil” teorilerine imza atmakta sakınca görmeyenler, “Kart-kurt” edebiyatı yapanlar, şimdi bilimsellik peşine düşmüş!<br />
Ama besbelli ki onlarınki beyhude bir çabadır.<br />
Mavi Kitap’ı bir yana koyun, Ermeni Soykırımı’nı ispatlayan ciltlerce belge mevcuttur.<br />
Ne yapacaklar, onları da propaganda kitabı diye mi yutturmaya çalışacaklar bize?<br />
Acınacak bir haldeler.<br />
Çünkü dünya, bu sorunu çoktan aşmış.<br />
Soykırımın varlığını tartışma gereği bile duymuyor atık.<br />
Dünya, bu günlerde Osmanlı’nın mirasçısı Türk devletinin bu konudaki mesuliyetini sorguluyor sadece.<br />
RESMİ TARİH, YAMALI BİR BOHÇADIR <br />
Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi tarihi, yamalı bir bohça gibidir.<br />
Neresinden tutsanız elinizde kalır.<br />
Resmi tarih, Nazilere yol gösteren bir katliamı reddetmekle kalmıyor, soykırıma uğrayanın Türkler olduğunu iddia edebilecek kadar saçmalıyor.<br />
Ya da en hafifinden trajediyi karşılıklı bir mücadelenin sonucu olarak değerlendiriyor (‘mukatele’).<br />
Oysa adaletin terazisi, şüphesiz ki bu duruma itiraz ediyor.<br />
Çünkü ortada açık bir soykırım gerçeği var.<br />
Çünkü, 1915’te ancak devletin olanaklarını elinde tutan bir grubun, planlı bir etnik temizlik harekatından bahsedilebilir.<br />
İttihat ve Terakki, Ermenilerin sadece Rus sınırlarına yakın olanları değil, İstanbul ve İzmir’i büyük ölçüde bunun dışında tutarsak, Anadolu’nun hemen hemen her bölgesinden zorla sürüyor.<br />
Bunu kadın, çocuk, yaşlı genç demeden yapıyor.<br />
Hatta hayata geçip geçmediğini denetliyor aylar sonra.<br />
Bu etnik bir çatışmadan, bir iç savaştan çok farklı bir şey.<br />
Örneğin M. Kemal bile cumhuriyet kurulmadan önce, Ermeni Soykırımı’nın varlığını kabul etmiştir.<br />
ABD Radyo Gazetesi’ne verdiği mülakatta, “Hiçbir yayılma planımız yoktur... Ermenilere karşı yeni bir Türk vahşetinin olmayacağının garantisini veririz” demifltir.<br />
Ve Kazım Karabekir’e 6 Mayıs 1920’de çektiği telegrafta, Karabekir’in, yeniden bir Ermeni kıtalı anlamına gelecek her türlü girişimden uzak durmasını ister bu yüzden.<br />
Ya da, 24 Nisan’da Meclis’te yaptığı konuşmada, 1915’te Ermenilere yapılanları, “fazahat” (alçaklık) olarak tanımlamakta sakınca görmez. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Buna benzer birçok açıklama ve yazışma mevcut.<br />
Bu ifadelerin sahibi Mustafa Kemal’in, burjuva Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Ermeni Soykırımı’nı dillendirmemesi, hatta resmi söylemin tezlerini savunmaya dönmesi önemli bir soru işaretidir.<br />
Bunun nedenleri üzerine pek çok şey söylenebilir, ama en önemlisi, M. Kemal’in 1920’lerden sonra ve özellikle Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte, İttihat ve Terakki kadroları ile girdiği ittifaktır.<br />
Yeni kurulan Cumhuriyet, Osmanlı’yı bazı bakımlardan yadsımış (Hilafet, Sultanlık vb.) ama katliamcı geleneğini devralarak sürdürmüştür. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span><br />
Bazı liberal yazarlar, yeni kurulan TC’nin bu soykırımdan Osmanlı’yı sorumlu tutup işin içinden ‘sıyrılmamış’ olmasına hayıflanıyorlar.<br />
Ancak tarihsel gerçek şu ki, TC, aynı siyaseti devam ettirdiği için, Ermeni soykırımını mahkum edemezdi.<br />
ERMENİ SOYKIRIMI EGEMENLERLE<br />
BİR HESAPLAŞMADIR<br />
Şimdi asıl meseleye gelelim: 100 yıllık bir geçmişe sahip bu sorun, işçi ve emekçileri hala neden alakadar etmektedir?<br />
Burjuva ideologların çağrısına uyup, bu sorunu tarihe ve tarihçilere mi havale etmek gerekir?<br />
Şüphesiz ki hayır!<br />
Bırakın tarihe gömmeyi, bu meseleyi tarihçilere havale etmek bile burjuvazinin istediği şeyi yapmak olur.<br />
İşçi ve emekçilerin böyle bir sorumluluktan kaçma, bu soruna teğet geçme gibi bir lüksü yoktur.<br />
Her şeyden önce bu açık bir insanlık suçudur.<br />
İşçi sınıfı, bu insanlık suçunu cezasız bırakamaz, bırakmamalıdır.<br />
Ama bundan daha da önemlisi; bu sorun, vicdani bir muhasebenin de ötesinde işçi sınıfı için mihenk taşıdır.<br />
Geçmişle hesaplaşmak, egemenlerle hesaplaşmak demektir.<br />
İşçi sınıfının bilincine örtülen şovenizm perdesini yırtıp atmak, Ermeni ulusundan işçi ve emekçilerle, dahası Kürt halkıyla kardeşleşmenin ön koşuldur.<br />
Tüm ezilenlerin öncüsü olma sıfatına layık olabilmek, ancak bu yoldan mümkündür.<br />
‘71 ve ‘80 derbeleri ile, Sivas’la, Gazi’yle hesaplaşmak isteyen işçi ve emekçiler, Ermeni Soykırımı ile de hesaplaşmak zorundadır.<br />
Türk işci ve emekçileri, soykrımın varlığını kabul etse ne kaybeder? <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Ermeni hükümetinin toprak ve maddi tazminat konusunda her hangi bir girişimde bulunmayacağı bilinmektedir.<br />
Bu yasalarla ve resmi ağızlardan yapılan açıklamalarla sabittir.<br />
O zaman?<br />
Hamidiye Alayları aracılığıyla bu katliama bir biçimde suç ortağı olan Kürt halkı geçmişiyle hesaplaşıyor.<br />
Kürt halkının temsilcileri, Ermenilerden özür diliyor.<br />
Bu onları güçsüzleştiriyor mu?<br />
Hayır, tam tersi!<br />
Ermeni halkının sorunu Türk halkıyla değil, Osmanlı zulmü ve onu miras edinen Türk burjuva devletiyledir.<br />
Bu geçmişte de öyleydi idi, şimdi de öyledir.<br />
Bakın ne diyor, Ermeni ulusal kurtuluş mücadelesinin ünlü komutanlarından Antranik (Ozanyan) Paşa: “Ben kendi halindeki Türk ahaliye karşı hiç bir zaman bir saldırıda bulunmadım; benim savaşım yalnızca beylere ve idareye karşı olmuştur.<br />
Ben milliyetçi değilim.<br />
Tek bir millet tanıyorum, o da ezilenler milleti.”<br />
“Ezilenler milleti”, ne güzel söylemiş Ermeni halkının bu yiğit evladı değil mi!<br />
Bu ifade, şüphesiz ki Türk ve Ermeni ezilenlerine bir kardeşleşme çağırısıdır.<br />
SONUÇ OLARAK<br />
Ermeni Soykırımı tarihsel bir gerçektir.<br />
Ve bu gerçek, egemenlere havale edilemeyecek kadar hayati bir sorundur.<br />
Türk burjuvazisinin, “Sorunu tarihçilere bırakalım” yaklaşımı, işçi ve emekçileri tarihiyle yüzleşmekten kaçırma çağrısıdır.<br />
Bu oyuna gelinmemelidir.<br />
Tarihsel acıların üstünü örtmeye çalışmak ya da o acıları yok saymak, acıları kangrenleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.<br />
Hele bu acı insanlık belleğine kazınmış bir soykırımsa, bundan kaçış yolu hiç yoktur.<br />
Türkiye Ermeni halkına karşı gerçekleştirilen 1915 soykırımını kabul etmeli ve Ermeni halkından özür dilemelidir.<br />
Fransa’nın, Cezayir’de işlediği insanlık suçları karşısında, “Hepimiz katiliz!” diye haykırabilme sorumluluğu ve onurunu gösteren Fransa’nın aydınlık yüzü Jean Paul Sartre’ın çığlığı pusulamız olsun:<br />
“Bu savaşın bir anlamı olduğunun, bir an için bile kabul edilmesi durumunda, Fransa ordusu ve sivilleri, söz konusu kararın iğrenç katılığını savunmak istiyorlarsa eğer, kendilerinden neler talep edileceğini görmüyorlar mı?”<br />
<br />
KAYNAKÇA:<br />
1- Sarkis Çerkezyan, Dünya Hepimize Yeter (Belge Yayınları)<br />
2- İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu-Taner Akçam (imge Yayınları)<br />
3- Aktaran Andonyan 1921. Sayfa 232 ve Nersisyan 1991. Sayfa 564- 565<br />
4- Genelkurmay Arşivi<br />
5- Halil Menteşe, Anılarım<br />
6- BM sözleşmesi<br />
7- Bilal şimşir, British Documents on Atatürk, Volume I, s.171, Ankara 1973<br />
8- K. Karabekir, istiklal Harbimiz, s. 707<br />
9- Atatürk'ün TBMM Açık ve Gizli Oturumlarındaki Konuşmaları, Cilt I, s.59<br />
10- Gündem gazetesinin 24 Nisan 2005 tarihli başyazısı<br />
11- Sarkis Çerkezyan, Dünya Hepimize Yeter (Belge Yayınları)<br />
12- Jean Paul Sarter, Sömürgecilik Bir Sistemdir (Belge Yayınları)<br />
<br />
SOYKIRIM GERÇEKLİĞİ<br />
ERMENİ SOYKIRIMI, TEHCİRLERİN, KATLİAMLARIN, MEZALİMLERİN, TECAVÜZLERİN, ZORLA ALIKONULAN ÇOCUK VE KADINLARIN, YAĞMALANAN DEĞERLERİN, YOK EDİLEN KÜLTÜRLERİN VE DAHA BİR DİZİ ŞEYİN TOPLAMIDIR. DOLAYISIYLA, GENEL OLARAK 1915'E VURGU YAPILACAKSA BUNUN ADI SOYKIRIM OLMALIDIR.<br />
Ermeni soykırımına dair soykırım dememenin/diyememenin adı olarak '1915'teki acı olaylar', 'Ermeni meselesi', '1915 olayları', soykırımı tanımlamakta yetersiz kalan mezalim, katliam, tehcir ve son olarak Hrant Dink anmasıyla tekrar gündeme gelen, CHP parti programında yer aldığı şekliyle cepheden inkar ve reddiye anlamını taşıyan "sözde Ermeni soykırımı" gibi bir dizi tanımlama kullanılmakta.<br />
Bunlardan bir kısmının soykırım tanımının uluslararası sözleşmelere ve hukuk literatürüne girdiği döneme kadarki kullanılışı anlaşılır iken, hem durum tarifinde yaşanan eksiklikten hem de konunun derinlik ve boyutlarının tam olarak idrak edilmesi ve buradan doğru bir yüzleşme, hesaplaşma bilincinin geliştirlmesi bakımından olması gereken, 1915'ten soykırım olarak bahsetmektedir.<br />
<br />
1915'E VURGU YAPILACAKSA<br />
BUNUN ADI SOYKIRIM OLMALIDIR<br />
Sıkça kullanılan '1915 Ermeni tehciri', '1915 Ermeni katliamı', 'Tehcirin yıl dönümü' gibi adlandırmaları, tek tek soykırım sürecinde yaşananlara karşılık düşmekteyken asla soykırım ifadesi olarak kullanılmazlar.<br />
Bunlar ancak soykırımın alt başlıkları şeklinde sıralanabilirler.<br />
Diyebiliriz ki Ermeni soykırımı, tehcirlerin, katliamların, mezalimlerin, tecavüzlerin, zorla alıkonulan çocuk ve kadınların, yağmalanan değerlerin, yok edilen kültürlerin ve daha bir dizi şeyin toplamıdır.<br />
Dolayısıyla, genel olarak 1915'e vurgu yapılacaksa bunun adı soykırım olmalıdır.<br />
Soykırım (jenosid) sözcüğü, uluslararası hukukta ilk olarak II. Emperyalist Paylaşım Savaşı'nın sona ermesinin ardından kurulan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1948'de onayladığı "soykırım suçunun önlenmesi ve cezalandırılması sözleşmesi" ile yer almıştır.<br />
Kavramı ilk olarak ortaya atan ise Yahudi asıllı Polonyalı hukukçu Raphael Lemkin'dir.<br />
Lemkin, bu kavramı Nazi Almanyası'nın Yahudilere yönelik soykırımı tanımlamak için kullanırken, esin kaynağı 1915 Ermeni soykırımı olmuştur.<br />
Sözleşme, 1950 yılında Türkiye tarafından da imzalanmıştır.<br />
Ne var ki emperyalist devletler geçmişte işledikleri soykırım suçlarının hesabını vermemek adına hükmün geriye doğru işletilemeyeceğine "karar vermişlerdir".<br />
Yani, geçmişte işlenen bir soykırım suçu, soykırım olarak tanımlanabilecekken bundan dolayı suçu işleyen devlete herhangi bir sorumluluk yüklenmeyecektir.<br />
Bu yönüyle de, sözleşmenin geçmişe dönük bir yaptırım gücü bulunmamaktadır.<br />
Soykırım suçu, söz konusu sözleşmenin 1. ve 2. maddelerinde şu şekilde tanımlanır;<br />
Madde 1) "Sözleşmeci devletler ister barış zamanında, isterse savaş zamanında işlensin, önlemeyi ve cezalandırılmayı taahhüt ettikleri soykırımın uluslararası hukuka göre suç olduğunu teyit eder."<br />
Madde 2) "Bu sözleşme bakımından ulusal, ırksal, etnik veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden hergangi biri, soykırım suçunu oluşturur."<br />
Burada altı çizilmesi gereken nokta, ikinci maddedeki "ulusal, ırksal, etnik veya dinsel bir grubun ortadan kaldırmak amacı"na herhangi bir neden sunulmasına gerek görülmemesi ile ilk maddede soykırımın suçuna atfen geçen "isterse savaş zamanında işlensin" ibareleridir.<br />
Keza, "bir halkın yaşam koşullarını tümüyle ortadan kaldıran, onun imhası ile sonuçlanan olaylar dizisi karşısında resmi tez aşağı yukarı şöyledir; asırlarca Osmanlı tarafından Millet-i sadıka olarak kabul edilen Ermeniler, Batılı güçler tarafından kandırılarak nankörlük etmiş, özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslarla, Fransız ve İngilizlerle işbirliği yaparak Türkleri arkadan vurmaya çalışmıştır.<br />
Ermeni örgütleri Osmanlı Devleti'yle resmen mücadeleye girmişler, ölsürülmüşler ve ölmüşlerdir. Tehcir "Osmanlı Devleti'nin meşru müdafa" hakkıdır.<br />
Osmanlı hükümeti, savaş bölgesindeki Ermenileri bir yasa çıkararak "tehcir ettirme" yani zorunlu göç kararı almıştır.<br />
Ölümler; savaş koşullarında açlık, hastalık, eşkıya gruplarının kontrol edilmemesi, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede yetersiz kalınması, bir kısım devlet görevlilerinin suistimalleri gibi istenmeyen nedenlerle meydana gelmiştir."(1)<br />
"Türkiye'de sadece ırkçı saiklerle yapılan imhaların soykırım sayılması, demokrat aydınlar arasında da yaygın bir kabuldür."(2)<br />
Oysa yukarıda da belirtildiği gibi soykırım suçunun altında salt ırkçı bir neden aranmadığı gibi "savaş vardı" gerekçelerin ardına sığınılamayacağı da açıkça belirtilmektedir.<br />
'Resmi tez' olarak savunulan iddialar kof birer gerekçeden öte anlam taşımamaktadır.<br />
1915 soykırımı 'bir savaş tedbirlerinin' uygulanması esnasında 'elde olmayan', 'hesaplanamayan' nedenlerle 'istem dışı' olarak gerçekleşmiş 'üzüntü verici olaylar' değil; birçok yönüyle önceden planlanmış ve adım adım yürürlüğe konmuş bir insanlık suçudur.<br />
<br />
SOYKIRIM ORTAYA KONAN<br />
FİİLİN KENDİSİDİR<br />
Bu suçun 'ispatı' için ille de yazılı bir 'soykırım icra emri' istemek ise sıkılmışlığın ifadesinden başka bir şey değildir. Ne yani, şimdi HPG-YPG-YPJ güçleri son anda yetişerek, Şengal'de DAİŞ çetelerini durdurmamış olsaydı ve bu çeteler yediden yetmişe tüm Ezidi halkını soykırımdan geçirseydi ne diyecektik o vakit?<br />
Bu bir soykırım değildir, çünkü buna ilişkin yazılı bir belge bulunmuyor mu diyecektik?<br />
Ya da bu mantıkla Almanya, İtalya, Fransa, İspanya, ABD, Belçika gibi ülkelerin tarih boyunca uygulandığı soykırımları 'hani bunun belgesi' diyerek görmezden mi geleceğiz?<br />
Soykırımı soykırım yapan yazılı bir belgeye dayanması değil, ortaya konan fiilin kendisidir.<br />
Yok bu konuda diretenler varsa İttihat ve Terakki Cemiyeti başta olmak üzere, dönemin iktidar ve yönetici kadrolarının anı ve anlatımlarına, meclis tutanaklarına vs. bakabilirler.<br />
Keza, soykırımın nasıl planlı bir insanlık suçu olduğuna dair düzinelerce itirafname onları bekliyor olacaktır.<br />
Bilmiyor değiller elbet.<br />
Biliyorlar fakat bilmek işlerine gelmiyor.<br />
Mesela, ardına sığındıkları 'savaş tedbirinin' nasıl oluyor da cephelerle alakası olmadığı halde aynı anda hayata geçirildiğini açıklasınlar da görelim.<br />
1915'te Mardin'in, Hakkari'nin, Urfa'nın, Tokat'ın, Amasya'nın, Yozgat'ın, Sivas'ın, Maraş'ın, Malatya'nın, Kayseri'nin, Diyarbakır'ın vs. nin hangi cephe savaşının geri hattı olduğunu anlatsınlar da biz de bilelim.<br />
Madem ortada bir emir yoktu, o halde nasıl oluyor da tek bir merkezden düğmeye basılmışçasına senkronize bir soykırımın harekatı, hem de hemen her yerde aynı metotlar uygulanarak başlatılabiliyormuş, bari bunun izahını yapsalar da zihnimiz açılsa.<br />
Soykırım inkarcı başkaları ise yapılanların yasalara uygunluğundan dem vurarak sırtlarını 21 Mayıs 1915'te Bakanlar Kurulunca kabul edilen "Geçici tehcir yasasına" dayandırmaktadır.<br />
Oysa söz konusu yasadan neredeyse iki ay evvel bir çok bölgede soykırım faaliyetleri başlamış son sürat devam etmektedir.<br />
Tam da bundan dolayı, İngiltere, Fransa ve Rusya, daha fazla sessiz kalamayarak 24 Mayıs 1915'de verdikleri ortak nota ile yaşanan katliamlardan Osmanlı hükümetini sorumlu tutacaklarını bildirmişlerdir.<br />
"Bunun üzerine Enver Paşa sürgünlere meşruiyet kazandırmak için bir formül buldu.<br />
Dahiliye Muzarefinin 26 Mayıs 1915 tarihinde sadrazamlık makamına gönderdiği resmi yazıda, Ermenilere yönelik sürgün eyleminin, Ermeni meselesinin 'esaslı birsuret de hal ve faslı ile külliyen izaleri' (esaslı bir şekilde sona erdirilmesi ve tamamen yok edilmesi) için gündeme getirldiği açıkça yazılıydı."(3)<br />
Görüldüğü üzere önceden yasası çıkarılan ve bu çerçevede geliştirlen bir fiil değil, çalınan minareye kılıf uydurmaktır söz konusu olan.<br />
Üstelik yamalı bir kılıftır bu.<br />
"Dahiliye Nazırı Talat hatıralarında parlamentonun çalışmalarına geçici olarak ara verilmesinin Ermenilere karşı alınması düşünülen önlemlerle doğrudan bağlantılı olduğunu açığa vurur.<br />
'Tehcir'in mimarları parlamento oturum halinde olduğu sürece Türklere karşı işlenen ve Ermenilere atfedilen eylemlere yanıt olarak Ermeniler için etkin karşı önlemler alamayacaklarını hissettiler.<br />
Ayrıca parlamentonun çalışmalarına ara vermiş olması, milletvekillerinin kendi seçim bölgelerine geri dönmelerini ve seçmenlerine Ermeni tehlikesi hakkında bilgi vermelerini sağladı.<br />
İttihat partisinin yüksek idare kurulu, tehciri kolaylaştırmak için parlamentonun 1 Mart 1915'de çalışmalarına ara vermesini kararlaştırdı.<br />
Bu örnek, bir siyasal parti olan İttihat'ın kendi iradesini devlet politikalarının yerine geçirdiğini ve böylelikle yasama erkini etkisiz hale getirdiğini gösterir".(4)<br />
Kısacası, bir taraftan soykırım uygulamaları yürürlüğe konurken, diğer taraftan bunun rahat bir şekilde hallolabilmesi için parlamento tatile çıkarılıyor.<br />
Ne zaman oluyor bu, 1 Mart 1915'de!<br />
Yani, 'Tehcir Yasası'ndan yaklaşık 3 ay önce!<br />
Peki ne vakit açılıyor parlamento, 28 Eylül 1915'de!<br />
Oysa, 27 Mayıs 1915'de Bakanlar Kurulu aracılığıyla yürürlüğe konulan 'Geçici Techir Yasası'nın Osmanlı Anayasası'nın 36. maddesi uyarınca bir sonraki oturumda parlamentonun onayından geçmesi gerekmektedir.<br />
Ancak "çalışmalarına geçici olarak ara veren parlamento, 28 Eylül 1915'de yeniden toplandığında bu resmi onay işleminin gerçekleştiğini gösteren hiç bir belirti yoktur."(5)<br />
Soykırım mimarları Enver ve Talat'ın, zevahiri kurtarmak adına kendi kanunlarını dahi ayaklar altına alarak diktikleri bu yamalı mimare kılıfı, nasıl oluyor da kimi aklı evvellerce 'hukuksal dayanak' olarak öne sürebiliyor, anlamak güç doğrusu.<br />
Hadi diyelim her şey 'iç hukuk' kurallarına uygun olarak icra edildi.<br />
Neyi değiştirir bu durum?<br />
'Ceza muafiyet dokunulmazlık' sorununu ele alan Birleşmiş Milletler, 26 Kasım 1968'de suçların cezai sorumluluklarını yeniden tanımlayan ve bu suçlarda zaman aşımını kaldıran bir karar metni -insanlığa karşı işlenen savaş suçlarından zaman aşımının uygulanamazlığı üzerine konvansiyon- kabul etti.<br />
Konvansiyonun 1(b) maddesi jenosid suçunu "işlediği ülkenin iç hukuk bakımından ihlal oluşturamaması halinde dahi suç olarak kabul eder".(6)<br />
Hadi bunu da geçtik diyelim, ortada senin de devlet olarak altına imzanı koyduğun bir soykırım sözleşmesi var mı?<br />
Var.<br />
Dolayısıyla "evet, bunlar olursa soykırım suçu işlenmiş" dediğin bir çerçeve söz konusu mu?<br />
Evet öyle.<br />
Peki ne der "soykırım suçunun önlenmesi ve cezalandırması sözleşmesi" bu konuda?<br />
Sözleşmenin ilk iki maddesine yukarıda değinmiş ve ikinci maddenin sonunda "aşağıdaki fiillerden herhangi bir soykırım suçu oluşturur" diye belirtmiştik.<br />
Sıralayacak olursak;<br />
a- Gruba mensup olanların öldürülmesi;<br />
b- Grupların mensuplarına ciddi suretle bedensel ve zihinsel zarar verilmesi;<br />
c- Grubun bütünüyle veya kısmen fiziksel varlığını ortadan kaldıracağını hesaplayarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek;<br />
d- Grubun içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak;<br />
e- Gruba mensup çocukları zorla başka bir gruba nakletmek.<br />
Bu resme bakıp da "Hayır, 1915'de bunların hiç biri yaşanmadı" denilebilir mi?<br />
Örneğin kısa bir süre görev yapabilen "Türk Ermeni Barış Komitesi (TEBK), 2002 yılında International Center Fon Tiransitonal Justice (ICTS) adlı saygın hukuk kuruluşundan 1948 tarihli soykırım suçunu önleme ve cezalandırma sözleşmesinin (SSÖCS) 20. yüzyılın başında yaşanan olaylara uygulanıp, uygulanamayacağı konusunda görüş istediğinde ICTS, 4 Şubat 2003 tarihli raporunda sözleşmenin geriye doğru izlemeyeceğini, ancak 1915-1916'da yaşanan Ermeni tehcirinin üç unsur açısından tanımlandığı şekliyle "jenoside=soykırım" olarak adlandırabileceğini belirtmiştir".(7)<br />
Genel görüş bu şekildedir.<br />
Ermeni soykırımı sözleşmede tanımlanan beş fiilden üç ya da dördüyle örtüştüğü belirtilir.<br />
Fakat soykırım kapsamının giderek genişlediği de vurgulanması gereken bir başka husustur.<br />
Soykırım sözleşmesinde geçen tanımlamayla neredeyse birebir uyuşuyor olmasına rağmen Ermeni soykırımın uluslararası arenada soykırım olarak tanınması için mücadele dolu onlarca yılın geçmesi gerekti.<br />
Ve nihayet Nisan 1984'e gelindiğinde; "Tanınmış kişilerden oluşan bir grup (aralarından biri artık hayatta olmayan, tanınmış hukukçu Sean Mcbride olmak üzere, Nobel ödülü sahibi üç kişi vardı) Ermeni jenosidi üzerine yapılan 'Halklar Mahkemesi' duruşmalarını yönetti ve bu olayın zaman aşımının söz konusu olmayan bir cinayet sayılması gerektiği hükmüne vardı."(8)<br />
Sonrasında ise şu gelişmeler yaşandı; Ağustos 1985'te "Birleşmiş Milletler insan hakları komisyonu Ermeni jenosidinin tarihsel bir gerçek olduğunu 1'e karşı 14 oyla (4 çekimser) kabul etti.<br />
Bu alt komisyonun bağlı olduğu Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ertesi yıl kararı onayladı.<br />
Nihayet 1987 Haziran'ında Avrupa Parlamentosu 1. Dünya Savaşı sırasında Türkiye'nin gerçekleştirdiği katliamın Birleşmiş Milletler Jenosid Konvansiyonu'na göre bir jenosid suçu olduğunu ilan etti."(9)<br />
<br />
LOZAN ANLAŞMASI'YLA<br />
SAVAŞ SUÇLARI AFFEDİLDİ<br />
1915'in soykırım olarak ifade edilmesi için bu kadar geç kalınmış olunmasında 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası oluşan siyasal dengelerin birinci derecede payı vardı.<br />
Osmanlı, savaştan yenik ayrılmış ve soykırım faillerinin (en azından bir bölümünün) yargılanması ve yaşananların mahkum edilmesi dahil bir çok yaptırımı kabul etmek zorunda kalmışken; bir süre evvel Sovyet devriminin gerçekleşmiş olması, Anadolu'da ve kimi Kürdistan illerinde işgal karşıtı bir hareketin başlaması, emperyalistler arası çıkar ilişkilerindeki değişkenlik, işgal karşıtı hareketin kontrolünü bir süre sonra eline alan Kemalistlerin rotayı emperyalistlerle işbirliğine doğru kırması, Bolşevik Devrimi'nin Ermenistan'a sıçraması ve Ermenistan'ın Sovyetler'e dahil olması emperyalizm-sosyalizm çelişkisinde Türkiye ve Ermenistan'ın karşı cephelerde yer alması, Sovyetlerin soykırımın hesabını sorulması noktasında gerekli girişimlerde bulunmaması gibi bir dizi neden, Ermeni soykırımına gereken önemin verilmesi ve suçlu olan tarafın yaptırımlara tabi tutulmasına nesnel olarak engel teşkil etmişlerdir.<br />
Nitekim Lozan anlaşmasının imzalanmasıyla, 1914 ile 1922 yılları arasındaki tüm savaş suçları affa uğramış ve soykırım tartışmaları rafa kaldırılmıştır.<br />
Ermeni soykırımıyla zamanında ve hak ettiğince yüzleşip hesaplaşılamadığı içindir ki, yeni soykırımlara kapı aralamıştır.<br />
Öyle ki, Ermeni soykırımından çeyrek asır sonra, Yahudi soykırımına girişen Hitler "sonuç olarak bugün Ermenilerin imha edilmesinden söz eden var mı" deme rahatlığıyla hareket etmiştir.<br />
CHP parti programında yer alan "sözde Ermeni soykırımı" ibaresi ve ibarede ortaya konan düşüncenin arkasında duran inkarcılar, yeni soykırımlara, katliamlara zemin hazırlamaktan, Enver ve Hitler kafalı faşistlerin piyasada cirit atmasını sağlamaktan başka bir işe yaramazlar.<br />
Dersim'de Roboski'ye, 6-7 Eylül'den Hrant'a, Maraş'tan Sivas'a 'cumhuriyet tarihi' dediğimiz şey de bunu anlatmıyor mu zaten?<br />
ERMENİLERDEN SUPHİLERE SOYKIRIMDAN KOMÜNİST KIRIMA<br />
<br />
Anadolu Ermeni, Süryani ve Rum soykırımlarıyla aynı dönemdeki komünistlerin, devrimcilerin ve halkçı önderlerin katli ve tasfiyesi arasında güçlü bağlar vardır.<br />
Ezilen halkalrın soykırımdan geçirilmesi, sürgün edilmesi, göçe zorlanması ve mübadele yoluyla doğdukları topraklardan koparılması, bu halkalrın bağrındaki devrimci, ilerici dinamik ve kültürün kurutularak çoraklaştırılmasına yol açmıştır.<br />
Devrimci ve ilerici dinamikler açısından Ermeni ve Rum halklarının görece daha gelişkin oldukları düşünüldüğünde bu tasfiyenin sonuçları daha iyi anlaşılır.<br />
Sadece bununla da daraltılamaz.<br />
Geniş bir coğrafyada yıllarca süren soykırım, geriye her önemli sorunu oluk oluk kan akıtarak, tarifsiz acılar bırakarak "çözmeye" çalışan bir devlet zihniyeti, binlerce ittihatçı katil sürüsü ve işbirliğindeki çeteler ve linç kültürüyle zehirlenmiş bir toplum bıraktı.<br />
Soykırımcı katliamcı zihniyet devletin bütün kurum ve kuruluşlarına sinerek, bugüne kadar kesintisiz biçimde taşınmıştır.<br />
Roboski ve 19 Aralık hapishane katliamlarından Kürtlerin soykırımına, Mustafa Suphi ve 14 yoldaşını katledilmesine kadar bugünden geriye bir kırımlar tarihinden söz ediyoruz.<br />
Mustafa Suphi'nin 35 yıllık ömeü Giresun'da başladı.<br />
Çerkez halkındandır.<br />
Kudüs, Şam ve Erzurum'da gördüğü ilk ve orta eğitimlerinden sonra İstanbul'da hukuk, Paris'te siyasal bilgiler okudu.<br />
Bir dönem ekonomik politik dersler verdi.<br />
İttihat ve Terakki Fırkası'nın ilericisi olduğu dönemde saflarında yer aldı.<br />
İttihatçıların amaçlarından uzaklaştığı düşüncesinden hareketle yollarını ayırarak 1912'de burjuva ilerici çizgideki Milli Meşrutiyet Fırkası'nın kuruluşuna katıldı.<br />
Bu dönem, Paris sürecinin etkisiyle daha çok burjuva sosyalizmle beslenen ulusalcı görüşlere sahiptir.<br />
1913 Haziranında yüzlerce politik aktivistle birlikte Sinop'a sürgün edilir.<br />
1914 Mayıs'ında dokuz arkadaşıyla birlikte firar ederek Kırım'a, iki ay sonra "İkbal" gazetesinde yazmak için Bakü'ye geçer.<br />
Emperyalist paylaşım savaşının başlamasıyla önce Kaluga'ya, oradan da Ural'a sürgün edilir.<br />
Sürgün yıllarında Çarlığa karşı mücadele eden çeşitli devrimci örgütlerle ve Bolşeviklerle tanışır.<br />
Marksizmi inceleme olanağı bulur.<br />
1915'te Bolşevik Parti'ye üye olur.<br />
Bolşevik Parti adına esir askerler arasında çalışma yürütülür.<br />
Ekim devriminden sonra ise bir yandan Kafkasya'daki Müslüman ve Türk halklar arasındaki parti adına faaliyet yürütüp, diğer yandan Komünist Fırkası'nın kurulması ve Anadolu'ya dönüş için hazırlık yapıyordu.<br />
22 Temmuz 1918'de toplanan Türk Sosyalistleri Konferansı'nın başkanlığını yapan Mustafa Suphi, Kasım 1918'de ise Sultan Galiyev'in başkanlık ettiği Müslüman Komisariyatı Kurultay'ında delege olarak yer alır.<br />
18-23 Mart 1919'da toplanan SBKP(B) 8. Kongresi'ne katılarak konuşma yapar.<br />
19 Mart 1919'da ise 3. Enternasyonal'in 1. Kongresi'nde İsmail Hakkı ile birlikte delegeydi.<br />
Mustafa Suphi, öğrencilik yıllarından başlayarak Tanin, Servet-i Fünun, Hak, İkbal gazetelerinde yazar.<br />
27 Nisan 1918'den itibaren önce Moskova'dan sonra Kırım, Taşkent ve Bakü'de yayın yapan Yeni Dünya adlı haftalık gazeteyi çıkarmaya başlar.<br />
Mustafa Suphi, 1 Eylül 1920'de Bakü'de toplanan 1. Doğu Halkları Kurultayı'nda başkanlık kurulu üyeleri arasında yer alır.<br />
Kurultaydan sonra toplanan Türkiye ve Kürdistanlı delegeler, 10 Eylül'de TKP'yi kurar.<br />
Koministlerin birliğiyle kurulan TKP MK'ya Mustafa Suphi, Ethem Nejat, İsmail Hakkı, Hilmioğlu Hakkı, Nazmi İbrahim ve Süleyman Nuri seçilir.<br />
Kongrede alınan karara uygun olarak Anadolu'ya dönüş hazırlığına başlarlar.<br />
Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Anadolu'ya dönüşleri, Ermeni Rum ve Süryani halkalrının akibetlerine benzer bir sonla noktalanır.<br />
EZİLEN HALKALRIN KADERİYLE ORTAKLAŞMA<br />
Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının katledilmesiyle Ermeni soykırımı arasında direk bağlantılar da vardır.<br />
Mustafa Suphi ve yoldaşları Anadolu'ya giriş yaptıklarından çok değil, yaklaşık 6 yıl önce bu coğrafyada Ermeni soykırımı başlatıldı.<br />
Kimi yönleriyle soykırım devam ediyordu.<br />
1920 yılının Şubat-Ağustos aralığında Pontus'ta on binlerce Rum katledilerek soykırıma uğratıldı.<br />
Bölgedeki çete başı Topal Osman ve Kahya Kaptan, 1915'te kırımların talimatını Talat Paşa'dan alıyordu; 1920'de ise kırım talimatlarını Mustafa Kemal'den alıyorlardı.<br />
Değişen tek şey 1915'de soykırım öncelikli hedefi Ermenilerdi, 1920'de ise sıra Rumlara gelmişti ve Mustafa Kemal, Talat Paşa'dan geri kalmayacağını ispata çalışıyordu.<br />
Esas olarak ittihatçılar, Kemalistler ve kurdukları Teşkilat-ı Mahsusa vb. çeteleri kırımların icracıları olsa da egemen burjuva feodal güçler başta olmak üzere toplumun azınlığı kırımlara katılarak geriye kalan önemli bir kısmı da sessiz kalarak buna ortak oldu.<br />
Kars-Erzurum hattında Ermeni direnişlerin bir dönem yaptıkları intikam saldırılarının da bağlamından kopuk yarattığı tepkiyi hesaba katmak gerekir.<br />
Bütün bu yaşanmışlıkların yarattığı şovenist dalga kirli tortular, acılar ve anıları hale tazeydi.<br />
Ankara'da ittihatçı gelenekten gelen kıyıcılıkta onlardan geriye kalmayan Mustafa Kemal ve arkadaşları bir burjuva devlet inşa etmeye çalışıyorlardı.<br />
Böyle bir dönemde Mustafa Suphi ve yoldaşları, Anadolu devrimi için yola çıkmışlardı.<br />
İlk durakları olan Kars'tan sonra 18 Ocak 1921'de Erzurum'a geçtiler.<br />
18 Ocak'ta Erzurum'a geldiklerinde istasyonda burjuvazinin örgütlediği bir linç güruhuyla karşılaştılar.<br />
"Din, namus, mülk elden gidecek, bunlar başka hükümet adına çalışıyorlar" vb. yalanlarla harekete geçirilmiş yığını arkasına alan Vali Hamit'in resmi kuvvetleri Suphi ve yoldaşlarına yiyecek, içecek, yatacak yer verilmesini engellediler.<br />
Aynı tecrit ve alçaklıklar, Bayburt, Gümüşhane hattını izleyerek Trabzon'a ulaştıkları yol boyunca devam etti.<br />
Komünistlerin Erzurum'a gelişlerinden Trabzon'a varışlarına değin uğradıkları zulüm, Mustafa Kemal'le doğrudan irtibat halindeki Vali Hamit tarafından yönetildi.<br />
Bunlar, Ermeni tehcirinde yaşananalara ne kadar çok benziyor.<br />
Ermeniler de 1915'te toplumdan tecrit edilerek uzun yolculuklara aç ve susuz çıkarılmadılar mı?<br />
Benzer yalan ve iftiralarla halk onlara karşı kışkırtılmaya çalışılmadı mı?<br />
Benzer güruhlar tarafından linç edilmediler mi?<br />
Yol üstünde kimi kent ve köylere girmediler mi?<br />
Kara kışın ortasında geceleyecekleri bir dam altını bile onlara çok görmediler mi?<br />
28 Ocak'ta trabzon önlerine gelen komünistler, kente, sokulmadan Yahya Kaptan yönetimindeki katiller sürüsü tarafından yol boyunca saldırı ve hakarete maruz bırakılarak doğrudan iskeleye getirildiler.<br />
Üzerlerindeki silahlar alındı.<br />
Akşamüstü bir motora bindirilerek yola çıkarıldılar.<br />
Arkasından silahlı kişilerle dolu bir motor hareket etti.<br />
Sürmene ya da Araklı açıklarında Mustafa Suphi ve 14 silahsız yoldaşı Ankara hükümeti cellatları tarafından katledildiler.<br />
Bedenleri karadeniz'e atıldı.<br />
Bu etapta sadece yaşananlar değil katliamın aktörleri soykırımda görev alan çeteler de, çeteci başı da aynı.<br />
"Trabzon'da Ermeniler, çoğu zaman büyük sandallarla açık denize çıkarıldılar ve denize atıldılar"<br />
6 yıl önce Ermenileri yutan karadeniz, aynı yöntemle bu sefer komünistlere mezar oldu.<br />
Mustafa Kemal ve çetecileri, soykırım dersini iyi çalışmışlar anlaşılan.<br />
Komünistleri katleden Yahya Kaptan, 5-6 yıl önce Trabzon'da aynı kırımı Ermenilere yaptı.<br />
Devletin kirli işlerini bağlı çetelere yaptırması bugüne kadar çok değişmedi.<br />
Kürt ve Alevi katliamları, Tan Matbaası baskını, 6-7 Eylül olayları ve 1968'den günümüze devrimci yükseliş dönemlerinde ırkçı faşist grupların saldırganlıklarının Teşkilat-ı Mahsusa benzeri çete örgütlenmeleri olan kontrgerilla JİTEM; Hizbullah eliyle kaçırma, kaybetme, katletme saldırıları hızından hiçbir şey kaybetmedi.<br />
Devlet, 1915 soykırım deneyiyle donanarak devrimcilerin ve halklarımızın ileriye doğru her yaptıkalrı atılımda karşılarına Yahya Kaptan, Topal Osman gibi çete artıkları Faşist Ülkücü Çatlılar, Ağcalar, Kırcılar, Oral Çelikler, İsa Armağanlar, Yalçın Özbeyler, Mehmet Şenerler Velioğulları, Yazıcıoğulları ve Mahmut Yıldırımları çıkardı.<br />
Soykırımda uygulanan bir başka yöntem ise Ermeni kadınlarının cinsel saldırıları ve tecavüze uğramalarıdır.<br />
Bu saldırganlık komünistlerin grubundaki Meryem Suphi'ye de yapılıyor, Meryem Suphi, Kahya Kaptan tarafından gruptan koparılarak çetecilerin cinsel saldırıları sonrası katlediliyor.<br />
Benzer saldırılar devlet geleneği haline getirilerek kentlerde, köylerde ve dağlarda devrimci ve Kürt yursever kadınlara karşı 1980'lerden itibaren sistematik bir uygulama haline getirildi.<br />
Mustafa Suphilerin katledilmeleri, Mustafa Kemal burjuva iktidarının ve kurduğu devletin kominist, devrimci ve halkçı hareketlere karşı her yolla tasfiye edeceğinin önemli işaretlerinden biridir.<br />
Hemen ardından Ankara'da komünistlerin biridir.<br />
Hemen ardından Ankara'da komünistlerin tutuklanması, Çerkez Ethem ve Devrimci Mehmet Efe'nin tasfiye edilmeleri, Kürt soykırımının başlatılması bunun çarpıcı ilk örnekleridir.<br />
Yüzyıla yakın bir zaman sonra bugün bu zihniyette değişen bir şey yok.<br />
Suphilerin katli, Türkiye ve Kürdistan devrimci önderliğinin tasfiyesi demekti.<br />
Devrimci önderlik boşluğu 1971 devrimci çıkışına kadar elli yıl gibi uzun bir süre dolduramadı.<br />
Bu sayede Kemalist iktidar ittihatçı zihniyetten gerici tipte burjuva bir devletin inşasını başarabildi.<br />
Bu veriler, bu coğrafyada devrimcilerin ve halkların soykırımlarla güçlü bir yüzleşme ve hesaplaşmaya girmeden eşitlikçi, adil, sınıfsız ve sömürüsüz bir gelecek inşa etmelerinin imkansız olduğunu gösteriyor.<br />
Soykırımcı ve katliamcı devlet zihniyetiyle yüzleşmediği için sonrasında Kürt soykırımı da yaşandı, katliamcı gelenek bugüne kadar varlığını sürdürebildi.<br />
halkalrın böylesine vahşice kırımdan geçirildiği bir coğrafyada sadece emek/sermaye çelişkisi üzerinden yürütülecek bir devrimci çalışmanın kötürümleşmesi, yabancılaşması kaçınılmazdır.<br />
Bu acılarla yüzleşip yaraları sarılmadan, halkların eşitliği ve kardeşliği sağlanmadan, emekçilerin ve işçilerin birliğini sağlamak ham hayaldir.<br />
Karadeniz'in derinliklerinde Ermeni ve Rum halklarıyla buluşan Suphilerin vasiyetini ancak geçmişimizle daha derinlikli bir yüzleşmeyle başarabiliriz.<br />
HRANT'IN KATİLİ SOYKIRIMCI <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span> DEVLET ZİHNİYETİDİR<br />
Hrant Dink katledileli 8 yıl oldu.<br />
Bu cinayet, bir asırdan daha uzun bir süredir.<br />
Kanayan yaranın yeniden hançerlenmesiydi.<br />
Cinayetin arkasındaki zihniyetin izleri yüz yıl önceki Ermeni soykırımına kadar götürülebilinir.<br />
Toplum ve devlet olarak soykırımcı ve katliamcı zihniyetle yüzleşip hesaplaşmadığı için Hrant Dink öldürüldü.<br />
Bundan sonra da bu coğrafyadaki soykırımcı zihniyetin Ermeniler ve diğer ezilen halklar üzerindeki baskı ve zulüm daha ne kadar sürer, aramızdan daha kimleri alır, kestirmek zor.<br />
Hrant için 8 yıldır adalet arıyoruz. Anlamlı bir ilerleme dahi sağlanamamış olması gerçeği ortada.<br />
Hrant için adaletin sadece adliye koridorlarında sağlanamayacağı gerçeğidir hatırlanan.<br />
Yine de adalet için bir başlangıç adımı olabilirdi bu dava.<br />
8 yıllık süreç bu olasılığın da çok az olduğunu gösteriyor.<br />
Önceki dava süreci, cinayetçi üç beş tetikçinin üzerine yıkılıp, asıl katilleri, yönlendirenleri, teşvik edenleri, yol verenleri, göz yumanları velhasıl arkasındaki soykırımcı ve katliamcı zihniyeti aklamıştı.<br />
Dava yeniden görülmeye başlarken, demokratik kamuoyunun baskısı ve değişen politik konjonktürden dolayı soruşturmanın kapsamı biraz daha genişletildi.<br />
Tetikçiler dışında kimi polisler de soruşturma kapsamına alınarak tutuklandı.<br />
Bu görüntünün aksine cinayette rolü olan birçok asli unsura dokunulmuş değil.<br />
Tutuklanan ya da soruşturmaya dahil edilen bu polisleri AKP ve devlet sekiz yıldır koruyor.<br />
Ancak bu polislerin çoğunun Gülen Cemaati'ne yakın olması, 17-25 Aralık yolsuzlık operasyonunda rol almış olmaları, AKP'nin Hrant davasını iktidarını güçlendirmek için araçlaştırdığını gösteriyor.<br />
Hrant'ın öldürülmesi basit bir olay değildir.<br />
İstanbul vali yardımcısı ve MİT elemanları tarafından tehdit edilmesi, Ermeni soykırımı eksikliğinin katılımcılarından olduğu için Adalet Bakanı Cemil Çiçek başta olmak üzere zamanın AKP Hükümeti tarafından “hain” ilan edilerek ve zorlamacı biçimde yargılanması için izin verilip hedef gösterilmesi, Ermeni karşıtı kampanya yürüten Veli Küçük'ten Doğu Perincek'e ve Talat Paşa Komitesi'nin kurucularından Rauf Denktaş'a kadar, MHP-BBP Trabzon Emniyet ve Jandarması istihbarat dahil olmak üzere, hepsi bu katliamda şu veya bu düzeyde rol oynamışlardır.<br />
'Milli Mütabakat' vardır.<br />
Hrant'ın katilleri sadece bunlarla sınırlı değildir.<br />
Yüzyıllardır soykırımcı devlet geleneği ve zihniyetini sürdüren iktidar anlayışıdır.<br />
Soykırımcı zihniyet 1915'ten bugüne kadar kesintisiz sürdürülmüştür.<br />
Hrant Dink'in katli, tam olarak bu zihniyet, gelenek ve devlet anlayışıdır.<br />
Bu zihniyet bugüne kadar mahkum edilmediği için bu gelenek kesintiye uğramamıştır.<br />
SOYKIRIMCI ZİHNİYET HEP VARDIR<br />
1918'de İngilizx, Fransız ve İtalyan gemileri İstanbul'a vardıklarında, cezalandırılmaktan korkan soykırımcı ittihatçı kadroların bir kısmı Anadolu'ya kaçarak Türk ulusal mücadelesine katılmışlardır.<br />
Sonradan Malta'da sürgünden kaçıp gelenlerle de birleşerek Mustafa Kemal'in etrafındfa toplanıp yeni devletin kuruluşuna katılmışlardır.<br />
Ermeni, Rum katliamları ve sürgünleri Türk ulusal mücadelesi sırasında da yer yer devam etmiştir.<br />
Mustafa Kemal uluslararası kamuoyuna dönük söylediği yalan ve demagojik açıklamaların aksine, soykırımcı ve katliamcı inkarcı geleneği ve soykırımda yer almış ittihatçı kadroları sahiplenerek sürdürmüştür.<br />
Bunlardan en bilineni Mustafa Suphi ve 14 yoldaşını katleden Trabzon ve çevresindeki Ermeni soykırımında çetebaşıcılığını yapan Kapakçılar Kahyası Yahya ve Topal Osman'dır.<br />
Topal Osman, kontrgerillacı General Veli Küçük tarafından 1990'da anıtı dikilerek “Ulusal kahraman” ilan edilmiştir.<br />
Adana'nın Ceyhan İlçesinde de aynı yıllarda MHP'nin belediye başkanlığı yapan Hüseyin Sözlü tarafından da Ermeni soykırımlığı yapan Boğazlayan Kaymakamının heykelini dikerek de Ceyhan'da da Türk ulusal kahramanı ilan ettiler.<br />
Keza, Ermeni soykırımında aktif görev alan Şükrü Kaya, Tevfik Rüştü, Aras Abdülhalik Renda gibi şahsiyetler önemli bakanlıklara geçirilmiştir.<br />
Dikkat çekici olanlardan biri de AKP'nin ideolojik referans alıp geleneğini sürdürdüğü Celal Bayar'dır.<br />
Bayar, soykırım yapan İttihat ve Terakki Fırkası ve Teşkilat-ı Mahsusa üyesidir.<br />
Lozan'da Türk tarafını temsil eden heyette yer almıştır.<br />
Uzun süre milletvekilliği maliye bakanlığı, başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmıştır.<br />
1955'teki 6-7 Eylül olayları onun cumhurbaşkanlığı döneminde yapılmış olması tesadüf olmasa gerek.<br />
Bu cumhuriyet yüz binlerce Ermeni, Rum, Süryani ve Yahudi'nin baskı, zorbalık, mübadele, sürgün, göçe mecbur bırakma, varlıklarına el koyma, katliam ve sürekli katliam tehdidi altında eritilerek kurulmuştur.<br />
İttihatçıların misak-ı milli sınırları içinde “gayrimüslimlerden kurulma” politikası, cumhuriyet tarihi boyunca kesintisiz sürdürülmüştür.<br />
Yüz binlerce yetim Ermeni çocuğun “evlat edinme”, binlerce Ermeni kadının “evlilik” adı altında asimile edilme politikası sürdürülmüştür.<br />
1930'ların ortalarında iskan kanununa dayandırılarak Diyarbakır, Urfa, Sivas Ermenileri İstanbul ve İzmir'e, 1942 yılında Varlık Vergisi adı altında mal varlıklarına el konularak ve aynı bahaneyle Aşkale çalışma kamplarına sürüldüler.<br />
6-7 Eylül katliam ve yağması, Erdoğan ve AKP'nin mirasçısı olduğu Bayar-Menderes iktidarı döneminde yapıldı.<br />
1980 yılında, 12 Eylül'den üç ay önce hazırlanmış olan Genelkurmay Başkanı Kenan Evren imzalı “Türkiye'ye Yönelik İç Tehdir” adlı gizli raporda Ermeni soykırımı “Bu husutaki uygulama o zaman yürürlükte bulunan mevzuata tamamen uygun olup, haklısır da” denilerek açıkça savunulmuştur.<br />
Süryanilerin de izlenmesi istenmiştir.<br />
Bu raporda, Ermenilerin sayıları ve yaşadığı kentler belirtilerek “çeşitli terörist olaylara karışmaktadırlar” denilerek hedef gösteriliyor.<br />
Ermeni Patrikhanesi'nin faaliyetleri, Ermeni çocuklarının anadillerine ve inançlarına uygun eğitim görmeleri, Ermeni ismi almaları ve dayanışma içinde olmaları tehdit unsuru olduğu belirtilmektedir.<br />
Malatya'da dini faaliyet yürüten üç Hristiyan, polis ve jandarma tarafından takip edilip dinlenmesi ve katledilmeleri güncel örneklerden sadece biridir.<br />
Yine, Talat Paşa'nın mezarı 1980'lerde Türkiye'ye getirilip devlet töreniyle gömülerek soykırımcı zihniyet yaşatılmıştır.<br />
Mustafa Kemal'den Tayyip Erdoğan'a, 1920'lerin CHP'sinden AKP'sine, MİT'inden MGK'sına kadar bütün devlet kurumlarına soykırımcı ve katliamcı zihniyet sinmiştir.<br />
1927'de bu coğrafyada Ermeni nüfusu 300 bin iken bugün 60 bin kalmış olması bu politikaların sonucudur.<br />
Bu yüzden, Hrant Dink'in katledilmesinde birbirinden farklı birçok devlet kurumu ve yöneticisinin parmağının olması tesadüf ve konjonktürel bir durum değil, aksine Hrant Dink'in öldürülmesinde ve gerçek katillerinin aklanmasında eski statüko ve yeni statüko elbirliği içindedir.<br />
O yüzden de ne katillerin hepsini yargılayabilirler ne de Ermeni soykırımı ile yüzleşme niyeti ve cesareti taşıyorlar.<br />
Bundan kaçmak için Çanakkale Savaşı “kahramanlığı”na sığınıyorlar.<br />
HRANT KÖPEÜSÜNDE YÜZLEŞME ZAMANI<br />
Gerçek yüzleşmeyi ancak halklarımızın vicdanı ve mücadelesi başaracaktır.<br />
Hrant'ın vurulmasından sonra dakikalar içinde Türk, Kürt, Ermeni halklarımızdan binlercesi toplanıp Taksim'den Agos'un önüne yürümesi ve uğurlanmasında yüz binlerin katılımı ve sahiplenmesi, 8 yıldır süren Hrant için adalet mücadelesi bunun en güçlü kanıtıdır.<br />
Bunlar, yüz yıllık soykırımcı zihniyetle yüzleşme ve geçmişle hesaplaşamaya giriştir ve görkemli bir başlangıçtır.<br />
Bu vicdan ayaklanması tamamına erdirilmekten henüz uzaktır.<br />
Ermeni soykırımıyla yüzleşildiği, özür dilendiği, kardeşleşmenin diğer gerekleri yerine getirildiği zaman ve soykırımcı devlet zihniyeti paramparça edildiği zaman yüzleşme tamamlanmış olacaktır.<br />
Soykırımın yüzüncü yılı bunun için çok güçlü bir fırsattır.<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-74003163291709177822015-04-30T11:37:00.002-07:002015-04-30T11:41:50.370-07:00 OSMANLI VE CUMHURİYET <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span> DÖNEMİNDE (DERSİM)<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Cafer Demir’in, Umut Yayımcılık tarafından 2009’da yayınlanan DERSİM kitabı, politik tarihe ilişkin.<br />
Yazar katliamlar ve isyanlar coğrafyası Dersim’in, esasen 1852-1938 dönemini incelemiş.<br />
Geçmişe kısa göndermelerle yetinmesi isabetli olmuş.<br />
Bu yazıda, Demir’in kitabı vesilesiyle, son dönemde politik tartışmalarda iz bırakan Dersim tarihine göz atacağız.<br />
BELGELER VE YAZILI ANILARI OLAN <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>ARAŞTIRMASIYLA TAMAMLAMAK <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span><br />
<br />
<br />
<br />
Yazar, Dersim tarihinin bu kesitini ele alırken, belgelerden, resmi sivil tarih kitaplarından, Jandarma Umum Komutanlığı raporlarından, TBMM tutanaklarından ve anı kitaplarından yararlanmaya özen göstermiş.<br />
1926 Kocan aşiretine yönelik imha harekatından itibaren sözlü anılardan topladığı bilgilerle yazılı kaynaklardakileri denetlemiş.<br />
Kitapta, Dersim aşiretlerinin yaklaşık 400 yıl süren özerk yönetiminin, 19. yüzyılın ortalarından itibaren merkezileşmeyi güçlendirmeye çalışan Osmanlı İmparatorluğu tarafından kaldırılmaya çalışıldığı belirtiliyor.<br />
Osmanlı, başlangıçta, sert askeri saldırılarla resmi görev vermeyi ardışık uygulayarak özerkliği sona erdirmeyi deniyor. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Osmanlı’nın askeri saldırılarına karşı, Dersim’in doğu bölgesinin beyi Çarekan aşireti reisi de, diğer mıntıkaların aşiretleri de direnirler.<br />
Osmanlı 1863’ten itibaren doğu Dersim’in beyinin ailesinden birine Dersim Umum Müdürlüğü, bazı aşiret reislerine kaymakamlıklar vererek yönetmeyi deniyor.<br />
Fakat aşiretlerin çoğunun reisleri ve halk Osmanlı’yı ve onunla uzlaşanları yönetici olarak kabul etmeyip 1875’te ayaklanma gerçekleştiriyorlar, özerkliği sürdürüyorlar.<br />
1892’de (bazı Jandarma raporlarında halkın sözlü anlatımlarına gönderme yapılarak bu tarihin 1901 olduğu da belirtiliyor.)<br />
Dersim’e yeni bir askeri saldırı yapılıyor.<br />
Kocan aşireti ve destekleyenler direniyorlar.<br />
Osmanlı’nın artık salt sopa politikasına geçtiği dönemdir. Sonraki yıllarda da bazı direnişler gerçekleşiyor.<br />
Osmanlı’nın, hazırlanan raporlar doğrultusunda 1907’de Dersim’e yine askeri bir saldırı başlatıyor.<br />
Hozat aşiretlerinin köylerini yakıp yıkan saldırı daha çok aşiretin direnişte birleşmesini kışkırtıyor.<br />
Osmanlı generalleri önceki yılın başarısızlığı üzerine 1908’de daha büyük çaplı askeri saldırı hazırlıyorlar.<br />
Aşiretler ekonomik ve askeri ablukanın kaldırılması ve tutukluların serbest bırakılmasını içeren nota veriyorlar.<br />
Neşet Paşa komutasında Elazığ ve Erzincan’daki birliklerden 26 tabur ve Cibranlı aşireti süvari alayıyla yapılan 1908 saldırısının büyük gücü, Dersim aşiretlerinin direnişini geriletiyor.<br />
Saldırı devam ederken Meşrutiyet ilanının çıkardığı affa rağmen, Neşet Paşa ve komutanlar, affı kısmen kabul edip az sayıdaki aşiretin direnişi sürdürmesini bahane ederek askeri saldırıya devam ediyorlar.<br />
Aşiretlerin yenilgisine rağmen 4. ordu müşiri İbrahim Paşa, Kuzey Dersim aşiretlerine karşı 1909’da yeniden askeri harekat düzenliyor.<br />
35 aşiretin liderleri uzlaşarak direnmekten vazgeçiyorlar.<br />
Bu nedenle saldırı Haydaran ve Demenanlılara yapılıyor.<br />
1911’de Kuzeydeki 5 aşirete karşı saldırı yapılıyor köyleri yakılıp yıkılıyor.<br />
1914’e kadar sessizlik hüküm sürüyor.<br />
1914’te direnişe geçen Kırxan aşireti yalnız kalıp yenilgiye uğruyor.<br />
EMPERYALİST PAYLAŞIM SAVAŞI:<br />
YARI-DESTEK<br />
<br />
<br />
Emperyalist paylaşım savaşında doğu Dersim aşiretleri, Çarlık Rusyası’na karşı, ittihatçı-Osmanlı generallerinin yanında başından itibaren savaşa katılıyorlar.<br />
Fakat batı Dersim aşiretleri ve Kureyşan aşireti generallere güvenmezler.<br />
1916’da batı Dersim aşiretleri Ovacık kaymakamını ve memurları kovarlar.<br />
Kureyşan aşireti Nazmiye’yi elegeçiriyor.<br />
Destek aldığı diğer aşiretlerin güçleriyle birlikte Elazığ’a doğru harekete geçiyor.<br />
Mazgirt, Çarsancak (peri) ve Pertek’e saldırıyor.<br />
Galatalı Miralay Şevket Paşa komutasındaki 7 taburdan oluşan askeri saldırı gücünü geri püskürtüyor.<br />
2.Ordu komutanı Ahmet İzzet Paşa, karargahını kurduğu Bingöl’e aşiret liderlerini görüşmeye çağırır.<br />
Gelen az sayıdaki aşiret reislerine “vergi ve diğer yükümlülüklerden muaf tutulacakları, isteklerinin savaş sonrası kabul edileceğini” beyan eder.<br />
Aynı yıl Talat ve Enver paşalar batı Dersim aşiret liderleriyle onları savaşa katmak amacıyla görüşmeye gelirler.<br />
Hozat tarafından birkaç aşiret lideri toplantıya katılır ve ittihatçı liderlerin savaşa katılma önerisini kabul ederler.<br />
Ardından bütün aşiretlerin savaşa katılmaları için Talat Paşa -toplantıya katılan aşiret reislerinin önerisine uygun olarak- Hacıbektaş Postnişini Cemalettin Efendi’yi görüşmelere gönderir. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Cemalettin Efendi görevini başaramadan Rus ordusu 11 Temmuz 1916’da Erzincan’ı ele geçirir, ardından Dersim’i kuşatır.<br />
Kuşatma ve batı Dersim aşiretlerinin Ermeni Murat Paşa’yla anlaşma sağlayamamaları sonucu bu aşiretler de Osmanlı-İttihatçı generallerin yanında savaşa katılırlar.<br />
Sovyet Devrimi’nin Rus ordusunu geri çekme kararının yol açtığı elverişli durumda, milisleriyle Erzincan’ın “kurtuluşunu sağlarlar”.<br />
Cibranlı Miralay Halit bey komutasındaki Kürt süvari alayı 1919’da Ovacık’a yerleşerek ittihatçı-Osmanlı yönetimini yeniden kurar.<br />
Kemalistler de İttihatçıların sopa politikasını sürdürürler. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Kurtuluş Savaşı döneminde batı Dersim aşiretlerinin de desteklediği 1921 Koçgiri İsyanı gerçekleşir.<br />
Bunun dışında Dersim’de sessizlik hüküm sürer.<br />
Ama diğer Kürt illerinde, isyanlar vardır; 1919’da Mityat’ta Ali Bate, 1920’de Urfa’da Milli Aşireti isyanı gerçekleşir.<br />
RAPORLAR, HAZIRLIK, PLANLAR:<br />
CHP'NİN DERSİM POLİTİKASI<br />
<br />
<br />
Kemalistlerin sonraki askeri harekatlarının kavranabilmesi için, yazar, anlatım akışı içinde onların hazırladıkları raporlardan ve aldıkları kararlardan alıntılar veriyor.<br />
Bunları büyük bölümüyle kitabının içinde ve ekler bölümünde yayınlıyor.<br />
Buradan CHP iktidarının Dersim politikası açık-seçik ortaya çıkıyor.<br />
Kemalistler, Kurtuluş Savaşı’nda Kürt feodalleri ve aydınlarıyla ittifak kurmalarına, Kürt ulusuna özerklik vaat etmelerine, 1921 Anayasası’na vilayet özerkliğini koymalarına rağmen, cumhuriyetin ilanı sonrası 1924 Anayasası’yla bunları tamamen terk ediyorlar. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>1921 Koçgiri İsyanı’na karşı tavrı ve zorla asimilasyonu izleyecekleri politikasının temel iki boyutu haline getiriyorlar.<br />
CHP diktatörlüğü, politikasını 1925 Şark Islahat Planı’nda (bundan sonra Plan olarak anılacak) formüle edip resmen ortaya koyuyor.<br />
Şeyh Sait İsyanı’nı ağır katliamla yener yenmez, M. Kemal ve Mareşal Fevzi Çakmak’ın hazır bulunduğu bir Bakanlar Kurulu toplantısında, Şark Islahat Planı hazırlayacak bir komisyonun kurulması, 18 Eylül 1925’te gizli kararname ile kararlaştırılıyor.<br />
Komisyonda İçişleri Bakanı M. Cemil (Uybadın), ırkçılığıyla ünlü Adalet Bakanı M. Esat (Bozkurt) gibi isimler de yer alıyor. Komisyon hazırladığı gizli Plan’ı 24 Eylül 1925’te İnönü Hükümeti’ne sunuyor, kabul ediliyor.<br />
Plan’ın ana fikri; a) Kürtleri Umum Müfettişlik(ler) biçiminde olağanüstü yetkili sömürge valileri ve komutanlarla yönetmek, b) Türk nüfus yerleştirme, sürgün ve zorla asimilasyon yöntemleriyle Kürtleri Türkleştirmektir.<br />
Şeyh Sait İsyanı, Kürtlere ilişkin vaatlerini terk eden CHP iktidarına karşı ulusal temelde bir tepkiydi.<br />
CHP iktidarı, isyan bölgesinde 15-20 bin insanı katleden tavrını, Şark Islahat Planı’yla sistematik bir politikaya dönüştürüyor.<br />
Plan, içinde Dersim’in de yer aldığı bölgenin bütününü<br />
“5. Umum Müfettişliği” alanı ilan ediyor. (2. madde)<br />
“Program(ın) hitam-ı tatbikine kadar” sıkıyönetimin sürdürülmesine hükmediyor. (1. madde)<br />
“Mıntıkadaki tali memuriyetlere dahi, Kürt memur tayin olunmamalıdır.” (10. madde)<br />
“Silahlar toplanacak, (...) sahipleri, Divan-ı Harbi Örfilere tevdi olunacaktır.” (12. madde)<br />
“Jandarma karakolları ve askeriye ve hudut karakolları (...) süratle inşa edilecek.” (17. madde)<br />
“Şark şimendiferleri(nin) az zamanda” Diyarbakır, Erzincan, Van’a “varmasını temine çalışmak.” (19. madde).<br />
Demiryollarının buralara uzatılması, askeri amaçla planlanıyor.<br />
Plan’ın asimilasyon, koloniyerleştirme ve sürgün maddeleri:<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>“Aslen Türk olan fakat Kürtlüğe temessül etmek üzere olan mevkide Türk Ocakları ve mektep açılması (...).<br />
“Hasseten Dersim... leyli iptidailer (yatılı okullar) açılmak suretiyle Kürtlüğe karışmaktan bir an evvel kurtarılmalıdır” (14. madde)<br />
“Dersimlilerin, Dersim’den çıkmak isteyen kısımları Sivas garbinde gösterilecek mıntıkaya nakledilebilirler.” (15. madde)<br />
“Aslen Türk olup Kürtlüğe mağlup olmaya başlayan” Malatya’dan Muş ve Van’a, Dersim ilçelerinden Diyarbekir’e kadar halkın yalnızca resmi dairelerde değil “çarşı pazarlarda Kürtçe konuşmaları” yasaklanacak, “hükümete ve belediyeye muhaliflik” suçu sayılıp cezalandırılacak. (13. madde)<br />
“Fırat’ın garbındaki (...) Kürtlerin, Kürtçe konuşmaları behemehal menedilmeli” (16. madde)<br />
“Van ... ile Midyat arasındaki hattın garbında Ermenilerden metruk araziye Türk muhacirler yerleştirilecektir.” (5. madde)<br />
Plan’ın ardından İçişleri Bakanlığı’nın görevlendirdiği Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey’in 02.02.1926 tarihli Dersim’e ilişkin raporu da Plan hükümleriyle aynı doğrultudadır.<br />
Okuru tekrarla sıkmamak için özgün yanlarını vermekle yetindim.<br />
Hamdi Bey, gezisinde ve görüşmelerinde Seyit Rıza’nın yakın bir zamanda harekete başlayacağına dair kanıtlar tespit edemediğini belirtmesine rağmen “Dersim, Cumhuriyet hükümeti için bir çıbandır.<br />
Bu çıkan üzerinde kesin bir ameliyat yapma” tesbit ve önerisinde bulunuyor.<br />
Okul ve fabrika açarak, halkın refahını yükselterek “kısaca medenileştirmek suretiyle ıslaha çalışmak, imkansız bir hayalden başka bir şey değildir” diyor.<br />
“Dersim meselesinin bir an önce hal” edilmesini kuvvetli bir askeri saldırıyla öneriyor:<br />
“Düzenli askeri kuvvetle... kuşatma ve tarama harekatı yapmak, görecekleri baskı üzerine dağlara çekilecek silahlı halkı da, kara ve hava kuvvetleriyle yok etmek... dikkat edilecek en önemli husustur.” (abç)<br />
(...) Tedibatı (uslandırma) genele uygulamak gerekir.”<br />
CHP iktidarının açık resmi raporu bile katliam öneriyor.<br />
Hamdi Bey’in asimilasyon yöntemi de ilginçtir:<br />
“25 sene devam etmek şartıyla idealist memur göndermek ... misyonerlik yaptırarak Kürtleri Türkleştirmek.”<br />
“Bu müddet içinde okul açmamak, ancak 25 sene içinde ahaliye Türklük his ve terbiyesini verdikten sonra, okul yaptırmak ve halkı okutmak.”<br />
Aynı yıl İçişleri Bakanlığı, Diyarbakır Valisi Ali Cemal’i (Bardakçı) Dersim’e gönderiyor. O, farklı bir rapor hazırlıyor. Aşiretleri böl-yönet ve parçala politikasına uygun askeri harekat öneriyor. Nuri Dersim’i dahil aşiret liderlerinin çoğunluğuyla görüşüyor.<br />
Yurtsever aydın Alişer daveti kabul etmiyor.<br />
Ali Cemal, aşiret liderleri ve halkının çoğunluğunun kazanılacağını, Seyit Rıza’yı bile Elazığ’da yerleşmeye ikna ettiğini rapor ediyor.<br />
“Üç beş şahıs müstesna, ağalar ve reisler de dahil tekmil Dersimliler müthiş bir fakrü zaruret içinde çarpınmaktadır” vurgsunu, “gasp-u garatların (gasp ve baskınların, bn.) sebebi, yaşam hissi ve endişesidir” tesbitini yapıyor.<br />
Tenkilin(2) yalnızca Kocan aşiretine yapılmasını öneriyor. Nitekim aynı yılın (1926) sonbaharında CHP Hükümeti, albay Mustafa Muğlalı komutasında kara birlikleri ve bombardıman uçaklarıyla –diğer aşiretlerinden tecrit ederek– Kocan aşiretine saldırıyor.<br />
CHP diktatörlüğü, Ali Cemal’in diğer önerilerine aldırmıyor. 1928’de Genel Müfettiş İbrahim Tali’yi (Öngören) Dersim’e gönderiyor. İ. Tali ilk raporunda “tenkil”e şimdilik gerek yok diyor. Fakat 1930’da Müfettişlik adına ikinci bir rapor hazırlıyor. Kuvvetli askeri tenkil harekatı öneriyor:<br />
“Kuvvetli olması şartıyla harekatın hiç olmazsa Haydaranlı, Yukarı Abbas Uşağı, Keçel, Demenan aşiretinin Çibokez grubuna teşmili (kapsaması) lazımdır.”<br />
Bütün Dersim’i askeri kuşatma altına almayı ve bu yolla aç bırakarak “iltica” etmek zorunda kalanları Batı’ya dağıtmayı, “bu harekatın mutlaka yeterli kuvvetle yapılması”sını öneriyor.<br />
Askeri harekata değin orada önerdiği tedbirler bile İ. Tali’nin tenkil zihniyetini yansıtıyor:<br />
“Elazığ’da bir bomba teyyare filosu buludurularak ... hükümetin emirlerine muhalefet edenlerin aşiret ve köylerini kesin bir suretle bombalamak.”(abç)<br />
“Tehdit edici çeşitli yerlerde kuvvetli birlikler bulundurmak. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Bu müfrezeler Dersim hakkında mutassever (tasarlanan) umumi harekatın çekirdeklerini teşkil ederler.”(abç)<br />
Genelkurmay Başkanlığı da o yıllarda kendisine sunulan raporların özet bir değerlendirmesini yapar.<br />
Genelkurmay Başkanı, Mareşal Fevzi Çakmak’tır, M. Kemal’den sonraki sırada rejimin kararlarında belirleyici etkiye sahiptir. Şark Islahat Planı, Hamdi Bey ve İ. Tali raporlarıyla aynı düşünceleri paylaşıyor. Sömürgeci zihniyetini yansıtan alıntılarla yetiniyoruz:<br />
“Reisler alındıktan sonra, halkın ve en azgın olanların Dersim’den çok uzak olan ovalara sevki ve öz Türk köyleri içinde dağıtılması.”<br />
“Yerli memurların kamilen çıkarılması.”<br />
“Yüksek idare memurlarına adeta koloni idaresindeki yetkilerin verilmesi.”<br />
“Silahlı kuvvetin müdahalesi Dersimli’ye daha çok tesis yapar ve ıslahatın esasını teşkil eder.”<br />
“Dersim koloni gibi dikkate alınmalı.<br />
(...) Aşamalı öz Türk hukukuna tabi kılınmalı.”<br />
1930’daki bir askeri harekatın komutanlığını yapan 2. Ordu Komutanı Ömer Halis (Bıyıktay) da yanı yıl rapor hazırlıyor.<br />
Toplu sürgünü ve riskini tartışıyor sonuçta “yarının harbinde en kıymetli” asker ve ayrıca dayanıklı işçi olarak değerlendirmeyi daha yararlı görüyor.<br />
1931’de CHP Hükümeti İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’yı Dersim’e gönderiyor.<br />
Seyit Rıza ve Haydaran Mirleri dışında, Seyit Rıza’nın oğlu dahil aşiret reislerinin hemen tümüyle görüşüyor.<br />
“Hepsinin tavrı mutidir [boyun eğici-bn], ilticakardır.” sonucunu çıkarmasına rağmen büyük çaplı askeri harekat ve 347 aile ve akrabalarının Batı’ya sürgün edilmelerini öneriyor.<br />
Seyit Rıza’yı “tedbirler alınmazsa istikbalin Dersim için hazırlanmış şefi” olarak değerlendiriyor.<br />
Tenha geçit ve boğazlardaki mezraların yakılmasını, Kuzey Dersim aşiretlerinin toptan Batı’ya sürgününü öngörüyor.<br />
İlginç ve iktisadi acımasızlığını yansıtan önerisi, geçmiş vergi borcu bakiyesini, kayda geçmemiş hayvan başına yeni vergilerin askeri harekatla birlikte –%20’lik olarak belirttiği marabalar dışında kalan– köylüler ve ağalardan alınması önerisi oluyor.<br />
İ. İnönü (Başbakan) 1935’te bütün Doğu illerini kapsayan gezi yapıyor ve 21Ağustos 1935 tarihli Şark Seyahati Raporu’nu (ŞSR) hazırlıyor.<br />
Rapor’da Dersim’e ilişkin sömürgeci zor ve asimilasyoncu içerikte görüşönerilere yer veriyor.<br />
“Erzincan beyleri arazilerinde işlemek için Dersimlileri (maraba) adıyla kullanmaktadırlar.<br />
Bu köyler ve marabalar Dersim çapulcu kollarının içeri yayılması için menzil ve yatak rolü yapmaktadırlar.<br />
Az zamanda Erzincan’ın Kürt merkezi olması ile asıl korkunç Kürdistan’ın meydana gelmesinden ciddi olarak kaygılanmak gerekir.” (abç)<br />
Dersimli yoksulların yakın bir ovadaki Türk toprak beylerine maraba olmalarını bile tehlikeli gören ırkçı-sömürgeci zihniyet kendi sözlerinden anlaşılıyor.<br />
İnönü’nün Şark Seyahat Raporu’nun gizli ve Dersim’e ilişkin bölümlerinden kısa alıntılarla yetiniyoruz. “Dersim vilayetinin yeniden teşkili ile askeri idare kurulması.”<br />
“Muvazzaf bir kolordu komutanı vali ve üniformalı muvazzaf zabitler kaza kaymakamı olacaktır.<br />
Kaza memurlarından hiçbiri yerli olmayacak.”<br />
“İdama kadar infaz ilbaylıkta bitecektir.”<br />
“İlbaylığın emrinde 7 jandarma taburu bulunacaktır.<br />
Sabit jandarma ayrıdır.<br />
Karakolları yaptıracaktır.<br />
1937 ilkbaharına kadar hazır olursa mürettep ve seferber 2. F. kuvvet ilbaylığın emrine 1937 ilkbaharında verilecektir.”<br />
Bu planı bakanlar, GKB, askeri vali ve 2 gneel müfettiş, meclis başkanı dışında kimse bilmeyecektir.<br />
Gerçekten de, 1937-38 Dersim askeri harekatı, başlama tarihi dahil, Başbakan İnönü’nün 2 yıl önceki planına uygun olarak eksiği değil fazlasıyla yapılıyor.<br />
Ekonomi Bakanı Celal Bayar’ın 10.12.1935 tarihli Doğu illerinde ekonominin geliştirilmesine ilişkin raporu Dersim’e ilişkin özel bir şey söylemiyor.<br />
Genel olarak isyan sonrası dönemlerde farklı davranılmamasının yararına değiniyor.<br />
Fakat raporunun şu anlayışı tenkil yanlılığını yansıtıyor:<br />
“Şark’ta bugün için dahi tamamen yerleştiğimiz iddia olunamaz.<br />
İstinat edeceğimiz [dayanacağımızbn] en mühim kuvvet ordumuz ve jandarmamızdır.”<br />
“İsyan edenleri tenkil etmek için şiddetin manası anlaşılır ve yerindedir.” (abç)<br />
1934’te Mecburi İskan Yasası’nı yapan CHP Hükümeti, 25 Aralık 1935’te “Tunceli İdaresi Hakkında Kanunu” yasallaştırıyor. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Böylece 1925-35 arası rapor ve planları yasa katına çıkarıyor.<br />
“Tunceli Kanunu”, Dersim’in adını değiştiriyor, 4. Genel Müfettişlik’i kuruyor, kolordu komutanının vali olmasını ve bütün olağanüstü yetkilere sahip olmasını, Tunceli’de olağanüstü yetkili mahkemelerin kurulmasını hükmediyor.<br />
Tunceli Kanunu’nun 1940’a değin yürürlükte kalması hükmediliyor.<br />
Bu kanun, 1947’ye değin yürürlükte kalıyor.<br />
4 Mayıs 1937’de, M. Kemal ve Fevzi Çakmak’ın hazır bulundukları Bakanlar Kurulu toplantısında alınan “1937 Yılında Yapılan Tunceli Tenkil Harekatına Dair Bakanlar Kurulu Kararı-Gayet Gizlidir” kararıyla, harekata resmen de tenkil adı veriliyor.<br />
“Şedid [şiddetli] ve müessir [etkili, bn] bir taarruz harekatı” (1. madde)<br />
“Bu defa isyan etmiş olan mıntıkalardaki halk toplanıp başka bir yere nakil olunacaktır.<br />
Ve bu toplama ameliyesi de köylere baskın edilerek, hem silah toplanacak, hem de bu suretle elde edilenler nakledilecektir.”<br />
“Köyleri kamilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaştırmak lüzumlu görülmüştür.” (2. mad)<br />
Resmi rapor ve kararlar Dersim harekatının 1925’ten başlanarak hazırlanan ve planlanan bir iş olduğunu tartışmaya yer bırakmayan açıklıkla gösteriyor.<br />
POLİTİK İLHAK'IN<br />
TAMAMLANMASI: 1921-38<br />
<br />
<br />
1. Emperyalist Savaşın sona ermesiyle, Kürt Teali Cemiyeti’nin Koçgiri Şubesi yöneticileri olan yurtsever aydın Alişer ve aşiretin liderleri, batı Dersim aşiretleri liderlerinin desteğini alarak Kürdistan’a Muhtariyeti (özerklik) Ankara Hükümeti’nin de tanınması gerektiği fikriyle örgütlenirler.<br />
Koçgiri reisi Alişan Bey, Ankara Büyük Millet Meclisi’ne (ve Paris Barış görüşmelerini sürdüren heyete) telgraf çekerek, “Dersim’in müstakil bir idare istediğini, ancak bu milli talebin Ankara Hükümeti tarafından kabul ve resmen ilanından sonra Kürdistan’ın bir konfederasyon şeklinde hükümetle işbirliği yapabileceğini...” bildirir.<br />
Ankara Hükümeti, Kürt egemenleri ve aydınlarının büyük çoğunluğuyla ittifakına ve meclisteki 72 milletvekiline güvenerek, Merkez Orduyu, Mart 1921’de başına Sakallı Nurettin Paşa’yı atayıp tam yetkiyle donatarak Koçgiri aşiretinin üzerine sürer. Kontrgerillacı Topal Osman’ın komutasındaki Muhafız Alayı 47. müfrezesini de gönderir.<br />
Sivas, Elazığ, Erzincan’da sıkıyönetim ilan eder.<br />
Batı Dersim aşiret liderleri, Elazığ Valisi aracılığıyla tavırlarına ilişkin soruya, ‘hükümetin Ermeniler gibi Kürtleri de tehcir etmek niyetinde olduğu malum olduğundan Koçgirililer Müdafaasının meşru olduğu’ cevabını verirler.<br />
Koçgiri ve destekleyen aşiretlerin silah ve cephaneye yönelik eylemleri Temmuz 1920’de başlıyor.<br />
Batı Dersim aşiret reisleri 15 Kasım 1920’de Ankara Hükümeti’ne, özerklik talebi çerçevesindeki isteklerini ve Koçgiri bölgesine gönderilen askeri birliklerin geri çekilmesini isteyen telgraf gönderirler.<br />
Yazarın belirttiğine göre Seyit Rıza bu toplantılara ve Koçgiri ayaklanmasına katılmıyor.<br />
Meclis’te Merkez Ordu’nun ve Nurettin Paşanın gönderilmesi üzerine tartışmalarda yalnızca Erzurum milletvekili Hüseyin Avni (Ulaş) ısrarla muhalefet eder.<br />
Batı Dersim aşiretlerinden üçünün (Kevan, Pezgewran, Kocan)güçleri Kemah ve Kuruçay kaymakamı ve memurlarını esir alırlar.<br />
Koçgiri liderleriyle toplantı yaparak Ankara BMM’ne gönderdikleri telgrafla, isteklerini asgari düzeye indirirler: Koçgiri, Divriği, Refahiye ve Kemah’ın başına yerli Kürtler’den bir vali atanması koşuluyla il yapılması!<br />
‘Zo diyenleri temizledik. Lo diyenlerin köklerini de ben temizleyeceğim’ sözüyle ünlü Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki Merkez Ordusu ve Topal Osman’ın çeteleri Koçgiri köylerinde tam bir katliam gerçekleştirirler.<br />
Nurettin Paşa’nın zulmüne karşı çıkan fakat etkili olmadığı için Bakanlığa ve Meclise şikayet eden zamanın Sivas valisi Ebubekir Hazım Bey’in (Tepeyran) anlatımları katliamın boyutunu yansıtıyor:<br />
“Hadise ise 132 köyün enkazı altında hayli zaman evvel bastırılmıştır.<br />
Öldürülen 300’e yakın nüfustan başka binlerce masum ahali açlıktan, sefaletten ölüme mahkum edilmiştir.”<br />
“Asilerin... bir tanecik olsun asker yaralayamamış olması... gösteriyor ki, Nurettin Paşa bu kadar nüfusu müsademe suretiyle değil, katliam şeklinde öldürtmüştür.”<br />
Alişer, batı Dersim’e sığınıyor.<br />
(Daha sonra aftan yararlanarak köye dönen Koçgiri reislerinden biri evi bombalanarak öldürülüyor.)<br />
Dersim milletvekili Hasan Hayri Bey ve Erzincan milletvekili Emin<br />
Bey “bu fecayi Ermenilere bile yapılmamıştır” eleştirisini yaparlar.<br />
M. Kemal, Sakallı Nurettin Paşa’yı korur, hiçbir sonuç çıkmaz.<br />
Koçgiri isyanı sonrası yıllarda M. Kemal ve Kemalist burjuvazi, Kürtlere verdiği özerkliği 1924 Anayasası’yla terk ediyor.<br />
1925 Şeyh Sait ayaklanması üzerine Şark Islahat Planı hazırlanmasından 1 yıl sonra Dersim’e ilk askeri saldırı 1926’nın sonbaharında Kocan aşiretine karşı yapılır.<br />
Başında Albay Mustafa Muğlalı’nın bulunduğu 6 alay, 3 dağ bataryası ve bombardıman uçakları saldırıda kullanılır.<br />
Kocan aşiretini yok etme saldırısı, saldırıdan önce aynı yıl Dersim’e gönderilen Diyarbakır Valisi Ali Cemal’in (Bardakçı) önerisi üzerine yapılır.<br />
Ali Cemal Bey, diğer aşiret liderlerini direnmemeleri için ikna ettikten sonra saldırı başlatılır.<br />
EkimKasım ayları boyunca, ağır silahlar ve bombardıman uçaklarıyla yürütülen tenkil harekatı tam bir başarı sağlayamaz.<br />
1926-1930 arası zaman Ağrı isyanlarının gerçekleştiği bir dönemdir.<br />
1930’da Pülümür’ün batısı Erzincan merkeziyle sınırı olan alandaki aşiretler ve Haydaranlılara yönelik saldırı düzenlenir. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Erzincan’daki ordu birlikleri saldırıya katılırlar.<br />
Aralıklı olarak 2 defa ve birer hafta süreyle yapılan saldırıya bölgenin aşiretleri direnirler.<br />
Kış şartlarının ağırlığı da etkili olur, saldırı silah toplamadaki kısmi başarıdan sonra sana erdirilir.<br />
1937-38 Tenkili, 1918’den “1937 Yılında Yapılan Tunceli Tenkil Harekatına Dair Bakanlar Kurulu Kararı” alınıncaya kadarki süreçte çok sayıda rapor ve kararla yapılan hazırlıklardan sonra nihai saldırı olarak gerçekleştirilir.<br />
Raporlar bölümünde genişçe yer verdiğimiz gibi, İnönü’nün 1935 şark illerine gezisinden sonra, Dördüncü Umumi Müfettişlik kurulur ve başına Korgeneral H. Apdullah Alpdoğan atanır.<br />
Tunceli vilayeti oluşturulur, özel Tunceli kararı alınır. (07.11.1935’te Meclise sunulur.<br />
4.1.1936’da kabul edilir) Sıkıyönetim ilan edilir, büyük çaplı kara birlikleri seferber edilir, bombardıman uçakları konuşlandırılır, saldırı 1937baharında başlatılır.<br />
Askeri-ekonomik kuşatmaya karşı Demenan-Haydaran aşiretleri, Horçik çayı üzerindeki tahta köprüyü yıkar ve telefon hatlarını keserler. Süvari bölüğüne saldırırlar.<br />
Ayrıca başka bir köydeki askeri birliğe baskın yapılır.(20-21 Mart gecesi 1937).<br />
26 Nisan’da Askisor karakoluna baskın düzenlenir...<br />
Hazırlıkları tamamlanan saldırı planı bu olayları bahane olarak kullanan Dördüncü Umumu Müfettişlik tarafından başlatılır.<br />
Saldırı, Bingöl, Erzincan, Diyarbakır, Malatya ve Çanakkale’den getirilen askeri birliklerin takviyesiyle, Dersim içlerinde sabit jandarma karakollarının kurulmasıyla sürdürülür.<br />
4 Mayıs 1937’de M. Kemal ve F.Çakmak’ın katıldıkları Bakanlar Kurulu toplantısının aldığı kararla harekata resmen de “Tunceli Tenkil Harekatı” adı verilir.<br />
Başbakan İnönü, 9 Mayıs 1937’de askeri harekatı denetleyip geri dönen F. Çakmak’tan aldığı bilgiler üzerine Korgeneral H. Apdullah Alpdoğan’a 30 Mayıs’ta kutlama telgrafı çeker ve harekatın kışın da sürdürülmesini ister.<br />
20 Haziran’da Dersim’e giderek büyük çaplı harekata dönüştürülmesinin son askeri hazırlıklarını denetler.<br />
22 Haziran’da harekat Dersim’in dört bir yanına saldırıya dönüştürülür.<br />
Mart 1937’de Sin Karakolu’na yapılan ve kim tarafından yapıldığı belli olmayan –resmi raporlarda da böyle söyleniyor– baskını, Seyit Rıza’nın ailesini 16-17 Ağustos’ta katletmenin ve Seyit Rıza’yı (10 Eylül’de) yakalayıp oğlu ve 5 arkadaşıyla birlikte 15 Kasım’da idam etmenin bahanesi olarak kullanırlar.<br />
1. Tenkil Harekatı Batı Dersim’de direnişi sona erdirmeyi başarır. Harekatın çok büyük askeri birlikler ve hava bombardıman uçaklarınca yapılması, aşiretler arası çelişkiler/zarar görmemek kaygısı direnişe az sayıda aşiretin katılmasına yol açar.<br />
(Haydaran, Demenan, Qalan, Yukarı Abbas’tan kısmen Bahtiyaran, Kureyşan ve Yusufan aşiretleri).<br />
M. Kemal ve İnönü arasında anlaşmazlık nedeniyle Başbakanlığa C. Bayar atanır.<br />
M. Kemal, C. Bayar ve F. Çakmak birlikte Kasım 1937’de Dersim’e gelirler.<br />
Singeç köprüsünün açılışına katılırlar.<br />
Bayar (1986’da Tercüman’da yayımlanan) anılarında o sıradaki konuşmalarını anlatırken, Bayar ve M. Kemal’in tenkil harekatında ne denli pervasız olduklarını yansıtıyor:<br />
Bayar M. Kemal’e hitaben “anladım efendim ‘bana hitap edişinizin anlamını’ dedim.<br />
Atatürk ‘mesuliyeti üzerime alıyorum, vuracağız Dersim’i’ dedi ve vurduk.”<br />
21 Mart 1938’de 2. Tenkil Harekatı emri verilir.<br />
1938’de bir yıl öncekinden daha büyük çaplı olarak başlatılır. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Daha önce direnişe katılmayan bazı aşiretler direnmeye karar verirler.<br />
Fakat içlerinden yalnızca Kocan aşireti direnişe katılır.<br />
Askeri birliklere karşı eylemler düzenler, çatışmalara girer.<br />
Ordu birlikleri Kocan aşiretinin direnişine 21 Haziran’dan itibaren yoğun hava bombardımanıyla saldırırlar.<br />
24 Haziran’da Kuzey’de Palan aşiretine karşı büyük çaplı saldırı başlatırlar.<br />
28 Haziran’da Kirxat tarafına saldırırlar.<br />
19 Temmuz’da Laç deresi civarına saldırırlar.<br />
O alanlardaki aşiretler saldırılara karşı çatışmalara girerler.<br />
Demenan aşireti 25. Alay’ın konuşlandığı karargaha saldırır.<br />
Merkezi Erzincan’da olan 3. Ordu güçleri de Org. Kazım Orbay komutasında takviye güçler olarak ve ‘Manevra’ adı altında Ağustos’un başından itibaren tenkil harekatına katılırlar.<br />
Haydaran bölgesine hava bombardımanları yapılır.<br />
Hiçbir şekilde savaş hukuku uygulanmaz.<br />
Hava bombardımanı, top ve makinalı atışlarıyla, kaçıp mağaralara sığınan halka dinamit kalıpları ve zehirli gaz atılarak(3) direnen aşiretlerin silahsız sivil halkı çocukkadın demeden katledilir. Köyleri ve hayvanları yıkılır, yakılır.<br />
Reşat Hallı, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (Genel Kurmay basımı) kitabında ordu raporlarından aldığı bilgilerle askeri birliklerin, her defasında 50’şer, 100’er, hatta 500’er kişiyi birden öldürmelerini yazmaktan, bunların makineli tüfek taramaları ve bombardımanlarla yapıldıklarını belirtmekten kaçınmıyor.<br />
Direnişe katılmayan aşiretlere de pek çok köyde katliam uygulanıyor.<br />
Kocan aşireti bölgesi ile Kuzey’de Mercan-Pülümür arasındaki direnen aşiretlerin geniş bölgesi 2 yasak bölge ilan edilir.<br />
1947’ye yasak bölgeler devam ederler.<br />
Askeri birliklere, özel teşkilat (kontrgerilla) 6 Eylül’den itibaren katılır, 1938’in ikinci tarama ‘manevrası’na katılan ordu birlikleriyle birlikte tenkil harekatını sürdürür.<br />
2 Ocak 1938’de fiilen başlatılan harekat, 16 Eylül 1938’de tamamen sona erer.<br />
Ulusal Jenosid 1937-38 Dersim Katliamı’nda ordu birliklerinin öldürdükleri insan sayısına ilişkin ulaşılabilen belgelerde kesin ve gerçek rakam yoktur.<br />
3. Ordu Müfettişliği’nin hazırladığı raporda “tarama bölgesi içinde ölü ve diri 7954 kişi çıkarılmıştır.” tespiti var… Harekatın içinde yer alan bir subayın hazırladığı 4. Umum Müfettişlik Raporu’na göre: 13 bin 160 bin sivil öldürülmüş ve 11 bin 818 (toplam 2 bin 258 hane) kişi sürgün edilmiştir… (Hasan Saltık’ın toplayıp kitap halinde derleyeceği belgeler arasında, Röportaj, 19 Kasım 2009 Sabah gazetesi.)<br />
Dersim halkından; çocuk, yaşlı, kadın, erkek, direnişte yer alan-almayan ayrımı yapılmaksızın öldürülen insan sayısı muhtemelen 13 bin 160’ın bir hayli üzerindedir.<br />
Yazar, Kemalist CHP diktatörlüğünün, politik egemenliğini pekiştirmek ve Türkleştirmek amacıyla gerçekleştirdiği katliamı jenosid (soykırım) olarak niteliyor.<br />
Bu doğru bir nitelemedir.<br />
1925 Şeyh Sait,(4) 1926-30 Ağrı, 1937-38 Dersim isyanlarında CHP diktatörlüğü aynı politikayı izlemiş, ordu birliklerini yalnızca direnişçilere karşı değil, sivil halka karşı da ölüm yağdıracak biçimde kullanmış ve her defasında 15-20 bin arası insan katletmiş, kitlesel sürgün ve yasak bölge yöntemlerini uygulamıştır.<br />
Bu gerçekler Kürtlere karşı jenosid uygulandığını ortaya koyar.<br />
Dersim Direnişinin niteliği Yazar, Koçgiri Ayaklanması’ndan farklı olarak, Dersim direnişini ulusal nitelikli olarak değerlendiriyor:<br />
“Düşman olarak gördüğü (yabancı) bir gücün (devletin) egemenliğine girmeden, ... kendi inançsal ve kültürel değerleriyle yaşamak istiyorlardı.<br />
“... bu son ‘operasyonla’ ... imha olmakla yüz yüze kalan kimi Dersim aşiretleri direnmeyi seçer.” (s.264)<br />
Bu değerlendirme direnişin ulusal niteliğini vurgulamaktan kaçınan bir değerlendirmedir.<br />
Oysa kültürel değerlerinin iki temel boyutu vardır; ulusal ve inançsal.<br />
Direnişin, Dersim’in özerkliği vasıtasıyla sürdürmek istediği bir temel boyut, ulusal kimliğidir.<br />
Bu direnişin niteliğini verir: Ulusal direniş.<br />
Modern veya ileri bir örgütlülüğe, ulusal talepleri formüle eden bilinç yüksekliğine sahip olmaması direnişin ulusal niteliğini ortadan kaldırmaz.<br />
Bilinç ve örgütlenme geriliği, bu niteliğin düzeyini gösterir ama ulusal niteliği (tabi aynı zamanda inançsal-kültürel niteliği) ortadan kaldırmaz.<br />
C. Demir bu iki şeyi karıştırarak önemli bir yanılgıya düşüyor.<br />
Yazarın da belirttiği gibi direnişçi aşiret reisleri ve aranan Alişer, Nuri Dersimi gibi yurtsever aydınlar, ulusal talepleri ileri düzeyde formüle eden 1921 Koçgiri ayaklanmasına katılmışlardır.<br />
O zamandan itibaren Ermenilere yapılan imhanın benzerinin Dersim Kürtlerine yapılacağı endişesi içindedirler.<br />
‘37-38’de, örgütlü bir ayaklanma yoktur ama kaygılandıkları yok etmeye karşı, genişçe bölümü direnemeyip boyun eğerken, bir bölümü ise aynı jenoside uğrama kaygısıyla, başarılı olup olmayacaklarını düşünmeksizin, direnmeyi seçiyor.<br />
Ulusal jenoside karşı direnişin niteliği ulusaldır.<br />
Tenkil harekatını yönetenlerin, direniş daha örgütlü olmasın diye ilk öldürttükleri de Alişer gibi bir yurtsever aydın oluyor.<br />
Seyit Rıza henüz yakalanmadan önce, eğer Alişer öldürülürse katliam yapılmayacağı aldatmacası dahil diğer komplocu yöntemleri de kullanarak yine bölge insanlarına öldürtüyorlar.<br />
Yazar, Kemalist iktidarın bölgeye tam egemen olmak/ devlet otoritesini tam kurmak ve asimilasyon (Türkleştirme) amacıyla tenkil-sürgün-asimilasyon politikası uyguladığını vurguluyor.<br />
Ancak bu politikayı sömürgecilik olarak nitelemekten kaçınıyor.<br />
Yazarın da belirttiği gibi; 1921-38 arası dönemde bu aynı politika Kürtlerin yaşadığı bölge çapında uygulanıyor.<br />
Bu politika bilimsel bakış açısıyla yorumlanırsa şu söylenmelidir:<br />
Askeri zorla kısmi özerklikleri zaten söz konusu olamazdı.<br />
Bu yıllara ilişkin ilgili bölümde alıntılar verdiğimiz raporlar, “koloni gibi ele almak”, “kolonileştirmek” gibi sömürgeleştirme kavramlarını açıkça kullanmaktan da kaçınmıyorlar.<br />
Dönemin İçişleri Bakanı Cemil Uybaydın, M. Kemal’in isteği üzerine hazırladığı raporda, umumi valilik yöntemini de diğer öngördüğü yönetme biçimlerini de sömürgecilik olarak görüyor. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Raporun başlığı da bu nitelemeyi yapıyor.<br />
“Kürtler umumi valilikle ve müstemleke (sömürge-bn) usulüyle idare edilmelidir.” (Cemil Uybaydın’ın raporunun başlığını aktaran, Ümit Kardaş, 1921/1938 arası devletin Kürt politikası, Taraf gazetesi.)<br />
1937-38 Dersim tenkilinin zaferiyle yalnızca Dersim’de değil, bütün Kürdistan’da politik ilhak tamamlanmış oldu.<br />
Yazar, kitabında, Kazım Karabekir’in 1918 tarihli raporuna yer veriyor.<br />
Rapor, Karabekir’in, Dersimlilere, tehcirden kaçan Ermenilere yardımcı olmalarından dolayı büyük bir kin duyduğunu sergilemiş oluyor.<br />
Hem bir tarihsel somut gerçeğin bilgisini hem de Karabekir’in tutumunu öğrenmiş oluyoruz.<br />
Ayrıca Dersim’e nasihat heyetleri içinde yeralan gazeteci ve CHP milletvekili Naşit Hakkı Uluğ’un Dersim halkının Kızılbaş-Alevi inancına karşı kin duyan ve iftira atan sözlerini aktarmakla da isabetli davranıyor.<br />
Uluğ, Kızılbaş-Alevi inancına göre “Kızkardeşi ... bile... helal gördükleri” iftirasını atabiliyor, kitaplarında yayıyor.<br />
Jandarma Umum Komutanlığı raporlarından biri de, Dersimli kadınların haftada bir gündüz, erkek “oynaş” tutuklarını, bu geleneğin Kızılbaş-Alevi inancına dayandığı yalanını yazabiliyor.<br />
Bunlar, Kemalist CHP diktatörlüğünün, Kızılbaş-Alevi inancına düşmanlığını ve ilerici burjuva laiklikle ilgisinin olmadığını da göstermiş oluyor.<br />
Derebeyliği tasfiye mücadelesi mi, tenkil ve asimilasyon mu?<br />
Yazar, Dersim tenkilinin antifeodal bir mücadele olduğu görüşünü haklı olarak eleştiriyor.<br />
Geçmişte ve bugün Kemalistler ve hatta ilerici aydınlar tarafından bu görüş, tenkil ve asimilasyonu örtmenin aracı olarak kullanılıyor.<br />
Kemalistlerin bu yöndeki lafızı ilerici aydınları da etkiliyor. Ayrıca Komintern ve TKP’nin o dönemde bu yöndeki ağır yanılgısı da, Kemalistlerin demagojisinin ilerici aydınlar üzerinde etkili olmasına yardımcı oluyor.<br />
Kemalistlerin “derebeylikle mücadele” iddiası gerçekte kaba bir demagojidir.<br />
Birincisi, Kemalist CHP diktatörlüğü, “Kürt ulusal taleplerini” dile getiren ve bu tehlikeyi taşıyan feodaller –ki bunlar Kürt feodallerinin az bir bölümüdürler– dışındaki Kürt feodallerine dokunmamıştır.<br />
Kürt feodallerinin geniş bölümüyle işbirliği yapmışlardır.<br />
Bu işbirliği Cumhuriyet tarihi boyunca da sürmüştür.<br />
Örneğin 1925’te Şeyh Sait ayaklanmasına katılan feodal unsurlar, bir grup Nakşibendi şeyhi ve büyük çaplı toprak ağası olmayan aşiret reisleridir.<br />
Ki bu aşiretler Genç, Hani, Lice, Bingöl’deki küçük mülkiyetin yaygın olduğu dağlık bölgededirler.<br />
Bir grup şeyh, bazı aşiret liderleri ve Azadi’nin kurucu yurtsever aydınları bir cephede, CHP diktatörlüğüyle Diyarbakır’ın büyük toprak ağaları onların karşı cephesinde yer almışlardır.<br />
Kaldı ki; ulusal mücadeleler tarihinde bir bölük feodal unsur öncülüğünde veya feodal unsurların da önderlik içinde yer aldıkları ulusal mücadeleler gerçekleşmiştir.<br />
Bunlar Marksistlerce, ezen, sömürgeci ulus burjuvazilerine karşı haklı ve ilerici mücadeleler olarak değerlendirilmiştir.<br />
Şeyh Sait ve Dersim direnişlerinde de bir grup feodal unsur ulusal taleplerle veya CHP diktatörlüğünün sömürgeci katliamlarına karşı ulusal direnişin öncülüğünü yapmakla haklı ve ilerici ulusal bir rol oynamıştır.<br />
Azadi’nin ilk kongresinde, Sovyetler Birliği’ne de yardım için baş-vurumasına, Sovyetler’in inançsızlığı temsil ettiği gerekçesiyle, itiraz edenlere karşı Şeyh Sait’in tavrı şu olmuştur:<br />
“Türkler tarafından Ermenilerin akıbetine uğratılmaktansa inançsızlardan yardım almanın mübah” olduğunu söylemiştir. (Öncesi ve Sonrasıyla 1925 Kürt Direnişi, Felat Özsoy, Tahsin Eriş, Peri Yayınları s.111).<br />
Seyh Sait’in, Ermenilere yapılanın benzeri bir jenosid beklediği CHP diktatörlüğüne karşı direnişi, haklı ve ilericidir.<br />
İkincisi, vurgulamak gerekir ki Kemalistler, Türk burjuvazisinin temsilcisi olarak, daha ulusal kurtuluş savaş sürecinden başlayarak, Türk ve Kürt feodalleriyle işbirliği/ ittifak içinde olmuşlardır.<br />
Bu, sonraki onyıllarda da sürmüştür.<br />
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinde sayısız Türk ve Kürt toprak ağısı, şeyh, din adamı, eşraf yer almıştır.<br />
Eskişehir’in en büyük toprak sahiplerinden Emin Sazak yıllarca CHP milletvekilliği yapmıştır. M. Kemal’in kendisi 150 bin dönümden fazla toprağa sahiptir.<br />
CHP diktatörlüğü, Adana’da, Ege’de, Erzincan ovasında ve diğer yerlerde çok büyük topraklara sahip büyük kapitalist çiftlik sahiplerinin ve ağaların üzerine bir tek jandarma göndermemiş, tersine mülkiyetlerini koruyarak kapitalist gelişmeyi hızlandırmıştır.<br />
Dersim’deki aşiret ve reislerine (ve Ş. Sait’e) karşı ordu birlikleriyle gitmişse, açık ki bunu ‘antifeodal mücadele’ için değil, sömürgeci politika izlediği için yapmıştır.<br />
Somut bir gerçek de, Dersim katliamının en yoğun olduğu mıntıkalar, tarıma elverişsiz araziye sahip dağlıkormanlık alanlar olarak feodalizmin maddi temelinin sürmesi açısından en zayıf yerler olmasıdır.<br />
“Derebeylerin tasfiyesi” yalanını yayanlar, 1935’teki seyahat raporunda Dersim’in yoksul köylülerine Erzincanlı Türk toprak beylerinin marabalığını bile tehlikeli bulan İnönü’nün, aynı Kürt yoksullarını katletmesinde anti-feodallik bulma tutarsızlığına/sahtekarlığına düşüyorlar.<br />
Direnişlerinin niteliğini doğru değerlendiremese de Hikmet Kıvılcımlı, CHP diktatörlüğünün Kürtlere yaptıklarını (1925 direnişinde)doğru değerlendirebilmiştir, o yıllar da: “Bürokrasi cenderesi, jandarma terörü, yalınkılıç ordu saldırısı” (aktaran 1925 Kürt Direnişi).<br />
Dersim’e ilişkin de CHP’nin faşist diktatörlüğü aynı şeyi yapmıştır: Jenosid.<br />
Bugün de Kürtlerin ulusal demokratik taleplerine karşı çıkanlar ve kirli savaş destekçiliği yapanlar, sorun “Güneydoğu’daki feodalizmdir” diyerek aynı demagojiyi farklı biçimde sürdürüyorlar.<br />
1. Raporlara ve Hükümet kararlarına ilişkin, kaynakları belirtilmeyen alıntıların tümü, C. Demir’in kitabından alınmıştır.<br />
2. Tenkil’in sözlük anlamı; “1. Uzaklaştırma, 2. Herkese örnek olacak bir ceza verme 3. Düşman veya zararlı kimseleri topluca ortadan kaldırma”dır.<br />
3. Tenkil harekatına katılanların yıllar sonra anlattıkları vahşi öldürme yöntemleri zulmün boyutunu gösterir:<br />
İhsan Sabri Çağlayangil (Seyit Rıza’nın idamını gerçekleştiren polis şefi ve sonrası dönemde Demirel Hükümetlerinin Dışişleri Bakanı), 1986’daki ses bandı kayıtlı röportajda anlatıyor:<br />
“Mağaralara iltica etmişlerdi.<br />
Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden.<br />
Bunları fare gibi zehirledi ve yediden yetmişe o Dersim’in Kürtlerini kestiler.<br />
Kanlı bir harekat oldu. Dersim davası da bitti... Dersim böyle bitti.” (Aktaran Ayşe Hür, Taraf, 16.11 2008) Emekli Albay Hacı Hulusi Yaylagil (Son Şahitler adlı kitabından):<br />
“1938’de bizi Dersim isyanını önlemeye ve bastırmaya razı etmiş-lerdi İsyan dedikleri şey de; bazı dağ köyleri o yıl vergi vermemişti.<br />
Bize verilen emir ise, tek kelime idi; İmha!...<br />
Canlı bir şey bırakmayınız, çocuk kadın vesaire.”<br />
Emekli Yüzbaşı Şefik Bey (anılarında): “Hatta hınçlarını alamayarak, bazı taburlar topladıkları çoluk çocuk, kadın ihtiyar bigünah masumları büyük avlulu surlu bir evin içine doldurmuşlar ve ... teneke gazyağı döküp bunları ateşe vermişlerdi. ... bir kadın kucağındaki bebeğini... surun üstünden dışarıya fırlatmış.<br />
Fakat bir yüzbaşı o bebeği süngü- leyerek ... ateşin ortasına atmıştı, gözlümle gördüm.” (Abdülkadir Badıllı, Said-i Nursi kitabından s.1134’ten aktaran, Yeni Aktüel sayı 178, 2008) 4. 1930’da Dr. Bletch Chirgah mahlası kullanılarak yazılan (gerçek yazarı Celadet Ali Bedirxan veya Süreyya Bedirxan’dır) “Kürt Sorunu -Kökeni ve Nedenleri” adlı kitapta 1925-28 yılları arasında, Lice, Darabene, Erdoşin, Çapakçur, Nusaybin, Habab, Diyarbekir, Genç, İfnot’ta öldürülenlerin sayısına ilişkin bilgi veriliyor:<br />
“Yarım milyondan fazla Kürt 1925-26, 1926-27, 1927-28 kışları boyunca Cumhuriyetin Batı vilayetlerine sürgün edildi.<br />
Türk Hükümeti, zorlu kış şartlarının oluştuğundan emin olmak için Kürt sürgün topluluklarını kar yağışının başlamasından sonra harekete geçiriyordu.<br />
Yaz boyunca bu sürgün toplulukları Kürt vilayetlerinin merkez noktalarında kıtlığa, hastalıklara ve bütün kötü hava koşullarına maruz bırakılmış olarak kederli tarihlerini bekliyorlardı.<br />
Bu yıllarda, 8.758 köy yerle bir edildi ve 15.206 kadın, genç, kız, çocuk ve eli silah tutmayan yaşlı bu köylerin yıkıntılarında katledildi. <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Maruz kaldıkları kıtlık, hastalıklar, kötü muamele ve zorunlu doğa şartları sonucunda hayatını kaybeden sürgün sayısı, cellatların süngüleri altında ölenlerle birlikte 200 bini aşıyordu.” (s.69-70).<br />
Sürgün koşullarında ölenlerin sayısına ilişkin verilen sayıyı başka kaynaktan doğrulatma imkanı yok.<br />
Ancak harekatlar esnasında öldürülenlerin sayısına ilişkin ayrıntılı bilgiler, kaç köyde ve hangi ilçelerde ne kadar insanın sağ kaldığıyla birlikte verildikleri için güvenilir bilgi olarak kabul edilmelidir.<br />
<div>
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-7277949405220120402015-04-30T11:21:00.000-07:002015-04-30T11:21:43.301-07:00 19 ŞUBAT 1915 ÇANAKKALE: <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>HANGİ VATAN?<br />
KİMİN İÇİN SAVAŞ? <br />
<br />
Çanakkale Savaşı yıldönümlerinde, M. Kemal'in kahramanlığının yanı sıra, savaşın Osmanlı açısından “yurt/vatan savunması” olduğuna dair yoğun ajitasyon yapılıyor.<br />
Geçmişte, Çanakkale Savaşı, ağırlıklı olarak İttihatçıların liderliğinde girilen emperyalist savaştan koparılarak ele alınıyor, ulusal kurtuluş savaşının ön muharebesi olarak yüceltiliyordu. Ancak bugün aynı burjuva akımların pek çoğu, İttihatçı diktatörlüğün Alman emperyalizmi safında emperyalist paylaşım savaşına girmesini, Çanakkale Savaşı’yla birlikte yurt savunması olarak kutsamaya başladı.<br />
Bu geniş şovenist birlik, Pantürkçülerden Türk-İslamcılara, panislamcılardan ırkçı milliyetçi cephenin başaktörlerinden CHP’li Kemalistlere ve neo-faşist Perinçeklere değin uzanıyor.<br />
Pantürkçü Enver Paşa'nın mezarının '80'li yılların sonunda devlet töreniyle Türkiye'ye getirilmesi, '90'lı yıllarda “eski Musul eyaleti” hevesinin canlandırılması, “Adriyatik'ten Çin Seddi'ne” nüfuz kurma hayalinin propaganda edilmesi, ABD'nin emrinde Bosna'dan Afganistan'a pek çok yere birlikler gönderilmesi, Talat Paşa'yı bayraklaştıran “akıncı” gösteriler, Türk burjuvazisinin emperyalizmin yedeğinde “bölgesel güç” olma hevesini ifade ediyordu.<br />
Bunun sonucudur ki burjuvazi, özellikle SSCB'nin yıkılmasının hemen ardından Enver'in kurtlanmış kemiklerine kendi bedenini giydirerek imparatorluk günlerinin şaşasına yeniden kavuşma hayaline kapıldı.<br />
Bu hayallerin kırılmış cam gibi tuzla buz olması için fazla zaman geçmesi gerekmedi. “Adriyatik'ten Çin Seddi'ne” ABD taşeronluğunda Türkçe konuşan halklar üzerinde kültürel nüfuz kullanarak nemalanma hevesi kursağında kaldı.<br />
Böyle olsa da, ABD çıkarları doğrultusunda Somali ve Bosna'dan Afganistan'a askeri saldırganlık, Balkanlar'dan Kafkasya'ya askeri-polisiye bugün için de “Enverizm” ajitasyonunu, burjuvazinin bütün kesimleri için gerekli kılıyor.<br />
Bu duruma karşın, “Enverizm” generaller önderliğindeki ırkçı-milliyetçi cephe için salt bir ajitasyon, halkı aldatma aracı değil, geçmiş imparatorluğun dağılması korkusunun bugün, 21. yüzyıl başındaki Türkiye'sine tercüme edilmiş halidir.<br />
Edirne'den Kars'a egemenliğini korumakta zorlanan egemen sınıfların askeri temsilcilerinin cephesi, Talat-Enver sömürgeci politikalarını bugünün kangrenleşmiş sonuçlarına çözüm dayanağı olarak görüyor ve günümüze uyarlamaya çalışıyorlar.<br />
Sermaye oligarşisinin emperyalizmle tam uyum içinde “kapsayarak genişleme” politikasına karşı generaller partisi “ezerek korunma” ve fırsatçı yayılma arayışı içindedir. 20. yy.da Talat-Enver çetesi için, “engel” olarak gördüğü Ermeniler vardı, bugünkülerin “engel” gördükleri Kürtler var.<br />
Talat-Enver çetesi Orta Asya steplerine doğru at koşturuyordu, bugünküler Kerkük'e tank sürmeyi düşlüyor olabilirler. Tüm bunların sonucudur ki, burjuvazinin bütün cepheleri için yıkım döneminin başkahramanları, bugünün egemenlerinin suretinde yeniden ete kemiğe bürünüyorlar, bu doğal ve anlaşılır bir durumdur da.<br />
Yıkım, bu kez egemenlik aygıtının kapısını çalmaktadır. Irkçı-şoven temeller üzerine kurulan egemenlik aygıtı çatırdarken geçmişine sarılıyor, ama o geçmiş bir daha geri gelmemek üzere yok olup gitti. Ne var ki bugünkü Enverler, o günün kafasını bugünün hastalıklı gövdesine monte etmek istiyorlar, elbette ortaya bir ucube çıkıyor.<br />
Mutlak surette bir an önce yok edilmesi gereken bir ucube, aksi taktirde kendisiyle birlikte herkesi felakete sürükleyeceği tarihsel tecrübelerin henüz canlı hatıralarıyla orta yerdedir.<br />
Hal böyle olmasına rağmen egemen sınıflar, en başta da ırkçı-milliyetçi güruh, Ermeni soykırımı, Osmanlı İmparatorluğunun son yılları, Talat-Enver çetesi hakkında demagojiye başvuruyor, tarihsel gerçekleri ters yüz etme çabasına giriyorlar.<br />
Osmanlı İmparatorluğunun sömürgelerini elde tutma savaşını “vatan savunması”, Alman emperyalizminin baş işbirlikçisi Talat-Enver çetesini de “vatansever savaşçılar” olarak sunuyorlar artık.<br />
Emperyalist Dünya Savaşı, tüm taraflar için bir yağma savaşıydı<br />
Ağustos 1914'te başlatılan 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı; dünyayı hangi emperyalist haydut grubunun talan edeceği ve sömürgeleri gasp edeceği üzerine girişilen gerici, haksız bir savaştı.<br />
Her iki emperyalist ittifak grubunun liderleri, itilaf grubunun liderleri İngiliz-Fransız emperyalistleri ile İttifak devletlerinin lideri Alman emperyalizmi, dünyaya egemen olmak için savaşı başlattılar. Bu emperyalist haydutların arkasında saf tutan diğer emperyalist, otokratik ve işbirlikçi burjuva devletlerin her biri de, bu kanlı soygun savaşına, kendi gerici/haksız çıkarları için girdi.<br />
Örneğin, İtalyan emperyalistleri bu yağma savaşına önce “tarafsız” işgalci olarak katılırlarken, İtilaf Devletlerinin, Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun ilhakı altındaki Adriyatik bölgesinin ve işgal ettikleri Libya vb. yerleri rüşvet olarak sunması karşılığında, İtilaf emperyalist grubuna katıldılar.<br />
Askeri-feodal bir emperyalist olan Rus Çarlığı, yalnızca ilhaklarını ve sömürgelerini korumak için değil, Boğazları ve İstanbul'u ele geçirmek için de İtilaf grubunun yanında savaşa girdi.<br />
Çok daha küçük çaplı burjuva devletler; örneğin Romanya, Macaristan'ın bazı bölgelerini yutma hevesiyle İtilaf grubu safında, Bulgaristan Çarlığı Makedonya'yı yutmak için İttifak Devletleri safında Almanya'nın arkasına bağlanarak savaşa girdiler.<br />
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, ilhaklarını/sömürgelerini korumak, İngiliz emperyalistlerine kaptırmamak için, Alman emperyalistlerinin safında savaşa girdi, savaşı ilk başlatan olmaktan kaçınmadı.<br />
İttihatçı iktidar altındaki Osmanlı İmparatorluğu, ilhaklarını korumak ve yitirdiklerinden bir kısmını yeniden ele geçirmek için Alman emperyalistlerinin safında savaşa girdi.<br />
Elbette, 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın her iki ittifak grubunun liderleri, İngiliz-Fransız emperyalistleri ve Alman emperyalizmiydi.<br />
İngiliz emperyalizmi başta olmak üzere İngiliz-Fransız emperyalistleri, sömürge imparatorluklarına sahiptiler. Uzak Doğu'dan, Güneydoğu Asya'dan Afrika'ya ve Latin Amerika'ya değin sömürgelere sahiptiler. Sömürgelerini, yeni ve hızlı gelişen, sömürge paylaşımında geç kalmış Alman emperyalistlerine karşı korumak için, dahası Osmanlı ve Avusturya-Macaristan imparatorluklarının ilhakı altındaki toprakları ile geçirmek için emperyalist savaşa girdiler.<br />
İttifak Devletlerinin elebaşısı Alman emperyalist haydudu ise, hızlı ekonomik gelişme sağlayarak güçlenmiş ama sömürge edinmede geç kalmıştı. Yeni güç ilişkilerine göre dünyayı yeniden paylaşma isteğindeydi. Kapitalist-emperyalist dünyanın ve sömürgelerin hali hazırdaki egemenleri olan İngiliz-Fransız emperyalistlerine karşı şiddetli rekabeti, dünya çapında savaşa tırmandırması buradan geliyordu.<br />
Alman emperyalistleri, yanlarına Avusturya-Macaristan ve Osmanlı imparatorluklarını alarak, İttifak Devletleri grubunu oluşturdular ve bir Sırp milliyetçisinin Avusturya veliahdına suikastını bahane ederek önce Avusturya-Macaristan'ın Sırbistan'a savaş ilanını sağladılar. Rus çarlığıyla Avusturya-Macaristan imparatorluklarını savaş ve seferberlik ilanlarına ittikten sonra, belli başlı rakiplerine karşı 3-4 Ağustos'ta savaş ilan ederek, paylaşım savaşını başlattılar.<br />
ABD emperyalizmi hızlı gelişerek güçlenen başlıca emperyalist bir güç olarak, rakiplerinin savaşın şiddeti içinde yıpranmalarını sağladıktan sonra, savaşın sonuna doğru, 6 Nisan 1917'de Almanya ve sonrasında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na savaş ilan ederek galiplerin sofrasından pay kapmaya çalıştı. Ayrıca Wilson Prensipleri ilanıyla emperyalist barış görüşmelerinde ABD, mandacılığı ve himayeciliğini yaymaya çalıştı.<br />
İttihatçı iktidar, Alman emperyalizminin arkasına bağlanarak, Almanların galip geleceklerine güvenerek onların safında ve birlikte planladıkları biçimde emperyalist savaşa girdi. Alman generalleriyle, ittihatçı liderler, Goeben ve Breslou kruvazörlerine Türk bayrakları çekip Karadeniz'e geçirdiler, 29 Ekim 1914'te Rus limanlarını bombalatarak, Osmanlı İmparatorluğu’nu Almanların yanında savaşa soktular.<br />
Emperyalist savaş ve İttihatçı iktidar<br />
İttihat ve Terakki Partisi, halkçı olmayan 1908 burjuva devrimiyle iktidara geldi. Reformcu aydınların ve halkın padişahlığa tepkisini yedekledi. İktidarda Osmanlı hanedanlığıyla uzlaştı ve iktidar ortaklığı yaptı. Monarşist rejimi; 1908 Anayasasıyla (1876'da hazırlanıp uygulamadan kaldırılan Anayasayı yürürlüğe koyarak) ve parlamento kurarak, meşruti monarşi rejimine dönüştürdü.<br />
İşçi sınıfının sendikal örgütlenme ve grev hakkının gerçekleştiği ve değişik uluslardan parlamenterlerin seçilebildiği ortam uzun sürmedi. Bir yıl gibi kısa bir süre sonra 1909'da, sendikal örgütlenme hakkı tamamen gasp edildi, grev hakkı büyük ölçüde kısıtlandı. Reformcu aydınlara karşı zindan ve imha politikası uygulandı.<br />
İttihat Terakki'nin triumvirası Enver, Talat, Cemal; gerici baskıları ve suikastları yükseltmeye paralel iktidarı ellerine aldılar, halklara baskıyı yoğunlaştırdılar. Hilafetçi 31 Mart ayaklanmasını ordu birlikleriyle bastırdılar. 1913'te silahlı baskın yoluyla, İngiliz yanlısı sadrazamı değiştirdiler. İttihat Terakkici Mahmut Şevket Paşa'yı sadrazamlığa getirdiler. Aynı yıl Mahmut Şevket Paşa'ya yapılan suikastı bahane ederek silahlı baskın yöntemiyle hükümeti tümüyle ele geçirdiler.<br />
İttihatçılar Balkan yenilgisinden sonra, Pantürkçü eğilimlerini ön çıkardılar. Müslüman halklar üzerindeki ilhaklarını korumak, kaybedilenlerin bir kısmını geri almak ve Turan hayali yönünde adım atma politikasında karar kıldılar.<br />
Elbette Osmanlı İmparatorluğunun iktisadi temeli, sömürge/ilhakları sürdürmeye uygun değildi. Zayıf ve gecikmiş kapitalizmiyle Osmanlı İmparatorluğu, emperyalist kapitalizmin yarı sömürgesiydi, feodalizm egemendi. İttihatçıların büyük askeri güce dayanarak imparatorluğu sürdürmesi olanaklı değildi.<br />
Oluşmakta olan Türk kapitalizminin temsilcisi İttihatçıların askeri güce dayanarak milliyetçi, hatta Pantürkçü bir çizgide imparatorluğu sürdürme çabası ya olanaksız ya da dünya egemenliği için çatışan büyük emperyalist aktörlerden birinin himayesi altında “mümkündü.” Bu da onun yarı sömürgeleşmesinin derinleşmesi demekti. Nitekim kısa zamanda Osmanlı, Alman mali sermayesinin yarı sömürgesi haline geldi. İttihatçıların Osmanlı İmparatorluğunu koruyarak savaşa girmesi, bu emperyal ve işbirlikçi gerici içeriğe sahiptir.<br />
İttihatçılar, Türk burjuvazisini geliştirmek için, Rum ve Ermeni burjuvaların mülkiyet ve sermayesini ele geçirme politikasını izledi. Daha önemlisi de Alman tekelleriyle işbirliği içinde Türk burjuvazisini geliştirme stratejisi izledi. İngiliz-Fransız tekellerine ait imtiyazları (kapitülasyonlar) kaldırırken Alman tekellerini teşvik etti.<br />
Alman emperyalizmiyle işbirliği içinde Türk burjuvazisini palazlandırma stratejisi uyguladı. Daha 1898'de Bağdat Demiryolu imtiyazını elde eden Alman mali sermayesi, İttihat Terakki iktidarında Osmanlı'ya egemen emperyalist sermaye haline geldi. İttihatçı iktidar, Osmanlı hanedanlığını sürdürdüğü gibi, feodal toprak sistemine de dokunmadı.<br />
İttihatçı iktidar amacı doğrultusunda, içte gerici bir diktatörlük kurdu. Dış politikada ise, işbirlikçisi olduğu Alman emperyalizminin vurucu gücü olarak, Pantürkçü çizgide emperyal bir politika izledi.<br />
Bununla, Osmanlı sömürge hakimiyetini koruyacağını ve yitirilen Mısır, Kıbrıs, Batı Trakya'yı elde edeceğini hesap ediyor; dahası petrol rezervlerine sahip Bakü'yü, İran Azerbaycanı ve Orta Asya Türki halklarının ülkelerini ilhak etmeyi umuyordu. Bu doğrultuda Pantürkçü ideolojiyi geliştiriyor, ayrıca Halifeliği ve İslami gerici ideolojiyi de Mısır gibi yerleri almak için kullanıyordu. İttihat Terakki'nin ideologu Ziya Gökalp, Pantürkçülüğün teorisyenliğini yapıyordu.<br />
İttihatçı iktidar, Almanların yanında emperyalist savaşa emperyal politikasının devamı olarak da girdi ve başlayan savaşa dahil olmak için acele etmekten geri durmadı.<br />
İtilaf devletleri emperyalist grubunun elbette Osmanlı topraklarını sömürgeleştirme amacı vardı ve zaten Mısır, İngiltere'nin sömürgesi haline 1880'li yıllarda gelmişti. Dahası, Ortadoğu ülkelerinin petrol rezervlerine sahip olduklarının açığa çıkmasıyla bölgeye yönelik İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin sömürgeleştirme iştahı daha da kabarmıştı.<br />
Ancak savaş başladığında, Almanya karşısında avantajlı duruma geçmek isteyen İtilaf güçleri, Osmanlı'yı savaş dışında tutmak taktiğine başvurdular. O konjonktürel durumun yarattığı savaş dışında kalma imkanını reddetmeleri de İttihatçı liderlerin emperyal politikasını gösteriyor.<br />
İttihat Terakki'nin, İtilaf emperyalistleriyle “savaş dışında kalma” görüşmelerini yürüten ekipten olan Emir Şekip Aslan, anılarında bu görüşmeleri Almanların yanında savaşa girme hazırlıklarının öğrenilmesini gizleyen bir örtü olarak kullandıklarını açıklıyor.<br />
Görüşmelerde, İtilaf Devletleri’nin, Osmanlı ilhaklarına dokunmama ve Rusya'nın 30 yıl boyunca Osmanlı'ya saldırmama güvencesi vermelerine rağmen, Mısır'ı yeniden Osmanlı'ya bağlama talebinde ısrar ederek savaş dışı kalma imkanını değerlendirmediklerini anlatırken de, İttihatçıların emperyalist politikayla savaşa girdikleri açığa çıkıyor: “En önemli sorun Mısır'dı. Türkiye, İngiltere'nin Mısır'dan çekilmesini ve Mısır'ın içişlerinde bağımsız, dışarda Osmanlı halife ve sultanına bağlı hale getirilmesini istedi.”<br />
Almanya savaşı kazanırsa, İttihatçıların Mısır'a, Kıbrıs'a, Batı Trakya'ya ve Makedonya'ya sahip olmayı umduklarına Şerafettin Turan da değinmektedir. Nitekim 7 Kasım 1914'te yayımlanan cihat fetvası ile 11 Kasım'da yayınlanan Hattı-ı Hümayun'da, “Osmanlı yöneticilerinin böyle bir cihat ile yakın geçmişte kaybettikleri toprakların hiç olmazsa bir kısmını geri alabilecekleri” amacı dile getirilmektedir.<br />
İttihatçıların Turan hayallerini Doğan Avcıoğlu gibi Kemalistler, Bülent Tanör gibi aydınlar dile getirmektedirler:<br />
“Almanya'nın Osmanlı Devleti'ne bakışında çıkara dayalı bir sevecenlik vardı. Rusya ile Osmanlı'nın uğraşmasını istiyordu. Bunun ödülü de Orta Asya Türkleri ile birleşmesi konusunda yeşil ışık yakması ve Pantürkizmi desteklemesi olacaktı.” (Bülent Tanör)<br />
“Almanya, Rusya'ya karşı Osmanlı devletini yanına alabilmek için, Rusya'da yaşamakta olan Türklerin Osmanlı sınırları içine alınmasını amaçlayan Pantürkist hareketi de kışkırtmaktaydı. Osmanlı yöneticileri çıkacak bir savaşta, Rusya'nın yenilgisi ile bu ülkünün gerçekleşebileceğini umduklarında, Almanya'ya yanaştılar.” (Oral Sander)<br />
Eski İttihatçı Pantürkçülerden Rahmi Apak da, Turancı yayılmacı amaçlarını sonraki yıllarda şöyle yazacaktı:<br />
“Hem Panturanizm ve hem de Panislamizm hülyaları içinde yaşayan İttihatçılar (Kuzey İran ve Türkistan'a yönelik) böyle maceralara girişmek için yanıp tutuşuyorlardı. ... O zamanlar ben de heyecanlı bir Türkçü ve Turancı idim. Rütbem de üsteğmen idi. ...1914 sonbaharına doğru İstanbul'dan ayrılık hazırlıklarına başladık. Turan'a gidecektik. İran Azerbaycanı'na girip Azeri Türkleri ayaklandıracak, sonra Türkistan'a sızacak, oradaki Türklüğü silahlandıracak ve büyük Turan davası için çalışacaktık...”<br />
Rus Çarlığının Türkmen halkları üzerindeki boyunduruğu sömürgeciydi. Rus Çarlığı, Boğazları ve İstanbul'u ele geçirme emperyalist politikasına sahipti. İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin, Osmanlı'nın ilhakı altındaki toprakları ele geçirme, sömürgeleştirme amaçları vardı.<br />
Bu gerçek, İttihatçıların Osmanlı ilhaklarını korumak, kaybedilenlerin bir kısmını geri almak ve Türki halklarının topraklarını ele geçirmek amaç ve politikasını emperyalist olmaktan çıkarmaz, “vatan savunması” asla kılmaz.<br />
Nitekim bu emperyalist savaşta tüm tarafların amacı, zaten yeni sömürgeler elde etmek veya eldeki sömürgeleri korumaktı. Hiçbirinin sömürgeci amaçları bir diğerini meşrulaştırmaz. Ancak emperyalist savaş yandaşları her zaman kendi egemenlerine desteklerini ‘düşman’ kamptaki emperyalistlerin sömürgeci planlarına dayandırmışlardır. Böylece “anavatan savunması” adı altında kendi egemen sınıflarını savunmuşlardır.<br />
İttihatçılar, bu burjuva yayılmacı ve ilhakçı amaçlarla emperyalist savaşa girdiler; bugünün şovenist milliyetçilerinin sokak ağzıyla ifade edecek olursak, emperyalist savaşı “fırsat” bilip “bir koyup üç almaya” çalıştılar.<br />
Sonucun tersine Almanya zafer kazansaydı, “alacak”ları umdukları düzeyde mi, ya da daha az mı olurdu; bu, politikanın niteliğinin emperyalist olduğu gerçeğini değiştirmez, tersine kanıtı olurdu.<br />
Yenilen tarafta olmak sonucu, elbette savaşın ağır felaketini yalnızca işçi ve yoksul köylülerin yaşamasıyla sınırlı olmaktan çıkarmış, burjuva feodal egemenlerin de yıkılmasına yol açmıştır. Ama bu görünüşteki “mağduriyet” de, İttihatçıların savaştaki amaç ve politikasının emperyalist niteliği gerçeğini yok saymayı yanlış kılar.<br />
Alman işbirlikçiliğiyle emperyalist savaşçılık<br />
İttihatçıların emperyalist savaşa girmelerinde, emperyalist politikasının yanı sıra, Alman işbirlikçisi olmalarının da temel bir rolü olmuştur.<br />
İttihatçı iktidar, Türk burjuvazisinin gelişimini hızlandırma amacına bağlı belli başlı tedbirler aldı. Tatil-i Eşgal Kanunu'nu* iktidarının birinci yılında çıkardı. Bu yolla sermaye birikimini işçi sınıfının sırtından hızlandırmaya girişti.<br />
Teşvik-i Sanayi Kanunu'nu çıkararak yerli sermayeli şirketleşmeyi etkili bir şekilde destekledi ve yabancı sermayeyi, dış borçlanmayı teşvik etti. Geçmişte İngiliz, Fransız sermayesine tanınan imtiyazları kaldırırken, Alman sermayesinin hemen öncesi dönemde Bağdat Demiryolu imtiyazıyla atılım yapmaya başlamasından sonra, Alman tekelci sermayesiyle işbirliğini esas aldı.<br />
Özellikle emperyalist savaşın başlamasıyla birlikte İttihatçılar içinde emperyalist sermaye ile işbirliği konusunda ortak hareket eden iki eğilimden, Alman “korumacı” modelini benimseyenler öne geçtiler. Gümrük vergilerini yükselten ve Alman sermayesiyle işbirliği yapan İttihatçı iktidar, savaşı finanse etme kaynaklarının &'sını Almanya ve Avusturya'dan aldığı avanslardan sağladı.<br />
İttihatçıların ideologları Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Tekin Alp gibi isimlerin “milli iktisat” adını verdikleri bu kapitalist gelişme stratejisinin belirgin amacı, Türk olmayan ve özellikle Rum, Ermeni burjuvalardan sermaye mülkiyetinin Türk burjuvazisinin eline geçmesini sağlamaktı. “Milli İktisat” adlandırmasının anlamı da esasen buydu.<br />
Aynı ideologlar; Türk burjuvalarının hızlı palazlanmasını, savaş koşullarında aynı zamanda da spekülasyon/vurgun yoluyla da “Ey Türk zengin ol” ajitasyonuyla teşvik ediyor, Türkmen ve diğer halklardan emekçilerin sırtından sağlamaya çalışıyorlardı.<br />
İttihatçı liderlerin Alman emperyalizmiyle işbirliği çizgisinin çok daha belirgin boyutu, politik-askeri işbirliğiydi.<br />
Hızlı gelişen Alman emperyalizmi sömürgeci açgözlülükle, yaşlı emperyalistlerle başlattığı dünyayı yeniden paylaşım savaşında, Osmanlı İmparatorluğu'nu iki bakımdan da kendi cephesi içine almayı gerekli görüyordu: Askeri bakımdan rakip İtilaf emperyalistlerinin ama özellikle de Rusya'nın askeri gücünü, Avrupa dışı alanlarda uğraştırarak Avrupa'da yoğunlaşmasını önlemek için Osmanlı ordusunu kullanmak. Ve Osmanlı İmparatorluğu topraklarının sahip olduğu petrol rezervlerine konmak, hatta Bakü'ye konmak.<br />
Bu emperyalist amaçla, İttihatçı iktidarın Osmanlı ilhaklarını koruma ihtiyaç ve hedefi çakıştığı için, İttihatçılar, Alman emperyalizmiyle işbirliğinde, Alman'dan daha çok Almancı kesildiler. İttihatçı'ların Pantürkçülüğü de benzer biçimde Almanların sömürgeciliğini yaygınlaştırmak ihtirasıyla çakışıyordu.<br />
Alman emperyalizmi savaştan çok önce, hatta 1890'lardan başlayarak Osmanlı ordusunun yenilenmesi/yeniden örgütlenmesinde etkinlik kurmaya başladı. Ordu, Prusya geleneği tarzında örgütlenirken, Alman askeri uzmanlarını çalıştırarak silahlanmada Almanlara bağlılık geliştirmeye başlamıştı.<br />
İttihat Terakki'nin 1913 Bab-ı Ali darbesiyle iktidarı tam olarak ele geçirmesiyle Alman generaller, başlıca komutanlıklara atandılar. Enver Paşa'nın kendi kendisini baş komutanlığa (resmen vekiliydi ama fiilen Başkomutan'dı.<br />
Çünkü padişah resmi Başkomutan olarak hiçbir rol oynamıyordu) atamasıyla, önemli orduların komutanlığına Alman generallerini atadı. Başkomutanlık Savaş Kurmaylığına -Genelkurmay Başkanlığı- Von Seeckt'i, 1. Ordu Komutanlığı'na Liman Von Sanders'i, sonra Goltz Paşa'yı, Filistin Cephesi Komutanlığı'na Von Falkenhayn'ı, Sina Cephesi'nin başına Von Kressein'i, Donanma Komutanlığı'na Amiral Souchon'u getirdi. Alman emperyalizmiyle İttihatçıların askeri işbirliği bu denli ilerlemişti.<br />
İttihat Terakki Partisi ve Hükümeti içinde, geleneksel “denge” politikasına yatkın ve savaş dışı kalmak isteyenleri Enver-Talat-Cemal üçlüsü, parti ve hükümette geri plana itti, etkisizleştirdi. Böylece, İttihatçı iktidarı Almanlarla politik işbirliğinde ve savaşa girme gözüdönüklüğünde kararlı hale getirdi. İttihatçı liderleri bugün “yurtseverlik” bayrağı olarak göndere çeken, “Talat Paşa” adına “Avrupa'ya akıncı seferleri” düzenleyen Perinçek ve diğer milliyetçi faşistler, sahiplendikleri bu mirasla gerçekte burjuva milliyetçiliğinin ne denli gözüdönükçe faşist saldırganlık olacağının kanıtını da sunmuş oluyorlar.<br />
İttihatçılar, Alman emperyalizmiyle politik-askeri işbirlikçilikte o denli ileriydiler ki, 2 Ağustos 1914'te Almanlar ile Osmanlı topraklarını koruma taahhütünü veren anlaşma yaptıktan sonra, 1. paylaşım savaşının başladığı 3-4 Ağustos'tan henüz 3 ay geçmemişti ki, 21 Ekim'de “Karadeniz'de Rus donanmasına saldırılması, Kafkasya ve Mısır cephelerinde seferleri içeren bir plan üzerinde anlaştılar.” Daha doğrusu bu plan üzerine Enver Paşa ile Bronsort Von Schellendorf gizlice anlaştılar.<br />
Zaten 2 Ağustos tarihli anlaşmada, Rusya’nın Avusturya’ya saldırması durumunda Osmanlı’nın Almanya’nın ve Avusturya’nın tarafında savaşa gireceği açıkça yazılıdır.**<br />
Nitekim, 29 Ekim 1914'te savaşın henüz 3. ayı dolmamışken, İtilaf emperyalistlerinin Osmanlı'yı o anki taktiği gereği savaş dışında tutmak için görüşmeleri bitmemişken, İttihatçı Paşalar ve Alman generalleri Goeben (Yavuz) Kruvazörü'yle Karadeniz'deki Rus limanlarını bombaladılar, savaşa girdiler.<br />
Saydığımız diğer nedenlerin yanı sıra, Alman emperyalistleriyle işbirlikçiliğin bunda ağır basan bir etkisi vardı. Çünkü Avrupa'nın Doğu/Rusya'nın Batı cephesinde, Alman ve Avusturya-Macaristan askeri güçleri Rusya güçleri karşısında özellikle de Prusya'nın doğusunda zor duruma düşmüşlerdi.<br />
Almanlar, Rus ordusunun bir kısmını Doğu'da tutarak gücünü bölmeye şiddetle ihtiyaç duyuyorlar ve Osmanlı'yı bu nedenle Kafkasya'da savaşa sokmayı acilen başlatmak istiyorlardı. İttihatçıların aşırı Alman işbirlikçiliği, onları savaşa bir an önce girmede aceleciliğe itiyordu. Nitekim, Sarıkamış felaketi 1915 kışında yaşanacak ve emperyal maceracılıkta aceleciliğin faturasını gösterecekti.<br />
Benzeri maceracı çıkışlar, sonra da İttihatçılar tarafından sergilendi. İttihatçılar, Galiçya'da ve Romanya'da 1916'da İtilaf güçlerince zor durumda bırakılan Alman ve Avusturya güçlerinin emrine Osmanlı ordusundan tümenler göndermekten geri durmadılar.<br />
Almanlardan daha çok Almancı konumuna düşmeleri, onların işbirlikçiliğinin düzeyini gösteriyor. Ve emperyalist savaşa girmelerinde Alman işbirlikçiliğinin rolünün ne denli ağırlık taşıdığının da ifadesi oluyordu. Enver Paşa, Alman Genelkurmayı'na “Tümenlerimiz emrinize hazırdır” teklifiyle ve bunu Osmanlı topraklarındaki savaşta zor durumdayken yapmasıyla efendilerini bile hayrete düşürüyordu.<br />
Bütün bunlar, Türk burjuvazisinin temsilcisi İttihatçı iktidarının, emperyal hedeflerle ve işbirlikçiliği nedeniyle 1. Emperyalist paylaşım savaşına girdiğini kanıtlar. Ve savaşa girmesinin nitelik ve içeriğinin, haklı bir “vatan savaşı” olmadığını açık seçik gösterir.<br />
İtilaf emperyalistlerinin Osmanlı ilhaklarını sömürgeleştirme amaçları; İttihatçıların “ilhakları korumak” ve kaybedilmiş “ilhakların bir kısmını geri almak”, hatta Kafkas ve Orta Asya Türk halklarının topraklarını fethetmek amacıyla emperyalist savaşa girmelerini haklı kılmadığı gibi, emperyal niteliğini değiştirmez.<br />
Zaten, aksi de mümkün değildir; feodal bir imparatorluk için “vatan” kavramı yabancıdır; tıpkı feodal toprak ağasının toprağa açlığı gibi, imparatorluk da fetihe açtır.<br />
En zayıf düşmüş haliyle dahi, her feodal imparatorluk fetih hayaliyle yaşamıştır. Vatan, burjuva devrimlerinin ortaya çıkardığı bir kavramdır ve 1914’te halen pek çok milletin burjuva uyanışını karnında taşıyan bir feodal imparatorluk niteliğindeki Osmanlı’ya uzak bir kavramdır.<br />
Bir “vatan savunmasından” ancak Anadolu’nun emperyalist işgali sonrasında, ulusal kurtuluş savaşı bağlamında söz edilebilir. Aksi durumda, tutarlılık bakımından, Balkan Savaşları’nı, 1897 Osmanlı-Yunan savaşını, hatta Osmanlı’nın Balkanlar’daki halkların ulusal kurtuluş savaşlarına karşı giriştiği zalim bastırma seferlerini dahi “vatan savunması” saymak gerekecektir.<br />
Nitekim Kemalist tarih tezine göre; Bulgar, Yunan, Arnavut, Makedon, Sırp uluslarının Osmanlı’ya başkaldırıları ulusal kurtuluş savaşı statüsünde değildir, “Tarihteki ilk ulusal kurtuluş savaşı” Anadolu’da verilmiştir!<br />
Feodal emperyalist Rus Çarlığını yıkan, önderlik ettikleri devrimin zaferiyle Çarlığın gizli anlaşmalarını, Boğazları ve İstanbul'u ele geçirme gizli politikalarını dünya halklarına açıklayan ve Çarlığın emperyalist savaşına son veren Bolşeviklerin analizi de, İttihatçıların emperyalist savaşa girmesinin haksız, gerici ve emperyalist niteliğine işaret eder.<br />
Ki Bolşevikler, emperyalist savaşa uzlaşmaz karşıtlıkları ve kararlı mücadeleciliğiyle İngiliz-Fransız emperyalistlerine karşı uzlaşmazlıkları ve savaşçılıklarıyla en güvenli tanıktırlar. Bolşevikler Rus ordusunu dağıtıp savaştan çektikten sonra, Gürcistan'da kurulan milliyetçi hükümete ilişkin 1918'de analiz yaparlarken Türk-Alman güçlerinin niteliğine de değiniyor. Ve şunları söylüyorlar:<br />
“Tiflisli Menşeviklerin ve bunların hükümetinin Rus Devrimi'nden bağımsızlıkları kaçınılmaz olarak, Türk-Alman ‘uygar’ haydutlarına kölece bağımlılığa dönüşecektir. Bu, dümen başındaki Menşeviklerin, Türk-Alman emperyalistleri ile Rus devrimine karşı bir ittifakı olacaktır.”(1)<br />
Nitekim aynı yıl içinde, Karadeniz'in Kuzey'inden Kafkasya'ya giren Alman emperyalistleri Gürcistan'ı işgal etti ve Gürcistan hükümetini himayeci sömürgeciliği altına aldı. Güney'den Osmanlı ordusu Kafkasya'ya girerek Ermenistan ile Azerbaycan'ı işgal etti.<br />
Alman ve Türk askeri güçleri, Sovyet iktidarı altında kalan Bakü'yü tehdit etmeye başladı. Fakat, İran'ı işgal altında tutan İngiliz emperyalist güçleri, Kafkasya'ya girerek, bu ülkeleri Alman-Türk kuvvetlerinin elinden alarak işgal ettiler.<br />
İttihatçı paşalar, Kafkas ülkelerini Alman emperyalistleriyle birlikte ve onlara Bakü petrolünün yolunu açarak sunarlarken, Pantürkçü amaçlarının en emperyalist ve işbirlikçi niteliğini de sergilemiş oluyorlardı.<br />
Talat Paşa, Enver’e çektiği telgrafta şunları belirtiyordu: “Almanlardan gerekli kuvvetleri isteyerek Karadeniz yoluyla Batum’a asker çıkarmak ve mümkün olur ise, Kafkasya’daki Müslümanlarla birleşerek harbin başlangıcındaki fikrimizi tatbik etmekten başka çare yoktur. Ruslar bütün Rusya adına sulhu imzaladıklarına göre, şeklen kendilerine asi vaziyette kalan Kafkasya Cumhuriyetine karşı yapılacak bu harekete itiraz etmemeleri gerekir” (2)<br />
Ancak “harbin başlangıcındaki fikir” bu kez de sosyalist ihtilalin Kafkasya’da tutunmasıyla suya düşecekti.<br />
Kafkas ülkeleri savaşın son yıllarında, Alman-Türk birlikleri ile İran'ı işgal altında tutan İngiliz emperyalist askeri birliklerinin işgali altında el değiştirmekten kurtulamıyorlardı.<br />
Bu ülkelerin milliyetçileri de, Bolşeviklerin önderliğindeki sosyalist devrime karşı, hangi emperyalist işgalci güç üstünlüğü ele geçiriyorsa ya onlara yamanıyor veya savaşamayıp teslim oluyorlardı. İttihatçı paşaların, emperyalist niteliği Ermenistan işgallerinde yansıdığı gibi, Azerbaycan işgalinde Türk kültürel ortaklığını kullanmaları, bu niteliği ortadan kaldırmaz, Pantürkçülüğün İttihatçı burjuvazi tarafından Alman emperyalizminin çıkarına sunulan bir silah olduğunu gösterir.<br />
İşte bu gün nasyonalist faşistlerin “yurtsever” olarak bayraklaştırdıkları Enver-Talat-Cemal üçlüsü, Alman emperyalizminin emrindeki emperyalist savaşçı, ilhakçı ve fetihçi olmaktan başka bir şey değildi.<br />
İttihatçı iktidar Arap halklarının yaşadığı topraklarda da aynı rolü oynadı. İngiliz emperyalistlerinin sömürgeleştirdiği Mısır'ı geri almak ve diğer yerleri ilhak altında tutmak için savaştı. Alman emperyalistleriyle planladığı Süveyş Kanalı seferini 1916'da başlattı. Sonuçta başarıya ulaşamadı. Yemen’de alevlenen ulusal Arap isyanına karşı İsmet Paşa komutasında bir bastırma seferi düzenledi, ama başarısızlığa uğradı.<br />
Sonuç olarak; Osmanlı İmparatorluğu ve onun İttihatçı hükümeti, yoksul Türk ve diğer halkların genç evlatlarının yüzbinlercesini bu ilhakçı ve Almancı amaç için savaşta kırdırdı. Lenin bu gerçeği, “Alman mali sermayecileri, İngiltere'yi Mısır'dan atmak için bir Türk seferi düzenliyorlar.”(3) sözleriyle berrak biçimde dile getirdi.<br />
İttihatçı burjuvazi, tüm ilhakçı ve emperyal amaçlarına ve bu amaçlar için emperyalist savaşçılıklarına rağmen, bağımsız gelişen kapitalist emperyalist güç olarak değil, Alman emperyalizminin bağımlılığı altında kapitalist bir güç olarak gelişebilirdi.<br />
Kapitalist-emperyalist dünya sisteminde, zayıf burjuvazilerin doğası şu ya da bu emperyalist büyük gücün işbirlikçisi olmalarını kaçınılmaz kılar. Bunun bir ifadesidir ki, ırkçı-milliyetçi İttihat Terakki, sırtını Alman emperyalizmine dayamışken, diğerleri Hürriyet İtilaf Partisi aracılığıyla İngilizlere bağımlılığı savunuyorlardı.<br />
İttihatçı iktidar altında Osmanlı'nın o yıllardaki durumu, Lenin'in vurguladığı gibi, “Almanya'nın şu anda Türkiye'yi kendisine gerek mali, gerekse de askeri uydusu haline getirdiği gerçeği” idi. (4) İttihatçıların Pantürkist milliyetçiliği, bu gerçeği Türk-Müslüman halkımızın görmesini engellemek dışında bir rol oynamıyordu.<br />
Bugün, nasyonal faşist Perinçek “milliyetçiliğin devrimcilik olduğu” yalanıyla, “Talat Paşa” seferleri düzenleyerek, burjuvaziye ve asker temsilcilerine yamanma/yol gösterme rolü oynayarak özsel olarak aynı şeyi yapıyor.<br />
Çanakkale Savaşı; emperyalist savaşın bir muharebesi<br />
Çanakkale Savaşı, Türk halkımızın yaşadığı ülke üzerinde cereyan ettiği ve halkımızca kolaylıkla öyle algılandığı için, bütün burjuva kesimler tarafından emperyalist savaştan koparılarak anayurdun işgaline karşı milli bağımsızlık savaşı olarak yutturuluyor.<br />
Oysa Çanakkale Savaşı, İttihatçıların Almanlar liderliğinde girdikleri emperyalist savaşın değişik cephelerinde süren muharebelerinden biriydi. Bu muharebenin çok şiddetli bir savaş olarak geçmesi, can kaybının büyüklüğü, dahası bugünkü Türkiye topraklarının bir parçası üzerinde geçmiş olması, onu milli bir direniş kılmaz.<br />
Çanakkale Savaşı, 4 yıl süren emperyalist savaşın henüz 1. yılı içinde cereyan etmiş, sonrası süreçte, emperyalist savaş bitmeden, sonuçta yol açabileceği olası bazı ulusal kurtuluş mücadelelerine dönüşmekten süreç henüz çok uzaktayken gerçekleşmiştir.<br />
Çanakkale Savaşı'ndan sonra 1916'da olgu haline gelen Almanya'nın Romanya gibi küçük bir ülkeyi başkent Bükreş dahil işgal etmesi ve savaş sonuna değin bu işgalin sürmesi dahi, savaşı Romanya açısından milli bir direniş savaşı, ulusal bağımsızlık savaşı kılmadı.<br />
Romanya, burjuva-feodal egemenleri eliyle, Avusturya-Macaristan'dan Transilvanya bölgesini ele geçirmeyi de amaçlayarak, İtilaf emperyalistlerinin yanında savaşa girdi.<br />
Aralık 1916'da Alman birlikleri tarafından işgal edildi. İşgalden ancak savaşın sonuna doğru 1918 sonunda, İtilaf güçlerinin galip gelmesiyle kurtulabildi. İtilaf emperyalistlerince, Transilvanya bölgesini “ilhak”ına izin verilmesiyle ödüllendirildi. (Ama aynı zamanda 1919 Macar sosyalist devrimini ezmesi işiyle görevlendirildi). Birkaç yıl süren işgale karşı, Romanya burjuva-feodal egemenlerinin “mücadelesi” yine de, ilhakçı ve işbirlikçi karakterde kalmaya devam etti.<br />
Peki, Çanakkale Savaşı'nın, Romanya'daki, -Romanya halkları açısından- savaştan farkı ne? Açık ki hiçbir farkı yok.<br />
Dahası, Osmanlı egemen sınıflarının gücüyle Romanya'nın gücü kıyas kabul etmez farklılık taşımaktaydı. Romen burjuva-feodal yönetim, İtilaf emperyalistlerinin işbirlikçisi olması ve bir iki bölgeyi “ilhak” amacı nedeniyle girdiği savaşta gerici ve yayılmacı/ilhakçı bir rol oynuyordu; “ülke işgal altında” kalsa da, savaşının niteliği buydu.<br />
İttihatçıların ise, geniş ilhakları korumak, kaybedilmiş olanların bir kısmını yeniden ele geçirmek ve yeni bölgeler -Kafkasya ve Orta Asya'da- ilhak etmek amacı nedeniyle girdikleri savaşın niteliği gerici-emperyalistti, Çanakkale işgal saldırısına uğrasa da savaşın niteliği değişmezdi, aynıydı.<br />
İttihatçı iktidar, Almanların yanında ve teşvikiyle acele ederek Rus limanlarını bombalayarak savaşa girmiş, Kafkas cephesinde savaş başladıktan yaklaşık 3 ay sonra İtilaf emperyalistlerinin saldırısıyla Çanakkale Savaşı 19 Şubat 1915'te başlamıştı.<br />
Öncesi ve sonrasıyla 4 yıl süren emperyalist savaşın başlangıcından 7 ay, Osmanlı'nın savaşa girmesinden 3.5 ay sonra gerçekleşen Çanakkale Savaşı'ndan sonra da, Osmanlı ordusu, 1916'da Süveyş Kanal seferinden 1918'e değin Ortadoğu cephelerinde, yine 1918 sonuna değin Kafkas cephesinde emperyalist savaşı sürdürdü.<br />
Dahası Galiçya ve Romanya cephesinde savaşmak üzere Almanların emrine tümenler verdi. Bütün acımasızlığı ve ağır bedelleri halklarımız, çeşitli ülkelerden işçi ve emekçiler ödemesine rağmen Çanakkale Savaşı, bu emperyalist savaş seferi/muharebeleri zincirinin yalnızca bir halkasıdır, böyle olduğu için de ondan koparılarak ele alınıp değerlendirilemez. Emperyalist seferler/muharebeler zincirinin niteliği ne ise Çanakkale muharebesinin niteliği de olur.<br />
Çanakkale'ye İtilaf emperyalistlerinin saldırısının özgün nedeni, savaş güçlerinin strateji ve taktikleriydi. Savaşın yoğunlaştığı Avrupa'da Rus ordusunun yoğun güçleri karşısında Prusya ve Galiçya'da zor duruma düşen Almanya, güçlerini avantajlı duruma getirmek için, Rus ordularının bir bölümünü Kafkasya cephesine çekip bölmek stratejisiyle, Osmanlı ordusunu savaşa soktu.<br />
İngiliz ve Fransız emperyalist savaş kurmayı da, Rusya'nın Kafkas cephesinde Sarıkamış'a değin ilerleyişini korumak amacıyla Batı'dan Osmanlı'ya saldırılması talebini karşılamak; dahası Osmanlı güçlerini savaş dışı bırakarak Rusya'nın Avrupa'da Alman ve Avusturya-Macaristan güçlerine karşı yoğunlaşması ve Boğazlar ve İstanbul'a girerek Alman güçlerinin Bulgaristan ve Türkiye'den tecridini sağlamak istiyordu.<br />
Böylece Rusya'nın Kafkas Cephesi güçlerini rahatlatmanın yanı sıra, Alman güçlerini Türkiye ve Bulgaristan'dan tecrit edip, savaşın yoğun olduğu bölgelerden biri olan Sırbistan'ın ve güneydoğusunu tehlike dışında tutarak, Avrupa'da yoğunlaşmış savaşı erken bir zaferle bitirmeyi hedefliyordu. Bu stratejik hedefle Gelibolu'ya saldırdı.<br />
Bu bakımdan Çanakkale savaşının arka planındaki gerçek güçler bakımından bir İngiliz-Alman savaşı olduğu söylenebilir.<br />
Alman ve Osmanlı generallerinin komutasındaki Osmanlı ordusuna karşı Çanakkale Savaşı'nda, istedikleri başarıyı elde edemeyince İngiliz güçleri, yenilgiyi kabullenip 9 Ocak 1916'da Gelibolu'yu boşaltıp geri çekilmek zorunda kaldılar.<br />
Almanya, halklarımızın ağır bedeller ödemesi sayesinde Avrupa'nın doğusunda, Balkanlar'da savaşı daha elverişli koşullarda sürdürdü. 1916'da Romanya'yı işgal etti. Doğu Avrupa'da Ruslara karşı başarılar kazanabildi.<br />
İttihatçılar, Çanakkale Savaşı'ndan sonra da emperyalist savaşta Almanların emrinde savaşı sürdürdüler. 1916'da Süveyş Kanalı seferine giriştiler. Ancak yenildiler. İngiliz ve Fransız güçleriyle Kanal'dan Arabistan ve Irak'a değin çok sayıda savaşa girdiler.<br />
Kafkas cephesinde, Sarıkamış bozgunundan sonra, Osmanlı ordusuna karşı Ruslar, Trabzon'dan Van'a uzanan bir hatta kadar ilerlemişlerdi. 1917 Rus devrimi çarlığı yıkınca ve Ekim Devrimi savaşa son verip Çarlık ordusunu dağıtınca, İttihatçılar bu durumdan Kafkasya'yı işgal etmek için yararlandılar.<br />
Önceki bölümlerde vurguladığımız gibi Ermenistan ve Azerbaycan'ı işgal ettiler, Alman birliklerinin Gürcistan'a girmesiyle onlarla birleştiler. Turan hayali bu savaş yorgunluğunda gerçekleşme imkanına sahip değildiyse bile, Kafkasya işgal ve ilhakı gerçekleşmişti. 1918'de İran'ı işgali altında tutan İngiliz birlikleri Kafkasya'ya girinceye değin İttihatçılar buradaki işgali sürdürdüler.<br />
Demek ki, Çanakkale Savaşı'nın sonrasındaki bütün bu emperyalist ve Alman işbirlikçisi savaşlar, Çanakkale Savaşı'nın niteliğinin ulusal olmadığını gösteriyor. Çanakkale Savaşı'nın, bir emperyalist grubun (İngilizlerin liderliğindeki İtilaf grubu) rakibine karşı (Alman emperyalistlerine) savaşı erken bir zaferle bitirmesi imkanını bozmuş, onların erken zaferini engellemiştir, o kadar.<br />
Bazılarının ileri sürdüğü bir tez de, Çanakkale Savaşı'nda Türkiye'nin zaferle çıkmasının, İngiliz, Rus güçlerinin birleşmesini engelleyerek, Rus devriminin koşullarını elverişli kıldığı görüşüdür.<br />
Bu görüş de doğru değildir. Çünkü, Karadeniz üzerinden İngiliz savaş gemilerinin yardımını Çanakkale'de Osmanlı ordusunun direnişi engellemesine rağmen, 1917'ye değin 2 yıl boyunca Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz'de ilerlemişlerdir. Her büyük çaplı savaşların tümünde olduğu gibi, Rus çarlık ordusu da, Doğu Avrupa ve Kafkasya'daki savaşlarda kayıplar verdikçe, savaşın başlangıcında Rus halkında yaratılan şovenist yükseliş, yerini yoksul halkın gerçekleri görmesine bırakmıştır.<br />
Halk gençliği ve halklar ödetilen ağır bedellerin, açlık ve ölümlerin, kendi sınıfları için değil burjuva feodal emperyalistlerin çıkarları için olduğunu görmüş, Bolşeviklerin savaşa karşı mücadele ve örgütlenmesinin etkisiyle Çarlığa karşı ayaklanmışlardır. Devrime yol açan nedenlerin bazıları bunlardır.<br />
Kaldı ki, İngilizler Çanakkale'yi varsayalım ki geçip İstanbul'a üslenselerdi bile, Rus ordusuna yardım yaparlar ama Rusya'nın talep ettiği İstanbul'u Rus Çarlığına vermezlerdi. Bu durumda, Çarlığın bu yolla şovenist atmosferi yüksekte tutarak iktidarını koruması olanağından yine mahrum bırakırdı.<br />
Sonuç olarak, Çanakkale muharebesi, 1914-18 emperyalist savaşında, baştan sona emperyalist savaşlar, muharebeler zincirinin halkalarından biridir, ulusal nitelikte bir savaş değildir.<br />
Yenilgi sonrası İttihatçı liderlerin barınağı, Alman emperyalizminin denizaltısı olmuştur. Talat Paşa, postu Almanya'ya kaçarak kurtarmış ama soykırım suçunun günahını bir Ermeni ulusalcısının kurşunuyla ödemiştir. Cemal Paşa, Kafkasya'da aynı akıbete uğradı.<br />
Enver Paşa ise, yenildiği İtilaf emperyalistlerine karşı kısa bir süre devrimin Rusya'sından yararlanma oyunu oynadıktan sonra, Türki halklarındaki devrimi ezmeye çalışarak bu kez de çarlık artığı generallere ve İtilaf emperyalistlerine hizmet etti, hayatını bu gerici çatışmayla sona erdirdi.<br />
İttihatçıları bugün “milliyetçiliğin” kaynağı olarak yüceltenler, İP'ten MHP'ye, CHP'den generallere değin bütün milliyetçiler, gerçekte Türk halkımızı şovenizmle zehirleyenler, yeni boğazlaşmalar ve yayılmacı savaş felaketleri hazırlıyorlar.<br />
Ama aynı zamanda emperyalist savaşçılığın ve işbirlikçiliğin mirasçılığını yapıyorlar. İç gericiliği, faşist milliyetçiliği geliştirmek için, “vatan savunması” aldatmacasıyla, emperyalist savaşın bir parçası olan Çanakkale Savaşı'nı daha çok kullanıyorlar.<br />
Proletaryanın ve halklarımızın devrimci güçleri; evlatlarını Alman işbirlikçiliği ve Türk burjuvazisinin yayılmacı çıkarları için kırdıran, halkları felaket acılara boğan Pantürkçü ve her türden şoven milliyetçiliğe karşı gerçekleri açıklamayı şaşmaz kararlılıkla sürdürecekler.<br />
ABD ve NATO'nun emrinde geçmişte Kore'de olduğu gibi bugün Bosna, Kosova, Afganistan ve Lübnan'da savaşa sürülmeye karşı çıkmak ve Güney Kürdistan'a olası bir maceracı saldırıya karşı direnmek için bu devrimci tavır zorunludur.<br />
Dahası, halklarımızın özgürce ve kardeşçe birliği, kapitalizme ve emperyalizme karşı birliği ve sosyalist kurtuluş yolunda birliği için bu gereklidir.<br />
Mustafa Suphi'nin, İttihatçıların savaş suçuna karşı sözleriyle tavrımızı bağlayalım: “Ama elçilik Müslüman Doğu dünyasını ikiyüzlü sorularıyla aldatmak isteyince, biz Türk komünistleri dünyanın vatanımız, insanlığın da milletimiz olduğunu büyük bir ciddiyetle bildirdik.” Mustafa Suphilerin yolunda yürüyen biz komünistler, Talat ve Enverlerin yolundan yürüyen şovenist milliyetçilerle mücadeleyi sürdüreceğiz.Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-86140006772926665552015-04-30T11:14:00.000-07:002015-04-30T11:14:18.398-07:00DAĞILMA EMARELERİ<br />
İmam midye dolmayı yasaklıyor, cemaat midyeciye lanet ediyor.<br />
Cumhuriyet, Charlie Hebdo'nun niteliksiz ve yüz milyonlarca Müslüman'ın inancına saygısız karikatür üretimine yer verince birileri ortaya saldırıyor, IŞİD'den farksız Vakit'çi faşistler Mustafa Kemal'le alay eden "fotoğraf" yayınlayınca ulusalcı faşistler Vakit'i taşlıyor, taşlananlar binadan ateş açıyor.<br />
Sarayda fazlasıyla sıkılan ve konuşma fırsatı sunduğu için hastane açılışlarını bile kaçırmayan devlet bakanı, on altı "Türk" devletini temsilen kostümler giydirdiği, türlü çeşitli sakal bıyık takıp pusatlandırdığı on altı memur/"askerle" konuk ağırlıyor ve inanılmaz bir iş yaparak o sırada "diriliş Ertuğrul" dizisinin müziğini fon olarak kullanıyor.<br />
O sarayda neler oluyor, ne yenilip ne içiliyor hakikaten bilmek istiyoruz!<br />
Peki, denize düşmüş yüzme bilmeyen Dışişleri bakanının haline ne diyeceğiz?<br />
Devletin resmi tezlerini savunması için Doğu Perincek'e sarılıyor ve onun yurtdışı yasağının davaya katılabilmesi için kaldırılmasını istiyor.<br />
AK'istler Perincek'i kurtarıcı sayıyor, duyda inan.<br />
En nihayet bunun üstüne tüy dikilmesi gerekiyor ki o tüy de geliyor.<br />
Meğer devlet ricali, 24 Nisan'da yani soykırımın 100. yılında alternatif bir programlı Çanakkale Savaşı'nı hatırlatacak etkinlikler planlanmış.<br />
Bu dağılma hali Batı'da yaygın iç çatışmalara dönüşebilir.<br />
Yasaları hazır iç savaş planı, silahsız biçimlerde ve son derece sinik metotlarla yürürlükte.<br />
Kaçışa ramak var.<br />
Sınıfsal/toplumsal uzlaşma ihtimalleri sona erer, ara yol önerenleri ve eylem planları akamete uğrarken Türkiye'nin Batı yakasını yıkıcı günler bekliyor.<br />
Devletle çatışan bütün kuvvetlerin ve bu arada Alevilerin, Kürtlerin devletin bir türlü asimile edemediği inanç ve ulusların varlığı tehdit altındadır.<br />
Devrimci demokrasi mücadelesinin demokratik cephesine büyük sorumlulukların düştüğü örneksel genel seçimlerin milyonlarca buluşma kitle demokrasisi, söz savunma temelinde halk inisiyatifleri yaratma gibi onlarca başlık altında ezilenler dünyasıyla kopmaz biçimde iç içe geçme vazifesi yüklediği ilk elden söylenebilir.<br />
Son iki yüzyılın baş belası "üniter"liği suni teneffüsle ayakta tutmaya çalışırken özerkliğe düşman rejim ile onun otoriter despotlukla harelenmiş bütün kolları, fiili bir özerkliğin önünü açmış oldular.<br />
En sakil olanları, eski Türk devletlerine esasen de Osmanlı'ya gönderme yaparak fütuhatçı ruh hallerini ortaya koydular bile.<br />
Çok kültürlülükmüş, Kürtlerle diğer halklarmış umurlarında değil, üniter devleti imparatorlukçu bir emperyal proje yararına geriletmenin derdindeler.<br />
Üniterliği betonlaştıran bazıları bakımından son 90 yıl her şey ve ondan öncesi zaten berbat.<br />
Diğerlerinin ne dediği belli değil,<br />
esasen Kürtlere ve devrimcilere bazen de Avrupa'ya dair ne varsa tümüne karşılık üzerinden kendilerini kurtarmayı siyaset sayıyorlar.<br />
Bu güçler, rejimin hayati meselelerinde var oluş refleksiyle ortak davranırlarken iç meselelerde kimsenin diğerine karışmadığı etkide bulunamadığı özerk alanlar yarattılar.<br />
Tabloya Kürt özgürlük mücadelesini kattığımızda, önümüzdeki günlerin hangi yatakta akacağı aşağı yukarı belli oluyor.<br />
Onlara özerklik haram, kendi inisiyatifleriyle tutum almak haram!<br />
Bakın işte, bütün gayretiyle önümüzdeki dönem silahsız mücadele yöntemlerini öne çıkarmak isteyen Kürt halkının politik uzlaşma çabaları hala hakaretle, alayla, küçümsemeyle karşılanıyor.<br />
Rejimin politik uzlaşmaya gelmeyeceğini defalarca belirtmiştik.<br />
12 yaşındaki çocuklarımızın beyinlerini dağıtan ve küstahça bunu izah etmeye çalışan olmayınca karşılarında aptal varmışçasına provokasyondan, cemaatten bahsedenler geçmiş, 16 devletin birikimini ve tarihini de sahipleniyorlar.<br />
90'ları andıran bir savaşın şimdikinden daha evla olduğuna inandıkları için Kürt direniş hareketini dağlara yönlendirmenin ve böylelikle halktan koparmanın peşindeler.<br />
Henüz Rojava devrimi bütün bütüne kurumsallaşmadan Kürtlerin çekileceği çıplak savaş onların lehinedir, yarın kurumsallaşmış bir Rojava devriminden sonra kimse Kürtleri sömürgeci ilişki biçimlerinde razı edemez çünkü.<br />
Ellerinde yeterince ölümcül silah var nasılsa, dağ merkezli halkın sürgüne uğratıldığı bir savaşta değil bir çocuk ölünce bunun infiale yol açması, onlarca gerillayı öldürmek bile onların hesabına göre toplumda etki yaratmaz.<br />
Bu, tipik bir kontrgerilla taktiğidir.<br />
Kürdistan halkının hazırladığı yer yer uygulamaya başladığı, kitlesel inisiyatif ve direnme stratejisi bir geleneksel halini almasın diye her tür zulmü yapacaklardır.<br />
Ne çabuk unuttuk, Sivil Cumaları bile gaz bombasına boğan bir iktidardan bahsediyoruz.<br />
Gerçek hayatta da masa başı vaatler, sıkışınca kabullenmeler değil somut olaylar ve bu olaylar sırasında alınan tutumları herkesin ve bu arada partilerin ve devlet aygıtının hareketlerini ortaya koyar.<br />
Devletin bekası uğruna kardeş katlini meşru bulanlar ve bunun teorisini yapanlar, Rojava'da kazanamasın diye Kürtlerin karşısında IŞİD çetelerini destekleyenler, sokağa çıkan 12 yaşındaki çocukları öldürmekten asla çekinmez.<br />
Üstelik bu henüz hiçbir şeydir.<br />
Halk kendi öz savunmasını inşa ettikçe "kamu düzeni" denilen zehirli sözcüğün nelere yol açacağını, direniş ilerledikçe görebilir ve bu arada halkın onlar hatta yüzler halinde katledildiği açık kitlesel infazlara tanıklık edebiliriz.<br />
Bunca ölümün, gözyaşının sonunda halk bütün acılarına karşın asla kaybetmeyecektir.<br />
Emin olunabilir, her çocuğun katliyle rejim biraz daha kendi sonuna yaklaşmış olur ve en nihayet halkın asla bastırılamaz isyanıyla işlevsizleşir.<br />
Kürdistan ve özel olarak da Cizre Bota bölgesi, özgürlük güçleriyle rejim güçlerinin kapışma alanıdır.<br />
Rejimin orayı bir türlü pilot bölge seçtiği ortada.<br />
Kobané, Rojava için ne anlama geliyorsa Bota'nın akıbeti de Kürdistan bakımından benzer anlamlar taşıyor.<br />
Elbette herkesin bulunduğu yerde Kürdistan halkıyla dayanışması kıymetli ve gerekli ancak Kobané'de alınan tarihsel tutumun benzeri en yaratıcı biçimlerde Botan'da alındığında bunun da Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin hanesine onurla kaydedileceği açık.<br />
Şehir yoldaşlarımızın "devrim neredeyse biz oradayız" şiarı bu açıdan da yol gösteriyor.<br />
<div>
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-74874244719066134582015-04-30T11:08:00.004-07:002015-04-30T11:08:55.742-07:00ARTIK YETER<br />
Onlar konuştukça, biz öldük.<br />
Onlar konuştukça, bizim bgedenimizi kendilerine helal bildiler.<br />
Bedenimize sahip çıkınca, cezamızı kestiler.<br />
Bedenimiz gerçeğin delili olmasın diye de, ellerimizi kesip yaktılar.<br />
Özgecan'ımızı katlettiler.<br />
Bu acı dayanılmaz.<br />
Bu acı unutulmaz.<br />
Bu acı affedilmez.<br />
Asla!<br />
Özgecan'ın katledildiği o dolmuşun, bu toplum olduğu asla unutulamaz.<br />
Cumhurbaşkanından esnafına, polisinden siyasetçisine, avukatından gazetecisine hepiniz o dolmuştasınız.<br />
Hepiniz suçlusunuz.<br />
İsyanımız; tüm erkek egemen sisteme.<br />
İsyanımız; okuldan eve, işyerinden dolmuşa tüm erkeklere.<br />
İsyanımız; evde, işyerinde, sendikada, partide, sokakta!<br />
Her yerde!<br />
Gücümüz; dayanışmamız.<br />
Gücümüz; kadın yoldaşlığımız.<br />
Gücümüz; acımızın ortaklığı.<br />
Gücümüz; kızıl sopalarımız.<br />
Gücümüz; özsavunmamız.<br />
Normal olduğunu sandığımız sabahlara uyanıyoruz hepimiz.<br />
Normal düzeninde geçiyor günler.<br />
Kahvaltılarımızı yapıyor okula gidiyor, akşamları minibüslere biniyoruz.<br />
Sonra her gün aramızdan üç beş tanesi bu normallikten dışlanıp tecavüze uğruyor öldürülüyor.<br />
Kalanlar bir gün tecavüze uğrayabilecekleri, katledilecekleri ihtimaliyle devam ediyor yaşamaya.<br />
Peki nereye kadar?<br />
Ne zaman bitecek?<br />
Yaşadığımız bu sistemde hiçbir günün normal olmadığını anladığımızda bitecek.<br />
Tecavüze uğrayan her kadında tecavüze uğradığımızı, öldürülen her kadında biraz daha öldüğümüzü fark ettiğimizde bitecek.<br />
Kadınlar sözü aldığında; hep bir ağızdan bitti dediğimizde bitecek.<br />
Binlerce kadının aklından geçiyor.<br />
Binlerce niyetleniyor.<br />
Peki azımız ses çıkarıyor pek azımız dillendiriyoruz.<br />
Ama bir gün, yine bir tecavüz ve katliam haberinde öfkelerimiz birleşiyor.<br />
Artık yeter diyoruz.<br />
Her yaştan her kesimden kadın bu isyanı büyütüyor sokaklara akıyor.<br />
Ve meydanda bir kadın bağırıyor:<br />
"Gerekirse silah da alırız. Gerekirse devlete de karşı geliriz. Değiştiririz!"<br />
Gerekiyor.<br />
Gerektiğini anladığımızda değişmeye başlayacak her şey.<br />
Özgecan da bizden biriydi.<br />
20 yaşında psikoloji öğrencisi.<br />
Tecavüze uğradı.<br />
Defalarca kez bıçaklandı..<br />
Ölmediği için başına levye ile vuruldu.<br />
Tırnaklarıyla tecavüzcünün yüzüne direnişinin izlerini bırakmıştı.<br />
Bedelini cansız bedeliyle ödedi.<br />
Elleri bileklerinden kesildi.<br />
Cesedi tanınmasın diye yakıldı.<br />
Bir çöplüğe, Cin Deresi'ne atıldı.<br />
Okumaya bile dayanamadığımız bu katledişin aşamaları ise bize pek çok şeyi hatırlattı.<br />
İşkenceler sonunda bedenleri parçalamak...<br />
Parçalanan bedenleri çöplüklere toplu mezarlara, derelere atmak.<br />
İzleri yok etmek için yakmak...<br />
Özgecan'ın katillerinde somutlaşan bir devlet: "Erkek", "devlet", "faşist".<br />
Öldürüyor.<br />
Alıkoyuyor.<br />
Korkutuyor.<br />
Gözetliyor.<br />
Dinliyor.<br />
Tecavüzleri ve katilleri çok seviyor.<br />
En çok onları koruyor.<br />
Çünkü kendisi tecavüzcü.<br />
Çünkü faşist devlet, katil.<br />
O çöplükten çıkan neydi?<br />
Tecavüze uğrayan bizdik.<br />
Her gün her an her hakkımıza sahip olma isteği ile saldıran ise faşist devlet.<br />
Çöpten çıkan bedene iyi bakın; her erkek, her kadın, o beden biziz!<br />
İnsanlığın çöplüğünde ölü bedenlerimiz!<br />
Cin Deresi'nde yatan bir ülkenin katliam tarihidir.<br />
Yakılıp tanınmaz hale getirilmeye çalışan kadınlığımız.<br />
Kabul edilmeyen; hava karardıktan sonra sokaklarda olma cesaretimiz.<br />
Kabul edilmeyen; okulları, işyerlerini, meydanları dolduran varlığımız.<br />
Hazmedilemeyen; artan cins bilinci ve yükselen kadın devrimi.<br />
Kadınlar artık gür bağrıyor, öldürülüşlerimiz susturulmaya çalışmamız bundan.<br />
Özgecan Aslan isminin altından toplanan binlerce kadının öfkesi kendilerine dayatılan fıtratlarınadır.<br />
Sokaklarda her yaştan kadının isyanı var.<br />
Tacizlere, tecavüzlere sessiz kalınan zamanlar geride kaldı.<br />
Şimdi elinde silah DAİŞ'in kabusu olan kadınların yoldaşlığı doğuyor her yerde.<br />
Kobané'den yükselen devrim her kadında yeniden yeşeriyor.<br />
Her sokakta kendini korumanın, özsavunmanın bilinci ışıyor.<br />
Öfkemiz adaletimizi doğuruyor, kadınlar tacizlere tecavüzlere ilk elden kendileri cevap veriyor.<br />
Bakanlık, "aile bakanlığı" kalsın; kadınlar dünyalarını baştan kuruyor.<br />
Tıpkı katlediliş aşamasında olduğu gibi yargılamada da devletin erkliği, adaletsizliği bizi şaşırtmayacak.<br />
Şimdiden tecavüzcüleri haklı çıkarma çabaları başgösterdi.<br />
Uyarıyoruz; her tacizci ensesinde kızıl sopalıların nefesini hissetsin.<br />
Dünyayı değiştirecek olan kadınların aklında açan kızıl bir çiçek gibi o soru şimdi:<br />
Dünyanın altının üstünden daha iyi olmadığını nereden biliyorsunuz?<br />
<div>
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-53361838840661445832015-04-30T11:08:00.001-07:002015-04-30T11:08:09.695-07:00 ALEVİLER NEDEN SÜREKLİ KATLEDİLİYOR? <span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>ALEVİLİK NEDİR?<br />
NE YAPMALIYIZ?<br />
Alevilik nedir?<br />
Aleviliğin felsefesi nedir?<br />
Aleviliğin tarihsel temeli nedir?<br />
Aleviliğin tarihsel evrimi nedir?<br />
Aleviliğin İslam'la ilişkisi nedir?<br />
İslam dini Aleviliği neden neden "sapıklık", "küfür" olarak damgalar?<br />
Aleviliğin talepleri nelerdir?<br />
Aleviler homojen bir bütün müdür?<br />
İşbirlikçi Türk egemen sınıflarının ve faşist diktatörlüğün Alevilik karşısında duruşu nasıldır?<br />
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne (MGSB) Alevilikle ilgili eklenen maddeyle işbirlikçi devlet neyin peşinde?<br />
AB, neyin peşinde? Alevi yol düşkünlerinin hesapları ne?<br />
Bu sorular çoğaltılabilir ve çoğaltılmalıdır da.<br />
Büyük Selçuklu Devleti, Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti'nden bu yana eziilen, sayısız katliamlara uğrayan, "katli vaciptir", "Canları, malları, karıları, kızları, kanları helaldir" diye haklarında alçakça fetvalar yayınlanan Alevilik nasıl bir "hilkat garibesi"dir ki, bu denli sınırsız zorbalığın hedefi oldu, olmaya ve hala Sivaslar'da yakılmaya devam edilmektedir?<br />
Tüm bunlar raslantı mı?<br />
Kuşkusuz ki tüm bunlar raslantı eseri olarak ortaya çıkmamıştır ve çıkmamaktadır.<br />
Tüm bu saldırıların tarihsel, sınıfsal, ideolojik, politik nedenleri mevcuttur.<br />
TASAVVUF VE BATINİLİK<br />
Alevilik, tasavvufi bir karakter taşır.<br />
Tasavvufun (mistisizm) tarihi oldukça eskidir ve her dinin kendi içerisinde kolları vardır.<br />
Hakim inanç içerisinde bir tepki hareketi olarak ortaya çıkan ya da hegemonik dinin ve egemen sınıfın baskısına boyun eğmek zorunda kalan ama gerçekte hegemonik dini benimsemeyen, biçimsel kabulünü egemen inanç biçimini yeniden yorumlayarak özünde yadsıyan bir akımdır.<br />
Tasavvuf, en az İslam'dan 1000 yıl öncesine uzayan bir tarihe sahiptir.<br />
Örneğin Kabalacalık Musevi mistisizmini ifade eder.<br />
Örneğin Almanya'da ortaya çıkan Anabaptistler, Fransa'da ortaya çıkan Katar mezhebi, Bulgaristan'da ortaya çıkan Bogomil mezhebi, Kapadokya'da ortaya çıkan Messalianizm vb. diğer örnekler olarak hatırlatılabilir.<br />
Hıristiyan tasavvufun en büyük merkezi Kuzey Suriye (Antakya) ve kapadokya'dır.<br />
Bektaşilik de mistisizmin eski bir merkezi olan Kapadokya'da XIII. yy'da kurulur.<br />
Alevi/Bektaşiliği kurumlaştıran Balım Sultan'dır.<br />
Ve Balım Sultan Osmanlı Sarayı'nın bir yetiştirmesidir.<br />
Tarih boyunca, uygarlıklar ve inançlar birbiriyle etkileşim içerisinde olagelmiştir.<br />
İlk uygarlık merkezi olarak Sümer'le başlayan Mezopotamya uygarlıklarının Hint, Çin, Mısır, Anadolu ve Akdeniz uygarlıklarını etkilemesi, etkilenmesi; ticaretin yanı sıra "kavimler göçü" yoluyla da kültürel alışverişi taşıması anlaşılır bir tarihsel olgudur.<br />
Alevilik tüm bu uygarlıkların inanç ve felsefesinden etkilenmesine karşın, özellikle de ortak mülkiyeti, eşitliği ve özgürlüğü savunmuş olan Mazdakçılık ve Manicilikten; İslam'a karşı muhalefetini asırlarca radikal bir yoldan geliştirmiş olan ilk dönem Şiiliğinden; özel mülkiyeti reddeden ve mülk ortaklığını, adalet ve eşitliği savunan Batıni hareketlerden daha çok etkilenmiştir.<br />
ZULME, SÖMÜRÜYE VE ADALETSİZLİĞE KARŞI ÇIKIŞ<br />
Alevilik, sömürüye, zulme ve toplumsal adaletsizliğe karşı çıkan bir inanç biçimi, bir inanç hareketi, tarihsel ve politik bir akım olagelmiştir.<br />
Aleviliğin bu karakteristlik niteliğini Baba İlyas'tan Şeyh Bedreddin'e, Pir Sultan Abdal'dan Kalender Çelebi'ye uzanan tarihsel çizgide, Aleviliğin direnme, başlakdırı, ayaklanma çizgisinde ve geleneğinde açıklıkla görmekteyiz.<br />
Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin tarihinde yer alan sayısız ayaklanma aleviliğin damgasını taşır ve bu ayaklanmalar baskı ve sömürüye maruz kalan değişik kavimlerden yoksulların destek ve katılımını da içerisine alarak gerçekleşmiştir.<br />
Anadolu Aleviliğinin "Ser Çeşme" kabul ettiği Hacı Bektaş Veli, Baba İlyas'ın mürüdüdür.<br />
Bektaş Veli, Baba İlyas ve Baba İshak'ın önderliğinde Anadolu Selçuklu Devleti'ne karşı patlak veren Babai Ayaklanmasına katılır, kardeşi Menteş şehit düşer, kendisi kurtulu.<br />
1921 Koçgiri Ayaklanması, 1937-38 Dersim Ayaklanması Türk burjuva cumhuriyeti döneminde Alevi Kürtlerin damgasını taşır.<br />
1960-1970 yıllarının anti-emperyalist, anti-faşist devrimci özgürlük mücadelesini yine en önde omuzlayanların arasında Alevi inancından emekçiler önemli yer tutmuştur.<br />
Sosyalizme sevgi ve sempatide, kitlesel olarak sosyalizm bayrağı altında toplanmada Alevi emekçiler bir kez daha ön saflarda yer almışlardır.<br />
Alevi emekçileri sayısız evladını, erkek ve kadın savaşçılarını devrimci-demokratik harekete, komünist harekete, yurtsever harekete sunmuştur ve sunmaya da fedakarca devam etmektedir.<br />
Açık ki, Aleviliğin bu duruşu raslantılarla izah edilemez.<br />
Bu, Aleviliğin mücadeleci ruhunun, mücadeleci geleneğinin ürünüdür.<br />
Alevilerin tarih boyu horlanmasının, ezilmesinin, vahşice kitlesel katledilmesinin, yakılmaya devam edilmesinin nedeni işte tam da bu direnişçi, isyancı, mazlumdan yana olma niteliğinden dolayıdır.<br />
Alevilik, sömürene karşı sömürülenden yana, zulmedene karşı mazlumdan yana, eşitsizliğe karşı eşitlikten yana, adaletsizliğe karşı adaletten yana, dinsel bağnazlığa karşı aydınlıktan yana olmuştur.<br />
Alevilik, gerçekte, Tanrı değil insan merkezli bir inanç biçimidir.<br />
Alevi hümanizmi, Alevi felsefesinin ve inanç biçiminin ve yaşam tarzının temel taşlarından birisidir.<br />
Doğaya saygı ve sevgi, insana saygı ve sevgi Aleviliğin insanı ve doğayı kutsal sayan inançlarıyla dolaysız ilişki içerisindedir.<br />
Ama Aleviliği bozmak ve ehlileştirmek isteyen çevreler, bilinçli ve sistematik bir tarzda, Aleviliğin devrimci ve başkaldırıcı içeriğini ve tarihi geleneğini yok etmek için, tek yanlı bir şekilde, Aleviliğin sevgi dini, uzlaşma inancı olduğu propagandasını yaparak Türk egemen sınıflarıyla, faşist devletle, Alevi burjuvazisi ile işbirliğine itmeye çalışmaktadırlar.<br />
Oysa Alevi hümanizmi, bir acuç sömürücünün ve zalimin ezdiği, sömürdüğü, horladığı insanların çıkarlarını savunur.<br />
Mazlumun hakkını, hukukunu savunur.<br />
Zalimlere boyun eğmez.<br />
Zalimlerden hesap sorar.<br />
Zalimleri de insandan saymaz.<br />
ALEVİLİK VE İSLAM<br />
Alevilik öğretisi Zahiri (görünürdeki) değil, Batıni (görünmeyen-içrek) bir karakter taşır.<br />
İslam dini ise Batıniliği "sapkınlık" olarak, "Allaha şirk koşmak" olarak görür ve keskinkes reddeder; Batınilerin katlini vacip görür.<br />
Aleviliğe göre, önemli olan Kuran-ı Kerim'in dışsal (zahiri) anlamı değil, içsel, gizli (Batıni) anlamlarıdır.<br />
Aleviliğe göre, "Okunacak en büyük kitap insandır." (Hacı Bektaş Veli) "Tanrıya ibadetle değil, muhabbetle varılır."<br />
Tanrı-doğa-insan özdeştir, bir ve aynı şeydir.<br />
İnsan tanrısal bir varlıktır.<br />
Tek tanrılı dinlerin ünlü "ilk günah" nedeniyle insanı doğuştan suçlu olduğu saçma tezini reddeder.<br />
İnsanın yaratılmadığını, sadece tanrısal bir görünüş olduğunu savunur.<br />
İnsanı, İslam'ın Tanrısından üstün tutar.<br />
Şu deyişlere dikkat edin: "Her ne arasan kendinde ara Mekke'de, Kudüs'te, Hac'da değil",<br />
Ellerin Kabesi var<br />
Benim Kabem insandır<br />
Kuran da kurtaran da<br />
İnsanoğlu insandır."<br />
"Bilmeyenler bilsin beni<br />
Ben Aliyim Ali benim" (Pir Sultan abdal)<br />
<br />
"tuttum aynayı yüzüme<br />
Ali göründü gözüme." (Hilmi Dedebaba)<br />
<br />
"Yücelerden yüce gördüm<br />
Erbabsın sen koca Tanrı<br />
Alem okur kalem ile<br />
Sen okursun hece Tanrı<br />
Kıldan köprü yaratmışsın<br />
Gelsin kullar geçsin deyü<br />
Hele biz şöyle duralım<br />
Yiğit isen geç a tanrı." (Kaygusuz Andal)<br />
<br />
"Daha Allah ile cihan yok yok iken<br />
Biz anı var edip ilan eyledik<br />
Hakk'a hiçbir layık mekan yok iken<br />
Hanemize aldık mihman eyledik<br />
Kendisinin henüz ismi yok idi<br />
İsmi şöyle dursun cismi yok idi<br />
Hiçbir kıyafeti yok idi<br />
Şekil verip tıpkı insan eyledik." (Edip Harabi)<br />
<br />
"Bir Şah olsam hükmeylesem cihana<br />
Kilise, mescidi yıkar giderdim<br />
Okullar yapardım bütün insana<br />
Cehaleti kökünden söker giderdim<br />
Gerçek insanlarıbilirdim Allah<br />
Onlardan gayrisine tapmazdım billah<br />
Ne kabe kalırdı ne de Beytullah<br />
Yerine arpa eker giderdim<br />
İnsanlıktan başka olamazdı cennet<br />
Yok olurdu İsa, Musa, Muhammet<br />
Klakardı dünyada mezhep, tarikat<br />
Dinlerin bağını çözer giderdim." (İbreti)<br />
bu gibi sayısız deyişlerde söz konusu olguları görmekteyiz.<br />
<br />
Alevilik, İslamın beş şartını tanımaz.<br />
<br />
"Bizim orucumuz tutulmuş, namazımız kılınmıştır" der.<br />
<br />
Müslümanların kutsal kitabı Kuran-ı Kerim'in zahiri anlamıyla ilgilenmez.<br />
İlk üç halifenin (Ebu Bekir, Ömer, Osman) halifeliğini tanımaz.<br />
Onları ve ardı sıra gelen Muaviye'yi ve Yezid'i Allah, Muhammed, Ali, Kuran-ı Kerim düşmanları ilan eder; teşhir ağacına çiviler ve durup dinlenmeksizin lanetler yağdırır.<br />
İslam uleması Alevileri "kafir", "zındık", "katli vacip", "kanı helal" vb. ilan ederek geldiği halde, yine de "biz de Müslümanız" der.<br />
Çünkü Alevilik İslami gericiliğe, feodal egemenlere karşı mücadelesini görünüşte Müslümanlığı kabul ederek, "biz de Müslümanız" deyişi altında yürütür.<br />
Ali'nin "hakkının yenildiği", "Ehli Beyt'in yok edildiği", gerçek Kuran-ı Kerim'in bozulduğu, tahrif edildiği savunmasıyla mazlum ve mahrum edilenin arkasına geçerek muhalefetini sürdürür.<br />
Ehli Beyt içerisinde de Emevi halifesi Muaviye'ye boyun eğen (her ne kadar imam ilan ederek savunsa da) Hasan'ı değil, Yezid'e karşı kahramanca savaşarak ölen Hüseyin'i kendine örnek alır.<br />
Ölümüne dek Ebu Bekir'e biat etmeyen, boyun eğmeyen, hakkını helal etmeyen Hazreti Fatma'yı ilahlaştırır ve başköşeye oturtur. (ali Fatma'nın ölümüyle Ebubekir'e biat eder.)<br />
İslam'ın kanlı kılıcından bir türlü başını kurtaramayan Alevilik, görünüşte İslam'a boyun eğer, ama gerçekte bu boyun eğiş biçimseldir.<br />
Ama biçimsel de olsa ondan etkilenir; temelde inançlarını değiştirmez, ama "Allah-Muhammed-Ya Ali" der.<br />
Gerçekte Ali'ye ve Ehli Beyt'e her şeyin üzerinde değer biçer.<br />
Zor durumlarda kalındığında Allah'tan ziyade Ali'yi, Hızır'ı yardıma çağırır.<br />
Vahşice katledilen (ki çoğu zehirle yok edilmiştir) 12 İmam'ı bayraklaştırır. Emevi Devleti'ni (661-7509 ve ardı sıra gelen Abbasi Devleti'ni (750-1258) lanetler.<br />
Arap, Selçuklu, Osmanlı İslami gericiliğine karşı kavgasını bu bayrağın ardına gizlenerek yürütür ve asla boyun eğmez.<br />
Gerçekte Ali'yi tanrısallaştırır (40'lar Cemi öyküsünü hatırlayalım), hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için ve mülk ortaklığını, toplumsal ideallere adanmışlığı yine aynı öyküde kutsallık katına yükseltir.<br />
İslam'ın Allah'ının peygamberini (Muhammed) bu öyküde sıradanlaştırarak arasına (40'lar Cemi'ne) alır; O'na hiçbir ayrıcalık, üstünlük tanımaz.<br />
arap İslam aristokrasisinin Ali'sini değil, kendi düşlerinde yarattığı Ali'yi, Anadolu Ali'yi yüceltir; Ali arkasına gizlenmiş panteist bir tanrısallıkla "Tanrı Ali'yi" kendi ütopyasında yeniden yaratırç<br />
"Ali benem, ben Aliyem" diyerek insan-tanrı düşüncesini yüceltir.<br />
Sömürüye, zulme, toplumsal adaletsizliğe karşı savaşan, her daim mazlumun yanında düldülü'yle, Zülfikar'ıyla hazır ve nazır bir Ali'dir onun Ali'si.<br />
İslam ve peygamberi Muhammed, resmi, heykeli yasakalr.<br />
Alevilik inatla Ali'yi, Düldülü, Zülfikar'ı resimleştirir, oturuma odasının başköşesine asar.<br />
Gücü yetse belki de heykelinin diker.<br />
İçkili, müzikli, rakslı tapınmayı Muhammed ve "kutsal" kitabı yasakalr.<br />
Ama Alevilik cemiyle, semahıyla, sazı ve deyişleriyle, içkiyi de kutsayarak ibadetini yapar.<br />
İslam ve peygamberi, kutsal kitabı; kadın ve erkeğin birlikte ibadet etmesini yasaklar ama Alevilikte ibadet kadınlı erkekli canlarla birlikte yapılır.<br />
İbadetini sazla, deyişle, semahla yapar.<br />
İslam'ın ve Kuran-ı Kerim'in Allah'ı, "Benden en çok korkan en iyi kulumdur" der.<br />
Ama Aleviliğin felsefesi, korkuya dayanan Tanrı anlayışını tümüyle redder.<br />
Korkunun yerine sevgiyi koyar.<br />
Sevgiyle inancını yerine getirir.<br />
İslami gericiliğe karşı savaşımını, "hakiki Müslüman biziz" iddiasıbıb ardına geçerek, İslam'ı Alevi inancı biçiminde yorumlayarak gerçekleştirir.<br />
İslam yasası, şeriattır.<br />
Şeriat, Allah'ın iradesidir.<br />
Ama Alevilik, şeriatı kesin kes reddeder.<br />
Sunni İslam'a göre kapı tektir, o da şeriattır.<br />
Şeriattan bir adım dışarı atan "külliyen kafirdir".<br />
Oysa Alevilik 4 kapı (şeriat, tarikat, marifet, hakikat kapıları) öğretisini savunur.<br />
Dört kapı da onar onar açılır ve aşılır (40 makam öğretisi).<br />
Kuran-ı Kerim'in Batıni yorumunu bunun için geliştirir.<br />
İslam'ın şeriatından özgürleşmek için Batıni yoruma sığınır.<br />
Asıl Kuran-ı Kerim'in imha edildiği iddiasını bunun için ileri sürer. (ki,kuran-ı Kerim, ilk defa Osman'ın halifeliği döneminde tek kitap haline getirtilir ve bütün ayetler yakılarak yok edilir.<br />
Üç halife döneminde -Ebu Bekir, Ömer, Osman- hadislerin yazılması yasaklanır.<br />
Ebu Bekir ve Ömer kimde hadis varsa yakılıp yok edilmesini isterler.<br />
IX. yy'da Sünniler tarafından kabul edilen 6 hadis koleksiyonu ortaya çıkar.<br />
Bu hadislerden Muhammed İbn İsmail el Buhari'nin "Kitap el-Cem'i es-Sahih" ve Müslüm İbn el- Hacca'cın "Sahihi" kutsal kabul edilir.)<br />
İslam, peygamberinin ölümüyle halifeliğin Ali'nin hakkı olduğu halde Ali'nin elinden zorbalıkla halifelik hakkının alındığını ileri sürer ("Veda Haccı" veya "Gadiri Hum" olayı).<br />
"Kır-tas Hadisesi" (Ölümüne yakın bir süreçte kağıt-kalem isteyen peygambere, Muhammed'in Ali'yi halife ilan edeceğini anlayan Ömer tarafından, kağıt-kalemin zor kullanarak engellenmesi olayı) bunun için anlatılır.<br />
Savaş ganimeti olarak peygambere verilen "Fed-ek Hurmalığı"nın ölümünden sonra Ali-Fatma çiftine verilmemesi ve el koyulması sorunu bu yorumu güçlendiren bir olay olarak ifade edilir.<br />
Sıffın Savaşı'nın ardından hile yoluyla Halifeliğin Ali'den alınıp Muaviye'ye verilmesi olayı olan, ünlü "Hakem Olayı" ve 661 yılında Ali'nin camide namaz kılarken zehirli kılıçla öldürülmesi bu anlatının parçalarıdır.<br />
Sözüm ona "hoşgörü" dini olduğu söylenen İslam Dini'nin Kuran'ında "kafirleri dost tutmayın" diye emreder, ama alevilik bunu takmaz bile.<br />
İslam'ın Allah'ı, Kuran'da "müşrikleri bulduğumuz yerde öldürün" diye emreder, ama alevilik bu emri de takmaz.<br />
72 milletin bir olduğunu söyler, insanı kutsal sayar ve saygı gösterir.<br />
İslam'ım Allah'ı, peygamberi, kitabı çok eşliliği kutsar, erkeğin 4 kadınla evlenmesini helal sayar, kadını mal ve köle sayar, ama alevilik buna inat, kadın erkek ilişkilerinde erkek egemenliği korunsa da, görece eşitliği ve tek eşliliği savunur.<br />
Yani Alevilik, İslam Arap aristokrasisi içerisinde yaşanan iktidar kavgasında "mazlum" saydığı ya da gerçekten mazlum düşünenlerin savunulması yoluyla siyasal, toplumsal muhalefetini dinsel gerekçelerle perdeleyip direnmiş, kendini korumuş, korumaya çalışmıştır.<br />
Gerçekte biçimsel kabulün ötesinde Alevilik İslami bir inanç biçimi değildir;<br />
ama ondan yer yer ciddi bir şekilde etkilenmiştir (Kur'an ve Muhammed'e verilen değer, cennet cehennemin sonradan kabulü, Ali'ye, 12 imamlara verilen değer vb.)<br />
İslamcılara göre, Aleviler kafirden de beterdir.<br />
Bir kafir, tövbe edip Müslüman olabilir, ama bir Alevi tövbe edip de Müslüman olamaz.<br />
Bir Alevinin Müslüman olabilmesi için, önce kafir olması (Yahudi, Hristiyan) gerekir, ondan sonra ancak tövbe edip Müslüman olabilir.<br />
ALEVİLİĞİ ASİMİLE ETME ÇABALARI,<br />
KEMALİZM, ŞİİLİK<br />
Alevilik, tarihi boyunca sürekli baskı ve zorbalıkta yok edilmek istenmiştir.<br />
Bu amaçla yüz binlerce Alevi katledilmiştir.<br />
ama tüm yok etme çabasına karşın Alevilik daima mücadele ederek ayakta kalmaya kendini var etmeye devam etmiştir.<br />
Despotik merkezi askeri feodal bir İslam devleti olan Osmanlı İmparatorluğu, esasen kılıçla yok etmeye çalıştığı Aleviliği yok edemeyeceğini görünce kılıcı elden bırakmadan, farklı yöntemler de kullanmıştır.<br />
Kullandığı yeni yöntemlerle Aleviliği yozlaştırıp denetim altına almaya çalışmıştır.<br />
Anadolu Aleviliğinde "Ser Çeşme" kabul edilen Hacı Bektaş Veli'nin ölümünden 254 yıl sonra patlak veren "Kalender Çelebi Ayaklanması"nın (1525-26) vahşice ezilmesinden sonra, Osmanlı devleti, "Hacı Bektaş Veli'nin soyu yoktur." diyerek dergahın başına "Dedebaba" yazar. ("Dedebabab", Hacı Bektaş'ın vekili demektir.) "Dedebabablık" denen sözde Alevi kolu işte böyle ortaya çıkar.<br />
Boşuna dememişler, "Osmanlı'da oyun çok." Dedebabalık koltuğunda oturan Noyanlar, o zalim ve kalleş Osmanlı tezgahının ürünü olarak ortaya çıkmış ve öz Aleviliği bitirme operasyonunun aracıdırlar.<br />
II. Mahmut, 1826 yılında Yeniçerilik kurumunu top ateşi ile dağıtırken, Bektaşi tekellerini de yıktırır,<br />
yasaklar, mallarına da el koyar.<br />
Ama yıktırmaya cesaret edemediği Hacı Bektaş Dergahı'nın başına Nakşibendi şeyhlerini atar.<br />
Dergah'ın başına devlet tarafından atanan ilk Nakşi şeyhi Hacı Abdullah denen zattır. (Nakşilik, XIV. yy. ortalarında Orta Asya'da kurulmuş gerivi Sünni bir tarikattır.) Geçerken hatırlatmakta yarar vardır: En büyük Alevi kıyımları OsmanlıSultanı olan Yavuz Sultan Selim denen cani tarafından işlenir.<br />
Bu caninin Mısır'ı işgal ederken getirdiği savaş ganimetleri içerisinde Halifelik kurumu da bulunmaktadır.<br />
Yapılan bir devlet töreni ile Yavuz Sultan Selim, "Halife-i Müslüm" ünvanını da alır ve bu unvan yıkılışına dek Osmanlı padişahlarının elinde kalır.<br />
Özellikle İttihat ve Terakki döneminde, Aleviliği devletçi temelde ehlileştirme, Türkleştirme ve asimile etme politikası geliştirilir.<br />
Türk burjuva cumhuriyetinin kuruluşu sürecinde ve sonrasında Aleviliği esimile etme politikasına daha fazla önem verilir.<br />
Kürtleri ve Alevileri yok sayma, Kürtleri Türkleştirme, Alevileri devlet merkezli ıslah edilmiş çizgide şeriatçı gericiliğe karşı bir denge unsuru olacak tarzda Müslümanlaştırma faaliyetine özellikle de yeni dönemde, Kemalist burjuva diktatörlüğü döneminde temel bir önem verilir.<br />
Ama Aleviliğe hiçbir hak tanımadan, Aleviliği inkar ederek kullanma biçiminde bu gerici eylem ve saldırı örgütlenir.<br />
Aleviliği yolundan saptırma ve yozlaştırma faaliyeti sayısız biçimlerde geliştirilir.<br />
Örneğin, Hacı Bektaşi Veli'nin Ahmet Yesevi'nin müridi olduğu yalanı ısrarla propaganda edilir.<br />
Oysa A. Yesevi'nin ölümü 1166'dır, Hacı Bektaşi Veli'nin doğumu 1209'dur.<br />
Yani arada 43 yıl vardır.<br />
Ayrıca Yesevilik Alevilikle bağdaşmaz.<br />
Ahmet Yesevi, Nakşibendi Tarikatı'nın önemli isimlerinden biridir ya da öyle kabul edilir.<br />
Yesvilik, koyu bir Sünni tarikatıdır.<br />
İslam şeriatına, Kur'an-ı Kerime, hadiselere kesin kes itikatı emreder.<br />
Var oluşu da yoktan var etme, Allahın yaratma eylemi olarak anlar.<br />
Alevilikle de bir ilişkisi yoktur.<br />
Yeseviliği, Aleviliğin ve Bektaşiliğin önceli ya da Aleviliği Yeseviliğin bir kolu olarak gösterme hilesi bir Osmanlı oyunudur.<br />
Bu hile, cumhuriyet döneminde de sürmüş ve Kemalistler de bu hile yolunu kullanmaya devam etmişlerdir.<br />
Bu hile ve yalan, Aleviliği salı Türk göstermek ve Sünnileştirmek politikasıyla bağlıdır.<br />
Osmanlı tarafından düzenlenmiş "Bektaşi Kütüğü"nde A. Yesevi, 7. şeyh olarak gösterilir.<br />
Oysa bunun gerçeklerle bir ilgisi bulunmamaktadır.<br />
Örneğin, Hacı Bektaşi Veli'nin Osmanlıya "kılıç kuşandırdığı" yalanı ısrarla propaganda edilir.<br />
OysaOsman Bey, boyunun başına 1281'de geçer; beyliğini 1299'da kurar.<br />
Hacı Bektaşi Veli'nin ölüm tarihi ise 1271'dir.<br />
Israrla Aleviliğin, Orta Asya'da yaşarken Türklerin eski dini olan Şamanizm'in Anadolu'daki versiyonu olduğu ileri sürülür.<br />
Oysa Alevilik şu veya bu ölçüde Şamanizm'den etkilenmiş olmakla birlikte Şamanizm veya Şamanizm'in bir biçimi falan değildir.<br />
Şamanizm, ilkel bir dindir.<br />
Büyücülüğe ve sihire, ruhlar alemiyle bağlar kurmaya dayanır.<br />
Örneğin Mustafa Kemal'in "Bektaşi olduğu" ileri sürülür; oysa Mustafa Kemal'in Bektaşi değildir.<br />
Türk ulusal kurtuluş savaşı yıllarında Türk ulusal burjuvazisinin liderliğini yapan M. Kemal, tümüyle burjuva politik amaçları için İngiliz emperyalizminin uşaklığını yapan Halifelik rejimine karşı Alevilerin desteğini kazanmak için 23 Aralık 1919 tarihinde Hacı bektaş Dergahı'nı ziyaret etmiştir.<br />
Bizans ve Osmanlı saray entrikalarını da iyi bilen Mustafa Kemal, yetenekli bir burjuva siyasal lider olarak usta bir enrikacıydı da.<br />
Nitekim aynı oyunu ve iki yüzlülüğü farklı bir biçimde de olsa Kürtlere karşı da oynamış ama iktidarı ele geçirdikten sonra Kürtlerin varlığını dahi inkar ederek daha büyük soykırımlar yapmıştır... Kaldı ki eğer söylendiği gibi M. Kemal, Hacı Bektaş Dergahı'nı ziyaret ederken Aleviliği kabul etmişse, o zaman, o en büyük "yol düşkünü" de ialn edilmelidir değil mi?<br />
Çünkü 30 Kasım 1925 yılında Mustafa Kemal tarafından çıkartılan "Tekkeler ve Zaviyelerin kapatılması Kanunu" ile Hacı Bektaş Veli Dergahı da kapatılır.<br />
Tarihi değeri olan eşyalar Etnografya Müzesi'ne hediye edilir.<br />
Kitapları Milli Kütüphaneye bağışlanır.<br />
Dergah'ın diğer eşyaları ise Ankara İtfaiye Meydanı'nda haraç-mezat satılır.<br />
Aynı yasayla "dedelik", "seyitlik", "çelebilik" yasakalnır.<br />
Alevi inancının taşıyıcısı olan dedelik kurumu, üfürükçülükle, falcılıkla vb. bir tutulur.<br />
3 Mart 1924'te "Şeriat Vekaleti" kaldırılır ve yerine Sünni İslam'ın Hanefilik Mezhebi çizgisinde Diyanet İşleri Reisliği kurulur ve Sünni tarikatlar ya da bu tarikatların önemli bir kesimi bu kurumun içine yuvalanarak çalışmalarını yürütürler.<br />
Alevilik yok sayılır.<br />
Alevilik aşağılanmaya vb. devam edilir.<br />
Aslında çok açıktır ki, bu durumda M. Kemali Alevi-Bektaşi ilan edip sahiplenenler, Alevi inancına göre "Yol düşkünü" ilan edilmeli ve hesap sorulmalıdır değil mi?<br />
Tutarlılık bunu gerektirir.<br />
Ayrıca vurgulamak gerekir ki, 18 Mart 1925'te çıkarılmış olan "Köy Kanunu"nda, köyün tanımı yapılırken "...ve camisi olan yer" vurgusu yapılmıştır.<br />
Cami köyün ortak malı sayılmıştır.<br />
Öte yandan da cami yapımının zorunlu giderlerinin köylülerce karşılanması gerektiği de belirlenmiştir.<br />
Ve Köy İhtiyar Heyetine, cami için yer kamulaştırma yetkisi tanınmıştır.<br />
Yani Alevilik ve onun ibadet mekanı olan cemevi, bilakis Mustafa Kemal tarafından tümden yok sayılmıştır.<br />
Koçgiri'de ve Dersim'de Alevi Kürtleri soy kırıma uğratan da bilakis Mustafa Kemal ve tek parti (CHP) tarafından yönetilen gerici Kemalist diktatörlüktür.<br />
Bunları unutmak mümkün mü? Hacı Bektaş Dergahı'nın 1964'e kadar kapalı olduğunu; 1964'te ise MEKB (Milli Eğitim Kültür Bakanlığı) bağlı "Müze" olarak açıldığını ve bugüne dek Alevilerin Dergaha ancak para vererek girebileceğini; resmi tatillerde kapalı tutulduğunu ve ayrıca, mesai saatleri dışında da kapalı tutulduğunu ve ayrıca, mesai saatleri dışında da kapalı tutulduğunu ve ayrıca, mesai saatleri dışında da kapalı tutulduğunu unutmak mümkün mü?<br />
Bunları unutmak bile Alevi inancına göre "yol düşkünlüğü"dür.<br />
<br />
Pir Sultan Abdal'ın dediği gibi,<br />
"Kadılar, müftüler fetva yazarsa<br />
İşte Kemend, işte boynum asarsa<br />
İşte hançer, işte kellem keserse<br />
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan."<br />
<br />
Gerçek Alevilik yani emekçi Aleviliği bu kararlılığı ve yolda yürümeyi gerektirir.<br />
Mustafa Kemal'i, Kemalizm'i, faşist diktatörlüğü, CHP gibi hilekar ve alçak politik ve ideolojik güçleri izlemek ve savunmak asla ve asla Alevi emekçilere yakışmaz...<br />
Aleviliğin ilerici, devrimci tarihsel geleneğiyle de, Alevi yolu ile de asla bağdaşmaz.<br />
Alevileri Maraşlarda, Çorumlarda, Sivaslarda, Gazilerde yakan, katleden, Alevileri sadece oy deposu olarak görüp kullanmış olan bu sömürü düzeninin ve sistem zorbalığının savunucularının topu birden Aleviliği düşmanıdır.<br />
Ve bilinir ki, "Kötü köpek sürüye kurt getirir"... Tıpkı Muaviyelerle, Yezidilerle, Hızır Paşalarla işbirliği yapan Cem Vakfı gibi.<br />
Artık yeter demeli: Hem deveye binip, hem de çalı arkasına gizlenenleri, Osmanlı olup Ali görünenleri artık daha kolay görmeliyiz değil mi?<br />
Şeriatçı İran egemen sınıflarının "Aleviler ateistleşiyor, ya bırakın biz Alevileri Şiileştirelim ya da siz Sünnileştiriniz" haberini T.C. devletine göndermesi ilginç ve pek çok şeyi açıklar nitelikte bir tavırdır.<br />
Aleviliğin Sünnileştirilmesine karşı olduğu gibi şiirleştirilmesine karşı da devrimci konumda savaşılmalıdır.<br />
Alevilik Şia'lıktan ciddi bir şekilde etkilenmiş olmakla birlikte farklı ve Anadolu bir inanç biçimidir.<br />
Şialık, başlangıçta Arap İslam aristokrasisine, Arap İslam devletinin işgal ve saldırısına karşı çıkan başta Farslar olmak üzere İrani halkların (Fars, Kürt, Beluci, Afgan vb.) başkaldırıdan iken, günümüzün İran Şiiliği tümden gericileşmiştir.<br />
İran hakları üzerinde ortaçağcıl özellikler taşıyan Fars büyük burjuvazisinin ve büyük toprak sahibi sınıflarının koyu ve kanlı bir diktatörlüğü durumundadır.<br />
İran Şiiliği birkaç yy'dan beri "arınma", "temizlenme" adı altında bir gelişme süreci yaşayarak İslam'ın Sunni yorumuna yaklaşmış bulunuyor.<br />
Humeynicilikle bu "arınma" harekatı doruk noktasına ulaşmış bulunuyor.<br />
İslam şeriatına kaskatı bağlı, esasen Sünni İslam'la arasında pek bir farkı kalmamış bir Müslümanlık anlayışıdır şiilik, İslam'ın beş şartına da kaskatı bağlıdırve Aleviliğe de düşmandır.<br />
Yukarıda dikkat çektiğimiz İran'ın TC'ye ilettiği öneri de İran egemen sınıfları ile Türk egemen sınıflarının Alevi düşmanlığında ortak olduklarını açıkça göstermektedir.<br />
İran dinsel gericiliği kolu gibi çalışan Ehlibeyt Vakfı ve lideri Fermanı Altun'un ne menem biri olduğu da böylece daha iyi görülmektedir.<br />
BAŞKALDIRNIN DİNSEL BİÇİMİ<br />
Alevilik, dinsel bir inanç biçimi altında kendi siyasal ve toplumsal kimliğini korumaya çalışmıştır.<br />
Ama dinsel fanatizm Alevilikle bağdaşmaz.<br />
Örneğin İslam'da "içtihat kapısı" X. yy. kapanmıştır.<br />
Mutezile olarak ifade edilen akım da sapkın ilan edilmiştir.<br />
Oysa alevilik, "Zaman sana uymuyorsa sen zaman uy" sözünden, "Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır" sözünden de görüleceği gibi bilimden ve bilimsel keşiflerden ölesiye korkan şeriatçı gericiliğin aksine gelişmeye, kendini yeni koşullarda üretmeye açıktır.<br />
Bilime sevgi ve saygı, eğitime, kültüre önem verme günümüz Aleviliğinin de tipik bir olgusudur.<br />
Alevilik, örümcek kafalıları sevmez.<br />
Arap İslam egemen sınıflarının baskı ve sömürüsüne maruz kalan göçebe ve yoksul Araplar, kendisini "Kavm-i Necip (seçilmiş millet) gören Arap egemen sınıflarının istilasına uğramış halklar, İrani halklar, Kürtler, Türkler vb; kendi halkına yabancılaşarak Arap egemen sınıflarının kültürünü ve debdebeli yaşamını kendine örnek alan zalim, sömürücü ve fetihçi Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu devletleri ve Osmanlı egemen sınıflarına karşı muhalefet eden Türkmen, Kürt kavimler bu muhalefet hareketlerini, direniş ve başkaldırılarını Alevilik inancı ve kanalı üzerinden de ortaya koymuşlardır.<br />
Özellikle Anadolu'da göçebe feodalizmine denk düşen Türkmen halkı ve Kürtlerin önemli bir kesimi de Aleviliği benimseyip bayraklaştırmıştır.<br />
Anadolu topraklarında patlak veren Alevi isyanları, düzenli ordu ve düzenli vergi gereksinimi olan Osmanlı devletinin "oturtma" adı verilen operasyonlarına karşı, sürekli ağırlaştırılan vergilere karşı, kendi öz yaşam tarzı ve inanç ve kültürünün tasfiye edilmesine karşı, göçebe Türkmenlerin başkaldırısı olarak gelişmiştir.<br />
Osmanlı tarafından Türkmenler sürekli aşağılanmıştır, bunun açık kanıtı "Etrak-ı bi idrak" ("akılsız Türk") resmi söylemidir.<br />
Aleviliği benimseyenler daima sistemin ve egemen sınıfların sömürü ve zulmüne karşı en mücadeleci ezilen kitleler ve halklar olmuştur.<br />
Toplumsal ve siyasal bir akım olarak Aleviliğin orta çağ koşullarında kendisini dinsel bir inanç biçimi olarak ifade etmesi anlaşılır bir durumdur.<br />
Çünkü feodal Arap ve Osmanlı toplumları İslami gericiliğin tahakkümüne dayanan toplumlardı.<br />
Orta çağ, dinin hegemonyasıyla belirlenen bir çağdı.<br />
Tüm bilimler teolojinin (Tanrıbilimi) alt kolları durumundaydı ve dinsel iktidarlar bilimi sıkı sıkıya denetlemekteydiler.<br />
Böylesine tarihsel koşullarda ortaya çıkan ve çıkabilecek politik ve toplumsal akımlar ya da hareketler, doğası gereği, o koşullarda ancak dinsel bir kisveye bürünerek ortaya çıkabilirdi.<br />
Çünkü toplumsal gelişmenin tarihsel evrimi henüz dinsel maskelerini bir tarafa atarak ya da dini yadsıyarak muhalefetlerini ortaya koymalarına müsade edecek kadar olgunlaşmamıştı.<br />
Felsefe, orta çağ gericiliği koşullarında bilimlerin bilimi olarak ortaya çıkamazdı.<br />
Bilinir ki, insanları harekete geçiren her şey, hepsi zorunlu olarak insan aklından geçer ve geçmek zorundadır.<br />
Ama bunların alacağı biçimler doğrudan koşullarla bağlıdır.<br />
Alevilik de içerisinde doğduğu somut tarihsel koşulların ürünüdür.<br />
Yani Alevilik inancı, ne vahiyle olmuş ne de nesnel gerçeğin dışında ortaya çıkmış bir toplumsal muhalefet hareketidir.<br />
Aksine koşullarla sıkı sıkıya bağlıydı.<br />
Dolayısıyla o çağda, bağnazlıktan uzak bir dinsel inanç örtüsü altında materyalizme yaklaşan bir akım olmuştur.<br />
Evrenin, doğanın ve insanın yaratıldığı fikrinin reddi Alevi felsefesinde tipik bir olgudur.<br />
Aleviliğe göre, zaten var olan ve sonsuz olan, yaratılmamış olan doğanın kendisi tanrıdır; yaratan zaten yaratılmış olandır.<br />
Yaratılmış olan zaten yaratandır.<br />
Yoktan bir var ediş yoktur.<br />
Kuşkusuz ki, her dinde olan felsefi idealizmi Alevilik inancında da görmekteyiz.<br />
Ama kaskatı bir idealizm olarak değil; tipik bir kadercilik olarak da değil.<br />
Aleviliğin, tasavvufun, mistisizmin, çileciliğin siyasal ve toplumsal yaşamdan kopmuş, dünyadan el eteğini çekmiş, dünya işlerine karışmayan biçimleriyle bir ilişkisi yoktur.<br />
Aksine Alevilik, son derece dünyevidir; yaşamla, sınıf mücadelesiyle bağlıdır.<br />
Yoksulların feodal zengin sınıflara ve feodal devletlere karşı, daha genel olarak, mazlumların zalimlere karşı mücadelesinin teori ve pratiği olmuştur.<br />
Aleviliğin cennet ve cehennem yorumu farklıdır.<br />
Cennetin ve cehennemin bu dünyada da olduğuna inanır.<br />
Aleviliğe göre, zenginlerin yaşadığı hayat cnnet, fakirlerin yaşadığı hayat ise cehennemdir.<br />
Ve bundan dolayıdır ki Alevilik, cennetin bu dünyada kurulmasını ister.<br />
Ve bu cenneti de en ileri yorumcularına göre mülkiyetin ortaklığına, insanların eşitliğine, kadın ve erkeğin eşitliğine dayanan bir dünya olarak tasarlar.<br />
Mistisizmden Aleviliğe sızmış olan çilecilik ise muhalefet ettiği toplumsal sisteme ve egemen sınıfın değerleriyle sert bir kopuşu göze alamamanın ürünüdür.<br />
Aleviliğin aşırı baskı ve zulümden dolayı gizli ve yasa dışı çalışma geleneği de doğasından kaynaklanmıştır.<br />
Dinin kendisi de toplumsal bir üründür.<br />
Din, maddi yaşamdan en uzak ve maddi yaşama en yabancılaşmış ideolojik biçimdir.<br />
Nesnel maddi gerçekliğin ters yüz edilmiş, çarpıtılmış, insana yabancılaşmış ve insanı hükmü altına almış biçimidir.<br />
Ve orta çağda din, feodalizmin ideolojisi olarak ortaya çıkmıştır.<br />
Orta çağda, egemen sınıfa ve toplumsal sisteme karşı mücadele eden her dinsel öğreti, kendi çağının ve içerisinde hareket ettiği toplumsal koşulların, sınıfların, toplumsal yaşamın tarihsel koşullarının zorunlu sonuçlarıdır.<br />
Alevilik öğretisi panteist felsefeye dayanıyor(du).<br />
Ve bu haliyle kaskatı felsefi metafizik idealizme dayanan İslam ideolojisinin felsefi temeliyle sert bir çelişki ve çatışma içerisindeydi.<br />
"En-el hak" ("Tanrı benim") dediği için diri diri derisi yüzülerek zlimce katledilen ünlü Şii mistik Hallac-ı Mahsur'un ve Ozan Nesimi'nin duruşları bizlere çok şey anlatır ve anlatmalıdır.<br />
Alevilik Hareketi, belirli dönemlerde feodal zengin sınıflara, feodal devlete, Arap ve Osmanlı İslam aristokrasisine karşı köylülerin özellikle de yoksul köylülerin dinsel giysiler içerisinde ortaya çıkan devrimci hareketiydi ve ilkel bir sosyalist hareketti.<br />
Burada açığa çıkan şey, gerçekte toplumda süren sınıf mücadelesidir: Köylü sınıfın, feodal sınıfa karşı sınıf mücadelesi.<br />
Kimi zaman mülk ortaklığının savunulması, eşitlik talebi ve derin hümanizma olguları bu gerçekleri çarpıcı birşekilde dışa vurur.<br />
Her fırsatta ayaklanma geleneği de bunun kanıtıdır.<br />
Gerçekten de Alevilik İslam'la, İslam'ın Sünni yorumlarıyla tam bir karşıtlık içerisindedir.<br />
Bilim sevgisi, politik özgürlük istemi de bu karakterinin yansımalarıdır.<br />
Alevilik her zaman mazlumdan yana olmuştur; çünkü zaten kendisi daima horlanmış ve vahşice yok edilmeye çalışılmıştır ve hala da çalışılmaktadır.<br />
Mazlumların birlikte kurtuluşu olmadan Alevilik de kurtulamaz.<br />
Alevilerin Alevi olmaktan kaynaklanan sorunlarının yanı sıra, emekçi olmaktan kaynaklanan sınıfsal sorunu da vardır.<br />
Dolayısıyla bu iki sorunu birleştirerek ele almak ve mücadele etmek Alevi işçi ve emekçi kadın ve erkek ve gençliğin de temel sorunudur.<br />
MGK DİKTATÖRLÜĞÜNÜN POLİTİKALARI<br />
Yakın dönemde yapılan MGK toplantısında Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) gözden geçirildi ve yeniden şekillendirildi.<br />
MGSB yapılan bir ekle (maddeyle), Aleviliğin radikalleşmesini önleme, materyalistlerin, komünistlerin saflarına kaymasını önleme, şeriatçılığa karşı kullanma, Aleviliği Türkleştirme ve Sünnileştirme çizgisine çekme ve Kemalizm'in hegemonyasını pekiştirme kararı alındı.<br />
Alınan kararda, Alevilik içerisindeki uzlaşıcı ve işbirlikçi kanadı maddi ve manevi olarak güçlendirme ve Alevi emekçileri bu yol düşkünleri aracılığıyla kontrol etme ve kullanmanın önemi de ısrarla vurgulanmıştır.<br />
Nitekim Amerikancı faşist diktatörlüğün beyni olan MGK'nın bu kararaları almasından hemen sonra, işbirlikçi medya, yol düşkünleri hemen işe koyuldular.<br />
Örneğin kendi güdümlerindeki Cem Vakfı aracılığıyla, Aleviliği İslamlaştırma ve sunnileştirme, Türkçü, şoven, gerici ve işbirlikçi bir Alevilik geliştirmek için CEM TV yayına başladı.<br />
Örneğin Ali Kırca aracılığıyla Alevilik sorunu Siyaset Meydanı programında hemen işlendi.<br />
Bu programda Alevilik adına Kemalizm yüceltildi, Aleviliğin "öz be öz Müslümanlık ve Türklük" olduğu demagojisi yapıldı.<br />
İlerici, demokratik Alevi kitle örgütleri karalandı, gözden düşürülmeye çalışıldı vb.<br />
Faşist diktatörlüğün Aleviliği asimile etme politikası ile demokratik Alevi hareketinin hiçbir demokratik talebini kabul etmeme tavrı el ele gitmektedir.<br />
Aleviliği sadece Türklükle sınırlı bir inanç biçimi olarak lanse etmei Aleviliği Türkçü faşist bir denge unsuru olarak kullanma, gerici laik/anti-laik kutuplaşmasını kışkırtmak için Aleviliği kullanma, mazlum ve haksızlığa karşı olan Alevi emekçilerin mazlum ve soy kırıma uğratın Kürt halkının yanında yer almasını önlemek için Türk şovenizmiyle zehirlemek, ilerici-devrimci halk hareketiyle besleyen damarı kesmek için asimile ederek onu bir "kültürel olgu" derekesine indirgemek ve "islamlaştırmak" Alevilerin tarihsel olarak oluşmuş şeriata karşı haklı korkularını kullanarak yedeklemek Alevi düşmanı devletin özellikle 90'lı yıllardan bu yana tipik politikalarıdır.<br />
Oysa Alevi ve Sünni işçi ve emekçiler kardeştir.<br />
Türk ve Kürt halkları kardeş halklardır.<br />
Kürt Alevileri Kürt ulusal direnişinin yanındadır ve yanında olmak zorundadır.<br />
Türk ulusundan Alevi emekçiler Kürt Alevileriyle ve Kürt halkıyla dosttur.<br />
Bütün bu kesimlerin çıkarları ortaktır ve emperyalizmi, sömürgeci faşist diktatörlüğü yıkmak, politik özgürlükleri kazanmak ortak sınıfsal ve politik çıkarlarının bir gereğidir.<br />
Aleviler biliyor ki, kendilerini hep katleden ve yakanlar bu katliam ve yok etme politikasını elden bırakmadan daima Alevileri kullanmak istemişlerdir ve hile yolu daima Türk egemen sınıflarının sürekli bir politkası olagelmiştir... Örneğin, askeri faşist cephenin Meclisteki sesi olan CHP, Alevilerin demokratik hak ve özgürlükleri için kılını bile kıpırdatmazken, IMF'nin, rantiyecilerin, Koçların, uluslararası emperyalist tekellerin, polisin, ordunun istediği yasaların çıkması için daima can siperine çalışır.<br />
Alevilere daima yalan söylemekten başka, oylarını avlamaktan başka hiçbir şey yapmamıştır ve yapmamaktadır.<br />
CHP, Alevi oylarını daima çantada keklik olarak görmüş, Alevilere dönük başlıca kaygısı ve çabası Alevilerin ekmek, özgürlük ve sosyalizm mücadelesine katılmaması için onları aldatmak olmuştur.<br />
Ve en büyük Alevi kırımları da CHP hükümetleri döneminde gerçekleşmiştir.<br />
Aynı CHP, bugün Alevileri, 12 Eylülcü faşist generallere yedeklemeye çalışıyor.<br />
Alevileri İslamcı AKP ile korkutarak yapıyor bunu.<br />
Oysa, politik İslamcı hareketi gelişiren, Alevi köylerine cami yaptıran vb. aynı 12 Eylülcü generallerdi.<br />
Alevilerin bir diğer sinsi bir düşmanı da AB'dir.<br />
AB'nin, Alevilerin bir kısım halklarının tanınmasından yana tavırı oldu.<br />
Alevi emekçileri kendi emperyalist politikalarına payanda yapmak, Türkiye'de kitlesel ve toplumsal desteğini güçlendirmek için bu oyunu oynuyor.<br />
AB, Alevilerin devrimci tarihsel geleneğinden koparmak, ehlileşmiş, düzene karşı mücadele etmeyen, devrimcilere, komünistlere düşman bir Alevilik yaratmak için bu kartı pazarlık masasına sürüyor.<br />
Gerçekte Türk burjuva devletiyle AB emperyalizmi bu noktada birleşmektedirler.<br />
AKP'nin Alavilere yönelik son hamleleri de bu doğrultuda değerlendirilmelidir.<br />
AKP hem "tek din tek mezhep" esasını korumaya çalışıyor, hem de Alavileri asimile ederek onları bu "tek"liğe entegre etmeyi hedefliyor.<br />
Reha Çamuroğlu gibi düşkünleri kullanarak kurduğu Hızır Paşa Sofrası, bunun son örneği oldu.<br />
SINIFSAL FARKLILAŞMA<br />
Alevilik, homojen bir birlik oluşturmaz.<br />
Aleviliğin de çeşitli eğilimleri vardır.<br />
Kapitalizmin gelişmesiyle, Alevilerin kentlere kitlesel göçüyle birlikte ticaretle, müteahhitlikle vb. uğraşan kesimleri içerisinde zenginleşen, burjuvalaşan bir sınıf da gelişmiştir.<br />
İşte bu kesim, Aleviliği işbirlikçi Türk burjuva devletiyle uzlaşma ve işbirliği içerisine sokarak yolundan saptırmaya, bozmaya çalışmaktadır.<br />
Alevilik bunları yol düşkünü ilan etmeli, Baba İlyasların, Şeyh Bedreddinlerin, Pir Sultanların, Şahkuluların, kalender Çelebilerin yolunu izlemelidir.<br />
Alevilik bir ulus değildir.<br />
Alevilik bir inanç biçimidir.<br />
Öncesi bir yana, kapitalizm koşullarında her ulus da olduğu gibi her inanç biçimi de kendi içerisinde ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen olarak bölünmüştür.<br />
Dolayısıyla Aleviliği benimseyen kesimler de kendi içerisinde zengin ve fakir, sömüren ve sömürülen olarak bölünmüştür.<br />
Yani sınıfsal bölünme Alevilerin de sosyolojik bir gerçeğidir.<br />
Dolayısıyla Aleviliğin emekçi yolu ile burjuva yolu arasında temel bir fark vardır.<br />
Aleviliğin emekçi yolu devrimci yoldur.<br />
Politik özgürlük ve sosyalizm için mücadele yoludur.<br />
Bu yol, devletle, devletin Sünni İslami (Hanefi) yoluyla uzlaşmayı, anlaşmayı, boyun eğmeyi, kul köle olmayı reddeder.<br />
İşçi sınıfı ve komünist hareket Aleviliğin en yakın dostu ve ittifak gücüdür.<br />
Alevi zenginlerin, Alevi burjuvazisinin yolu ise, sınıfsal doğası gereği, işbirlikçi Türk burjuva devletiyle işbirliği, uzlaşma ve yol düşkünlüğü yoludur.<br />
Bu ihanet yolunun en çirkin örneğini Cem Vakfı (Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi) ve Cem TV oluşturmaktadır.<br />
Bu hareketin başını çeken İzzetin Doğan'dır.<br />
Yani askeri faşist cuntanın kurdurduğu parti olan MDP'yi ünlü işkenceci ve kontrgerillacı Turgut Sunalp'la birlikte askeri faşist cuntanın emri ve güdümünde örgütleyen şu İzzetin Doğan.<br />
Faşizan bir parti olan Ecevit'in DSP'ni destekleyen İzzettin Doğan.<br />
Yani, Erbakan'la ve RP ile görüşmeler yapıp milletvekili olmak isteyen şu İzzettin Doğan.<br />
Hani şu Firavun-Muaviyye işbirlikçi devletin "örtülü ödenek"le beslediği İzzet Doğan.<br />
Son olarak, faşist katil Mehmet Ağar'la ve partisiyle işbirliği yapmış, televizyonunun bir kısmını da onlara satmıştır.<br />
Ama yol düşkünü İzzet Doğan bu yolda yalnız değildir; Ehli-Beyt Vakfı da özünde bu işte onunla omuz omuzadır.<br />
Fermani Altun, sağ burjuva partiler arasında dolandıktan sonra kapağı Fazilet Partisine atarak Mersin'de milletvekili listesine girmiştir.<br />
Yani Alevileri "sapık" diye niteleme küstahlığını gösteren Recai Kutan'ın ve Alevilerin kanını içmeye doyamayan şeriatçı gericiliğin partisi FP!...<br />
Alevilik, ezilen, horlanan, faşist baskı altında tutulan, varlığı yok sayılan bir inanç biçimidir.<br />
Oysa Alevilik Türk ve Kürt coğrafyasının bir zenginliğidir ve bir olgudur.<br />
Aleviliği ne Selçuklu devletleri ne "Cihan İmparatorluğu" Osmanlı devleti ne de T.C. devleti, ülkücü faşist hareket, İslami gerici hareketler de dahil yok edebildi ne de edebilirler.<br />
1000 yıldır bu topraklarda Alevilik vardır ve onurluca direnerek kendini var etmiştir.<br />
Dolayısıyla Aleviliğin varlığı ve tüm halkları anayasal düzeyde de kabul edilmeli ve Alevilik üzerindeki her türlü baskı ve aşağılanmaya son verilmelidir.<br />
Aleviler, demokratik hak ve özgürlüklerini özgürce kullanmalı ve kendi yaşam tarzlarını, inanç ve kültürlerini özgürce geliştirmelidirler.<br />
Mustafa Kemal döneminde kurulmuş olan ve devletçi İslamın aracı olan Diyanet İşleri Başkanlığı kesinkes dağılmalıdır.<br />
Bu kurumun varlığı, korunması ve üstüne üstlük Alevilerin de temsil edilmesi istemi de gericidir ve asla kabul edilmemelidir.<br />
Aleviler, Kemalistlerin, şeriatçıların, burjuva liberallerinin, faşist generaller çetesinin, yol düşkünü işbirlikçi Alevilerin bu tehlikeli tuzağına düşmemelidirler.<br />
Eğitim-öğretim sisteminde zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır.<br />
Bir bilim kolu olarak, bilimsel çalışma bağlamında İlahiyat Fakülteleri dışında dinsel eğitim tüm eğitim sisteminden tasfiye edilmelidir.<br />
İmam Hatip Okulları derhal kapatılmalıdır.<br />
Politik özgürlüklerin bir parçası olarak inanç ve vicdan özgürlüğü kapsamında, farklı inançlar kendi inançlarını kendi olanaklarıyla gerçekleştirilmelidirler.<br />
Devletin bir dini olmamalı ve devlet dinler, mezhepler arasında taraf olmamalıdır.<br />
Cemevleri, Alevilerin ibadet yeri olarak kabul edilmelidir.<br />
Alevilerin inanç özgürlüğüne ve ibadet hakkına hiçbir biçimde karışılmamalıdır.<br />
Cemevleri devletin hiçbir maddi-mali yardımını kabul etmemelidir.<br />
İmar planlarında Cemevleri için tümüyle parasız yer gösterilmelidir; dahası yer seçimini Alevilerin kendileri belirlemelidir.<br />
Resmi belgelerin hiç birinde insanların dinsel ve mezhepsel kimliğine dair zorunlu olabilecek hiçbir ibare vs. olmamalıdır.<br />
Hacı Bektaş Veli dergahına monte edilmiş cami derhal yıkılmalıdır.<br />
Alevi köylerine cami yapılmasına derhal son verilmelidir.<br />
Aleviliği Sünnileştirme ve Şiileştirme baskısına karşı en geniş kitlesel politik devrimci mücadele yolundan bu saldırıların püskürtülmesi için ısrarlı bir mücadele yürütülmelidir.<br />
Yürütüleck etkin bir mücadeleyle (kampanyalarla) gerek Osmanlı, gerekse de T.C. döneminde Alevileri yok etme, katletme, aşağılama, asimile etme vb. politikalarından dolayı insanlık suçu işlendiği devlete kabul ettirilmeli ve devletin Alevilerden özür dilemesi sağlanmalıdır.<br />
Cumhuriyet dönemi boyunca yapılmış olan Alevi katliamlarının sorumlularının açığa çıkarılıp yargılanmasını ısrarla ileri sürmelidir.<br />
Özelde de, yıldönümünü acı ve öfkeyle andığımız faşist Sivas katliamının sorumlusu olan kontrgerilla şefleri açığa çıkarılmalı ve dönemin hükümet yetkilileriyle birlikte sanık sandalyesine oturtulmalıdır.<br />
Madımak Oteli, CHP'ye vb. satılmamalı, devletleştirilerek müze yapılmalıdır.<br />
Alevi emekçiler ve demokratik Alevi hareketi, Kemalizm ile Türk burjuva şovenizmi ile yol düşkünleri ile köklü bir hesaplaşma ve kopuşma sürecini yaşamak göreviyle yüz yüzedir.<br />
Kuşkusuz ki, bunu nasıl yapacağını en iyi Aleviler bilir.<br />
Alevilerin ilerici tarihi birikim ve mücadele geleneği, devrimci ve komünist hareketin tarihsel ve güncel birikimi bu alanda nasıl yürümeleri gerektiğine ışık tutmaktadır.<br />
Selçuklulardan, Osmanlıdan, Maraşları, Sivasları yaratan T.C. devletinden neler çektikleriniyine en iyi bilen Alevi emekçilerdir.<br />
Bu köklü kopuşu gerçekleştirmenin ışığı Baba İlyaslardır, Şeyh Bedrettinlerdir, Pir Sultan Abdallardır, Kalender Çelebilerdir, Aşık Mahzuni Şeriflerdir.<br />
<div>
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-22659949611301819142015-04-30T11:04:00.002-07:002015-04-30T11:05:37.576-07:00AKP YAPAY YARATMA PEŞİNDE<br />
Siyaset mühendisliği açısından, 12 yıldır hükümette bulunduğu göz önünde tutulursa, AKP kendi cephesinde gayet başarılıdır.<br />
Her seçim öncesi veya siyaseten sıkıştığı zamanlarda aynı taktikle sahaya iniyor; İslam ideolojisine denk düşen politik hamlelerle Türkiye'deki derin ideolojik saflaşmanın dirliğine oynuyor, ipleri gerginleştirip kendisine destekleyen mütedeyyin kitleyi konsilide ediyor.<br />
Gerilen siyasi atmosferde ideolojik refleksleri güçlenen muhafazakar kitle böylelikle AKP'ye "mecbur" bırakılıyor.<br />
Bir taş ile aynı açıdan birkaç kuşu vuruyor hükümet.<br />
Kitlesinin konsolidatosyonunun yanı sıra politik kararlarını hayata geçirdiği oranda ideolojik kalıplarına uygun (tekçiliğin muhafazakar versiyonu) bir toplum inşa etmeye dönük adımlar da atmış oluyor.<br />
Ezilenler cephesinin (Kürt özgürlük hareketini saymazsak!) gündemi belirleyecek tazda etkin bir kuvveti henüz açığa çıkaramaması nedeniyle AKP kontrolündeki muazzam büyüklükteki medya aracılığıyla suni gündemler yaratıp halk yığınlarının dikkatini istediği noktalara çekebiliyor.<br />
Yandaş sendikaların dominant olduğu 19. "Milli Türk Şurası"nda magazinsel konuların tartışması burada bahsettiğimiz siyaset mühendisliğinin yeni bir ürünüdür.<br />
Seçimler yaklaştıkça AKP'nin bu tarz ürünleri de artacaktır.<br />
Adı "Milli Eğitim Şurası", lakin yap-boz oyununa dönüşen eğitim sisteminin kendisi konuşulmuyor,<br />
öğrencilerin ve öğretmenlerin gerçek sorunlarını gündeme sokmaya çalışan Eğitim-Sen'in sesi boğuluyor.<br />
Oysa kaliteli eğitim normlar açısından incelendiğinde ve öğrencilerin temel derslerdeki başarıları kıyaslandığında Türkiye dünya sıralamasında diplerde sürünüyor.<br />
Paçavraya dönüşen eğitim sisteminin, yolsuzlukların, maden ocaklarına diri diri gömülen yüzlerce (sadece son 6 ayda) işçinin, yırtık kara lastikli Recep amcaların, 1150 küsur (!) odalı "AK" Saray için harcanan milyonlarca TL'nin tartışılmasında ödü kopan AKP; din eğitimi anaokullarından itibaren mecburi olsun mu olmasın mı? Turizm Meslek liselerinde öğrenciler içki servisi nasıl yapılır öğrensin mi öğrenmesin mi? Osmanlıca liselerde zorunlu ders haline getirilsin mi getirilmesin mi? gibi yapay gündemler yaratma peşinde.<br />
Mesela, Osmanlıcanın liselerde zorunlu dersler kategorisine sokulması önerisi yapay gündem ile gerçek günden arasındaki farkı görmek açısından çarpıcı bir örnektir.<br />
Şöyle; iki dil var, Osmanlıca ve Kürtçe.<br />
Soru şu; Hangisinin öğretilmesi, zorunlu dersler kategorisine alınması daha zaruri?<br />
Osmanlıcanın mı Kürtçenin mi?<br />
Dilinde eğitim alamayan bir Osmanlı milleti bildiğimiz kadarıyla yok.<br />
Yani bir Osmanlı(ca) sorunu söz konusu değil.<br />
Amma velakin son 40 yıldır Türkiye'nin gerçek gündeminin merkezini teşkil eden bir Kürt meselesi var ve Kürtçe, bu meselenin özüdür!<br />
Çünkü anadil, kimliktir.<br />
Kürt kimliği neredeyse 100 yıldır direniyor sömürgeciliğin asimilasyon siyasetine karşı.<br />
Osmanlıcanın ise bir dil olup olmadığı dahi filologlar arasında tartışmalı.<br />
Ağır basan görüş, Osmanlıcanın yapay bir dil olduğudur.<br />
Yani, sadece "sorun" yapay değil, dilin kendisi de yapay!<br />
Türkçenin Osmanlıca diye bir kolu yok.<br />
Vulgarize bir anlatımla Osmanlıca, Arap alfabesinin kullanıldığı, Oğuz Türkçesi ile birlikte Arapça ve Farsça sözcüklerden (baskın olan Farsçadır) ve tamlamalardan meydana getirilen bir dildir.<br />
Büyük Selçuklu döneminde saraylıların kendileri için geliştirdikleri dilin devamıdır Osmanlıca.<br />
Sınıfsal ayrımlar dile çarpıcı bir biçimde yansımıştır.<br />
Osmanlıca, saraylıların ve üst zümrenin diliydi.<br />
Türklük ile ayaklar (şehirli olmayan halk, Türkmenler) kastedilirdi ve Türkçe onların diliydi.<br />
Bir Türk halk türküsünde Osmanlı için şunlar söylüyor: <br />
"Şalvarı şaltak Osmanlı<br />
Eyeri kaltak Osmanlı<br />
Eken de yok biçen de yok<br />
Yemede ortak Osmanlı"<br />
dönemin halkın gözünde budur Osmanlı.<br />
Saraylı Erdoğan ve şurekasının sahiplendiği tarih egemenlerindir.<br />
Batı merkezli Cumhuriyet modernlerine karşı "özümüz" diye savunulan ecdat (!) Osmanlı da taklitçiydi, kendisinden güçlü kültürleri taklit etti.<br />
Öz Türkçe, devlet erkanının ve tek tük istisnalar dışında saraylı olan Divan Edebiyatının ünlü şairlerinin gözünde dilde kusur sayılıyordu.<br />
(Türk halk edebiyatında Divan Edebiyatının dili birbirinden farklıdır)<br />
Yapay bir dil olan Osmanlıcayı egemen kılmak isteyen Osmanlı, Türkçenin doğal gelişmesine set oldu.<br />
Osmanlının dağılma aşamasında imparatorluktan geriye kalanı kurtarmak için Türkçe küllerinden yeniden doğrularak ulus bilincinin harcı yapıldı.<br />
Elde avuçta, sözcükleri büyük oranda yabancı kökenli olan bugünkü Türkçe kaldı.<br />
AKP'nin övgüler dizerek sahiplendiği yapay dil Osmanlıca karşısında Kürtçe dili binlerce yıldır Mezepotomya topraklarında yaşayan kadim bir halkın, Kürtlerin anadilidir.<br />
Avrupa Hint dil grubundan İranlı kollarına mensup Kürtçeyi bugün yeryüzünde 40 milyon civarında insan konuşuyor.<br />
Bunların 20 milyonu Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da yaşıyor.<br />
Sömürgeci devlet daha düne dek yok sayıyordu.<br />
Kürtlerin en meşhur hikayesi "Kart kurt"tur.<br />
Kürtler yoktu, dolayısıyla Kürtçe diye bir dil de yoktur.<br />
Daha sonra kendileri ve dilleri yoktan var oldu! Kanlı bir mücadele sonucu varlığını kabul ettiren Kürtler üzerindeki asimilasyon ise sürüyor.<br />
Yurtdışında asimilasyon insanlı suçudur, diyerek anadilin önemine ve öğren(t)mesine vurgu yapan, bugünkü genç ecdatlarının mezar taşları okuyamıyor diye gözyaşı döken AKP, mevzu bahis Kürtçe olunca ikiyüzlülükte sınır tanımıyor.<br />
Türkçeye ve ecdadının dili olan Osmanlıcaya gösterdiği hassasiyetin kırıntısını dahi göstermiyor Kürtçeye.<br />
Bilakis asimilasyonda ısrar ediyor.<br />
Kürtlerin anadilde eğitim talebinin reddi asimilasyonda ısrardır.<br />
AKP'nin Kürtlere anadillerinin eğitimini para ödeyerek özel okullarda alma hakkını bir lütufmuş gibi vermesi, Kürtlerle alay etmek anlamına geliyor.<br />
Kimsenin konuşmadığı tarihçilerin ve edebiyatçıların ilgi odağına giren, kültürel zenginlik dışında bugün hiçbir ehemmiyeti bulunmayan Osmanlıcanın devlet liselerinde zorunlu dersler katagorisine alınması tartışmaları, AKP'nin kan ve barut kadar gerçek olan Kürt sorunu karşısındaki ikiyüzlülüğünü bir kez daha açığa çıkardı.<br />
Bununla beraber, "Milli Eğitim Şurası", AKP'nin her anlamda tıkandığının resmidir.<br />
<div>
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-81231246522665836842015-04-30T11:01:00.000-07:002015-04-30T11:01:32.740-07:00AHLAK!<br />
"İNSANİ BİR AHLAK; ANCAK, SINIF KARŞITLARININ YALNIZCA AŞMAKLA KALMAYIP, AYNI ZAMANDA YAŞAMA PRATİĞİ AÇISINDAN DA UNUTULMUŞ OLAN BİR TOPLUM AŞAMASINDA MÜMKÜN OLACAKTIR" DİYOR, ENGELS. DOLAYISIYLA, BURJUVAZİNİN, SÖMÜRÜCÜLERİN AHLAKI İLE PROLETARYANIN AHLAKIN, SINIF KARŞITLIKLARI SÜRDÜKÇE, İKİ AHLAK OLARAK ÇATIŞMAYA DEVAM EDECEKTİR.<br />
<br />
EVLERDE AYAKKABI KUTULARINDA, KASALARDA, TORBALARDA ÇIKAN MİLYON/MİLYAR DOLARLAR.<br />
"HEDİYE" ADI ALTINDA ALINAN 700 BİN DOLARLIK SAAT.<br />
MÜTEAHHİTLERDEN, İŞVERENLERDEN ALINAN YÜZDELİK KOMİSYONLAR.<br />
İŞLENEN MİLYON DOLARLIK RÜŞVETLER.<br />
İKTİDARIN GAZETE, TV YAYIN YÖNETİMLERİNİ ARAYIP "ŞUNU NİYE HALA ORADA TUTUYORSUN!<br />
BUNU NİYE YAYINLADINIZ?<br />
ŞUNU İŞTEN ATIN" TARZINDA DOĞRUDAN MÜDAHALELER.<br />
PEŞKEŞ ÇEKMELER.<br />
RANT VURGUNLARI ORTALIĞI KAPLADI.<br />
DAHA DOĞRUSU BU KİRLİ İŞLERİN KÜÇÜK BİR BÖLÜMÜ DEŞİFRE EDİLDİ.<br />
<br />
AKP İKTİDARI, "EN İYİ SAVUNMA SALDIRIDIR"DAN HAREKET ETMEYİ SEÇTİ.<br />
SÜNE KADAR CAN CİĞER OLDUKLARI GÜLEN CEMAATİ'Nİ "DÜŞMAN, HAİN, DIŞ GÜÇLERİN MAŞASI" İLAN ETTİ.<br />
"PARALEL DEVLET" TANIMLAMASI YAPARAK YOLSUZLUK RÜŞVET OPERASYONUNU YAPAN SAVCI, POLİS, EMNİYET MÜDÜRLERİ, İSTİHBARAT GÖREVLİLERİ, VALİ VD. YETKİLİLERİ YA GÖREVDEN ALDI YA DA BAŞKA YERLERE SÜRDÜ.<br />
ORTAYA ÇIKAN KİRLİ İLİŞKİLERİN, HIRSIZLIĞIN, RÜŞVETİN, TALANIN ÜZERİNİ ÖRTMEK İÇİN akp, HEM KENDİ GÜCÜNÜ, HEM DE İKTİDAR GÜCÜNÜ, OLANAKLARINI (HİÇ BİR YASA, KURAL TANIMADAN) SEFERBER ETTİ.<br />
BU SEFERBERLİK SONUCUNDA YEREL SEÇİMLERDEN (HİLE, ZORBALIK YÖNTEMLERİ DE KULLANARAK) OY ORANINI KORUMAYI BAŞARDI.<br />
<br />
R. TAYYİP ERDOĞAN VE AKP, KENDİSİNE RAKİP OLAN DİĞER BURJUVA GERİCİ VE FAŞİST PARTİLERLE AYNI SINIFIN AHLAKINI PAYLAŞTIĞININ BİLİNCİNDEDİR.<br />
DİĞER BURJUVA PARTİLERİ BİR YANA BIRAKIRSAK, CHP VE MHP'NİN GEÇMİŞLERİNE VE BUGÜNÜNE, HÜKÜMET VE YEREL YÖNETİMLERDE NASIL BİR PRATİK SERGİLEDİKLERİNE DÖNÜP BAKILABİLİR.<br />
BURJUVA GERİCİ, FAŞİST PARTİLERİN AYNI KUMAŞTAN OLDUKLARINI SÖYLEMEYE GEREK YOK SANIRIZ.<br />
<br />
BU, BURJUVA PARTİLERDEN VE ONLARIN "AHLAK" DÜNYASININ TAM KARŞISINDA YER ALAN DEVRİMCİ, SOSYALİST PARTİLERDİR.<br />
DİĞER DEVRİMCİ, KOMÜNİST PARTİLERİ BİR YANA BIRAKIRSAK, BUGÜN HDP VE BDP'DİR.<br />
BU PARTİLER VE BİLEŞENLERİ, EZİLENLERİN, SÖMÜRÜLENLERİN AHLAKINI TEMSİL EDERLER.<br />
<br />
PEKİ, EZEN VE SÖMÜRENİN "AHLAK"I AYRI, EZİLEN VE SÖMÜRÜLENLERİN AHLAKI AYRI MI?<br />
TOPLUMDAKİ HER SINIFIN VE KATMANLARININ BİR AHLAKI VAR.<br />
EMEĞİNİ SATARAK YAŞAMINI SÜRDÜRENLERİN AHLAKI, BU MADDİ ÜRETİM ÜZERİNDE SÜRDÜRÜLEN İLİŞKİ VE PRATİKLE SOMUTLANAN.<br />
KÜÇÜK ÜRETİCİNİN, YOKSUL KÖYLÜNÜN DE, KENDİ SINIFSAL DURUMLARI İLE UYUMLU BİR YAŞAM DAVRANIŞ BİÇİMİ, YANİ AHLAKI VARDIR.<br />
<br />
ENGELS, ANTİ DÜHRİNG'DE ŞÖYLE YAZAR: "MODERN TOPLUMUN ÜÇ SINIFININ; FEODAL ARİSTOKRASİSİNİN, BURJUVAZİNİN VE PROLETARYANIN HEPSİNİN KENDİSİNE ÖZGÜ BİR AHLAKI OLDUĞUNU GÖRÜNCE, BUNDAN SADECE İNSANLARIN BİLİNÇLİ YA DA BİLİNÇSİZ OLARAK, AHLAKI GÖRÜŞLERİNİ SON TAHLİLDE SINIFSAL KONUMLARINA DAYALI PRATİK İLİŞKİLERİNDEN -İÇİNDE ÜRETİMDE VE DEĞİŞİMDE BULUNDUKLARI EKONOMİK İLİŞKİLERDEN- ÇIKARDIKLARI SONUCUNU ÇIKARABİLİRİZ..."<br />
<br />
KAPİTALİST BİR TOPLUMDA PROLETARYA VE DİĞER EMEKÇİLER ELBETTE Kİ BURJUVA YAŞAMDAN, DAVRANIŞ VE KÜLTÜRDEN, KISACA AHLAKINDAN ETKİLENİRLER.<br />
ANCAK, BİR İŞÇİ YA DA EMEKÇİ SON TAHLİLDE PROLETER-EMEKÇİ AHLAKA SAHİPTİR.<br />
ENGELS'İN DEYİMİYLE, "KONUMLARINA DAYALI PRATİK İLİŞKİLERİNDEN" ÇIKAN SONUÇ BU!<br />
<br />
ENGELS, DEVAMINDA ŞÖYLE YAZAR: "...BUGÜNE KADAR Kİ TÜM AHLAK TEORİLERİNİN SON TAHLİLDE TOPLUMUN HER DEFAKİ EKONOMİK DURUMUNUN ÜRÜNÜ OLDUĞUNU İDDİA EDİYORLAR.<br />
VE NASIL Kİ TOPLUM ŞİMDİYE KADAR SINIF KARŞITLIKLARI İÇİNDE HAREKET ETTİYSE, AHLAK DA DAİMA BİR SINIFIN AHLAKI OLMUŞTUR; BU AHLAK YA EGEMEN SINIFININ EGEMENLİĞİNİ VE ÇIKARLARINI HAKLI ÇIKARIYOR YA DA EZİLEN SINIF YETERİNCE GÜÇLENİR GÜÇLENMEZ, BU EGEMENLİĞE KARŞI ÖFKEYİ VE EZİLENLERİN GELECEKTEKİ ÇIKARLARINI SAVUNUYORDUR..." (AGE)<br />
<br />
BUGÜN İKTİDARLARDA VE MUHALEFETTE OLAN BURJUVA PARTİLERİN TÜM YÖNETİCİ VE SÖZCÜKLERİNİN KENDİ SINIFLARININ AHLAKINI SERGİLEDİKLERİNİ RAHATLIKLA SÖYLEYEBİLİRİZ.<br />
SÖMÜRÜ, TALAN, RANT, RÜŞVET, HER TÜRLÜ KİRLİ İLİŞKİ VE MENFAAT SAĞLAMA.<br />
MÜLKİYET VE ÇIKARLARI İÇİN BABALARINI BİLE TANIMAYACAKLARINI BİLİYORUZ.<br />
SERMAYELERİNİ KORUMAK, BÜYÜTMEK, MÜLKİYETİNE YENİLERİNİ KATMAK, İKTİDAR VE EGEMENLİK İÇİN GİRİŞMEYECEKLERİ EN REZİL İŞ, SÖYLEMEYECEKELRİ YALAN, YAPMAYACAKLARI KİRLİ İŞ YOKTUR.<br />
<br />
BUGÜNLERDE ORTAYA ÇIKAN YOLSUZLUK, RÜŞVET, RANT, VURGUN VB.LERİNİ GİZLEMEK, ÜSTÜNÜ ÖRTMEK İÇİN, MEVCUT İKTİDARIN BAŞVURMADIĞI YOL, SÖYLEMEDİĞİ YALAN, YAPMADIĞI SALDIRI KALDI MI?<br />
KALMADI.<br />
DÜN BİRLİKTE İŞ TUTTUKLARI gÜLEN cEMAATİ'NE DÖNÜK NİTELEMELERİ İSE BAŞTA DA BELİRTTİĞİMİZ GİBİ BUNLAR, ÇIKARLARI VE İKTİDARLARI SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA BABALARINI BİLE TANIMAZLAR.<br />
DÜN BİRBİRLERİNE METHİYELER DİZİYORLARDI, BUGÜN BİRBİRLERİNE SÖYLEMEDİKLERİ SÖZ, YAPMADIKLARI HAKARET KALMADI.<br />
TABİ İŞ İTHAM VE HAKARETLERLE SINIRLI DA DEĞİL.<br />
GÜCÜ OLAN DİĞERİNE SALDIRIR.<br />
NİTEKİM OLAN VE SÜREN DE BUDUR.<br />
<br />
ENGELS; "BU NEDENLE, AHLAKİ DÜNYANIN TARİH ÜSTÜ VE ULUSAL FARKLILIKLAR ÜSTÜ KALICI İLKELER OLDUĞU BAHANESİYLE HERHANGİ BİR AHLAK DOĞMASININ BİZE EBEDİ, KESİN, İLELEBET DEĞİŞMEYEN BİR AHLAK YASASI OLARAK DAĞITILMASINA YÖNELİK HER TÜRLÜ ÇABAYI REDDEDİYORUZ" DİYOR.<br />
"BU SÜREÇTE GENELDE HEM AHLAK AÇISINDAN HEM DE İNSAN BİLGİSİNİN TÜM DALLARI AÇISINDAN BİR İLERLEME OLDUĞUNA KUŞKU YOK" DEDİKTEN SONRA; "HENÜZ SINIF AHLAKININ ÖTESİNE GEÇEMEDİK (...) İNSANİ BİR AHLAK; ANCAK, SINIF KARŞITLARININ YALNIZCA AŞMAKLA KALMAYIP, AYNI ZAMANDA YAŞAMA PRATİĞİ AÇISINDAN DA UNUTULMUŞ OLAN BİR TOPLUM AŞAMASINDA MÜMKÜN OLACAKTIR" DİYOR.<br />
<br />
DOLAYISIYLA, BURJUVAZİNİN, SÖMÜRÜCÜLERİN AHLAKI İLE PROLETARYANIN AHLAKI, SINIF KARŞITLIKLARI SÜRDÜKÇE, İKİ AHLAK OLARAK ÇATIŞMAYA DEVAM EDECEKTİR. "İNSANİ BİR AHLAK" İÇİN İSE SINIF KARŞITLIKLARININ SON BULMASI YETMEZ, "YAŞAMA PRATİĞİ"NİN DE TÜMDEN "AŞILMASI" GEREKİYOR.<br />
<br />
BUGÜN DÜN OLDUĞU GİBİ BURJUVAZİNİN AHLAKINA TANIK OLUYORUZ.<br />
MİLYONLARCA İŞÇİ, EMEKÇİ, EZİLEN NE YAZIK Kİ BURJUVAZİNİN AHLAKINA, KENDİSİNİN VE SINIFININ AHLAKIYLA TAVIR ALMIŞ DEĞİL.<br />
<br />
SÖMÜRÜLEN VE EZİLENLER ER YA DA GEÇ, BU SÖMÜREN VE EZEN BURJUVAZİYİ ALT EDECEK, AHLAKLARINI DA TOPLUM YAŞAMINDAN SİLMEYE GİRİŞECEKTİR.<br />
BU KAÇINILMAZDIR.<br />
<br />
YALANLA, MANİPÜLATİF YÖNTEMLERLE, BASKI VE ŞİDDETLE, HİLE VE KUMPASLARLA, MEVCUT İKTİDAR ÖMRÜNÜ BİR SÜRE DAHA UZATABİLİR.<br />
ANCAK, GERÇEĞİ ER YA DA GEÇ İŞÇİLER VE EZİLENLER DE ÖĞRENECEK, BİLİNÇTE VE EYLEMDE YENİ BİR DÜZEYE O ZAMAN SIÇRAYACAKTIR.<br />
<br />
EGEMENLER, SÖMÜRÜCÜLER KENDİ ARALARINDAKİ ÇIKAR KAVGASINI ÖRTMEK İÇİN "ULVİ" BİR DAVA UĞRUNA DÖVÜŞTÜKLERİNİ GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORLAR.<br />
R. TAYYİP ERDOĞAN VE AKP İKTİDARININ BUGÜN YAPTIĞI GİBİ.<br />
SÜREKLİ KİTLELERİN GERİ DUYGULARINA SESLENİYORLAR.<br />
IRKÇI-MİLLİYETÇİ SÖYLEMLER, GERİCİ, MEZHEPÇİ YAKLAŞIMLAR VB. TAVAN YAPTI.<br />
"MİLLİ İRADE DEYİP ÇIKARLARINA TERS BİR SONUÇ, ÇIKTIĞINDA "MİLLİ İRADE"Yİ BİR TARAFA İTERLER.<br />
DARBELER, KUMPASLAR, SEÇİM HİLELERİ VB. İLE, HALKIN İRADESİNE KARŞI GİRİŞTİKLERİ AÇIK VEYA GİZLİ SALDIRILAR, DÜN DE, BUGÜN DE BOLDUR.<br />
<br />
EN SON, DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI!NDA YAPILDIĞI SÖYLENEN KONUŞMALARIN YAYINLANMASI İLE BU FAŞİST DEVLETİN, ONUN KADROLARININ KONTRA YÖNTEMLERDEN, KİRLİ PLANLARDAN VAZGEÇMEDİKLERİ BİR KEZ DAHA KANITLANDI.<br />
DÜN "CAMİ BOMBALANDI" YALANIYLA KİRLİ OYUNLAR SERGİLENİYORDU, BUGÜN "SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ"Nİ "BOMBALAMAK"TAN, ROJAVA'DAN "TÜRKİYE'YE ÜÇ-BEŞ FÜZE ATMAK, ATTIRMAK"TAN BAHSEDİYORLAR.<br />
<br />
BURJUVAZİNİN AHLAKI (YA DA AHLAKSIZLIĞI) BU PATİKLERDE SOMUTLANIYOR.<br />
İŞÇİLERİN, EMEKÇİLERİN, EZİLENLERİN AHLAKI İSE ÖZGÜRLÜKTE, DAYANIŞMADA, EŞİTLİKTE, KARDEŞLİKTE SOMUTLANIYOR.<br />
<br />
BURJUVAZİNİN AHLAKI (YA DA AHLAKSIZLIĞI) BU PATİKLERDE SOMUTLANIYOR.<br />
İŞÇİLERİN, EMEKÇİLERİN, EZİLENLERİN AHLAKI İSE ÖZGÜRLÜKTE, DAYANIŞMADA, EŞİTLİKTE, KARDEŞLİKTE SOMUTLANIYOR.<br />
<br />
"KRAL ÇIPLAK"TIR.<br />
AKP VE R. TAYYİP ERDOĞAN HANGİ ÖRTÜ ALTINA GİRERSE GİRSİN, BURJUVA AHLAK ÇUKURUNDAN TEMİZE ÇIKAMAZ.<br />
TEK ÇARE, DEVRİM VE SOSYALİZMİN, BURJUVAZİ VE ONUN AHLAKINI TARİHE GÖMMESİDİR.<br />
"İNSANİ AHLAK"IN YEŞERİP BÜYÜMESİDİR.<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-5707721701215948872014-08-25T11:36:00.002-07:002014-08-25T11:36:30.937-07:00ÖZGÜRLÜK İÇİN SAVAŞMAYANA SOSYALİST DENMEZ<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Devrimci sosyalistler, proletaryanın ve insanlığın nihai kurtuluşunu amaç edinir. Proletarya ve insanlığın nihai kurtuluşunu amaç edinmiş olması, devrimci sosyalistlerin toplumun diğer ezilen, baskı gören bölüklerinin taleplerine, mücadelelerine duyarsız kaldığı, kalacağı anlamına gelmez, gelemez.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Proletarya, kendi kurtuluşu için bilinçli, örgütlü bir savaşıma tutuştuğu andan itibaren, toplumun diğer ezilen ve baskı görenlerin taleplerine sahip çıkar.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Onlarla ortak savaşımın çeşitli yollarını ve araçlarını arar.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Şehrin ve kırın ezilen, baskı gören küçük burjuvazisiyle, sömürge ve ezilen ulus ve ulusal topluluklarla, inkâr, asimilasyon, baskı ve zulüm altında olan inanç gruplarıyla, inanç özgürlüğünü savunanlarla; sömürülen, ayrımcılığa uğrayan, baskı altında olan kadın ve ezilen cinslerle, egemen olana, iktidara karşı ortaklaşmanın gereğine, zorunluluğuna inanır.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Bahsettiğimiz ve etmediğimiz tüm ezilen ve sömürülenlerin hak, adalet ve özgürlük istemlerini (proletarya) kendi istemleri olarak görür ve sahiplenir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Proletaryanın öncü kurmayı komünist parti, kurtuluşun sosyalizmde olduğunun bilincini, sömürülen, ezilenlere durmaksızın taşır.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Onları bu bilinçle aydınlatarak örgütler ve savaştırır.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Ancak komünist parti, güncel siyasal, devrimci görevlerinin üstünden atlamaz, atlayamaz.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Bu nedenledir ki, toplumun ezilen, baskı gören kesimlerinin hak, adalet, özgürlük istemlerini sahiplenir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Kendi talebi olan propaganda, ajitasyon, örgütlenme ve eylem özgürlüğü ile ezilen, sömürge ulus ve ulusal topluluklar, inanç grupları, ezilen cins vd. mazlumların taleplerini asgari program edinir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Devrimci sosyalistler, bu programın yol göstericiliğinde tüm sömürülen, ezilen, baskı altında olan, kent ve kırın bütün güçleriyle birlikte özgürlük için en önde dövüşür.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Dövüşmek zorundadır!<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Proletarya sosyalizme ulaşmanın en olanaklı yolunun toplumun farklı bölükleri ile birlikte mevcut işbirlikçi tekelci burjuva diktatörlüğünü (faşist devletine) karşı devrimci bir savaşımdan, devrimci demokrasinin kazanılmasından geçtiğini bilir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Komünist parti, bu gerçeklikten hareketle asgari ve azami iki ayrı programa sahip olur.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Lenin’in deyimiyle, ezilenlerin taleplerine büyük bir duyarlılıkla sahip çıkmayan, devrimci demokrasiden geçmeyen bir proletarya, sosyalizmi gerçekleştiremez.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Komünist partinin asgari programı kır ve şehir küçük burjuvazisi, sömürge ve ezilen ulus ve ulusal topluluklarla, inanç ve cinsiyetlerinden dolayı baskı altında olanlarla, çevre ve doğanın yıkımına karşı mücadele edenlerle birlikte yürümeyi koşullar.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Devrimci demokrasinin kazanılmasının ardından proletaryanın bilinç ve örgütlülüğüne, şehir ve kır yoksullarıyla kurduğu ittifakın durumuna-düzeyine bakarak iktidarı ele alır.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Devrimci demokrasiden proletarya diktatörlüğüne geçişin barışçıl mı, yoksa çatışmalı mı olacağı, o günkü siyasal kuvvetlerin durumuna, proletaryanın diğer sınıf ve kesimler üzerindeki hegemonyasının düzeyine bağlı olacaktır.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Devrimci sosyalist parti, asgari programı kapsamında, toplumun diğer ezilen, baskı altında olan bölükleriyle, mevcut rejime (devlete) karşı ortak savaşım örgütlemesi hayati önemdedir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Bunu başardığı ölçüde asgari programının gereklerini yerine getirmiş olacaktır.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Devrimci sosyalist parti “antiemperyalist demokratik devrim” görevlerini yerine getirdiği süreçte sosyalist görevlerini hiçbir koşulda ihmal etmez.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Bu görevlerinin ne olduğu haklı olarak sorulabilir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Buna kısaca vereceğimiz yanıt; “İşçilerin, şehir ve kır yoksullarının (yarı-proletaryanın), kendi sınıf çıkarları ve nihai kurtuluşlarının gereği olarak, komünist partide örgütlenmesi, sosyalizm propagandasının bir an bile aksatılmadan kesintisiz yapılmasıdır” şeklindedir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Kendisinin ve sınıfının kurtuluşunun bilincine varmış işçiler, yoksullar, kendi savaş örgütü olan komünist partide örgütlenir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Diğer emekçi, ezilen, baskı görenlerle, onların siyasal temsilcileriyle birlikte işbirlikçi tekelci burjuvazinin egemenliğine son vererek, devrimci demokrasiyi gerçekleştirir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Proletarya, bilinç ve örgütlülük düzeyine, şehir ve kır yoksullarıyla birleşme düzeyine bakarak, devrimci demokrasiden, nihai amacı doğrultusunda sosyalizme doğru yeni bir devrimci adım atar, atacaktır.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Daha somut ve güncel tartışmalar üzerinden söylediklerimizi açıklığa kavuşturalım.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Bugün devrimci demokrasi için mücadele güncel, üzerinden atlanılmayacak bir görev olarak duruyor önümüzde.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Bu nedenledir ki, Marksist Leninistlerin bir asgari, bir de azamı programı var.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Asgari programını gerçekleştirmek için, toplumun diğer devrimci, demokrat, ilerici kuvvetleriyle ortak bir savaşım örgütlemeye çalışır, çabası içinde olur.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Nitekim HDK ve HDP (Halkların Demokratik Kongresi, Halkların Demokratik Partisi) bu devrimci demokratik, ilerici cephenin önemli oluşumlarıdır.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Dolayısıyla, ML’ler bu cephenin devrimci bir nitelik kazanması ve hedefine ulaşması için, bu oluşumlarda en etkin, güçlü şekilde yer alır.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Alıyor da. Bu demokratik, ilerici cephe, devrimci amaçlar doğrultusunda ne denli güçlü örgütlenebilir ve mücadeleye çekilebilir ise proletarya partisi de asgari programını gerçekleştirmeyi o denli hızlı gerçekleştirmiş olur.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>HDK ve HDP’de yer alan siyasal kuvvetler arasında, açık veya kapalı kıyasıya bir siyasal, örgütsel hegemonya mücadelesinin yaşandığı, yaşanacağı kuşkusuzdur.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Farklı sınıf ve kesimlerin çıkarlarını temsil eden yapıların içinde yer aldıkları böyle bir cephede, hegemonya mücadelesinin yaşanması kaçınılmazdır.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Bu mücadeleyi “demokratik rekabet” kapsamında görmek, tutmak önemlidir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Devrimci sosyalistler bu hegemonya mücadelesinde, siyasi etkinlikleri ve örgütsel kuvvetleri ile belirleyici olabilirler.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Komünist parti, proletaryayı, kır ve şehir yoksullarını asgari ve azami programı etrafında saflarında örgütlemeyi başardığı ve seferber ettiği düzeyde, diğer devrimci, demokratik, ilerici güçler üzerinde etkin olabilirler.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Sonuç olarak; devrimci sosyalistler asgari programlarının ve güncel devrimci görevlerinin gereği olarak, HDK ve HDP’de aktif şekilde yer alırlar.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Ama aynı zamanda bağımsız örgütsel varlığını, siyasal-örgütsel çalışmalarını kesintisiz ve etkin bir şekilde sürdürürler.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>İşçileri ve diğer yoksulları sosyalizm bilinci ile eğitip, saflarında örgütlenmede bir an bile duraksamazlar.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>“Politika güçle yapılır.” Herhangi bir devrimci, demokratik ittifak ve cephede etkin olmak istiyorsa devrimci sosyalistler, doğru siyasal öngörüler ve doğru bir programın yanı sıra güçlü örgütlü kuvvetlere sahip olması gerekir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Sağlam bir ideolojik duruş, doğru siyaset, bu doğrular için savaşacak örgütlü kuvvetlere sahip olmak, devrimci demokratik ortaklıkta, cepheleşmede tayin edici olmak demektir. İşte, asıl mesele budur.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Görevimiz; hem geniş işçi ve yoksul kitleleri Marksist Leninist partiye kazanmak, örgütlemek, hem de devrimci demokratik cephede, proletaryanın devrimci etkinliğini gerçekleştirmektir.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-61001844305626164052013-07-27T10:08:00.002-07:002013-07-27T10:08:17.596-07:00<!--[if !mso]>
<style>
v\:* {behavior:url(#default#VML);}
o\:* {behavior:url(#default#VML);}
w\:* {behavior:url(#default#VML);}
.shape {behavior:url(#default#VML);}
</style>
<![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves>false</w:TrackMoves>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-language:EN-US;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<h1>
<span style="font-size: 36.0pt;">JİTEM’İN KANLI DOSYASI</span></h1>
<div align="center" class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: center;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-no-proof: yes;">
</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Serkan KURT
/ MÊRDÎN -DİHA </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Güncellenme
: 20.07.2013 05:32</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<b><i><span style="font-family: "Georgia","serif"; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kızıltepe
Savcılığı’nın fezlekesinde Albay Atilla Uğur’un başında bulunduğu JİTEM’e bağlı
‘Bıçak Timi’ adlı cinayet şebekesinin 1993 ve 1996’da katlettiği isimler
açıklandı</span></i></b><b><i><span style="font-family: "Georgia","serif"; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br />
<br />
</span></i></b><b><i><span style="font-family: "Georgia","serif"; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Albay Uğur’un
başında olduğu devlet çetesi tarafından katledilen Abdulvahap Ateş, Mahmut
Abak, Yusuf Tunç, Hıdır Öztürk, Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik,
Zeki Alabalık, Menduh Demir, Nurettin Yalçınkaya, Necat Yalçınkaya ve M. Emin
Abak için yakınları Savcılığa başvurmuş.</span></i></b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Savcılık:
‘Katillerin başı’ Uğur<br />
<br />
Bölge’de ilk olarak l987’de uygulanan OHAL’in ardından yasadışı oluşumlar
harekete geçirildi. Kürtlere karşı “terörle mücadele” adı altında
oluşturulan JİTEM’in İçişleri Bakanlığı’nın onayı olmadan, Genelkurmay
Başkanlığı’ndan görüş alınmadan ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın kendi
inisiyatifiyle kurulduğu söylendi. Uzun süre devlet kurumları tarafından
varlığı onaylanmayan JİTEM ile ilgili daha sonra açılan soruşturmalarda varlığı
resmen tanınmaya başlandı. 27 Ağustos 1987 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı
İstihbarat Başkanlığı’na bağlı olarak “Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele
Grup Komutanlığı (JİTEM)” adıyla kuruldu. Başlangıçta, Mêrdîn (Mardin), Silopya
(Silopi), Êlîh (Batman) faaliyet alanı olarak belirlendi ve daha sonra
Bölge’nin birçok bölgesinde faaliyet yürüttü.<br />
<br />
<b>Resmi düzeyde kabulü</b><br />
<br />
Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, JİTEM davası için talimatla verdiği ifadesinde
JİTEM’in varlığının resmi düzeyde kabul gördüğünü söyledi. İtirafçı Abdülkadir
Aygan da bir röportajında, “Görev yeri: JİTEM” yazan resmi maaş bordrosunu
göstermiş ve görev yaptığı yerde JİTEM yazılı tabela bile bulunduğunu belirtmişti.
Emekli albay Arif Doğan’ın 14 Ağustos 2008’de Ergenekon soruşturması kapsamında
gözaltına alınmasından sonra JİTEM ile ilgili yeni bilgiler ortaya çıktı.
Doğan’ın depo olarak kullandığı İstanbul Beykoz’daki bir evde yapılan
aramalarda ise çok sayıda “JİTEM belgesi” bulunmuştu. Doğan ifadesinde JİTEM’i
kendisinin kurduğu ve daha sonra Veli Küçük’e devrettiğini itiraf etmişti.
1990’lı yıllarda Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, Mardin
Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı
Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da JİTEM tarafından öldürüldüğü öne sürülmüştü.
Güçlükonak katliamı ve Şemdinli olayının da JİTEM tarafından yapıldığı
belirtilmişti.<br />
<br />
<b>Soruşturma aşaması</b><br />
<br />
Kayıp yakınları ve avukatlarının başvurusu üzerine Kızıltepe Cumhuriyet
Başsavcılığı, Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan Uğur’un Kızıltepe
İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yaptığı dönemde yaşanan faili meçhul
cinayetler ve köy boşaltmalara ilişkin sürdürdüğü soruşturmasını tamamladı.
Savcılık, TMK 10. madde ile görevli Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne
gönderdiği fezlekede, 8 kişi hakkında inceleme başlattı. Fezlekede, Abdulvahap
Ateş, Mahmut Abak, Yusuf Tunç, Hıdır Öztürk, Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik,
Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Menduh Demir, Nurettin Yalçınkaya, Necat
Yalçınkaya ve Mehmet Emin Abak’ın 1993 ve 1996 yılları arasında Qoser’de
kaybedildiğine dikkat çekilerek, yakınlarını kaybeden 22 kişinin mağdur
sıfatıyla savcılığa başvuruda bulunduğuna yer verildi.<br />
<br />
</span></div>
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" class="MsoNormalTable" style="mso-cellspacing: 0cm; mso-padding-alt: 1.5pt 1.5pt 1.5pt 1.5pt; mso-yfti-tbllook: 1184; width: 100%px;">
<tbody>
<tr style="mso-yfti-firstrow: yes; mso-yfti-irow: 0; mso-yfti-lastrow: yes;">
<td style="background: whitesmoke; padding: 1.5pt 1.5pt 1.5pt 1.5pt;">
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kayıplar</span></b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br />
<span style="mso-no-proof: yes;">
</span><br />
<i>‘90’lı yıllarda kaybettirilen ve bir daha kendilerine ulaşılamayan
kişilerin ailelerinin avukatı tarafından 6 Şubat 2013 tarihinde Cumhuriyet
Başsavcılığı’na sunulan dilekçede ismi geçenler:</i></span></div>
<ul type="disc">
<li class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-list: l0 level1 lfo1; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; tab-stops: list 36.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Zübeyir
Birlik ile Abdulbaki Birlik (Qoser / Bedlîs -1995)</span></li>
<li class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-list: l0 level1 lfo1; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; tab-stops: list 36.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Abdulvahap
Ateş (Qoser - 1994)</span></li>
<li class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-list: l0 level1 lfo1; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; tab-stops: list 36.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Necat
Yalçınkaya ile kardeşi Nurettin Yalçınkaya (Qoser - 1995)</span></li>
<li class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-list: l0 level1 lfo1; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; tab-stops: list 36.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Yusuf
Tunç ( Qoser - 1994)</span></li>
<li class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-list: l0 level1 lfo1; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; tab-stops: list 36.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Abdurrahman
Bulut (Qoser -1994)</span></li>
<li class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-list: l0 level1 lfo1; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; tab-stops: list 36.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hüseyin
Çelebi (Qoser - 1994)</span></li>
<li class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-list: l0 level1 lfo1; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; tab-stops: list 36.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Emin
Abak ile Mahmut Abak (Qoser - 1995)</span></li>
<li class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-list: l0 level1 lfo1; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; tab-stops: list 36.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Süleyman
Abak ve Abdurrahman Abi (Qoser - 1995)</span></li>
<li class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-list: l0 level1 lfo1; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; tab-stops: list 36.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hıdır
Öztürk ve Şirin Öztürk (Qoser - 1993)</span></li>
<li class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-list: l0 level1 lfo1; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; tab-stops: list 36.0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İzzettin
Yiğit, Mehmet Ali Yiğit, Mehmet Nuri Yiğit, Abdulvahap Yiğit, Abdulbaki
Yiğit, Abdurrahman Öztürk ve Tacettin Değer (Qoser - 1993)</span></li>
</ul>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Daha sonra
itiraflarla ve belgelerle ortaya çıkan JİTEM tarafından öldürüldüğü söylenen
bazı kişiler şunlardır: Musa Anter, Vedat Aydın, Musa Toprak, Mehmet Şen,
Talat Akyıldız, Zahit Turan, Necati Aydın, Ramazan Keskin, Mehmet Ay, Murat
Aslan, İdris Yıldırım, Servet Aslan, Sıddık Yetmez, Edip Aksoy, Ahmet Ceylan,
Şahabettin Latifeci, Abdülkadir Çelikbilek, Mehmet Salih Dönen ve ismi
öğrenilemeyen amcası, İhsan Haran, Fethi Yıldırım, Abdülkerim Zoğurlu, Zana
Zoğurlu, Mele İzzettin Acet ve şoförü Mehmet Emin Kaynar, Hakkı Kaya, Harbi
Arman, Fikri Özgen, Hasan Ergül, Murat Aslan ve Muhsin Göl.</span></div>
</td>
</tr>
</tbody></table>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="mso-no-proof: yes;">
</span><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Serkan KURT
/ Mêrdîn - Diha </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Güncellenme
: 21.07.2013 05:28</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "Georgia","serif"; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kızıltepe Başsavcılığı’nın fezlekesinde
Qoser’deki faili meçhul cinayetleri ve köy yakmalarını JİTEM’e bağlı
“Bıçak Timi”nin yaptığına yer verilerek, “Bıçak Timi”nin halen Qoser’de köy
korucuları ve sivil kişilerden oluştuğuna dikkat çekildi</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br />
<br />
<br />
‘Bıçak Timi’nin icraatları<br />
<br />
Dosyamızın bugünkü konusunu “Bıçak timi”nin kirli icraatları oluşturuyor.
Kızıltepe Başsavcılığı’nın hazırladığı fezlekede, Qoser’de (Kızıltepe) 1993 ile
1996 yılları arasında JİTEM’e bağlı “Bıçak Timi”nin kirli icraatları gizli
tanıkların beyanlarıyla su yüzüne çıkıyor. Kızıltepe Başsavcılığı tarafından
Diyarbakır Başsavcı Vekilliği’ne gönderilen fezlekede, gizli tanık Oğuz’un
“1994 yılından 2010 yılına kadar geçici köy korucusu olarak görev yaptığını,
1994 yılından önce de gayriresmi olarak 2 yıl süre ile çalıştığı” yönündeki
ifadeleri fezlekede yer alıyor. İfadesinde JİTEM adlı örgütün varlığına kesin
olarak şahit olduğunu, hatta 1997-1999 yılları arasında JİTEM’e katıldığını ve
bu süre içerisinde JİTEM kimliği ile görev yaptığını kaydeden Oğuz,
JİTEM’in Kızıltepe bünyesinde faaliyet gösteren liderinin ise, o dönem
Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olan Hasan Atilla Uğur olduğunu, onun üstünde
de Mardin İl Jandarma Komutanı Yardımcısı olan Yarbay Celal Kısa’nın
bulunduğunu ifadelerinde dile getirdi.<br />
<br />
<b>Öldürüp PKK’ye yıkıyorlardı</b><br />
<br />
“Bıçak Timi” içerisinde askeri personel ile birlikte itirafçı ve korucuların da
faaliyet gösterdiğini aktaran Oğuz ifadelerinin devamında şunları belirtti:
“Kızıltepe ilçesi Kurun köyünde Hıdır Öztürk, JİTEM tarafından evinden alınarak
infaz edildi. Bu şekilde çalışan örgütün JİTEM olduğunu, JİTEM’in öldürdüğü
kişileri ya ‘PKK’li olarak çatışmada öldürüldü’ ya da ‘PKK tarafından
öldürüldü’ şeklinde lanse ediyordu.”<br />
<br />
<b>Ersever Diyarbakır sorumlusu</b><br />
<br />
Fezlekede, gizli tanık Oğuz’un yanı sıra İstanbul Başsavcılığı tarafından
Ergenekon’a yönelik yürütülen soruşturma kapsamında ifadesi alınan “Gizli tanık
Aydos”un ifadeleri de bulunuyor. Cem Ersever ile birlikte çalıştığını belirten
Aydos’un, savcılığa verdiği ifadelerinde, Cem Ersever’in kendisine “Jandarma
Genel Komutanlığı JİTEM İstihbarat Görevlisi” yazılı olan A-4 kağıdının 1/3’ü
büyüklüğünde bir belge verdiğini, bu tarihten sonra 6 ayda bir yenilenen bu
belgenin 2 kez daha Ersever’in kendisi tarafından ve Ersever öldürüldükten
sonra da 1996 yılına kadar Jandarma İstihbarat Şube Müdürü olan binbaşı
Muhammet Demirel tarafından kendisine verildiğini belirtti. Aydos, o dönem çok
sayıda PKK sığınağı tespit ettiklerini ve bu sığınakların birinde üç PKK’liyi
sağ olarak teslim aldıklarını, bu şahısları Kızıltepe’nin girişinde bulunan ve
Kürtçe adı Deimi olan köyün yanında yüzbaşı Hasan Atilla Uğur tarafından infaz
edildiğini belirtti. Aydos, Cem Ersever’in Diyarbakır JİTEM Grup Komutanı
olduğunu, JİTEM’in Mardin sorumlusunun Fatih kod adlı bir teğmen olduğunu;
ancak bölgedeki gerçek sorumlunun Cem Ersever olduğunu kaydetti.<br />
<br />
<br />
</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">‘Bıçak
Timi’nde yer alan isimler </span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br />
<br />
Oğuz, JİTEM adlı örgütün içinde yer alan “Bıçak Timi”nin Qoser ve çevre
ilçelerde faili meçhul cinayetler işleyenlerin emekli korucu İsmet Kandemir,
itirafçı Kadir Yıldız, kod adı Fatih olan Fahri, eski korucu Abdurrahman Kurğa,
eski korucu Mehmet Salih Kılıçarslan, Üsteğmen Ahmet, Astsubay Erdal Uğur,
Başçavuş Ergün-Ünal, MHP eski ilçe başkanı Ramazan Çetin ve eski korucu Mehmet
Emin Kurğa olduğunu da kaydetti.</span></div>
<h1>
<span style="font-size: 12.0pt; mso-no-proof: yes;">
</span></h1>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Serkan KURT
/ MÊRDÎN </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Güncellenme
: 22.07.2013 05:32</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">‘Bu çeteyi
ancak devlet kurabilir</span></b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hasan Atilla
Uğur hakkında hazırlanan fezlekede, JİTEM adlı silahlı yapılanmanın il veya
ilçelerde görev yapan kamu görevlilerinin iradesiyle kurulup faaliyet
göstermesinin mümkün olamayacağı kaydedilerek, “Devlet bütçesinden harcama
yapan, cinayet ve işkence gibi ağır ceza gerektiren suçları sistematik biçimde
sürekli olarak işleyen ve faaliyet alanı çok geniş olan bu örgütün dönemin
yüksek rütbeli kamu görevlilerinin ya da siyasilerin iradesiyle kurulup
yönlendirilme ihtimalinin çok yüksek ve araştırılmaya değer olduğu
anlaşılmıştır” denildi.<br />
<br />
<b>Deneme mahiyetinde kuruldu</b><br />
<br />
Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı fezlekede, JİTEM’in tanımı
ilk kez bu kadar net ortaya konuldu. TMK 10. madde ile görevli Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne gönderilen fezlekede, kamuoyunda JİTEM olarak
bilinen ve esasen bölgede faaliyet gösteren Jandarma İstihbarat ve Terörle
Mücadele Komutanlığı’nın Kasım 1988 ile Mayıs 1990 tarihleri arasında geçici
görev kuruluşuyla ve deneme mahiyetinde oluşturulan bir yapıyı ifade ettiği
kaydedilerek, bu yapının resmen kadrolanmaması nedeniyle Jandarma Genel
Komutanlığı’nın hiyerarşik teşkilatı içinde yer almadığı ifade edildi.<br />
<br />
<b>Cinayetler sistematikleşti</b><br />
<br />
Soruşturma kapsamında araştırılan faili meçhul cinayetler, gözaltına alınıp
kaybettirilme, köy boşaltma ve işkence olaylarının da genel itibariyle
1993-1996 yılları arasında gerçekleştiğinin sabit olduğuna yer verilen
fezlekede, “Bu suretle JİTEM adlı yasadışı oluşumun varlığının sabit olduğu ve
iddia edildiğinin aksine 1990 yılından sonra da faaliyetine devam ettiği
anlaşılmıştır” denildi. Fezlekede, JİTEM’in PKK’ye yardım edenlerin veya
sempati duyanların haklarında adli süreç başlatılmaksızın işkence, öldürme vb.
hukuka aykırı eylemlere maruz bıraktıklarına işaret edilerek, “1990’lı yıllarda
esasen Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ‘teröre’ karşı yürütülen illegal
faaliyetlerin de JİTEM adlı örgüt bünyesinde gerçekleştirildiği bazı tanık ve
şüpheli beyanlarıyla sabittir” denildi.<br />
<br />
<b>JİTEM kimliği verildi</b><br />
<br />
Fezlekede yer alan gizli tanık Aydos’un “1992 yılından sonra Cem Ersever’in
kendisine JİTEM kimliği verdiğini... 1994 yılından itibaren Hasan Atilla
Uğuradına çalışmaya devam ettiğini” beyanlarına da yer verildi. Fezlekede,
Ergenekon soruşturması kapsamında şüpheli olan İbrahim Şahin’in 14 Mayıs 2008
tarihinde B.O. ile yaptığı görüşmede, “....Tokatlı çocuk burada fabrikası var
bugün fabrikasına da gittim akşam eve de geldi de bu jandarmaya JİTEM’e
eşofmanlar yapmış geçen sene özel timin ihalesini kaybettim diyor...” şeklinde
beyanlarda bulunduğu belirtildi.<br />
<br />
<b>‘Hiyerarşik yapıyı açıklayın’</b><br />
<br />
Ayrıca fezlekede JİTEM paramiliter çetesinin jandarma subaylarınca yönetildiği,
bütün bölgede organize biçimde faaliyet gösterdiği ve Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesindeki hiyerarşik yapının JİTEM bünyesinde faaliyet gösteren asker
kişiler arasında da aynen geçerli olduğu belirtilerek, “Jandarma Genel
Komutanlığı aracığıyla soruşturmalara konu eylemlerin gerçekleştiği dönemlerde
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görev yapan subay, astsubay ve korucuların tespit
edilmesi suretiyle örgütün hiyerarşik yapısı net olarak belirlenebilir”
ifadelerine yer verildi.<br />
<br />
<b>İşte sorumlular</b><br />
<br />
Fezlekede, Kızıltepe’deki faili meçhul cinayetler ve köy boşatmalarından Hasan
Atilla Uğur, Ahmet Boncuk, Anal Alkan, Abdurrahman Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet
Emin Kurğa, İsmet Kandemir, Eşref Hatipoğlu ve Mehmet Salih Kılıçaslan sorumlu
bulunduğuna dair kararı verildi. Ayrıca gizli tanık Oğuz tarafından “Bıçak
Timi”nde yer aldığı belirtilen ve o dönem itibarıyla Diyarbakır İl Jandarma
Komutanı olduğu iddia edilen Eşref Hatipoğlu isimli kişinin de Menduh Demir ve
Bedran Kaban’ı helikopterden atarak öldürdüğüne dair ifadeler yer alıyor.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; mso-outline-level: 1;">
<b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 24.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Komutanlara katliam terfisi</span></b></div>
<div align="center" class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: center;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-no-proof: yes;">
</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Güncellenme
: 19.07.2013 05:30</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "Georgia","serif"; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Mêrdîn’de 13 kişiyi katletmekten yargılanan Tuğgeneral
Musa Çitil’in terfi ettirilmesinin ardından Bismil’de bir çok faili meçhul
cinayetten sorumlu dönemin Bismil Tabur Komutanı İzzet Çural da terfi ettirildi
<br />
<br />
Bismil’de 1992 ve 94 yılları arasında birçok “faili meçhul” cinayet ve infaz
olayında adı geçen dönemin Bismil İlçe Komando Tabur Komutanı İzzet Cural’ın
Jandarma Genel Komutanlığı’nda Daire Başkanlığı görevine terfi ettirildiği
öğrenildi</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br />
<br />
<br />
Komutana katliam terfisi<br />
<br />
Bismil’de 1992 ve 94 yılları arasında birçok “faili meçhul” cinayet ve infaz
olayında adı geçen dönemin Bismil İlçe Komando Tabur Komutanı İzzet Cural’ın
hiçbir soruşturmaya tabi tutulmadığı gibi Jandarma Genel Komutanlığı Hareket
Başkanlığı’nda Daire Başkanlığı görevine terfi ettirildiği öğrenildi.
Bismil’de 1990’lı yıllarda binlerce yurttaş işkence tezgahlarından
geçirilip, insanlık dışı uygulamalara tabi tutulurken, gözaltına alınıp
kendilerinden bir daha haber alınamayan çok sayıda yurttaşın cenazelerinin bile
nerede olduğu hala bilinmiyor.<br />
<br />
<b>Dilin kemiği yok</b><br />
<br />
1994 yılında Bismil Komando Taburu tarafından gözaltına alınan ve kendilerinden
bir daha haber alınamayan İsmail Tunç ve Arap Güven’in cenazesi gündeme gelince
Bismil Sanayi Mezarlığı’nda iki PKK’li ile birlikte toplu mezara gömülmüş halde
bulunmuştu. Yine işkencede öldürüldükten sonra bedenine bomba bağlanarak
Bismil’in Zeko köyü kırsalında patlatılan Şehmus Yüksel’in cenazesinin yeri de
yapılan haberler sonucu bulundu. Öte yandan 31 Ocak 2011 tarihinde internet
sitelerine düşen ve İzzet Cural’a ait olduğu ifade edilen ses kaydında Cural,
“İsrail Başbakanı kibar adam, İsrail Filistin’e iyi yapıyor. Ben de olsam
aynısını yapardım” sözleriyle gündeme gelmişti.<br />
<br />
<br />
</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Cural
döneminde KAYBEDİLENLER</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br />
<br />
Bismil Komando Tabur Komutanı İzzet Cural’ın görev yaptığı 1992 ve 1994
tarihleri arasında gözaltına alınıp kendilerinden bir daha haber alınamayanlar:
Arap Güven, İsmail Tunç, Özeyir Kurt, Musa Koluman, Şehmus Yüksel ve Turgut
Yenisoy. Cural döneminde, önünde infaz edilenlerden bazılarının isimleri ise
şöyle: Mahmut Çakmak, Şehmus Çelik, Cahit Özalp, Salhattin Akbulut ve Sadık
Kortak.</span></div>
<h1>
<span style="font-size: 12.0pt;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span></span>JİTEM
devlet çetesi Uğur da sorumlusu</h1>
<div align="center" class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: center;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-no-proof: yes;">
</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">HABER
MERKEZİ </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Güncellenme
: 19.07.2013 05:28</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "Georgia","serif"; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı, Bölge’de onlarca
faili meçhul cinayette adı geçen emekli Albay Atilla Uğur hakkında hazırladığı
fezlekede, JİTEM’in devletin içinde gizli bir örgüt, Uğur’un ise JİTEM’in Qoser
sorumlusu olduğunu açıkça belirtti</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br />
<br />
<br />
JİTEM devlet çetesi,Uğur da sorumlusu<br />
<br />
Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan
Hasan Atilla Uğur’un, Qoser’de görev yaptığı dönemde yaşanan faili meçhul
cinayetler ve köy boşaltmalara ilişkin sürdürdüğü soruşturmayı tamamladı.
Savcılık, köy yakmaların ve fail meçhul cinayetlerin “sistematik” şekilde JİTEM
faaliyeti olduğunu ve bu yapının da devlet ve siyasilerle bağlantısı
bulunduğunu açıkça vurguladı.<br />
<br />
<b>90 sonrası da faaliyetteydi</b><br />
<br />
Radikal’in haberine göre, savcılık hazırladığı fezlekede, şüpheli Atilla
Uğur’un JİTEM denilen yasadışı yapının “Kızıltepe sorumlusu” olduğunu belirtti.
Fezlekede şöyle denildi: “Faili meçhul cinayetlerin, gözaltına alınıp
kaybettirilme, köy boşaltma ve işkence olaylarının da genel itibariyle 1993-1996
arasında gerçekleştiğinin sabit olduğu, bu suretle JİTEM adlı yasadışı oluşumun
varlığının sabit olduğu ve iddia edildiğinin aksine 1990’dan sonra da
faaliyetlerine devam ettiği anlaşılmıştır.”<br />
<br />
Fezlekede, “terörle mücadele” adı altında yürütülen devlet faaliyetlerinin
legal çizgiden çıkarıldığına dikkat çekilerek şu tespitlerde bulunuldu: “Başta
TSK olmak üzere bu alanda faaliyet gösteren kurumlarda çalışan kamu
görevlilerinin organize ettiği oluşumlar bünyesinde örgüt mensuplarının, örgüte
yardım edenlerin veya sempati duyanların haklarında adli süreç başlatılmaksızın
işkence ile öldürülme ve bunun gibi hukuka aykırı eylemlere maruz
bırakıldıkları bir gerçektir... Söz konusu eylemlerin JİTEM adlı oluşumun
faaliyetleri çerçevesinde gerçekleştirildiğine dair kuvvetli şüphe teşkil eden
delillere ulaşılmıştır.” Fezlekede, adli ve idari makamların da bu tür
faaliyetlere göz yumduğu kaydedilerek, “İnsanların adli makamlara
çıkarılmaksızın sorgulanıp öldürülerek su kuyularına atılması gibi vahşi
eylemler ‘terörle mücadele’ gerekçesiyle izah edilemez, aksine bizzat terör
suçu teşkil etmiştir” denildi.<br />
<br />
<br />
Gazetemizi de hedef almıştı<br />
<br />
Atilla Uğur, Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yaptığı dönemde
yaşanan faili meçhul cinayetler nedeniyle kendisini işaret eden köylülerin
ifadelerini sayfalarımıza taşıdığımız için gazetemizi hedef almış ve gönderdiği
tekzip yazısında “Görevimi hakkıyla yaptım” diyerek tehditler savurmuştu.
Köylülerin ve kayıp yakınlarının gösterdiği mezar yerlerinde ise Atilla Uğur’un
gerçekleştirdiği vahşet açığa çıkmıştı. En son Qoser’de 1994-1995’te gözaltında
kaybedilen A. Vahap Ateş, M. Emin Abak ve Yusuf Tunç için Tilzerin köyünde
başlatılan kazı çalışmasında kemikler ile elbise parçalarına ulaşılmıştı. Halk,
faili meçhul cinayetlerden ve zorla kabetmelerden dönemin Alay Komutanı,
şimdinin Ergenekon tutuklusu Albay Atilla Uğur’u sorumlu tutuyor.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; mso-outline-level: 1;">
<b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 24.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">ALBAY UĞUR’UN CESET KUYULARI</span></b></div>
<div align="center" class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: center;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-no-proof: yes;">
</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sedat SUR /
İzmir - Anf </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Güncellenme
: 23.07.2013 05:40</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "Georgia","serif"; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kızıltepe Başsavcılığı’nın Atilla Uğur’u
Kızıltepe’deki faili meçhul cinayetlerin sorumlusu olarak tanımladığı
fezlekenin ardından o yılların tanığı ve dönemin DEP Mardin İl Başkanı olan BDP
PM Üyesi Mehdi Aslan, ‘Tilzêrin ve Bûqetêr kuyuları Albay Uğur’un ceset
kuyularıdır’ dedi<br />
<br />
</span><b><span style="font-family: "Georgia","serif"; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">O GELİNCE CİNAYETLER PATLADI</span></b><span style="font-family: "Georgia","serif"; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br />
<br />
H. Atilla Uğur’un Qoser’e (Kızıltepe) geldiği 1992 sonlarında DEP Mêrdîn İl
Başkanlığı görevini yürüten BDP PM Üyesi Mehdi Aslan, Atilla Uğur’un Kızıltepe
Alay Komutanı olması ile birlikte infaz, gözaltında kayıplar ve köy yakmalar
konusunda bir patlama yaşandığını ifade etti<br />
<br />
</span><b><span style="font-family: "Georgia","serif"; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">VAHŞETİN BİZZAT TANIĞIYIM</span></b><span style="font-family: "Georgia","serif"; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br />
<br />
Mehdi Aslan, “1993 Aralık ayında Elîdizkê’de 7 kişinin askerlerce infazının,
Xurs’da 3 PKK’linin katledilerek toplu halde gömülmesinin, Bakustan köyünde
çıkan çatışmadan sonra 13 yaşında bir kız çocuğunun annesinin gözleri önünde
asker ve korucuların tecavüzüne uğramasının tanığıyım” dedi</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Albay Atilla
Uğur’un ceset kuyuları: TILZÊRÎN VE BÛQETÊR</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-no-proof: yes;">
</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hasan Atilla
Uğur’un Qoser’e (Kızıltepe) geldiği 1992 yılı sonlarında Mêrdîn (Mardin) DEP İl
Başkanlığı yaptığını söyleyen BDP PM Üyesi Mehdi Aslan, Atilla Uğur’un
Kızıltepe Alay komutanı olması ile birlikte infaz, gözaltında kayıplar ve köy
yakmalarda patlama yaşandığını ifade etti. Fezlekede geçtiği gibi adli ve idari
makamların JİTEM faaliyetlerine göz yumduğunu da doğrulayan Aslan, “Atilla Uğur
geldikten sonra köy yakmalar, kaybetmeler ve direkt infazlar bir anda Mardin
bölgesinin günlük hayatının bir parçası haline geldi” dedi.<br />
<br />
Mehdi Aslan, mağdur aileler tarafından Başsavcılığa verilen dilekçede yer alan
1993 Aralık ayında Elîdizkê (Tuzluca) köyünde 7 kişinin askerlerce infaz
edilmesi olayına, Xurs’ta (Uluköy) 3 PKK’linin katledildikten sonra toplu halde
gömülmesine, Stewr (Savur) ilçesine bağlı Bakustan (Bağyaka) köyünde yaşanan
bir çatışmadan sonra 13 yaşında bir kız çocuğunun annesinin gözleri önünde
asker ve korucuların tecavüzüne uğraması olaylarının tanığı olduğunu söyledi.<br />
<br />
<b>‘Bûqetêr, ceset kuyusudur’</b><br />
</span></div>
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" class="MsoNormalTable" style="mso-cellspacing: 0cm; mso-padding-alt: 1.5pt 1.5pt 1.5pt 1.5pt; mso-yfti-tbllook: 1184; width: 350px;">
<tbody>
<tr style="mso-yfti-firstrow: yes; mso-yfti-irow: 0;">
<td style="background: whitesmoke; padding: 1.5pt 1.5pt 1.5pt 1.5pt;">
<div align="center" class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: center;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-no-proof: yes;">
</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"></span></div>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 1; mso-yfti-lastrow: yes;">
<td style="background: whitesmoke; padding: 1.5pt 1.5pt 1.5pt 1.5pt;">
<div align="right" class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: right;">
<span style="font-family: "Georgia","serif"; font-size: 7.5pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Şu an Ergenekon devlet çetesinden
tutuklu olarak Silivri Cezaevi’nde bulunan Albay Hasan Atilla Uğur,
dokunulmazlık zırhına sığınmak için 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde
Antalya bağımsız milletvekili adayı da olmuştu. </span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"></span></div>
</td>
</tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Qoser’de
Atilla Uğur döneminde katledilenlerden 4 kişinin kemiklerine ulaşılmasına
değinen Aslan, Bûqetêr köyünde bulunan kuyunun daha derin ve geniş kazılması
halinde onlarca kişinin kemiklerine ulaşılabileceğini belirterek, “Ortaya
çıkarılan kemikler Uğur’un emri ve onayı ile gerçekleşen infazların çok az bir
kısmını yansıtabiliyor ancak. Kuyu en son infaz edilenlerin cesetleri
atıldıktan sonra kuvvetli bombalarla çökertildi, derin ve geniş kısımlarının
üstü kapatıldı. Kuyu çökertildiği için, bulunan kemiklerin kuyunun yüzeyinde
kalan kemikler olabileceğini düşünüyorum. O kuyu Atilla Uğur’un ceset kuyusudur.
Kuyudan sadece 4 kişiye ait kemikler çıkarıldı, bu çok az bir sayı, o kuyuda
onlarca kişinin kemikleri bulunuyor.”<br />
<br />
<b>Bir aileden 7 kişi infaz edildi</b><br />
<br />
Atilla Uğur’un bilgisi ve onayı dahilinde sayısız infaz olayının
gerçekleştirildiğini belirten Aslan, kendisini en çok etkileyen olayın,
Elîdizkê köyünde yaşanan infaz olayı olduğunu söyledi. Aslan, “Qoser- Wêranşar
yolu üzerinde, Qoser’e 5-6 kilometre uzaklıktaki 10-15 haneli Elîdizkê köyünde
sabah saatlerinde askerlerce evlerinden alınan, tamamı akraba olan çoğunluğu
‘Yiğit’ soy isimli köylüler, köyün üst kısmında kalan İpekyolu’na yakın bir
bölgede elleri, kolları bağlanmış, ağızları kapatılmış ve kafalarına birer,
ikişer kurşun sıkılarak infaz edilmiş vaziyette bulundular” dedi. Aslan, DEP İl
Başkanı olarak olaya ilişkin görüşmeye gittiği Kızıltepe Kaymakamı’nın
kendisine “Devleti lekelemeye çalışıyorsunuz böyle bir şey yok” dediğini ifade
ederek dönemin Kızıltepe Kaymakamı’mnın da bu cinayet şebekesinin bir parçası
olduğunu belirtti.<br />
<br />
<b>13 yaşındaki çocuğa tecavüz</b><br />
<br />
1993 Eylül ayı başlarında Stewr ilçesine bağlı Bakustan köyünde bir çatışma
çıktığı haberi aldıklarını ve bunun üzerine bir heyet olarak çatışmadan sonra
köye gittiklerini söyleyen Aslan, “Köye vardığımızda tanık olduğum manzarayı
asla unutmayacağım, 13 yaşındaki bir kız çocuğu erkekleri görünce eteğini sıkı
sıkıya tutarak avazı çıktığınca bağırıyordu. Çatışma bittikten sonra korucular
ve özel timler o kız çocuğuna annesinin gözleri önünde defalarca tecavüz
etmişlerdi. O kız çocuğunun çığlıkları ve korku dolu bakışlarını asla
unutamayacağım”<br />
<br />
Ayrıca 1993 Eylül ayında çıkan bir çatışmada yaşamlarını yitirmiş 2’si kadın 3
PKK’linin kendi köyü olan Xurs’ta (Uluköy) Atilla Uğur’un emri ile açılan bir
çukura gömüldüğünü ifade eden Aslan, kendisine ait bir arabanın ve köyün bir
bölümünün askerlerce ateşe verildiğini söyledi.<br />
<br />
<br />
</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ne olmuştu?</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br />
<br />
Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı fezleke ile, JİTEM’in
Kızıltepe’deki cinayetleri resmi olarak doğrulanmış oldu. Hasan Atilla
Uğur “Silahlı örgüt kurma ve yönetme, kasten adam öldürme, kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma, işkence” suçlamasıyla birinci şüpheli olarak fezlekede yer
alıyor. Fezlekede Abdulvahap Ateş, Mahmut Abak, Yusuf Tunç, Hıdır Öztürk,
Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Menduh Demir,
Nurettin Yalçınkaya, Necat Yalçınkaya ve Mehmet Emin Abak’ın 1993 ve 1996
yılları arasında Kızıltepe’de kaybedildiğine dikkat çekilerek, yakınlarını
kaybeden 22 kişi mağdur sıfatıyla savcılığa başvuruda bulunduğuna yer veriliyor.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; mso-outline-level: 1;">
<b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 24.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">‘Cinayet öncesi beni aradı’</span></b></div>
<div align="center" class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: center;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-no-proof: yes;">
</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Serkan KURT
/ Amed - Diha </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Güncellenme
: 23.07.2013 05:31</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Savcılığın
fezlekesinde o dönem itibariyle Kızıltepe K-1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda
çalıştığı belirlenen tanık B.K, Hasan Atilla Uğur’un, Kemal ve Zeki tahliye
olmadan iki gün önce cezaevini aradığını ve kendisine bu iki şahsın ne zaman
tahliye olacağını sorduğunu belirtti. Fezlekede, B.K’nin şunları aktardığı
kaydedildi: “Kendisinin de ona ‘bu tür bilgileri veremeyeceğini, savcıya
sormasını yahut yazılı olarak bilgi istemesini’ söylediğini, onun da kendisine
‘gelirsem oraya kulağını çekerim’ dediğini, kendisinin tahliye günü sabahtan
cezaevinden sorumlu savcı Yahya Akçadırcı’nın yanına gidip durumu anlattığını,
savcının kendisine ‘Ben seni severim, başını belaya sokma, bugün o şahıslar
tahliye olana kadar benim yanımda kal’ dediğini, kendisinin de cezaevini arayıp
gardiyan S.D’ye Zeki ve Kemal’i tahliye etmesini söylediğini, yaklaşık yarım
saat sonra da cezaevine gittiğini, gittiğinde her iki şahsın da tahliye
edildiğini gördüğünü aktardı.”<br />
<br />
Olaya ilişkin savcılığa ifade veren Birlik ailesinden Çetin Birlik, ağabeyinin
tahliye olmadan önce yazdığı mektupta, “Ya kimse gelmesin ya da kalabalık
gelin” uyarısında bulunduğunu, ağabeyiyle birlikte cezaevinde yatıp aynı gün
tahliye edilecek olan Zeki Alabalık’ın da ailesine bu şekilde mektup yazdığını
belirtti.<br />
<br />
<b>‘Atilla Uğur tehdit ediyordu’</b><br />
<br />
Diyarbakır TMK. 10. madde ile görevli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2009
yılında açılan soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan tanık Hüsnü A’nın
ifadelerinde, “1994-1996 yılları arasında toplam 15 ay süreyle Kızıltepe
Cezaevi’nde yattığını, Kemal Birlik ve Zeki Alabalık ile aynı koğuşta
kaldığını, Kemal’in kendisine Uğur’un kendisini tehdit ettiğini birçok defa
anlattığını” aktardı.<br />
<br />
Fezlekede, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Abdulbaki Birlik ve Zübeyir Birlik ile
birlikte JİTEM tarafından kaçırılarak, öldürüldükleri yönünde kuvvetli
delillerin mevcut olduğu belirtildi.</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-1392113268869441402013-07-27T09:54:00.003-07:002013-07-27T09:54:23.292-07:00<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div class="MsoNormal" style="background: white; margin-bottom: 11.25pt; mso-line-height-alt: 14.25pt; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 36.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">ZAPT-E-DE-MEZ-Sİ-NİZ</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">“Çapulcu”lar lafını
etti ya başbakan…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ettiğine bin pişman
edildi, “Hepimiz çapulcuyuz” diyen milyonlar tarafından…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Şimdi de “paçavra”
lafına sarıldı!</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">“İllegal paçavralar”,
“bölücü posterler” asılıyormuş devletin kurumlarına!</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Polis, Taksim’i ve
Gezi Parkı’nı vahşet görüntüleri eşliğinde yeniden işgal etme girişiminde
bulundu ya…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">O saldırının
“gerekçesi”ni söylüyor TV’den…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Taksim Meydanı’ndaki
AKM (Atatürk Kültür Merkezi) ve başkaca binalara asılan onlarca parti,
platform, inisiyatif, dergi, vb. politik yapıların pankartlarını kastediyor
“illegal paçavralar” derken…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>O zaman, mesela tek tek yazalım
AKM’ye asılan pankartları da herkes bilsin kimmiş bu “illegal”ler:</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">ÇARŞI… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">ESP (Ezilenlerin
Sosyalist Partisi)… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Mücadele Birliği
Platformu… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">TKP (Türkiye Komünist
Partisi)… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">SYKP (Sosyalist
Yeniden Kurtuluş Partisi)… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">EMEP (Emeğin Partisi)…
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Devrimci Duruş
Dergisi… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Söz Dergisi…. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">SODAP (Sosyalist
Dayanışma Platformu)… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">HKP (Halk Kurtuluş
partisi)… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Alınteri Dergisi… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Öğrenci Kolektifleri… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Özgürlükçü Gençlik
Derneği… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Devrimci İşçi Partisi…
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">TÖPG (Toplumsal
Özgürlük Platformu Girişimi)… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">TÜM-İGD… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Türkiye Gerçeği
Dergisi, Çağrı Dergisi, </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">BDSP (Bağımsız
Devrimci Sınıf Platformu), </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Halk Cephesi, </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Devrimci Anarşist
Faaliyet, </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">vs… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ve ayrıca, Denizlerin,
Mahirlerin, Kaypakkayaların posterleri… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Marks, Engels,
Lenin’in resimleri…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Yani… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Paçavralaşmış bir
demagoji… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Külliyen yalan!…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu pankartlarda adı
geçen kurumların hiç birisi “illegal” değildir… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hepsi mevcut yasalar
çerçevesinde, devletin “izni” ve “bilgi”si dahilinde kurulmuş yapılardır…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ancak, şu ya da bu
düzeyde ve biçimde, hükümete, rejime ve düzene karşı mücadele yürüten muhalif
anlayışları temsil etmektedirler…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Keza, Denizler ve
Mahirler halklarımızın yüreğinde ve aklında meşrulukları çoktan yer
etmiş, onların büyük sevgi ve saygısını kazanmış devrimci önderlerdir…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hele hele, Marks,
Engels, Lenin’in insanlığa, özgür ve insani bir dünya arayışına mal olmuş dev
tarihsel kişilikleri yanında senin adın bile geçmez, Başbakan!</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Her yere diktiğin
“illegal” korkulukların da… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Her gün yinelediğin
“dik durma” palavraların da… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sökmez, işe yaramaz
artık… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Uyandı bir kere halk…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Anılacaksan eğer bir
gün tarihin özgür vicdanı tarafından; Sezarların, Yavuz Sultan Selimlerin,
Bonapartların, Milli Şeflerin, Hitlerlerin, Salazarların, Pinoşelerin, Ziya ül
Hakların, Kenan Evrenlerin, Ariel Şaronların yanında anılacaksın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bilumum tiranların,
despotların, faşistlerin; yani “öldürmeyi iyi bilenlerin” yanında <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>anılacaksın!</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">F Tipi insanlık
dışılığıyla anılacaksın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Terörle Mücadele
Yasaları’yla uyguladığın gestapo hukukuyla anılacaksın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sokaklardaki polis
işkenceleriyle ve cinayetleriyle anılacaksın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Roboski’yle
anılacaksın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Reyhanlı’yla
anılacaksın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">10 yılda 10 bin iş
cinayetleriyle anılacaksın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">1 Mayıs yasaklarıyla
anılacaksın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Taksim ve Gezi Parkı
vahşetiyle anılacaksın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ve bir de tabii, nasıl
olup da Türkiye’nin cebi şişkin zenginlerinden biri olduğunla anılacaksın!..</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Nasıl oldun hakikaten;
“legal” yollarla mı, “illegal” yollarla mı?..</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İktidar ortağın
cemaat, “legal” mi “illegal” mi?…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kayıtlı mı
“hizmet”leri, devlette?…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Neresinde devletin,
“legal”inde mi, “illegal”inde mi?..</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Nereden geliyor bu
cemaatin değirmeninin suyu?…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">“İllegal” değil miydi
PKK?…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Abdullah Öcalan,
“bölücü başı” değil miydi?…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kandil TC Vilayeti,
Murat Karayılan da sizin atadığınız valiniz miydi?…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kürt halkı, örgüt
tarafından kandırılmış, korkutulmuş cahil cühelalardan ibaret değil miydi?</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Keskesor, resmi
belgelerinizde paçavra/bez parçası olarak geçmiyor muydu?</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ne oldu?…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">“İllegal”lerle,
“bölücü”lerle müzakere masasına oturdunuz, oturtuldunuz, oturmak zorunda
kaldınız!..</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hangi tarafınızla
oturdunuz, onu merak ediyoruz; “illegal” olan mı “legal” olan mı?…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Taksim’e
girebilirsiniz yeniden…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Gezi Parkı’nı yeniden
işgal edebilirsiniz…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Vahşetle, yaralayarak,
öldürerek gelebilirsiniz…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Buna yetecek polis
gücünüz, gazınız, silahınız var…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ama artık oraları zapt
edemezsiniz, buna gücünüz yok…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Döner döner geliriz…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bir gider bin geliriz…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Çünkü yürekleri zapt
edemezsiniz…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Öfkeyi zapt
edemezsiniz…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Onuru zapt
edemezsiniz…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İnsan’ı zapt
edemezsiniz…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Halkı zapt
edemezsiniz…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İllegal ya da legal…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Adalet duygusunu…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Eşitlik düşüncesini…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Özgürlük isteğini…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ezilenlerin iradesini…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Devrimi…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Zapt e-de-mez-si-niz…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İki kere iki dört!</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-25315864552957824592013-07-27T09:53:00.007-07:002013-07-27T09:53:54.474-07:00<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="color: #555555; font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; font-size: 28.0pt; letter-spacing: -.75pt; line-height: 115%;">YARINI BUGÜNDEN KURACAKSIN<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 28.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Gezi Parkı’na dönük
polis saldırısıyla başlayan ve hızla Türkiye <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sathına yayılan halk hareketimiz, yeni bir
evreye girmiş görünüyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hareket, ateşi düşerek
ayaklanma düzeyinden geriye doğru çekilse de canlılığını koruyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu yeni düzeyi,
hazmetme evresi olarak tanımlayabiliriz. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Halk hareketi bu
evresinde ayaklanmanın ortaya çıkardığı enerji ve dinamikleri massetmeli,
kendini koruyup büyütebileceği havuzlar oluşturmalıdır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bir başka biçimde ve
daha kestirmeden söylemek gerekirse, kendisine örgütlü bir ifade
kazandırmalıdır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Tüm ilerici, devrimci,
demokratik, sosyalist güçlerin odaklanması gereken nokta budur. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Zira bu sorunun
çözülmesi ya da çözülmemesi, hareketin geleceği üzerinde tayin edici sonuçlar
yaratacaktır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bugün çeşitli il ve
ilçelerde devam eden park forumları (halk meclisleri) bu ihtiyacın, arayışın
ürünüdür. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Park forumlarında bir
araya gelen direniş dinamikleri, hareketi bir arada tutabilecek bir siyasi
çerçeve ve örgütsel form yaratabildiği oranda rolünü oynamış olacak ve halk
hareketi devrim yönünde ilerleyişini sürdürebilecektir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">HAREKET KARMAŞIK KARAKTERLİ</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu bağlamda tehlike,
hareketin karmaşık yapısından kaynaklanmaktadır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hareketin içindeki
dinamiklerin uzlaşmaz karakteri ve geleneksel denilebilecek sığlıklar negatif
gerilimi yoğunlaştırmakta, hareketin bölünüp güçten düşme olasılığını canlı
tutmaktadır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Tam da bu nedenle, AKP
de, CHP-İP de hareketin iç gerilim noktalarına yüklenmekte, birincisi bu yolla
hareketi tasfiye etmek isterken; ikincisi aynı yolla hareketi maniple ederek
rejim içi iktidar dalaşına kurban etmeye çalışmaktadır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">R. Tayyip Erdoğan’ın
“marjinaller, samimi çevreciler, dindarlar, ‘sözde’ dindarlar, faiz lobileri,
sözde sosyalistler” gibi demagojik olarak kurgulanmış ikilemlere sarılması; ya
da Kürt halkını, çözüm sürecine sabotaj, Türk emekçilerini ise şovenizmi
kaşıyan söylemlerle sınırlamaya çalışması bu bağlama yerleştirilmelidir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Yine CHP-İP çizgisi
boyunca kümelenen rejim güçleri de aynı stratejiyi tersten kurmaktadır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Direniş içindeki
ilerici-devrimci dinamikleri ulusalcı-rejim güçleri potasına (biraz daha
genişletip) çekerek eritmeye, hareketi geleneksel Kemalist iktidar odağının
yeni bir biçimde ihya edilmesi için maniple etmeye çalışmaktadır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu kesimin, bir yandan
“Türk, TC, Mustafa Kemal” gibi kavram ve klişeleri şovenizmi canlı tutarak
hareketin özgürlükçü, demokratik, çoğulcu karakterini sınırlamak için
kullanması, diğer yandan ise Kürt halkı ve hareketini AKP’nin Kürt sorununun
çözümü konusundaki samimiyetsizliği yönünde ikna etmeye çalışması da (AKP’nin
bu konudaki samimiyetsizliği doğru olsa da CHP’nin bu bağlamdaki vurgularının
doğruyu ifade etmekten çok maniple etme amacı taşıdığı, AKP’nin
samimiyetsizliği karşısında CHP’nin ‘alternatifi’nin statükonun canlandırılması,
yani çözümsüzlüğün devamı olduğu da bir o kadar açıktır) aynı bağlamda
okunmalıdır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İÇTEN VE DIŞTAN KUŞATMA HAMLELERİ</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Nihayetinde AKP
dıştan, CHP-İP ise içten hareketin devrimci dinamiklerini hedeflemekte, aynı
tasfiye siyasetini farklı biçim ve yollardan pratikleştirmeye çalışmaktadır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Devrimci siyaset, bu
iki tasfiyeci yolun karşısına kendi siyasetini dikmeli, halk hareketini
özgürlük, adalet, demokrasi ve eşitlik bayrağı altında birleştirecek bir
siyaset anlayışı ve örgütsel kapasite yaratmalıdır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Karşı devrimin, farklı
yönlerden ilerici devrimci dinamikleri bastırmaya yöneldiğini, dahası devrimci
güçlerin böylesi bir siyaset oluşturmasının önünde yapısal engelleri olduğunu
düşündüğümüzde, bu sorunun önemi daha da artmakta, çetrefil hale gelmektedir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Devrimci siyaset,
AKP’nin bölme ve CHP-İP’in soğurma siyasetine karşı şimdiden halk hareketimizin
yönlendirici şiarlarından biri haline gelen “Birleşe birleşe kazanacağız!”
şiarını, yönlendirici ölçülerden biri olarak öne çıkarmalıdır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Taktik ve stratejik yönelimlerini
bu ölçüden hareketle düzenlemeli, pratikleştirmelidir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Mesela, Kemalizm, Kürt
sorunu, din gibi tüm güçler açısından ilkesel olan kırılma noktalarını öne
çıkararak erken ve yoğunlaştırılmış bir hegemonya mücadelesine yol açmamalıdır.
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hareket, özgürlükler,
demokrasi, sosyal adalet gibi aşağı yukarı tüm hareketi birleştirecek sorunlara
odaklanmalıdır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Devrimciler, ilkesel
ayrım noktalarındaki tutumlarını harekete yaymak için esnek, kitlelerdeki
demokratik uyanışa bağlı ve onu teşvik edecek bir siyasi hat kurmalı;
Türklerle-Kürtler ve azınlıklar; Aleviler-inanç
toplulukları-inançsızlar-dindarlar; erkeklerle kadınlar ve cinsel yönelimler
vb. arasındaki mücadele birliği ve etkileşimi ilkesel yaklaşımlarının zemini
olarak korumaya özen göstermeli, gelişimini bu zeminin ortaya çıkardığı
demokratik bilinç, etkileşim ve dinamiklerden hareketle derinleştirmelidir.
İlkesel ayrım noktalarını halk hareketimizin önüne koşan yaklaşımlar biçimsel
olarak radikal görünse de, gerçekte ezilenler arasındaki önyargı setlerini
tahkim ederek etkileşime girme, birleşme ve iradeleşme olanaklarını
sınırlamakta, tasfiyeci basıncın önünü açmaktadır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kimi sorunlardaki
ilkesel yaklaşımlarımızı harekete dayatmamalı (mesela ulusların kendi kaderini
tayın hakkı) ancak sabırla, inatla, özenle, emekle hareketin içinde serpilen
demokratik bilince dayanarak yaymalı, bu yolla ilerlemeliyiz. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Aynı yaklaşımı ilkesel
olarak karşıt cephemizden de talep etmeli, kendi yaklaşımlarını harekete
dayatmalarına (Kemalizm, milliyetçilik vb.) izin vermemeliyiz. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu yönde attıkları her
adımı halk hareketimizin birliğine karşı yapılmış bir sabotaj olarak mahkum
etmeli, uygun söylem ve biçimlerle teşhir, giderek tecrit etmeliyiz.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">DEVRİMCİ SİYESET ÖZENLİ OLMALI</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Devrimci siyasetin
dikkat etmesi gereken bir diğer nokta, mücadele dili, araç ve biçimleri
konusunda hareketi karakterize eden yönlere karşı özenli olmaktır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Geleneksel mücadele
dilini, araç ve biçimlerini üst-ileri siyasetin göstergeleri olarak harekete
yapay biçimde dayatmaktan kaçınmalı, kitlelerin yaratıcı enerjisine açık,
hareketin karakteristik yön ve özelliklerini dikkate alan, yükselme ve alçalma
devrelerini hassas biçimde algılayarak refleks gösteren bir düzey kazanmalıyız.
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Mesela; hareketin
militanlık düzeyi düşerken yapay biçimde ileri itmeye çalışan ya da tersinden
yükselirken ileri atılmakta tereddüt gösteren bir pratiğin harekete önderlik
yapması düşünülemez. Kitlelere yabancı siyaset anlayışı birinci durumda aşırı
idareci-volantarist biçimde ortaya çıkarken, ikincisinde kendiliğindenci, sağcı
biçimiyle görünmektedir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Devrimci siyaset kendi
iradesini kitlelerin inisiyatif ve iradesinin yerine ikame eden (Bu hareketin,
ayaklanmanın biraz da bu siyaset anlayışına -elitist, otoriter ve özünde
burjuva olan- karşı ortaya çıktığını unutmamalıyız.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kitleler tüm yaşam alanlarına el atan onlara
hiçbir inisiyatif ve nefes olanağı bırakmayan polis devleti anlayışına ve
zorbalığa isyan etmiştir) değil, kitlelerin inisiyatif ve iradesinden fışkıran
demokratik-devrimci bilinç kıvılcımlarını yoğunlaştıran, en nihayetinde
örgütlü-programatik bir irade kazandırmaya odaklanan bir tarzı esas almalıdır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">FORUMLAR VE MECLİSLER ÖRGÜTSEL KANALLAR OLABİLİR</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Böylesi bir örgütsel
form için gerekli olan hammadde, Taksim-Gezi komününde ve devamında gelişen
park (halk) meclisleri hareketinde vardır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ezilenler arası etkileşim ve dayanışma, kitle
inisiyatifi ve yeni tip demokrasi (park meclislerinde burjuvazinin temsili
demokrasisinin sınırlarını aşmış yeni tip, sosyalist bir -doğrudan-
demokrasinin filizleri boy vermiştir) emekçi kitlelerin bilincinde
devrimci-demokratik bir uyanışa yataklık etmiş, onlardaki mücadele istek ve
iradesini örgütlemiş, büyütmüştür. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Daha somut ve açık
biçimde ifade etmek gerekirse, Taksim-Gezi komünü ve park meclisleri hareketinin
bir siyaset mekanizması olarak birleştirilerek kurumlaştırılması, halk
hareketimizin yerleşeceği örgütsel kanal olabilir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Mahallelerden
semtlere, ilçelere, illere ve tüm ülkeye doğru aşağıdan yukarı gelişen bir
komünler ağı kurulabilir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Park (halk)
meclisleri, komünlerin siyasi-pratik yönelimlerini yöneten bir mekanizma olarak
işlevselleşir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Halkın park
meclislerinde doğrudan demokrasi yoluyla aldığı kararlar, oluşturulan geçici ya
da kalıcı alt birimlerin koordinasyonuyla ama ilkesel olarak halkla birlikte
hayata geçirilir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Yoksul çocukların
eğitimi için gönüllü öğretmenlerin seferber edildiği ücretsiz dershaneler ağı
kurulur… Şiddet gören kadınların hukuki, ekonomik, eğitsel, psikolojik,
mekansal (geçici olarak barınabileceği) vb. açılardan destekleneceği dayanışma
evleri açılır… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Halk sağlığı için
gönüllü sağlık çalışanlarının seferber edildiği sağlık merkezleri ve
kampanyalar örgütlenir… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kitlelerin kolayca
ulaşabileceği, katılabileceği kültür, sanat ve bilim kurumları açılır,
etkinlikleri düzenlenir… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Alternatif medya
organları ve ağları yaratılır… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kentsel dönüşüm, iş
cinayetleri, cinsel yönelimler gibi konularda alternatif projeler,
bilinçlendirme kampanyaları, dayanışma eylemleri yapılır… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Çevre sorunuyla ilgili
(nükleer santraller, HES’ler, ormanlık alanların inşaat tekellerine peşkeş
çekilmesi, 3. köprü, kanal-İstanbul vs.) çeşitli kampanyalar ve dayanışma
hareketleri geliştirilir… Şu ya da bu toplumsal hareket ya da dayanışma
hareketi oluşturulur…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Üretim ve tüketim kooperatifleri kurulur vs.
vb…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">KOMÜNLER AŞAĞIDAN YUKARIYA BİRLEŞEBİLİR</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Komünler, aşağıdan
yukarı ağ biçiminde birleşerek bütün halk hareketini içine alan bir toplumsal
dayanışma hareketi olarak merkezileşir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ancak bu merkezileşme
tek tek komünlerin yerel düzeydeki özerkliklerinin önüne geçmemeli, aksine
yerel iradelerin demokratik biçimde iradeleşmesi olarak hayat bulmalıdır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Mesela, Van’daki,
Diyarbakır ya da Karadeniz’deki komünler, özgün ulusal kültürel bağlamlarından
kaynaklanan dinamikleri kapsayacak proje, araç, biçim ve siyasetler
geliştirebilmeli, kendi özgünlükleriyle toplumsal dayanışma hareketine
eklemlenebilmelidir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Örneğimizi daha da somutlaştırmak
gerekirse, Diyarbakır komün bir Kürtçe eğitim seferberliği düzenlediğinde komünler
merkezi buna olumlu ya da olumsuz yönde müdahale etmemelidir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ya da tersinden, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>komünler demokratik bir talep olarak Kürtçe
eğitimi komünler merkezinin toplumsal dayanışma hareketinin önüne birlik şartı
olarak koymamalıdır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bir bütün olarak
hareketin birliğinin dayanacağı siyasi zemin oydaşma ile belirlenmeli, ancak
hareketi oluşturan tek tek birimlerin (komünlerin) farklılıklarını koruma,
üretme ve yayma hakkı olmalıdır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Böylece, A ilindeki
komünde ulusal hareket, B ilindeki komünde Kemalist güçler, C ilindeki komünde
sosyalist güçler etkin olacak, ancak toplumsal dayanışma hareketinin bütünü
Kemalist, yurtsever ya da sosyalist olmayacak, hepsinin kabul ettiği ölçülerle
(doğrudan demokrasi, kadın hakları, emek ve çevre mücadelesi, eğitim ve sağlık başta
gelmek üzere temel haklar vb.) karakterize olacaktır. Bu karakteristiklerin,
sosyalizmin gelişimine alan açacağı ortadadır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">FORUMLARDA YENİ BİR DEMOKRASİ ANLAYIŞI GELİŞİYOR</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Taksim-Gezi deneyimi,
çok daha büyük çapta ve örgütsel bir mekanizma içinde süreklileştirilmelidir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu halk hareketini
somut sorunlar etrafında birleştirip örgütlemekle kalmayacak, ezilenlerde yeni
bir demokrasi anlayışı (dolayısıyla, yönetme kültürü-burjuvazi ve bürokrasi
olmadan da yaşamın mümkün olduğu fikri) dayanışma bilinci ve mücadele arzusu da
örgütleyecektir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Yarının (sosyalizmin)
filizleri bugünün içinde bir mücadele gücü olarak hayat bulacak,
emekçileri-ezilenleri kaçınılmaz bir biçimde kapitalizmle mücadeleye teşvik
edecektir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Devrim partisinin
özgürlük ve sosyalizm savaşımına güç taşıyacak, alan açacaktır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sosyalizme dokunarak
gelecek ufku genişleyen, pratik içinde özgüven kazanan emekçilerin toplumsal
yaşamı yeniden kurmaya dönük her girişimi ve müdahalesi, eşyanın doğası gereği
egemenler tarafından kurulan setler ve saldırılarla başa çıkmak zorunda kalacaktır.
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Her set, saldırı,
radikallik eşiğini yükselterek, devrim partisinin iktidar savaşımına ateş
taşıyacaktır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hiç kuşkusuz hareketin
içinden hareketi düzen içi iyileştirmelerle sınırlamak isteyen güçler
çıkacaktır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ancak iyileştirme
siyasetinin nesnel zemini her geçen gün erimektedir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kapitalist sistem
tarihsel sınırlarına dayanmıştır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu bakımdan esneme
yeteneği ve olanaklarını da büyük oranda kaybetmiştir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Artık hiçbir
iyileştirme girişimi kapitalizmin sınırları içinde kalamaz. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ya devrim mücadelesine
eklemlenerek kapitalizmi aşmaya dönük mücadelenin bir bileşeni haline gelecek,
ya da kapitalizmin sınırlarına çarpıp geri düşerek kendi varlık imkanlarını
ortadan kaldıracaktır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Doğal olarak, bu tip
bir siyaset mekanizmasının reformizme-iyileştirme siyasetine eğim
yaratabileceği kaygısı yersizdir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Teorik mülahazaların
ötesinde Taksim-Gezi deneyiminden türeyen devrimci enerjinin kendisi, bu
bakımdan yeterince açık ve çarpıcı bir kanıt olarak göz önündedir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Halk hareketimizin
içindeki tüm ilerici, devrimci demokratik güçlerin sürecin ortaya çıkardığı
imkanlardan yararlanma, siyasi ağırlıklarını artırmak için değerlendirme
istekleri anlaşılırdır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ancak bu istek dar
örgütsel çıkarların, halk hareketinin geleceği ve çıkarlarının önüne konması
biçiminde yozlaştırılması tehlikesi vardır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Her şey bir yana,
hiçbir devrimci gücün halk hareketimizin ortaya çıkardığı enerji ve dinamikleri
kapsayabilecek yapı ve kapasiteye sahip olmadığı açıktır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ancak halk hareketini
kurumsallaştırabilecek yukarıda çerçevesini çizmeye çalıştığımız esnek,
kapsayıcı bir kitle siyaseti ve mekanizması tüm ilerici, devrimci, demokratik
güçlerin ortak emeği sonucu pratikleşebilir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Böylesi bir mekanizma
halk ve devrimci güçlerin buluşabileceği, beslenebileceği, güç ve yetenekleri
oranında stratejik yönelimlerini büyütebilecekleri daimi bir kaynak işlevi
görecektir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Daha da önemlisi
hareket örgütlü bir ifadeye kavuştuğu oranda bir sonraki patlama daha büyük bir
enerji yaratacak, hareketin sıçrama eşiği ve yeteneği yükselecektir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">SIĞLIĞA DÜŞMEDEN YÜRÜMELİ</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Haziran ayaklanması,
sadece sistemi ve kitle bilincini sarsmamıştır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">En azından onlar kadar
geleneksel devrimci siyaset kalıplarını da sarsmış ve değişim ihtiyacını işaret
etmiştir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İçe dönen,
alışkanlıklarına tutunan kaybeder. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Haziran ayaklanması
yeni bir dönemin kapılarını açmış, bu dönemin siyaset dili, tarzı ve
araçlarının, vs. hammaddelerini ortaya çıkarmıştır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Soru şudur: Devrimci
güçler bu hammaddeyi işleyip halk hareketine örgütlü bir ifade kazandırma ve
giderek yeni dönemin devrimi öncü formunu yaratma yeteneğini gösterebilecek
midir?</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Haziran ayaklanmasında
devrim meydanlara inmiş, “göz kırpmıştır”. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">O harikulade Şili halk
şarkısında dediği gibi kitleler, “Yarını bugünden kuracaksın/o senin tarihin
olacak” diye haykırmıştır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Artık önümüzde tek
seçenek vardır.</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-34758484895664899432013-07-27T09:53:00.002-07:002013-07-27T09:53:16.980-07:00<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; mso-line-height-alt: 14.25pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 36.0pt;"> SEFA GELDİ HOŞGELDİ</span><span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;"></span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Başbakan Erdoğan dedi ki: “Üç
beş ağaç değil bunların meselesi”…</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Biz dedik ki: Evet üç-beş ağaç
da dahil, ama bütün mesele bu değil. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Bu; milyonların özgürlük ve
onur isyanı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Başbakan Erdoğan dedi ki:
Bunlar, çapulcudur, faiz lobisidir, iç ve dış mihraklardır, marjinallerdir… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Biz dedik ki: Evet çapulcuyuz. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">İçeridekileriyle
dışarıdakileriyle milyonlarız. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Yüzde 50’ye rağmen marjinal
olan sizsiniz. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Korku imparatorluğunuzun surları
çatırdıyor. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Sonunuz yakındır.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Başbakan Erdoğan dedi ki:
Bitireceğim bunları, temizleyeceğim.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Biz dedik ki: Bu daha
başlangıç, mücadeleye devam.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Başbakan Erdoğan dedi ki: Bu
oyunu bozacağım.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Ama halk dedi ki: “Şah ve mat”</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Mayıs direnişi ve Haziran ayaklanması
“Artık yeter” diyen ezilenlerin görkemli yürüyüşüne tanıklık etti. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Sefa geldi hoş geldi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Yüreklerimize umut üfledi,
bilincimize ışık oldu. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Sefa geldi hoş geldi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Gezi’den başlayarak, sokaklara,
barikatlara, okullara, evlere, işyerlerine, bürolara ve her yere ezilenlerin
çağrısı yükseldi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Kulaklarımıza fısıldadı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Sefa geldi hoş geldi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Kendini yedi düvel dünyanın
hükümdarı sanan, rant lobisinin, sermayenin ve emperyalizmin hizmetkarının son
çığlıkları duyuldu. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Hesabınızı göreceğim…</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>O da, sefa geldi hoşgeldi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kürsülerden haykırırken, “özgürlük var, daha
ne istiyorsanız, ne söylüyorsanız söyleyin” derken, bürolar, evler
basıldı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Yine bir şafak vakti
operasyonuyla, onlarca sosyalist, devrimci, antifaşist derdest edildi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Özgürlük ve onur isyanının sesi
olan özgür basının sesini kısmayı, ezilenlerin haber alma özgürlüğünü elinden
almayı amaçladılar. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Ama ne mümkün. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Her bir okurumuz sesimiz,
kulağımız oldu. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Dostlarımız yardımımıza koştu. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Henüz o son söz söylenmedi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Elinde sadece korku
imparatorluğunun zebanilerinin kaldığını gören Erdoğan’a da bu halkın bir sözü
olacak. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Ellerini, öfkelerini,
yüreklerini birleştirenler, Erdoğan’a el sallayacaklar. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Güle güle Erdoğan, güle güle.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-20505412923411547712013-07-27T09:52:00.002-07:002013-07-27T09:52:51.052-07:00<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; mso-line-height-alt: 14.25pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 36.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;"> MURSİ KORKUSU</span></b></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İktidar, Mursi ile aynı
akıbeti paylaşma paniğine kapılmış durumda.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Endişelerini “Darbe
karşıtlığı” söylemi üzerinden gizlemeye gayret ediyorlar. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Şu anda en çok
önemsedikleri iş, basın tekellerini birer ikişer ele geçirmek, sadık
memurlarını buralara yönetici tayin etmek ve devrilme korkusunu perdeleyecek
yazılar yazdırmak. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İtiraz eden herkesle,
ahde vefayı dahi bir yana bırakarak yollarını ayırıyor, onları dışlıyor,
yaftalıyor, hedef haline getiriyorlar. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Nasılsa kapıkulu
ruhluları bulmakta sıkıntı yaşanmıyor. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Şu anda çapsız isimler
aracılığıyla Mısır’da olup bitenler üzerine tartışmaları domine ediyor ve kendi
istekleri yerden tartışmamızı, mesela “Biz de darbeye karşıyız” dememizi
dayatıyorlar.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu “Evet-Hayır” oyunu
labirentinde gezinenler politikadan düşerler. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Sosyalistlerin,
devrimcilerin darbelere dair tutumlarıysa, güncel gelişmelerden bağımsız
biçimde ortada. Bilmiyor değiller.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu biçimde tartışmak
siyasal körleşmeyi kaçınılmaz kılar. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Mısır örneğinde önemli
olan asıl ayrıntı Tunus’tan başlayan devrimler dalgasının bu koşullar içinde
kesintili biçimlerde süreceği tespitimizi doğrulaması, özgürlük arayışının
devam etmesidir.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Mısır’da Mübarek diktatörlüğünü
deviren halk kitleleri, can alıcı bir sorunla yüzyüzeydiler. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Sokaklar onlarındı ama
örgütleri yoktu. İhvan örneğinde çarpıcı biçimde yaşandığı ve görüldüğü gibi,
daha diri kuvvetler hamle üstünlüğü kazandı ve çabucak iktidara yerleşti. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Mursi seçeneği, şartlı
biçimde, aslında AKP’nın çıkışı ve özgürlük vaadini hatırlatan bir biçimde
desteklendi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Halkın en büyük dayanağı
bir “Agora” işlevindeki Tahrir’in yarattığı özgüvendi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Mursi’nin kumaşının ne
olduğu da çabucak anlaşıldı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Toplumsal dalgalanmalar
sanılandan hızlı etkilere sahiptir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Halk, memnuniyetsizliğini
bir tür sigorta anlamını taşıyan Tahrir dinamiğini devreye sokarak gösterdi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Temel handikap, hala
Tahrir’in taleplerini kendinde toplayan birleşik bir siyasal cephenin
yaratılmamasıydı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ordunun darbesi bu
şartlar altında, kitlelerin daha radikal seçeneklere yönelmemesi kapsamında
ortaya çıktı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ne Mursi meşruydu ne
bugünkü darbeciler. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Devrimci demokratik
seçenekler yaşama geçene dek, bu tür diktatörlükler halklara acılar
çektirecektir.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Egemenler, mücadele
dinamiğine bağlı olarak çeşitli elamanlarını feda ederler. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Onlar bakımından asıl
olan satrançta hamle üstünlüğünü korumaktır.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Diğer yandan, mücadelenin
basıncına dayanamayarak bu tür harcamalara razı gelmenin halkta yarattığı temel
duygu zaferdir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu özgüven, gerici bir
seçeneği daha eleyecektir. Yürüyüşün durdurulması imkansız.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Gerici seçeneklerin bir
bir elenmesi, halkı onları aşan yeni seçenekleri düşünmeye, o seçenekleri
yapılandırmaya da teşvik eder.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Müslüman Kardeşler’in
Türkiye’deki daimi koruyucusu mevcut iktidar partisinin Mursi’nin
yaşadıklarında kendi geleceğini görmesi bu bakından anlaşılabilir sebeplere
dayanıyor. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İşte binbir zulüm yapan
Mübarek, en güçlü zannedildiği zamanda sokak eylemleri dalgasıyla ve bu son
derece meşru halk hareketiyle devrildi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Aynı durum Mursi
bakımından da geçerli.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu bir dalga. Üstelik
domino etkisi yaratması kaçınılmaz. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Türkiye’deki onur ve
özgürlük isyanının haftasında Brezilya’da yankılanması, devrimlerin de
emperyalist küreselleşme döneminin sömürü hızıyla yarışan bir hızla yayılma
imkanları taşıdığını gösteriyor.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Diktatörlükler için asıl
olan kitleleri kendi propaganda ve ajitasyonuna açık hale getirmektir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">En aptalca tezler bize
asgari tutarlılıkla sıralandığında, ona inanan kitle özne olmaktan çıkar,
kendini tepkisiz bir uyuşmaya bırakır ve iktidarın bekçisi olur. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Türkiye’de tam da bunu
yaşıyoruz.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">ABD’deki Mc Carthy dönemi
uygulamalarının iktidarca meşru bulunarak teşvik edildiğini görüyoruz.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Araçsalcı aklı bu denli
öne çıkaran, rasyonaliteyi adeta öldüren iktidarlar sadece faşizm histerisi
dönemlerinde, mesela Almanya ve İtalya’da ortaya çıkmışlardı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Onlara bile rahmet okutan
bir iktidar ağı/düzeneği işliyor. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ancak ve sadece çok
korkanlar böyle tedbirlere başvuruyorlar.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İktidarın her konuda
engin bilgi sahibi lideri, zaten sabah akşam konuşmakta ve herkes yerine
yeterince düşünmektedir, biz fani kullara düşense onun söylediklerinden feyz
almak, tezlerini bire bin katarak yaymak! </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yetmiş altı milyonun
vazifesi bu!</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İktidar amacına
ulaşabilir mi? </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Çok zor. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hele Gezi eylem
sürecinden sonra. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Özgürlüğü bir kez soluyan
insan, bu düzenin kirine pasına batmayı, boyun eğmeyi kendisine yediremez.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ortadoğu, Afrika,
Avrupa….</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yıkmak giderek
kolaylaşırken yeniden kurmanın düne kıyasla zorlaştığı bir konjonktür bütün
dünya için geçerli. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bir tür siyasal toplumsal
kaos yaşanıyor. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Dünyanın şimdiki zamanı
deri ve kabuk değiştiriyor. İyimserlik devrimciliğinin mayasıdır; bütün
sıkıntılara bu mercekten bakan devrimcilerin “yol açması veya yol bulması”
kaçınılmaz.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Neye karşı dövüşüldüğü
açık olsa da yıkılanın yerine neyin konulmak istendiği muğlak. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Halklar, ezilenler
özgürleşerek tüm diktatörlüklerden kurtulmak istiyor. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Burası önemli bir kalkış
noktası. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: David; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Geleceği, buradan
hareketle çözümleyecek ve örgütleyecek olanlar kazanacaktır.</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-66845990949972539572013-07-27T09:51:00.005-07:002013-07-27T09:51:56.906-07:00<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div style="background: white; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-line-height-alt: 14.25pt; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 36.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">HEGEMONYA KRİZİ</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 354.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">21. yüzyılın geride bıraktığımız yıllarında meydana gelen
olaylar, burjuvazinin hegemonya, işçi sınıfının da karşı hegemonya kurma krizi
içinde bocaladığını işaret ediyor. Fakat bu iki kriz hali birbirinin zıddıdır,
birincisi ölmekte olan ikincisi doğmakta olanın krizidir.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">“Her ülkede süreç farklıdır ancak içerik aynıdır. İçerik
yönetici sınıfın hegemonyası krizidir” der Gramschi, “… Bu tam olarak hegemonya
krizi ya da devletin genel krizidir.”</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Hegemonya krizi, dünya ölçeğinde genel bir hal almışsa; bu, şu
ya da bu devletin değil, egemen üretim tarzına tekabül eden tüm toplumsal
ilişkilerin, bilinç biçimlerinin krizde olduğunu gösterir. Bir başka deyişle;
bu, şu ya da bu devletin genel krizi olmasının ötesinde tam olarak mevcut
hegemonik ilişkileri var eden koşulların genel krizidir.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Kapitalizmin varoluşsal krizi tam da bu koşulların genel krizini
tarif eder. Dünyanın çeşitli ülkelerinde meydana gelen büyük kitle eylemleri,
halk ayaklanmaları, sözü edilen koşulların genel krizinin çeşitli tipteki dışa
vurumudur.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Örneğin, Haziran ayında Türkiye’de, Brezilya’da ve Mısır’da
patlayan halk isyanlarının tetikleyici nedenleri her ülkede farklı olsa da
içeriği aynıdır. Elbette her ülkenin kendine özgü süreçleri var ama yine de bu
süreç farklılığı içeriksel değil biçimseldir. Her üç ülkede de burjuvazi,
hegemonya krizi içinde, üstelik bu hegemonya krizinin belirleyici nitelikleri
de aynı. Dahası bu belirleyici nedenler salt bu ülkelere özgü değil de dünyasal
karakterde olduğu için bu ülkelerin kendi burjuva iç dinamikleri ile krizi
atlatmaları söz konusu edilemez. Bu ülkelerde hegemonik ilişkileri olan
emperyalist devletlerin de koşullara hakim oldukları söylenemez. Onlar da çözüm
koşulları oluşturma gücünden yoksundur. Bu, onların müdahaleye yeltenmedikleri
anlamına gelmez. Ama onlar artık koşulları belirleyemiyor, ancak oluşan ya da
oluşmakta olan koşullara dahil olabiliyorlar ve bu yolla koşullara kendi
çıkarları doğrultusunda yön vermeye çalışıyorlar. Emperyalistlerin “koşulları
oluşturmak”tan “koşullara dahil olma”ya gerilemelerinin nedeni, onların da
kapitalizmin varoluşsal krizinin pençesinde burjuva hegemonya krizi yaşıyor
olmalarıdır. Emperyalist ya da bağımlı, kapitalist ülkelerin tümünde burjuvazi
“varoluşsal hegemonya krizi”nin etkisi altındadır. Bu nedenle, hiç beklenmedik
bir anda hiç beklenmedik olaylar dizgezi varoluşsal krizden en uzak olduğu
varsayılan ülkelerde bile ayaklanmaları tetikleyebilir.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif";">HEGEMONYA SAVAŞLARI VE YANILSAMALAR</span></b></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Engels, 1848 devrimlerinin yenilgisini, “Kıta Avrupa’sı
üzerindeki iktisadi gelişme durumunun o zaman kapitalist üretimin kaldırılması
için henüz yeterince olgunlaşmamış” olmasına ve kapitalizmin “hala büyük bir
gelişme kapasitesine” sahip olmasına bağlıyordu. Ona göre Paris Komunü de işçi
sınıfının iktidarı için koşulların henüz “yeterince olgunlaşmamış” olması
nedeniyle tutunamadı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">O dönemin koşulları, burjuva hegemonyanın geriletilmiş yeniden
üretimi için elverişliydi. Çünkü kapitalizmin gelişmesi, yani onun ekonomik
sürekli devrimi (üretici güçleri geliştirme yeteneği) krizlerle kesintiye
uğrasa da devam ediyordu.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Birinci ve ikinci emperyalist paylaşım savaşları ise 1929-’30
Büyük Bunalım’ı kapitalizmin şiddetli bir genel kriz yaşadığını gösteriyordu.
Bu kriz süreci, savaşlar kadar devrimlere de yataklık etti. Şimdi artık
burjuvazinin kapitalist hegemonyasının yanıbaşında proletaryanın sosyalist
hegemonyası yükseliyordu. Bu süreçte, işçi sınıfı iktidarı için koşulların
görece olgunlaştığı pratikte kanıtlanmıştı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">“Yeterince” değil de “görece olgunlaşma” terimini kullanmamızın
nedeni, 2. paylaşım savaşı sonrası kapitalizmin genel krizi atlatması ve hala
“bir gelişme kapasitesine” sahip olmasıydı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Bu “genişleme kapasitesi” ile birlikte uygulamaya geçirilen
“sosyal devlet” politikaları kapitalist ülkelerdeki emekçiler üzerinde burjuva
hegemonyanın yeni biçimde ve yeni düzeyde inşa edilmesine olanak sağladı.
Hızlanan kapitalist gelişme ve emekçilerin yaşam düzeyindeki görece yükselme,
eğitsel ve kültürel ilerleme kapitalizme dair yanılsamaları büyüttü, bu
yanılsamaların genişletilmiş yeniden üretimi için koşulları daha da elverişli
hale getirdi. Burjuva dünyaya bir bu yanılsamalar (illüzyonlar) sosyalist inşa
ülkelerini de etkiledi, bu ülkelerde ideolojik kriz ve burjuva sapmalara
yataklık etti. Dümeni kapitalizmle bir arada yaşamaya doğru kıran sosyalist
inşa ülkeleri, gitgide burjuva çürümeye maruz kaldılar ve en sonunda kendi
içlerine çökerek tarih sahnesinden silindiler.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Sosyalist inşa ülkelerinin art arda yıkılması, bu yeni koşullar
bu kez bir başka yanılsamaya yol açmıştı: Tarihin sonu gelmişti ve kapitalist
gelişme sonsuzdu. Kapitalizm Tanrı’ysa, ekonomik liberalizm, “serbest piyasa”
onun peygamberiydi. Kapitalizmden gayri her şey birer hiçti. Onun hegemonyası
sonsuz ve kırılmaz nitelikteydi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif";">BURJUVA YANILSAMANIN KIRILMASI</span></b></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Önceki tökezlemeler bir yana, 2007-2008 dünya ekonomik krizinin
bir ekonomik kriz olmanın ötesinde kapitalizmin yeni bir genel krizinin dışa
vurumu olduğu gitgide daha belirgin biçimde açığa çıktı. Kapitalist gelişme
tıkanmıştı. Ve tıkanıklığın nasıl aşılacağına dair kimsenin fikri yoktu. Yoktu;
çünkü kapitalizm genişlemesinin sınırlarına dayanmıştı, yaşadığı bir varoluşsal
krizdi. Burjuvazi derin bir hegemonya krizine saplanmıştı, dahası bu krizi
atlatmasının maddi zemini, koşulları geri dönüşümsüz biçimde ortadan kalkmıştı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Buna karşın proletaryanın karşı hegemonya alanları inşa etmesi
için nesnel koşullar kapitalizm tarihi boyunca hiç olmadığı kadar olgunlaştı.
Yine de bir karşı hegemonya inşa krizi olduğu açık. Ama bu burjuva hegemonyanın
aksine bir “koşullar krizi” değil “bilinç krizi”dir.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif";">BİLİNÇ KRİZİ HANGİ YOLDAN AŞILABİLİR?</span></b></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Bilinç krizi kendini iki biçimde gösteriyor: Burjuva hegemonyaya
karşı ayaklanan kitlelerin kolektif bir ifade oluşturma bilincinden yoksunluğu
ve bu kitlelere bir amaç birliği verecek bir program birliğinden yoksunluk.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Gezi ayaklanması sonrası ortaya çıkan komünal forumlara
süreklilik kazandırılabilir, bunlar bir çeşit halk konseyi niteliği alabilirse
ve tüm konseyler arasında hareket birliği sağlayabilecek mekanizmalar
kurulabilirse, kolektif iradenin ortaya konması sorunu çözüme kavuşturulabilir.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Program ortaklığı ise dünyanın her yerindeki ayaklanmaların
ortak içeriğini oluşturan belirleyici iki çelişkinin, devlet-halk, emek-sermaye
çelişkilerinin çözümünü hedeflemelidir. Devlet-halk çelişkisinin çözümünün özü
politik özgürlüğün kazanılmasıdır. Kuşkusuz her ülkenin özgün şartlarına göre
politik özgürlüğe dair talepler ayrıntılandırılabilir. Fakat çağımızda politik
özgürlüğün kazanılması, emek-sermaye çelişkisinin çözümü ile sıkı sıkıya bağlı
hale gelmiştir. Bir avuç dünya tekelinin ve işbirlikçi sermaye oligarşisinin
burjuva devletleri doğrudan kontrol ettiği günümüzde bunların egemenliği
yıkılmadan devlet-halk çelişkisi çözüme kavuşturulamaz. Emek-sermaye
çelişkisinin çözümüne belirleyici üretim araçlarının toplumsal mülkiyet altına
alınmasıyla girişilebilir. Böylece “demokratik ve sosyal cumhuriyet” işçi
sınıfı ve ezilenlerin, kadınların ve çevrecilerin program ortaklığının özeti,
ortak şiarı olarak yükseltilebilir. Kuşkusuz bu ortaklığın hemen gerçekleşmesi
gerekmez, bugün için önemli olan yönün tayin edilmesidir. Bazı ülkelerin özgün
koşulları nedeniyle tek maddelik program, politik özgürlüğün kazanılması bilinç
krizinin aşılması yönünde bir ilk adım için yeterli olabilir. İşçi sınıfının
politik temsilcilerinin bu durumda görevi; bu talep etrafında birliği sağlamak,
buna karşın hareket içinde hareketin geleceğini temsil eden programına
yığınları kazanmaya çalışmaktır.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">“Demokratik
ve sosyal cumhuriyet” ulusalcı-devletsel değil, bölgesel ve dünyasal bir
taleptir. Dolayısıyla, kolektif irade ve program birliğinin bölgesel ve
dünyasal ölçekte de gerçekleştirilmesi hedeflenmelidir. Meselenin böyle ortaya
konuşu, hiçbir biçimde bölgesel ya da dünyasal toplu bir ayaklanmanın
beklentisi olarak anlaşılamaz. Dünya burjuva ulus devletlere bölünmüştür. Bir
başka deyişle, işçi sınıfı ve ezilenlerin ayaklanmaları özsel bakımdan evrensel
nitelikte olsa da biçimsel bakımdan zorunlu olarak belirli bir devlet
iktidarlarını hedefleyecektir. Diğer yandan, belirleyici çelişkilerin evrensel
niteliği öyle göz çıkarıcıdır ki, Türkiye’de başlayan bir hareketin binlerce km
ötedeki Brezilya’yı hemen etkilemesi mümkün olabilmektedir.</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-73840617330459013682013-07-27T09:51:00.001-07:002013-07-27T09:51:22.313-07:00<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div class="MsoNormal" style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 35.4pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-line-height-alt: 14.25pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 28.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">GEZİ PARKI EYLEMİ
“DİPTE BİRİKEN ÖFKENİN İSYANI”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İsyana katılma
gerekçelerine dair ayaklanmacılar pek çok şeyden bahsediyordu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Toplamına bakınca bu
gerekçelerin aynı özün birbiriyle ilişkili farklı görünümleri olduğunu görürüz.
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hiçleştirme ve devlet
baskısına karşı bir isyandır bu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bir başka deyişle; bu
bir onur ve özgürlük ayaklanmasıdır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bir avuç çevreciye bir
şafak vakti düzenlenen gaddarca baskın, dipte biriken öfkenin isyan şiddetinde
patlamasını tetikledi ve kendiliğinden bir ayaklanma halini aldı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ayaklanmanın
belirleyici sosyal gücünün halk gençliği olduğu görülüyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Diğer yandan
ayaklanmayı tek merkezden koordine eden siyasal bir önderlikten söz edilemez. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ayrıca ayaklanmanın
rejimi ve düzeni doğrudan hedefleyen bir siyasal programdan yoksun olduğunu da
belirtmek gerekir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ama bunlardan yola
çıkarak ayaklanmanın ve ayaklanmacıların esasen apolitik olduğunu ileri sürmek
çok yanlış olur.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Halkın isyan ederek devlet işlerine müdahalesi
söz konusu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bundan daha politik ne
olabilir ki… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Üstelik, bu, faşizme
karşı bir özgürlük başkaldırısı olduğu için nesnel olarak devrimci içerik
taşımaktadır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kaldı ki hükümetin gaddarca tutumu hareket
içinde öznel devrimci bilincin hızla yeşermesine neden olmuştur.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu ayaklanma, faşizme
indirilmiş devrimci-demokratik bir darbedir ve Gezi Parkı muhtemelen AKP’nin
mezarı olacaktır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kuşkusuz bu hemen
olmayacak ama AKP’nin sonunun başlangıcı olarak anılacak, Gezi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Biliniyor, 12 Eylül
darbesi ile askeri faşist diktatörlük kuruldu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sonraki yıllarda
rejim, yarı askeri faşist diktatörlük biçiminde kurumsallaştı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kürt ulusal
ayaklanması rejimi giderek derinleşen bir krize sürükledi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Keza aynı dönemde,
emperyalizmle yeni tipte entegrasyonunun bir gereği olarak devletin yeniden
yapılandırılması, sermaye oligarşisinin başlıca politik stratejilerinden biri
haline gelmişti. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Fakat devleti yönetme
ayrıcalığından vazgeçme niyetinde olmayan yönetici askeri zümre rejim krizinin
giderek içinden çıkılmaz bir hal almasına neden oluyordu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu engel
kaldırılmalıydı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Buna direnen darbeci
faşist askeri zümre bir biçimde tasfiye edildi ya da etkisizleştirildi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu dönemde “askeri
vesayete karşı sivillerin egemenliği” başlıca demokrasi şiarı olarak
benimsetildi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">“Sivillerin-seçilmişlerin
egemenliği”, bir başka deyişle MGK’da hükümetin siyaseten belirleyici konuma
yükselmesi, bilhassa son AKP Hükümeti sürecinde bir gerçeklik haline geldi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ama bu, ne rejimin
karakterinin değişmesi ne de rejim krizinin aşılması anlamına geliyordu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kuşkusuz yükseltilen
antifaşist mücadelenin sonucu demokratik hak ve özgürlükler alanında kısmi
ilerlemeler sağlanmıştı, ama bu ilerlemeler rejimin karakterini değiştirecek
düzeyde olmaktan uzaktı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Rejimi krize sokan;
uzun yıllara yayılan ve bir türlü bastırılamayan Kürt ayaklanmasıydı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu ayaklanma
kitleselleşerek ve şiddetlenerek devam ediyordu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ayaklanmayı askeri
metotlarla bastırma siyaseti iflas etmişti. İnkar ve imha politikası ile daha
fazla yürünemezdi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">AKP ırkçılığın yerine
politik İslamı geçirerek ve kısmi demokratik adımlarla rejim krizini aşmayı
denedi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Fakat ne Kürt sorunu,
ne Alevi sorunu, ne de politik özgürlüğe dair birikmiş diğer sorunlar, politik
İslam şemsiyesi altında yeniden yapılandırılmış gerici faşizan bir burjuva
diktatörlük rejimi ile aşılamazdı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Nihayet Kürt ulusal
hareketi ile devlet arasında başlatılan son müzakere süreci bu açmazın
ifadesiydi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kürt hareketi, faşist
rejimi burjuva demokrasisi yönünde dönüşüme zorluyor, AKP ise Kürtleri sisteme
entegre etmeye hizmet eden ama rejimin karakterini kökten-niteliksel dönüşüme
uğratmayacak demokratikleşme adımlarıyla kendini sınırlı tutmaya çalışıyordu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Gezi ayaklanması ile
birlikte sürece yeni bir unsur katıldı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ayaklanmanın ana
gövdesini oluşturan halk gençliğinin isyan ederek yükselttiği özgürlük
talebinin önünde AKP’nin uzun süre durma şansı yok. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kürtlerin, Alevilerin
ve Türkiye halk gençliğinin birleşik mücadelesi faşist rejimi de, AKP’yi de
derinden sarsacaktır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu sarsıntının bir
devrime dönüşüp dönüşmeyeceği kestirilemez elbette. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ama Türkiye
halklarının tüm ilerici kuvvetlerinin birleşik devrimci demokratik iradesinin
yaratılmasının devrim şafağını yakınlaştıracağı kesindir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Türk halkının en büyük
‘hassasiyeti’lerinden biri: Özgürlük</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Halk ayaklanması,
yürütülmekte olan müzakere sürecini kesinlikle olumlu etkileyecektir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hükümet aksi bir yola
girerse, bu onun sonunu çabuklaştırır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Zira, müzakere AKP ile
değil tam da Başbakan’ın belirttiği gibi devletle yürütülmektedir ve sermaye
oligarşisinin stratejik yönelimidir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Rejim krizinin
devrimci bir krize yol açmadan aşılmasına hizmet edeceği düşünülmektedir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Halk ayaklanması rejim
krizinin devrimci bir krize yol açma potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu
gösterdi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ayrıca söz konusu
edilen “olumluluk” hükümetin tutumuyla ilgili değildir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Devletin Kürtlerin
ulusal demokratik taleplerini ve genel olarak demokratik talepleri sınırlamak
için durmadan masaya sürdüğü “Türk halkının hassasiyetleri” kartı, ayaklanmayla
birlikte önemli ölçüde işlevsizleşmiştir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ayaklanma, Türk
halkının en büyük “hassasiyet”lerinden birinin özgürlük olduğunu açığa çıkardı.
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kuşkusuz ürküntüye
kapılan hükümet ve sermaye oligarşisinin ayaklanma içindeki devrimci bölüklere
karşı sert saldırılara girişmesi sürpriz olmayacaktır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ama bu sürecin ana
doğrultusunu değiştirmez.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kürt siyasetinin
ayaklanmaya ilgisiz tutumu çok önemli bir hata olmuştur. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ama bu, telafisi
mümkün olmayan bir hata değil. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Şimdiye kadar Türk
halkımıza şöyle sesleniyorduk: Kürt sorunu eşit haklar temelinde çözülmeden siz
özgürleşemezsiniz. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Şimdi Kürt halkımızın
şunu bilmesi gerekir: Türk halkının politik özgürlük talebini sahiplenmeden
elde ettiğin ve edeceğin sınırlı ulusal demokratik hakları bile
koruyamayabilirsin.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Elbette, AKP
Hükümetinin müzakere edilen demokratikleşme adımlarını yavaşlatması ve
çerçevesini daraltması ihtimal dahilindedir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ne ki, bu ihtimal hep
vardı zaten.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">SİYASAL UYANIŞ REJİMİN ÇERÇEVESİNİ AŞTI</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kapitalizm varoluş
krizinde. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bir başka deyişle
ekonomik, politik, ideolojik bir genel bunalıma saplanmış durumda.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Giderek daha da
büyüyen muazzam bir eşitsizlik var. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bir yanda küçük bir
azınlığın elinde olağanüstü bir düzeye ulaşmış olan birikmiş servet, diğer
yanda yaşam koşulları her geçen gün daha da kötüleşen, yoksullaşan, işsizleşen
yığınlar. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Orta sınıf olarak
tarif edilen küçük burjuvazinin ya da küçük burjuva yaşam tarzının çökmesini
ekleyin buna. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bunlar, dünyanın her
yanında emek-sermaye çelişkisinin keskinleşmesine ve çözülme karakterinin daha
belirgin biçimde ortaya çıkmasına neden oluyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu çelişkinin en büyük
gerilimini kadınlar ve halk gençliği yaşıyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Küçük bir azınlığı bir
kenara bırakırsak, yüksekokul diploması almak görece yüksek ücretli bir iş
bulma ya da sınıf atlama aracı olmaktan çıktı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Dahası diplomalı
olmak, herhangi bir iş bulmanın bile garantisi değil artık. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İş bulan da düşük
ücrete razı olmak zorunda. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Düşünün ki, 25 yaş
altı gençler arasında işsizlik oranı Yunanistan’da yüzde 60′a, İspanya’da yüzde
56′ya dayanmış durumda. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İsveç gibi yaşam
kalitesi sıralamasında en üst basamaklarda yer alan bir ülkede bile bu oran
yüzde 25 civarında. ABD’de 20-24 yaş arasındaki üniversite mezunlarının yüzde
12′si işsiz. Dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de durum farklı
değil.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Emek-sermaye
çelişkisinin derinleşmesi ölçüsünde dünyanın tüm ülkelerinde devlet-halk
çelişkisi de keskinleşiyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ekonomik ve sosyal
haklar vererek sınıf çelişkilerini yumuşatmayan burjuvazinin devlet şiddetine
daha sıklıkla ve yoğunlukla başvurması kaçınılmaz. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu çelişkinin de yine
en büyük gerilimini kadınlar ve gençlik yaşıyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ekonomik ve sosyal
hiçleştirmeyi en çok onlar hissediyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Haliyle, en çok ve en
gür onların sesi çıkıyor ve devletin saldırısına en çok onlar maruz kalıyor. Bu
bir kopuş kuşağı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu belirleyici iki
çelişki, dünyanın her yanında büyük çoğunluğunu kadınların ve gençliğin
oluşturduğu halk isyanları ve büyük kitlesel eylemlerin ekonomik toplumsal
zeminini meydana getiriyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kuşkusuz bu her iki
çelişki, her ülkenin kendine özgü tarihsel-toplumsal ekonomik ve politik
yapısına göre bir form kazanıyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Rejimin politik
esnekliği ne kadar kısıtlıysa bu iki çelişkiden kaynaklı parlayan kıvılcımların
bir halk isyanı halini alması da o kadar hızlı oluyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Tunus’ta üniversite
mezunu işsiz bir seyyar satıcının tezgahının elinden alınmasını protesto için
kendini yakması ile başlayan halk isyanı ile Gezi’de şafak vakti baskını ve
barışçıl eylemcilerin çadırlarının yakılmasının tetiklediği halk isyanının
belirleyici içeriği aynıdır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Evrensel belirleyici
bu iki çelişkinin yanı sıra, Türkiye’nin kendine özgü yapısı üzerinde de durmak
gerekir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Türkiye’nin <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>coğrafyasında 30 yıldır süregelen silahlı bir
isyan vardı zaten. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kürtlerin yanı sıra
demokratik Alevi hareketi, rejimden kopuşun bir başka ifadesiydi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kadın Özgürlük
hareketinin, erkek egemen kapitalist sisteme başkaldırısını, faşist rejimin
uzun yıllara yayılmış kesintisiz terörüne rağmen varlığını koruyan ve direnen
devrimci ve antifaşist emekçi sol hareketi de bu tabloya ekleyelim.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Özetle, 12 Eylül’den
bu yana yürütülegelen antifaşist mücadelenin yarattığı siyasal birikim
yürürlükteki faşist rejimin çerçevesini zorluyordu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Çerçevenin kırılmasını
engelleyen Türk şovenizmiydi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Şovenizmin
geriletilmesi bile demokratik birikimin açığa çıkmasını kolaylaştıracaktı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">12 Mart askeri faşist
darbesinin liderlerinden Memduh Tağmaç, darbenin gerekçesini “sosyal uyanışın
ekonomik gelişmeyi aşması”na bağlamıştı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bugün için de
diyebiliriz ki, siyasal uyanış rejimin çerçevesini aşmıştı, ayaklanma bunu
kanıtladı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">AKP faktörünü
unutmamalı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">AKP Hükümetleri
döneminde Türkiye’nin kapitalistleşmesi hız kazandı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Şehirler büyürken
köyler eski önemini yitirdi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Her şehre üniversite
açıldı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>En modern iletişim araçları lüks olmaktan
çıktı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Batı tipi burjuva
modern-laik yaşam tarzı büyük şehirlerde az çok yerleşikti zaten. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">AKP, kapitalistleşmeyi
hızlandırarak, bu yaşam tarzının maddi zeminini Anadolu içlerine de döşemiş
oluyordu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">AKP’nin politik
İslamcı, muhafazakar kimliği ile bu sosyal dönüşüm arasındaki çelişki
derinleşti. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Denilebilir ki, sosyal
değişim, AKP tipi muhafazakarlığı aşmıştı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu sadece laikçilerle
ilgili bir konu değildi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Modern yaşam tarzına
artan müdahaleler ve muhafazakar yaşam tarzının daha çok dayatılır oluşu,
AKP’ye karşı gençliğin tepkisini büyüttü.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">ŞİMDİ KİTLELERDEN ÖĞRENME ZAMANI</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Türkiye emekçi sol
hareketi, pek çok bakımdan dogmatik ve doktriner. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Dünyada ve
Türkiye’deki ekonomik toplumsal değişimleri izlemekte ve buna uygun pozisyon
almakta yetersiz. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kitlelerden öğrenmeyi
bir kenara bırakmış gibi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Fakat yine de
unutmamalı, emekçi sol kırk yıldan fazla bir süredir faşizme karşı kesintisiz
bir mücadele veriyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Onun devrimci
bölükleri büyük bedeller pahasına inatla ve umutla kavgayı büyütmeye çalıştı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu kararlı
direngenliğin bir birikim yarattığı inkar edilemez. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ama bununla
yetinilemez. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Şimdi kitlelerden
öğrenme zamanı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hareketin bundan
sonraki yönünü, ona katılan iradelerin alacakları pozisyon belirleyecektir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Görüldüğü kadarıyla
hareket içinde yer alan başlıca üç gruptan söz etmek mümkün. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İlerici antifaşistler,
Türk ulusalcılarının etkisi altında olanlar ve henüz taraf olmayanlar.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Dolayısıyla,
ayaklanmaya katılan ya da ona sempatiyle yaklaşan ama henüz kararlı politik bir
tercih yapmamış olan bu üçüncü kesimi kimin etkileyeceği hareketin yönünü de
belirleyecektir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ulusalcılar kimi
şehirlerde öne çıksalar da ayaklanmanın merkezi olan İstanbul’da etkili bir güç
olamadılar. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Dahası, bu süreçte
sırf AKP karşıtlığı nedeniyle ulusalcıların etki alanına giren kesimlerin
yeniden ilerici saflara çekilmesini mümkün olduğu da görüldü. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Tüm ilerici parti,
grup ve çevrelerin merkezi politik birliğinin sağlanması bu bakımdan da
önemlidir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bunlar bir yana;
yaşanan isyan, Türkiye’nin batısında başlayan “devrimci süreç”in ilk adımıdır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Günümüzde halk
isyanları ya da büyük kitle hareketlerini tek seferlik yıkıcı patlamalar
biçiminden çok kabaran, geri çekilen ve tekrar kabaran dalgalar biçiminde
tasavvur etmek daha doğru olur. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Dalga geri
çekildiğinde yok olmayacak, kabarıp geri dönecektir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bunun başlıca nedeni, kapitalist
düzenin ve onun her çeşit politik rejiminin yukarıda sözü edilen temel
çelişkileri yumuşatma yeteneğini yitirmesidir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Gezi ayaklanması
dalgası da geri çekilecektir ama bu, dalganın bütünüyle sönmesi anlamına
gelmez. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Yarın, bir başka
nedenle yeni bir patlama olabilir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Zira, patlama
potansiyelini barındıran temel çelişkiler yerli yerinde durmaktadır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">EN BÜYÜK KAZANIM: TÜRK HALKI AYAKLANMAYI ÖĞRENDİ</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sürecin kazanımları o
kadar çok ki hangisini öne koysak ötekinin hatırı kalır. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Türk halkı ayaklanmayı
öğrendi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">En büyük kazanım bu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kürtler ya da
Yunanlılar için bunun önemi bu denli büyük olmayabilir, çünkü birden çok kez
ayaklandılar zaten. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ama Türk halkı
ayaklanmayı bilmiyordu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Cumhuriyet tarihini
geçtik, belki de Celali isyanlarından bu yana, bu düzeyde bir ayaklanma
yaşamadı Türk halkı. Bunun en büyük nedeni; Türk halkının Osmanlı’da egemen
unsur, Cumhuriyet’te de egemen ulus olarak kendini devletle bütünleşmiş
saymasıydı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ayaklanma, devletle bu
bütünleşik halin kırılganlığını ve devletten kopuşmanın ulaştığı düzeyi açığa
çıkardı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ayaklanma sürecinde
yaşananlar, kopuşmanın kapsama alanını daha da genişletti. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu, başlı başına
devrimsel önemde bir kazanımdır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ayaklanma, devrimin
hiç de uzak bir geleceğin konusu olmadığını, güncel olduğunu gösterdi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ezilenlere güç ve
moral verdi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kasvet dağıldı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">12 Eylül’den bu yana
bir türlü atılamayan ezikliği sildi süpürdü. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ezilenlerin bilincine
umut tohumları serpti. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu da devrimsel önemde
bir kazanımdır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Diğer devrimsel
önemdeki kazanım ise Taksim Komünü’dür. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">1905′te ortaya çıkan
Sovyetlerin önemi ne ise Taksim Komünü’nün de önemi odur. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kapitalizmin nasıl bir
sosyal ve siyasal düzenle aşılabileceğine bu komün iyi bir örnek oluşmuştur.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Türk halkı ayaklanmayı
öğrendi ama aynı zamanda bu ayaklanma Türkiye’de devrimin hangi biçim ve yoldan
gerçekleşebileceğini de gösterdi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Şimdilik bu kadarı
yeterli.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">BÖLGESEL DEVRİM ŞİMDİ DAHA GÜNCEL</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Mısır ve Tunus
ayaklanmaları, İspanya ve Yunanistan’daki Öfkeliler, ABD’deki İşgal Et
eylemleri, Şili’deki öğrenci ayaklanmaları gibi Gezi ayaklanması da dünya
devrim sürecinin şu ya da bu düzeyde uç vermiş belirtileridir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Her biri diğerini etkiliyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bugün bir “ulus
insanı” değil, “dünya insanı” sahnede. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Gezi ayaklanması,
coğrafyamıza yepyeni bir önem kazandırdı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Arap devrimci süreci
ve Kürt devrimci sürecinin yanı sıra, gelişmiş kapitalist ülkelerdeki
antikapitalist halk hareketlerinin basıncı altında Türkiye devrimci süreci ana
rahmine düştü. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Dolayısıyla, Gezi
ayaklanması özgürlük, ulusal eşitlik temelinde kardeşlik ve antikapitalizmi
birleştiren bir bilince kaynaklık edebilir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Böyle bir bilincin
bölgemiz bakımından önemi çok büyük. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Keza, Gezi’nin Arap
devrimlerine model olarak gösterilen bir ülkede ortaya çıkması, o ülkelerde
yeni devrimci dalgaları tetikleyebilir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bölgesel devrim şimdi
daha güncel.</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-23055028738331644682013-07-27T09:50:00.003-07:002013-07-27T09:50:30.560-07:00<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div style="background: white; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 35.4pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-line-height-alt: 14.25pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 36.0pt;">DEVRİM
SÜRECİ VE MISIR ÖRNEĞİ<span style="mso-spacerun: yes;">
</span></span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">İki yıl önce, milyonlarca Mısırlı ayaklanarak Mübarek
diktatörlüğünü yıktı. Özgürlük ve sosyal adalet istiyorlardı. Ne var ki bu iki
talep etrafında bir araya gelen kitleler ortak bir program ve hareket
birliğinden yoksundular. Müslüman Kardeşler ayaklanmaya sonradan dahil oldu.
Örgütlü gücü sayesinde öne çıktı ve ayaklanmanın yönünü belirlemede tayin edici
bir rol oynadı. Mübarek çekilmek zorunda kalınca Yüksek Askeri Konsey yönetime
el koydu.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Cunta yönetimi sürecinde de Müslüman Kardeşler, ordu ile uzlaşı
siyaseti izledi. Devrimin ileri gitmesini önlemek ve ateşini söndürmek için 13
aylık askeri cunta yönetiminin ardından seçimlere gidildi. Müslüman
Kardeşler’in adayı Mursi, ikinci turda cumhurbaşkanı seçildi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Ne ki bu, Müslüman Kardeşler’in iktidarı alması anlamına
gelmiyordu. İktidarın belirleyici gücü ekonominin de yüzde 20′sinden fazlasını
(yüzde 40′a kadar çıktığını söyleyenler var) kontrol eden Mısır ordu
zümresiydi. Bu zümre, aynı zamanda ABD emperyalizminin devlet içindeki
stratejik hamle aparatıydı. Mursi Cumhurbaşkanı olduğunda, Savunma Bakanı ve
Genelkurmay Başkanı’nı görevden almıştı almasına da değişen yalnızca kişilerdi.
Ordunun devlet yönetimi üzerindeki hükümran konumu kısmen gerilese de
pozisyonunda esaslı bir değişiklik olmamıştı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Şimdi artık Müslüman Kardeşler ve ordu devlet iktidarını
paylaşmaktaydılar ama Müslüman Kardeşler ordunun doğrudan ya da dolaylı olarak
kontrol ettiği devlet kurumlarına söz geçirme gücünden yoksundu. Müslüman
Kardeşler arkasındaki halk desteğiyle, ordu ise büyük sermaye ve
emperyalizminin desteği ile iktidardaki yerini koruyordu.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif";">MÜSLÜMAN KARDEŞLER’İN ÇIKMASI</span></b></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Müslüman Kardeşler, bu iktidar dengesini ancak halka daha çok
yanaşarak, onların temel taleplerini karşılayarak, devrim ateşini söndürmek
değil, körükleyerek kendi lehine çevrilebilirdi. Mursi yönetimi ezilenlerin
“ekmek ve özgürlük” istemine uygun adımlar atmalıydı. Ama böyle olmadı. Mursi,
kendisini orduya karşı iktidar dengesinde tutan desteğin ayaklanan kitleler
olduğu gerçeğini kavrayamadı, salt kendi taraftarlarına ve elde ettiği devlet
mevzilerine güvenerek dengeyi kendi lehine çevrilebileceği yanılgısına kapıldı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif";">POLİTİK İSLAM’IN ÇIKMAZI</span></b></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Yalnızca öznel hatalara yapılan vurgu, Müslüman Kardeşler ve
Mursi’nin başarısızlığının nedenini açıklamak için yeterli değil. Bu
başarısızlık, esasen politik İslam’ın ezilenlerin temel taleplerine yanıt olma
yeteneğini yitirmesinin kaçınılmaz bir sonucudur. Mursi ve arkadaşları kişisel
hiçbir hata yapmasaydılar da uygulamaya koydukları programın ayağa kalkmış
kitlelerin özlemlerine yanıt olması mümkün olamazdı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Müslümanların çoğunlukta olduğu pek çok ülke gibi Mısır’da da
politik İslam’a kitle gücü kazandıran asıl etmen din değildi. Din, politikanın
dile getirilme aracıydı. Emperyalizmin ve işbirlikçi yönetimlerin vahşi baskı
ve sömürü politikalarından mustarip yığınlar için emperyalizmden kurtuluşu ve
“adil bir düzen”i program edinen politik İslami akımlar birer çekim merkezi
haline gelebiliyorlardı. Bu ülkelerde kapitalist gelişme zayıf, proleterleşme
düzeyi düşüktü; nüfusun çoğunluğu köylerde yaşıyor, kent ve kır yaşam tarzı
arasında keskin bir uçurum hüküm sürüyordu, kır ve kent küçük burjuvazisi en
kalabalık tabakayı meydana getiriyordu. Tüm bunlar, İslami muhafazakar yaşam
biçimine ve İslam’ın bir politik-ideoloji olarak gelişmesine zemin
oluşturuyordu.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Emperyalist
küreselleşme, Müslüman ülkelerde de kapitalist gelişmeyi ve haliyle
proleterleşmeyi hızlandırdı. Bu süreçte köy-kasaba-küçük kent eksenli eski
kapalı-muhafazakar yaşam tarzı ve ilişki biçimlerinin maddi zemini darbelendi.
Toprağından, işliğinden, dükkanından yoksunlaşmış milyonlar büyük sanayi
şehirlerine aktı. Elbette bunlar büyük şehirlere kendi muhafazakar düşünüş ve
ilişki biçimlerini de taşıdılar. Büyük şehirler, yoksullar için ahlaki ve
fiziki yozlaşmanın bataklıklarıydı. Bu nedenle, İslami cemaatler çemberi onlara
hem maddi hem manevi korunak oluyordu. 90′larda sosyalist ideolojinin etki
gücünün gitgide daha da zayıflaması ile birlikte, ezilenlerin politik İslam’a
ilgisi de büyüdü.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Ne var ki politik İslam’ın güçlenmesine neden olan bu koşullar,
aynı zamanda onu büyük bir çıkmaza da sürüklemekteydi. Hızlanan kapitalistleşme,
dünya pazarı ile bütünleşme, bitimsiz gibi görünen muhafazakar yaşam tarzı
kaynağını kurutmaktaydı. Oysa politik İslam eskinin cemaatçi ekonomik-sosyal
ilişkilere dayalı dar-sıkı muhafazakarlık elbisesini topluma biçmeye devam
ediyordu. Toplumun iktisadi-sosyal gelişme düzeyi bu elbisenin içine
sıkıştırılamayacak düzeye ulaşmıştı. Ama politik İslam’ın bir başka program
benimsemesi söz konusu olamazdı. Çünkü, İslami muhafazakarlık ve cemaatçilik
onun varoluşsal nedeniydi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Gel gör ki cemaat ilişkisi, yerini her zamankinden daha çok
keskin sınıf ayrışmasına bırakmaktaydı. Politik İslam yoksullardan güç alıyordu
ama esasen orta ve küçük burjuva tabakaların çıkarlarının politik
temsilcisiydi. Orta burjuvaların bir kısmı artık büyük burjuvalaşmış, diğerlerinin
de çoğu görece bağımsız varlıklarını yitirerek büyük burjuvazinin eklentisi
haline gelmişti. Doğal olarak bunlar emperyalist küreselleşmeyle uyumlu
politikaların geliştirilmesinden yanaydılar. Buna karşın, politik İslam’ın
kitle tabanını oluşturan kent ve kırın küçük burjuvazisi giderek
proleterleşmekteydi. Bu, aynı zamanda işsizlik ve sefaletin büyümesi demekti.
Bu kitlelerin çıkarları ile burjuvazinin çıkarlarını politik İslam bayrağı
altında ortaklaştırmak artık kolay değildi. Bu akım, ya kendini emperyalist
küreselleşmeyle tam uyumlu hale getirecek ya da antikapitalist yeni bir
ekonomik-toplumsal program benimseyecekti. Ama her iki durumda da bu kendi
varoluşsal nedenlerini kendi elleriyle dinamitlemek olurdu.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Nihayet bu varoluşsal bunalım, Müslüman Kardeşler’in çıkmazının
ana nedeniydi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif";">ORDU PARTİSİNİN ÇIKMAZI</span></b></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Milyonlar, Mübarek’e karşı ayaklandıklarında ordu düzenin baş
bekçisi olarak sahnedeydi. Kitle selinin önüne geçilemeyeceği anlaşıldığında
ABD, Mübarek’i feda etmek zorunda kaldı. Ordu, ABD emperyalizminin
yönlendirmesiyle “tarafsız” pozisyonuna geçti; daha sonra Müslüman Kardeşler
ile uzlaşarak devrimin ilerlemesini durdurdu. Ama belli ki ordu ile Müslüman
Kardeşler arasındaki ilişki bir iktidar kaynaşmasını değil, geçici-mecburi bir
uzlaşmayı ifade ediyordu. Her iki taraf da dengeyi kendi lehine çevirmeye
hizmet edecek fırsatları kolluyordu. Mursi yönetimine karşı milyonlar yine
alanları doldurunca, orta yığınların haklı ve meşru mücadelesini kendi gerici
emellerinin basamağı olarak kullandı, ABD ve AB emperyalistlerinin teşviki ve
onayıyla darbe yaptı ve yeni bir yönetim atadı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Açıktır ki, bu politik bunalımın daha da derinleşmesinden başka
bir sonuç doğurmayacaktır. Bundan böyle ordu, yığınların “ekmek ve özgürlük”
talebinin doğrudan muhatabıdır. Oysa ordu, bu yöndeki taleplerin
gerçekleşmesinin önündeki başlıca engellerden birisidir. Bugün onu
alkışlayanlar da dahil Mısır halkının yakın gelecekte çok daha büyük kitle
dalgaları halinde ordunun da üstüne akmaları sürpriz olmayacaktır. Çünkü
devrimci süreci tetikleyen belirleyici çelişkiler tüm çözülmezlikleriyle orta
yerde durmaktadır ve ordu destekli yönetim bu çelişkileri daha da
keskinleştirmekten başka bir rol oynamayacaktır.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Kuşkusuz gelecekteki yeni bir dalganın halk iktidarına kapı
aralaması, ezilenlerin “ekmek ve özgürlük” talebini karşılamayı hedefleyen bir
program etrafında hareket birliğinin sağlanması ile mümkün olabilir. Şimdi,
Mısırlı ilerici kuvvetlerin ordu ve onun burjuva destekçileriyle aralarına
keskin ve kalın bir çizgi çekerek tüm dikkatlerini ezilenlerin birliğini
sağlamlaştırmaya ve geliştirmeye vermeleri, Mısır devrimci sürecinin geleceği
bakımından büyük öneme sahiptir.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif";">BİÇİMSEL DEMOKRASİNİN ÇIKMAZI</span></b></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: 11.25pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Söz, örgütlenme ve eylem özgürlüğünün teminat altına alınmadığı,
salt seçim sandığına bağlı, biçimsel bakımdan dahi güdük, bir başka deyişle
politik özgürlüksüz bir demokrasinin, Mısır halkının beklentilerini
karşılamadığı açığa çıktı. Art arda ayaklanmalarla politik bir irade olduğu
bilincine varmış olan halkın dört beş yılda bir önüne seçim sandığı konularak
oyalanması artık mümkün değil. Halk, seçilmiş olsa da halkın taleplerini yerine
getirmeyenlerin geri çağrılması hakkını pratikte yürürlüğe koydu. Mevcut
politik sistem, halkın siyasi bilincinin çok gerisinde kaldı. Bu yalnızca
Mısır’la ilgili bir durum değil. Dünyanın her yerinde burjuva biçimsel
demokrasi, dahası temsili demokrasi bunalımı yaşanıyor. Kitleler siyasete
doğrudan katılmanın yeni yöntemlerini geliştiriyor. Sosyal medyada, şehir
meydanlarında, komünal forumlarda, yeni tür bir demokrasi filizleniyor.
Mısır’da ve her yerde devrim süreci tam da bu filizlerin daha gür biçimde
yeşertilmesi ve büyütülmesiyle doğru bir rotada ilerleyebilir.</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-70016681216971324942013-07-27T09:49:00.003-07:002013-07-27T09:49:40.308-07:00<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 35.4pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-line-height-alt: 14.25pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 36.0pt;">AYAKLANMA VE KOMÜN: BİR DEMOKRASİ OKULU</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Halk ayaklanması ile birlikte Gezi Parkı’nda komünal yaşam
örgütlendi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Sanatsal etkinlikler, hakiki
dayanışma ve paylaşım, ortak kararlar, paranın geçersiz olduğu “ihtiyacına
göre” ilkesinin işlediği giysi, kitap ve gıda stantları, parasız sağlık,
temizlik ve güvenlik ekipleri ile birlikte isminde ortaklaşılan Taksim Komünü.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Nasıl ortaya çıktı bu
ortaklaşmacı düzen prototipi? </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Ayaklanmaya katılan yüz binler
bir gecede mi keşfettiler? </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Paris Komünü deneyimini mi
hatırladılar bir anda? </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Böyle heterojen bir kitle,
örgütsüz ve önderliksiz kendiliğinden harekete geçen ve daha önemlisi
birbirinden farklı tepki, talep ve sebeplerle ayaklanan bu toplumsal kesimler
komünal yaşamı örgütlemede nasıl ortaklaşabildiler, niçin bu kadar kolay
benimsendi komünizmin bu modeli?</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Kitleler, yerel ve genel seçimlerde oy kullanarak
birilerine kendisini temsil yetkisi veriyor.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Seçilmişler ise bu yetkinin
sınırsız olduğu anlayışıyla toplumsal yaşam kalıpları ile oynayabileceklerini
sanıyorlar. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Uyarı ve tepkileri dikkate
almıyor, talep ve duyarlılıklara kulaklarını tıkayıp değişiklikler yapmaya
girişiyorlar. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Tepeden inme kararlar ve
buyurgan davranışlar, seçilmiş de olsa ayaklarının altındaki zemini giderek
boşaltacak tabii ki. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Bir kere yetkiyi aldım, söz
bende, güç bende, otorite benim, karar mekanizmaları benim elimde diyen
anlayış, kendisi ile birlikte ona bu imkanı sunan siyasal modelin de altına
dinamit yerleştirdiğinin farkında değil. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Sonuç: Temsili demokrasinin
ruhuna fatiha!</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Burjuva demokrasinin en yaygın
yönetim biçimi olan burjuva parlamentarizmi, temsili demokrasi demektir.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>En demokratik biçimde işletiliyor olsa bile
burjuva parlamentarizmin kitleler için artık bir cazibesi yok.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kitleleri politikaya çekmekten ziyade politika
dışına iten bir sistem bu, karar mekanizmalarından dışlanmasına yol açan,
böylece kendi kaderini başkalarının ellerine bırakan, toplumsal sorunlara karşı
yabancılaştıran bir model. Kitlelerin kendi ihtiyaç ve taleplerine, ne isteyip
istemediklerine burjuva siyasetçiler karar veriyor, şikayetlerini ancak
seçimden seçime yapacağı oy tercihi ile yansıtmasına imkan tanıyor,
örgütsüzleştiriyor, bireyselleştiriyor. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Bir demokrasi illüzyonu, sanal
ve yalan seçme ve seçilme özgürlüğü. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Öznelik bilincini dumura
uğratıyor, sürüleştiriyor, edilgenleştiriyor. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Apolitik, asosyal, duyarsız
kalabalıklar haline getiriyor toplumu.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Gelişmiş kapitalist ülkelerde
seçimlere katılım oranındaki düşüş burjuva ideologları düşündürüyor,
kaygılandırıyor.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kitleleri düzen içerisinde tutacak yöntemler
arıyorlar onlar da. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Şimdilik en rağbet gören
“katılımcı demokrasi” dedikleri model. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Kitlelerin yerinden yönetimi,
yerel karar mekanizmalarına katılmalarının önünü açma, burjuvazinin çıkarları
anlamına gelecek kararlara kitleleri ortak etme, bu yolla kitlesel tepki ve
halk muhalefetini daha doğmadan boğma yöntemleri çözüm diye sunuluyor topluma.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Bizim gibi, cumhuriyetin
kuruluşundan itibaren demokrasiye hasret kalmış toplumlarda burjuva demokrasisi
ve parlamentarizmi kitlelerin ilgi odağındadır halen. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Siyasal tarihi, askeri
darbelerle geçen, askeri-yarı askeri faşist diktatörlüklerden bunalmış Türkiye
toplumu, kırık dökük, yarım yamalak burjuva parlamentarizmine bağlı kalmış, her
seçime rağbet etmiştir.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">AKP hükümetleri ile birlikte
kitleler son üç seçim döneminde Türk burjuva parlamentarizmini test etme imkanı
buldu. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Tayyip Erdoğan’ın nobranlığı ve
hoyratlığı ve kibri,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>otorite düşkünlüğü
ve diktatörlük hevesleri aynı oranda Türk parlamentarizminin demokrasi
kültürünü de yansıtıyor. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Erdoğan’ın üslup arızası ile
parlamenter demokrasinin yapısal arızaları birbirinden çok bağımsız değil. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Kamuoyunda parlamentonun
yetmezlikleri, çözümsüzlüğü, temsil gücünün meşruiyeti, gerçekten “milletin
meclisi” olup olmadığı gibi esasa dair tartışmalardan kaçınılıyor, sakil,
pejmürde, döküntü, seviyesiz tablo kişilere fatura ediliyor. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Sanki parlamento çok yüksek bir
ahlaka, demokratik bilince, eşit ve adil temsil düzeyine sahip de Erdoğan
düşürüyor bu seviyeyi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Recep Tayyip Erdoğan’ı bir
seçimle gönderebilir, yerine mesela Kılıçdaroğlu gibi “yumuşak huylu” birini
seçebilirsiniz demek isteniyor. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Böylece arızalı kişiler gider,
yenileri gelir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Yani kişiler fani, parlamento
baki!</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Ne var ki kitleler, bu basit
denklemi ellerinin tersi ile bir kenara ittiler. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Ayaklanan halk belki Erdoğan’ı
istifa ettiremedi, hükümeti deviremedi henüz, ama parlamenter seçeneklere de
prim vermedi, ayaklanma mekanında komünal bir yaşam kurdu.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“En gelişmiş burjuva demokrasisinden bin kat
daha demokratik” bir düzen inşasına yöneldi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Burjuva ideologların çare diye
sunduğu katılımcı demokrasiyi aştı, doğrudan demokrasiye uzandı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Kararlarını kendisi aldı,
forumlarda temsili olarak değil, doğrudan yer alarak tartıştı, direnişse
direniş, barikatsa barikat, kendisi karar verdi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Ayaklanma, tarihsel birikim,
kolektif deney ve sezgi gücüyle en demokratik yöntemi tarih sayfalarından
çıkardı, güncelledi ve Türkiye toplumunun kolektif hafızasına yerleştirdi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Henüz bunu formülleştirmemiş
olması, olgunun altını çizmemizin önünde engel değil.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Doğrudan demokrasi biçimleri bugüne ait değil. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Ezilen insanlık mücadele tarihi
boyuna kendi çağına uygun doğrudan demokrasi yöntemleri bulmuş ve uygulamış. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Karakteristik özellikleri özel
mülkiyete karşı olmak, ortaklaşmacılık, eşit, adil ve özgür bir yaşam olmuş.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Sosyalizm, doğrudan
demokrasinin çağdaş bir modeli diye tanımlanabilir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Yasama ve yürütmenin tek bir organda
toplandığı, karar alma ve uygulama süreçlerine etkin katılıma açık,
yetkilendirdiği vekilleri her an geri çağırma ve görevden alma sisteminin
işlediği bir yönetim biçimi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Gezi Parkı’ndaki tartışmalar,
pek çok semtte parklarda yapılan forumlar, karar alma yöntemleri, görev
dağılımı ve harekete geçme süreçleri doğrudan demokrasi örneğidir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Keza Taksim Komünü’nün
bayrağında adalet, eşitlik, özgürlük yazıyordu desek abartmış olur muyuz? </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Kitlelerin mücadele içinde
bilinçleri gelişir, komünist fikirlere, değerlere, ilkelere yakınlaşırlar,
onları benimserler. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Söz ve karar yetkisini ellerine
aldıkça ona uygun araçları da keşfeder ve hayata geçirmede de tereddüt
etmezler. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Taksim Komünü bunun somut bir
ifadesidir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Dolayısıyla, sosyalizm-komünizm
bir tercih değil zorunluluktur ve kitlelerin mücadele deneyi ve bilinç
gelişiminin varacağı noktadır.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Taksim Komünü yeni bir yaşam,
yeni bir yönetim, yeni bir toplumsal düzen esinlemesi ile her türlü burjuva
düzen modellerine alternatif olduğunu ortaya koydu. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Artık hiçbir şey eskisi gibi
olmayacak anlamına geliyor, burjuvazinin işi bundan sonra çok daha zor.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Halk ayaklanması ve Taksim
Komünü olgusunu, sadece AKP ve Türk parlamentarizminin mevcut haline yönelmiş
bir öfke patlaması olarak düşünemeyiz. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Daha genel ve derin bir
tepkinin birikmiş halidir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Burjuva siyaset tarzı ve
siyaset kurumlarına, yöntemine, öznelerine yönelik ideolojik boyutu da olan
evrensel kapsamda duyulan tepkinin yerel ölçekte dışa vurumudur. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Dünya ölçeğinde biriken
tepkinin Türkiye’de patlayan bir kolu, enternasyonal hareketin organik
parçasıdır.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Ve nihayet, devrim bulaşıcıdır.</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-39329567969556469392013-07-09T07:58:00.002-07:002013-07-09T07:58:49.665-07:00<!--[if !mso]>
<style>
v\:* {behavior:url(#default#VML);}
o\:* {behavior:url(#default#VML);}
w\:* {behavior:url(#default#VML);}
.shape {behavior:url(#default#VML);}
</style>
<![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves>false</w:TrackMoves>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; mso-line-height-alt: 14.25pt; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 28.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">DİRENİŞİN ZAYIF KARNI:</span></b></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; mso-line-height-alt: 14.25pt; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 28.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">ORTA SINIF VE PASİFİZM… </span></b><span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;"></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Genel Direniş
hareketinin başından itibaren hareketin içindeki farklı toplumsal sınıf ve
kesimlerin farklı tutum ve eğilimlerine dikkat çektik. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Hareket içinde
neredeyse tüm toplumsal sınıf ve kesimlerden kitlelerin yan yana ve iç içe
varlığı, sınıfsal bir değerlendirmeyi zorlaştırsa da, farklı sınıfların
belirgin karakteristiklerin somut göstergelerine de yeterince sahibiz. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<strong>BURJUVAZİ<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Burjuvazinin
belli kesimlerin çıkarları da, hükümetin otokratik uygulamalarına karşı
kitlelerin savaşımına kısmen katılmasını ya da şartlı desteklemesini
gerektirir. Ama yalnızca kitlelerin tarihsel inisiyatifine ve sokak
demokrasisine dönüşmeyen bir katılmasını ve desteklemesini! Kitlelerin tarihsel
inisiyatifinin adım adım içini boşaltan ve etkisizleştiren bir katılmasını ve
desteklemesini! Burjuva devlet iktidarını, baskı aygıt ve yasalarını,
bürokrasisini, seçim sistemini, ücretli kölelik ve meta egemenlik ilişkilerini
ortadan kaldırmayan, ve bunlara sokaklardan meydan okunması ve yıpratılmasına
karşı duran bir katılmalarını! Çünkü bu yasa düzen sömürü mekanizmaları onlar
için işçi sınıfı ve emekçi kitlelere karşı gereklidir. Burjuvazinin bu
kesimleri, kitlelere ‘hükümete karşı benim için mücadele et, onu benim için
islah et, ama benim iktidar kurumlarıma dokunma’, der. “Parlamenter planda,
barış-uzlaşma-diyalog planında, yani benim hükümet ile uyuşarak, sana
saptayacağım sınırlar içinde savaş”, der. “Fiili sokak demokrasisi, barikatlar,
devrimci, radikal örgütler aracılığı ile değil, düzen yasalarının tanıdığı,
sınırladığı ve asıl sermayeye karşı zararsızlaştırdığı parti, kurum ve
sendikalar aracılığıyla, barış-müzakere-lobi yoluyla, hiç kimseyi ama asıl beni
ürkütmeden savaş”, der. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Liberalizm,
Türkiye’nin “politik kurtuluşu” konusunda tam bir acizlik ütopyasından
ibarettir. Kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen, Erdoğangillerin
ayrıcalıklarını “barışçı yollarla” aralarında paylaşmak isteyen para
babalarının ütopyasıdır. Liberal ütopya, Erdoğan’ı tam bir yenilgiye uğratmadan
ıslah etmenin, yıkmadan uzlaşmanın yollarını düşünmek, bu konuda bol bol hayal
kurmak demektir. Liberal ütopya, yalnızca bir ütopya olduğu için değil, asıl
kitlelerin özgürlük istemini yozlaştırdığı, içini boşalttığı, sermaye
egemenliğine bağladığı için zararlıdır. Liberal pasifizme bel bağladıkları
sürece kitleler bırakalım gerçek özgürlüğü, AKP’den bile kurtulamazlar. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
CHP, BDP gibi
burjuva partiler, modern tekno-kobi burjuvazisinin bir kesimi, büyük kapitalist
şirketlerin orta ve üst düzey yöneticilerinin bir kesimi, hatta TÜSİAD’ın AKP
elinde aşırı güç merkezileşmesinden hoşnutsuz olan bir kesimi de son derece
ikircikli, temkinli, hükümeti olabildiğince doğrudan karşılarına almayan ve ikili
oynayan biçimde hareketin içinde yer alıyor göründüler ya da koşullu lojistik
destek verdiler. Başlangıçta hareketin içinde yer almadıklarını açıklayan ve
uzak duran CHP ve BDP, harekete akan tabanlarını kontrol edemez hale gelince,
isteksizce ve bir ayakları frende harekette yer almış göründüler. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
İstiklal’e
tarihi dokuyu yıkarak AVM yapan ve bu AVM’lerde yer alan bazı büyük sermaye
grupları, Gezi direnişi çığ gibi büyümeye başlayınca iki yüzlüce Gezi’ye AVM
yapılırsa yer almayacaklarını açıkladılar. Aynı iki yüzlülükle, Gezi
Parkındakilere ellerinde kalmış stoklardan en ucuz ve son kullanma tarihi
yaklaşmış bir gıdım gıda ve erzak yardımı yaptılar, yüzbinlerin eylem alanına
dönüşen Taksim civarındaki otel ve mağazalarını koruma kaygısıyla ucundan direnişçilerin
yer yer sığınma, tuvalet, yerlerde uyuma ihtiyacına açtılar. Bunda bile
eylemlerden ve “uluslar arası eylem turizmi”nden kar etme ve imaj-reklam,
milyonların hareketinden sermaye ve piyasalarına halel gelmemesi için birkaç
kuruş bahşişle sıyrılma ve asıl olarak da bu hareket üzerinde sermaye kontrol
ve egemenliğini tesis etme kaygısını gözettiler. Hükümete bir “itidal” çağrısı
yaptılarsa kitlelere bin “itidal, sağduyu, barış, hoşgörü” vb çağrısı yaptılar.
Hükümet ne kadar saldırganlaşırsa, kitlelere alay edermiş gibi yaptıkları
“sağduyu, hoşgörü” çağrıları o kadar arttı. Hareket içinde yaygın olarak
varolan orta sınıfları, proleterleşme sürecinde olan kesim ve gençleri, kendi
etkileri altında tutmak, işçiler ve kent yoksulları, radikal ideoloji ve
eğilimler ile değil, neoliberal burjuvazinin hegemonyasını benimseyerek onunla
koalisyon kurmaya çekmek için ellerinden geleni ardlarına koymadılar. Orta
sınıfların özgürlük yerine neoliberal bireysel-grupsal özerkçiliğe doğru,
neoliberal burjuva demokrasisi ve AB’nin desteklenmesine doğru, burjuvaziye
bağımlılığa doğru, burjuvazi ve devletinden vazgeçmek zorunda kalma endişesine
doğru olan eğilim ve korkuları içinden politika ve manipulasyon yaptılar. Tüm
politikaları, hükümeti, devleti, baskı aygıtlarını, bir bütün olarak
burjuvazinin sınıf iktidarını -bir miktar “cık cık!”çılıkla ambalajlanmış
biçimde- gerçekte onarma çabasından ibaretti. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu sınıf ve
kesimlerin hareketin 3 haftalık seyrindeki tutumları da son derece
karakteristiktir. Başlarında: dışında durmak ve son derece mesefali yaklaşmak,
“katılmıyoruz, desteklemiyoruz” çağrıları yapmak… Hareketin çığ gibi büyüdüğü
süreçte, hareketin ileri ve militan kesim ve dinamiklerine karşı geri ve orta
sınıfçı sosyal liberal-pasifist kesimlerini desteklemek, övgülere boğmak ve
birincileri tecrit etmeye çalışmak… Kitle militanlığının en ufak belirtisini
“vandalizm” demogojisiyle itibarsızlaştırırken, her türlü pasifist muhalefet
biçimini “orantısız zeka” diye pohpohlamak… Hareketin olgunlaşma aşamasında,
sokak demokrasisine alternatif olarak sunulan ve onun yerine ikame edilmeye
çalışılan “barışçıl, katılımcı, müzakereci demokrasi” adı altında, en geri
düzeyde ve fiili kazanımlarının bile gerisinde bir uzlaşmacılık ile, fiili
sokak-kitle demokrasisini tasfiye etmeye çalışmak. Sanki hükümet kitlelere
“demokrasi”yi bağışlıyormuş, sanki direnmeden vazgeçiyor ve kitlelerin
taleplerine boyun eğmeye hazır bulunuyormuş, sanki sermaye ve devletinin
kitleleri ezmesini sağlayan hiçbir olanağı yokmuş veya kalmamış gibi bir intiba
yaratmaya çalışmak… Hareket henüz gücünü korumakla birlikte birlikte bir
duraksama devresine girer girmez, yoğun bir demoralizasyon ve ricat kampanyası
başlatmak (“barikatlar kaldırılsın, flamalar indirilsin, siz kitleleri
kırdırmak mı istiyorsunuz, Gezi Parkı miadını doldurmuştur, artık kitleler
eyleme gelmiyor, dövüşmek istemiyor” vb.). Ve en sonu hareket geçici olarak
sönümlenmeye yüz tuttuğunda, kitlelerin barışçıl protesto yürüyüşlerine bile
karşı çıkmak, “duran adam”ı alkışlamak, medyada yeni çağ dinleri, pasifist
çiçek çocuklar, alternatif liberal-özerk yaşam alanları türünden kampanyalar
başlatmak… </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://devrimciproletarya.info/wp-content/uploads/2013/06/siir_ic.jpg"><span style="color: blue; mso-no-proof: yes; text-decoration: none; text-underline: none;">
</span></a><strong></strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<strong>ORTA
SINIFLAR</strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Orta sınıf
liberal-reformist demokratlar, sınıfsal-toplumsal savaşımın keskinleşmesinden
duydukları korku ve nefretle, ondan kaçınma çabalarıyla, savaşımın keskin
köşelerini ortadan kaldırma, yumuşatma, uzlaştırma girişimleriyle
ayırdedilirler. Bir noktaya kadar destekleyip içinde yer alsalar da, kendi
kontrollerinde olmayan ya da kontrolden çıkma eğilimi gösteren kitle
hareketlerini “kargaşalık” olarak görmeleri, sert ve kesin savaşımdan
korkuları, tarihsel ve toplumsal sorunların ancak toplumsal savaşımla net bir
sonuca bağlanabileceği gerçeğinden yan çizmeleri, kitlelerin en çok nefret
ettiği düzen kurumlarına tepkisini ortaya koymak için başvurduğu sert
yöntemlerin en ufak belirtisi karşısında paniklemeleri ile ayırd edilirler. Bu
yüzden, harekete önderlik etmek yerine, çatışan güçleri uzlaştırmak için
planlar düzenlemeyi iş edinirler. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Hareketin en
güçlü olduğu noktadaki güçsüzleşmesinin belli başlı nedeni, AKP Hükümetinin
muhafazakarlık ve otokratik çizgilerinden çok kitlelerin tarihsel
girişkenliğinden, fiili sokak demokrasisinden korkan (yukarıda andığımız
burjuva liberalizmi ile de iç içe geçmiş) orta sınıf liberalizmidir. Liberalizm,
kitlelerin dişe diş mücadele taleplerinin yerine, çok nazik, çok sempatik bir
gülücük ile çıkmaz ayın son perşembesine ertelediği güçsüz dileklerini geçirir.
</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Hareketin belli
başlı iç zaafı, proletaryanın bağımsız sınıf olarak çekim gücünün zayıflığı,
alt orta ve üst orta katmanlarıyla birlikte sesi her zaman daha çok çıkan,
eğitim, medya ve serbest zaman olanaklarına daha fazla sahip olan küçük
burjuvazinin yaygın varlığı, özel olarak da derin bir liberal atmosfer içinde
yoğrulmuş orta sınıf liberal-reformist siyasetçi, yönetici, sendikacı,
ideologların varlığıydı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
Hareketin belli başlı iç zaafı,
küçük burjuvazi ve küçük burjuvaziden proletaryaya doğru çözülen geniş ara
katmanların, liberalizm ile demokrasi, genel olarak demokrasi ile sosyalist
demokrasi arasında sınıf köklerine dayanan ayrımı yapamamasıydı. Kuşkusuz küçük
burjuvazi de çelişkin sınıf karakteri gereği biri sosyal liberal-pasifist,
diğeri daha radikal eğilimler gösterdi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Sosyal liberal
reformist eğilim de, aslında biri ötekini bütünleyen iki eğilimden
müteşekkildi. Biri, Taksim Dayanışması’nın da üzerine çöreklenmeye kalkışan
liberal-reformist, yasalcı, bürokratik parti, kurum ve sendikalar. Bunların
harekete hükümet etmesi demek, hareketin tüm meşru-fiili özgürlükçü ruhuna
karşı tüm eski yasalcı, bürokratik, hiçbir ciddi reformu, hatta kendi
programlarında yer alan reformları bile gerçekleştirmede yeteneksiz, taban
kontrol aygıtını kitlelerin tarihsel girişkenliği ve sokak demokrasisinin
yerine geçirmeye kalkışmak demekti. Diğeri, Negri-Laclau tarzı “radikal
demokrasi” (aslında sosyal-liberal anarşist) eğilimdi ki, ilkiyle bağdaşmaz
görünmekle birlikte, gerçekte onu “aşağıdan” bütünlüyor, aşağı yukarı aynı şeye
hizmet ediyordu. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Küçük burjuva
halkçı demokratizm ise, sıcak savaşım süreçlerindeki militan, öncü savaşım
inisiyatifiyle kendini bunlardan ayırıp, hareketin bunlar tarafından geriye
çekilmesine karşı da anlamlı bir direnç göstermekle birlikte; halkçı
demokratizmin liberal demokrasi içinde çözülmüşlüğü nedeniyle, ideolojik-siyasal
planda kendini yeterince ayıramadı, hareket içindeki gerçek radikal savaşım
damarına sahip kitlelere hitap edemedi. Bu durum zaten önemli bir bölümü HDK ve
neoliberal reformist barış-müzakere süreci ya da anti-emperyalist ulusalcılık
içinde erimiş TDH’nin, kimilerinin sandığı gibi fizik gücünün sınırlılığından
çok, asıl ideolojik-siyasal olarak yaşadığı çözülme ve kitle hareketinin ortaya
çıkan yeni istem, ihtiyaç, yetenek ve dinamiklerine yanıt verememesinden
kaynaklandı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Hareketin
önündeki en büyük engel ve geriye çekici etkenlerden biri, CHP ve BDP ile tam
bir blok oluşturan ve onların kuyruğuna yapışan, TKP, HDK (EMEP, ESP, Partizan,
DHF, vd), yanısıra KESK, DİSK, TMMOB, TTB bürokrasilerinden geldi. Troçkist,
feminist, çevreci, anarşist orta sınıf örgüt ve platformları, Müşterekler gibi
Negrici-Laclaucu “radikal demokrasi” yanlısı platformlar ve çevreler de Taksim
Dayanışması içerisinde gündemleşen tüm temel mücadele konu ve kararlarında bu
liberal-reformist bürokratik blokla birlikte davrandı. Bu blok, kitlelerin
tarihsel girişkenliğini ve sokak inisiyatifini kırmak, hareketi burjuvazinin
sosyal neoliberal kesimlerine (hatta TÜSİAD ve AB demokrasisine!) yedeklemek,
“tarihsel sorumluluk ve sağduyu sahibi” bu çürümüş düzen aygıtlarının
kontrolünü isyan eden kitleler üzerinde tesis etmek için elinden geleni
esirgemedi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Liberal-reformist
bürokratik parti, kurum ve sendikalarla, anti-otoriter kılıklı sosyal
liberal-anarşizmin mücadelenin tüm temel konu ve dönemeçlerinde şıp diye
buluşuvermesi, ibretliktir. Onlar, harekete yükseliş sürecinde en son katılıp,
devlet baskı ve saldırılarının giderek tırmanması karşısında hareketi ilk
terkedenler olarak da, düzene binbir bağla bağlı orta sınıf liberalizminin
tipik bir karakteristiğini yansıtırlar. Onlar, hareketin yükseliş döneminde
kabaran kitlelerin içine kolay ve çabuk zafer hayalleriyle atılan ve fakat, tam
da mücadele eden o kitlelerin gerçek mücadele istem ve özlemlerini kavrama ve o
çok övdüğü “sıradan kitleler” içinde direngen ve ciddi bir çalışmayı sürdürme
yeteneğinde olmadığı gibi, hareketin daha ilk aksamasında hızla demoralize olan
ve hareketi önce asgari direniş çizgisine, sonra da tümden tasfiyeye çekmeye
çalışan o “parlak”, “orantısız zeka sahibi” orta sınıf liberallerinin ruh
halini yansıtırlar. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu blok, 1
Haziran sonrasında burjuva devletin 3 büyük saldırısı öncesinde ve sonrasında
verdiği mesajların ve çektiği kırmızı çizgilerin her birine büyük bir hızla
uyarlanmakla kalmadı. Hareketi de her seferinde, kitlelerin fiili savaşımla
kazandığı mevzilerin daha gerisine, en gerisine çekmek ve adım adım tasfiye
etmek için, bizzat bu küflü düzen mekanizmaları içinde öğrendiği her türlü
bürokratik emrivaki ve manevrayı kullanmaktan kaçınmadı. Bu blokta en tipik
olan, kitlelerin meşru-fiili mücadele girişkenlikleri ekseninden düzene değil,
alabildiğine içselleştirdikleri yasa-düzen-devlet merkezinden bu harekete
bakmaları, bu ikisini düzen temelinde uzlaştırmaya çalışmalarıydı. Ki bu da
kitlelerin fiili sokak demokrasisi ve mücadele girişkenliğinin tasfiyesinden
başka bir şey değildir!</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://devrimciproletarya.info/wp-content/uploads/2013/06/nuce_04062013-110953-1370336993.63.jpg"><span style="color: blue; mso-no-proof: yes; text-decoration: none; text-underline: none;">
</span></a><strong></strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<strong>GEZİ
PARKI VE YASA-DÜZEN BLOKU<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Önce Taksim
çevresinde barikatların kaldırılmasını, sonra flama ve pankartların
kaldırılmasını, en sonu Gezi Parkı’ndaki -bu kurumların denetiminde tek bir
çadır bırakarak- tüm çadır ve kitlelerin kaldırılmasını istediler! Taksim
Dayanışması’nın Başbakanla yapabildiği kısmi görüşmede, Başbakan’ın Taksim
Dayanışması heyetini azarlaması, tehdit etmesi ve masayı terketmesini saklı
tutup, bunu Hükümetin geri adım atması olarak sundular. Kitlelerin Gezi Parkı
konusundaki fiili kazanımını da hiçe sayarak, hükümetin mahkeme kararını
tanıyacağını açıklamasını -bu kararı temyiz etmesini bile sorun etmeyerek- bunu
bir kazanım olarak sundular. Taksim Dayanışması adına görüşmeye giden heyetin
sözcüsü, en ufak bir kazanımın olmadığı bu görüşmenin ardından gece yaptığı basın
açıklamasında “pozitif” olarak sundu. Hükümetin yalnızca polislere ilişkin
soruşturma açılma ihtimaline dair kof vaadini değil, halktan da şiddete
başvuranlara ilişkin görüntülerin devlete teslim edilmesine dair bunları aynı
kefeye koyan ve ihbarcılığa teşvik eden yönergesini bile orada kekeleyerek
tekrarlayacak kadar yasa-düzen-devlet hipnozu altındaydı! Bununla da kalmadı,
‘Gezi Parkı’nın da o gün akşamı ya da yarın sabah büyük bir şenlikle, pardon
ölenler için ağıtla bitirileceğini, pardon bitirilmesi gerektiğini, yine pardon
tabii bunun Taksim Dayanışması’nda konuşularak bitirileceği, en bir pardon
tabii kitlelerin görüşüne sunularak ve -en demokratik biçimde!- ikna edilerek
bitirileceği” gibi kekeleme skandallarına da imza attı. (Bu kişinin görüşmeler
ve sonuçları üzerine söylediği tek doğru şey, Gezi Direnişi canlı yayınlayan
bir TV kanalıyla yapılan telefon bağlantısında söylediği; “Bizim işimiz
lobicilik” sözüdür. Bu, düzenin muhalif bileşeni olan bu bürokratik kurumların
özsel karakterini yansıtan itiraf olarak, işçi sınıfı ve emekçilerin, bu
hareket içinde ölümüne direnenlerin hafızalarına kazınmalıdır. Onlar, mücadele
içinde sınanarak, mücadele içindeki inisiyatif ve kararlılıklarıyla, mücadeleyi
ilerletmek yetenekleriyle, taban demokrasisiyle değil, devlet bürokrasisi
içindeki lobi yetenekleriyle bir yerlere gelirler, kitlelerin mücadele istem ve
inisiyatifine uzaklaşıp yabancılaşırlar, binbir bağla bağlandıkları düzenin
yetki ve ayrıcalıklarına sahip olan birer uzantısına dönüşürler. Evet, işleri
kitlelerin mücadele inisiyatif ve istemlerini savunmak değil bürokratik
lobiciliktir. /Kendilerini kitlelerin mücadelesine değil sermaye düzenine,
bürokrasisine, yasasına sorumlu hissederler.)</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu hayali
“kazanım karşılığında”, Gezi Parkı’nın -kendi kontrollerinde tek bir sembolik
çadır bırakılarak- boşaltılmasını dayatmaya kalkıştılar. Bu blok kendi içinde
anlaşıp önceden hazırladığı, tek sembolik çadır bırakma adı altında Gezi
Parkı’nın tasfiyesini ima eden basın açıklamasını, el çabukluğuyla Taksim Dayanışması
toplantısından geçirmeye çalıştılar. Bunu Taksim Dayanışması toplantısında,
Devrimci Proletarya ve diğer devrimci grupların, yanısıra bizzat Gezi Parkı’nda
yapılan 2-3 bin kişinin katıldığı forum karar ve temsilcilerinin direnişinden
geçiremeyince, bu kez tasfiye kararlarını Taksim Dayanışması “bileşenlerinin
görüşü” olarak medyaya ve kitlelere sunmaya kalkıştılar. Başta orta sınıflar
olmak üzere kitlelerin en ilkel içgüdü ve korkularına hitap etmeye yönelik
tasfiyeci bir demoralizasyon kampanyası açtılar. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
Taksim Dayanışması’nın akşam
20.00′da başlayıp sabaha karşı 4.00′da yüksek gerilimli o ünlü toplantısında,
yasa-düzen bloğunun dayattığı bu tasfiyeci kararların geçmemesinde,
komünistlerin ve devrimcilerin net duruşunun önemli bir etkisi oldu. Fakat asıl
etken, yasa-düzen bloğunun toplantı öncesine alel acele, görünüşü kurtarmak
için, ve Gezi Parkı’nı boşaltma eğiliminin çıkacağını sanarak koydukları kitle
forumlarından tam tersi bir direngenliğin ve kararın çıkması oldu: “Görüşmede
hiçbir kazanım yoktur, 4 talebimiz kabul edilinceye kadar, geri adım yok. Gezi
Parkı’ndaki fiili işgali sürdürerek ve büyüterek mücadeleye devam!” </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
Hareketin taban nabzını zerre kadar
tutmayan ve zaten sermaye-devlet kurum ve örgütleri nezdinde “lobicilik”
dışında hareketin dinamik karakteri umurunda olmayan
liberal-reformist-bürokratik blokun, göstermelik olarak koyduğu forumlardan
beklediğinin tam tersi bir irade çıkmasında, hesaplayamadığı şu oldu: Devletin
Salı günkü 2. büyük saldırısı sonrasında, Gezi Parkı ve Direnişinin
sınıfsal-toplumsal bileşiminde hissedilir bir değişme yaşanmıştı. Orta ve üst
sınıfların direnişe katılımında, Gezi’yi sahiplenmesinde ve kalmasında ve
ziyaret etmesinde belirgin bir düşüş, belirgin bir seyrelme olmuştu. Gezi’de
kalanlar, hafta içi iş çıkışı, hafta sonu tam gün gelenler, taleplerimiz
kayıtsız koşulsuz kabul edilinceye kadar direnişe yükselterek devam diyenler
arasında, işçilerin, işçileşme sürecinde olanların, kent yoksullarının, küçük
burjuvazinin daha radikal kesimlerinin özgül ağırlığı hissedilir biçimde
artmıştı. O gün, Taksim Dayanışması’nı ipotek altına almaya kalkışan
liberal-reformist-bürokratik blokun, Gezi’yi bitirmenin altlığı için araya
sıkıştırdığı forumlara, 2 binin üzerinde insan, ilk kez kendi hareketlerinin
seyri üzerine söz ve karar sahibi olma fırsatını görerek, büyük bir istek ve
coşkuyla katıldı. Eşzamanlı olarak yapılan 7 forumun sıkıştırıldığı 2 saatlik
süre içinde 2′şer dakikadan 300′den fazla kişi söz aldı, bunun en az iki katı
insan söz altmak istedi. Her söz büyük bir dikkatle dinlendi, büyük bir coşku
ve enerji açığa çıktı. Bu liberal reformist bürokratik blokunun yaydığı liberal
tasfiyeci ruh haliyle o kadar tezattı ki, ancak hareketin içindeki farklı
toplumsal sınıfların çelişkin varlığı temelinde anlaşılabilir. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ve 8 saatlik, o
zamana kadarkinin yaklaşık 3 katı katılımla (yaklaşık 250 kişi) yapılan Taksim
Dayanışması toplantısında, yasa-düzen blokunun bu forumlardan çıkan mücadele
iradesi karşısında afallayışı, onu aşamadıkça bastırmacılığa varan reaksiyonerliği
o kadar barizdi ki… Yalnızca kullandıkları bir argumanı tarihe not düşmek
yeter: “Orada 300-500 kişi forum yapıp birbirini gaza getirmiş. Burada 11
milyon oy alan (CHP), 3.5 milyon oy alan (BDP) partiler, yüzbinlerce üyesi olan
sendikalar (KESK) var!!” Evet, yalnızca bu arguman bile, bu yasa-düzen bloğunun
nasıl kitlelerin fiili mücadele demokrasisinden, kitle savaşım meclislerinin en
basit bir tohumundan bile rahatsız olduklarını, nasıl bir burjuva temsili
demokrasi, parlamentarizm önyargısıyla yoğrulduklarını, burjuva parlamenterizm
ve bürokratizmini nasıl kitlelerin meşru-fiili öz savaşım demokrasisinin
karşısına koyup savunduklarını göstermeye yeter. Bir diğer tipik argumanları:
“Gezi Parkı bizim kontrolümüzde değil!” Öyle ya onların alışageldiği mücadele
tarzı, parlamenterizm ve sendikalizmdir. Onlar düğmeğe bastığında yasal
prosedüre uygun barışçıl etkisiz hava boşaltma miting ve grevleridir. Çünkü
onlar, kitlelerin bağımsız taban inisiyatifini geliştiren örgütlenme biçim ve
içerikleri değil, tam tersine kitleleri kontrol altında tutmaya dayalı
bürokratik aygıtlardır. Kitlelerin hoşnutsuzluğunun kabından taştığı koşullarda
bile, verdikleri mesajlar kitlelerin mücadele enerjisini artırmaya değil, tam
tersine bunu kontrol altına almada kendi işlevlerini hatırlatacak tarzda
devletedir!! </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://devrimciproletarya.info/wp-content/uploads/2013/06/page_gezi-parkinin-direnis-sarkilari_886416692.jpg"><span style="color: blue; mso-no-proof: yes; text-decoration: none; text-underline: none;">
</span></a>Gerçekleşmesini, çok nazik ve çok sevimli bir gülücük ile,
çıkmaz ayın son perşembesine erteledikleri güçsüz karar ve dilekleri: “Gezi
Parkı’ndan geri adım atarak iyi niyetimizi gösterelim; mücadeleyi yeni bir
veçheye geçirip yaygınlaştıralım”dı. Tabii, kolayca tahmin edileceği gibi,
ortaya koydukları laf değirmenleri dışında, somut “yeni mücadele veçhesi”
programı yoktu. Belki içlerinde Gezi’yi sembolik nöbete indirgemeyi, mücadeleyi
ileri sıçratmak için samimi bir taktik soluklanma/zaman kazanma adımı olarak
önerenler de vardır, fakat onlar da tek ortak noktası Gezi’yi tasfiye etmek
olan bu liberal-reformist-bürokratik blokta yer almanın ve ondan “yeni mücadele
veçhesi program ve çağrısı” beklemenin faturasını, tek bir önerilerinin dahi
kaale alınmayıp tartışmaya bile açılmamasıyla ödediler. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ama bizzat
mücadele içindeki kitlelerin en mücadeleci ve direngen kesimlerinden
kopartılmaya çalışılan bu karar mekanizmasının bürokratik ayak oyunlarından
arınması ve yığınların mücadele girişkinleğinin yüzbinlerle harekete geçmesi
için, Taksim ve Gezi Parkı’nın bir kez daha saldırıya uğraması yetti.
Yasa-düzen bloğu ve orta yolcuların “Direniş Gezi’ye sıkıştırılamaz” söylemiyle
burjuva hukukuna teslim etmeye kalkıştıkları Gezi’nin Direnişin kalbi olduğu
bir kez daha görüldü. Direnişin fizik olarak Gezi’yle sınırlı olmadığını,
Türkiye çapında siyasal-toplumsal bir sarsıntı yarattığı ve taşları yerinden
oynattığını, dünya çapında yankı ve etki yarattığını ilkokul çocukları bile bilir.
Fakat yasa-düzen blokunun anlamadığı, Gezi-Taksim’in kolektif dayanışma,
paylaşım ve mücadele pratiklerinin ve böylelikle yasa-düzen dayatmalarında
açılan ilk ciddi fiili sokak demokrasisi gediği olmasıyla kazandığı
tarihsel-siyasal anlamdır. Liberal reformistlerin kitleleri, dövüşmeden
terketmeye ikna edeceklerini sandıkları, cevaplarını önce Gezi forumlarındaki
binlerce kişiden, sonra da yüzbinlerden aldıkları Gezi işte asıl bu Gezi’dir. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://devrimciproletarya.info/wp-content/uploads/2013/06/7-gazeteden-17-kose-yazarindan-gezi-parki-eylemi.jpg"><span style="color: blue; mso-no-proof: yes; text-decoration: none; text-underline: none;">
</span></a><strong></strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<strong>Her
saldırıda orta sınıflar azaldı, işçilerin ağırlığı arttı</strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Yüzbinler bir
kez daha harekete geçti, ve orta sınıfların katılımı biraz daha azalırken,
işçilerin ve kent yoksullarının aktif katılımı ve özgül ağırlığı biraz daha
genişledi. Bunu hem bu şimdilik son yığınsal eylem dalgası içindeki kendi
gözlemlerimizden, hem daha önce nisbeten sınırlı kalan işçi emekçi semtlerinin
(örneğin İstanbul’da Tuzla, Kartal, Gazi Osman Paşa, Güngören-Bağcılar,
Fikirtepe, vd) sayıca artmasından ve eylemlerin yığınsallaşmasından, hem de
canlı yayınlardan da görülebilecek biçimde İstanbul ve Ankara’nın en merkezi
yerlerindeki kitle eylemlerinin ön saflarındaki işçi-emekçi profillerinin
artmasından rahatlıkla söyleyebiliriz. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
16 Haziran Pazar
günü, polisin semtten çekilmesi ve çatışma ve eylemlerin bir süreliğine
durulması ile Nişantaşı’ndaki küçük bir parkta dinlenmeye çalışan tamamen
raslantısal olarak bir araya gelmiş bir grup insanın bileşimi: Tuzla’dan işten
çıkarak gelmiş 20′li yaşlarında bir kargo işçisi (daha önce günde 13 saat
çalışırken, kendisi üye olmasa da sendikanın girmeye başlamasıyla iş
saatlerinin 8 saate indiğini, ama daha fazla duramayıp 4 gündür Taksim
direnişine geldiğini, eski solcu olduğunu söylediği şube şefinin ilk iki gün
kendisini arayıp “direnişteyim” cevabını alınca sesini çıkarmadığını, ama işe
gitmediği 3. gün işten çıkardığını, işin iyi olduğunu ama insanlar canını
verirken kendisinin işini vermemezlik edemeyeceğini, anlattı.), bir mağazada
“satış sorumlusu” genç işçi, bir meslek ticaret lisesi öğrencisi, bir
Eskişehir’den gelmiş işçi emeklisi, bir Kuşadası’ndan geldiğini söyleyen turist
rehberi, baretleri, gaz maskeleri, gözlükleri, ipodları, giyim kuşamları,
spreyleri, sırt çantaları, ACAB takıntıları ile 3 kişilik bir üniversiteli
gençlik grubu… Bir süre sonra 4 turuncu üniformalı belediye işçisi, park-bahçe
barakasından temizlik eşyalarını almak için geliyor, biri parktaki banklarda
uyuyan ya da sohbet eden direnişçilere şöyle bir bakıp “sizin yakıp yıktığınızı
pazar günü bize temizletiyorlar” türünden homurdanarak geçiyor, biri ise birkaç
saniyeliğine yanımıza gelip sadece “AKP’ye oy verdiğini, eylemlere
katılmadığını ama bundan sonra AKP’ye oy vermeyeceğini” söyleyip bir yanıt
beklemeden uzaklaşıyor… </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Yüzbinler yine
Taksim ve Kızılay’a doğru harekete geçti, ancak: 1- İlk haftaların şaşkınlık ve
bocalamasını üstünden atan devletin, Taksim’in hattı müdafasından şehir çapında
sathı saldırı organizasyonuna geçmesi, tüm ana arteller ve geçiş noktalarını
tuttuğu gibi, 2-3 yandan birden hareketli saldırı ve gözaltı ekipleriyle alan
hakimiyetini genişletmesi, yüzbinlerin Taksim civarında toplanmasını engelledi.
2- Taş atılmasının, sapan, molotof , havai fişek kullanımının engellenmesi ve
salt barışçıl gösterilerin genel ve geriye çekici bir norm haline getirilmesi,
gösterilerin uzun süre mevzi tutumamasına ve savunmaya çekilmesine, polisin ise
daha hızlı ve rahat biçimde tek yanlı saldıran konumunda olmasını
kolaylaştırdı. 3- “Terör örgütleri silah kullanıyor” türünden dezenformatif
psikolojik savaş saldırganlığı, ordunun, sıkıyönetimin, linç histerileri ve
katliamların ucunun gösterilmesi, Direnişin yayın organı haline gelen El-Cezire
karikatürü Halk TV’nin de ilk dönemki yaygın canlı ve yarı-ajitasyonal yayının
iyice ray değiştirip bir çok haber ve görüntüyü yayınlamaması, daha sınırlı ve
daha pasif eylemleri tek biçim gibi göstermesi, CHP, BDP, bürokratik sendikalar
ve bir bütün olarak liberal-reformist blokun bırakalım “mücadelenin yeni
veçhesi” lafzını, en ufak bir mücadele çağrısı bile yapmayıp tam tersine
kitleleri büsbütün pasifize ve stabileze etmeye dönük açıklama ve
manipulasyonları, CHP ve bürokratik sendikaların barışçıl kitle yürüyüşlerini
bile daha geriye, daha da pasifist, daha da uzlaşmacı ve kabullenici eski tarz
basın açıklaması ve oturma eylemlerine doğru çekmesi, ve en sonu, daha bir çok
yerde gösteri ve çatışmalar sürerken Halk TV’nin (CNN’in penguen belgesi
yayınlamasının bir tür yeni bir versiyonu olarak) saatlerce “duran adam” tarzı
en geri, en pasif, en bireysel protestosuna odaklanması ve özendirmesi… </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://devrimciproletarya.info/wp-content/uploads/2013/06/sivas-imranli-arik-koyu-taksim-direnis.jpg"><span style="color: blue; mso-no-proof: yes; text-decoration: none; text-underline: none;">
</span></a></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Şimdilik
kaydıyla bu sonuçta, burjuva devletin nihai işlevi olan iç savaş aygıtı
pozisyonuna doğru geçiş sinyalleri vermesine karşılık, kitlelerin henüz böyle
bir sınıfsal-toplumsal bilinç, hazırlık, kararlılık, sonuna kadar gidecek gözü
kara cesaret ve donanımının çok uzağında olması kuşkusuz önemli bir etken
olmuştur. Fakat kararlılık ve cesaret bireysel veya ahlaki bir sorun değil,
hangi sınıfın bunlara yetenekli olduğunu bilme sorunudur. Proletaryanın
bağımsız önder sınıf olarak olmadığı, henüz yeni bir düzlemden oluşum
sürecindeki sınıf karakterinin zayıf olduğu koşullarda, isyan ve direniş
hareketinin bu ilk eldeki sınırlarını belirleyen, asıl bu sınıf karekterindeki
olgunlaşmamışlık ve bulanıklıktır. Buna rağmen, burjuva devletin şiddet dozu ve
yaygınlığı giderek büyüyen her saldırısı öncesinde, burunları devletin saldırı
kokusu ve mesajlarını iyi alan liberal-reformist lobicilerin ve orta ve üst
sınıfların fiilen kazanılmış ve meşrulaştırılmış mevzileri bile safra atar gibi
dövüşsüz terketme ve gerileme eğilimine karşılık, hareketi ve direngenliği
ayakta tutan ve sürdürme kararlılığını gösterenler, daha ziyade hareket
içindeki özgül ağırlığı artan işçiler, işçileşmeye yakın toplumsal katmanlar ve
küçük burjuvazinin çalışan ve daha radikal kesimleri olmuştur. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<strong>İşçi
sınıfının altındaki ve üstündeki ara katmanlarla iç içeliği</strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bununla
birlikte, proletaryanın bağımsız sınıf karakteri, bilinci ve örgütleri henüz
zayıf olduğu gibi, zaten hiçbir zaman arasında duvar olmayan üstündeki ve
altındaki toplumsal ara katmanlarla geçişliliği günümüzde son derece artmıştır.
Küçük burjuvaziden proletaryaya doğru uzanan geniş ara katmanlarının, emek ile
sermaye, sokak demokrasisi ile mali oligarşi arasında ikincilere doğru bir
uzlaşma sağlamaya çalışan orta sınıfların; istikrarsızlık, dağınıklık,
gevşeklik ve ortak çabada yeteneksizlik ruhunu işçi kitlelere de taşımaktadır.
Lenin’in de hep vurgulamış olduğu gibi, “burjuva toplumunda savaşımın tüm,
kesinlikle tüm yöntemleri, proletaryayı, altında ve üstündeki proleter olmayan
çeşitli katmanlarla yakın ilişkiye sokar, ve -bu nedenle bu savaşım yöntem ve
biçimleri- olayların kendiliğinden akışı içine bırakılırsa, yıpranır, bozulur,
hatta rezilleşir.” Gezi Direnişi’n de kitle militanlığının adım adım pasifize
edilmesi, onbinler ateşe verilen barikat başında polise taş yağdırırken bunun
“orantısız zeka” diye pohpolan “duran adam”, “baloncuklu kadın” pasifizmine
doğru çekilmesi, bunun tipik bir ifadesidir. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Her saldırı
sırasında ve sonrasında burjuva/orta sınıf liberalizminin hareketteki fizik
ağırlığının azalmasına karşılık ideolojik-siyasal etkisinin artması, işçi ve
işçileşen kesimlerin ise fiili mücadeledeki rol ve ağırlığının artmasına
karşılık bunun ideolojik-siyasal-örgütsel karşılığını yaratamaması/bulamaması
temel sorundur. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ancak en büyük
yanılgı, işçi sınıfının bürokratik-yasalcı sendikalizm ile sınırlı algılanması,
işçi sınıfının birliğinin ekonomik-sendikal planda kurulucağının sanılmasıdır.
Tam tersine, bu hareketten orta sınıfların çıkaracağı ders pasifizm iken, işçi
sınıfınınki kitlesel militan siyasal mücadele eğilimi, siyasal sınıf mücadelesi
taleplerinin gelişmesi olacaktır. Olmalıdır ve bizim başlıca görevlerimizden
biri işte budur. Plaza işçilerinin, Cevahir işçilerinin yığınsal protesto
eylemleri, hem de sınıf karakteri en geri ve dağınık olan kent merkezinde
çalışan dev çaplı yeni işçileşen kitlelerdeki bunun küçük bir belirimidir.
Polise çiçek veren, çay ikram eden, baloncuk uçuranların sempatik bir gülücük
ile hükümet, devlet bürokrasisi ve baskı aygıtlarında “insani duygular”
uyandıracağı, özgürlük ihtiyacı ile bunların birarada kardeşçe yaşayacağı
tarzındaki orta sınıf terbiyesiyle karşılaştırıldığında, “ACAB”cı gençlerin
“terbiyesizliği”, proleter sınıf kini ve karşıtlığına çok daha yakındır. Ve
kuşkusuz bu aynı polis ve silahlı korucular üniversitelere ve stadlara
girdiğinde, sosyal medya polis medyasına çevrilmek istendiğinde… Toplumsal
işçileşme süreçleriyle de birleşen toplumsal yaşamın her alanından bu kin ve
özgürlük ihtiyacı daha patlamalı bir hal alacaktır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://devrimciproletarya.info/wp-content/uploads/2013/06/ankara-direni%C5%9F1.jpg"><span style="color: blue; mso-no-proof: yes; text-decoration: none; text-underline: none;">
</span></a></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Baylar bayanlar,
siz örneğin bir 68′den geriye yalnızca “çiçek çocuklar”, Marcuse ve Leo
Buscalia’nın mı kaldığını sanıyorsunuz? Öyleyse AKM’deki Deniz posteri
karşısında bunca korkunuz niye? Gezi çocukları: “o çocuklar büyüyecek…”, ve
çoğu neoliberal mali oligarşik kölelik rejiminizde, eskisi gibi çalışmak,
yaşamak ve yönetilmek istememek ne kelime, zerresine tahammül edemeyen
toplumsallaşmış işçiler olacak. Ama oraya giden yolu da Gezi’nin ardçı
sarsıntıları, ve giderek daha bir proleterleşen fiili yığınsal grev, işgal,
blokaj ve direniş dalgaları açacak… </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu hareketi
içindeki farklı toplumsal sınıf ve kesimlerin ayrım ve farklı eğilimlerini de
örtecek biçimde bir halk hareketi ya da bir orta sınıf hareketi olarak
tanımlayıp orta sınıflara -hatta kimileri için üst orta sınıflara, Kürt
burjuvazisine, CHP’ye vb- yükledikleri misyon ne olursa olsun, bu hareketin
gösterdiği tam tersine orta sınıfların güçsüzlüğü ve bağımsız proletarya
hareketinin çekim gücünün zayıflığında orta sınıfların daha fazla burjuva
liberalizmine sarılmasıdır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
“Kapitalizmin
bir üst tekelci ölçekten gelişmesi, sarsıp çözdüğü küçük burjuva kesimleri
onunla karşıtlaştırırken, kapitalist üretim ilişkilerinin genişleyip
derinleşmesi ve küçük burjuvazinin geniş kesimlerini de daha doğrudan içine
çekmesi, hiçbir zaman bağımsız bir ideolojik-siyasal vizyonu olmayan, her zaman
uzlaşmaz karşıt iki sınıf arasındaki yalpalamalı ve eklektik durumuyla küçük
burjuvazinin önceki devrimci önderlik iddiası ve hegemonyasının da, devrimin
temel güçlerinden biri olarak varlığının da zeminini tümden kaydırmıştır. Küçük
burjuvazinin sarsılan ve konum kaybeden kesimleri, tarihin kesin hükmü olarak
ancak ve sadece yakınlaşacakları sınıfın, proletaryanın, fiili önderlik ve
hegemonyasına bağlanarak, yalnız emperyalizm ve tekellere karşı değil, tekelci
kapitalizme karşı savaşım içinde bir devrim gücü ve bağlaşığı olabilmesini
koşullamıştır. Proletarya küçük burjuvaziye de, onu mücadele içinde
ayrıştırarak yaklaşır. Proletaryaya düşen, sömürücü, kardan pay alan, burjuvazi
ile kaynaşan yeni orta sınıf kesimlerine karşı uzlaşmaz karşıtlık, durumu
sarsılan, konum kaybı içindeki kesimlerinin ise reaksiyoner ve gerici ve
proletarya içine yaydığı bulanık etkilere karşı savaşım içinde, hegemonyasını
onlar üzerinde kurmaktır. Proletarya, halen ağırlıklı olarak küçük burjuva
alışkanlıklara vb sahip olsa da, proleterleşme sürecindeki küçük burjuva
kesimleri, üst orta sınıflardan; işçi köylüyü madrabaz köylüden; işçi öğrenciyi
varlıklı öğrenciden; işçileşen vasıflı emekçileri kardan pay alan veya yönetim
kademelerindeki beyaz yakalıdan; işçi emekçi Kürdü sermayeye sarılmış Kürtten;
işçileşen küçük burjuvayı sömürücü küçük burjuvadan ayrıştararak, birinciler
üzerinde bağımsız fiili önderliği ve hegemonyasını kurarak ilerleyecektir.”
(KDÖ Mücadele Platformu) </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://devrimciproletarya.info/wp-content/uploads/2013/06/992997_10151635131821912_1256895782_n1.jpg"><span style="color: blue; mso-no-proof: yes; text-decoration: none; text-underline: none;">
</span></a><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sınıf bilinçli işçiler, burjuvaziye,
burjuva devletin bastırmacılığına karşı savaşımdan ürken, bunlarla uzlaşan,
sınıf savaşımının çıkarlarıyla değil de, kimseyi incitmeyen, kimseyi itmeyen,
ve kimseyi ürkütmeyen küçük ve yavan endişelerle, ‘yaşa ve bırak yaşasınlar’
şeklindeki hikmet dolu bir kuralla yolunu çizen orta sınıf liberalizmine ve
pasifizmine yenik düşmeyeceklerdir. </div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-34372314484191943782013-07-09T07:57:00.005-07:002013-07-09T07:57:44.539-07:00<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 18.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">TAKSİM İRADESİYLE DİRENİŞ HER YERDE</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 18.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">SON SÖZÜ HEP DİRENENLER SÖYLER</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Emir bizzat
başbakandan geldi…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Herkes, yeni
“başbuğ”un kim olduğunu iyice anlasın diye…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Ayaklar baş
olsun” isteyenlerin başına neler geleceği iyice görülsün diye…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İşçi sınıfı
davası güdenler hadlerini bilsin diye…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Sabah saat
5’te AKP’nin “darbe” harekatı başladı 1 Mayıs’a/Taksim’e…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taksim,
yasaklı askeri alan ilan edildi…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İstanbul’da
sıkıyönetim yasakları ve uygulamaları devreye sokuldu ayan beyan…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Öyle ki,
15-16 Haziran 1970 büyük işçi sınıfı ayaklanmasından bu yana, tarihinde ilk kez
Eminönü Köprüsünün kanatları açıldı, geçişe kapatıldı…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yönü
Taksim’e bakan tüm kitle ulaşım araçları seferden kaldırıldı, araç trafiğe
yasaklandı…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Şişli’den
Beşiktaş’a, Eminönü’den Mecidiyeköy’e, Unkapanı’ndan Kurtuluş’a, Bomonti’den
Taksim’e tüm caddeler, tüm meydanlara, tüm sokak başlarına ve sonlarına polis
barikatları kuruldu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">On binlerce
polis “İstanbul işkencehanesi” filminin canlı çekimi için mesaiye başladı sabah
saat %’te…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Gaz bombası
atmadıkları, tazyikli su sıkmadıkları bir metrekare yer bırakmadılar…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Saatler boyu
eylemci avına çıktılar pervasızca…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Küfrettiler,
copladılar, yumrukladılar, tekmelediler, yerlerde sürüklediler, plastik kurşun
sıktılar, yaraladılar, gözaltına aldılar…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İnsan, onur,
kardeşlik diyen… İş, ekmek, barış isteyen… Eşitliği, adaleti, özgürlüğü
haykıran… Mücadeleyi, direnişi, isyanı büyüten… Umut, devrim, sosyalizm diye
direnen…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bilcümle 1
Mayıs’ın aklını ve iradesini temsil eden kim ve ne gördülerse saldırdılar
kudurmuşlarcasına…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Dizginsiz ve
vahşi faşist devlet terörüyle zapturap altına almak istediler, ! Mayıs’ı ve
onun devrimci ruhunu…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">….</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İstiyorlar
ki; işçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin geniş kesimlerinin kafalarındaki 1
Mayıs/Taksim alanının meşruluğu bilinci yıkılsın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">1 Mayıslarla
perçinlenen birlik olma, mücadele etme, dayanışma geliştirme istek ve duyguları
zayıflasın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taksim’in
mücadeleyle kazanılmış, devlete ve sermayeye kabul ettirilmiş politik bir mevzi
olmaktan gelen özgüveni sarsılsın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İstiyorlardı
ki; Taksim’e “yayalaştırma” çalışmaları nedeniyle izin verilemeyeceği
palavrasına herkes inansın, bu yönde genel bir toplumsal algı oluşsun…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Asıl amacın
bütün bir kent mimarisini değiştiren; ekonomik olarak tekellere, para
babalarına yeni rant alanları açmak, politik olarak ise işçi sınıfı ve
ezilenlerin örgütlü eylem gücünü kent merkezlerinden uzaklaştırmak, şehrin dış
ve tecrit alanlarına hapsetmek olan bir strateji olduğu açığa çıkmasın, üstü
örtülü kalsın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ve
İstiyorlardı ki; işçi sınıfına ve ezilenlere yönelik sürdükleri ekonomik
saldırılara ve daha da ağırlaştırılmış kölece çalışma ve yaşam koşulları
dayatan yeni yasa değişiklikleri hazırlıklarına karşı gelişecek kitlesel, köklü
tepki ve direnişlerin şimdiden önlemi alınsın…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">2013<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1 Mayıs’ındaki bu pervasız faşist terörün,
tam da bu temel amaca dönük planlı programlı bir politik hamle olduğundan kuşku
duyulamaz… Halk yığınlarında korkuyu derinleştirme, pasifize etme amaçlı bir
gözdağı verme hamlesidir bu…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">AKP ve
devlet, buna mecburdur/mecbur kalmıştır<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>bir bakıma… Çünkü; Kürdistan’da kaybettiği bir savaşın kendince ağır
bedellerini iki yüzlüce bir “barış” edebiyatıyla da olsa bir şekilde ödemeye ya
da en azından bunun müzakeresini yürütmeye mecbur kalmıştır, Kürt özgürlük
hareketi karşısında…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Özcesi
denge, devlet/AKP aleyhine ciddi nitelikte bir değişim sürecine girmiştir ve
genel politik ortam, düne göre, özellikle de Batı’nın geniş işçi ve emekçi
yığınların ekonomik ve politik hak taleplerini daha acil hale getirmiştir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ancak
AKP’nin bunları karşılayacak ne niyeti ne de gücü vardır… O, aleyhine bozulan
dengeyi (Kürdistan’da kaybettiği savaşı) Batı’ya taşıyarak doğrultmanın hesabı
içinde ve peşindedir… Bu tabii ki bir “sosyal savaş” olacaktır; hedefi, işçi
sınıfı ve emekçi halk kitlelerinin doğrudan kursaklarını sıkan, ellerini
ceplerinin dibine kadar uzatan bir “sıkıyönetim” ekonomisi olacağı gibi,
kapitalist sınıf dili de daha dolaysız ve küstahça olacaktır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İşte AKP,
tam da bir sermaye partisi ve iktidar gücü olarak sınıf “öngörüsü”yle davrandı
ve koşulların kendisi için en elverişli olduğunu düşündüğü anda, ortamı, temsil
ettiği sınıf çıkarları doğrultusunda oluşturma hamlesini geliştirdi… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Onun
muradını, Taksim’de somutlaşan terörcü faşist sınıf dili apaçık ortaya<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>koymaktadır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ama
başaramadılar yine…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Anladıkları
dilden karşılığını aldılar…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hevesleri
kursaklarında kaldı…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Faşist
devlet terörü, 1 Mayıs’ın yiğit evlatlarının antifaşist direniş kararlılığıyal
yanıtlandı…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Öfkesiyle,
inancıyla, cüretiyle, dimdik karşılarında durdu 1 Mayıs…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yumruğuyla,
sopasıyla, taşıyla, sapanıyla, molotofuyla hakknı aradı 1 Mayıs…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İradesini
sokak sokak, barikat barikat konuşturdu 1 Mayıs…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Savaştı,
direndi, boyun eğmedi 1 Mayıs…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Sınıf
mücadelesinin kalbi, her zaman olduğu gibi 1 Mayıs için Taksim’de attı…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">2013<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1 Mayıs’ı, “son sözü hep direnenler söyler”
düsturunun doğruluğunu bir kez daha gösterdi dosta düşmana: Bekle bizi Taksim
2014 yılında daha hazırlıklı geleceğiz. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taksim
kızıldır kızıl kalacak!</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">SOKAK SOKAK
DİRENİŞ</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Emekçilerin
ve devrimcilerin direnişi sonucu 2010 yılında 1 Mayıs kutlamalarına açılan
Taksim Meydanı, AKP’nin yasakçı zihniyetiyle 2013<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yılında da gösterilere yasaklandı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Kutlamaları
engelleme biçimleri, sıkıyönetim görüntülerini aratmadı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Vapur
seferleri iptal edildi, metrobüsler çalışmadı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taksim
Meydanı’na çıkan tüm yolları kapatıldı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Halaskargazi
Caddesi, Tarlabaşı Bulvarı ve İstiklal Caddesi üzerindeki her sokağa polisler
barikat kurdu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taksim
meydanı ise ise tam olarak “zırhlı” korumaya alındı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Anıtın
çevresindeki birkaç kat barikatlar yerleştirildi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Emekçilerin
toplanma noktalarına gelişini önlemek için ise toplu ulaşım seferleri iptal
edildi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Metrobüs ve
metro ulaşımı durduruldu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">1970’deki
15-16 Haziran direnişinden bu yana hiç uygulanmayan bir yöntem hayata
geçirildi; Galata Köprüsü’nün kanatları açılarak ulaşıma kapatıldı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Galata
Köprüsü gibi eylem alanına çok uzak mesafede olan Unkapanı Köprüsü de trafiğe
kapatıldı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ayrıca motor
ve deniz ulaşımı da polisin hedefindeydi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taksim
bölgesine çıkmak isteyenler, küçük teknelerle Haliç üzerinden bölgeye çıktı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">EMEKÇİLER
YASAK DİNLEMEDİ</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İstanbul
Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, bir gün önce Taksim
Meydanı’na kesinlikle izin verilmeyeceğini belirterek, İstanbulluların<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>katılmaması çağrısına, bu sabah saatlerinden
itibaren yanıt verdi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Tüm
sıkıyönetim uygulamalarına rağmen, çok sayıda kişi daha önce belirlenen
Beşiktaş ve Şişli’deki toplanma noktasına geldi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">DİSK’TE 1
MAYIS NÖBETİ</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Şişli’deki
Genel Merkez binasında sabahlayan DİSK üyeleri, olası polis müdahalesine karşı
gece boyu nöbet tuttu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Günün ilk
ışıklarıyla birlikte, Halaskargazi Caddesi’ndeki ses aracı ve DİSK binasında
sürekli marşlar çalındı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Polisin Beşiktaş’a
saldırısı sonrası gazetecilere açıklamada bulunan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Taksim’in
kendileri için vazgeçilmez olduğunu belirtti.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">POLİS
PLASTİK MERMİ KULLANDI</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Burada
kortejler oluşturulduğu sırada, polis de Osmanbey Metrosu’nun orada büyük bir
barikat kurdu. Panzerler ve çevik kuvvetlerden oluşan barikat, 1 saati aşkın
süre sonra kitleye saldırdı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yoğun gaz
bombası nedeniyle çok sayıda emekçi etkilendi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Kitle ara
sokaklara dağılırken, buralarda çatışmalar başladı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Polis, DİSK
Genel Merkezi’ne giren kitleye plastik mermilerle saldırdı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">polis,
ambulansın içine de gaz bombası attı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">SOKAK SOKAK
BARİKAT, DİRENİŞ</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">AKP
Hükümeti’nin tehditleri ve polisin sert saldırısına rağmen, günün sonunda
akıllarda kalan, devrimcilerin Taksim için saatlerce sürdürdüğü direniş oldu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Şişli,
Kurtuluş, Nişantaşı, Mecidiyeköy, Çağlayan, Dolapdere, Tarlabaşı, Okmeydanı,
Beşiktaş’ın tüm sokakları direniş mevzisine çevrildi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">DİSK ÖNÜNDE
İRADE SAVAŞI</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Temel
çatışma mevzisi olarak DİSK Genel Merkezi’nin önü, saatlerce irade savaşına
sahne oldu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Polisin
sürekli gaz bombası atmasına rağmen, işçiler ve devrimciler DİSK önünden
ayrılmadı, Taksim kararlılıklarını dile getiren sloganlar attı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Panzerler,
zaman zaman taşlarla geri çektirildi. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Devrimcilerin
bir panzerin üzerinde çıkması üzerine de panzerin saldırısı engellendi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Polise
çoğunlukla taşlarla karşılık verilirken, bazı sokakalrda barikatlar kuruldu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Molotof,
torpil ve sapanların kullanıldığı çatışmalarda, sık sık “Yaşasın devrimci
dayanışma” sloganı atıldı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Şişli Etfal
Hastanesi bölgesinde de aralarında ESP, SGD, Halk Cephesi, Ekim Gençliği,
SODAP’ın olduğu grup saldırılara karşı barikat kurdu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Faşizme
karşı omuz omuza”, “Her yer Taksim her yer 1 Mayıs” sloganlarıyla barikat
başında direnişini sürdürdü.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Çatışmaların
yaşandığı bir başka alan ise Mecidiyeköy bölgesiydi. Meydanda toplanan kitle,
polis barikatlarını zorladı. Polisin saldırısı sonrasında çok kişi yaralandı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BOMONTİ’DE
BARİKATLAR KURULDU</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taksim
Meydanı’na çıkmak isteyen kitle, polis saldırısının ardından çekildikleri Bomonti’de
barikatlar kurdu. ESP, DHF ve Alınteri üyeleri, Bomonti’nin ara sokaklarında
araçlarla barikat kurdu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Polis, akrep
ve TOMA’larla barikatlara saldırdı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Polisin
saldırısına direnen devrimciler, barikat başında bir süre sloganlarla bekledi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bomonti
bölgesinde devrimci örgütler de barikatlarını oluşturdu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">HALK
EMEKÇİLERE SAHİP ÇIKTI</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Mecidiyeköy’den
Çağlayan bölgesine yayılan çatışmalar, Cevahir Otel civarında yoğunlaştı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Polisin
saldırısına karşı apartmanların camlarından çıkanlar polise tepki gösterdi,
çatışan emekçilere alkışlarla destek verdi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">POLİS
BARİKATLARINA SES BOMBASI</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bomonti’de
bir pizza şirketinin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>motosikletleri ve
çöp konteynırları ile barikatlar kuruldu. Polis barikatları yakınında ses
bombası patlatıldı</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">ÇATIŞMA
TARLA BAŞI’NA YAYILDI</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dolapdere’de devrimcilerin sürdürdüğü direniş
karşısında polis geri çekilmek zorunda kaldı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Barikatları
aşarak Tarlabaşına çıkan devrimciler, polisin gaz bombasına taşlarla yanıt
verdi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Polis,
Tarlabaşı’nın ara sokaklarından Tarlabaşı Bulvarı’na çıkışları engellemek için
bütün sokakları tuttu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">KİTLE
BARİKATLARA YÜKLENDİ</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Polisin ilk
saldırısı, ÖDP, Halkevleri, Türk-İş, KESK, CHP ve Feministlerin olduğu Beşiktaş
koluna oldu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Beşiktaş
Meydanı’nda bir araya gelen emekçilere saldıran polis, direnişle yanıtlandı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Barbaros
Bulvarı’ndaki Yıldız Teknik Üniversitesi önünde toplanan Eğitim-Sen, TKP 1920
ve Beşiktaş Çarşı grubu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>taraftarlarına
polis gaz bombalarıyla saldırdı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Tekrar bir
araya gelen ve aralarında İTO Başkanı Tamer Gören, KESK Genel Başkanı Lami
Özgen, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, Halkevleri, Yol-İş, TÜMTİS üyeleri ile
feminist kadınlardan oluşan grup, polis barikatına yüklendi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Temsilcilerin
polisle görüşme yaptığı sırada yeni bir saldırı yaşandı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Polis, gaz
bombaları ve tazyikli su ile saldırdı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yıldız
Teknik Üniversitesi tarafına çekilen kitle, taşlarla polise karşılık verdi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Defalarca
saldırı yaşanan Beşiktaş kolundaki emekçiler, her saldırıya direnişle
yanıtladı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Beşiktaş
Meydanı yakınlarında toplanan yüzlerce kişi sloganlar atarak saldırıları
protesto ederken, Yıldız’dan Beşiktaş’a doğru çoğunluğunu ÖDP’lilerin
oluşturduğu kitle “İsyan” sloganlarıyla meydana geldi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Balık Pazarı
tarafında yeniden toplanan Halkevi, Öğrenci Kolektifleri ve Beşiktaş taraftar
grubuna polis saldırdı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Beşiktaş’ta
çok sayıda gözaltı olduğu öğrenildi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Antikapitalist
Müslümanlar da Eminönü’nde polisle çatıştı.</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-17243051249727222172013-07-09T07:57:00.002-07:002013-07-09T07:57:04.730-07:00<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; mso-line-height-alt: 14.25pt; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 36.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">ŞAH… VE MAT! </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">15 Haziran akşamı başlayan
saldırıyla, Taksim ve Gezi Parkı yeniden işgal edildi devlet tarafından… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Çoluk çocuk, yaşlı engelli
demeden on binlerce insana vahşice saldırdı yine polis… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Saldırı haberi duyulur duyulmaz
başta İstanbul olmak üzere, Türkiye’nin onlarca ilinde yeniden sokaklara çıkan,
meydanlara akmaya çalışan, ayaklanan halka karşı da sürdürülüyor aynı faşist
terör…</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Üstelik jandarma kuvvetleri de
devreye sokuldu TOMA’sıyla, silahıyla, robokopuyla… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Başbakan, adeta darbe havasında…
</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Tıpkı, 12 Eylül cuntasının şefi
Kenan Evren’in ağzıyla konuşup, her şey “memleketin huzuru ve güveni için”
diyor ya Tayyip Erdoğan… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Besbelli, daha çok kan istiyor
AKP, daha çok can…</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Bunlar da aynı zalim devletin
soyundan… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Emeğe düşman… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Özgürlüğe düşman…</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Halka düşman…</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Milyonlar “yeter artık”
deyince… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Boyun eğmeyince zorbalığa… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Tehditlere pabuç bırakmayınca… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Onuru için ayaklanınca… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">İndiriveriyorlar yüzlerindeki
bütün maskeleri… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Gerçek, çırılçıplak çıkıyor
ortaya… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Bunlar da faşist… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Bunlar da darbeci…</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Ama ne çare…</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Kansa kan; binlercesinin
vücutlarında açılan gaz bombası kapsülü, plastik ve gerçek mermi yaralarından
kan aka aka yiğitçe direnmeye devam ediyor halk…</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Cansa can; Ethem’in, Mehmet’in,
Abdullah’ın cenaze törenlerinde “bu daha başlangıç mücadeleye devam” andı içen,
onların resimlerini bir onur nişanesi gibi göğüslerine takan halk kitleleri,
yeni şehitler pahasına faşist katillerin üzerine üzerine yürümeye devam ediyor…</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Halk, ayaklanmayı öğrendi
artık… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Kavgada dayanışmayı, barikatta
yoldaşlaşmayı, devletin politikasına karışmayı kendi öz pratiğiyle sınadı
artık… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Ne yapsanız kar etmez bundan
sonra, eskisi gibi yönetemeyeceksiniz artık halkı… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">“Büyük oyunu” kaybedeceksiniz… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Kazlıçeşme’de topladığınız
biatlanmış “piyon ordusu” da sizi kurtaramayacak… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Siz orada ayarlanmış “huzur”
mitingleriyle kendinizi avuturken, halk, Taksim’de ve her yerde direne direne
devrimi öğreniyor ateş altında… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Korktuğunuz için
anlayamadığınız, anladığınız kadar da korktuğunuz gerçek budur…</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Özgürlük isteyen halk
ayaklandı, Gezi’de şah çekti diktatörlüğünüze bir kere… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Bin kere de yıksan orayı fark
etmez… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Oyunu terk “ettin ettin…” </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Tayyip Erdoğan… </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.5pt;">Yoksa kötü mat olacaksın,
eninde sonunda devrileceksin…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-50784354077679589962013-07-09T07:56:00.002-07:002013-07-09T07:56:35.304-07:00<!--[if !mso]>
<style>
v\:* {behavior:url(#default#VML);}
o\:* {behavior:url(#default#VML);}
w\:* {behavior:url(#default#VML);}
.shape {behavior:url(#default#VML);}
</style>
<![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves>false</w:TrackMoves>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 35.4pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm;">
<strong><span style="font-size: 28.0pt;">ROBOSKİ GİBİ
REYHANLI DA KİRLİ SAVAŞ ZAİYATI SAYILDI </span></strong><span style="font-size: 28.0pt;"></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Suriye
emperyalist kapitalist ülkelerin ve buna bir alt perdeden bölgesel güç
merkezleri olarak dahil olan Türkiye ve İran’ın hegemonya ve güç
mücadelelerinin öne çıkan sahası durumunda. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Suriye’deki iç
savaş çıkar ve çelişkileriyle karşıtlaşan emperyalist-kapitalist devletlerin,
bölgesel tekelci kapitalist devletlerin ve bölgesel fay hattının harekete
geçmesiyle oyunu bölgesel düzeyde etkileme gücüne sahip olan yerel güçlerin
yaşanan güç ve hegemonya mücadelesinin bir sonucu olarak yaşanmaktadır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Türkiye
Suriye’de gerici iç savaşın örgütleyicilerinden biri, paramiliter güçlerin
kontrgerilla faaliyetlerinin merkezi konumundadır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<strong><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ANTAKYA…</strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ortadoğu
coğrafyasının hemen hemen tüm renklerini içinde barındıran, farklı etnik,
dinsel ve mezhepsel kimliklerin bir arada yaşadığı, bir kent Antakya. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ve aynı zamanda
Ortadoğu’da Suriye kriziyle birlikte yükselen gerilimin de bir parçası. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Suriye’deki iç
savaşın taraflarından biri olan Özgür Suriye Ordusu isimli paramiliter silahlı
çetelerin saldırı ve lojistik üssü. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Suriye’de gerici
iç savaşın tarafları eliyle sürdürülen, örtülü bir emperyalist kapitalist savaş
yaşanıyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ve Türkiye’nin
bölgesel güç olma politikasının bir sonucu olarak bu savaş başta Antakya olmak
üzere sınır kentlerini de doğrudan etkisi altında almış durumda. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bunun bedeli,
Antep’te, Akçakale’de Cilvegözü’nde ve en son Reyhanlı’da dökülen kan ve
paramparça olan canlar oldu. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Yaşanan açık
söyleyelim örtülü bir savaştır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Antakya halkı
fiili bir savaş sürecinin içinde yarın ne olacağından kaygılı bir biçimde
yaşamını sürdürmeye çalışıyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Reyhanlı’daki
katliama kadar bu savaşın bir tarafı, parçası olmak istemediğini haykırsa da
savaş karşıtı hareketin cılızlığıyla birlikte sesini duyuramadı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ve katliam göz
göre göre geldi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu katliamda
payımız var: </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Tekelci
kapitalist devletin emperyalist kapitalist bölgesel tekelci savaş
politikalarına karşı sesimizi yükseltmediğimiz için. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Suriye’de yanı
başımızda süren ve Türkiye’nin doğrudan tarafı olduğu kapitalist savaşa karşı
güçlü bir savaş karşıtı hareket geliştiremediğimiz için…</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Reyhanlı, Özgür
Suriye Ordusu’nun TC tarafından en muteberli görülen kolu olan El Nusra ve El
Faruk Tugayı’nın lojistik, eğitim ve üslenme noktası. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Sokaklarında
gündüz Suriye topraklarına savaşmaya giden akşam geri dönen kamuflaj elbiseli,
silahlı çete üyeleri dolaşıyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Reyhanlı’da
cihadçı çeteler tarafından bomba imalatı, tırlarla silah ve malzeme sevkiyatı
yapılıyor. İşte burada imal edilen bombalarla -tıpkı Reyhanlı’da olduğu gibi-
Halep’te, Şam’da onlarca insan, tarafı olmadıkları bir savaşın artık sayılmayan
kurbanları olarak toprağa düşüyorlar. Reyhanlı’da gördük savaşın bir simülasyon
oyunu olmadığını. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Suriye ile sınır
kentler başta Antakya olmak üzere adeta tampon bölge durumunda. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Antakya halkı
aylar önce fitili ateşlenmeye hazır bir bomba haline gelen bölge durumuna
işaret ediyor ve bölgenin savaş üssü olarak kullanılmasına karşı tepkisini
haykırıyordu. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Üç maymunu
oynadı basın, Antakya’dan yükselen savaş karşıtı çığlıkları Esadcılık olarak
yaftalayıp bastırmaya çalıştı AKP hükümeti. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bombalar
Reyhanlı’da patladığında hükümete ve basına dönük öfke patlamasının nedeni
buydu. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Sınır
kentlerindeki halk aylardır sınırların yol geçen hanı olmasına işaret ediyor,
sınırların denetlenmesini istiyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Reyhanlı’nın
sokaklarında eli silahlı asker kıyafetli paramiliter güçlerin dolaşmasını
istemiyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu tepkiler yer
yer savaştan kaçan mültecilere karşı ırkçı tepkilere kadar vardı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu tehlikeli
gerilimi görmemek için ya kör olmak ya da bu gerilimi stratejik derinliği olan
bir politikanın unsuru olarak zaten istiyor olmak gerekiyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Kapitalist
devletin kör olduğunu kimse iddia edemez. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ancak göçmen
karşıtlığı konusunda da, bölgenin fay hattını oluşturan etnik, dinsel ve
mezhepsel farklılıkların kaşınmasıyla oluşan gerilimde de, El Nusra gibi
köktendinci silahlı çetelerin kontrol edilebilirliği konusunda da yanlış hesap
yaptıklarını ise katliam sonrası kriz yönetimindeki karaya oturuşlarından dolayı
pekala söyleyebiliriz.</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://devrimciproletarya.info/wp-content/uploads/2013/05/reyhanli_bir_kez_daha_agladi_h14651.jpg"><span style="color: blue; mso-no-proof: yes; text-decoration: none; text-underline: none;">
</span></a><strong></strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<strong>ROBOSKİ
GİBİ REYHANLI DA KİRLİ SAVAŞ ZAİYATI SAYILDI </strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu vahşet
karşısında yas bile ilan edilmedi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Televizyon
ekranları eğlence programlarından, dizilerden milim şaşmadı, ekranlara yasın
rengi olan siyah hiç yansımadı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ama savaş
karşıtlığını geliştirir ve bu da yükselen güç Türkiye burjuvazisi ve devletinin
Ortadoğu’daki ali çıkarlarına zarar verir diye Reyhanlı katliamı için karartma
uygulandı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Reyhanlı gerçeği
kopkoyu bir karanlığın içerisine hapsedildi. Antakyalılar, Reyhanlılılar daha
önce her gün yüksek gerilim hattına dönmüş olan hayatları için attıkları
çığlıkları duyuramamıştı, şimdi de onlarca ölülerinin, paramparça olan, vücut
bütünlüğü bile kalmayan cesetlerinin daha onlarca ağır yaralısının acısını
haykıramıyor, sesini dünyaya ulaştıramıyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Reyhanlılıların
görülmeyen, sayılmayan (sahi ölü sayısının 51 olduğuna inanan var mı?)
ölülerine inat, Türkiye televizyon ekranlarına kilitlenmiş yine Survivor
adasında kimin dokunulmazlık kazanacağını, kimin ödül kazanacağını, kimin
adadan gideceğini izliyordu. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu acıyı 2011′in
son günlerinde Roboski de yaşadı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Acıda bile
ortaklaşılamadı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Onlar
cenazelerinin parçalarını bir araya getirip gömmeye çalışırken Türkiye’nin
yılbaşı çılgınlığını yaşadı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Kürt halkı en
çok da basının, toplumun, dünyanın üç maymunu oynamasına öfkelenmişti. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Burjuva
politikacılar, katliam sonrası ölülerimizi yüksek politik
nutuklarına/analizlerine meze yaptılar, cesetlerin orasından burasından
çekiştirdiler. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Öncelikle bu kirli
savaşta katledilen cesetlerimizden ellerini çekmelerini haykıracak, Ölülerimizi
maliyet analizlerine konu etmekten vazgeçmelerini isteyecek, emperyalist ve
bölgesel tekelci kapitalist müdahale-pazarlık-anlaşma-saldırı ve savaşa karşı
sınıf savaşını yükselteceğiz. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Savaş üssü
haline getirilen tüm kentler savaş hedefi haline gelmiş durumundadır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Antep’in
Cilvegöz’ün, Akçakale’nin ardından Reyhanlı geldi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Yarın 900
kilometrelik sınırın herhangi bir yerinde kurulu olan bir yerleşim biriminde de
bombaların, silahların patlamayacağını kimse garanti edemez. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ayrıca, tekelci
kapitalist devletin, mezhep ayrımcılığını körükleyen politikalarının devam
etmesi durumunda Antakya’da mezhep çatışmaları ve gerginlik yaşanacak ve bu
ülke çapında toplumsal bir yarılmaya da yol açabilecektir. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
AKP, çeşitli
toplum kesimlerini birbirine düşürmeyi hesaplanabilir bir risk tablosuyla
birlikte toplumsal muhalefeti bastırmanın bir unsuru haline getirmeyi
hedefliyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Tekelci
kapitalist devletin bölgesel güç olma stratejisi doğrultusunda yaptığı maliyet
analizlerine, işçi sınıfını ve emekçileri kendi sınıfı adına hesaplanabilir
risklerle birbirine düşürüp boğazlatma politikalarına karşı işçilerin birliğini
ve halkların kardeşliğini savunacağız. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Düşmanlıklar
halklar arasında değil sınıflar arasındadır. Sunni-Alevi-Hıristiyan da olsa,
Arap- Kürt-Türk-Keldani… de olsa savaş işçi sınıfı ve emekçileri, yoksul halkı
vurmaktadır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Reyhanlı’daki
katliamın müsebbibi tekelci kapitalist devletin savaş politikalarıdır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Cilvegözü’nden
sonra Reyhanlı’da patlayan bombaları patlatan kim olursa olsun buna zemin
oluşturan bu politikalardır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Tayyip Erdoğan
Reyhanlı saldırısının arifesinde bir ABD televizyonuna verdiği röportajda
“Suriye’ye askeri müdahaleye destek vermeye hazırız”demiş ve bu çağrısı
Reyhanlı halkına can-kan bedeli olarak geri dönmüştür. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Uluslar arası
cihatçılardan ve silahlı çetelerden oluşan paramiliter gruplara evsahipliği
yapmakla sınır kentlerini birer savaş üssü haline getirmekle bu katliamın
birinci dereceden sorumlusu tekelci kaptalist devlet ve siyasi iktidarıdır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.45pt;">
<strong>İŞÇİ
SINIFI BU KAPİTALİST SAVAŞIN TARAFI DEĞİL KÖKTEN KARŞIDIR: KAPİTALİST MALİ
OLİGARŞİK SAVAŞA KARŞI SINIF SAVAŞI! </strong><b><br />
</b><br />
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Suriye’de yaşanacak bir
savaşın bölgesel bir savaşa dönüşebileceğini söyledik, gerici iç savaşın
derinleştirilmesinin tüm bölgede halkların kırımına yolaçabilecek bölgesel bir
iç savaşa doğru sıçramasının tehlikelerine işaret ettik. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.45pt;">
Reyhanlı’da
yaşananlar ve oradaki toplumsal gerilim hattı, emperyalist kapitalist ve
bölgesel tekelci savaş politikaları, müdahale ve kışkırtmalar devam ettiğinde
bu olasılığın güç kazanacağının bir işaretidir.</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bebeklerin ulusu
yoktur, dini, mezhebi de. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ancak bu kirli
savaşta, bu mezhep çatışmasına dönüşen gerici iç savaşta, kundaktaki bebek
Nusayri olduğu için, Sunni olduğu için, </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Arap olduğu
için, Kürt olduğu için ve en son Reyhanlı’da Fatma Nur da Türk olduğu için
katledildi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Emekçi halkların
birbirine din diye, ulus diye, mezhep diye düşmanlaştırıldığı bir coğrafyada
yaşıyoruz. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Canın da, ölümlerin
de çetelesi acının/ölünün ırkına, dinine, mezhebine göre tutuluyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Tarafı değil
kökten karşıtı olmamız gereken bu savaşta emperyalist kapitalist ve gerici
bölge devletlerinin bloklaşması üzerinden pozisyon aldığımızda bu savaşın pasif
destekçisi durumuna düşeriz. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Payına acı ve
ölüm, daha fazla baskı ve sömürü düşen işçi sınıfı ve emekçiler bu kapitalist
savaşta hangi bloğa yedeklenirse yedeklensin burjuvazinin safında mevzilenmiş,
tekelci kapitalist savaşın destekçisi, sürdürücüsü olmuş olur. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://devrimciproletarya.info/wp-content/uploads/2013/05/606x341_224894_reyhanli-saldirilarinin-bir-numaral.jpg"><span style="color: blue; mso-no-proof: yes; text-decoration: none; text-underline: none;">
</span></a><strong></strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<strong>KATİL
BAHÇIVANMIŞ!<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Roboski
Katliamı’nın faillerini bir buçuk senedir bulamayanlar Reyhanlı’da bir gün bile
geçmeden hem “Alevi” hem “Marksist” bir örgütün(!) bombaları patlattığını
buluverdi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bombalar deniz
yoluyla Samandağ’ına getirilmiş (işte bakın Alevi parmağına kanıt!), orada
hazırlanıp araçlara bindirilmiş ve Reyhanlı’da patlatılmış! </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Yapan örgüt de
şıpıdın işi bulunmuş: 20 yıl önce dağılan ve artık olmayan bir örgüt! </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu arada
ilçedeki MOBESE kameraları kayıtta değil(miş), çünkü bozuk(muş)! </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ama bu patlamanın
yeri ve zamanını bilen, bu sırada kameraya “Kayıt” diyen eller de varmış! </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Görüntüler
patlamadan saatler sonra youtube’dan servis edildi! </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu üçüncü sınıf
“katil kim” senaryosunu bozan ise, Redhack’in Jandarma İstihbarat belgelerini
deşifre etmesi oldu.</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ancak bu
katliamın gerçek faili savaş kışkırtıcılığı yapan ve gerici iç savaşın lojistik
üssü, finanse edeni, örgütleycisi olan tekelci kapitalist Türk devletidir, onun
adeta savaş hükümeti olarak konumlanan siyasi iktidarıdır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Türkiye’nin
Şam’da, Halep’te patlayan bombalarda parmağı olduğu gibi Reyhanlı’daki
patlamada da var. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
İlk günlerde
getirilen basın özgürlüğünün açık ihlali olan yayın yasağı da bu suçüstü
durumunun üstünü örtmek içindi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Başbakanın,
bakanların bölgeyi savaş üssü olarak kullanan paramiliter güçleri aklamak için
canhıraş açıklama yapmaları, saldırının üzerinden saatler bile geçmeden kimin
tarafından nasıl yapıldığının ilk elde açıklanması (tam bir panik olma hali) ve
ayrıca devletin MOBESE’ler de devredışı olduğu için elinde kamera kayıtları
yokken, paramiliter güçlerin en kanlı ve terörist grubu olan El Kaide’ye bağlı
El Nusra’nın olay sırasında çekilen görüntüleri hemen youtube’dan allahu ekber
nidalarıyla paylaşması katliamın olağan şüphelisi olarak bu çapulcu çetelerini
öne çıkarıyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ancak her bir
tarafın tarihi bu katliamı şu yapmamıştır dedirtemiyor, o yüzden Türk devleti
de “katil kim” oyununda da hile yaparken pek zorlanmıyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Çünkü
Ortadoğu’da tüm egemen güçler birbirlerine politik mesajlarını genelde emekçi
halkların kanı üzerinden verir. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Hiç biri karları
ve egemenliği paylaşma savaşında emekçi halkların kanının yıkımlarının hesabını
tutmaz. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Yine bu kan
üzerinden ön kesmeler, ön almalar yapılır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<strong>ANTİKAPİTALİST
OLMADAN ANTİEMPERYALİST OLUNAMAZ<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Türkiye Reyhanlı
katliamını savaş çığırtkanlığı için -tam da ABD ziyareti öncesi- bulunmaz bir
fırsat olarak kullanmayı umarken “bomba” elinde patladı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Çünkü Reyhanlı
ve tüm Türkiye’de tekelci kapitalist devletin saldırgan dış politikası daha
fazla sorgulanır hale geldi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu katliamın
sorumlusu olarak bu savaş politikalarının mimarı ve yürütücü olan hükümet
hedefe kondu. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Tekelci
kapitalist devlet, kitlelerin gözünde, sürekli güç testine tabi tutulan, her
seferinde “bedel ödeteceğiz” nutuklarıyla Suriye’ye tehditler yağdıran ve fakat
çok havlayıp ısıramayan bir köpek pozisyonuna yine -F-16′nın düşürülmesi
sonrası da bu olmuştu- düşmüş oldu. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Suriye’de iki
buçuk yıl önce Arap baharının rüzgarıyla neoliberal politikalara ve tekçi
gerici Esad rejimine karşı özgürlük ve demokrasi şiarıyla başlayan kitle
hareketlerinin bazılarında, örgütsüzlük ve önderliksizliğinden, emperyalist
kapitalistler ve bölge devletlerinin desteğiyle silahlanan paramiliter silahlı
çeteler rol çaldılar. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Libya’da olduğu gibi,
Suriye’de de sürecin dinsel, ulusal, mezhepsel çatışmalara doğru evrilmesiyle
ilk başta rejime karşı ayaklanan kitleler büyük oranda sokaklardan çekildi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bugün
Suriye’deki halk hareketi büyük oranda paralize olmuş durumda. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Özgür Suriye
Ordusu çetelerini destekleyen sınırlı bir kesimin dışında kitleler sokakları
boşaltmış durumda. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Buna tek istisna
Rojava’dır. Burayı dışında tutarsak rejim karşıtı halk muhalefetinin büyük
oranda çekildiğini, meydanın Esad rejimiyle Özgür Suriye Ordusu adındaki paramiliter
gruplara kaldığını, onların eliyle yürütülen ve mezhep çatışmasına doğru
evrilen gerici bir savaşın yaşandığını söyleyebiliriz.</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
İşçi sınıfı ve
emekçiler kesinlikle bu gerici iç savaşta bir taraf olmamalıdır. Esad rejiminin
destekçisi ve savunucusu olmak antiemperyalizm değildir. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Antikapitalist
olunmadan antiemperyalist olunamaz. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Kargadan başka
kuş ABD’den başka emperyalist kapitalist ülke tanımayanlar gerici Esad
rejimiyle (Esad rejimini destekleyen Rusya-Çin-İran-Hizbullah ile) aynı kareye
girmekte bir beis görmemektedir. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bir emperyalist
kapitalist bloğa karşı bir başka emperyalist kapitalist bloğun ajandasına
yazılarak antiemperyalist olunamaz.</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Türkiye devrimci
hareketi, Suriye’nin emperyalist kapitalist ülkelerin ve buna bir alt perdeden
bölgesel güç merkezi olarak dahil olan Türkiye ve İran’ın hegemonya ve güç
mücadelelerinin öne çıkan sahası olduğunu görmediği için sığ analizlerin
ötesine geçemiyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Esad rejimini
antiemperyalist gören görmeyen tüm kesimlerin buluştuğu nokta Türkiye’nin
emperyalistlerin maşası, ABD’nin taşeronu olduğudur. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu analizlerin
peşi sıra ABD ile Türkiye arasında Suriye krizi konusunda açığa çıkan taktik
farklılığa ise Türkiye’nin savaş kışkırtıcılığına vurgu yapmanın ötesinde
değinmiyorlar. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Oysa “aktif
taşeron” Suriye’deki krizde, “maşa”sı olduğu emperyalist-kapitalist odaklardan
daha cevval ve her ne kadar çuvallamış olsa da oyun kurucu olmaya çalışıyor.</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Leş kargası
olarak Libya’da geç kalmış olmanın verdiği hazımsızlıkla Suriye’de ön almaya
çalıştı kapitalist Türk devleti. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ancak sonradan
görme acemi kumarbaz kibri, “bir koyup üç alma” hırsı, Ahmet Davutoğlu’nun
Stratejik Derinlik’i buraya kadardı! </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Son aylarda Esad
rejimi Şam’da ve Halep’te ÖSO’nun etkin olduğu mahalle ve bölgeleri yeniden ele
geçirmeye başladı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ve askeri olarak
inisiyatifi büyük oranda ele geçirdi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
ABD’nin doğrudan
bir Suriye müdahalesine mesafeli duruşu, muhalefetin kendi içinde parçalı
yapısı ve Suriye halkları içerisinde etkinliğinin sınırlı olması vb. etmenlerle
de birleşince Esad rejimi konumunu güçlendirmiş oldu. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Küresel kriz
koşullarında emperyalist kapistalist güç ve hegemonya mücadelesinin arenası
haline gelen bölgede sadece Suriye’yle sınırlı kalmayıp bölgesel bir savaşa
dönüşme olasılığı yüksek bir müahaleyi başta ABD olmak üzere emperyalist
kapitalistler göze alamıyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Emperyalist,
bölgesel tekelci kapitalist savaş ve işgal için
ekonomik-askeri-siyasi-diplomatik her türlü girişimine rağmen Türkiye’nin
Suriye konusunda agresif dış politikasına geniş bir destek sağlayamamış
olmasının gelip dayandığı eşik, tam da burasıdır.</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Taraflar haziran
ayında toplanacak olan Cenevre Konferansı’na ellerini güçlendirerek gitmeyi
hedefliyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu noktada Rusya
(BM Güvenlik Konseyi dışında öne çıkan, doğrudan tutum belirten bir pozisyonda
olmasa da Çin), İran, Hizbullah, Suriye daha senkronize hareket ediyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Öte yandan AB ve
ABD ise kendi iç sorunları, henüz küresel kriz sarmalının etkisinden çıkamamış
olmaları, Irak, Afganistan, Libya’daki müdahalelerinin yarattığı yıpranma
nedeniyle oldukça temkinli davranıyorlar.</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://devrimciproletarya.info/wp-content/uploads/2013/05/images6.jpeg"><span style="color: blue; mso-no-proof: yes; text-decoration: none; text-underline: none;">
</span></a><strong></strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<strong>“İŞLERİNİ YAPANLAR”: BURJUVA
MEDYANIN PARÇA BAŞI ÇALIŞAN TETİKÇİLERİ<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
6 Ağustos
1945’te Hiroşima’ya atılan ve ilk anda 78 bin kişinin ölümüne neden olan atom
bombasını taşıyan uçağın pilotu Paul Tibbets 2005′te hazırlanan Hiroşima
belgeseli için kamera karşısına geçtiğinde “Uçak havalanınca pilot kabininden
uçağın arkasına, askerlerin olduğu yere geçtim. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Kendimize kahve
aldık ve onlara aslında ne yaptığımızı uçakta ne taşıdığımızı söyledim. İlk
noktamızdan bombayı bırakma noktasına geldiğimizde bunu bir rutin olarak
gerçekleştirdik. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Tamamen
bombalamaya konsantre olduk. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ben duygusal
değilim. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
O anda
düşündüğüm bir şey olsaydı, size ne olduğunu söylerdim. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
İşimi yaptım ve
başarıyla sonuçlandığı için çok rahatlamıştım, siz bunu anlayamazsınız”
demişti. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Hiroşima’ya atom
bombasını atan pilotun ağzından dökülenlerde bir caninin kayıtsızlığı ve
soğukluğu var. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bombayı niçin
attığını bilmenin, ABD’nin savaşı kazanması için savaşın yan hasarları olarak
binlerce insanın katledilmesinin gerekliliğini(!) bilince çıkarmış bir katilin
hedef netliği var. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
O sadece ABD’nin
süper güç olma politikasının bir sonucu olan vahşette üzerine düşen görevi
yerine getirmişti. Yüzbinlerce insanın katli ABD’nin süper devlet olması için
gerekliydi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Yani Hiroşima ve
Nagazaki’de öldürülen yüzbinler sadece savaşın yan hasarlarıydı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu kadar basit.
Şimdi gelelim hedef netliği olan ama elinde bomba olmayıp kalem olan, “büyük
Türkiye” rüyası için her şeyi mübah gören Ortadoğu uzmanımız Cengiz Çandar’a.
Onun bilinci de ABD’li pilot kadar berrak ve net!</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Cengiz Çandar 13
Mayıs tarihli “İsrail’e Vuramayan Reyhanlı’ya Niçin Vurur?” başlıklı yazısında
insanların kanı-canını maliyet hesabı analizine tabi tutmuş, “akil insan” Ali
Bayramoğlu da bu analizin ne kadar doğru oluğunu vurgulamıştı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ali
Bayramoğlu’ndan okuyalım: “Bu konuda dün, tümüyle katıldığım önemli tespiti
Cengiz Çandar yapmış: ‘Reyhanlı’daki patlamaları ve şimdiye dek herhangi bir
benzeri olayda görülmemiş yükseklikteki can kaybını, Ortadoğu politikasında
‘etkili bir aktör’ olmanın ‘kaçınılmaz maliyetlerinden biri’ olarak görmek
gerekiyor…</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Böyle bir
maliyetten uzak kalmak için Türkiye’nin Suriye’de olan bitenlerden uzak durması
gerekmez miydi? </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Hayır, bu mümkün
değildi. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Türkiye’nin
ulaştığı gelişme düzeyi ve uluslararası sistemin içine girdiği kalıp, Ortadoğu’da
‘etkili bir aktör’ olmaktan öteye ona bir şans tanımıyordu…’</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Açık: Arap
baharı, değişim süreci, Kürt sorununun uluslararası boyutları, Ortadoğu’daki
Türkiye’yi kuşatan fay hatları ve bu çerçevede yeni bir dönem, yeni dönemin
yeni sorunları… </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu açıdan Hatay’ın
altını özellikle çizmek gerekiyor.</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Hatay, Suriye
rejiminin seçtiği eylem alanı…” (Ali Bayramoğlu, Yeni Şafak, 14 Mayıs 2013) </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Eminiz “akil
insan” Ali Bayramoğlu Roboskili aileleri de maliyet analiziyle susturmaya
çalışacaktır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Çünkü ne de olsa
katliamların üzerini örterek, Kürt halkının ulus olmaktan gelen haklarını
yoksayıp sadece bireysel-kültürel hakları tanıyarak gelecek bir barış için
Roboskili ailelere düşen de katliamı unutmaktır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Reyhanlı da
bölgesel güç olmanın ufacık bir “maliyet kalemi”dir işte. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu maliyet
analizinin bir başka versiyonu da kuşkusuz savaşta yan hasar olarak
değerlendirilen Suriyeli işçi ve emekçilerdir. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Reyhanlı’da
yaşanan vahşet iki buçuk yıldır Suriye’de yaşanıyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ve Türkiye bu
vahşetin sorumlularından biri. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Suriye
halklarını bu gerici iç savaşta yan hasar derekesine düşüren savaş baronlarına
orada ölenlerin insan olduğunu, tarafı olmadıkları bir savaşta
katledildiklerini ve bu savaşın insanlık dışı yüzünü haykıracağız. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Şam’da, Halep’te
patlayan bombaların yankısı da acısı da Antakya’dan duyulur. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Türkiye oradaki
gerici iç savaşın kışkırtıcısı, destekleyicisi, koordinasyoncusu olurken
Halep’te patlayan her bombanın sesinin Antakya’dan duyulacağını unutmuş olamaz.
</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Burada bir
maliyet hesabı elbette yapılmıştır. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Savaşlarda,
böylesi büyük oyunlarda oyun kurucu olmaya soyunan savaş maliyeti kalemine
yazılacak rakamları üç aşağı beş yukarı elbette öngörür. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Reyhanlı da
bunlardan biridir. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Burada AKP
cephesinden yaşanan şaşkınlık kriz yönetiminde yaptıkları kimi hatalardan ve
ilk elde Reyhanlı halkının gösterdiği tepkiden, ülke çapında savaş karşıtı
hareketin görünür hale gelmesinden dolayı yaşandı. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Cilvegözü sınır
kapısındaki patlamada gelişen ufak çaplı protesto ve tepkileri pekala
savuşturmuş olan hükümet bu sefer o kadar rahat değil. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<strong>BU İLK
KATLİAM DEĞİL SON DA OLMAYACAK, KAPİTALİZM BÖLGEDEN SÜPÜRÜLÜNCEYE DEK!<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></strong></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu savaşın bir
ikmal istasyonu haline getirilen Antakya’da bu ilk olmadığı gibi son bomba da
olmayacaktır. Suriye’deki savaştan kaçan mülteciler Reyhanlı’nın ve olası
patlamaların sorumlusu değil. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Özellikle
Reyhanlı saldırısı sonrası gelişen ve mültecilere dönük tepki ve saldırılar bir
toplumsal cinnet halinin ipuçlarını veriyor. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
İşçi sınıfı ve
sınıf devrimcileri mülteci karşıtlığını körükleyen bir dili de pratiği de asla
sergileyemez. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
İşçi sınıfı ve
emekçiler emperyalist ve bölgesel tekelci kapitalist
müdahale-pazarlık-anlaşma-saldırı ve savaşa karşı sesini yükseltirken bu
savaşın mağduru olarak Türkiye’ye sığınan Suriyeli mültecilere karşı kesinlikle
düşmanca bir tutum içerisinde olamaz. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Onlar bölgesel
güç yükseltimi hedefiyle hareket eden Türkiye burjuvazisinin, emperyalist
kapitalistlerin ve bölgedeki diğer gerici aktörlerin kışkırttığı gerici iç
savaşta Esad rejiminin ve silahlı çetelerin kurşunları, bombaları arasında
kalmamak için yerlerini, yurtlarını geride bırakıp sığınanlar… </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Daha dün
Antep’te yaşanan iş cinayetinde kaçak çalıştırılan Suriyeli işçi
kardeşlerimizle birlikte yanmadık mı? Savaşta da, fabrikada da (hangi ulustan
olduğumuza bakılmaksızın) aynı sınıf düşmanı tarafından öldürülüyor,
sömürülüyoruz. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Onlarla
paramiliter silahlı çete üyelerini bir ve eş tutamayız. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ülke
topraklarının, mülteci kamplarının cihadcı paramiliter silahlı çetelerden, iç
savaş güçlerinden arındırılması için mücadele ederken savaşın mağduru olan Suriye
emekçi halklarıyla aynı safta yer aldığımızı unutmamalıyız. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Tekelci
kapitalist savaşa ve Türkiye burjuvazisinin Suriye halklarından sonra
Türkiye’deki işçi emekçilerin yıkım ve kıyımına yol açan gerici iç savaşı
kışkırtıp derinleştiren saldırgan dış politikasına karşı işçi sınıfının tek
silahı enternasyonal sınıf mücadelesini yükseltmektir.</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 35.4pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm;">
<strong>Yaşasın işçilerin birliği-halkların kardeşliği!</strong><b><br />
<strong>Kahrolsun tekelci kapitalist savaş!</strong><br />
<strong>Emperyalist ve bölgesel tekelci kapitalist savaşa karşı sınıf savaşı!</strong></b></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-15878766272021610872013-07-09T07:55:00.005-07:002013-07-09T07:55:43.552-07:00<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 35.25pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-line-height-alt: 14.25pt; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 36.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">MAYIS
DİRENİŞİNDEN HAZİRAN AYAKLANMASINA</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Barış yönünde atılacak
her adımın Türkiye’de örtük kalmış sınıfsal çelişkileri açığa çıkartacağını ve
açık sınıf savaşımını geliştireceğini öngören gazetemiz açısından, 1 Mayıs’tan
bu yana yaşanan kıyasıya sınıf kavgası şaşırtıcı değildir.</span><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"></span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">1 Mayıs’ta Taksim
Meydanı’nda başlayan direniş Türkiye sınıf mücadeleleri tarihinde yeni bir
dönemin kapısını açmıştır. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">6 Mayıs’ta gençlik bu
direnişe yeni bir halka eklemiştir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">15 Mayıs’ta hava işçileri
polis işgali altında grev başlatarak mücadeleyi yeni bir düzeye taşıdılar. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Gezi Parkı’nın yıkımına
karşı direniş, bu mücadelenin devamı olarak gelişti. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yaşam ve kent savunusu
için Gezi’de direnenler büyük bir toplumsal başkaldırının fitilini tutuşturdu.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu kez alkol yasağına öfkelenen
gençler, kürtaj yasağına başkaldıran kadınlar, 3. Köprüye öfkelenen çevreciler,
bu köprüye Osmanlı’nın en katliamcı padişahlarından Yavuz’un adının
verilmesiyle sarsılan Aleviler ve AKP’nin ve Erdoğan’ın “Başkanlık sistemi” adı
altında kurumsallaştırmaya çalıştığı sivil faşist diktatörlüğe itiraz eden
bütün kesimler başkaldırdı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Faşist hükümetin
yasakları, gazı, zorbalığı halkın yükselen seli karşısında aciz kaldı, boğulup
gitti.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Korku duvarı yıkıldı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yıllardır sinen, zorbalık
karşısında susarak yaşayan, kendisine sahte kahramanlar yaratan ve her
seferinde hayal kırıklığına uğrayan Türk halkı ayaklanmanın başrolündeydi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ancak bu bütün Türkiye
halklarını kapsayan çoğul bir başkaldırıydı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Kent yoksulları, eğitimli
orta sınıflar, öğrenci gençlik, kadınlar, işçiler ve kamu emekçileri hareketin
ilk göze çarpan bileşenleriydi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hükümetin zorbalığı öyle
bir patlama yarattı ki, bizzat AKP’ye oy veren kitleler sarsıldı ve belli
kesimleri harekete katıldı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dahası, Erdoğan’ın mutlak gücü elde etme
yönelişini kendi çıkarları açısından doğru bulmayan Fethullah Gülen cemaati,
CHP, MHP, AB, ABD gibi burjuva ve emperyalist güçler dahi halk ayaklanması
karşısında hükümeti eleştirdi!</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">2010 referandumundan bu
yana devlet iktidarını ellerine geçiren AKP’nin giderek artan faşist zorbalığı
ve bütün halka boyun eğdirme çabası, kendi egemenliğini anayasal güvenceye alma
amacını taşıyordu. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yarı askeri aygıtları
geriletilmiş faşist rejimin iplerini eline almıştı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Devlete ve zor
aygıtlarına çok güveniyordu. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Devlet yapısında herhangi
bir demokratik dönüşüm aklının ucundan bile geçmediği halde demokratik
kesimleri aldatmak için “sivilleşme” parolasını kullanmıştı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ama AKP’nin sivilleşme
parolası, rejimin sivil hükümet tarafından yönetilmesinden ibaretti. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Sandıktan çıkanın mutlak
iktidarına dayalı yeni bir sivil faşist rejim tasarlıyordu.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Başkanlık sistemi
etrafında bir AKP diktatörlüğü inşa etme projesi, bir yandan politik özgürlüğü
alabildiğine kısıtlamayı; diğer yandan ise sosyal hayatı muhafazakarlaştırmayı
öngörüyordu. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Birincisi 1 Mayıs ve
Taksim yasağında, ikincisi ise kürtaj ve alkol yasaklarında cisimleşti. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Halk kitleleri giderek
boğuldu ve nefes alamaz hale geldi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Başbakan’ın her meseleyi
iki dudağının arasına hapseden diktatörce yönetimine karşı milyonlarca insanda
öfke birikti.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu öfke, kendisine,
devrimcilerin yarattığı gündemlerle kanal buldu. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Burjuva milliyetçi
muhalefet partisi CHP’nin ciddiye alınır hiçbir muhalefet gündemi yaratamadığı
koşullarda, 1 Mayıs’tan Gezi direnişine uzanan toplumsal-siyasal mücadeleler
baskı altındaki yığınların sesi-soluğu oldu. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Devrimciler, ezilenlerin
çığlığı, boğulan kitlelerin nefesi oldular.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Tam da burada bir
parantez açarak, 1 Mayıs Taksim direnişine “gereksiz inat”, “meydan fetişizmi”,
“ucuz politika” diyenleri anımsatmak yerinde olur. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Tarih bilincinin, sınıf
mücadelesinde maddi bir güç olduğunu söyleyerek Taksim yasağına direnenler halk
isyanının yolunu açmıştır. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Sınıf mücadelesinin
pratiği doğru ve yanlışı hızla ortaya sermiştir.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">1-31 Mayıs direnişiyle
hazırlanan büyük isyan, 31 Mayıs gecesi patladı ve Haziran Ayaklanmasını
tetikledi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yüzbinler Taksim’e
akarken, mahallelerde, ilçelerde kitleler sokaklara döküldü. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Politik özgürlük ve
sosyal hayata müdahaleye son verilmesi, kitlelerin ortak talebiydi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu bir onur ayaklanmasıydı.
</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Zorbalığa ve hoyratlığa
bir reddiye idi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">1 Haziran’da bütün ülkede
başkaldıran milyonların gücünü arkalayan devrimci kitleler Taksim Meydanı’ndan
polisi süpürüp attı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">1 Haziran gecesi Taksim’i
hınca hınç dolduran 2 milyon insan, zulme ağır bir tokat indirdi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taksim’e çıkan bütün
caddeler barikatlarla kapatılarak şehir merkezi polisten özgürleştirildi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Polisin kovulduğu
meydanda kısıtsız bir politik özgürlük hüküm sürdü.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Gezi Parkı paylaşımcı
sosyal ilişkilerin, müziğin, alternatif bir yaşamın merkezi haline geldi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taksim Meydanı ise halkın
devrimci taleplerinin ve direnişinin üssü oldu.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taksim Zaferi ülke
çapında ayaklanmayı yeni bir düzeye taşıdı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ankara’da görkemli bir
devrimci direniş yaşandı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hatay hükümetin savaş
politikalarına başkaldırdı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İzmir sosyal hayata
müdahaleye isyan etti.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Adana defalarca polis terörüne direndi. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Samsun’da halk sokaklara
inerek polisle çatıştı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İstanbul’un ilçelerinde
onbinler sokaklara döküldü. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Varsıl orta sınıfların
yaşadığı mahallelerde eylemler “Cumhuriyet mitingi” görüntüsüne bürünürken,
Gazi Mahallesi gibi varoşlarda antifaşist halk başkaldırıları yaşandı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İstanbul’da Mehmet
Ayvalıtaş ve Antakya’da Abdullah Cömert şehit düştü. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ankara’da Ethem Sarısülük
adlı bir gencin beyin ölümü gerçekleşti. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Antalya’da lise öğrencisi
Vedat Oğuz yoldaş gibi pek çoğu kalıcı biçimde sakatlandı, gazi oldu. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bini aşkın insan
yaralandı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İki bine yakın insan
gözaltına alındı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Polis terörünün bütün
dehşeti halk ayaklanmasıyla başa çıkmaya yetmedi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hareket 31 Mayıs
itibariyle aslında Gezi Parkı boyutunu aşıp genel bir birleşik halk ayaklanması
karakterini kazandıysa da bu yeni düzeyi tanımlayacak ve harekete yeni talepler
kazandıracak bir önderlik yaratılamadı. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Dolayısıyla hem hareketin
gerçekte Gezi Parkının çok ötesinde bir düzey kazandığı ama hem de taleplerini
bundan ileriye çekemediği bir geçiş durumu yaşanmaktadır.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Tam da bu anda “devlet”
halk ayaklanmasını boşa düşürmek için “yumuşatma” “bölme ve ezme” taktiğini
devreye soktu.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Erdoğan’ın bir yurtdışı gezisine “gönderildiği”
koşullarda Gül ve Arınç eliyle bir yandan hareketin başlangıçtaki (Gezi Parkı
merkezli) taleplerini kabul etme manevrasını yaparken, diğer yandan “apolitik
halk” ile “marjinal grupları” ayırma ve ikincileri ezme yöntemlerini aramaya
başladı.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Henüz koşulların hükümeti
devirmeye elvermediği, ancak AKP iktidarının pervasızlığını geriletecek
mücadeleler için alabildiğine elverişli olduğu günlerden geçiyoruz.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu koşullarda taktiğin
ana doğrultusu; AKP hükümetine karşı halk mücadelesini derinleştirmek ve bu mücadeleye
devrimci demokratik bir karakter kazandırmaktır. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hegemonya mücadelesi,
hareket içinde yer alan ulusalcı-ırkçı güçlere karşı yürütülecektir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Zira bu güçler AKP’nin
tümüyle gerici bir eleştirisini yapmakta ve faşist rejimi ve Kürt ulusunun
inkarını en kanlı ve kıyıcı biçimiyle sürdürme arayışını ifade etmektedirler. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">AKP’ye itirazlarının
temel nedenini, “müzakere süreci” oluşturmaktadır. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Mustafa Kemal’in
askerleriyiz” sloganı etrafında mefta resmi ideolojiyi diriltmeye
çalışmaktadırlar.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ulusalcı-ırkçı güçler
kitlelerin “Hükümet istifa” sloganını kendi iktidarlarını hazırlamak için
kullanmaya çalıştılar, ancak hem kitlelerin talebi bu olmadığı, hem de CHP’nin
niyetsizliği nedeniyle fazlaca ilerleyemediler.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Halkların Demokratik
Kongresi’nin oldukça gecikmeli de olsa, inisiyatif almaya soyunması ve
hareketin demokratik karakterini güçlendirme yönelimi ciddi bir müdahaledir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ancak HDK’nın müdahalesi
de henüz hareketin önderlik boşluğunu dolduracak bir düzeyde değildir.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taksim Dayanışması’nın
formüle ettiği asgari talepler, Taksim-Gezi Direnişi’nin kazanımla sona ermesi
ve ardından gelişecek devlet terörünün sınırlanması bakımından asgari sınırı
oluşturmaktadır.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ancak Taksim Meydan
işgali son bulsa dahi, AKP diktatörlüğüne başkaldırı ve diktatörlüğe son
verinceye değin sürecektir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu hareketi sürekli yeni
biçimlerde üretmek, geliştirmek ve demokrasinin kazanılması mücadelesinin somut
zemini haline getirmek önümüzdeki dönemin temel gündemi olacaktır.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Komünist devrimciler, 1
Mayıs’tan 1 Haziran’a kadar halk direnişinin bütün kritik eşiklerinde en önde
kararlıca durmanın özgüvenine sahiptir. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ancak şimdi büyük
kitlelerle birleşme ve kavramın tam anlamıyla “kitlelerle birlikte politika”
yapma zamanıdır.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Haziran Ayaklanması,
komünist hareketin bütün zeminlerinde ve alanlarında coşkuyla kucaklanması
gereken devasa ölçekte taze güçler açığa çıkartmıştır. </span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Devrimci bir kitle
partisi bu yeni dönemin koşullarında büyütülecek ve yeniden yeniden
kazanılacaktır.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 14.25pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-indent: 35.4pt; vertical-align: baseline;">
<span style="color: #555555; font-family: "Cambria","serif"; font-size: 10.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-family: Arial; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Komünist devrimciler bu
hareketin deneyiminden öğrenmeyi bilecekleri gibi, hareketin gelişim yönünü her
aşamada analiz ederek bütün çabalarını bu yönde yoğunlaştıracaklardır.</span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1165075300941605276.post-37728834797968680172013-07-09T07:55:00.002-07:002013-07-09T07:55:10.198-07:00<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:RelyOnVML/>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><br />
<!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:DontVertAlignCellWithSp/>
<w:DontBreakConstrainedForcedTables/>
<w:DontVertAlignInTxbx/>
<w:Word11KerningPairs/>
<w:CachedColBalance/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="267">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"
UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"Times New Roman";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 35.4pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm;">
<span style="font-size: 26.0pt; line-height: 115%;">İKTİDARIN NİYETİ, MÜSLÜMAN-LAİK GERİLİMİNİ KÖRÜKLEYEREK
GERİCİ BİR CEPHELEŞME YARATMAK</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Renkli, zeka kıvılcımları saçan kararlı ve mizah duygusu gelişkin bir
onur isyanı kuşağı ile tanıştık.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Onları kavramak için<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>zengin <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sosyo kültürel analizlere gereksinim var.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Soruyor, sorguluyor, akıllarına yatınca devlet şiddetini umursamadan
harekete geçiyorlar.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Antipolitik olmalarının apolitik manasına gelmediğini, olup bitenleri
dikkatle takip ettiklerini, attıkları sloganlar, kurdukları cümleler söylüyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bir defa daha görüldü: Çelişkiler arasında öne çıkan ve patlayan
birisi, örtmek bir yana diğerlerini öne çıkarıyor, görünmelerini sağlıyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Gezi parkı alanının, devletle derdi olan her kesimin eylem/kendini
ifade sahasına dönüşmesi boşuna değil.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Onur ayaklanmasını devlet tetikledi.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Yarım ağızla ‘özür dilemeleri’ bunu unutturacak değil.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Yüz binler ve onları destekleyen milyonlar, özgürlüklerini savunmak için
göğüs göğse çatışarak iktidarı püskürttüler ve “20 yıla bedel günler”
yaşadılar.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
İktidar partisi, hala olup bitenleri çözümleyebilmiş değil. </div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Meselenin iktidar partisi liderinin şahsı ve partinin kendisiyle ilgili
olduğunu sanmaları, bu vesveseye kapılmaları analiz yeteneklerinin iyice
köreldiğine işaret.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Eylemlerde cinsiyetçi sloganların atılması, iktidar partisi liderine
küfür edilmesi kabul edilemez ve onur ayaklanmasının ruhuna aykırı.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Eylemciler zaten bu tür lümpen söz ve davranışları mahkum ettiler,
bünyelerinden dışladılar.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
İktidarın, eylemleri bahane etmesinin nesnel zemini yok. </div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ergenekon artıklarının kendi amaçları doğrultusunda kimi yerlerde,
milyonlarca insanın mobilize olduğu bir eylem döneminde ortaya çıkmaları da
olağan. </div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Onlar da, ilerici, sol, sosyalist çevreler, partiler, akımlar
tarafından teşhir edildi zaten.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ancak iktidarın niyeti, Müslüman-laik gerilimini körükleyerek gerici
bir cepheleşme yaratmak.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Meydanlara, sokaklara taraftarlarını çıkarması da bu maksatla.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
MHP mitinglerinin geride bırakan “yol ver ezelim” sloganlarının
yaygınlığı, iktidar partisinin soğuk savaşın tipik Türkçü devlet İslamcısı
rolünü güncelleme hevesini taşıdığını gösteriyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ajanlar, Vandallar, çapulcular, darbeciler söylemi ciddi bir tıkanma ve
asabiyetin dışa vurumu.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Her iktidar, kendi kibrinde boğulur.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Her yerde böyle olagelmiştir.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Hayat durmaksızın değişir, halk bu değişimin içindedir.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
90’lı yıllarda devlet kontrgerilladan ibaret hale gelmişti ve halk
bundan kurtulmak için, o isteği anlayıp buna göre davranan AKP’ye yönelirken
90’ların bütün devlet partileri darmadağın olmuştur.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Aynı zaman diliminde ABD, eski işbirlikçilerinden kurtulmanın yolunu
arıyordu.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
AKP, iktidarları sürecinde değişimci görüntüsünü yitirdi.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Devletleşme durumu buna denk geliyordu.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Despotik rejim kodlarını kendi bünyesine adapte etmekle gecikmedi.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Çünkü, onun üzerinden yükseldiği miras “demokrat” değildi.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Generaller partisi, ABD’ye sadakatle hizmet ettiği halde günün birinde
bir kenara itiliverdi.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
İkna gücü kalmamıştı ve sömürgecilik ilişkilerinin yeni biçimlerine
ayak uyduramıyordu.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
AKP, kendi kredibilitesini zorladığı bir döneme girdiği ve kullanıp
atılma korkusu yaşadığı için geleneksel oy tabanını ekonomik ve siyasal
imkanlar sunarak koruma kaygısıyla içe dönük hamlelerde bulundu.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu tür kurnazlıklar da emperyalistlerin homurtularıyla yanıtlandı,
yanıtlanıyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Onur ayaklanmasıyla vesveseye kapılan iktidar, tamamen ayrı iki durumu
bilinçli olarak çarpıtıp algı kirliliği yaratmakla kalmıyor kendi kitlesindeki
faşist refleksleri diriltiyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
İktidarın emperyalistlerle çıkar çatışması bir iç kapışmadır ve Gezi
vesilesiyle ortaya çıkan toplumsal direnişin meşrululuğunu gölgelemez.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Muhalefeti bastırmaya, Kürtleri aldatmaya, solu ezmeye, farklı hayat
biçimlerine karşı çıkmaya, farklı inançları ve milliyetlerin özgünlüklerini yok
etmeye yeminli devlet refleksini kuşanan, otoriter despotluğu koyultan iktidar,
tam anlamıyla bir toplumsal patlamaya yanıtlanmıştır.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Dolayısıyla, “eden bulur” ve “kendi düşen ağlamaz!”</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bugünkü AKP, toplumsal değişim talebinin adresi değil.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Öte yandan düzen başka bir değişim partisi ortaya çıkarabilmiş değil.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Değişim, dönüşüm diyalektiğini kendinde somutlayan bir<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>program, iştahlı pratik faaliyet ve bugüne
dek kapsanamamış milyonlara ulaşan bir siyasal organizasyona duyulan ihtiyaç
apaçık ortada. </div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Görünür gelec ek bakımından buna aday yegane oluşum HDK-HDP.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Ancak bu oluşumun da bütünsel olarak onur isyanını hemen kavrama ve
harekete geçme refleksi geliştirme, dilini tazeleme bakımlarından vasatı
aşamadığını, bir silkelenme, yenilenme yeni durumun çok renkli çeşitliliğini
anlama vesilesi kılınabilmesi bakımından tespit etmek gerekir.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Bu tür handikaplar aşılmadan Türkiyelileşilemez.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Türkiye emekçi solu başka etmenlerin yanı sıra bir de bu yeni durum
nedeniyle teorik rektifikasyon ve pratik transformasyon ihtiyacıyla karşı
karşıyadır.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
90’larda doğan bugünün gençleriyle, özgürlük mücadelesi bileşenlerinin
aktif etkileşiminin ne oranda gerçekleştirileceği, bu ihtiyacın yanıtlanma
düzeyiyle doğru orantılıdır.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
Dinamik bir gençlik partisi olmayı başaran devrimci Marksistlerin kendi
özel tarihleri düşünülünce, bu diyalektiğe göre konumlanma kabiliyeti
gösterdikleri ve böylesi süreçlere hazırlıklı oldukları söylenebilir ki; bu son
derece umutlu bir işarettir.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07000576991485482451noreply@blogger.com0