27 Temmuz 2013 Cumartesi



JİTEM’İN KANLI DOSYASI


Serkan KURT / MÊRDÎN -DİHA
Güncellenme : 20.07.2013 05:32
Kızıltepe Savcılığı’nın fezlekesinde Albay Atilla Uğur’un başında bulunduğu JİTEM’e bağlı ‘Bıçak Timi’ adlı cinayet şebekesinin 1993 ve 1996’da katlettiği isimler açıklandı

Albay Uğur’un başında olduğu devlet çetesi tarafından katledilen Abdulvahap Ateş, Mahmut Abak, Yusuf Tunç, Hıdır Öztürk, Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Menduh Demir, Nurettin Yalçınkaya, Necat Yalçınkaya ve M. Emin Abak için yakınları Savcılığa başvurmuş.
Savcılık: ‘Katillerin başı’ Uğur

Bölge’de ilk olarak l987’de uygulanan OHAL’in ardından yasadışı oluşumlar harekete geçirildi. Kürtlere karşı “terörle mücadele” adı altında oluşturulan  JİTEM’in İçişleri Bakanlığı’nın onayı olmadan, Genelkurmay Başkanlığı’ndan görüş alınmadan ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın kendi inisiyatifiyle kurulduğu söylendi. Uzun süre devlet kurumları tarafından varlığı onaylanmayan JİTEM ile ilgili daha sonra açılan soruşturmalarda varlığı resmen tanınmaya başlandı. 27 Ağustos 1987 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’na bağlı olarak “Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı (JİTEM)” adıyla kuruldu. Başlangıçta, Mêrdîn (Mardin), Silopya (Silopi), Êlîh (Batman) faaliyet alanı olarak belirlendi ve daha sonra Bölge’nin birçok bölgesinde faaliyet yürüttü.

Resmi düzeyde kabulü

Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, JİTEM davası için talimatla verdiği ifadesinde JİTEM’in varlığının resmi düzeyde kabul gördüğünü söyledi. İtirafçı Abdülkadir Aygan da bir röportajında, “Görev yeri: JİTEM” yazan resmi maaş bordrosunu göstermiş ve görev yaptığı yerde JİTEM yazılı tabela bile bulunduğunu belirtmişti. Emekli albay Arif Doğan’ın 14 Ağustos 2008’de Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınmasından sonra JİTEM ile ilgili yeni bilgiler ortaya çıktı. Doğan’ın depo olarak kullandığı İstanbul Beykoz’daki bir evde yapılan aramalarda ise çok sayıda “JİTEM belgesi” bulunmuştu. Doğan ifadesinde JİTEM’i kendisinin kurduğu ve daha sonra Veli Küçük’e devrettiğini itiraf etmişti. 1990’lı yıllarda Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da JİTEM tarafından öldürüldüğü öne sürülmüştü. Güçlükonak katliamı ve Şemdinli olayının da JİTEM tarafından yapıldığı belirtilmişti.

Soruşturma aşaması

Kayıp yakınları ve avukatlarının başvurusu üzerine Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan Uğur’un Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yaptığı dönemde yaşanan faili meçhul cinayetler ve köy boşaltmalara ilişkin sürdürdüğü soruşturmasını tamamladı. Savcılık, TMK 10. madde ile görevli Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne gönderdiği fezlekede, 8 kişi hakkında inceleme başlattı. Fezlekede, Abdulvahap Ateş, Mahmut Abak, Yusuf Tunç, Hıdır Öztürk, Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Menduh Demir, Nurettin Yalçınkaya, Necat Yalçınkaya ve Mehmet Emin Abak’ın 1993 ve 1996 yılları arasında Qoser’de kaybedildiğine dikkat çekilerek, yakınlarını kaybeden 22 kişinin mağdur sıfatıyla savcılığa başvuruda bulunduğuna yer verildi.

 
Kayıplar

‘90’lı yıllarda kaybettirilen ve bir daha kendilerine ulaşılamayan kişilerin ailelerinin avukatı tarafından 6 Şubat 2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçede ismi geçenler:
  • Zübeyir Birlik ile Abdulbaki Birlik (Qoser / Bedlîs -1995)
  • Abdulvahap Ateş (Qoser - 1994)
  • Necat Yalçınkaya ile kardeşi Nurettin Yalçınkaya (Qoser - 1995)
  • Yusuf Tunç ( Qoser - 1994)
  • Abdurrahman Bulut (Qoser -1994)
  • Hüseyin Çelebi (Qoser - 1994)
  • Emin Abak ile Mahmut Abak (Qoser - 1995)
  • Süleyman Abak ve Abdurrahman Abi (Qoser - 1995)
  • Hıdır Öztürk ve Şirin Öztürk (Qoser - 1993)
  • İzzettin Yiğit, Mehmet Ali Yiğit, Mehmet Nuri Yiğit, Abdulvahap Yiğit, Abdulbaki Yiğit, Abdurrahman Öztürk ve Tacettin Değer (Qoser - 1993)
Daha sonra itiraflarla ve belgelerle ortaya çıkan JİTEM tarafından öldürüldüğü söylenen bazı kişiler şunlardır: Musa Anter, Vedat Aydın, Musa Toprak, Mehmet Şen, Talat Akyıldız, Zahit Turan, Necati Aydın, Ramazan Keskin, Mehmet Ay, Murat Aslan, İdris Yıldırım, Servet Aslan, Sıddık Yetmez, Edip Aksoy, Ahmet Ceylan, Şahabettin Latifeci, Abdülkadir Çelikbilek, Mehmet Salih Dönen ve ismi öğrenilemeyen amcası, İhsan Haran, Fethi Yıldırım, Abdülkerim Zoğurlu, Zana Zoğurlu, Mele İzzettin Acet ve şoförü Mehmet Emin Kaynar, Hakkı Kaya, Harbi Arman, Fikri Özgen, Hasan Ergül, Murat Aslan ve Muhsin Göl.

Serkan KURT / Mêrdîn - Diha
Güncellenme : 21.07.2013 05:28
Kızıltepe Başsavcılığı’nın fezlekesinde Qoser’deki  faili meçhul cinayetleri ve köy yakmalarını JİTEM’e bağlı “Bıçak Timi”nin yaptığına yer verilerek, “Bıçak Timi”nin halen Qoser’de köy korucuları ve sivil kişilerden oluştuğuna dikkat çekildi


‘Bıçak Timi’nin icraatları

Dosyamızın bugünkü konusunu “Bıçak timi”nin kirli icraatları oluşturuyor. Kızıltepe Başsavcılığı’nın hazırladığı fezlekede, Qoser’de (Kızıltepe) 1993 ile 1996 yılları arasında JİTEM’e bağlı “Bıçak Timi”nin kirli icraatları gizli tanıkların beyanlarıyla su yüzüne çıkıyor. Kızıltepe Başsavcılığı tarafından Diyarbakır Başsavcı Vekilliği’ne gönderilen fezlekede, gizli tanık Oğuz’un “1994 yılından 2010 yılına kadar geçici köy korucusu olarak görev yaptığını, 1994 yılından önce de gayriresmi olarak 2 yıl süre ile çalıştığı” yönündeki ifadeleri fezlekede yer alıyor. İfadesinde JİTEM adlı örgütün varlığına kesin olarak şahit olduğunu, hatta 1997-1999 yılları arasında JİTEM’e katıldığını ve bu süre içerisinde JİTEM kimliği ile görev yaptığını kaydeden Oğuz,  JİTEM’in Kızıltepe bünyesinde faaliyet gösteren liderinin ise, o dönem Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olan Hasan Atilla Uğur olduğunu, onun üstünde de Mardin İl Jandarma Komutanı Yardımcısı olan Yarbay Celal Kısa’nın bulunduğunu ifadelerinde dile getirdi.

Öldürüp PKK’ye yıkıyorlardı

“Bıçak Timi” içerisinde askeri personel ile birlikte itirafçı ve korucuların da faaliyet gösterdiğini aktaran Oğuz ifadelerinin devamında şunları belirtti: “Kızıltepe ilçesi Kurun köyünde Hıdır Öztürk, JİTEM tarafından evinden alınarak infaz edildi. Bu şekilde çalışan örgütün JİTEM olduğunu, JİTEM’in öldürdüğü kişileri ya ‘PKK’li olarak çatışmada öldürüldü’ ya da ‘PKK tarafından öldürüldü’ şeklinde lanse ediyordu.”

Ersever Diyarbakır sorumlusu

Fezlekede, gizli tanık Oğuz’un yanı sıra İstanbul Başsavcılığı tarafından Ergenekon’a yönelik yürütülen soruşturma kapsamında ifadesi alınan “Gizli tanık Aydos”un ifadeleri de bulunuyor. Cem Ersever ile birlikte çalıştığını belirten Aydos’un, savcılığa verdiği ifadelerinde, Cem Ersever’in kendisine “Jandarma Genel Komutanlığı JİTEM İstihbarat Görevlisi” yazılı olan A-4 kağıdının 1/3’ü büyüklüğünde bir belge verdiğini, bu tarihten sonra 6 ayda bir yenilenen bu belgenin 2 kez daha Ersever’in kendisi tarafından ve Ersever öldürüldükten sonra da 1996 yılına kadar Jandarma İstihbarat Şube Müdürü olan binbaşı Muhammet Demirel tarafından kendisine verildiğini belirtti. Aydos, o dönem çok sayıda PKK sığınağı tespit ettiklerini ve bu sığınakların birinde üç PKK’liyi sağ olarak teslim aldıklarını, bu şahısları Kızıltepe’nin girişinde bulunan ve Kürtçe adı Deimi olan köyün yanında yüzbaşı Hasan Atilla Uğur tarafından infaz edildiğini belirtti. Aydos, Cem Ersever’in Diyarbakır JİTEM Grup Komutanı olduğunu, JİTEM’in Mardin sorumlusunun Fatih kod adlı bir teğmen olduğunu; ancak bölgedeki gerçek sorumlunun Cem Ersever olduğunu kaydetti.


‘Bıçak Timi’nde yer alan isimler  

Oğuz, JİTEM adlı örgütün içinde yer alan “Bıçak Timi”nin Qoser ve çevre ilçelerde faili meçhul cinayetler işleyenlerin emekli korucu İsmet Kandemir, itirafçı Kadir Yıldız, kod adı Fatih olan Fahri, eski korucu Abdurrahman Kurğa, eski korucu Mehmet Salih Kılıçarslan, Üsteğmen Ahmet, Astsubay Erdal Uğur, Başçavuş Ergün-Ünal, MHP eski ilçe başkanı Ramazan Çetin ve eski korucu Mehmet Emin Kurğa olduğunu da kaydetti.


Serkan KURT / MÊRDÎN
Güncellenme : 22.07.2013 05:32
‘Bu çeteyi ancak devlet kurabilir
Hasan Atilla Uğur hakkında hazırlanan fezlekede, JİTEM adlı silahlı yapılanmanın il veya ilçelerde görev yapan kamu görevlilerinin iradesiyle kurulup faaliyet göstermesinin mümkün olamayacağı kaydedilerek, “Devlet bütçesinden harcama yapan, cinayet ve işkence gibi ağır ceza gerektiren suçları sistematik biçimde sürekli olarak işleyen ve faaliyet alanı çok geniş olan bu örgütün dönemin yüksek rütbeli kamu görevlilerinin ya da siyasilerin iradesiyle kurulup yönlendirilme ihtimalinin çok yüksek ve araştırılmaya değer olduğu anlaşılmıştır” denildi.

Deneme mahiyetinde kuruldu

Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı fezlekede, JİTEM’in tanımı ilk kez bu kadar net ortaya konuldu. TMK 10. madde ile görevli Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne gönderilen fezlekede, kamuoyunda JİTEM olarak bilinen ve esasen bölgede faaliyet gösteren Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Komutanlığı’nın Kasım 1988 ile Mayıs 1990 tarihleri arasında geçici görev kuruluşuyla ve deneme mahiyetinde oluşturulan bir yapıyı ifade ettiği kaydedilerek, bu yapının resmen kadrolanmaması nedeniyle Jandarma Genel Komutanlığı’nın hiyerarşik teşkilatı içinde yer almadığı ifade edildi.

Cinayetler sistematikleşti

Soruşturma kapsamında araştırılan faili meçhul cinayetler, gözaltına alınıp kaybettirilme, köy boşaltma ve işkence olaylarının da genel itibariyle 1993-1996 yılları arasında gerçekleştiğinin sabit olduğuna yer verilen fezlekede, “Bu suretle JİTEM adlı yasadışı oluşumun varlığının sabit olduğu ve iddia edildiğinin aksine 1990 yılından sonra da faaliyetine devam ettiği anlaşılmıştır” denildi. Fezlekede, JİTEM’in PKK’ye yardım edenlerin veya sempati duyanların haklarında adli süreç başlatılmaksızın işkence, öldürme vb. hukuka aykırı eylemlere maruz bıraktıklarına işaret edilerek, “1990’lı yıllarda esasen Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ‘teröre’ karşı yürütülen illegal faaliyetlerin de JİTEM adlı örgüt bünyesinde gerçekleştirildiği bazı tanık ve şüpheli  beyanlarıyla sabittir” denildi.

JİTEM kimliği verildi

Fezlekede yer alan gizli tanık Aydos’un “1992 yılından sonra Cem Ersever’in kendisine JİTEM kimliği verdiğini... 1994 yılından itibaren Hasan Atilla Uğuradına çalışmaya devam ettiğini” beyanlarına da yer verildi. Fezlekede, Ergenekon soruşturması kapsamında şüpheli olan İbrahim Şahin’in 14 Mayıs 2008 tarihinde B.O. ile yaptığı görüşmede, “....Tokatlı çocuk burada fabrikası var bugün fabrikasına da gittim akşam eve de geldi de bu jandarmaya JİTEM’e eşofmanlar yapmış geçen sene özel timin ihalesini kaybettim diyor...” şeklinde beyanlarda bulunduğu belirtildi.

‘Hiyerarşik yapıyı açıklayın’

Ayrıca fezlekede JİTEM paramiliter çetesinin jandarma subaylarınca yönetildiği, bütün bölgede organize biçimde faaliyet gösterdiği ve Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki hiyerarşik yapının JİTEM bünyesinde faaliyet gösteren asker kişiler arasında da aynen geçerli olduğu belirtilerek, “Jandarma Genel Komutanlığı aracığıyla soruşturmalara konu eylemlerin gerçekleştiği dönemlerde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görev yapan subay, astsubay ve korucuların tespit edilmesi suretiyle örgütün hiyerarşik yapısı net olarak belirlenebilir” ifadelerine yer verildi.

İşte sorumlular

Fezlekede, Kızıltepe’deki faili meçhul cinayetler ve köy boşatmalarından Hasan Atilla Uğur, Ahmet Boncuk, Anal Alkan, Abdurrahman Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Emin Kurğa, İsmet Kandemir, Eşref Hatipoğlu ve Mehmet Salih Kılıçaslan sorumlu bulunduğuna dair kararı verildi. Ayrıca gizli tanık Oğuz tarafından “Bıçak Timi”nde yer aldığı belirtilen ve o dönem itibarıyla Diyarbakır İl Jandarma Komutanı olduğu iddia edilen Eşref Hatipoğlu isimli kişinin de Menduh Demir ve Bedran Kaban’ı helikopterden atarak öldürdüğüne dair ifadeler yer alıyor.
Komutanlara katliam terfisi

Güncellenme : 19.07.2013 05:30
Mêrdîn’de 13 kişiyi katletmekten yargılanan Tuğgeneral Musa Çitil’in terfi ettirilmesinin ardından Bismil’de bir çok faili meçhul cinayetten sorumlu dönemin Bismil Tabur Komutanı İzzet Çural da terfi ettirildi

Bismil’de 1992 ve 94 yılları arasında birçok “faili meçhul” cinayet ve infaz olayında adı geçen dönemin Bismil İlçe Komando Tabur Komutanı İzzet Cural’ın Jandarma Genel Komutanlığı’nda Daire Başkanlığı görevine terfi ettirildiği öğrenildi



Komutana katliam terfisi

Bismil’de 1992 ve 94 yılları arasında birçok “faili meçhul” cinayet ve infaz olayında adı geçen dönemin Bismil İlçe Komando Tabur Komutanı İzzet Cural’ın hiçbir soruşturmaya tabi tutulmadığı gibi Jandarma Genel Komutanlığı Hareket Başkanlığı’nda Daire Başkanlığı görevine terfi ettirildiği öğrenildi.  Bismil’de 1990’lı yıllarda  binlerce yurttaş işkence tezgahlarından geçirilip, insanlık dışı uygulamalara tabi tutulurken, gözaltına alınıp kendilerinden bir daha haber alınamayan çok sayıda yurttaşın cenazelerinin bile nerede olduğu hala bilinmiyor.

Dilin kemiği yok

1994 yılında Bismil Komando Taburu tarafından gözaltına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan İsmail Tunç ve Arap Güven’in cenazesi gündeme gelince Bismil Sanayi Mezarlığı’nda iki PKK’li ile birlikte toplu mezara gömülmüş halde bulunmuştu. Yine işkencede öldürüldükten sonra bedenine bomba bağlanarak Bismil’in Zeko köyü kırsalında patlatılan Şehmus Yüksel’in cenazesinin yeri de yapılan haberler sonucu bulundu. Öte yandan 31 Ocak 2011 tarihinde internet sitelerine düşen ve İzzet Cural’a ait olduğu ifade edilen ses kaydında Cural, “İsrail Başbakanı kibar adam, İsrail Filistin’e iyi yapıyor. Ben de olsam aynısını yapardım” sözleriyle gündeme gelmişti.


Cural döneminde KAYBEDİLENLER

Bismil Komando Tabur Komutanı İzzet Cural’ın görev yaptığı 1992 ve 1994 tarihleri arasında gözaltına alınıp kendilerinden bir daha haber alınamayanlar: Arap Güven, İsmail Tunç, Özeyir Kurt, Musa Koluman, Şehmus Yüksel ve Turgut Yenisoy. Cural döneminde, önünde infaz edilenlerden bazılarının isimleri ise şöyle: Mahmut Çakmak, Şehmus Çelik, Cahit Özalp, Salhattin Akbulut ve Sadık Kortak.

            JİTEM devlet çetesi Uğur da sorumlusu


HABER MERKEZİ
Güncellenme : 19.07.2013 05:28
Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı, Bölge’de onlarca faili meçhul cinayette adı geçen emekli Albay Atilla Uğur hakkında hazırladığı fezlekede, JİTEM’in devletin içinde gizli bir örgüt, Uğur’un ise JİTEM’in Qoser sorumlusu olduğunu açıkça belirtti


JİTEM devlet çetesi,Uğur da sorumlusu

Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan Hasan Atilla Uğur’un, Qoser’de görev yaptığı dönemde yaşanan faili meçhul cinayetler ve köy boşaltmalara ilişkin sürdürdüğü soruşturmayı tamamladı. Savcılık, köy yakmaların ve fail meçhul cinayetlerin “sistematik” şekilde JİTEM faaliyeti olduğunu ve bu yapının da devlet ve siyasilerle bağlantısı bulunduğunu açıkça vurguladı.

90 sonrası da faaliyetteydi

Radikal’in haberine göre, savcılık hazırladığı fezlekede, şüpheli Atilla Uğur’un JİTEM denilen yasadışı yapının “Kızıltepe sorumlusu” olduğunu belirtti. Fezlekede şöyle denildi: “Faili meçhul cinayetlerin, gözaltına alınıp kaybettirilme, köy boşaltma ve işkence olaylarının da genel itibariyle 1993-1996 arasında gerçekleştiğinin sabit olduğu, bu suretle JİTEM adlı yasadışı oluşumun varlığının sabit olduğu ve iddia edildiğinin aksine 1990’dan sonra da faaliyetlerine devam ettiği anlaşılmıştır.”

Fezlekede, “terörle mücadele” adı altında yürütülen devlet faaliyetlerinin legal çizgiden çıkarıldığına dikkat çekilerek şu tespitlerde bulunuldu: “Başta TSK olmak üzere bu alanda faaliyet gösteren kurumlarda çalışan kamu görevlilerinin organize ettiği oluşumlar bünyesinde örgüt mensuplarının, örgüte yardım edenlerin veya sempati duyanların haklarında adli süreç başlatılmaksızın işkence ile öldürülme ve bunun gibi hukuka aykırı eylemlere maruz bırakıldıkları bir gerçektir... Söz konusu eylemlerin JİTEM adlı oluşumun faaliyetleri çerçevesinde gerçekleştirildiğine dair kuvvetli şüphe teşkil eden delillere ulaşılmıştır.” Fezlekede, adli ve idari makamların da bu tür faaliyetlere göz yumduğu kaydedilerek, “İnsanların adli makamlara çıkarılmaksızın sorgulanıp öldürülerek su kuyularına atılması gibi vahşi eylemler ‘terörle mücadele’ gerekçesiyle izah edilemez, aksine bizzat terör suçu teşkil etmiştir” denildi.


Gazetemizi de hedef almıştı

Atilla Uğur, Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yaptığı dönemde yaşanan faili meçhul cinayetler nedeniyle kendisini işaret eden köylülerin ifadelerini sayfalarımıza taşıdığımız için gazetemizi hedef almış ve gönderdiği tekzip yazısında “Görevimi hakkıyla yaptım” diyerek tehditler savurmuştu. Köylülerin ve kayıp yakınlarının gösterdiği mezar yerlerinde ise Atilla Uğur’un gerçekleştirdiği vahşet açığa çıkmıştı. En son Qoser’de 1994-1995’te gözaltında kaybedilen A. Vahap Ateş, M. Emin Abak ve Yusuf Tunç için Tilzerin köyünde başlatılan kazı çalışmasında kemikler ile elbise parçalarına ulaşılmıştı. Halk, faili meçhul cinayetlerden ve zorla kabetmelerden dönemin Alay Komutanı, şimdinin Ergenekon tutuklusu Albay Atilla Uğur’u sorumlu tutuyor.
ALBAY UĞUR’UN CESET KUYULARI

Sedat SUR / İzmir - Anf
Güncellenme : 23.07.2013 05:40
Kızıltepe Başsavcılığı’nın Atilla Uğur’u Kızıltepe’deki faili meçhul cinayetlerin sorumlusu olarak tanımladığı fezlekenin ardından o yılların tanığı ve dönemin DEP Mardin İl Başkanı olan BDP PM Üyesi Mehdi Aslan, ‘Tilzêrin ve Bûqetêr kuyuları Albay Uğur’un ceset kuyularıdır’ dedi

O GELİNCE CİNAYETLER PATLADI

H. Atilla Uğur’un Qoser’e (Kızıltepe) geldiği 1992 sonlarında DEP Mêrdîn İl Başkanlığı görevini yürüten BDP PM Üyesi Mehdi Aslan, Atilla Uğur’un Kızıltepe Alay Komutanı olması ile birlikte infaz, gözaltında kayıplar ve köy yakmalar konusunda bir patlama yaşandığını ifade etti

VAHŞETİN BİZZAT TANIĞIYIM

Mehdi Aslan, “1993 Aralık ayında Elîdizkê’de 7 kişinin askerlerce infazının, Xurs’da 3 PKK’linin katledilerek toplu halde gömülmesinin, Bakustan köyünde çıkan çatışmadan sonra 13 yaşında bir kız çocuğunun annesinin gözleri önünde asker ve korucuların tecavüzüne uğramasının tanığıyım” dedi

 
Albay Atilla Uğur’un ceset kuyuları: TILZÊRÎN VE BÛQETÊR
Hasan Atilla Uğur’un Qoser’e (Kızıltepe) geldiği 1992 yılı sonlarında Mêrdîn (Mardin) DEP İl Başkanlığı yaptığını söyleyen BDP PM Üyesi Mehdi Aslan, Atilla Uğur’un Kızıltepe Alay komutanı olması ile birlikte infaz, gözaltında kayıplar ve köy yakmalarda patlama yaşandığını ifade etti. Fezlekede geçtiği gibi adli ve idari makamların JİTEM faaliyetlerine göz yumduğunu da doğrulayan Aslan, “Atilla Uğur geldikten sonra köy yakmalar, kaybetmeler ve direkt infazlar bir anda Mardin bölgesinin günlük hayatının bir parçası haline geldi” dedi.

Mehdi Aslan, mağdur aileler tarafından Başsavcılığa verilen dilekçede yer alan 1993 Aralık ayında Elîdizkê (Tuzluca) köyünde 7 kişinin askerlerce infaz edilmesi olayına, Xurs’ta (Uluköy) 3 PKK’linin katledildikten sonra toplu halde gömülmesine, Stewr (Savur) ilçesine bağlı Bakustan (Bağyaka) köyünde yaşanan bir çatışmadan sonra 13 yaşında bir kız çocuğunun annesinin gözleri önünde asker ve korucuların tecavüzüne uğraması olaylarının tanığı olduğunu söyledi.

‘Bûqetêr, ceset kuyusudur’
 
Şu an Ergenekon devlet çetesinden tutuklu olarak Silivri Cezaevi’nde bulunan Albay Hasan Atilla Uğur, dokunulmazlık zırhına sığınmak için 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde Antalya bağımsız milletvekili adayı da olmuştu.
Qoser’de Atilla Uğur döneminde katledilenlerden 4 kişinin kemiklerine ulaşılmasına değinen Aslan, Bûqetêr köyünde bulunan kuyunun daha derin ve geniş kazılması halinde onlarca kişinin kemiklerine ulaşılabileceğini belirterek, “Ortaya çıkarılan kemikler Uğur’un emri ve onayı ile gerçekleşen infazların çok az bir kısmını yansıtabiliyor ancak. Kuyu en son  infaz edilenlerin cesetleri atıldıktan sonra kuvvetli bombalarla çökertildi, derin ve geniş kısımlarının üstü kapatıldı. Kuyu çökertildiği için, bulunan kemiklerin kuyunun yüzeyinde kalan kemikler olabileceğini düşünüyorum. O kuyu Atilla Uğur’un ceset kuyusudur. Kuyudan sadece 4 kişiye ait kemikler çıkarıldı, bu çok az bir sayı, o kuyuda onlarca kişinin kemikleri bulunuyor.”

Bir aileden 7 kişi infaz edildi

Atilla Uğur’un bilgisi ve onayı dahilinde sayısız infaz olayının gerçekleştirildiğini belirten Aslan, kendisini en çok etkileyen olayın, Elîdizkê köyünde yaşanan infaz olayı olduğunu söyledi. Aslan, “Qoser- Wêranşar yolu üzerinde, Qoser’e 5-6 kilometre uzaklıktaki 10-15 haneli Elîdizkê köyünde sabah saatlerinde askerlerce evlerinden alınan, tamamı akraba olan çoğunluğu ‘Yiğit’ soy isimli köylüler, köyün üst kısmında kalan İpekyolu’na yakın bir bölgede elleri, kolları bağlanmış, ağızları kapatılmış ve kafalarına birer, ikişer kurşun sıkılarak infaz edilmiş vaziyette bulundular” dedi. Aslan, DEP İl Başkanı olarak olaya ilişkin görüşmeye gittiği Kızıltepe Kaymakamı’nın kendisine “Devleti lekelemeye çalışıyorsunuz böyle bir şey yok” dediğini ifade ederek dönemin Kızıltepe Kaymakamı’mnın da bu cinayet şebekesinin bir parçası olduğunu belirtti.

13 yaşındaki çocuğa tecavüz

1993 Eylül ayı başlarında Stewr ilçesine bağlı Bakustan köyünde bir çatışma çıktığı haberi aldıklarını ve bunun üzerine bir heyet olarak çatışmadan sonra köye gittiklerini söyleyen Aslan, “Köye vardığımızda tanık olduğum manzarayı asla unutmayacağım, 13 yaşındaki bir kız çocuğu erkekleri görünce eteğini sıkı sıkıya tutarak avazı çıktığınca bağırıyordu. Çatışma bittikten sonra korucular ve özel timler o kız çocuğuna annesinin gözleri önünde defalarca tecavüz etmişlerdi. O kız çocuğunun çığlıkları ve korku dolu bakışlarını asla unutamayacağım”

Ayrıca 1993 Eylül ayında çıkan bir çatışmada yaşamlarını yitirmiş 2’si kadın 3 PKK’linin kendi köyü olan Xurs’ta (Uluköy) Atilla Uğur’un emri ile açılan bir çukura gömüldüğünü ifade eden Aslan, kendisine ait bir arabanın ve köyün bir bölümünün askerlerce ateşe verildiğini söyledi.


Ne olmuştu?

Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı fezleke ile, JİTEM’in Kızıltepe’deki cinayetleri resmi olarak doğrulanmış oldu.  Hasan Atilla Uğur “Silahlı örgüt kurma ve yönetme, kasten adam öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, işkence” suçlamasıyla birinci şüpheli olarak  fezlekede yer alıyor. Fezlekede Abdulvahap Ateş, Mahmut Abak, Yusuf Tunç, Hıdır Öztürk, Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Menduh Demir, Nurettin Yalçınkaya, Necat Yalçınkaya ve Mehmet Emin Abak’ın 1993 ve 1996 yılları arasında Kızıltepe’de kaybedildiğine dikkat çekilerek, yakınlarını kaybeden 22 kişi mağdur sıfatıyla savcılığa başvuruda bulunduğuna yer veriliyor.
‘Cinayet öncesi beni aradı’

Serkan KURT / Amed - Diha
Güncellenme : 23.07.2013 05:31
Savcılığın fezlekesinde o dönem itibariyle Kızıltepe K-1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda çalıştığı belirlenen tanık B.K, Hasan Atilla Uğur’un, Kemal ve Zeki tahliye olmadan iki gün önce cezaevini aradığını ve kendisine bu iki şahsın ne zaman tahliye olacağını sorduğunu belirtti. Fezlekede, B.K’nin şunları aktardığı kaydedildi: “Kendisinin de ona ‘bu tür bilgileri veremeyeceğini, savcıya sormasını yahut yazılı olarak bilgi istemesini’ söylediğini, onun da kendisine ‘gelirsem oraya kulağını çekerim’ dediğini, kendisinin tahliye günü sabahtan cezaevinden sorumlu savcı Yahya Akçadırcı’nın yanına gidip durumu anlattığını, savcının kendisine ‘Ben seni severim, başını belaya sokma, bugün o şahıslar tahliye olana kadar benim yanımda kal’ dediğini, kendisinin de cezaevini arayıp gardiyan S.D’ye Zeki ve Kemal’i tahliye etmesini söylediğini, yaklaşık yarım saat sonra da cezaevine gittiğini, gittiğinde her iki şahsın da tahliye edildiğini gördüğünü aktardı.”

Olaya ilişkin savcılığa ifade veren Birlik ailesinden Çetin Birlik, ağabeyinin tahliye olmadan önce yazdığı mektupta, “Ya kimse gelmesin ya da kalabalık gelin” uyarısında bulunduğunu, ağabeyiyle birlikte cezaevinde yatıp aynı gün tahliye edilecek olan Zeki Alabalık’ın da ailesine bu şekilde mektup yazdığını belirtti.

‘Atilla Uğur tehdit ediyordu’

Diyarbakır TMK. 10. madde ile görevli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2009 yılında açılan soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan tanık Hüsnü A’nın ifadelerinde, “1994-1996 yılları arasında toplam 15 ay süreyle Kızıltepe Cezaevi’nde yattığını, Kemal Birlik ve Zeki Alabalık ile aynı koğuşta kaldığını, Kemal’in kendisine Uğur’un kendisini tehdit ettiğini birçok defa anlattığını” aktardı.

Fezlekede, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Abdulbaki Birlik ve Zübeyir Birlik ile birlikte JİTEM tarafından kaçırılarak, öldürüldükleri yönünde kuvvetli delillerin mevcut olduğu belirtildi.


ZAPT-E-DE-MEZ-Sİ-NİZ
“Çapulcu”lar lafını etti ya başbakan…
Ettiğine bin pişman edildi, “Hepimiz çapulcuyuz” diyen milyonlar tarafından…
Şimdi de “paçavra” lafına sarıldı!
“İllegal paçavralar”, “bölücü posterler” asılıyormuş devletin kurumlarına!
Polis, Taksim’i ve Gezi Parkı’nı vahşet görüntüleri eşliğinde yeniden işgal etme girişiminde bulundu ya…
O saldırının “gerekçesi”ni söylüyor TV’den…
Taksim Meydanı’ndaki AKM (Atatürk Kültür Merkezi) ve başkaca binalara asılan onlarca parti, platform, inisiyatif, dergi, vb. politik yapıların pankartlarını kastediyor “illegal paçavralar” derken…
            O zaman, mesela tek tek yazalım AKM’ye asılan pankartları da herkes bilsin kimmiş bu “illegal”ler:
ÇARŞI…
ESP (Ezilenlerin Sosyalist Partisi)…
Mücadele Birliği Platformu…
TKP (Türkiye Komünist Partisi)…
SYKP (Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi)…
EMEP (Emeğin Partisi)…
Devrimci Duruş Dergisi…
Söz Dergisi….
SODAP (Sosyalist Dayanışma Platformu)…
HKP (Halk Kurtuluş partisi)…
Alınteri Dergisi…
Öğrenci Kolektifleri…
Özgürlükçü Gençlik Derneği…
Devrimci İşçi Partisi…
TÖPG (Toplumsal Özgürlük Platformu Girişimi)…
TÜM-İGD…
Türkiye Gerçeği Dergisi, Çağrı Dergisi,
BDSP (Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu),
Halk Cephesi,
Devrimci Anarşist Faaliyet,
vs…
Ve ayrıca, Denizlerin, Mahirlerin, Kaypakkayaların posterleri…
Marks, Engels, Lenin’in resimleri…
Yani…
Paçavralaşmış bir demagoji…
Külliyen yalan!…
Bu pankartlarda adı geçen kurumların hiç birisi “illegal” değildir…
Hepsi mevcut yasalar çerçevesinde, devletin “izni” ve “bilgi”si dahilinde kurulmuş yapılardır…
Ancak, şu ya da bu düzeyde ve biçimde, hükümete, rejime ve düzene karşı mücadele yürüten muhalif anlayışları temsil etmektedirler…
Keza, Denizler ve Mahirler  halklarımızın yüreğinde ve aklında meşrulukları çoktan yer etmiş, onların büyük sevgi ve saygısını kazanmış devrimci önderlerdir…
Hele hele, Marks, Engels, Lenin’in insanlığa, özgür ve insani bir dünya arayışına mal olmuş dev tarihsel kişilikleri yanında senin adın bile geçmez, Başbakan!
Her yere diktiğin “illegal” korkulukların da…
Her gün yinelediğin “dik durma” palavraların da…
Sökmez, işe yaramaz artık…
Uyandı bir kere halk…
Anılacaksan eğer bir gün tarihin özgür vicdanı tarafından; Sezarların, Yavuz Sultan Selimlerin, Bonapartların, Milli Şeflerin, Hitlerlerin, Salazarların, Pinoşelerin, Ziya ül Hakların, Kenan Evrenlerin, Ariel Şaronların yanında anılacaksın…
Bilumum tiranların, despotların, faşistlerin; yani “öldürmeyi iyi bilenlerin” yanında  anılacaksın!
F Tipi insanlık dışılığıyla anılacaksın…
Terörle Mücadele Yasaları’yla uyguladığın gestapo hukukuyla anılacaksın…
Sokaklardaki polis işkenceleriyle ve cinayetleriyle anılacaksın…
Roboski’yle anılacaksın…
Reyhanlı’yla anılacaksın…
10 yılda 10 bin iş cinayetleriyle anılacaksın…
1 Mayıs yasaklarıyla anılacaksın…
Taksim ve Gezi Parkı vahşetiyle anılacaksın…
Ve bir de tabii, nasıl olup da Türkiye’nin cebi şişkin zenginlerinden biri olduğunla anılacaksın!..
Nasıl oldun hakikaten; “legal” yollarla mı, “illegal” yollarla mı?..
İktidar ortağın cemaat, “legal” mi “illegal” mi?…
Kayıtlı mı “hizmet”leri, devlette?…
Neresinde devletin, “legal”inde mi, “illegal”inde mi?..
Nereden geliyor bu cemaatin değirmeninin suyu?…
“İllegal” değil miydi PKK?…
Abdullah Öcalan, “bölücü başı” değil miydi?…
Kandil TC Vilayeti, Murat Karayılan da  sizin atadığınız valiniz miydi?…
Kürt halkı, örgüt tarafından kandırılmış, korkutulmuş cahil cühelalardan ibaret değil miydi?
Keskesor, resmi belgelerinizde paçavra/bez parçası olarak geçmiyor muydu?
Ne oldu?…
“İllegal”lerle, “bölücü”lerle müzakere masasına oturdunuz, oturtuldunuz, oturmak zorunda kaldınız!..
Hangi tarafınızla oturdunuz, onu merak ediyoruz; “illegal” olan mı “legal” olan mı?…
Taksim’e girebilirsiniz yeniden…
Gezi Parkı’nı yeniden işgal edebilirsiniz…
Vahşetle, yaralayarak, öldürerek gelebilirsiniz…
Buna yetecek polis gücünüz, gazınız, silahınız var…
Ama artık oraları zapt edemezsiniz, buna gücünüz yok…
Döner döner geliriz…
Bir gider bin geliriz…
Çünkü yürekleri zapt edemezsiniz…
Öfkeyi zapt edemezsiniz…
Onuru zapt edemezsiniz…
İnsan’ı zapt edemezsiniz…
Halkı zapt edemezsiniz…
İllegal ya da legal…
Adalet duygusunu…
Eşitlik düşüncesini…
Özgürlük isteğini…
Ezilenlerin iradesini…
Devrimi…
Zapt e-de-mez-si-niz…
İki kere iki dört!