22 Mayıs 2013 Çarşamba



ANALARI ZİNCİRLERİN AĞIRLIĞINDAN KURTARIRSANIZ
 ANNELER GÜNÜNDE VERECEĞİNİZ                     EN BÜYÜK HEDİYE O OLUR
Savaş nedir kadınlar için?
Yağmalanan bir ülkeyle işgal edilmiş bedenler, taciz, tecavüz mü?
Göç mü?
Tecavüz sonucu doğrudan çocukların onlara ait olmayan utancı mı?
Yoksulluk ve yoksunluk mu?
Babasız kalan çocukların yürek burkan acısını yaşamak mı?
Bir kış akşamı, yarısı çocuk olan sivil halkın üzerine yağdırılan mı yoksa?
Paris’te hain bir tuzakla katledilen üç kadın mı?
Omuzlar üzerinde askere gönderilen çocuklarını tabutlarla karşılamanın tarifsiz acısı mı?
Yakılan köyler, yerlerinden edilen insanların travması mı?
Hepsi ve daha fazlasıdır, kadınlar için savaş.
Taciz, tecavüz, işkence, göç, yoksulluk, ölüm…
Bosna Hersek’ten Ruanda’ya, Afganistan’dan Irak’a kadar emperyalist-gerici tüm haksız savaşlarda en fazla bedeli kadınlar ödedi.
Sömürgeci emperyalist güçler tarafından, Suriye’de başlatılan iç savaş acıları Hatay’ın Reyhanlı ilçesine patlatılan bombanın sonucu 45 insanın ölümü, yüzlercesinin yaralanması ve acıların yine en büyüğünü anneler gününe 2 gün kala annelerin yaşaması ve gözyaşı dökmesi olmuştur.
İşgal edilen topraklarla birlikte kadınların bedenleri de yağmalandı.
Savaşlarda kadın kimliği, cinselliği saldırıya uğramıştır.
Yoksulluğu, acıları yaşayan kadınlar bir de kadın kimliğinden dolayı savaşın mağduru olmuştur.
Savaş, erkek egemen sistemin daha fazla güçlenmesi, kadına yönelik şiddetin  aile içerisinde sıradanlaşmasıdır aynı zamanda.
30 yıldır ısrarla sürdürülen bu savaşta en büyük bedeli Kürt kadınları ödedi.
Büyük acılar yaşayarak büyük bedeller ödeyen kadınlar şimdi daha büyük kararlılıkla elini diğer uluslardan hemcinslerine uzatıyor.
Roboski’de üzerine bombalar yağdırılan çocukların anneleri barış için elini uzatma olgunluğunu gösteriyor.
Uzatılan bu el “barış istiyoruz gelin birlikte inşa edelim” çağrısıdır esasta.
Devam eden kirli savaşlar, sadece Kürt kadınlara değil, başta Türk halkı olmak üzere farklı ulus ve kimliklerden milyonlarca kadına büyük acılar yaşattı.
Savaş ortamında halklar birbirine  karşı kışkırtılıp düşmanlaştırılırken kadınlar yoksullukla yaşam savaşı vermeye itildi.
Savaş bütçesinin dayatılması yetmezmiş gibi bir de omuzlar üzerinde askere gönderdiği çocuğunu tabutlarla karşılamanın dehşetli acısını yaşadı.
Askerde alevi, solcu, ilerici yüzlerce genç şüpheli biçimde öldü.
Her ne kadar ADD, CHP ve İşçi Partisi ellerinde Türkiye bayrağı ile Akil insanlar arkasında dolaşarak bir araya gelmeyi engellemeye çalışsa da; barış , özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren biz insanlara  düşen  görev savaşın acısını farklı biçimde de olsa etinde kemiğinde duyan kadınları bir araya getirmektir.
Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Çerkes’i, Alevi’si, Sünni’siyle milyonlarca kadını barış hareketinin muhatabı haline getirelim.
Gözyaşının rengi gibi kadınların acılarının, renginin de aynı olduğunu en geniş kadın kitlesine anlatma sorumluluğu omuzlarımızda.
On yıllardır sürdürülen  kirli savaşların bilinçlerde yarattığı tahribatın etkisini küçümsemeden savaştan en fazla canı yananların yine ayağa kaldırılıp harekete geçilmesinin zorunluluğuyla, yolumuzu hareketimizin yönünü çizmeliyiz.
Özcesi, kadın barış hareketi için ya da bir yol açılmalı ya bir yol yapılmalıdır.
Yaşanılan acılar güç kaynaklarına dönmelidir.
Bu mücadelede zorluklar olduğu gibi iyi realize edildiğinde biriken olanaklar da var.
Demokratik kadın hareketinin özellikle kürtaj yasası karşıtı mücadelede ortaya çıkan birleşik mücadele çıtası yükseltilerek geliştirilmelidir.
Burada HDK’li kadınlara çok iş düşüyor.
Henüz birçok kentte HDK Kadın Meclisleri kurulamamış da olsa da bu süreç hem etkili bir kadın kitle çalışması örgütlenmenin hem de HDK Kadın Meclisleri’ni kurmanın aracı yapılabilir.
HDK’nın başlatmış olduğu barış kampanyasını kadınlar cephesinden örgütlenmek anlamına da gelecek olan bu çalışma ile en geniş kesimlerle bir araya gelmenin ortak mücadeleyi geliştirmenin yolları zorlanabilir.
Kadın piknikleri, film gösterimleri, imza masaları söyleşiler, barış konserleri gibi onlarca araçla kadınlar kuşatılarak barış mücadelesinin gerekliliği gündemleştirilebilir.
En son Sinop, Samsun ve Hatay’da yaşanan ırkçı-linççi bindirilmiş kıtalarla yapılan devlet destekli provokasyonlar yanıltmamalıdır.
Bunca acıyı yaşayan kadınlar uygun bir dil ve araçlar  yaratıldığında mutlaka kirli savaşlara artık yeter diyerek barışın diliyle konuşacaktır.
Ayrıca o ırkçı-linççi gruplardan daha büyük kalabalıkların, milyonlarca kadının savaşın bitmesini istediğini unutmayalım.
Güçlü kadın barış hareketi, milyonlarca kadının gözlerini kapatan şovenizm perdesini de yırtarak erkek egemenliğine karşı mücadeleyi de büyütmelidir.
Yeter ki bu mücadelenin öznesi olan kadınlar, ekmeğe yapılan zamla kirli savaşların bağını ve yine kadına yönelik artan erkek, devlet şiddetini emekçi kadınlara anlatma emekçiliğine girişebilirsin.
Sizi malı gibi gören kocalarınıza malı olmadığınızı, Töreler bahane edilerek kadınların acımasızca  öldürülmesine ve törelere karşı olduğunuzu, başlık parası karşılığı bir mal gibi satılmanıza karşı durarak; mal değil insan olduğunuzu ve evlilik içerisinde kadınlarında söz hakkı olduğunu eğmen erkeklere kabul ettirmelisiniz.
Şimdi de barış için savaşacak kadınlar.
Mücadele yine zorlu.
On yıllardır ırkçı, şoven saldırganlığın hedefi haline getirilerek zehirlenen kadınlara ulaşmak, yaşamlarına girerek acılarına dokunmanın yollarını bulabilmenin zorluğu bu.
Zorlu belki ama  asla imkansız değil onlara ulaşmak.
Bunca yıldır devam eden bu haksız savaşlarda en fazla acıyı yaşayanlar, hemcinslerini daha kolay anlayacaktır.
Yeter ki,  ısrarla o kadınlara gidilsin.
Yaratıcı kadın aklı barış hareketi yaratmanın olanakları üzerine düşünmeye, yeni yollar, yeni araçlar bulmaya vakfedilsin.
Roboski’de çocuğunu kaybeden anne ile asker annesinin “artık yeter bu savaş bitsin” haykırışındaki öfke barış için örgütlenmeye girişilsin.
O zaman, sadece gözyaşlarının değil barışın da dilinin aynı olduğu görülecektir.
“Hareket etmeyenler, zincirlerinin ne kadar ağır olduğunu bilmezler” demiş Rosa Lüksemburg.
Demek ki, öncelikle barış mücadelesi için harekete geçmek gerekiyor.
Belki de şovenizmin esiri haline getirilen kadın kitleleriyle buluşmasının önündeki esas engel zincirlerin ağırlığıdır.
O halde öncelik, harekete geçerek zincirlerin ağırlığından anaları kurtarırsanız işte o zaman anneler gününde annelere  en büyük  hediyeyi  vermiş olursunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder