DÖNE ANA’NIN İSYAN ÇIĞLIĞI SAVAŞA DUR DİYOR!
Bir kez daha
vuruldu kadınlar, çocuklar, gençler… Bir kez daha sarsıldık acıyla. Bir kez
daha acıya boğulduk. Yakın dönemdeki Antep, Akçakale, Cilvegözü’nden sonra
Reyhanlı’daki korkunç patlamada onlarca insanımızı kaybettik. Yakınlarını
kaybedenler büyük bir acıyla “biz savaşta mıyız?” sorularını soruyor. Yaşamları
boyunca gözlerinin önünde gitmeyecek bu katliamın şokunu yaşıyorlar hala.
Ve oradan, o
vahşi katliamdan bir kare kaldı önümüzde. Elleri havada tepeden tırnağa acıya,
öfkeye kesmiş bir kadın resmi. İşte o fotoğraf… Reyhanlı patlamasında kızını ve
torununu kaybeden Döne Anne’nin fotoğrafı. O fotoğraf, katliamın yarattığı
tahribatı hafızlarımıza adeta kazıyan bir kare…
Acı, Öfke ve İsyan… Bir yanda hükümetin ölü sayısı da dahil gerçekleri
saklama telaşı. Abdülhamit dönemini aratır yasak ve sansür kararı. Günlerdir
enkaz altında kurtarılmayı bekleyen canlar… Adli tıpta teşhis edilmeyi bekleyen
cesetler… Diğer yanda ise Reyhanlı halkının sorgulayan aklı ve AKP’ye olan
öfkesi… Hükümetin sözleri ne olursa olsun halkı yanıltmak için ne söylenirse
söylensin, sansüre, yalana, dezenformasyona başvurulsun, bir de inatçı gerçekler
var… Ve o gerçekleri rehber alanların duru aklı ve yıkıcı öfkesi bütün
iktidarları sarsacak kadar güçlüdür. Ve Reyhanlıların gözünde, AKP Hükümeti
izlediği Suriye politikasının neden olduğu bu korkunç katliamla tamamen
meşruluğunu yitirmiştir.
Reyhanlı’da
katliamcı saldırının olduğu gün Roboski katliamının 500. günüydü. Bir kış günü
çoğu çocuk olan sivil halkın üzerine savaş uçakları bombalar yağdırmıştı.
Roboskili analar 500 gündür acıyla sarsılıyorlar. Tepkilerini, öfkelerini,
adalet taleplerini 500 gündür haykırmalarına rağmen, çıkan rapor da devletin
sorumluluğu kabul edilemeyecek “kasıt yoktur” denildi. Reyhanlı katliamının
olduğu Cumartesi günü 500. gün nedeniyle sınıra yürüdü. Kürt analar. Bombalanan
yere ilk defa giden anneler, çocuklarının eşyalarını bulmanın acısını, hüznünü
yaşadı… Kimisi için tek bir ayakkabı, kimisi için bir yemek kabıydı
çocuklarından geriye kalan. Çocuklarına ait eşyaları öperek ağlayan analar
yüreğimizi burktu.
Burjuva
düzenin emekçi halkımızı tüketim çığılığına sevk ederek sömürücü yüzünü
gösterdiği “anneler gününde” üstelik, Roboskili Kürt kadınları çocuklarından
kalan yırtık ayakkabıları öperken, Reyhanlı’da bu sefer Arap kadınları ağıtlar
yakıyordu kolu bacağı kopan çocuklarının uzuvlarını toplarken. Biri Arapça
diğeri Kürtçe ağıt yakıyordu. Emperyalistler ve işbirlikçileri sorgusuz sualsiz
bombalar yağdırmış ya da bombalar patlatmıştı üzerinde. Dün Roboski’de
öldürülen, bombalanan çocuklar için sarsıldık. Bugünse emperyalistlerin ve
işbirlikçilerinin gözü dönmüş hırsları ve bölge hesapları, Arap halkından
onlarca insanımızı bu katliamın hedefi haline getirildi. AKP Hükümetinin
emperyalizme bağımlılıkta sınır tanımayan duruşu, büyük devlet şovenizmi,
başından beri izlenilen savaşçı, işgalci Suriye politikası onlarca insanımızın
yaşamını yitirmesine neden oldu.
Anneler günü
nedeni ile kadınlara yaptığı “duygusal” konuşmada Başbakan Erdoğan timsah
gözyaşları dökerek ‘Suriye’de ölen masum anne ve bebekler için’ hissettiklerini
paylaştı. Davutoğlu ise artık yalanla, demagoji ile üzeri örtülemeyecek kadar
açık hale gelip emekçilerin gözünde teşhir olan Suriye politikasını savunmaya
devam etti. ‘Tecavüzden kaçan kadınlara kapılarınızı kapatabilir misiniz’ gibi
adi demagojilere sığınmaya, katliamda AKP Hükümetinin rolünü gizlemeye çalıştı.
Emperyalizmin taşeronu rolünü oynadıklarını, kadınların yaşadığı vahşeti ve
acıyı kullanarak rolünü oynadıklarını, kadınların yaşadığı vahşeti ve acıyı
kullanarak örtmek istedi.
Ve yine
kadınlar yaşadı acıların en katmerlisini ve yaşamaya devam ediyor. Kimisi
tecavüz ve tacize uğrayarak… Kimisi yerlerinden yurtlarından sürülüp kamplara
konularak. Kimisi çocuklarının, eşlerinin ölümüne ağlayarak… Suriye’den
göçertilerek, Reyhanlı’da, Ceylanpınar’da, Adana’daki kamplarda yaşamını bin
bir zorlukla devam ettiren kadınlar… Bir yandan tecrit koşullarında yaşama
itildi, diğer yandan zor koşullarda
açlık ve yoksullukla boğuşarak çocuklarını doyurmaya çalıştı. Savaşın görünür,
görünmez tüm acı sonucunu yaşadılar, yaşıyorlar. Durdukları yer, tarafları neresi
olursa olsun savaşın acısını en boyutlu kadınlar yaşıyor. Sosyal yaşamdan
dışlanarak, kamplarda kötü koşullarda yaşamak zorunda bırakılıyor. Bedenleri
yağmalanıyor. İşgalci emperyalist, gerici devletler kendi egemenliklerini çoğu
zaman kadın bedenini taciz ve tecavüz işkencesiyle yağmalayarak pekiştirmekte.
Nitekim bundan birkaç ay önce. Barış
İçin Kadın Girişimi, Ceylanpınar’daki mülteci kamplarını gezerek
Suriye’den göç ettirilen kadınların yaşadıkları taciz, tecavüz, yoksulluk,
işsizlik ve yalnızlığa dikkat çekmişti.
Kadınlar
için acının ve gözyaşının rengi aynı. Kimliği, inancı ne olursa olsun, savaşın
acısını en fazla kadınların yaşadığını Reyhanlı’daki patlamayla bir kez daha
gördük. İşte bu nedenle barışın en kararlı savunucusu da kadınlar olmalı.
Savaşa karşı barışı kararlılıkla savunarak milyonlarca kadını barış
mücadelesinin öznesi haline getirmeliyiz. Kent kent kurulan Barış İçin Kadın
Girişimleri’nin mücadelesini kararlılıkla büyütmeliyiz. Egemenlerin, Reyhanlı
katliamında bir kez daha tanık olduğumuz gibi inanç, kimlik farklılıklarını
kullanarak halkları birbirine düşürme
planını bozmalıyız. Kürt kadın kardeşlerimizle birlikte Ortadoğu’yu kana
bulayan savaş politikalarına karşı barışın ve özgürlüğün sesini yükseltmeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder