GEZİ PARKI EYLEMİ BİR SIÇRAMA TAHTASI
Çevreci duyarlılığa
sahip küçük bir grubun hareketi, Gezi Parkı’nı koruma talebi ile başlayıp polis
terörüne direnme biçimini aldı.
70’i aşkın şehirde yüzlerce eylem ve gösteri ile geceli
gündüzlü süren bir halk direnişine dönüştü.
Bu toplumsal hareketi mayalayan pek çok etkenden söz
edilebilir ama birleşme zemini ve aynı kanalda ilerlemesini sağlayan ana
dinamiğin politik dile tercümesi, politik özgürlük talebine çıkar.
Kitleler bir harekete karışırken önceden öngörüp
planlayarak, bir siyasal programı hayata geçirme kararıyla yola düşmezler,
hareket halindeyken yapmakta olduklarının politik anlamını sezerler ama saf
halde ortaya koyamazlar.
Bunun siyasal tercümesini doğru biçimde yapacak, bir
politik özgürlükler talebi olarak formüle edecek olan politik öncüdür.
Ancak bu halk direnişini ortaya çıkaran dinamiklerin
politik dile tercümesi hala hareketin gerisindedir.
Birkaç ay öncesine kadar bu ülkenin yakıcı bir sorunu
vardı.
Kürt sorunu hemen her açıdan siyasetin gündemini
belirleyen bir ağırlık taşıyordu.
Öcalan ve PKK önderliğinin inisiyatifi altında girilen
yumuşama iklimi demokratik, adil ve onurlu barış imkanını canlandırdı.
Kürt halkında güçlü bir karşılık buldu. Batıda Türk halkı
arasında ise son aylarda en azından çatışmasızlık ortamının yarattığı
iyimserlik.
Mevcut durumda yatışmış görünse de Kürt sorununun çözümü
ve kalıcı barış doğrultusunda henüz hükümet cephesinden hukuki, yasal-anayasal
adımlar atılmış değil.
Bu esnada patlayan halk direnişi Kürdi dile çevirmek,
Kürdi bakış açısıyla anlamaya çalışmak, Türkiye devriminin hareket halindeki
iki ana dinamiğini buluşturacak ortak dilin inşasını sağlayacaktır.
Kürt halkının temel talebi kimliğinin tanınması,
varlığının kabul edilmesi, anadilde eğitim ve bunların anayasal güvenceye
kavuşturulmasıdır.
Halk direnişimizin patlama dinamiklerinden birisi de
hiçbir konuda fikrinin sorulmaması, kendisini doğrudan ilgilendiren konularda tepeden
inme kararlarla dayatmalarda bulunulması, yaşam tarzı, istek ve iradesinin hiçe
sayılmasına duyduğu tepkinin dışa vurumuydu.
“Ben varım, bir iradem var, yaşam tarzım var ve yaşam
alanlarıma fütursuzca karışmaya hakkın yok, beni ilgilendiren konulardan söz ve
karar hakkım var ve bunu kullanacağım” diyor, bir bakıma politik varlık
hakkının kabul edilmesini istiyor.
Kendi kaderini tayin hakkını talep eden Kürt halkının
özneleşmesiyle kendi yaşamı-yaşam alanları hakkında karar hakkı talep eden halk
direnişçilerinin özneşleşmesi, böyle bir paralellik arz ediyor.
Ulusal kimlik ve varoluş biçimi çevresinde örgütlenme
hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü politika yapma özgürlüğü önündeki engellerin
temizlenmesi, politik özgürlüklerin kullanımını sınırlayan yasa ve yasakların
kaldırılması demektir.
Bunlar, devrimimizin askeri programıdır ve
demokratikleşmenin temel taşlarıdır.
Halk direnişini ortaya çıkaran süreç, Taksim’de 1 Mayıs
kutlamalarının yasaklanması ile ivme kazandı.
Taksim yasağı, İstiklal Caddesi ve Galatasaray önüne doğru
genişletildi, ardından tüm şehirlere yayıldı.
Basın açıklamaları, gösteri ve yürüyüşler dizginsiz polis
terörü ile engellendi, bastırıldı, ezimeye çalışıldı.
Düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik devrimci ve
ilericiler, direnen-hak arayan işçi ve emekçiler, şu ya da bu biçimde
örgütlenmiş toplumsal kuvvetler söz konusu olduğunda daha da pervasızlaştı.
Toplumsal muhalefetin parlamento dışı kuvvetlerine söz,
düşünce, ifade özgürlüğü tanımayan örgütlü yapısını ezmeye kalkan, gösteri, yürüyüş,
eylem hakkını gasp eden tiranlık bu b üyük halk direnişini çok hızlı biçimde
mayaladı ve ortaya çıkardı.
Buradan bakıldığında, Kürt halkının bir bütün olarak
politik özgürlükler talebi, halk direnişini ortaya çıkaran özgürlüksüzlük
koşullarıyla aynı zeminde ortaklaşıyor.
Kürt halkı, demokratik özgürlük formülasyonunu geri çekip
yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılması talebi ile en azından yerel-ulusal
düzeyde siyasete doğrudan katılma hakkı istiyor.
Yerel yönetimlerde siyaset aracılığıyla ulusal demokratik
hak ve özgürlüklerin kullanımı, ulusal ilgi ve kültürün geliştirilmesi, ulusal
bilinç etrafında örgütlenerek siyasi iradesini kolektifleştirme ve bu kolektif
irade ile ülke siyasetinde yer alma kanallarını işletmeye çalışıyor.
Halk direnişinin yaşam alanları ile ilgili konularda söz
ve yetki talebi Kürdi dile çevrildiğinde, yerel yönetimlere katılma ve karar
mekanizmalarında yer alma talebinden başka bir anlama gelmez.
Bununla Kürt halkının yerel yönetimler yetkilerinin
arttırılması, reformlu taleplerini kendi kaderini tayin hakkı demokratik talebi
altında birleştirmek ve bu zeminde mücadele ortaklığı sağlamak için koşullar
son derece elverişlidir.
Söz, düşünce, ifade, eylem özgürlüğü temelinde bundan
sonra halk direnişinin nasıl ilerleyeceği, hangi yöne evrileceği konusunda bir
öngörüde bulunmak kolay değil.
Sönümlense de geriye büyük bir mücadele birikimi
bırakacağı şüphesiz.
Zira bu direniş, halk kitlelerinin onlarca yılda elde
edilebilecekleri demokratik bilinç birikimini birkaç güne sığdırmayı başardı.
Bu bilinç sıçraması, önümüzdeki yeni çarpışmalar ve
direnişlerin mayası olacak.
Kürdi bakış ve Kürdi dile tercüme etmenin önemi esas
olarak bu demokratik bilinci birleşik devrimimizin sıçrama tahtası haline
getirmenin zorunluluğu ile alakalıdır.
Evet, bu bir zorunluluktur, ama bugün dünden daha büyük
avantajlara sahibiz, devrimin güncelliği bu zeminde gerçeklik kazanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder