22 Mayıs 2013 Çarşamba



DÖNE ANA’NIN İSYAN ÇIĞLIĞI SAVAŞA DUR DİYOR!

Bir kez daha vuruldu kadınlar, çocuklar, gençler… Bir kez daha sarsıldık acıyla. Bir kez daha acıya boğulduk. Yakın dönemdeki Antep, Akçakale, Cilvegözü’nden sonra Reyhanlı’daki korkunç patlamada onlarca insanımızı kaybettik. Yakınlarını kaybedenler büyük bir acıyla “biz savaşta mıyız?” sorularını soruyor. Yaşamları boyunca gözlerinin önünde gitmeyecek bu katliamın şokunu yaşıyorlar hala.
Ve oradan, o vahşi katliamdan bir kare kaldı önümüzde. Elleri havada tepeden tırnağa acıya, öfkeye kesmiş bir kadın resmi. İşte o fotoğraf… Reyhanlı patlamasında kızını ve torununu kaybeden Döne Anne’nin fotoğrafı. O fotoğraf, katliamın yarattığı tahribatı hafızlarımıza adeta kazıyan bir kare…  Acı, Öfke ve İsyan… Bir yanda hükümetin ölü sayısı da dahil gerçekleri saklama telaşı. Abdülhamit dönemini aratır yasak ve sansür kararı. Günlerdir enkaz altında kurtarılmayı bekleyen canlar… Adli tıpta teşhis edilmeyi bekleyen cesetler… Diğer yanda ise Reyhanlı halkının sorgulayan aklı ve AKP’ye olan öfkesi… Hükümetin sözleri ne olursa olsun halkı yanıltmak için ne söylenirse söylensin, sansüre, yalana, dezenformasyona başvurulsun, bir de inatçı gerçekler var… Ve o gerçekleri rehber alanların duru aklı ve yıkıcı öfkesi bütün iktidarları sarsacak kadar güçlüdür. Ve Reyhanlıların gözünde, AKP Hükümeti izlediği Suriye politikasının neden olduğu bu korkunç katliamla tamamen meşruluğunu yitirmiştir.
Reyhanlı’da katliamcı saldırının olduğu gün Roboski katliamının 500. günüydü. Bir kış günü çoğu çocuk olan sivil halkın üzerine savaş uçakları bombalar yağdırmıştı. Roboskili analar 500 gündür acıyla sarsılıyorlar. Tepkilerini, öfkelerini, adalet taleplerini 500 gündür haykırmalarına rağmen, çıkan rapor da devletin sorumluluğu kabul edilemeyecek “kasıt yoktur” denildi. Reyhanlı katliamının olduğu Cumartesi günü 500. gün nedeniyle sınıra yürüdü. Kürt analar. Bombalanan yere ilk defa giden anneler, çocuklarının eşyalarını bulmanın acısını, hüznünü yaşadı… Kimisi için tek bir ayakkabı, kimisi için bir yemek kabıydı çocuklarından geriye kalan. Çocuklarına ait eşyaları öperek ağlayan analar yüreğimizi burktu.
Burjuva düzenin emekçi halkımızı tüketim çığılığına sevk ederek sömürücü yüzünü gösterdiği “anneler gününde” üstelik, Roboskili Kürt kadınları çocuklarından kalan yırtık ayakkabıları öperken, Reyhanlı’da bu sefer Arap kadınları ağıtlar yakıyordu kolu bacağı kopan çocuklarının uzuvlarını toplarken. Biri Arapça diğeri Kürtçe ağıt yakıyordu. Emperyalistler ve işbirlikçileri sorgusuz sualsiz bombalar yağdırmış ya da bombalar patlatmıştı üzerinde. Dün Roboski’de öldürülen, bombalanan çocuklar için sarsıldık. Bugünse emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin gözü dönmüş hırsları ve bölge hesapları, Arap halkından onlarca insanımızı bu katliamın hedefi haline getirildi. AKP Hükümetinin emperyalizme bağımlılıkta sınır tanımayan duruşu, büyük devlet şovenizmi, başından beri izlenilen savaşçı, işgalci Suriye politikası onlarca insanımızın yaşamını yitirmesine neden oldu.
Anneler günü nedeni ile kadınlara yaptığı “duygusal” konuşmada Başbakan Erdoğan timsah gözyaşları dökerek ‘Suriye’de ölen masum anne ve bebekler için’ hissettiklerini paylaştı. Davutoğlu ise artık yalanla, demagoji ile üzeri örtülemeyecek kadar açık hale gelip emekçilerin gözünde teşhir olan Suriye politikasını savunmaya devam etti. ‘Tecavüzden kaçan kadınlara kapılarınızı kapatabilir misiniz’ gibi adi demagojilere sığınmaya, katliamda AKP Hükümetinin rolünü gizlemeye çalıştı. Emperyalizmin taşeronu rolünü oynadıklarını, kadınların yaşadığı vahşeti ve acıyı kullanarak rolünü oynadıklarını, kadınların yaşadığı vahşeti ve acıyı kullanarak örtmek istedi.
Ve yine kadınlar yaşadı acıların en katmerlisini ve yaşamaya devam ediyor. Kimisi tecavüz ve tacize uğrayarak… Kimisi yerlerinden yurtlarından sürülüp kamplara konularak. Kimisi çocuklarının, eşlerinin ölümüne ağlayarak… Suriye’den göçertilerek, Reyhanlı’da, Ceylanpınar’da, Adana’daki kamplarda yaşamını bin bir zorlukla devam ettiren kadınlar… Bir yandan tecrit koşullarında yaşama itildi,  diğer yandan zor koşullarda açlık ve yoksullukla boğuşarak çocuklarını doyurmaya çalıştı. Savaşın görünür, görünmez tüm acı sonucunu yaşadılar, yaşıyorlar. Durdukları yer, tarafları neresi olursa olsun savaşın acısını en boyutlu kadınlar yaşıyor. Sosyal yaşamdan dışlanarak, kamplarda kötü koşullarda yaşamak zorunda bırakılıyor. Bedenleri yağmalanıyor. İşgalci emperyalist, gerici devletler kendi egemenliklerini çoğu zaman kadın bedenini taciz ve tecavüz işkencesiyle yağmalayarak pekiştirmekte. Nitekim bundan birkaç ay önce. Barış  İçin Kadın Girişimi, Ceylanpınar’daki mülteci kamplarını gezerek Suriye’den göç ettirilen kadınların yaşadıkları taciz, tecavüz, yoksulluk, işsizlik ve yalnızlığa dikkat çekmişti.
Kadınlar için acının ve gözyaşının rengi aynı. Kimliği, inancı ne olursa olsun, savaşın acısını en fazla kadınların yaşadığını Reyhanlı’daki patlamayla bir kez daha gördük. İşte bu nedenle barışın en kararlı savunucusu da kadınlar olmalı. Savaşa karşı barışı kararlılıkla savunarak milyonlarca kadını barış mücadelesinin öznesi haline getirmeliyiz. Kent kent kurulan Barış İçin Kadın Girişimleri’nin mücadelesini kararlılıkla büyütmeliyiz. Egemenlerin, Reyhanlı katliamında bir kez daha tanık olduğumuz gibi inanç, kimlik farklılıklarını kullanarak halkları  birbirine düşürme planını bozmalıyız. Kürt kadın kardeşlerimizle birlikte Ortadoğu’yu kana bulayan savaş politikalarına karşı barışın ve özgürlüğün sesini yükseltmeliyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder