22 Mayıs 2013 Çarşamba



ÜSLUBUNUZ KADERİNİZDİR
Cahiliye dönemi Arapları arasında, adına Müsle denilen yaygın bir uygulama vardı.
Öldürülen düşmanın kulaklarıyla, parmakları kesilip kolye yapılır, gövdesi yarılır, başı koparılırdı.
Hz. Muhammed’in amcası Hamza’nın öldürülerek ciğerlerinin çıkarılması en yaygın bilinen Müsle örneğidir.
Buna rağmen, İslam devrimi Müsle yapmayı kesinlikle yasakladı.
Meseleyi kişiselleştirmek, yıkılarak tarihe gömülmeye çalışılan kabileciliği hortlatmaktan başka bir işe yaramazdı.
Türkiye siyasi coğrafyası, Küer isyanlarına karşı onlarca yıldır uygulanan yaygın Müsle örneklerinin tanığı, 90’lı yıllarda yapılanları fotoğraflarıyla gazete arşivleri hala güncel.
Morglar bunu kanıtlayan örneklerle doluydu.
Hasır altı edilse dahi durum bu.
Batı’da ise manevi Müsle örnekleri yaygın.
İktidar, her itirazı, her reddi o denli kişiselleştiriyor ki onu, haysiyet tanımadan ve öncelikle onları parçalamayı hedefleyerek saldırıyor.
Tanıl olmak, o ucuzlukları dinlemek dahi utandırıcı.
Her mücadelenin karakterini, rakiplerin/düşmanların nitelikleri belirler.
Tenezzül eşiği yüksek, basitliklere gönül indirmeyen hasımların mücadelesi, sırf bu sebeple bile kıymetlidir.
Anadolu ve Mezopotamya, yenilen hasımları öven galiplerin olduğunu haber veren mitolojiyle bezelidir.
Bir de, süregelen açlık grevleri konusunda takınılan tutuma bakalım.
Bir düşmanlıktır almış gidiyor.
Yaralı bir egonun paranoyayla birleşince nasıl da hazımsızlık yaptığını görüyoruz böylece.
Bedenlerini ve nefislerini, ömürlerini yeme pahasına, denetleyerek en barışçı metotlardan biriyle, aç kalarak size bir şeyler anlatmak isteyenlere karşı yalanın, riyanın saçağına saklanıyorsanız, sizde ne itibar kalır ne kimlik.
“Her şeyi yiyip içiyorlar” demek, tarifi olmayan bir ucuzluktur.
Kalibresi bu kadar olan bir hasım, ayran budalaları dışında kime ne umut verebilir?
Ölümden korkanlar ölümle korkutmayı severler.
İkbal için minnet edenler, canı için dahi minnet etmeyenleri asla anlamazlar.
Fakat elbette ki onların bu yaklaşımı önemlidir.
Her meselede çözecekmiş gibi yaparak beklenti yaratıp muhaliflerini hareketsiz bırakan ancak hiçbir esaslı sorunu çözmeyen bir iktidardan umutlu olmak ayran budalalarına kalsın.
Her konuşmasında içinden bir firavun, bir cuntacı Kenan Evren, bir Şevket Kazan, Sami Türk, çıkaran taşlaşmış birinden medet ummak, kendini eylemsizliğe, en basit demokratik tepkiler göstermekten dahi geri durmaya çivilemektir.
“Yiyip içiyorlar” demek, Hamza’nın ciğerini çiğneyen Hind’in yaptığından beterdir.
Çünkü, canlı insanların onurlarına, maneviyatlarına kast etmektir.
Vicdansızlıktan öte molozlaşmadır bu; feci halde bir molozlaşma, yıkıntıya dönüşme, tarihsel atık haline gelme.
Nicedir Modifiye edilmiş bir faşizmdeyiz.
Sürreal  bir siyasal ve toplumsal ortam.
İzler birbirine karışmış.
Kendi kutsallığına dokunulmasını istemeyen, mağduriyet söylemiyle yol alan iktidar, konu başkalarının maneviyatı, onuru olunca her yol ve yöntemle onları ihlal etmeyi alışkanlık edinmiş görünüyor.
İktidarın  fark edemediği şu: Örnekse, açlık grevlerine karşı o irkiltici dil muhatabında hiçbir etki yaratmazken, kendi taraftarlarında linç eğilimini besler.
Ayrıca bu dil, mağduriyet sürecinin tamamlandığının kesin delilidir.
O artık doyma noktasına ulaşmıştır.
İktidarın yol açtığı o metamorfozla vicdanları Kafka’nın ‘Gregor Samsa’ı oluvermişler.
İktidar mahfilleri daha iyi kavrasın diye tekrar tekrar belirtmeli: Açlıksa, yoksul halkın çocukları olarak buna talimliyiz.
Horlanma, aşağılanmaysa, ezilenlerin tarihi bundan başka nedir ki?
Hz. Muhammed hem aç kaldı hem aşağılandı.
Mekkeli zengin tacirlerin dün ona yaptıklarını bugün bizzat iktidarca ezilenlere karşı uygulamaya çalışıyor.
Çok gürültü çıkarması, iktidarın haklı-meşru olduğu manasını taşımaz.
Cuntacı Evren’in sesi de çok çıkıyordu; neye yaradı?
Arkandan hayırla yad edecek bir kişisi bile olmamak ne büyük bir zulümdür!
Salıpazarı tezgahlarının altına atılan çürük domateslerin bile daha kıymetli olduğu bir iktidarı da aynı akıbet bekliyor.
O gücü kendinde temsil eden kişiyi de.
Bundan kaçmak imkansız.
Çünkü karakteriniz üslubunuz, üslubunuz da kaderinizdir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder