HALK İSYANI VE ALEVİ HAREKETİNİN DEVRİMCİ ROLÜ
AKP iktidarının otoriter,
zorba, adaletsiz ve ‘Ben yaptım oldu’ anlayışına, ezilenlerin, emekçilerin
taleplerine kulaklarını tıkayan, onları görmezden gelen ve hep azarlayan
kibrine karşı toplumda biriken öfke bir halk isyanına dönüştü. 27 Mayıs
2013′ten itibaren Taksim Gezi Parkı’nda doğa nöbeti tutan eylemcilere dönük üst
üste yapılan polis saldırıları ve sabah baskınlarıyla uygulanan devlet terörü,
öteden beri birikmekte olan toplumsal öfkeyi patlattı.
Emek Sineması
protestosundan 1 Mayıs’ta Taksim’in yasaklanmasına ve sonrasında Taksim başta
gelmek üzere coğrafyanın kavga ve tarih yüklü meydanlarında ezilenlerin sesinin
duyulmasını engellemek amacıyla yapılan saldırılar, yasaklamalar, halkı yok
sayan burjuva kibir ve aşağılayıcı söylemler iyice gerilen zembereğin
boşalmasına, ezilenlerin devrimci öfke patlamaları ile alanlara akmasına yol
açtı.
Taksim Gezi Parkı
direnişiyle başlayan eylemler, coğrafyanın bütününe yayıldı. Bütün illerde,
başta merkezi meydanlar olmak üzere sokaklar, caddeler yüz binlerin isyanına
sahne oldu, oluyor. Ezilenler, Gezi Parkı ile dayanışmanın yanı sıra biriken
diğer toplumsal çelişkilerden (ulusal, mezhepsel, dinsel vb.) doğan sorunlar
karşısında iktidarın kayıtsızlığı ve pervasızlığına karşı öfkelerini sokaklara
yansıtıyorlar. Polis barikatlarını dağıtıyorlar, meydanları zapt ediyorlar.
Bu coğrafyadaki en büyük işçi direnişi olan 15-16 Haziran
direnişinin dahi çapı, yaygınlığı, kitleselliği, sürekliliği ve militanlığıyla
aşan bir halk isyanı yaşanıyor. Sokaklara akan ezilenler özgürleşiyor,
sokakları ve meydanları özgürleştiriyor.
Bu isyanın politik bir önderliği yok. Heterojen ve
kendiliğinden bir halk isyanı olarak coğrafyamızın bütün muhalif renklerini
kendi talepleriyle sokağa çekti. Bu eylemlerde yer alan ve barikatlarda geceli
gündüzlü çarpışanların çoğunluğu genç ve yine bunların çok büyük bir çoğunluğu
herhangi bir siyasi yapıyla ilişkili değil; böylesi eylemlerde de ilk kez yer
alıyorlar.
ALEVİLER VE İSYAN
Bu halk isyanının geniş
toplumsal dayanaklarından birini Aleviler oluşturuyor. Alevi gençleri, bu
hareket içerisinde belki de en kitlesel bölüğünü oluşturuyor. Aleviler, bugün
bu eylemlerde öncelikli olarak Alevi sorununun temel taleplerini; mesela
cemevlerini, sorunlu din derslerini vs. öne çıkartmıyorlar. Ancak şurası bir
gerçek ki; Aleviler, Alevi gençleri, AKP Hükümetinin genel olarak bütün
toplumu, özel olarak Alevileri hedef alan uygulamaları ve tavırlarına karşı
sokağa dökülüyorlar. AKP Hükümetinin, Suriye üzerinde oynadığı gerici savaş
siyaseti ve bu siyaset üzerinden Alevileri hedef gösteren ayrımcı, mezhepçi
söylemlerine öfke duyuyorlar. AKP iktidarının, Ortadoğu’daki bölgesel gerici
siyasetinin Yavuz Selim ve döneminde bugünü özdeşleştiren çağrışımlarla
(Suriye’nin fethi, İran’a seferler, Kürdistan’ı denetime alması) yürütmesi,
Alevi kitlelerinin tarihsel ve güncel öfkelerini kışkırtıyor. Ve en son,
tarihte Alevi katliamlarıyla nam salmış, coğrafyamızda Aleviler başta olmak
üzere ezilenler tarafından lanetle anılan, büyük tarihsel ve toplumsal yaralar
açmış Yavuz Selim adının AKP tarafından yüceltilerek 3. Köprü’ye verilmek
istenmesi tuz biber olmuş, Alevilerin öfkesini alevlendirmiştir. Nitekim bu
isyan günlerinde Alevi kitlesi ağırlıklı olarak bu konudaki öfkeleriyle barikat
savaşına yüklenmiştir.
ALEVİLİĞİN GÜNCEL
DEVRİMCİ ROLÜ
Türkiye ve Kuzey
Kürdistan coğrafyasında, kendiliğinden de olsa patlayan devrimci bir öfke var.
Bu bir halk isyanıdır. Kimse bu isyanın bir Alevi isyanı olduğunu iddia
etmiyor. Ancak bu isyan, ezilenlerin bütün renklerini taşıyor. Diğer muhalif
toplumsal dinamiklerin yanı sıra, geniş ve kitlesel katılımıyla Alevilerin
öfkesinin de yansıdığı bir ayaklanmadır bu.
Aleviler yok sayılmaya, inkar edilmeye, inançlarının
aşağılanmasına, dışarıdan kimlik dayatılmasına, kendi kimlikleri ve varoluşları
üzerinde söz sahibi olmalarının engellendiği dayatmalara, demokratik
taleplerinin karşılanmamasına karşı öfke biriktiriyorlar. Güncel siyasal
gelişmelerin Alevileri hedef alan biçimlere büründürülmesi bu öfkeyi
alevlendiriyor.
Bu cepheden bakınca
açıkça görülüyor ki, Aleviler de temel hak ve özgürlükler mücadelesinde kendi
talepleri ve siyasal refleksleriyle harekete geçmiş, en geniş ezilenler
cephesinin bileşeni olarak sokaklarda saf tutmuştur.
Eylemlerde ulusalcı
faşistlerin yer alması ve de CHP başta gelmek üzere burjuva partilerin Kemalist
grup ve bireylerin bulunması, bu isyanın meşru zeminini ve niteliğini
zayıflatmaz, keza isyanı onların siyasi kulvarında bir eyleme de dönüştürmez.
Alevi sorunu, bu coğrafyada yaşayan diğer temel toplumsal
siyasal çelişkilerden doğan sorunlardan biridir. Kürt sorunu gibi toplumsal
siyasal yaşamın çözüm bekleyen ağır gündemlerinden biridir. Aleviler, Alevi
sorununun diğer hak ve özgürlükler mücadelesinin bir parçası olduğunun
bilincindedirler. Çözümün de Kürt sorunu dahil tüm hak ve özgürlükler
sorunlarının çözümüyle birlikte sağlanacağını bilmektedirler. Bu mücadele de,
politik özgürlüğün elde edilmesiyle kazanılabilir ancak. Demokratik Alevi
hareketi ve onun bütün bileşenleri, toplumsal mücadelenin antişovenist,
antifaşist, antiemperyalist, ilerici, demokratik, özgürlükçü cephesinin bir
parçası olarak pozisyon almaktadır. Coğrafyamızda politik özgürlüklerin
kazanılmasını esas alan birleşik devrimimizin asli bir bileşenidir.
Bu halk isyanı da
devrimimizin örgütleyeceği, özneleştirip siyasal bir devrim cephesi halinde
geliştireceği dinamikleri, coğrafya genelinde bir araya getirmiştir. Aleviler
de talepleri ile siyasal, toplumsal duruşlarına uygun, devrimci bir pozisyon
almışlardır.
ALEVİ HAREKETİNİN
ÖRGÜTLENMESİ
Sokağa dökülen kitlenin
önemli bir kısmı daha önce böylesi eylemlerde hiç yer almadı. Üstelik çoğunluğu
herhangi bir siyasi parti veya örgütle ilişkili değil. Genel olarak örgütsüz.
Bu durum, Alevi kitlesi için de geçerlidir. Öte yandan, en genel anlamıyla
antifaşist, özgürlükçü bir kitle olarak tanımlanabilir.
Tam da bu noktadan hem
isyanın temel kuvvetlerinin örgütlenmesi ve siyasal bir merkez etrafında
birleştirilmesi sorunu vardır; hem de özel olarak -konumuz itibarıyla- Alevi
kitlesinin yeniden ve Alevi siyasallaşmasının son yıllarda kaydettiği ilerlemeler
yönünde örgütlenmesinde yarar vardır. Alevi kitlesinin siyasal zeminlerini,
çelişkilerini, duruşlarını buna temel olan yaklaşımlarını, motivasyonlarını son
siyasal gelişmeler ışığında yeniden ele almak ve onların örgütlenmesinin
zeminine dönüştürmek gerekiyor.
Aleviler kendilerini, bu coğrafyada yaşanan temel hak ve
özgürlükler mücadelesinin bir muhatabı olarak görüyorlar. Alevi sorununun
çözümünün, Kürt sorunu başta gelmek üzere diğer toplumsal-siyasal sorunların
çözümüyle birlikte olacağını biliyorlar. Yürütülen mücadele içerisinde
sorunlarının çözümünün politik özgürlüğün elde edilmesiyle kazanılabileceğini
kavrıyorlar. Toplumsal ve siyasal pozisyonlarını buna göre belirliyorlar.
12 Mayıs 2013′te, yani bu
halk isyanından iki hafta önce gerçekleştirilen 3. Büyük Alevi Kurultayı, o
kurultayda yürütülen tartışmalar, gösterilen yaklaşımlar ve sağlanan yüksek
irade birliği ile bugün kitlesel biçimde barikatları besleyen sokak iradesini
birleştirmek, bunu süreklileştirmek ve köklü kopuşlara kadar taşımak gerekiyor.
KURULTAY İRADESİ VE İSYAN
Demokratik Alevi
Hareketi’nin (DAH) son birkaç yıllık dönemde geniş ve kitlesel bir siyasal
çıkış yaptığını daha önce vurgulamıştık. Alevi kurultayının, Alevi toplumunun
sorunlarını ve taleplerinin tartışıldığı, nabzının tutulduğu ve yüksek düzeyde
bir iradenin sağlandığı, demokratik zemini güçlü araçlar olarak ortaya
çıktığını ve süreklileştiğini belirtmiştik. Bu kurultayda ortaya çıkan irade
ile sokakta yürütülen mücadelenin etkileşimi, birliğinin sürekliliğinin önemine
dikkat çekmiştik. Bu gerçeklik, bugün ziyadesiyle geçerlidir. 3. Büyük Alevi
Kurultayı’nın iradesi ile halk isyanının siyasal zemini birleştirilmelidir.
3. Büyük Alevi Kurultayı, “Devletli değil, toplumsal
barış” şiarıyla toplandı. Kürt sorununda yaşanan son gelişmeler karşısında
Alevilerin izleyeceği politikaları tartıştı. Bu tartışmalar, Alevilerin bir yol
haritası oluşturması ve bu süreçte kendi talepleriyle yer alması, temel hak ve
özgürlükler cephesini güçlendirmesi ekseninde cereyan etti. Alevi toplumunun
nabzını yansıtan ve siyasal motivasyonunun yönünü gösteren tartışmalara sahne
oldu.
Aleviler, “toplumsal
barış” tartışmalarının yapıldığı bu süreçte Alevi sorununun görmezden
gelinmesine haklı olarak tepki gösteriyorlar. Alevilerin sürecin dışında tutulmasına
itiraz ediyorlar. Devletin bu çerçevedeki yaklaşımlarının, Alevileri ve onların
sorunlarını görmezden gelen bir tavır olarak görüyorlar. Bu yüzden sürecin daha
geniş emekçi kesimleri de kapsayan bir sürece dönüşmesini, Alevilerin de kendi
talepleriyle bu genel toplumsal mücadelede saf tutmasını savunuyorlar.
Aleviler, 12 Eylül darbecilerinin maşası olan, Hızır
Paşa’lığı kimseye bırakmayan yol düşkünü İzzettin Doğan’ın AKP ve devlet
propagandisti olarak “akil insan” diye görevlendirilmesine öfke duyuyorlar.
Aleviler, bu süreçte
Alevi hareketi üzerinde oynanan oyunlara karşı da öfkeliler. Alevileri barış
karşıtı gibi gösteren söylem ve tartışmalara itiraz ediyorlar. Keza, Aleviler
arasında Kürtlere ve Kürt Ulusal Demokratik Hareketi’ne (KUDH) karşı güvensizlik
yaymaya çalışan tarihsel ve inançsal önyargıları körükleyip yeniden KUDH’ye
karşı mesafe örgütlemeye çalışanlara prim vermiyorlar. Alevilerle KUDH’yi karşı
karşıya getirmeye çalışan gerici, şoven yaklaşımları deşifre ediyorlar,
teşhirini yapıyorlar.
Ulusalcı faşistlerin ve CHP’nin Alevileri kendi dümen
sularına çekmeye çalışmalarına, sosyal-şoven siyaseti Aleviler içerisinde
güncelleme gayretlerine, Kemalizm üzerinden etki kurma girişimlerine karşı daha
uyanık ve bilinçli bir kesim ve tavır öne çıkıyor. Bu tutum, Kurultay’da
kendisini yüksek sesle ifade etti. Aleviler, nasıl ki Cumhuriyet mitinglerinde
kitlesel olarak katıldıktan sonra doğrudan kendi demokratik talepleriyle
ayrışıp kendi siyasal zemininde olumlu yönde saflaştılarsa, bugün de toplumsal
siyasal gelişmeler karşısında, aynı zeminde ve olumlu yönde bir saflaşma
halindeler.
3. Büyük Alevi Kurultayı, aldığı kararları ortak bir irade
halinde beyan etmiştir. Sonuç bildirgesinde yer alan şu ifadeler, Alevi
yığınlarının siyasal saflaşmasının ve sokak eylemlerindeki pozisyonlarının
temeli olmalıdır ve bu temel derinleştirilmelidir:
“(…) bizler, barışın salt devlet eliyle ve devletin
istediği kadar değil, halkların iradesi ve sözüyle başarılacağına olan
inancımızı ve bu nedenle de barış sürecinin tam göbeğinde yer aldığımızdan hiç
şüphe duymadığımızı beyan ediyoruz.
“Barış süreci karşısında kaygılı bir bekleyiş ve atalet
içinde olan herkesi, dikkatlerini iktidarın adımlarına çevirmeye, attığı her
adımda müdahale etmeye hazır olmaya, barışı tek başına AKP’ye teslim etmemeye
ve AKP’nin süreci konjonktürel çıkarları uğruna istismar etmesine karşı uyanık
olmaya çağırıyoruz.
“AKP iktidarının ve onun
güdümündeki kalem efendilerinin, daha şimdiden faturayı Alevilere kesmeye
hazırlandıkları aşikardır. Bizler, Alevilerin terörle ilişkilendirilmesi
gayretlerinin barış sürecini baltalamaya çalışanların PKK içindeki Alevi
gruplar olduğu iddialarına, Suriye eksenli olarak geliştirilen Alevi nefretinin
Kürt ekseniyle birleştirilmesinin, Paris cinayeti kurbanlarının ve PKK’nin kimi
üst düzey isimlerinin Alevi kökenli oluşlarının birden bire öne çıkarılmasının
anlamını kavrayacak kadar irfan sahibiyiz.
“Vicdanını yitirmemiş her
Alevi, Kürt’ün Kürtlüğünden ötürü eza gördüğü her yerde bir Kürt’tür. Ve aynı
Alevi bilir ki, demokratik reflekslerle şekillenmiş her Kürt, bir Alevi’nin
Aleviliğinden ötürü eza gördüğü yerde kuşkusuz bir Alevi olacaktır…
“Eğer haklar eşitse, halklar kardeştir. Eğer haklar
eşitse, yaşananın adı barıştır. Kardeşlik ve barışın yolu eşitlikten geçer.”
(3. Büyük Alevi Kurultayı Sonuç Bildirgesi’nden)
Aleviler, kendi
dillerinden ve Alevice bir tavırla tarihsel siyasal özne oluyorlar. Kendi
üzerlerinde oynanan oyunları boşa çıkaracak, onları Aleviliğin toplumsal
zeminine yabancı ve yapay saflaşmalara zorlayan tehlikeli ve düşmanca
yaklaşımlara prim bırakmayacak bir irade ve bilinç geliştiriyor. Bu bilinç ve
irade, Alevilerin siyasal eylemlerinin yükselmesiyle derinleşecektir.
Sosyalistler gerek kendi kuvvetleriyle gerekse de HDK gibi birleşik araç ve örgütlerle
mücadele yoldaşlığını geliştirip daha büyütmeyi, ileriki dönemde alevlenecek
siyasal sürece hazırlamayı gündemine daha fazla almalıdır.
Önümüz 2 Temmuz. 2 Temmuz katliamının 20. yılı. Adalet
talebiyle isyan dalgasının sürdürüleceği önemli gün ve gündemlerden biri
olacak. Ve elbette 2013 boyunca devam edecek mücadele gündemleri, burjuvazinin
3 seçimi sıkıştırdığı 2014 seçim yılında yoğun ve sürekli bir siyasal
atmosferle birleşecektir.
Yavuz Selim özentilerinin
ve onun günümüzdeki temsilcilerine karşı tarihten aldığı güç ve mücadele
geleneğiyle Aleviler, başta Kürtler olmak üzere ezilenlerin geniş cephesi
içinde Alevi rengiyle ve duruşuyla bir yanıt vermelidir. Ve tabi ki yarın,
bugünden kazanılacaktır. Böylece, bugün halk isyanında yer alan Alevi öfkesi,
politik özgürlüklerin kazanılması mücadelesinde devrimci rolü ve etkinliğinde
derinleşecektir.
Gezi Parkı eylemleri
göstermiştir ki, günümüzde en ufak bir hak talebiyle başlayan eylemler, hızla
siyasallaşıyor ve ezilenlerin en geniş kesiminin gündemlerini birleştiren bir
rol oynuyor. Önümüzdeki dönemde halk isyanının etkileri devam edecektir.
Birleşme zemini sokaktadır. Ve daha fazla çıkacaktır sokağa. Halkların devrimci
baharı için daha çok sokak! Daha çok hazırlık!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder